Hindistan Turundaki ilk Puja, Alibag, 1989, Sahaja Yoga’da tartışılacak bir şey yok.

(India)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

89 Hindistan Turundaki ilk Puja, Alibag (Hindistan), 17 Aralık 1989.

Hepiniz hoş geldiniz. Birazcık gecikti ama Beni ancak şimdi uçağın çok fazla geciktiği konusunda bilgilendirdiler ve bu yüzden de İngilizler, en başından beri katılmak istediklerini söyledilerse de, Ben pujayı şimdi yapmanın daha iyi olacağını düşündüm. Onlar her zaman çok daha fazla pujaya katılırlar, belki de sebep bu!

Şimdi buraya vardık ve beraberce yapacağımız bu hac yolculuğuna başlayacağız. Seyahat çok süptil bir tabiatta ve eğer neden burada olduğumuzu anlarsanız, tüm yaradılışın hepinizi seyrettiğini anlayacaksınız ve bu, sizlerin yükselmeniz gerektiğini anlamanıza yardım etmek, derinliğinizi hissetmek, kendi özünüzden neşe duymaktır.

Yolculuk çok rahat olmayabilir. Yollar hız kesicilerle ve her tür engelle fazlasıyla dolu. Bu,  yükselişimiz gibi bir seyahat, Benim hissettiğim şey hızımızın kesileceğidir. Batıda bizler çok hızlı olmalıyız, buna şüphe yok ve bu hızı azaltmak için, içimizdeki huzurumuzu hissedeceğimiz meditatif süreçleri kullanmalıyız. Düşünceler de akıllarımızı bombardıman altında tutuyor ve bizler başkalarına ve bu düşüncelere karşı çok hızlı reaksiyon gösteriyoruz.

Yani kişi farkında olmalıdır. Kişi, içinizde ne olduğunu, düşüncelerin sizi bombardıman ettiğini, yükselmeye çalıştığınızı ve bu düşüncelerden kurtulmayı çok zor bulduğunuzu biliyor olmalıdır. Düşünme süreci, şartlanmanızı veya egonuzu başlatabilir  -sadece iki problem! Bu meydan okumaya muhatap olan sizsiniz.

Köydeki her şeyi seyretmeye başlayan ama reaksiyon göstermeyen, bu basit insanları gördünüz. Eğer reaksiyon göstermezseniz, düşünceleriniz pes ederler. Bu yüzden ilk şey, reaksiyon göstermediğinizi, deneyimlediğinizi, sessizlikten, süptillikten, güzellikten, etrafınızda olanlar kadar kendi varlığınızın ihtişamından hoşlandığınızı,  kendiniz de seyretmelisiniz. Bu alışkanlığı kırmak için kendinizi zorlamamalısınız, sadece seyretmelisiniz. Hiç bir şey hakkında çok fazla konuşmaya da gerek yoktur ne de hiç bir şey için düşünmeye gerek yoktur çünkü varsayalım ki, bir ağaç gördünüz – bu sadece bir ağaçtır. Bu konuda ne düşüneceğiz ki? Onun için ne düşünürsek düşünelim, bu bir ağaç olacaktır!

Yani bu yüzden birazcık aptal görünmenin bir sakıncası yoktur – önemli değil ama bu temel bir şeydir, analiz etmeye başladığımız zaman, sinirlerimizi bozuyoruz ve aklımızı, beynimizi zehirliyoruz. Bu yüzden bir şeyleri analiz etmeden, onun hakkında düşünmeden seyretmek, gerçek olandır.

Eğer, reaksiyon göstermeden her şeyi seyrettiğiniz bu noktaya ulaşabilirseniz, siz gerçekliktesiniz ve ancak o zaman arkadaşlarına, akrabalarınıza, çevrenizdekilere, tüm evrendeki süptilliklere nüfuz etmek niteliği sizlerde kendini gösterir. İşte bu yüzden Ben, bu hac yolculuğunda hatırlamamız gereken ilk şeyin, kendimizin farkında olmamız gerektiğini söyledim. Ama siz sadece başkalarını düşündüğünüzde, başkalarının nasıl davrandıkları hususunda, “onlar böyle yapmalılar!” diye düşündüğünüzde, onların kafasını kırmayı liderlere bırakın siz, bu sizin işiniz değil. Bu onlar için bir baş ağrısı biliyorum ama bunu yapmalılar, bu tamam ama siz neden kendi kafanızı bir hiç için kırmak istiyorsunuz?

