Guru Purnima, Sahaja Yoga – Yeni bir keşif

Mumbai (India)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Guru Purnima Puja, Mumbai (Hindistan) 1 Haziran 1972

Saygıdeğer kişiler,

Sahaja Yoga yeni bir keşiftir. Gerçekte olmuş bir şey, meydana gelmiş bir keşif, nasıl vuku bulur? Tıpkı Kolombus’un Hindistan’ı bulmak üzere başlattığı yolculuk gibi, ama Hindistan orada değildi? Peki, orada değilse o zaman o ne bulacaktı ki? Sahaja çok önceden oradaydı. Şimdi yeniden bulundu sadece. Sahaja Yoga, Yüce Özün kendi yoludur. Bu, tabiatın kendi yönteminin yoludur. Bu, insanoğlunun evrim sayesinde bu boyuta girebildiği, insanlığın bu bilinçle tanışabildiği, bu bilinç ile özümseyebildiği,  tüm yaratılışın ve insan kalbinin desteği ile, harekete geçtiği tek yol budur. Bunun hakkında çok şey yazıldı. Çok eski zamanlardan beri bunun arayışı devam etmektedir. İnsan her zaman bir şeyler aramaktadır; para peşinde olsun veya güç peşinde olsun ya da sevgiyi arıyor olsun; bir arayıştan diğerine koşar. Ama bu arayışın arkasındaki susuzluk nedir, belki o da bunu bilmiyor. Arayışın arkasındaki gerçek, sadece mutluluk arayışıdır. İnsan mutluluk peşindeki arayışı içerisinde, eğer büyük miktarda mal mülk toplarsa, mutlu olabileceğini zanneder. Ancak büyük zenginliğe ulaşmış ve bunu elde etmiş ülkeler var ve o ülkeler son derece mutsuzlar. Binlercesi kendini öldürmektedir. Bu arayışın arkasındaki olan şey,  sizi bilinmeze doğru sürükleyen neşeye duyulan susuzluktur.

İnsan arayışları sonucunda mutluluğu bulamadığı zaman, Dharmaya yönelir. Dharmaya dönse dahi, yine de arayışa dışarıda devam eder. Bunun sebebi ise, kendisinin kaybolmuş olmasıdır. O cahildir ve bu sebepten dolayı da, insan kendisinden kaçar. Her an kendisinden kaçar. İki dakika için olsun, kendiyle baş başa kalıp oturamaz. İki dakika için kendi başına oturması gerektiği söylendiğinde “Tanrım, bu benim için nasıl bir ceza” diyecektir. Bu günlerde bıkkınlık dediğimiz şey bu. İnsanlar neden kendilerinden bu kadar bıktılar. İnsan kendisinden neden bu kadar hızlı şekilde kaçıyor? Çünkü kendi hakkında cahildir. Kendi güzelliği hakkında cahil, kendi öz bilgisi hakkında cahil, kendi ihtişamı hakkında ve kendi sevgisi hakkında bihaber ve mutluluk arayışında dışarıya koşuyor. Neşe dışarıda değildir. İçinizdedir. Sizin içinizdedir. İnsanlar, siz Tanrının formundasınız, diyorlar.  Sadece bunun hakkında konuşmakla, bu gerçekleşmeyecek. Marathi dilinde derler ki, “Bolachach bhat bolachich kadhi” (Sadece söz vermek ama yerine getirmemek).

Ben size formsuz olanı ya da formlu olanı arıyorsunuz desem de, bunlar sadece kelimelerdir. Binlerce tartışma yapıldı, on milyonlarca kitap yazıldı, kim bilir kaç hayat yok edildi, ancak insan düşüncesinin sonu yok.

İnsan aklıyla her ne düşünürse düşünsün, o hep aklın sınırları içerisinde kalır. Aklın ötesinde olan, akıl tarafından anlaşılamaz…  Hatta Benim bu konferansım bile, sadece bir konuşmadır ve bu konuşma ile siz Tanrıyı bilemezsiniz. Ben ne söylemeye devam edersem edeyim, bu aklınızdaki bir ağırlık gibi olacaktır. Ben size, bunları tartın desem dahi, bu bile sizde bir ağırlık olacaktır. Bu ağırlık  altında kapana kısılarak, gitmemiz gereken yere uçamıyoruz. İşte bu yüzden, arayış her zaman tamamlanmamış olarak kaldı. Ama şimdi Ben size, Yeni Yaradılıştan bahsedeceğim. Bu sadece bir konuşma değildir, aynı zamanda bu, onun bulunmuş olan keşfidir. Devrim yolunda, şöyle bir şey oluyor, herhangi bir şeyin uzmanı olan her hangi birisi, batar ve biter gider.  Aynı şey insanlara da oluyor. O kadar çok rekabet ve muhalefet süregeliyor ki, insan kendi beynini patlatacak bir noktaya gelecek kadar uzmanlaştırdı. Şimdi ise, bu gücün aklın ötesinde olduğunu bilebilecek yeni bir tür insan gerekiyor. Bu Güç, bu aklı hareket ettirir ve kalbin atmasını sağlar. Bu Gücü bilmek için, istediğin kadar konuş veya istediğin kadar dene, oraya ulaşamazsın. Buna hiç şüphe yoktur. Bu konuştuğum konu hiçbir yerde yazılmadı. Çok özel hiç bir şey söylemiyorum. Siz Nanaka, Kabirdas okuyabilirsiniz, Vaishista okuyun ve guruların gurusu olan Janak hakkında okuyun. Sadece bizim ülkemizde değil, yabancı ülkelerde de binlerce yıldır  böyle şeyler yazılıyordu. Onların hepsi, Benim konuştuğum konuları yazıyorlardı.  “Almanız gereken şey, beklenmedik bir şekilde içinizdedir”. Ancak bu zavallılar sadece anlatmaya devam ettiler. Belki de, bunu araştırmadıkları içindir.

