Shri Hamsa Swamini puja ve iki konuşma

Grafenaschau (Germany)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

vardıShri Hamsa Swamini Puja, Grafenaschau (Almanya), 10 Temmuz 1988.

Bugün Almanya’da bir Hamsa Puja (Hamsa=Kuğu) yapmaya karar verdik. Hintli ya da Doğulular için olduğundan daha çok, Batı dünyası için daha önemli olduğunu düşündüğüm Hamsa merkezine, henüz çok fazla dikkat koymadık. Bunun sebebi şudur, , İda ve Pingala’nın bir kısmı Hamsa çakrada açığa çıkıp tezahür eder. Bunun anlamı şudur, yani İda ve Pingala’nın kendisini ifade edişi, Hamsa çakra vasıtası ile sağlanır. Yani Hamsa çakra, İda ve Pingala’nın belirli kısımlarını veya belli bazı iplikçikleri, sanki onlar Agnya’ya gitmemişler gibi tutar. Ve onlar burnunuz vasıtası ile akmaya başlarlar, gözleriniz sayesinde kendilerini ifade ederek, ağzınız ve alnınız üzerinden akmaya başlarlar. Yani, Vishuddhi çakranın gözlere, buruna, boğaza, dile ve dişlere bakan on altı tane taç yaprağı olduğunu siz biliyorsunuz. Fakat tüm bunların ifade etme kısmı ise, Hamsa çakradan gelir. Yani Batılı bir aklın Hamsa çakrayı anlaması, çok, çok önemli bir şeydir. Bu konuda Sanskritçe güzel bir beyit var: “Hansa kshveta ha, baka ha kshveta ha. Ko bhedo hansa bakayo ho. Neera-ksheera vivek ve tu. Hansa ha hansaksh, baka ha baka ha.” Bunun anlamı: “Turna kuşu ve kuğu, onların her ikisi de beyazdır. Bu ikisi arasında fark yaratan şey nedir? Eğer siz su ile sütü karıştırırsanız, hansa [kuğu], sadece sütü emer. Yani kuğu, su ile süt arasında ayrım yapabilir. Bakha ise, yani turna kuşu, bunu yapamaz. ” Bu Sahaja Yogilerin anlaması gereken çok önemli bir şeydir. Sağduyu, (doğru, gerçekçi, akla uygun ve yerinde yargılar verme yeteneği) kendi içimizde çok derin şekilde anlaşılmalıdır. Sahaja Yogada sağduyumuzu nasıl geliştirdiğimiz çok önemlidir. Ama buna gitmeden önce, sağduyunun, ifadelerimizin tezahüründe nasıl bir rol oynadığını görelim. Batı’da bizler daima kendimizi dışarıda ifade etmeye çalışan insanlarız. Nasıl göründüğünüz çok önemlidir. Nereye baktığınız çok önemlidir. Neye bakıyorsunuz, ne görüyorsunüz.

Görünüşününüzün iyi olması çok önemlidir. Onlar özel olarak, görünüşlerini düzeltmek için çok zaman harcıyorlar. Bu minimumdur. Sonra bizim “medya” dediğimiz bir yöntem var. Ülke, medya aracılığıyla konuşur veya medya aracılığıyla tezahür eder. Ve medyanın da bir eğitimi olması gerekiyor. Her ülkenin kendine has bir uzmanlığı vardır, biri diğerinden daha iyi. Ve hepsine baktığınız zaman, sağduyu hususunda onların tamamen zayıf olduklarını görüyorsunuz. Ayrıca konuşmamızda, edebiyatın ifadesinde, şiirin ifadesinde, başkalarıyla ilişkilerimizin ifadesinde, herhangi bir tür ifadede, derinlemesine yerleşmiş bir bilgi veya bilgelik olan sağduyunun ifadesi gerekmektedir. İnsanlar Batı’da bu kadar dışarıda olmasalar, daha iyi olurdu sanırım. Farz edelim ki, İngiltere’de insanlar punk olmazlarsa, (Punklar, 1960 ların sonu ve 70 lerin başlarında, içinde bulunduklan toplumu protesto etmek için ellerindeki her malzeme ile bedenleri de dahil olmak üzere, kendilerini topluma ironik bir biçimde “toplumsal atık” olarak sundular:  Köle  kıyafetleri, deri kıyafetler, parçalanmış giysiler giydiler, zincirler taktılar, rengarenk ve dik duran saç biçimleri kullandılar, bedene saplanmış çengelli iğneler kullandılar.) o zaman diğerleri onlara gülecektir. Ve “Bu adamın punk = serseri olmak için parası yok” diye düşüneceklerdir. Yani bu türden bir toplumda, sağduyusu olmayan ve çok dışa dönük, bu tür bir moda yerleşir. Modalar, derin köklü gelenekleri olan ve doğru bir yaşam anlayışı olan ülkelerde işe yaramayacaktır. Elbette, çok eski olan, kendilerini geleneksel olarak “deneme yanılma”, “deneme yanılma” yöntemleri ile geliştirmeye çalışan ülkeler, daha iyi bir sağduyu, çok daha iyi bir anlayış geliştirmişlerdir. Ancak bütün bu zorlu sınavlardan geçmeyen, bu disiplinden geçmemiş ülkelerde, sağduyu zayıftır. İşte bu yüzden birçok insan, çok derin bir arayış içinde olsalar bile, yanlış yola saptılar. Eğer sağduyuya sahip olsalardı, onlar yoldan sapmazlardı, yanlış yerlere gitmezlerdi, ama sağduyu kayboluyor. Bu yüzden, bu iş sağduyuya gelir, İda nadinizi ve Pingala nadinizi nasıl kullanacağınıza gelir.

Neyin iyi, neyin kötü olduğunu anlamak, sağduyudur. Şimdi İda Nadi’ye bakalım. İda Nadi çok önemlidir, çünkü bundaki sağduyu, ancak geleneksel bir anlayıştan kaynaklanabilir. İda Nadi, Ganesha’nın noktası olan Mooladhara’dan başlıyor. Yani ilk önce, eğer sizin sağduyumuz yoksa, Mooladhara’daki en büyük desteği, en büyük yardımı, kutsallığın en büyük beslemesini ve hayrını kaçırıyoruz. Biz her zaman, büyümemize zarar veren ve yalnızca bizi değil, tüm ülkeyi yok edebilecek olanı, gidip alıyoruz. Sağduyu olmadığı zamanda, yıkıcı olan insanları severiz. Sağduyu, sizin için iyi olan, sizin için yararlı olan, kolektivite için iyi olan, yükselişiniz için iyi olan şeyleri seçmeniz gerektiği anlamına gelir. Aksine, sağduyusu olmayan insanlar, Freud gibi yanlış tipteki insanların tuzağına düşerler. Bir Hintli için demek istiyorum, Freud … orada hiç kimse sizin böyle saçma sapan bir fikre kapılacağınıza inanamaz. Ancak insanlar Freud’u, İsa Mesih’i kabul edebileceklerinden daha fazla kabul ettiler. Çünkü sağduyu tamamen kaybolmuştu. İçlerinde bu geleneksel sağduyuya sahip olsalar, kurtarılmış olurlardı. Bu tipteki geleneksel sağduyu, İda nadi’den gelen bir şeydir. Şimdi, insanların “şartlanma” dedikleri şey budur. Ve onlar, “Şartlanma çok kötüdür, insanların şartlanmaları olmamalıdır. Ve kişi şartlanlamalarından kurtulmalıdır”, diyorlar. Bu kesinlikle yanlış bir fikirdir. Bunda da sağduyu olmalıdır. Hangi şartlandırma iyi ve hangisi iyi değil, bu baz alınmalıdır.

