Hazret Nizamettin Hakkında konuşma (Konuşmanın tarihi ve yapıldığı yer bilinmiyor)

(Location Unknown)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

1970-0101 Hazret Nizamettin Hakkında Konuşma

Evliya Muhammed Nizamettin (1238 – 3 Nisan 1325) aynı zamanda Hazreti Nizamuddin veya Mahbub-e-Ilahi (Allahın Sevdiği)olarak da bilinir. Hintli bir Sünni Müslüman olan bilgin, Chishti Tarikatı’nın Sufi azizi ve Hint Yarımadası’ndaki en ünlü Sufilerinden birisidir. Chishti, sufi akımının en bilinen dört kolundan, yani Chishti, Kadiri, Suhrawardi and Nakşibendi birisidir.Selefleri, Hindistan alt kıtasındaki Chishti manevi silsilesinin ustaları Fariduddin Ganjshakar, Kutbeddin Bahtiyar Kaki ve Moinuddin Chishti’dir.

[Not – konuşma, 1995-03-15 Princess Nun Bangkok ile söyleşi isimli kasetten alınmıştır]

Hazreti Nizamuddin’in (ismi Dinin düzeni anlamına gelir) ulusun toprağına gömülmüş, büyük bir nebi ve (sufi) mutasavvıftı ve tüm şiirlerinde çok sembolik şeyler kullanmıştır ve o seviyedeki kimseler, herhangi bir dinin diğerlerinden ayrı tutulduğunu düşünmezler. Muhammed Sahib bile hiçbir zaman sadece ve sadece İslam’dan bahsetmemiştir. O kendisinden önce gelen  insanların hepsinden bahsetmiştir. İbrahim gibi, sonra Musa’dan bahsetmiştir, sonra İsa’dan ve Annesinden, özellikle de Kuran’da bundan bahsetmiştir. O asla “Ben ayrı bir şeyim diye bahsetmemiştir, asla kendisini ayrı tutmamıştır. Onlar asla ayrı, bağlantısız  olamazlar çünkü tüm bu büyük insanların, insanların kurtuluşunu hazırlamak üzere bu dünyaya geldiklerini bilirler, bu nedenle ihtisasları Hazret Nizamettin ile aynıdır.

Ben evlenmeden çok önce buraya geldiğimde, ona çiçekten bir chadar (Mezarın üzerine örtülen örtü) hazırlayan ilk kişi bendim ve babam da büyük bir ruhtu. O, Bana onun Hazreti Nizamettin olduğunu ve onun müridi olan (Amir) Kusro’nun da, Hintçe şiirler yazan büyük bir şair olduğunu söyledi. Kendisi çok büyük bir şair olarak kabul görür ve bu güzel şarkıyı (Chhaap Tilak Sab Chheeni) yazan da odur, şimdi, sembolik olarak burada geçen “chap”  (Müslümanların anlına sürdüğü siyah kumkum) Müslümanları temsil eder. Tilak (Hinduların kırmızı kumkumdan bindisi) ise Hindulardır. “Gerçekle tanıştığım zaman her şeyden vazgeçtim”, ama bu çok derindir ve güzelce  açıklanmıştır. Onlar Müslüman cemaati içinde  doğmuş olmalarına rağmen, her dinde olan gerçeği görmüşlerdir ve bu sufiler her yerdeler ve onların Türkiye’de olmalarına şaşırdım ve şimdi Tunus’a gittiğimde, onlar oradaydılar. Dünyanın her yerinde sufiler var.

Bunlar da sufi ama onlar şimdi gerçek Sahaja Yogi sufiler oldular ve bu, tam olarak Sahaja yoga olan bir şey. Kendiliğinden, Ben seni görür görmez tüm bu saçmalıkları bıraktım. Çok spontane. Sahaj ve bu şarkıda çok güzel bir şekilde ifade edilen şeyde bu. Okudum, bu şarkıyı çok genç bir kızken okudum. Bir ara Hazret Nizamettin Sahibin mezarını görmek istedim. O çok büyük birisiydi ve Delhi’ye (anlaşılmıyor) fazlasıyla şans getiren şeyde bu, bundan ayrı olarak biz dam dam Sahibiz (anlaşılmıyor) Tüm bu harika insanlara sahibiz, çok aziz kişiler, burası çok değerli bir yer. Yani, Ben burada bir program yapmak istediğim zaman polisler geldi ve orada bunu yapamayacağımızı söylediler, çünkü orada çok sayıda Müslüman var, onlar Sizi öldürürler dediler. Bende, “orada ne tür müslümanlar var” dedim. Onların hepsi Nizamettin’in müridi dediler. Bende, onlar Benim halkım, merak etmeyin, dedim. Onlar Bana bir şey yapmayacaklardır. Bunu biliyorum. Yani ruhun birliği ancak aydınlanmaya sahip insanlar tarafından hissedilebilir. Aydınlanmayanlar, onlar her şeyi farklı görür ve kavga ederler ama aydınlanmış olanlar bunu görürler.

Ben her zaman Marathi dilinde yazan bir şairin örneğini veririm. O gitti, bu kişinin kendisi bir Terziydi ve yine sadece bir çömlekçi olan, diğer bir büyük azizi görmeye gitti. Yani bu çömlekçi, çamur yoğuruyordu. Terzi olan bu aziz, Namadeva oraya gitti ve onun çamur yoğurduğunu gördü. Durup sadece ona baktı ve ne dedi, Marathi dilinde ”Nirgunachabheti alou sagunachi” dedi, Ben Nirakar olanı görmeye geldim, buraya formu olmayanı görmeye geldim ama burada formsuz olan, bir form içinde. Bu sensin. Sadece bir aziz, başka bir azizi takdir edebilir. Sadece bir aziz, diğer bir azizi anlayabilir. Yani bu Nizamettin Sahip idi, bizde (anlaşılmıyor) var, Middin Sahibimiz var, Hindistan’da birçok sufi var ve tüm cemaatler  onlara ibadet ediyor ve onlara saygı duyuluyor. Shirdili Sainath, çok büyük nath panthi (Hindistan’da Budizm, Shaivism ve Yoga geleneklerinden gelen fikirleri birleştiren bir akım) olarak kabul edilen bir başka Nath’dı. Onların hepsi aydınlanmış insanlardı. Onların bu dharma, şu dharma, o dharma gibi böyle bir saçmalıkları yoktu,hayır, onlar için sadece Tanrı ile bir olmak vardı ve bu iki kişi, Amīr Khusrau (Nizamettin’in müridi olan Hint – İran sufi müzisyen ve şair) (anlaşılmıyor) ….. Ben çok gençken ve insanların onu hiç anlamamalarına  şaşırmıştım. Dilerim hepiniz onun şiirini okuyup, bunun sembolik anlamını anlayabilirsiniz.

Tanrı sizleri kutsasın.

Gözlerimin içine bakarak alnımdaki tilaka’yı, chap’ı, kimliğimi, her şeyimi benden aldın.

Söylenmeyenleri (agam = Tanrısal doğanın sırlarını) bir bakışınla bana söyledin.

Bana adanmışlık sevgisini içirerek.

Bir bakışınla beni sarhoş ettin;

Benim hoş, üzerinde yeşil bilezikler olan güzel, narin bileklerim,

Sadece bir bakışınızla benden alındı.

Ömrümü sana veriyorum, ey kumaş boyacım,

Bir bakışınla beni kendin gibi boyadın.

Bütün hayatımı sana veriyorum Ah, Nizam (Evliya Nizamettin)

Bir bakışınla beni gelinin yaptın.

Sadece bir bakışta mucizeyi anlattın.