Eğer bunu bulamadıysalar, bu onların düşük seviyede oldukları anlamına gelmez. Kolumbus Hindistan’ı bulamadıysa, bu onun düşük seviyede olduğu anlamına gelmez. Ve daha sonrasında bunu bulanlar,  bunu yapamayan ufaklıklar olmak için, bunu yapmadılar. Bu kolektif bir arayış değildir. Hepiniz ayrı ayrı düşünürsünüz, bu yüzden de pek çok kişide, Mataji tamamen farklı bir şey konuşuyor şeklinde bir düşünce oluştu. Hayır. Ben tüm arayışların arayışı hakkında konuşuyorum. Şimdiye dek insan, dikkatini buna koyabilmek için muazzam zorluklarla beraber doğdu. Psikologları ele alın, biyologları ya da büyük bilim adamlarını. Onların çoğu ve hatta aydınlanmış ruhlar bile, belli bir seviyeye kadar bunu elde ettiler fakat başkalarına veremiyorlardı.

Sebebi zamandı. Tanrı için zaman, zamansızdır. Bazılarının ileri gittiğini ve bazılarının da geride kaldığını düşünen bizleriz. Ölenler yücedir. Sormak isterim ki, kim öldü? Kimse ölmez. Bütün ölenler öbür dünyada oturuyorlar ve sonra, tekrar buraya geri geliyorlar ve sonra yine diğer dünyaya geri gidip, bu dünyaya tekrar geri geliyorlar. Hayvanlardan bazıları insan oldu, ama çoğunlukla insanlar diğer dünyaya gidip, tekrar buraya geliyorlar. Bu sadece bir gidiş ve geliş. Kimse ölmez.  Yani, bu burada oturanlardan bazılarında olabilir, pek çok yaşamdaki arayışınızdan dolayı, siz bunu elde edebilirsiniz. Şayet bunu alabiliyorsanız, neden bu konuda böyle bir tartışma olsun ki. Bu o kadar sıradan bir şey ki, bunu gerçekten garip buluyorum. İnsanların her şey için mesele çıkarmaları, gerçekten gariptir. Bir Anne, yemeniz için size bir yemek veriyor ve siz bunun nasıl olacağına dair bir tartışma yapıyorsunuz. Bu bir tartışma değildir. Bu gerçektir. Bu gerçektir. Bu çok büyük bir arayıştır. Burada oturan aydınlanmış olanlar, bunu anlarlar.

Dharma arayışında insan, sadece öbür dünyaya erişebildi. Şimdiye dek henüz, en yüce olana erişemedi. Sonsuz olana ulaşanların ise,  en yüce olanı aşağıya indirmeye güçleri yetmedi. Bu diğerleri için çok önemlidir. Çünkü sizin birçok kez yeniden doğmanız gibi, Benim de bir sürü doğumum oldu. Ve Benim de, bu büyük arayışçılarla çok yakın ilişkilerim oldu. Ve onlar Bana ve Benim olana o kadar yakınlar ki. Belki de, sizlere bu kadar yakın değiller. Şimdi, biz Müslüman’ız ya da Hindu’yuz ya da şu ya da buyuz diye bütün bu büyük bayrakları taşıyanlar, sadece sahte bir sertifika taşımaktalar ve onların geçmiş hayatlarında Hindu veya Müslüman veya ne olduklarına dair bir garantileri yok. Müslüman olan kişi, geçmişte bir Hıristiyan olmuş olabilir. Şimdi bu doğumlar ve yeniden doğumlar meselesi, neşe duymak meselesi ise, kişi konuyu bu seviyede düşünmelidir.

Bu seviyede şöyledir, Sonsuz olan her ne varsa büyük değildir. Sonsuz Öz, büyük değildir. Emmekte olan,  büyüyor değildir. Süptil olan büyük değildir. Lütfen bunları doğru şekilde anlayın. Bütünün içinde aydınlanabilir ama Sonsuz olan ise, büyüklükle ilgilenmez.

Çoğu kişinin Bana anlattığı gibi, birçok sadhu (kendini dünya nimetlerinden çekmiş kişi) ve aziz,  Tanrıdan bir şeyler isterler ve Tanrı onlara istediklerini verir. Ama Tanrı vermemiştir, size bu kadarını söyleyebilirim. Tanrı sizin kaç tane çocuğunuzun olduğu ile ilgilenmez, ya da arsanız var mı diye, ya da eviniz veya dünyevi olan tüm zevkler ve fırsatlarla ilgilenmez. Tanrının bunlarla hiçbir alakası yoktur. Bizler Tanrıyı anlama konusunda büyük bir hataya düştük. Lütfen bunu hatırlayın ve bir yere not alın, Sonsuz Öz, sadece Sonsuz olanı vermek ile ilgilenir. Ve bazı insanlar bu Sonsuza ya da Üstün Öze sadece Kundalini Yoga ile erişilebildiğini söylerler. Birçok kişi bunun hakkında yazmıştır. Kundalini Yoga ile Siddhi’leri (Spritüel Güçler) elde edebilirsiniz, bu hiçbir yerde yazılmamıştır. Evet,  bu güçleri elde edenler ise maalesef, bu güçlerin sadece Kundalini sayesinde gelmesi gerektiği asla yazmamışlardır. Kundalini sizin annenizdir. O size ikinci doğumunuzu vermek üzere, içinizde oturuyor. Sadece o size ikinci doğumunuzu verecektir. O size güçler verip, sonra da sizi öbür dünyaya fırlatıp atacak kadar aptal bir anne değildir. O sizin anlayışınızdan yüz kat daha bilge ve sevgi doludur. O sizi yanlış bir yere itmeyecektir. O sizi asılsız olana itecek olan, kötü bir anne değildir. Kundalininin birleşmesi ile, o zamana dek kişi tanımayı gerçekleştiremeyecektir, Kundalini ile bütünleşmiş Yoga olmadan ve Kundalini ile bütünleşene dek kişi, o farkındalıkta olamayacaktır, o zamana dek Kundalini, bir birleşme yogası değildir ve işte Sahaja Yoga budur.