Şimdi, şartlanma konusunda da herhangi bir sağduyu olmadığı için, tüm geleneklerimiz, atalarımızın deneyimlerinden bize gelen her şey, bütün gelenekler açıkça reddedilir, her şey atılır. Tarih kaldırılıp atıldı. Ve “Ah, hayır, biz onun ötesindeyiz. Biz kendimizi özgür hissediyoruz” diyoruz. Dün uçakta biri bana, “Üzerimde hiç kıyafetim olmadığı zaman kendimi özgür hissediyorum” dedi, şaşakaldım. Demek istediğim şu ki, eğer giysiler sizi hapsedebiliyorsa, o zaman gerçek cezaevlerine ne olacak, onların sizin için anlamı ne olacak? Fakat bu türde garip bir fikir, insanların kafasına giriyor ve onlar şöyle düşünüyorlar: “İzlemekte olduğumuz bütün bu aptallığı biz haklı çıkarabiliriz, çünkü sağduyumuz yok.” Zekâ size sağduyu veremez. Şartlanma söz konusu olduğunda, zekâ size sağduyu veremez. Bir Sahaja Yogi için, sağduyunuzu nasıl geliştirdiğinizi anlamanız önemlidir. Daha dün, Parisli hanımlara çok güzel bir konuşma yaptım ya da demeliyim ki, Fransa’nın hanımları, onlar kadınların sağduyusuna saygılılar. İda Nadi’nin sağduyusu sezgidir. Meditatif güçleriniz aracılığı ile eğer içinizde bu sağduyuyu geliştirirseniz, sezgi geliştirirsiniz. Sezgi, sizi kuşatan Gana’ların (Sürü, asker, sınıf anlamlarına gelir. Hinduizm’de Gaṇalar, Shiva’nın görevlileridir ve Kailasa’da yaşarlar. Ganesha, Shiva tarafından onların lideri olarak seçildi, dolayısıyla Ganesha’nın ismi gaṇa-īśa veya gaṇa-pati, “gaṇa’ların efendisi”dir.) yardımından başka bir şey değildir. Eğer Gana’lardan yardım almayı öğrenirseniz, çok sezgili bir hale gelebilir ve çok fazla zekânızı kullanmadan, doğru olanı söyleyebilirsiniz. Bütün Sahaja Yoga’nın, Sahaja Yoganın en azından yüzde ellisinin sezgiye dayandığını söyleyebilirim. Bunun için siz uygun bir Shri Ganesh duygusu geliştirmelisiniz. Shri Ganesh’i, kendi doğru anlamı içinde, anlamanız gerekiyor. Bu oradan başlar çünkü O Ganapati’dir. O, onların efendisi olandır, tüm Gana’ların şefidir. Böylece Ganalar size sezgi verirler.

Mesela, deyin ki, Ben bir yerlere gitmeliyim. Ve sonra Benim …, söylediğim şey şu olur, “Hayır, Ben yarın oraya gidemem.” Ve bir şekilde oraya gitmeyeceğim,. Ve insanlar “Anne, siz bunu nereden biliyorsunuz?” diye düşünüyorlar. Biliyorum, çünkü Ganalar oradalar ve onların söyledikleri gerçektir. Onlar bunun hakkında her şeyi biliyorlar. Ya da Benim birisi hakkında söylediğim her şey gerçekleşiyor. Bunun üzerine onlar Bana sormaya başladılar: “Bu nasıl oldu Anne? Siz bu durumu öğrendiniz mi?” Ben sezgiyle yaşıyorum. Bir uçağı yakalamak zorunda olduğumdaki gibi, ne olacağını Ben sezgiyle biliyorum. Bu kısım, Shri Ganesh’e ibadet ederek geliştirilmelidir. Gözünüzün önüne getirin, Shri Ganesha, Hamsa çakranın bir bölümünü O yönetiyor. Yani Ham ve Sa dediğimizde, bu ikisi aslında Agnya’nın bija mantralarıdır. Fakat Agnya, Hamsa’ya dokunduğu zaman, o buradan başlıyor. İşte bu yüzden bunun temelinde, bunun kökünde olan şey, Hamsa’dır. Ve buradaki “Ham”, bu Ham, “ben” anlamına gelir. Eğer siz (diğerlerinden) ayrı iseniz, demek ki modaya kapılmayacaksınız. Aptalca fikirleri kabul etmeyeceksiniz. Sizin kendi kişiliğiniz vardır. Siz bir Sahaja Yogisiniz. Sahaja Yogi olmayan insanları dinlemiyorsunuz. Ham kısmı budur: “Ben”. Yani ego kısmı değil. Ama Ham kısmı – bunu anlamak için, “Ben bir Yogi’yim ve normalde insanların bilmediği pek çok şey biliyorum ve bu yüzden benim onlarla bir ilgim yok. Ben onlardan ders almam. Onlar bana hiçbir şey öğretmiyorlar. Bildikleri hiçbir şey yok, ben daha fazlasını biliyorum”, demelisiniz. Kendinin farkında olmak Ham’dir. Demek ki bu, sağ taraftan geliyor. Sağ tarafın sağduyusu, Ham’dır, sol tarafın sağduyusu ise Sa’dır. Sa, “Sen” anlamına gelir, bu da “Sen teksin” anlamına gelir. Kendi durumunuzda siz bu “Sen” kimdir, bunu biliyorsunuz.

Fakat, her insan için “Sen”, Divine’dır. “Sen teksin.” Bu sol taraftan geliyor – bu Sa’dır. Bu yüzden “Hamsa” kelimesi, Hamsa “ben” ve “sen”, o bunu görmek için iki türde sağduyuya sahiptir. Burada güzelce gösterildikleri gibi, bu ikisi dengededir, – Ay ve Güneş. Merkezde, size dengeyi veren, size dharmayı veren haç vardır. Bütün bunlar nasılda birbirine bağlıdır, birbiri ardına, katman ardına katman; dharmanın sağduyu ile nasıl bağlantılı olduğunu görebilirsiniz. Şimdi, birden bire, bir ritüel tarafından yoldan çıkan insanlar var. Mesela bazı Sahaja Yogiler gördüm, onlar Puja’ya geliyorlar ve onlar çılgın gibi bandhan veriyorlar. Yolda gideceklerse, bandhan vereceklerdir. Nereye giderlerse gitsinler, bandhan vereceklerdir. Bu sadece şartlanmadır. Bu sağduyu değil, bu Sahaja Yoga değil. “Buna bandhan verilip verilmeyeceğinin anlaşılması gerekir” Annenin huzurunda bandhan yapan var, kendinize bandhan verecek neyiniz var ki? Ben konuşurken insanlar, Kundaliniyi yükselterek bandhan veriyorlar. Sanırım bunların hepsi delirmiş insanlar. Aynı şekilde bazı insanlarda var ki; dün, bir tür müzik kaydı olduğunu duydum, bütün ashramlarda çalınıyor, çünkü onların hepsi sanki bir devenin üstünde zıplıyor gibiler. Develer için bir müzik. Şimdi, bu kayıta herkes değer veriyor. Neden? Çünkü onlar bir deve gibi zıplayabilirler. Deve gibi zıplamaya başladığınız zaman, insanlar bunu bırakamazlar.

Alışkanlıklar oluştururlar. Bu yüzden, bu özel müziği seviyorlar. Bir deve gibi zıplamaya devam edeceklerdir, çünkü şimdi deve oldular, deve gibi davranmak zorundalar. Şimdi, eğer bir şey varsa, belki tırıs, belki dörtnala giden bir ata benzeyen bir müzik varsa, herhangi bir şey, şimdi, bunu bir kere dinlediklerinde, aniden o ritmi izlemeye başlarlar. Şimdi, onlar dörtnala koşan atlardır. Şimdi at dörtnala gidiyor, onlarda at oluyorlar ve sadece, o dört nala koşan müziği seviyorlar. Öyle veya böyle. Bu bir eşek olabilir, herhangi bir şey olabilir. Biz hayvan değiliz, biz insanız ve biziz. Hum – “Biz”. Biz Sahaja Yogiyiz, belirli bir ritmin veya belirli bir müzik türünün hâkimiyetinde değiliz. Dharmik olduğu sürece her türden şeyi takdir edebilir ve anlayabiliriz. Dengeleyici olduğu sürece, hayırlı ve kutsal olduğu sürece. Böylece Hamsa’da kaç şeyin yargılandığını görebilirsiniz. Bence Sahaja Yoganın tamamı, Hamsa’nın dengesi üzerinde duruyor. Çok zeki insanlar var, bu onların çok dürüst oldukları anlamına geliyor. Ancak bu dürüstlük, saçma sapan bir sınıra gidebilir. Veya çok çalışkan insanlar var. Bu da saçma sapan bir sınıra varana dek gidebilir. Yani iyi olduğu varsayılan bu nitelikler, doğru olamazlar. Doğruluk sağduyudur. Övmek. Eğer sağduyunuz varsa, o zaman bu sağduyuyu översiniz. Mesela şimdi şöyle söyleyebiliriz. Şimdi İsa diyebiliriz. İsa’yı ele alabiliriz. İsa’nın böyle bir sağduyusu vardı. Mary Magdalene taşlandığı zaman, Onun fahişelerle hiçbir ilgisi yoktu, demek istediğim, Onun bununla hiçbir ilgisi yoktu, ilişkisi yoktu. Ama, sağduyu içinde bu insanların onu taşlamakla bir alakalarının olmadığını görebiliyordu. Orada, kendi cesareti ile ayağa kalktı ve “Hiç bir günah işlememiş olanlar taşı Bana atabilirler” dedi. Bu, Onun sağduyusunun gücüdür, insanlar kendi içlerinde bu sağduyuyu hissettiler. Ve “Sağduyu içindeki bu adam kutsal bir kişi ve biz O’na taş atamayız” dediler. Sahaja Yogiler olarak, eğer siz sağduyulu iseniz, o zaman başkalarını da sağduyulu hale getireceksiniz.