Yani, başkalarını yargılamak, başkalarını düşünmek, onlar ne yapıyorlar, onlarda yanlış olan ne, her şey hakkında, düşünebileceğiniz her ne ise, bu yanlıştır ve düzeltilmeyecektir. Tanıdığım bazı insanlar gibi, özellikle de bürokratlar, diyelim ki arabayla seyahat ediyorlar. O zaman diyeceklerdir ki, “sanırım, bakın, bu yol bu tarafa gitmeli” veyahut  “sanırım, eğer bu ev diğer tarafa baksaydı güzel olacaktı” – ama değiştiremezsiniz, bilirsiniz. O ev bu tarafa dönmeyecek, yol bu tarafa gitmeyecek, öyleyse beyninizi, aklınızı, düşüncelerinizi boşa harcamanın ne yararı var, bir şeyler önermek işe yaramaz ve asla da işe de yaramayacak. “Sanırım bu ağaçlar biraz daha uzun olmalıydılar” diye başlarız ama ağaçlar öyle değiller. “Sanırım kargalar seslerini kesmeliler” dersiniz, ama onlar seslerini kesmeyecekler, bu yüzden sadece kabul edin. Kabul etmek, neşe duymamızın yoludur ama kabul etmek tolerans göstermek anlamına gelmez çünkü tolerans, ağaçların aynı yükseklikte olmasını kabul etmek için, sizin çok çaba gösterdiğiniz anlamına gelir – onlar büyüyemezler, bu sizler için çok fazladır. “Ben bunu tolere etmeliyim” dediğiniz zaman, bakın, çünkü bu, “aklım bunu kabul etmiyor” demektir.

Olduğu gibi kabul etmek, her ne görürseniz kabul etmektir ve kabul etmeye başlayan insanlar, Benim gördüğüm şey, onlar işte bu şekilde büyümeye başladılar. İşareti budur. Bu onların dayanıklıklarının ve derinliklerinin işaretidir. Bu Toprak Ana’nın gösterdiği eğilim gibidir, O ne ise Odur ve orada ne varsa buna dayanır. Onun üzerine ağır bir şey koyarsanız, O buna eşit ve karşıt bir güç uygular ve buna dayanır. “Ben bunu tolere ediyorum. Ben bütün baskıyı ona uyguluyorum” demez, sadece kabul eder. Yani siz şeyleri oldukları gibi sadece kabul etmeye başladığınızda, şahit olmak ve farkındalık gelişir. “Sanırım”, denilen kısım işe yaramaz. “Sanırım bu böyle daha iyi oldu” demek, işe yaramaz.

Sonra, ikinci problem, “ben severim”, kısmıdır. Şimdi, “ben kek yemeği seviyorum”, ama kek yok, ne yapmalı? Orada kek olarak her ne varsa, bundan neşe duyun ama eğer “orada bulunmayan neyse ise, ben onu severim” diye düşünmeye devam ediyorsanız, asla mutlu olamazsınız, bu kadar basit. “Orada ne varsa, ben onu severim. Orada ne varsa ben bundan neşe duyarım”, demelisiniz, o zaman gerçeklik budur. Var olmayan ne ise, onu severseniz, bu konuda kim ne yapabilir ki?

Bu birçok şekilde işe yarar, yaşamın birçok facetinde (elmasın yüzleri) işe yarar, bu avantaj insanlar tarafından kullanılır çünkü bizler sevdiklerimiz ve sevmediklerimizle çok savunmasız hale geliriz. Girişimciler işi ele alırlar ve onlar, bizlerin kafasında sevdiklerimizi ve sevmediklerimizi yaratarak, her gün kafamıza başka fikirler sokarlar. Bunu, televizyon vasıtasıyla, gazeteler vasıtasıyla, şunun bunun vasıtasıyla yaparlar, bu nasıl yaptıklarını şimdi gördüm. O zamanda siz, “ben bunu severim” dersiniz ama bu sevme kafanıza nereden sokulmuş olan bir şartlanmadan geliyor. Yani siz bu şartlanmanın kölesisiniz. “Ben sadece gülleri severim ve diğer hiç bir çiçeği sevmem”. Ama neden? Neden diğer çiçekleri hiç sevmiyorsunuz? Bu gibi şeyler için, onlar her ne iseler, bizler neşeyi kaçırıyoruz.