Tanrı içimizde bunun ayarlamasını o kadar güzel bir şekilde yapmıştır ki, bu anlaşılması gereken bir noktadır. Bir çocuk annenin bedenine geldiğinde içindeki kaba elementler yani akıl, beyin, dikkat, ego bunların hepsi yapılmıştır. Fakat ışık geldiğinde,  şekli bir prizma gibi olan beynimizdeki bıngıldak kemiği bölgesinden aşağıya doğru iner, bu bölge sayesinde enerji (Shakti) üç parçaya bölünür. Tanrı bunu çok zekice yapmıştır. Burada aramızda bir doktor varsa, o bunu anlayabilir. Biz bunlara sempatik ve parasempatik sinir sistemi diyoruz. Bedenlerimizde yer alan ve bizim pek az bildiğimiz iki (Shakti) enerji var ve özellikle parasempatik sinir sistemi hakkında bilgi bulmakta zorlanıyoruz. Bizim Hindu Yoga Biliminde ise bunlara İda, Pingala ve Sushumna adı verilir. İda ve Pingala sempatik sinir sisteminin süptilidir, bu da ikisinin karşılığının sempatik sinir sistemi olduğu anlamına gelir. Şimdi şu şekilde düşünün, Tanrı başımızın üstünden içimize petrol dolduruyor ve petrolü dolarken aşağıya doğru bir iniş olur ve prizma sayesinde geçen ışınlar, sonrasında aşağıya gidip, İda ve Pingala adı verilen iki Nadiyi meydana getirirler.  Ve başın üstünde olan merkezden aşağıya iner ve sonunda sizin Kundalininiz olur. Omurganın en sonundaki üçgen kemiğin içine gider ve oraya yerleşir.

Kundalinimiz öyle bir yerde oturmaktadır ki, burasının seksle bağlantısı olmadığı ispatlanmıştır. Eğer kitapları okuduysanız, Kundalini uyanışı ile şöyle şöyle olur derler. Benim tanıştığım ve bildiğim, Kundaliniyi yükselten birisi, sizi sempatiğin içine alır ve onu Sushumna boyunca yükseltmezler. Şayet burada bir doktorsa varsa, parasempatiğin merkezde olan Sushumna olduğunu anlayacaktır ve Kundalininin yükselmesiyle gözler büyür ve bu sayede yükseldiği anlaşılır. Bu dışsal bir teşhistir. Herhangi bir doktora sorabilirsiniz, parasempatetik sinir sistemi aktif olduğu zaman, gözler büyür. Ve eğer gözleriniz görmek için açıksa, bunu size dışsal olarak gösterebiliriz çünkü kişinin size her şey için bir kanıt vermesi gerekir, aksi takdirde anlayamazsınız. Bunun bir kanıtı vardır, omurganın başladığı yerde Kundalininin tüm gücü ile bir kalp atışı gibi, attığını görebilirsiniz. Omurganın başladığı yerde nabız (kalp atışı) yoktur, bilirsiniz. Omurganın başlangıcında bir nabız atışı olduğunu size gösterebiliriz ve bu atma yavaşça yükselir ve kimi yerlerde, daha da fazla atar. Bunlar bizim merkezlerimizdir.

Size bu onu gösterilebiliriz ve sizde onun hareketini görebilirsiniz. Ancak Kundalini Sushumna boyunca yükseldiği zaman, Aydınlanmanızı alırsınız. Ama bunun için, kimse Tanrı tarafından neden böyle güçlü bir şart koşulduğunu bilmez. Orada sizin geçmek zorunda olacağınız çok büyük bir tıkanma vardır. Bu şudur, Kundalini Sushumna’ya geldiği zaman ancak, Tanrı’nın sonsuz Sevgisi bu kişiye gelecektir. Ne yaparsanız yapın bu Sevgi insana gelene kadar Kundalini yükselmeyecektir. O (kundalini) rahatsız ya da kızgın olabilir ama içinde özel bir yer yapılmış olan Sushumna’nın içine Sınırsız Sevgi gelene dek, Kundalini yükselmeyecektir. Bu yer bizim Nabhi ve Anahata Çakralarımız arasında meydana getirilmiştir. Bu Sevgi aşağıya gelmedikçe, akış Sushumna’dan yükselmeyecektir.

Örnek olarak, şimdi iki tane merdiven var ve ortada da başka bir merdiven var ve bizimle merdivenler arasında bir boşluk var ve siz hiçbir şekilde bu boşluğu geçebilecek durumda değilsiniz. Oradan geçebileceğiniz bir köprü yok. Bu iki merdiven, yer seviyesinden aşağıda olan ve sempatik sinir sisteminin solu ve sağı olan İda ve Pingala’dır. Merkezdeki, sizi Yüce olana götürecek olan merdiven ise, ortada havada asılıdır. Şayet aramızda bir Psikolog var ise sempatetik sinir sistemlerinin iki merdivenini anlayacaktır. Solda olan, sizi Ego’nuza götürür. Sağ tarafta ki ise sizi Süper egoya götürür. Bu ikisi, alın kısmında balon gibi yayılır ve başımızın üstünde birleşirler. Bazen de gelip bütün kafanın içinde yayılırlar. Bazen Süper ego çok güçlüdür bazen ise Ego.

Ve güçlü olan beynimizde yayılır. Sonra onlar, ortadaki merdivenin yolunu kapatırlar. Şimdi, parasempatetik sistem tarafından yapılan, petrol ve Kundalini ile dolmuş olan yol tıkanmıştır. Şimdi bizler ayrıldık. Kendimiz olduk ve kendimizin bir birey olduğunu hissettik. Şimdi Ego başladı, biziz.  Kendimizden kaçma sebebimiz budur çünkü biz, kim olduğumuzu bilmiyoruz. Dikkatinizi bana koyarak Beni dinliyorsunuz ama Ben dikkatimi size koyamam. Şayet dikkatinizi kendinize koyun desem, bunu yapamazsınız çünkü siz olan kaynakla, bağlantınız kesilmiştir. Süper ego olan, bir sürü ağırlık birikmeye devam ediyor. Her tür ağırlık, bize öğretilmiş olan ağırlıklar, bunu yap, şunu yapma, oraya gitme, bunu ya da onu yeme. Ya da biz başkalarına büyük konuşmalar yaparız, bir Hintli ya da Japon olmak zorundasınız gibi. Ya da şu şu şekilde nefret etmelisiniz diye ya da bizler Hindu’yuz, Müslüman’ız ya da Hıristiyan’ız gibi. Bütün bunlarla, bizim şartlanma dediklerimiz veya bu ağırlık ile süper ego ağırlaşır. Ego ise biz böyleyiz biz şöyleyiz ve şunu yapmalıyız der. Yapma diyen süper egodur, Yap diyen ise egodur. Gerçekte biz ne yapar, ne de yapmayız. Yapan başka birisidir. Bu yarasız bir düşünmedir. Yapan yapılması gerekeni Yapar ve yapacaktır. Fakat İda ve Pingala ile kullandığımız bu petrol, bu kabalık içimizdedir ve bununla kendimizi şartlandırırız ve onu bir ağırlığın altına koyarız. Merkezde olan ise Sushumna Nadidir.