Başkaları da sağduyulu olmak ve bunu anlamak durumunda kalacaklardır. Ve bu “Neera-Ksheera Vivek”, yani su [neera] ve süt [ksheera] arasındaki farktır. Bu sağduyu kısmını geliştirirseniz, kötü ve iyi, size gelebilir. Sahaja Yogada, her aşamada, sağ taraftaki düşüncesizlikle, insanların bocaladıklarını göreceksiniz. Ve sağ taraftaki bocalama, insanların ego tezahüründen dolayı gelir. Bu ego, dediğim gibi, Ham’dır. Çalışması gerektiğinde bu ego çalışmaz. Örneğin, bazı insanların kilisedeki bir düğüne gittiğini biliyorum. Elbette, Sahaja Yogiler için bu yanlıştır. Biz hiçbir insan (yapımı) dinine inanmıyoruz, bunu biliyorsunuz. Tamam, kiliseye gittiniz, tamam. Ama “Laura Ashley” marka elbiseleri alması için Londra’ya bir bayan gönderdiler. Satın almak için. Ve sanırım, belki de, erkeklerin bazıları da, düğün için frak giyiyor olmalılar. Nerede kayboldu bu ego? “Sen Sahaja Yogisin” egonuz tamamen kaybolmuştu. Sanırım hepsi kuaföre gittiler, her türlü şeyi yaptılar ve eski Hıristiyanlar olarak hepsi oraya gitmek istediler, aptal piskoposların mezarlarının yanından kiliseye doğru yürüdüler. Bu, sadece burada böyle değil, Hindistan çok daha kötü. Din söz konusu olduğunda, sol kanal, onlar çok, çok şartlanmış insanlardır ve orada, sağduyunun ne olduğunu anlamak hususunda onlar başarısız oldular. Mesela bizim Gyanadeva’mız vardı. O öyle büyük bir enkarnasyondu ki ve Ayaklarında bir ayakkabısı bile yoktu! Ve bu günlerde, Shri Gyanadeva’nın sözde ayakkabısının içinde olduğu söylenen büyük bir tahtırevan alayına, binlerce ve binlerce insan övgüde buluyor. Sadece gözünüzün önüne getirin. Kim onlara “Gyanadeva’nın ayakkabısı yoktu ki! Tahtırevan’da hangi ayakkabıları taşıyorsunuz?” diyebilir: Hangi köye giderlerse, ya da hangi şehre giderlerse gitsinler, gösterişli yiyeceklerle beslenirler; Herkes onların ayağına kapanır, “Azizler bir tahtırevanla geldi -” derler. … ve onun içindeki ayakkabılar asla Gyanadeva’ya ait olmadı! Yani bu delilik sürüp gidiyor.

Şimdi, bütün bu şeylerin etrafınızda olduğunu görüyorsunuz, her ülkede, her dinde, her aptal alanda bunların hepsi oluyor, görüyorsunuz. Ama siz sadece el ele verin! Onunla bir olun! Ve o zaman size ne olduğunu anlamak çok zorlaşıyor. Şimdi, bu Ego, uygun şekilde kullanıldığında, o zaman sağduyudur. Ve şimdi onlar başka bir şartlanmaya sahipler – “Ben Hindistan’a aitim”, “Ben Almanya’ya aitim”, “İngiltere’ye aitim”. Her şey acınacak halde. Demek istediğim, böyle bir şey söylemek demek, sizin henüz Sahasrara topraklarına yetişmemiş olduğunuz anlamına gelir. Bir milliyete mensup olmaya başlayanlar, onlar sizin milliyetinizin değiştiğini bilmiyorlar. Aslında pasaportlara gerek yok. Divine’in hüküm sürdüğü alanda, pasaporta gerek yoktur. Sizin yüzünüzde bu büyük bir şekilde yazıyor. Ama onlar hala bu derin şartlanmanın içinde, “Ben bu ülkeye aitim, benim ülkem çok iyi, sizin ülkeniz iyi değil” derler. Ama iş sağduyuya gelince, “Tamam, ben Almanya’da doğdum ve Almanya çok fazla hata yaptı. Bunu halledeyim ve bütün Alman halkını huzur, neşe ve mutluluk içinde oturacağı bölgeye geri getireyim” deyin. Bu var ve bu şartlanma, sağduyu içinde kullanıldı. Karşılaşacağınız her şeyde iki taraf vardır. Hangi yöne gideceğinize karar veren sağduyunuzdur. Mesela, belli bir şeyin, deyin ki, bir dinin şartlanmasını taşıyan insanlar var. Diyelim ki onlar Yahudi dinine mensuplar ve Sahaja Yoga’ya gelmişler. Veya Hristiyan dinine mensuplar ve Sahaja Yoga’ya gelmişlerdir. Peki, şimdi, sağduyu nedir? Başka bir Yahudi ya da bir Hristiyan içeri girer girmez, onlar orada sadece bhootlar birliğine dahil olacaklardır. Ve onların hepsi harika arkadaşlar olurlar. Çünkü “O Yahudi, ben Yahudiyim, babam Yahudi, annem Yahudi, bu gibi şeyler …

Hristiyanlarda da bu aynıdır, diğer topluluklarda da aynı, diğer milletlerde de aynıdır. Şimdi, baktığınızda sağduyu nedir? En iyi şey, bu noktadaki sağduyu, bu kurucularının veya enkarnasyonların, onları başlatan peygamberlerin ölümünden sonra şekillendirilmiş olan bu sözde “insan yapımı dinleri” nin hatalarının neler olduğunu görmektir. İlk sağduyu budur. İkinci sağduyu ise, bu kutsal yazıları okumak ve bu enkarnasyonların söylediklerinde, neyin bu kadar özel olduğunu bulmaktır. Bir Müslüman varsa, o Kuran’a gitmeli ve Kuran’da Sahaja Yoga ile ilgili olarak ne yazdığını görmelidir. Eğer bu bir Hristiyansa, bırakın İncil’e gitsin ve orada Sahaja Yoga ile ilgili olarak ne yazıldığını bulsun, çünkü Sahaja Yoga Gerçektir. Ve o hangi gerçeğin yazılı olduğunu bulunmalıdır. Eğer böyle bir şey gelişirse, o zaman siz daha da ileri gidebilirsiniz, yeterince cesursanız ve cesaretli olabilirseniz, gidip insanlara “Bakın, peşinden gittiğiniz bu saçmalık da nedir, bu şey yazılı değil, bu yapılmadı. Yazılan şey her ne ise, her şeyin özü budur”, diyebilirsiniz. Bu, belli bir din, millet söz konusu olduğu zaman sizin sağduyunuzu kullanmanız gereken üçüncü aşamadır. Şimdi, ne zaman ki Ben, diyelim ki, Batı’da, Batı’yı tartışmalıyım. Ben Hindistan’dayken, Beni duymak zorundasınız! Dili anlamıyorsunuz – bu sizin için iyi. Yoksa Hintlilere olan bütün saygınızı kaybedersiniz. Ben onları solu ve sağı veriyorum! Onlarda neyin yanlış olduğunu siz anlatın. Ancak burada, Batı’da, bizdeki çoğu şeyin yanlış olması önemlidir. Dolayısıyla sağduyu, bizde neyin yanlış gittiğini görmektir. Nerede hatalıyız? Cesaretiniz var mı, yok mu? Örneğin, bayanlar sokakta sari giyme cesaretine sahip değiller.

