Ölülerin Ruhları Mumbai (India)

“Ölülerin Ruhları”. Bombay (Hindistan), 22 Aralık 1976 Şimdi, modern bir insan için soru, (ölü) ruhların var olup olmadığına inanmaktır. Çünkü hiç bilinmeyen bir alan bu ve bu bilinmeyen alan, tamamıyla keşfedilmeden her zaman için, bu sanki Tanrısal bir şeymiş gibi bir sanrı yaratmaktadır. Bu nedenle bizler ölü ruhları da  bilmeliyiz – onların kim olduğunu, nasıl hareket ettiklerini ve nasıl çalıştıklarını. Şimdi, birçok kişi “ruhlara inanmıyoruz”, diyebilir. Siz inansanız da, inanmasanız da onlar oradalar. İsa, bir yalancı değildi, ölü ruhları bir insandan çıkartıp, domuzun içine koydu ve şunu açıkça söyleyen kişi Oydu, “ruhlardan uzak durun.” Ruhlar insandır. Eğer istersek yarın ruh olabiliriz. Öldüğümüzde, aslında tamamen ölmüyoruz. Sadece, görünür olmamız için bizi yaratan toprak elementi, ya da o ki, ….. diyebiliriz ki, Jala Tattva (Su Prensibi) kaba bir formda, – sadece bu kısım ölür, gerisi kalır ve bu bizim Preta loka (Preta-ayrılmış, ölmüş   Loka- dünya, alem) dediğimiz alana gider ve orada bir fetüs (cenin) boyutuna gelene kadar ya da siz buna çok küçük bir fetüs da diyebilirsiniz, bu boyuta gelene dek küçülmeye ve küçülmeye başlar. Orada bekler. Fakat bazı insanlar öldükleri zaman, onlar tatmin olmamış ruhlardır. Sanskrit dilinde biz onlara Atrupta atma [her zaman bir şeyler isteyen, kolay tatmin olmayan ruh]  diyoruz. Bunun anlamı ise şudur, onlar yaşamlarında bir şeylere çok fazla takılmış durumdalar ve hedeflerine ulaşmadan öldüler. Örneğin, bir anne doğum sancısı sırasında ölür, çocuğu doğar, anne çocuğunu görür ve ölür. O kişi (anne) çocuğun bakımı için endişe duyar. Bir baba aniden bir kazada ölür. Çocukları geride kalmıştır ve çocuklarına bakılması Read More …