Şimdi birçok kişi Bana, Mataji sen ona buna karşı veya şuna karşı konuş, dediler. Ben kimseye karşı konuşmuyorum. Ama siz yanlış merdivene tırmandınız; sizi oradan indirmek zorunda kalacağım. Çünkü Ben sizin ortadaki merdivene tırmanmanızı sağlamalıyım. Peki, kime karşıymışım acaba anlayamadım? Her hangi birisine karşı olmakla, ne elde edeceğim ki? Ben size sadece yanlış merdivene tırmandığınızı söylüyorum ve herkes aşağıya inecek. Ben büyük ve harika Guru’lar ile buluşmaya gidiyor ve onlara, “ne yapıyorsunuz?” diye soruyorum. Bütün bunları yaparak Tanrıya ulaşamazsınız. Bunu anlamalısınız, bu yaptıklarınız ile Tanrıya erişemezsiniz. Ben ne söylüyorum? Vaishista ya da Adi Shankaracharya okuyun çünkü bu tarihi bir şey. Onlar da aynısını söylemişlerdi, Tanrıya ulaşmak için hiçbir şey yapamazsınız. Ancak onlarla Benim aramda ince bir fark var, onlar Tanrıya ulaştırabilme izni olanların çok az sayıda olduğunu söylemişlerdir. Bazıları bhakti (adanmışlık) içinde kalmalılar ve bazıları ise müritlerini yerine getirebilmek için bir çeşit yoga yapmalılar. Ama onlar da, disiplinli bir akıl ya da bağımlıklar peşinde koşan bir akıl, bunların bu ikisi de yükseliş için yararsızdır, dediler. Kişinin küçük bir çocuk gibi masum ve günahsız bir aklı olmalıdır. Böyle birisinin Tanrıya erişme hakkı vardır. Onların açıkça söylenmiş oldukları şey budur ama kim okur ki onları? Sorun şu ki biz çok okuyoruz,  Dharma hakkında hiçbir şey bilmeyenlerin kitaplarını okuyoruz. Bilseler dahi çok az biliyorlar. Kendilerini çok büyük Hindu zannedenler öncelikle Adi Shankaracharya’yı okumak zorundalar. Hindu Dharmasını, Adi Shankaracharya oturttu. Peki, o zaman Adi Shankaracharya’yı neden okumuyorsunuz? Dünyanın tüm kitaplarını okudunuz, ama neden onu okumuyor ve tanımıyorsunuz? Benim söylediğim ile onun söylediği arasında ki fark, on milyonda bir ya da iki tanedir ama hadi Ben diyeyim ki yüz binlerce. Bu ümitli olmak meselesi değil, zaman meselesidir. Zaman gelecek. Kali yuga zamanı, bu çok müthiş bir savaş zamanıdır. Mutlak karanlığın zamanıdır. Bunu, Beni görebildiğiniz gibi bilemiyorsunuz. Bırakın kendinizi, başkaca bir şey görmeye de muktedir değilsiniz ki ama size şimdi nasıl bir güvence sağlandığını ancak aydınlanmış olanlar bilebilirler. Negatif ve pozitif güçlerin her ikisi de, güçlerini zorlamaktalar. Burada sempatik ve parasempatiğin tüm gücü var. Sempatik,  parasempatiği içine çekmektedir. Ama sempatik sistemin ne kadar fazla emdiğinin bir önemi yok, şayet Parasempatetik,  Ananda ile bir olursa, o zaman kendisini doldurmaya devam edecektir. Eğer petrol, petrol pompasına bağlı ise, siz petrolü kullanmaya devam edebilirsiniz ve korkacak ne var ki. Bunların hepsi Sempatikten kaynaklanır. Sizin tüm işlerinizi yaptığınız yer, enerjinizi harcadığınız yer olan bu Sempatetik, aktif bilinç tarafıdır, bu eğer aşırı kullanılırsa o zaman kanser gibi bir hastalık meydana gelir. Ve süper ego aşırı derecede kullanılırsa delilik gelir. Ben insanların hastalıklarını iyileştirmiyorum. İnsanların hastalıklarını iyileştirdiğimi söylemek yanlış bir kavramdır. Çünkü Parasempatetik sistem Sempatetik sistemi sakinleştirdiği zaman, bununla kişi iyileşir. Eğer bir delilik varsa, o zaman bu da iyileşecektir. Eğer aşırı aktiviteden dolayı içinize kanser gibi bir hastalık yerleşirse, bu da iyileşecektir. Kanser için tek tedavi Sahaja Yoga’dır ve dünyada bunun için başka bir tedavi yoktur.  Bu nokta ispatlanacaktır. Ve biliyorum ki zamanla pek çok kişinin kanserden kurtulduğu kanıtlanacaktır. Burada oturanlar da size bunu anlatabilirler. Başlangıçtan beri fark ettiğim konu ise şu, dikkatimiz nerede? Dikkatimiz bedenimizi maddi anlamda yok eden, maddi olan kanser hastalığında mı, yoksa bilinçte mi (Chaitanya)? O zaman biz bilinç üzerinde düşünmeliyiz. Dikkatimizi Bilinçte tutmadığımız zaman, kaba madde  (maddesel olan) bize zarar verecektir. Bütün iş, Bilinç tarafından gerçekleşir; Kaba maddenin (maddesel olanın) bu anlamda bunda bir işi yoktur. Biz insanlar bu küçük ama kaba başlıklara takılıp kalıyoruz, küçük maddesel konulara. Bir kişi gelir ve Aydınlanmasını alır ve oldukça iyi bir şekilde başkalarına vermeye başlar. Fakat Aydınlanma sizin meşgul olacağınız anlamına gelmez.  Siz yeniden doğarsınız ve tekrar bir çocuk gibi olursunuz. Şimdi daha da büyümelisiniz. Ancak dikkatiniz “Oğlum iyi olmalı, çocuklarım iyi olmalılar, eşim iyi olmalı” şeklindedir. Bir süre sonra ise “Maddi sorunlarım düzelmeli”. Dikkat nerede?