Neden? Bazen – bu önemli değildir. Hintliler sizin elbiselerinizi giydiğinde, sizde sari giyebilirsiniz. Veya bir erkek dışarıda Hint elbiselerini giymez. Biraz, “Hum” (biz) olmak gerekli. Onlar bundan keyif alıyorlar ama giymeyeceklerdir. Aynı garip yırtık pantolonları giyerler. Serseri işi şeyler giyebilirler, ama makul bir şey giyemezler, bunları giymek iyidir. Bu size, bizlerin farklı insanlar olduğumuz fikrini vermesi gereken bir şeydir. Şimdi, bu kırmızı işaret (bindi) çok önemlidir, çünkü o zaman herhangi bir bhoot tarafından cath edilmezsiniz. Ve bunun kullanılması gerekiyor. İncil’de “onların başlarında bir işaret olacak” şeklinde yazılmıştır. Ancak, Hare Rama Hare Krishna gibi salak pek çok insan olduğu için – onların herhangi bir işaret taşıdıklarını sanmıyorum – biz nasıl olur da bir işaret taşırız diye toplumdan korkuyoruz. Fakat diyelim ki, onlar size şunu söylüyorlar, “Siz darmadağınık bir saçla dolaşın”. Bunu yaparız, çünkü toplumda buna izin veriliyor. Biz insanız, hiçbir topluluktan çekinmek zorunda değiliz. Dışarıya çıkmalı ve onlara öğretmeliyiz. Siz sevsenizde sevmesenizde, iyi olan her neyse biz onu yapacağız. Bu bir azizin işaretidir. Eğer herhangi bir yerde bir aziz gördüyseniz, onlar neyin doğru olduğunu, neyin yapılacağını ve neyin takip edileceğini söylemek için dışarı çıktılar. Bu bir azizin işaretidir. Aksi halde, eğer bir aziz bazen toplumda, bazen Sahaja Yoga’da, bazen de burada çözülür giderse, o zaman bu azizlerin faydası nedir? Bana, topluma karşı savaşmamış, toplumun hatalarını çok yüksek sesle, korkmadan dile getirmeyen bildiğiniz herhangi bir azizi söyleyin. Hiç böyle bir aziz tanıdınız mı? Sahaja Yogiler için, bu cesaretin kendi içlerinde olması çok önemlidir. Eğer sağduyunuzu geliştirirseniz, o zaman bu işe yarıyor.

Ego tarafında, siz nasıl bir takdir yetkisi geliştirirsiniz ve bunu nasıl geliştirisiniz. Sağ tarafta, tüm Devalar, tüm deityler sizin etrafınızda oturuyorlar. Sizin bu Deityleri anlamanız gerekir. Onların ne yapacaklarını bilmelisiniz. Diyelim ki şimdi, siz yolda kayboldunuz. O zaman siz, diğer bütün insanlar gibi düşünmemelisiniz, “Ah, ben yolumu kaybettim, oraya nasıl gideceğim, ne yapacağım?” Sonuçta, bazı saçma sapan işler için gidiyorsunuz. Önemli değil. “Neden? Hanumana bir amaç için beni buraya getirmiş olmalı, hadi o zaman uyanık olayım” diye düşünmelisiniz. Bunu kabul edin. Durumu kabul edin. Durumu kabul ettiğiniz zaman, Deitylerin elinde hareket ediyorsunuz ve Onlar size rehberlik ediyorlar. Deityleriniz hallediyorlar. Bunu kabul edin. Ve bu kabul, egonuza karşı size büyük bir sağduyu verecektir. Her ne yanlış giderse – siz “Sorun değil, kabul ediyoruz”, deyin. Ve hepsinden öte, sizin görmeniz gereken vibrasyonlar kısmıdır. Eğer bir şey yaparsanız ve eğer vibrasyonlar azalırsa, o zaman elbette, “Ben bir Sahaja Yogiyim. Bana göre vibrasyonlar ve yükselişim en önemli şeydir” deyin. Bu yüzden sağ kanaldaki sağduyunuzu geliştirmek için hedefinizi, varacağınız yeri bilmelisiniz. Hangi yolda durduğunuzu ve nereye getirildiğinizi, bugün nerede olduğunuzu bilmek zorundasınız. Sizler diğer insanlar gibi değilsiniz. Eğer bu tür bir sağduyuyu, saf zekânın sayesinde kendi içinizde geliştirirseniz, bunun için saf zekâya ihtiyacınız var. Saf zekâ bir hamsada, [kuğu] suyun üzerinde kayar. O suya karşı omuz silker. Hiçbir şeyin ona hâkim olmasına izin vermez. O gölleri güzelleştirerek suyun içindedir, aynı zamanda gölün onu eritmesine veya ona hâkim olmasına veya onu örtmesine de izin vermez. Bu onların “Ham” oldukları kısımdır. İsterlerse aşağı dalabilirler. Eğer istemiyorlarsa da, istemeyeceklerdir. Onlar okyanusa doğru kayıyorlar. Bu, Bhavasagara’nın (içimizdeki evren) Samsara (Ölüm ve yeniden doğum çemberi) Okyanusudur.

Ve onlar bunun içinde boğulmayacaklardır. Bu sizin sahip olacağınız “Ham” kısmıdır, sağduyu. Bir taraftan, onlar size geldiği zaman, siz şeyleri kabul etmelisiniz. Bunların arasında en iyisi, gerçek sağduyusu olan, Shri Krishna idi. Ama sonuçta O, Shri Krishna idi ama Onun sağduyu metodları çok ilginçti, Onun bu kadar çok rakshasayı nasıl yok ettiğini bilmek, çok zevkliydi. Ama Sudarshan çakrasını her zaman kullanmadı, sağduyusunu kullandı. Tıpkı Pandava’ları (Onlar Mahabharata destanında, Pandava Pandu’nun iki karısı olan Kunti ve Madri’den doğan oğullarıdır. Adları Yudhisthira, Bhima, Arjuna, Nakula ve Sahadeva’dır. Beş kardeşin hepsi aynı kadınla, yani Draupadi ile evlenmiştir. Her kardeşin ayrıca başka karıları da vardır.) yenmeye çalışan ve iyi insanlara hükmetmeye çalışan bir rakshasa vardı. Shri Krishna, “Şimdi, bu korkunç adamla ne yapmalı?” dedi. Ve bu adamın Brahmadeva’dan, Mahadeva’dan ve herkesten kazanmış olduğu kutsamalar vardı. Sonuçta Shri Krishna merkezdir, nihayetinde O bu korkunç rakşasa için uygun bir yok oluş düzenlemek istedi. Yani yaptığı şey neydi, meditasyon yapan sağ kanal olan bir aziz vardı, hiç kimse beni rahatsız etmemeli şeklinde, kazanmış olduğu bir kutsama vardı, En azından beni ilk kez rahatsız eden kişiye baktığım zaman, ben onu yok etme gücüne sahip olmalıyım” şeklinde. Ve bu kişi ,bir mağarada meditasyon yapıyordu. Shri Krishna çok güzel bir şekilde savaş alanından kaçtı. Onun bir adı da, Ranchordas. Bunun anlamı, biraz … biraz aşağılayıcı şekilde, ona “Savaş alanından kaçan” denmiştir. Yani Shri Krishna çok güzel bir şekilde savaş alanından kaçtı ama bu korkunç rakshasayı öldürmenin başka bir yolu yoktu. Ve O mağaraya gitti ve Shri Krishna’nın üzerinde, kendisini örttüğü bir şal vardı. Shri Krishna, azizin bulunduğu bu mağaraya girdi ve azizin üstünü kendi şalı ile örttü. Shri Krishna öldürmek için, bu korkunç rakşasadan kaçtıktan sonra, gidip Kendisini mağarada sakladı. Bu rakshasa, mağaraya yaklaştığı zaman, azizin üzerindeki bu şalı gördü (ve onu Shri Krishna zannederek) dedi ki, “Ah, demek şimdi yoruldun, savaş alanından kaçtın ve burada uyuyorsun! Kalk şimdi!” dedi.