Bu yüzden ikinci kısım, “ben her şeyden keyif alırım” olmalıdır. Neden ben buradayım? Burası hiç bir şekilde çok rahat bir yer değil, öyleyse neden buradayım ben? Birbirimizden keyif almak için. Kendi varlığınızdan keyif almak için.  Dışarıda sahip olduğunuz daha fazla farklılık, egonuzu ve şartlanmanızı cezp ediyor, aklınız bununla daha fazla meşgul, o zamanda hiç bir şeyden keyif alamıyorsunuz.

Çok süptil olan diğer şartlanmalara gelince, “ben bir İngiliz’im” veya “ben bir Amerikalıyım” veya belki de hatta “ben Derbyshire’danım” ve sonra, “bende başka bir shire’danım”, o halde bizim bir grup meydana getirmemiz daha iyi olacak ve –gruplaşma başlar. Süptil bir şekilde, bir tür güvensizliktir bu ve bunu üzerine biz klüpleşmeye başlarız. Hayvanlar bunu çok sık yaparlar, yapmaları gerekir çünkü güvensizlik hisleri oldukça fazladır. Sonra insanlarda bunu yaparlar ama azizler yapmazlar, melekler yapmazlar. Onlar gruplar oluşturmazlar çünkü onların ulusları yoktur. Ulus da bir şartlanmadır. Onlar tek bir yere, tek bir ülkeye bağlı değildirler. Şimdi bu uçakla gelenlerin buraya gelmesi gerekliydi çünkü her ülkeden bir uçak var, bununla gelenler şunu bilmeliler ki, şimdi yere indik ve burada hepimiz Sahaja Yogileriz, ülkelerinizi unutun. Unutun bunu ve diğerleri ile karışın. Lütfen gruplar oluşturmayın. Hiç bir şekilde gruplar meydana getirmeye gerek yok. Bu yüzden sizlerden şunu rica ediyorum, otobüslerde, çünkü bu havaalanından itibaren başlar, siz gruplar meydana getirmeye başlarsınız ve bu geri dönene kadar sürer. Sanırım bunu kırmak iyi bir fikir olacaktır ve lütfen farklı ülkelerden, farklı uluslardan gelenler haydi onlar hep beraber otursunlar ve birbirinizle konuşun, birbirinizi tanımaya çalışın, birbirinizden öğrenmeye çalışın. Sadece gazetelerden bildiklerinizi değil, Sahaja Yoganın farklı problemlerini, belli ülkelerdeki Sahaja Yoganın ne problemleri olduğunu,  belli ülkelerde ne olduğunu anlamaya çalışın.

En kötülerinden birisi de, okuma şartlanması. Işık olmadan okumak yararsızdır ve kimi insanlar, da hala okudukları bir şeyleri hatırlama, söyledikleri ile gösteriş yapma alışkanlıkları var. Başkalarını dinlemek daha iyidir. Bırakın başkaları konuşsun Sahaja Yoga da hangi konuda tartışacaksınız ki? Bir şey konusunda siz nasıl tartışabilirsiniz, bilemiyorum? Diyeceksiniz ki, “tamam, yeşil, ama… var bir şey” Sonra birisi der ki “Hayır, bu yeşil ama..” Biri böyle devam edebilir, deli gibi.

Sahaja Yoga’da tartışmaya gerek yok. Tartışacak neyimiz var bilemiyorum? Her şeyi biliyorsunuz, Kundalininin nasıl yükseldiğini biliyorsunuz, çakraların nasıl temizlendiğini biliyorsunuz, aydınlanmanızı nasıl aldığınızı biliyorsunuz. Hepiniz biliyorsunuz, kim, kim catch ediyor, nedir ve bunun nasıl bir etkisi olacağını biliyorsunuz. Eğer hakikat bu ise, eğer gerçek bu ise, bu ne ise odur, bu konuda neyi tartışacağız? Tartışmalar bitti şimdi. Sizler gnostiklersiniz, sizler bilgili insanlarsınız. Bilginiz var ama sahip olduğunuz bilgiyi her birinizle tartışmalısınız. En fazla deneyimleriniz hakkında konulabilirsiniz, ilişkileriniz hakkında konuşabilirsiniz, bundan nasıl keyif aldığınızı ama Sahaja Yogada tartışılacak hiç bir şey yoktur.