Aydınlandınız ancak dikkatiniz tam olarak bıraktığınız yerde. Dikkatini Bilinçte /Chaitanya’da tutan kişi, çok yükselmiştir. Aranızda oturanlar, çok yüksek kişiler. Onlar Tanrılar gibiler ve saygı değerler. Bu kişilere, tekrar doğmuş olan Tanrılar demek gerek. İşe yaramaz şeyler konuşan kişilerle savaşmaya gerek yoktur. Gelmek isteyenler gelmeli fakat istemeyenler de gelmemelidir. Onlarla tartışmak ve iddialaşmak için zaman kalmadı çünkü bu tür kişiler tartışmaya ve iddialaşmaya devam edecekler. Adi Shankaracharya‘nın dediği gibi, düşük seviyedeki insanlar akıllarını disipline etmeli ve bir şekilde düzgün bir yaşam sürmeliler ki, hırsız ve benzeri bir şey olmasınlar. İyi vatandaşlar gibi yaşamalılar. Ancak dikkatini Yüce olanda tutanlar bu tür şeyler ile tatmin olmayacaktır.

En Yüce olana erişmeden, Bana da herhangi bir inancınız olmamalıdır. Kandırmaca ya gerek yok. Size her kim ne diyorsa desin, buna inanmamalısınız, ama önce kendi içinizde bunu elde etmelisiniz, ancak bundan sonra Bana inanın. Ben bir mağaza açmak ya da para kazanmak ya da ismimi duyurmak için burada bulunmuyorum. Ben sadece insanları dönüştürmek için buradayım. Bu yaşamda olmazsa, o zaman bir sonraki hayatta göreceğim. Ben sonsuz olanda yaşamaya alışkınım.  Ancak şimdi şunu düşünmelisiniz, ölmüş olanlar öldü. Onların başlıklarını alıp, tekrar etmeyin. Dikkatinizi kendinize koyun. Belki de siz geçmiş yaşamlarınızda bu konular hakkında yazılar yazmış olan ve bu gün yeniden doğan ve hakkınız olanı almak için buraya gelensiniz. Her ne olduysa, gitti.

Sahaja da bir seeker hiçbir şey yapmamalıdır. Suda boğulan birisinin,  hiçbir şey yapmaması daha iyidir ama o diğer boğulmakta olanları kurtarır. Bu Sahaja Yoga’yı açıklamanın kolay bir yoludur. Kendi kaynaklarında olanlar, aydınlanmalarını almış olanlar, Shaktileriyle -güçleriyle bir bütün olmuş olanlar, onlar her şeyi yapacaklardır. Geri kalan aydınlanmasını almamış olanlar ise sessizce oturmalılar. Aydınlanma alanlar sizin sutranıza / kaynağınıza gelecek ve size sevgi verecekler. Onlar sizin sutra / kaynağınıza gelecekler ve çakralarınızı iyileştirecekler çünkü siz henüz çakralarınızı bilmiyorsunuz. Aydınlanmanızı aldığınızda ne söylediğini anlayacaksınız ve evet işte, burada bu çakra var ve çakra hareket ediyor, bu çakra da başka şekilde hareket ediyor diyeceksiniz. Ancak o zaman kolektif bilinci anlayacaksınız. Baştan bu yolda hakkı olmayanlar için, burası onlara uygun bir yer değil, nede onlar için bir ayarlama var. Ama böyle insanların nasıl şartlanmış olduklarının önemi yok, ama bunu isteyenlerin içinde bir dönüşüm gerçekleşmeli, böyle olanlar Benim için değerli, şartlanmaları olmasına rağmen, Kıundalinileri ile nasıl oynanmış olursa olsun, onların bunu yaşamlarına alacaklarına dair inancım var. Şayet Ben birisinin hayatı mahvolacak desem, insanların Bana karşı çıkmaları gerçekten delilik. Bir Anne çocuğunda bir şeylerin yanlış olduğunu görürse, onu düzeltir. …. Sadeliğiniz ve masumiyetinizde,  içinizde bir şeyler bozuldu ve Ben bunu düzeltmek için buradayım. Fakat bu şeyleri sadece önceden düşünmek ne kadar mantıklıdır? Bu nasıl bir taleptir?