Rakshasa bunu söyler söylemez, bu aziz kalkıp ona baktı ve bakması ile beraber rakshasa tamamen yandı. Yani, eğer Shri Krishna, Ayaklarında Virata ise; ya da Shri Krishna Kafasında eğer Vitthala ise, bu ikisi arasında, Hamsa çakra bulunur. Sağduyu, Shri Krishna’nın yaşamında çok güzel bir şekilde tarif edilmiştir. Onun sağduyusunu kullanmasında, haylazca bir tarzı olduğunu söyleyebiliriz. O buna benzer, o kadar çok şey yaptı ki, ama onlar bir drama yarattılar. Onlar, Onun Leela’sını (Tanrısal Oyun) yarattılar. Çünkü O, Leela idi. Bu yüzden O bir drama ya da oyun yaratmak için Kendi sağduyusunu kullanabilirdi. Yani bir tarafta bize sağduyu vermesi için biz Shri Krishna’nın yardıma sahibiz, diğer tarafta ise İsa’ya sahibiz. Arasına ise bu Hamsa yerleştirilmiştir. Yani içimizde, sağduyunun bedenlenmiş hali olan iki büyük enkarnasyonumuz var. Bir tarafta, bunun şartlanma tarafına bakan Shri Krishna ve diğer tarafta bunun ego tarafına bakmaya başlayan İsa, çarmıhta “Ah, Tanrım, onları affet, çünkü onlar bilmiyorlar. Oh, Baba, onları affet, çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar” diyen kişi de, eline bir sopa alıp, Tanrı adını kullanarak para kazananan insanlara vuran, onları dövmeye başlayan da aynı kişidir. Sağduyuyu görün. Bu İsa’dır. Sudarshan çakrasıyla binlerce ve binlerce rakshasayı öldürebilen aynı Shri Krishna ise, Arjuna’nın şoförü olur. Davranışlarındaki zıtlık, onların sağduyularının güzel bir destanıdır. Şimdi, bir Sahaja Yogi için, sezgilerini geliştirecek şekilde, kendi sağduyularını halletmeleri gerektiğini anlamaları önemlidir.

İlk düşüncenin sezgi, bunun sezgi olabileceğini söylerdim. “Bu sezgi olduğu olabilir.” Deneyin, tecrübe edin. Fakat Sahaja Yoga’da her şeyin aşırısına gitmek yanlıştır, her şeyi ölçülü şekilde yapmak zorundasınız. Mesela, Ben onlara her şeyi vibrasyonlar vasıtasıyla görmelerini söyledim. Bu yüzden bilemiyorum, onlar ellerini her şeye yönelteceklerdir. “Bu sari’yi almalı mıyım yoksa almamalı mıyım?” Hatta bunun ötesine bile geçersiniz: “Bu yüz pudrasını almalı mıyım yoksa almamalı mıyım?” Bu çok saçma. O kadar kötü ki, sonuçta sizin bir bhoot haline geldiğinizi görüyor ve herkese senin vibrasyonların kötü diyorsunuz. Çünkü sizin vibrasyonlarınız kötü. Dikkatiniz kötü. Dikkatinizi saçma sapan bir şeye koymak, vibrasyonlarınızın tamamen yok olmasına sebep olur. Yani, sağduyu ile siz, aklıselimde olmalısınız. Pratik anlamda. İnsanların gidip birdenbire, her hangi birisi ile Sahaja Yoga hakkında konuştuklarını gördüm. Hayır, bu pratik değildir. Sahaja Yoga değerli bir elmastır, siz onu herkese veremezsin. Havaalanında herkesin Kundalinisini yükselten insanlar gördüm. Hayır bu, bu demek değildir. Onlar Sahaja Yoga’ya gelmeliler. Bunu istemeliler, onların bunun için yalvarmaları gerekiyor, ancak bundan sonra aydınlanmalarını elde edebilirler. Nicelik istemiyoruz, nitelik istiyoruz. Tüm konuşmalarımda, eğer bunu gördüyseniz, Ben Sahaja Yogilerin ve arayış içindekilerin kalitesinde ısrar ediyorum. Ama Shri Mataji’ye bir oy için çoğunluk elde etmeyi düşünmeye başladığımızda – Ben herhangi bir seçim yapmak burada bulunmuyorum. Beni seçsenizde, seçmesenizde, Ben seçildim. Bunu yapmak zorunda değilsiniz. Benim bunun için çok fazla insana ihtiyacım yok. Sağduyuda başarısız olduğunuz zaman, bazı problemler ortaya çıktığını görüyorsunuz. Şimdi, sağduyusuz olarak ne yaptığınızı, nerede yanlış yaptığınızı, ne şekilde yanlış yaptığınızı bulmalısınız. Bunu öğrenmek sizin işinizdir, sonra da bunu düzeltin. Aksi halde, Sahaja Yoga’da problem olmamalıdır, çileler olmamalıdır, hep neşe, neşe ve neşe olmalıdır.

Ama sağduyu, zayıf yönlerinizin ne olduğunu, nerede yanlış yaptığınızı, neyin yanlış gittiğini, nerede, hangi kısımda ve nasıl başarısız olduğumuzu bulmak olmalıdır. Bazen insanlar “Ah, o zaman çok şey yaptık, şimdi bunu yapamayız” diyorlar. O zaman bu siz, başarısız oldunuz demektir. İnsanların “Şimdi buraya geldik, bu yüzden de artık Guru Puja’ya gitmeyeceğiz” dediğini duydum. Yanlış. Bu çok yanlış. Guru Puja’ya gelmelisiniz, bunun tartışması yok. Guru Puja, kaçıramayacağınız bir pujadır. Sahasrara’yı kaçırsanız bile olur, tamam, ama Guru Puja çok önemlidir. Ne pahasına olursa olsun Guru Puja’ya gelmelisiniz. Biliyorum, Ben yer olarak Andorra’yı (Fransa ve Almanya arasında kalan küçük bir ülke) seçtim, ama burası Himalaya’larda değil ki! Şimdi Sahaja Yoga o kadar rahatız ki, hiçbir uçuş değişikliği olmamasını istiyoruz. Doğrudan doğruya bir hansanın (kuğunun) üzerine oturacağız ve biz doğrusunu yapabiliriz. Göreceksiniz, bunu göreceksiniz. Ama eğer siz “Ah, bu zor olurdu …” diye bir düşünme alışkanlığı geliştirirseniz, o zaman da bu olacaktır. Fakat Annenin dediği gibi, “bu en kolay şey olacak, her şey yoluna girecek.” Bir kez siz böyle düşününce, bu hallolacaktır. Her şey hallolacaktır, ama önce bunu yapmak için saf bir arzu olmalıdır. Ne zaman böyle bir fikir aklınıza gelirse, yine, siz sağduyunuzu kullanın. Kendi sağlığımız için Guru Puja’ya gidiyoruz. Her Guru Puja’da, eğer bunu hatırlarsanız, siz çok daha yükseğe çıktınız. Her Guru Puja’nın size faydası oldu. Tabii ki “Maharastra turu, bu çok iyi” diyorsunuz. Buna katılıyorum, bu böyle – Maharastra turunun size çok faydası olur. Ama bu otuz gün, çok yoğun. Guru Puja ise sadece bir gün. Maharashtra’da kaç puja var? En az sekiz ila dokuz tane, bazen hatta on. İşte bu yüzden.