Tartışan insanları işittim. Sahaja Yoga hakkında nasıl bir tartışma olabilir, bilemiyorum. Sahaja Yoga hakkında nasıl tartışabileceğimizi Bana söyleyebilirseniz, bunu bilmekten çok mutlu olacağım. Şunu hatırlamalıyız ki, biz her ne konuşursak, deneyimlerimiz hakkında, keyif aldığımız şeyler hakkında, mutluluklarımız hakkında, her şey hakkında konuşmalıyız ve bunu tartışmak değil, bunu analiz etmek değil, çünkü bu neşeyi öldürecektir. Bunda neşe yok, tartışmak, sadece başkasından daha iyi bildiğinizi göstermeye çalışmaktır veya siz başka bir fikir verebilirsiniz. Sahaja Yogada başka bir fikir yoktur. Eğer birisini Nabhi’si varsa, onun bir Nabhi’si vardır, başka nasıl bir fikriniz olabilir ki?

O zaman farklı türdeki münakaşaları ve tartışmaları bitirdik. Belki birisi yoldan çıkar, belki de, ama hepiniz onun yoldan çıkacağını biliyorsunuz, o zaman bunu tartışmanın ne faydası var? Hepinizi biliyorsunuz ki, o ne söylüyorsa yoldan çıkmış, bu o zaman bu tamam. Siz sonuca vardınız, “evet, biliyoruz, biliyoruz, biliyoruz” dersiniz, ama bu konuda tartışma yoktur, gerek yok. Bunu bir kez bildiğinizde, bu sizin farkındalığınızda, Paramchaitanya bununla ilgilenecek ve bunu nasıl düzelteceğiniz, nasıl onaracağınız, ne yapmalı diye endişelenmenize gerek yok –bu sizin işiniz değil, bunu sadece Paramchaitanya’ya bırakın, hallolacaktır.

Yani burada, bizler geldik çünkü bu ülke pek çok aziz ve yogi tarafından çok kutsanmıştır ve bunu insanlarda, onların nasıl olduklarında görebilirsiniz ve işte bu yüzden, bütün bu yoksulluğa rağmen, her tür rahatsızlığa rağmen ve Batının büyük şeylerini bilmemeleri gerçeğine rağmen, onlar buna aldırmazlar.

Ben Rusya’ya gittim, tabii ki Rusya muhteşemdi ve pek çoğu aydınlanma aldı. İnsanların Sahaja Yoga ya nasılda geldiklerini ve onu kabul edişlerine gerçekten şaşırmıştım ama söylemem gereken şey şu ki, bir kısmı, bu ülkedeki köylülerde olduğu gibi çok komiktiler. Çok fazla olgunlaşmamış olanlar, bu şekilde Sahaja Yogaya gelmezlerdi ama onların karakterindeki farklılık gerçekten fevkaladeydi çünkü bir taksi ile gidiyorsun, Taksideki adam der ki, “Sende Marlboro sigarası var mı?” Bende, “Bu nedir? Ben asla duymadım bunu”, dedim. “Hayır, eğer sende bir tane varsa, senden bedava alırız veya çok az bir şey öderiz sana” derler. Ama Hintliler asla böyle şeyler söylemezler, bütün bu şeyleri bilmezler, aldırmazlar ama eğer bir Hintli taksi şoförü varsa o, “sende Mataji’nin bir fotoğrafı var mı?” diyecektir. Bu büyük bir farktır. (Shri Mataji güler)

Her açıdan, gördüğüm bir diğer benzerlik şu ki, burada köylüler, onlar Sahaja Yogi olmayan insanlar ama saygı gösterirler, bir azize saygı gösterirler. Onlar için bir aziz, her şeyden önemlidir. Hiç kimse ona hiç bir şey sormayacaktır – asla! Onlara bir şey vermek isteseniz bile, kabul etmezler. Bir şeyler satan kimseler, sizi aldatabilirler ama asla sizden şunu istemezler, “bana şunu ver, bana bunu ver” diye, bu yapılmaz. Yani temelde sanırım bizim anlamamız gereken bir fark var, materyalizm Batıda, Hindistan’da olduğundan çok daha hızlı çalışır –çok daha hızlı. Ve kişi bu noktada dikkatli olmalıdır. Ben sizleri şimdi bu noktaya indiriyorum, “bizler materyalizm içinde kayboluyor muyuz?”