Bugün Guru Purnima ve Sahaja Yoga’yı Ben size tam olarak açıklamalıyım. Bu kadar kısa bir zamanda bu mümkün değildir. Birçok konu hakkında konuşmak isterdim fakat bu çok kapsamlı bir başlık. Birçok meditasyon dersinde, Benim anlattıklarımı anlayabilecek seviyeye gelmiş aydınlanmış kişiler var. Çünkü onların ellerinde vibrasyonların neşesi akıyor; bu sevgi vibrasyonları akıyor ve onlar bununla kolektif bilincin ne olduğunu anlayabilirler. Kişi bunun ne olduğunu anlamak zorundadır. Belki aranızdaki birçok kişi ellerini Bana doğru uzattığında, elleri titriyor veya ısı hissediyorlar. Sizde böyle hissetmiş olabilirsiniz. Pek çok kişi vibrasyonları alıyoruz derler. Bunlar vibrasyon değildir. Bu sizin bana karşı olmanızdandır. İçinizdeki bir şey Bana karşı. Benim size verdiğim sevgiye karşı gelen o her neyse, ellerinizin titremesine bu sebep oluyor. Sizin Sahasrara’nız harekete geçtiği zaman,  vibrasyonların geleceğine inanıyorum. Kabirdas demiş ki “Başınızın üstünde anahata (duyulmayan ses) atmakta”. Tıpkı kalbin atması gibi, başınızın üstünde de aynısı olur. Bu kırılma ve delip geçişin sesi geldiğinde, siz Tanrı ile bir olursunuz, o zaman hiçbir ses gelmez, ne bir şey görmezsiniz, ne de bir şey görünür. Birçok kişi Bana ilahi vizyonlar gördüklerini söylüyorlar, ilahi şunu, bunu.  Bu vizyonlardan elinize ne geçecek? Madem görüntüler sayesinde bütün bunları elde edeceksiniz, o zaman bu arayış neden? Bu görüntülerin ya da kulakla duyulanın ötesinde olan bir şeydir. Bunun içsel olarak bilinmesi gerek. Sadece bunu içsel olarak bilenler, anlayabilirler. Görüntülerle, pek çoğu büyük mucizeler görürler. Birçok kişi görüntüler görür ve pek çok kişi mucizelerle karşılaştıklarını söylerler Bana. Ben diyorum ki, oğlum, Tanrı bunların ötesindedir. Bu bir deneyimdir. Bütün bunları bırakın. Bütün bunları bırakarak ve formsuz olana / Nirakara’ya geldiğiniz zaman,  Tanrı ile bir olmayı elde edeceksiniz ve sonrasında Sakara / Formlu olan şeyleri anlayacaksınız.

Birçok kişi bu neşe veren vibrasyonlar sayesinde iyileştiler. Hastalıklar iyileştirildi. Ama olan en büyük ve Bana en çok keyif veren şey ise, on kişinin aynı anda kolektif bir şekilde aydınlanmalarını almalarıydı. Şimdi Bana bu kişilerin aydınlanmalarını nasıl bu kadar çabuk aldıklarını soracaksınız. Birçoğu aydınlanmasını bu kadar hızlı alamıyor. Bunlar dört yıldır beni görmeye geliyorlardı. Birçok bakan, vali ve başkaları aydınlanmalarını alamadılar. Ben ne yapabilirim ki? Ben onlardan para alamam ki, bana 2000 rupi verin ve bende size aydınlanmanızı aldığınıza dair bir sertifika vereyim. Eğer bu olmuyorsa olmuyordur, oluyorsa da oluyordur. Ben Amerika’ya gitmiştim ve yanımda büyük bir kral olan bir beyefendi vardı. Adam Bana dedi ki “Mataji, kim gelirse gelsin aydınlanmalarını veriyorsun bir tek bana vermiyorsun. Ben ne yaptım?” Bende cevap verdim “Oğlum, sana bir şey söylemeyeceğim çünkü üzüleceksin. Dharma hakkında pek çok konuşma dinledin, peki sen kendi içinde dharmayı yerleştirdin mi? Sabah akşam kendini öldürüyorsun, peki ne için? Bir düşün ve her şeyi Tanrıya bırak. Aradan dört gün geçti ve “Size inanıyorum. Hindistan’a gittim ve gördüğüm herkes bana, sen aydınlanmışsın dediler. Bu yüzden işimizi yapalım ve bana para ver deyip, bana sertifikalar verdiler”. Ben dedim ki, “Ben ne yapabilirim ki, bunların hiç biri burada işe yaramaz”. Çünkü olması gereken her ne ise olacaktır. Tavsiyelerin miktarı veya hiç kimsenin zekâsı işe yaramayacaktır. Bu o kadar ultra modern ki hiçbir şey olmayacak. Olacak olan olur, olmayacak olan olmaz. Şimdi bazıları ise, bu gerçekleşmediğinde bozuluyorlar ve Bana karşı konuşmaya başlıyorlar. Olmazsa, Ben ne yapabilirim ki? Benim isteğim hepinizin alabilmesidir. Gece ve gündüz sizler alabilesiniz diye o kadar çok çalışıyorum ki. Fakat siz almıyorsanız Ben ne yapabilirim? Bu sizin tıkanıklığınız.

Hastalıkları iyileştirmek Sahaja Yoga’nın işi değildir. Bunu bilmek zorundasınız, çünkü pek çok kişi böyle söylüyor, yani onlar iyileştirdim. Ne? Neyi iyileştirmişler? Sahaja Yoga Kundalini uyanışının bilimidir ve Tanrıya ulaşmaktır başka bir şey değil. Ve lütfen bunları kaba anlamda bütünleştirmeyin, çünkü binlerce hastalık var. Sizler Doktor Lang ismini duymuşsunuzdur, Londra da büyük bir doktordu ve aniden öldü. Onun ruhu, Vietnam da ki bir askerin süper egosuna girdi ve askere onun oğlunun Londra’daki evine gitmesini söyledi. Oraya vardıklarında ise, oğluna onun bedenine girdiğini söylemesini istedi. Oğlu bu duruma inanmadı. Sonra bu asker oğul ve baba arasında geçmiş olan bütün gizli konuşmaları anlattı. Bu sebeple oğlu, bu askere inanmaya başladı. Ardından da, oğluna işine tekrar başlamak istediğini söyledi. Öbür dünyada kendini göstermek isteyen birçok doktor olduğunu söyledi.