Doğal olarak bunun daha etkili olması gerekiyor. Ama Guru Puja’nın kendisi son derece etkilidir. Hintliler Benden şunu istiyorlar, “Anne, bir kez, en azından bir kez daha, bize Guru Puja yapın. Guru Puja’nın yapılması için biz her şeyi yaparız, lütfen gelin.” Bu kez Guru Puja yapmak istediler. Düşünün bir! Hindistan’daki Guru Puja’ya katılamazdınız. Ama Andorra, Benim özel bir amacım var. Özel bir amacım var. Yani lütfen anlayın. Ben amaçsız bir kişilik değilim. Yavaş yavaş amacımı nasıl yerine getirdiğimi öğreneceksiniz. Sizinkileri, Benimki ve Sahaja Yoga’nın ki. Hepsi bir arada. Bunu nasıl güzelce hallettiğimi anlayacaksınız ve umarım bir gün, sizde doğru şeyi yaptığınız ve asla yanlış olan bir şey yapmadığınız, tüm bu güzel yöntemleri ve sağduyu yöntemlerini geliştirirsiniz! Şimdi, daha çok fiziksel tarafta olan Hamsa çakrasının tedavisi için – o dışarıdadır, bu yüzden bu çakra, daha fazla fiziksel tarafta olmak zorundadır. Bu yüzden Hamsa çakrayı düzeltmek için, sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, ya ghee’yi ve böyle şeyleri kullandık. Ayrıca, Hamsa çakra için, insanları öpmemek önemlidir. Bence öpüşmekten vazgeçmelisiniz. Çünkü öpüşmekle başkalarının mikroplarına izin veriyorsunuz. Sahaja Yoga’da bu sorun değil. Ama Ben bunu bir kere bunu söylediğim zaman, bu öpüşme hususunda siz çıldırın anlamına gelmez. Hayır, bu uygun değildir. Hindistan’da eğer siz gidip birisini öperseniz, o kişi şaşıracaktır. Ne olduğunu anlamayacaktır. Eğer tüm bu jestlerle sevginizi daha fazla ifade etmeye ne kadar başlarsanız, bu içeride daha da az olur. Siz bunu daha fazla ifade ettikçe, örneğin, şimdi, “teşekkür ederim” ifadesini göstermenin bir yöntemi vardır. Siz, “Teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim” demeye devam edersiniz. Bu sadece laftadır. Ama birçok ülkede bir sürü insan “teşekkür ederim” demiyor. Ama onlar içlerinde çok minnettarlar.

İçlerindeki minnettarlık, gereken derinliği yaratır. Bu yüzden bunu yüzeysel olarak yapmak, her şeyde, çok fazla yapmak, sağduyunuz için bundan kaçınılmalıdır. Fakat aşırılıklardan kaçınmak, bu çok fazla dışa vurumdan kaçınmaktır, yine, İngilizce olduğu gibi, bu başka bir sağduyusuzluk yaratabilir, onlar konuşmazlar, sadece konuşmazlar. Onlarla birlikte her gün yirmi beş mil seyahat edersiniz, beraber oturursunuz; kim olduğunuzu söylemeyeceklerdir. Sizinle ilgili her şeyi bileceklerdir ama yine de sadece sessiz şekilde oturacaklardır. Konuşmaları gerekmiyordur – bu durum yapaydır. Bu yüzden ikinci noktaya gelmeliyiz – bizler yapay olamayız. Bu tamam, eğer bir kişi kendisini böyle hissederse, kendisi sadece spontan olduğu için, Beni sevmek ve Bana sarılmak ister, Ben bunu umursamıyorum. Çünkü bu yapay değil, bu sadece içten gelir. Çocuklar en spontan olanlardır, onlar yapay değildirler. Hiçbir şekilde yapay değildirler. Aynı şekilde, bizler de her şeyde çok doğal olmalıyız. Bu tamam, birbirleriyle konuşurken, erkekler bir başka erkeğe biraz vurursa, bu önemli değil. Hakaret etmediler, bu bir sevgi ifadesi, sevginin ifadesidir, bu tamamdır. Fakat bu kendiliğinden olmalıdır, yapay olmamalıdır. Sahaja Yoga’da yapaylığa girmemeliyiz. Hiçbir şekilde. Fakat kıyafet giymek yapaylık değildir. Terbiyeli olmak, yapaylık değildir. Onurlu olmak yapaylık değildir. Yapaylık, içinizde hissetmediğinizdir, bunu söylemektir. Bu yapaylıktır ve Sahaja Yogi için, o kendisinin o utangaçlığa sahip olduğunu hisseder, o bu utangaçlığa sahiptir, o bu protokole sahiptir ve bedenine saygı duyar. Bedene olan saygısından dolayı o, vücudunu aşağılayacak bir şey yapmak istemez. Ve eğer siz ne kadar ileri gideceğinizi ve nerede duracağınızı anlarsanız, işte bu böyle olur. O zaman, Sahaja Yoga’da gördüğüm başka bir sağduyu yolu vardır. İnsanlar Beni pek çok amaçla bu şekilde kullanmaya başladılar?

Diyelim ki, şimdi birileri şiir yazıyor. Bana gelip “Lütfen şiirimi düzeltin” diyecektir. Bir şiir, iki şiir, üç şiir, on şiiri düzelteceğim. Sonra o kişi şiir yazma kapasitesini kaybedecektir. Beni bu şekilde kendi amacınız için kullanmamalısınız. Ama her halükarda Beni kullanıyorsunuz. Ama, “Anne her zaman benimle birlikte ve bana yardım ediyor” anlayışıyla, gelip benim zamanımın üstüne atlamaya, zamanımı alıp, kendimi “Aman Tanrım, bundan ne zaman kurtulacağım? ” şeklinde hissedip rahatsız olmam için yapmamalısınız veya başkalarında olan bir şey var: “Anne, siz evime gelmek zorundasınız, çocuğumu almak zorundasınız, kocamla tanışmak zorundasınız, o kişi bir sarhoş da olabilir.” Bu yüzden sizin, “benim” dediğiniz şeye dikkat koymakta, yine aynı şekilde sağduyusuzluktur. Bunun yerine, dikkatimi size çekmek yerine, dikkatinizi Bana koyun. Bu çok hassas bir çizgidir, sanki bir kılıcın üzerinde yürümek gibi. Bu sağduyunun çok, çok hassas bir çizgisidir. Ama bir kere kendi içinizde bir konum olarak bunu bildiğiniz zaman, sağduyulusunuzdur. İsteseniz bile sağduyusuz olamazsınız. Ve işte, yükseliş kısmı budur. Bu çakradan çıkıp Agnya’nızda doğru geçtiğinizde, sağduyulu olmanız gereken Sahasrara’ya girersiniz. Oradan ne çıkarsa çıksın – bu kutsanmıştır, buradan gelen ifade her ne olursa olsun, Sahasrara’dan gelen şey, kutsanmıştır, bunların hepsi sağduyudur ve güzeldir. Bazı insanların da Bana hükmetme alışkanlıkları var. Aralarında Benim onlarla konuştuğum gibi konuşurlar. Ben bir şey söylüyorum, onlar hemen öne çıkacaklardır. O zaman ise, Ben numaralar yaparım. Numara yapmakta iyiyim ama Ben çok sağduyuluyum, bu tamam, Benim sağduyum oyunlar oynar. Çünkü eğer Ben doğrudan harekete geçersem, bundan hoşlanmayacaksınızdır. Öyleyse sağduyulu olup, oyunlar oynamak daha iyidir. Yaptığımız her şeyde, sağduyu kendisini ifade eder. Ve eğer siz sarsılmaz bir Sahaja Yogi veya bir Sahaja Yogini iseniz, sağduyunuz aşikardır, herkes onu görür ve bilir, o oradadır. Yani, hepiniz için bugün sağduyunuzu geliştirmek ve Benden, gelip sizin Hamsa çakranıza yerleşmemi istemeniz önemlidir, böylece siz her zaman sağduyu gücünün içine yerleşirsiniz. Sağduyu ile, insan konumuna evrimleştik. Ve daha ileri gitmek için, tüm dinlerin, yaşadığımız tüm maceraların, bildiğimiz tüm hayatların özü olduğunu düşündüğüm, doğuşta getirdiğimiz sağduyumuzu geliştirmeliyiz, hareket eden her şeyin etrafında olan şey sağduyudur.

Tanrı sizi kutsasın.

(Shri Mataji 45 saniye boyunca Sahaja Yogileri selamlıyor)

Tanrı sizi kutsasın.