Tabii ki, Benim büyük bir alışverişçi olduğumu biliyorsunuz. Ben alışveriş yapmaya ve yapmaya ve yapmaya devam ederim ve hepiniz için alışveriş ederim ve şüphesiz alırım ama Benim alışverişim ile pek çoğunun alışverişi arasındaki fark şudur, eğer Ben alışveriş yapıyorsam, oraya gidiyorumdur çünkü bir şeyleri çok daha ucuza ve çok daha iyisini alacağımı bilirim. Bütün iyi şeyler orada müsait olacaktır çünkü Ben oradayım,  bundan eminim. Ve tüm en iyi kaliteleri almak çok kolayca mümkün olacaktır ve insanlar için bu şeyleri alabileceğim çünkü kimin için ne almam gerektiğini, her şeyi hatırlayacağım. Her zaman bu şekilde olur. Alışveriş için dışarı çıktığım zaman, dört yüz kişi ile karşılaşmak gerekse bile, bu şeyleri oradan alırım. İşte bu yüzden Benim gitmem gerekir. Tamam, Eğer sizin gitmeniz gerekirse, o zaman sizin “ne alacağız?” diye düşünmeniz gerekir. Sahaja Yogilerin devamlı olarak, Sahaja Yogi olmayanlar için bir şeyler alacaklarını gördüm, her zaman, çoğunlukla, “annem için alıyorum, Sahaja Yogaya karşı olan kız kardeşim için alıyorum” derler.

Neden Sahaja Yoga’ya kaşı olan biri için, bir şey alasınız ki? En yakın akrabanız bile olsa, onların bunu hak ettiklerini düşünüyor musunuz? Sonra şunu bilmeliyiz, bizler tek bir bedeniz ve bu elin diğer el ile ilgilenmesi gerektiği gibi, alışverişe gittiğimiz zaman veya bir şeyler yaptığımızda, her zaman diğer Sahaja Yogiler için ne alacağımızı düşünmeliyiz. Tabii ki, Ben size şunu söyledim, birileri rakhi yolu ile kız kardeşiniz veya böyle bir şeyler olmadığı sürece, hediye vermeniz gerekmez ama kadınlar kadınlar için ve erkekler erkekler için satın alabilirler. Sadece küçük bir şeyi anlayın, madde sevgimizi ifade etmemiz içindir, hepsi bu. Onun başka bir anlamı yoktur. Ben bunda hiç bir anlam bulamıyorum.

… için almak yerine, insanlar burada seyahat ettikleri zaman,  tüccar olarak giderler, Ben gördüm. Tabii ki, sizde tüccar olarak geldiniz ama dharmik olan bir şeyler vardır. Ama burada gittiğiniz zaman tüccar olarak gidersiniz ve kimin için alıyorsunuz? Akrabalarınız, artık onlar birileri değildirler, ancak Sahaja Yogiler ve sadece Sahaja Yogiler. Onlar Hintli, İngiliz, Çinli, İsveçli, Fransız, İspanyol, Alman, her ne olurlarsa. Onlar olmayı düşünebilirler – onlar Sahaja Yogiler ve onlar Tanrının krallığı dediğimiz toprakta doğdular. Bu yüzden bu noktada dikkatli olun.

Bu gün, ilk gün olarak, size her şeyi hatırlayacağınız bir şekilde açıklamayı istedim ki, bizler bir hacdayız ve hepimiz kendi farkındalığımız içinde büyüyebilmeliyiz. Eğer farkındalığınız içinde büyüyemezseniz, bu yararsızdır. Bu şekilde düşünmeye başlarsanız, ne kadar fazla şey kazanacağınıza ve ne kadar fazla şeye ulaşacağınıza şaşacaksınız.

Sahaja Yoga’da yapmanız gerekenler ve  yapmamanız gerekenler yoktur, gerçekten de ve hiç bir şekilde sizi çok fazla disipline ettiğimizi de sanmıyorum ama bu şöyle veya böyle, sizi disipline eden Sahaja Yoga’dır – Ben size hiç bir şey söylemek zorunda değilim. Bu ateş gibi, eğer elinizi ateşe sokarsanız, sizi yakar, beğenseniz de beğenmeseniz de. Aynı şekilde, asahaj olan bir şeyler yaparsanız, bunu ödemelisiniz.

Yani şunu kesinlikle biliyorsunuz ki, vibrasyonlarınızı kaybetmek istemiyorsunuz, mutsuz olmak istemiyorsunuz ama bu sefer, kendinize ve yükselişinize karşı daha derin bir anlayış ve hürmet içinde, çok neşe dolu ve ciddi bir tutum sergilemelisiniz.

Bu sefer eminim, hepiniz kendinizden neşe duyacaksınız.

Tanrı sizleri kutsasın.