Onların çok büyük uluslararası bir organizasyonları oldu. Bunlar gerçek insanlar mı? Bu bir yalan. Onlar Tanrının adını anmıyorlar ve bunun bu şekilde olduğunu söylüyorlar. Ve eğer siz onlara yazarsanız diyecekler ki, saat 10 da bir adam gelecek ve bir şey yapacak ve sonra rahatlayacaksınız. Evet, tam bu sırada, bir şeyin veya birisinin içinize girdiğini hissedeceksiniz ve iyi olacaksınız. Ancak onların sadece bedenleri iyileşti ama onlar Param Tattwa / Yüce Ruh’a varamadılar. Bu beden burada bırakılacak ve sonra birisi oraya gidip geri gelecek.  Ve bu çalışmaların kimler üstünde yapıldığını, bilmiyorlar çünkü onlar da masumlar, ama işlerinde kullandıkları bu ruhların, bir gün yine dönüp dolaşıp onlara geri geleceğini bilmiyorlar. Dr Lang bunu biliyor olmalıydı aksi takdirde neden o, kendi oğlunun bedenine girmedi. Ama bir askerin bedenine girdi. Ruhların bedenleri bizimkisi kadar maddesel değildirler ve bu sebepten dolayı o ruh bizden çok daha fazlasını görebilir. İşte ESP (Extrasensory perception-  Duyu-dışı algılama) denilen şey budur ya da psikoloji ya da sizin dediğiniz gibi Pentacostal, (20. yüzyılın başında Protestanlık’tan doğan ve Tanrı ile yaşanan doğrudan kişisel deneyimlere inanan bir akım) Atmanın /Ruhun kutsamaları, böyle bir durumda kişi zıplar, bağırır, çığlık atar, büyülenmiştir.

Bu tamamen ruhların işidir. Bunların çoğu iyi ruhlar ve birçoğu ise son derece kötü ruhlardır. Tıpkı bizlerin olduğu gibi, ruhlar da öyleler. Bazısı rakshasa (iblis) ve şeytanlar. Bugün siz onları görmüyorsunuz belki daha sonra onları size gösterebilirim, bugün Kundalininin yükselişini görebileceğiniz gibi. Onlar oradalar. Onların gerçekliğini ve onların davranışlarını görebilirsiniz. Her dinde, onlar hakkında yazılar yazılmıştır. Hindu dininde Sura ve Asuralar olarak bahsedilmişlerdir. Ne ise o dur. Pozitiviteden ve negativiteden bahsedeceğiniz zaman, size gösterilecektir. Dharma ve adharma hakkında konuşmak gibi, bu sadece konuşmaktır. Sadece dharma hakkında konuşursak, o zaman bu nasıl olabilir? Dharma ve adharma var. Dharma olan adharma olamaz, adharma olan ise dharma olamaz. Bu karmaşa bir şekilde bir yerde oluşmuştur, fakat bu doğru değildir. Negatif olan negatiftir, pozitif olan pozitiftir. Kişi negatif olanı anlamalıdır. Negatif demek ölü olan demektir, sempatetik de oturandır. Ve bu negatif olanın etkisi,  Mumbai gibi çok maddeci olan bir şehirde, daha fazladır. Bizler bu Mumbai şehrinde çok maddeciyiz. Gece gündüz, paranın sesi vardır, seçimlerin bayrakları. Gece ve gündüz, dikkatler tüm bu işlere takılıp kalmıştır. İnsanların dikkatleri bunların ötesine geçmiyor.  Hiçbir sorgulama ya da arayış yok. Biz bunun için mi yaşıyoruz? Gundalar (Hintçe suçlular), gansterler şöyle vurdu ve böyle vurdu, diye bütün bunları okumak mı? Onlar birbirleri aleyhinde konuştular ve eleştirdiler, birisine bunu yaptılar diye. Biz tüm bunları yapmak için mi bu dünyaya geldik? İnsanlığın düşünceleri tamamıyla yanlıştır. Bu maddesel seviyenin özüne dikkat edin / Jad tattwa. Bu maddesel seviye sizin kendi çevrenizdedir. Bunun yanı sıra birde kolektif bilinçaltı var ki bu cennet olarak bilinir ve bu nedenle Sahaja Yoga’da en fazla zarar verilen şeydir. Eğer birilerine böyle bir şey olduysa Sahaja Yoga’da onu Tanrıya ulaştırmak çok zor olur. Bu ne Benim, ne de sizin suçunuz değildir. Kısmen karmalarınızın  hatasından kaynaklanır. Aksi takdirde, bu kadar zarar gördüğünüz böyle bir yere neden gidesiniz ki?

Sahaja Yoga, tam bir farkındalık içinde spontane olarak gerçekleşen yaşamın ilerleyişidir. Bhootlardan (ölü ruhlar),  pretlerden (hayaletler),  ruhlardan veya azizlerden bile Param (En yüce, En iyi olan) alamazsınız. Bunlar ölü insanlar. Param sadece hayatta olan birine gelebilir. Eğer bu ölüler arasındaysa, o zaman bu ölüler buraya gelsinler? Onlar neden üzerimizde oturuyorlar? Çünkü canlı olmak gereklidir. Bir kişi canlı değilse, farkında değilse, farkındalığı tam anlamıyla uyanmamış ise o zaman Sahaja Yoga onun üzerine inmez. Tamamen uyanık konumdayken her ne alırsanız, bu Param/ En Yüce olandır. Bazı insanlar Samadhi’de (Meditasyon yoluyla ulaşılan yoğun bir konsantrasyon. Yogada bu, ilahi olan birliğe ulaşıldığına -ölümden önce veya sonra- bu son aşama olarak kabul edilir.) gözlerimizin geriye kaydığını ve kendimizi kaybettiğimizi, iki saat oturduğumuzu zannediyorlar. Sahaja Yoga da böyle bir şey olmayacaktır. Bu sizin kendi bilinçaltınızdır ve Ben ona ölüm diyarı/loka  diyorum. Sizin gittiğiniz yer orasıdır.

Bütün bunların size hiçbir faydası olmayacaktır. Param/ Yüce olanı isteyen biri, alması gereken şeyi tam bir farkındalık ve tam bir özgürlük ile elde etmesi gerektiğini düşünmelidir. Siz tamamıyla özgürsünüz. Aslında, Bana karşı hiçbir türde bağlılık hissi olmamalıdır. Ben sadece sıradan, sade bir kadın, sıradan bir ev hanımı gibiyim. Benim özel bir şey olduğumu düşünmemelisiniz. Bu tür bir düşüncede, bu tür bir özgürlüğünüz olmalıdır, ancak o zaman bunu elde edeceksiniz. Siz on kişi ya da tek kişi olabilirsiniz,  bu Benim için yeterli. Sayıları arttıracaksak da, bu sayılarla olmuyor. Çünkü eğer,  iş tam güç ile yapılırsa, aslında Param yeni bir yaratılış, yeni bir farkındalık, yeni bir insan türü için yukarıdan/cennetten akıyor. Bunun için ayarlamalar yapılmıştır. Sevgi dolu, bilgi dolu,  insanların güzel bir yaratısı yapılmalıdır ve yapılacaktır.