Bu hayvan (Kuğu) hakkında söylenebilecek çok şey var, yani bu sonsuzdur. Yani ne kadar ileri gidebiliriz? Tüm kararlarınızda, her şeyi yapmak sağduyudur, Tanrısal Sağduyudur. Yani, [Shri Mataji bir mikrofon alır] sağduyu hakkında söylenecek çok şey var, bunun sonu yok. Ve bildiğiniz gibi, bu kafa karışıklığı olan günler, bizi doğru yöne götürecek olan sağduyudur. Bu yüzden sağduyu çok önemlidir. Her karar verişimizde, anlayışınızda, küçük şeylerde, derin şeylerde, her yerde, Tanrısal bir anlayış olan sağduyuya sahip olmalıyız.

Tanrı sizi kutsasın.

Puja başlıyor

Teyp 3: Almanlar için kısa bir konuşma.

Neşenin derinliklerine, neşenin Okyanusuna düştüğümü hissettim. Bu o kadar güzeldi ki, hepiniz gelip Bana böyle bir sürpriz yapabilirsiniz. Elbette Ben sizleri çok seviyorum, buna şüphe yok.

Aşkım akli değil, duygusal değil, varoluşun kendisidir. Ben onunla varım. Bu benim doğuştan gelen doğamdır, O yansıyana kadar Ben keyif alamadım. Bunun yansıtılması gerekiyor ve bugün sizde bunun yansımasını hissettim. Çok memnun oldum, çok memnun oldum. Her şey çok güzel görünüyor.

Sizi rahatsız eden ve bazen de Beni rahatsız etmeye çalışan tüm bu küçük problemler de ortadan kayboldu. Sadece herkesin çok temizlenmiş olduğunu ve çok güzel olduğunu hissettim, herkesin egosu yıkandı ve sevginin güzelliğinin nektarı sadece onların üzerine dökülüyor. Tarif etmek kolay değil, bu Nirananda idi, bugün bunu hissettim, tam bir Nirananda.

Yansıyan sizin kendi neşenizi hissetmek o kadar sınırsız bir şey ki, siz bunu kelimelerin sınırlamaları içine sokamazsınız. Bana bugün en büyük sevinci ve Sahaja Yoga şimdi, özellikle de Almanya’da çok iyi şekilde yerleşeceğine dair çok büyük bir his verdiniz.

Ben her zaman Almanya için özel bir yardıma ihtiyaç olduğunu hissettim ve hepinizin buraya koşama şekliniz, bir yer gibi bir şey, deyin ki, elde ya da ayaklarda, eğer bir yerde acı varsa, bütün dikkat bu şekilde oraya hareket eder. Almanya çok güçlü bir millettir ve onları Sahaja Yoga’ya getirirseniz, o metali içimizde alacağız. Bu çok önemlidir. Her ülkenin özel bir şeyi vardır. Almanya’nın metali çok önemli ve eğer bu bize gelirse, biz bu cesarete sahip olacağız.

Tanrı sizleri bunun için kutsasın.

Tanrı sizi kutsasın.

Daha sonra…….

Tamam, bir, bir beş dakika konuşacağım.

Bir şekilde bizim Avrupa turu şimdi Almanya’ya geldi, Münih’e kadar ve bu Almanya’nın diğer bölgelerine yayılmalıdır, bu çok önemli. Özellikle Bavyera’da, işittiğime göre, çok fazla ortodoksluk ve aynı zamanda Katolik Kilisesi’nin de bir etkisi var. Bu yüzden Alman merkezini Bavyera’da, Münih’te başlatmak gerekiyordu. Ama hepinizin buraya gelme şeklinizden ve bu işi halletme şeklimizden, buranın vibrasyonlarını gerçekten değiştirdiğimiz için çok mutluyum. Buraya geldiğimde vibrasyonların o kadar da iyi olmadığını hissettim ve burayı pek çok başka insanın kullandığı Bana söylenmişti. Ama hepinizin vibrasyonları değiştirdiğini ve burada her şeyin daha iyi olduğunu görüyorum. İşte böyle, ne kadar çok seyahat ederseniz, o kadar çok giderseniz, insanlarla ne kadar çok konuşursanız, onlar için vibrasyonların nasıl değiştiğini görmek ve azizlerin kendi ihtişamları ile gelen iyiliğini hissetmek de, o kadar iyi olur. Ve Azizler atmosferin değişmesiyle tanınırlar.

Andorra’ya ne zaman gideceğinizi düşünüyordum. Birçoğunuz otobüslerle gidecek ve otobüslerinizde büyük posterler veya afişler koyabilirsiniz. Fotoğraflar alabilirsiniz, rozetleri takabilirsiniz, bazı bir köylerde durabilir, bir yerlerde durup, insanlarla konuşabilir, şarkı söyleyebilirsiniz, bütün bunlar atmosferi her yerde, nereye giderseniz gidin değiştirecektir. Şimdi sessiz kalma zamanı bitti. Şimdi konuşmalıyız, şarkı söylemeliyiz, oldukça yetenekli insanlar olduğumuzu ve kendimizi güzelce, onurlu bir şekilde ifade edebileceğimizi göstermeliyiz. Örneğin, böyle güzel bir çadırın altında mahremiyet içinde hep birlikte olduğumuz zamanlar güzeldir. Dans edebiliriz, eğlenebiliriz. Ama dışarıdayken, halkın karşısına çıktığımızda, şarkı söylemeliyiz, ama haysiyetle. Bunun sağduyu kısmı budur. Ve burada hepimiz gülüyor, atlayıp, zıplıyoruz, aramızda eğleniyoruz, orada her şey var.

Ancak dış dünya, bir Azizin çok ciddi bir kişilik olması gerektiğini düşünür. Bana bile dediler ki: “Anne, hiç gülümsemediğiniz bir fotoğrafınız var mı?“ Dedim ki, ” bilmiyorum, belki bazıları öyledir, bazen de oldukça kızgın fotoğraflar”. Bunun üzerine Ben “Peki” ama “Neden?” dedim. “Çünkü Amerika’da kimse bir Azizin gülümsemesini sevmez”. Dedim ki, “Gerçekten mi? İnsanların geri kalanları gülümsemeli ve zevk almalı, aziz somurtarak oturmalı, bu mu olmalı yani, Bir azizin ne yapmasını bekliyorlar?” Aziz gülümseyen ve kahkaha atan biri olmalıdır. Ancak, onlar sevincin sıradan bir insanın değil, bir Azizin hakkı olduğunu anlama aşamasına gelmediler.

Yani bizim somurtkan ve üzgün görünmemizi gerek yok ama ifadelerimizde taşkın olmamıza da gerek yok. İşte bir şeyler bu şekilde çalışacaktır. Ama Ben sizin dans ettiğinizi görmekten, bedeninizin vibrasyonlarla dalgalandığını, herkesin kendisini iy hissettiğini görmeyi seviyorum, bu hoş görünüyor ve siz her şeyi, hissettiğiniz neşeyi bedeninizle ifade edebilirsiniz. Bütün bunlara rağmen bazen kendi mutsuzluğa batmışlıklarından çıkamayan kimi insanlar görüyorum orada ve neşeli bir grup insanın arasında çok garip ve absürd görünüyorlar.

Bu yüzden hepinizi uyarmalıyım, çünkü Hindistan’dan gelen ve evli bir kadının durumu vardı; kocası çok iyi bir adamdı, çok mutlu bir insandı, çok neşeli ve iyi bir insandı. Ama bu bayan, kendisi bu grubu, o toplumu, her şeyi benimsemeyi reddetti ve her zaman sadece uzak durdu ve çok mutsuz olduğunu, toplum içine karıştıramadığını, kolektif olamayacağını göstermeye çalışıyordu. Sonuçta geri dönmek zorunda kaldı. Benim için bir problem yarattı ama yine de sözüm ona mutsuzluğu, belki de sözüm ona ailesinden ayrılması veya artık bir Sahaja Yogi için söz konusu olmayan sözüm ona felaketler hakkında aptalca fikirlerini aşamadı.

Bu yüzden Ben sizlerden neşeli bir hale gelmenizi istemeliyim. Mutlu olun, sizler bu durumdasınız. Şükürler olsun ki bu mutsuzluk saçmalığı yok oldu. İşte siz bu şekilde bu kadar çok mucizeyi böyle görebiliyorsunuz, hayatınızda gerçekleşen pek çok iyi şeyi görebiliyorsunuz. Ama eğer siz ağlayan bir bebekseniz ve her zaman şikayet ediyorsanız ve tüm dünya üzerinize yıkılırcasına mutsuz görünüyorsanız, o zaman bütün dünya üzerinize yıkılacaktır, bunu siz istemiştiniz, tamam, alın o zaman.

Görüyorsunuz, bütün Ganalar ne isterseniz yapmak için bekliyorlar. Şimdi, sefalet mi istiyorsunuz? Tamam, var. Bir tabakta size sefalet vereceklerdir. Ama eğer mutlu olmak istiyorsanız, sizi mutlu etmek için oradalar. Yani, Sahaja Yoga’nın bize vermiş olduğu şeyleri memnuniyetle alarak, ciddi, mutsuz, şikayetçi ve saçma olmamanızı memnuniyetle karşıladığımızı ve bizim çok, çok mutlu, neşeli insanlar olduğumuzu anlamanız önemlidir. Siz tüm bunların üzerindesiniz. Eğer bunun üstüne çıkamazsak, olacak olan şey, sizin ı aşağıya, aşağıya ve aşağıya inmenizdir.
Tüm Sahaja Yogilerin müzikten keyf almasını, dans etmesini, şarkı söylemesini seviyorum çünkü sizler başka bir dünyadasınız. Saçma sapan olan her şeyden kurtuldunuz, bunların hepsi şimdi düşüp gitti. Eğer düşmediyse de, o zaman sizin daha fazla olgunlaşmaya ihtiyacınız var demektir. Hala ciddiyseniz, “ne” diye düşünüyorsanız? Budur, şudur diye, ”o zaman biraz daha fazla meditasyona ihtiyacınız vardır, shoe beat yapmaya, her tür şeye. Kendinize iyi davranmalısınız ama her zaman neşe içinde olmalısınız.

Sevinç içinde mutsuzluk ya da mutluluk yoktur; sadece sevinç vardır, mutlak sevinç. Kendimi bir dakikadan fazla ciddi tutamıyorum, ciddi olmaya çalışıyorum ama bu zor çünkü çok fazla sevinç var ve her zaman köpürüyor, çok mutlu olmadığımı ya da kızgın olduğumu göstermek Benim için zordur.

Bu yüzden sizden sevinç okyanusunda tamamen kaybolmanızı rica ediyorum. Tüm şartlanmalarınızı, tüm saçma sapan fikirlerinizi bırakın ve neşeli, kendinizle ve geri kalan Sahaja Yogilerle, Benimle mutlu olun.

Yani en büyük sağduyu budur, bugün, öğrenmemiz gereken şey, neşeli ve mutlu olmaktır. Mutlu muyuz, neşeli miyiz yoksa şikayet ediyor muyuz? Eğer şikayet ediyorsanız, eğer böyle oturuyorsanız, o zaman bir Sahaja Yogi değilsiniz. Eğer gülümsemeyi ve gülmeyi bilmiyorsanız, o zaman bir Sahaja Yogi değilsiniz, kesinlikle, ne derseniz deyin, bir Sahaja Yogi değilsiniz. Yüzünüzde her zaman bir gülümseme olmalı ve sizler mutlu insanlar olmalısınız. Yapay olarak değil, içinizden. Eğer henüz kendinizi meditasyon yapmak daha iyi gibi hissetmediyseniz, bunu halledin, şunu görün, siz kendinizi suçlu hissetmezsiniz, şunu görün, siz kendinizi mutsuz hissetmezsiniz.

Şimdi aranızda kendisini mutsuz hissedenler, lütfen ellerinizi kaldırın (Shri Mataji de dahil olmak üzere hepsi gülüyorlar). Bunun için teşekkür ederim. Ah, Tamam.

Gülmek gibi bir şey değil. Gülmek en büyük düzeltmedir, siz kendinize güleceksiniz, başkalarına güleceksiniz. Başkalarını gülünç bir hale getirmeyin, ama başkalarından sadece neşe duyun ve birbirinizden keyif alın. Hepsi çok güzel insanlar, çok güzeller, bu güzel bir çiçeğin, bir başka güzel çiçeğin kokusundan keyif alması. Olması gereken budur. Bir kişi şöyle hissetmemeli, ” ah, şu çiçeğe bak, o çok güzel.” Siz kendinize bakın, siz de çok güzelsiniz. Ama başka bir çiçeğin güzelliğinden ve kokusundan zevk almadığınız sürece, ne olduğunuzu bilemezsiniz, çünkü içinizde hepiniz aynısınız, hepiniz ruhu dikkatlerine gelmiş olan insanlarsınız, harika insanlar, sertifikalı Yogilersiniz. Bakın, hepinizin başında ışık var, eğer görmek istiyorsanız, bizde sizin sertifikalı Yogiler olduğunu gösterecek bir fotoğrafımız var, başınızın üstünde, hepinizde ışık var. Yani, sizin zaten Yogi olduğunuz her kamera tarafından tasdik ediliyor. Şimdi ne denerseniz deneyin, siz zaten sertifikalısınız. Yani sertifikalı insanlar için, başka sertifikaları almak uygun değildir. .

Tanrı hepinizi korusun.

(Shri Mataji, Sahaja Yogilerle birlikte 6 dakika boyunca şarkı söylüyor)

Ne raga ama! Bu bir Hansadhwani

Bundan çok daha iyi şarkı söylerdim, derdim ama bakın, eğer konuşma yapmaya devam ederseniz şarkı söyleyemezsiniz. Tek bir şeye ulaşmak zorundasınız ve işte olan şey bu. Ama bu raga, Hansadhwani. Bugün bu Hamsa’nın olayı ve bu da Hansadhwani. Dhwani, Hamsa’nın sesi anlamına gelir.

Ah. Ben sadece köylerde bhajan söylemeye çalışın Hintlilerle alay ediyorum, gördünüz ve onlar hiç bir şekilde anlamı olmayan bir cümle şarkı söyleyeceklerdir, bakın, ” Vitthala to barawa ” gibi, bu “iyi bir kişi olan Shri Krishna” anlamına gelir. Ve tekrar, “Shri Krishna iyidir”, sonuçta O iyidir ve tekrar bunu şarkıda söylemenin yararı nedir? Hepsi bu, görüyorsun, ona katkıda bulunmazlar. Hepsi beraberce saatlerce bu şarkıyı söyleyeceklerdir! “Vitthala to barawa, Vitthala to barawa”. Her şeyde bunu söyleyecekler. Bu insanların sorunu ne diye düşünüyordum, “barawa”kelimesini nereden buldular? Belki de, adı Baraway olan bir şair olmalı, bu yüzden bu barawa kelimesini verdi, barawa. Ama Bence onlar sizin şarkı söyleme şeklinizi gördükleri zaman, işler düzelecek, gelişecektir.

(Shri Mataji, Sahaja Yogilerle birlikte Bhavani Dayani şarkısını söylüyor)

Bu küçük şarkıda, ne kadar çok şey söylediler. “Amara pada dani”. “O sana yıkılmaz bir konum verir, yok edilemeyen pozisyonu verir” – “amara pada”, “en yüksek”. Bu tanrıçanın tanımıdır ve sahip olduğunuz şey budur.

Tanrı hepinizi korusun.

Bu yüzden Alman halkına bu programı çok iyi, çok güzel şekilde düzenledikleri için teşekkür etmeliyiz. (Alkış) Ayrıca geri planda duran ve son programın tamamına böylesi güzel bir renk getiren İsviçre’den gelen bütün müzisyenlere de teşekkür etmeliyiz (alkış). Bunların hepsi çok unutulmaz anlar, çok güzel. Umarım hepiniz burada içinize çektiğiniz bu huzuru ve sevinci taşıyacaksınız. Sizler için ve Benim için böyle güzel hediyeler hazırlamak için, çok çalışmış olan bütün bu insanlara teşekkür etmeliyiz. Ayrıca bize çok nazik olan doğaya ve atmosfere de daha iyi teşekkür etmeliyiz.