Sizler çok uzun bir süre konuşmamı dinlediniz. Guru Purnima gününde, bu yaşamda bir Guru oldum. Diğer hiçbir yaşamımda, bu tür bir iş yapmamıştım. İlk defa bir Gurunun işini yapıyorum.  Belki de bir Annenin Guru olması gerektiği içindir. Bu bir Kali Yuga meselesi. İşte bu yüzden, Tanrının muazzam Shaktisi bir Annenin kalbinden akmalıydı ve Onun lütfü ve şefkati ile Kundalini değerli olmalıdır ve Onun ihtişamı, neşesi ve görkemi ile zirveye taşınıp, yerleştirilmelidir ve belki de bu, Benim kaderimdedir. İşte bu sebepten dolayı, bu doğumda bu Guru pozisyonu yaratıldı. Eğer bir Anne Guru olursa bu çok zordur, bir Anne olarak o çok hassastır. Erkek bir Guru dövecek, vuracak ve hatta azarlayacaktır fakat bir Anne, tek bir kötü söz bile söylese, kalbi kanayacak ve çok acı çekecektir. Çocuklarının ne kadar büyük zorluklardan geçtiğini gördüğünde, onları şefkat ve sevgi ile nasılda toparlar ve onları karşıya geçirir, sorumluluğu o kadar büyür ki, tüm karakteri değişir.

Fakat hiç kimsenin, bir guru olan Anneden daha büyük olmadığı ezelden beri bilinmektedir. Sizden daha büyük olanı böyle birini, gurunuz yaptığınız zaman, sizden daha büyük olan Tanrıdır. Guru Ramdas swami için denmiştir ki, sadece kendisi Paras / mihenk taşı olan böyle bir kişiyi gurunuz yapın, başkalarına dokunmak onları altına çevirmez ama onları Felsefe taşına  / mihenk taşına dönüştürür. (Temas ettiği her nesneyi altın alaşımlı bir maddeye dönüştürebileceğine inanılan taş)  O diğerlerini de, kendisi gibi yapar. İşte bir Annenin formu budur. Bir Anne çocukları için yaşar. Çocuklarının ihtişamı içinde yaşar. Belki de bu yaşamda, Tanrı bu şekilde olmasını istedi ve bu sevgi ve bu bilgi bir anne vasıtası ile gelmelidir.

Şimdi meditasyon yapacağız ve bundan sonra, hepiniz tam bir dikkat ile oturmalısınız. Düşüncelerinizi ve varsayımlarınızı kenara bırakın çünkü sizler refahı ve saadeti almalısınız. Kendinize karşı iyi olun. Hatalarınızı ortaya çıkarmayın. Bir şeylerde keç ediyorsanız, o zaman bir süre için bunu bırakın. Sizden alacağım hiçbir şey yok ve sizin özgürlüğünüzü de almak istemiyorum. Hiçbir şekilde özgürlüğünüzü koparmak istemiyorum.  Bazı insanların deli gibi bazı kişilerin peşinden koşması gibi ve yüz binlerce rupiyi onlara harcayıp bir şeyler vermeleri gibi. Onlar neden bir şeyler alıyorlar? Şayet o kişi bir Guru ise, sizden hiçbir şey alamaz. Peki, siz Guruya ne vereceksiniz? Bana ne vereceksiniz? Bana hiçbir şey veremezsiniz. Hatta Bana vibrasyon dahi veremezsiniz. Şaşıracaksınız ama siz Bana vibrasyon veremezsiniz. Bir gün ayağımı incittim ve bayan bir doktor Bana dedi ki “Anne ben size vibrasyon vereceğim”. Bende “Olur ver” dedim. Bana vibrasyon vermeye çalıştıkça, vibrasyonlar o kadar yoğun aktılar ki,  o bayan meditasyon konumuna girdi. O dedi ki “Mataji, öyle muazzam vibrasyonlar geliyor ki” ve bu arada Benim incinmiş yerimin de sıkıntısı hafiflemişti. Bir Guru, sizden hiçbir şey almayan kişi olmalıdır. En üstte oturan kişi, aşağıya doğru akacaktır; hiçbir şey aşağıdan yukarıya doğru ona akmaz. Bu imkânsızdır. Oğlum bunu Bana göz boyama olarak suma. Bana hiçbir şey veremezsiniz, aslında tam zıttı dır. Siz Bana sorun. Tüm kişiliğiniz taşar ve tüm güçlü Shaktiler/enerjiler, bu çocuğa nasıl bir sevgi ile bakmalıyım diye sizin içinizde yarışmaya başlarlar, herkes biraz istemelidir. Param’ı Yüce olanı isteyin.

Bu Guru Purnima’da hepinizi kutsuyorum ve tüm aydınlanmış olanlar çok özel insanlardır ve Demeliyim ki, siz aldığınız gibi bunu başkalarına verin. Onları da getirmelisiniz.  Belki sizi rahatsız edecekler, belki size vuracaklar, ısıracaklar, kalıcı olamayabilirler ama bu hiç bir şey değildir. Ben bundan çok daha fazlası için doğdum. İşte bu yüzden de, neşe ile yapılmalıdır, tartışmalarla değil, size inanmayabilirler, sorun değil. Bırakın onları. Münakaşa edebilirler, bırakın onları sadece. Size inananlara verin. Sizin vermeniz gereken şey, işte budur ve sizin verebileceğiniz tek şey budur ve sevgim dünyanın her bir köşesine ulaşabilir ve her ev bununla aydınlanabilir.

Tanrı sizi kutsasın.