Hepimiz arayıştayız.

Caxton Hall, London (England)

1978-03-20 All Seeking Caxton Hall Master Tape HD, 21' Download subtitles: EN,TR (2)View subtitles:
Download video - mkv format (standard quality): Watch on Youtube: Watch and download video - mp4 format on Vimeo: Listen on Soundcloud: Transcribe/Translate oTranscribeUpload subtitles

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Halka açık program, “Hepimiz Arayıştayız”, Caxton Hall, Londra, 20 Mart 1978.

Gregoire, o kadar çok şey söyledi ki, bunun üzerine Ben ne söyleyeceğimi gerçekten bilemiyorum. Gerçekten şaşkınım. Bunun bir gerçek olduğunu biliyorum ve her ne kadar bu konuda biraz utangaç olsam da, sizler bununla yüzleşmek zorundasınız. Hepiniz arayış içindeydiniz ve sanıyorum ki, hatırladığım kadarıyla, Ben arayış içinde olmayan bir kişiyle karşılaşmadım. Onlar para ya da güç arayışında olabilirler ama birçoğu gerçekten de daha ötede olan bir şeyi arıyordu. Her zaman şunu hissettim, eski ve kadim zamanların Tanrı’yı arayan tüm büyük bilgeleri Batı’da doğdular. Materyalizmden nefret etme şeklinizi; yaşam için bir tür anlayışa ulaşma şeklinizi, Ben görebildim …. (bu) yeni bir şey. İsa’nın zamanında kimi cüzamlılar ve bazı hastalar dışında böyle insanlara rastlamak mümkün değildi. O’na bakmayı isteyen başkada kimse yoktu. Şüphesiz zaman değişti ancak pek çok insan bu arayış sırasında bir sürü hata yapmıştır. Hatalar her zaman affedilebilir. Onların düzeltilmeleri gerekir. Ben bununla birlikte doğdum. Bunu yapmam gerektiğini biliyordum ve bir gün Londra’da olmam gerektiğini de biliyordum. Çok yüksek, evrimleşmiş bir statüde olan tüm bu insanlar, diyebilirim ki, hayatın tekdüzeliği içinde yaşamayan, ortada guru olarak dolanıp para kazanmayan, alim olduklarını iddia etmeyen, tapınakların ve rahiplerin insanları, hepinizden uzakta yaşayanlar, kendilerini ormanlarda saklayanlar, onlar bunun olacağını biliyorlardı.

Bunu biliyorlardı ama Batı’da arayış başladığı zaman, bir talep olması gibi, arz da (meydana) geldi. Burada oturan bir sürü Sahaja Yogi var. Ben onların gerçekten arayış içinde olanlar olduklarını söyleyebilirim çünkü onlar savaşmak için bir araya geliyorlar. (net değil) – “reddedildi” Birkaç şey var, önümüzde İsa’nın  yaşamı varken, siz kimin gerçek bir kişi olduğunu ve kimin ise böyle olmadığını çok kolay bir şekilde anlayabilirsiniz. Bu hiç de zor değildir. Örneğin, sizden para alan bir kişi, Tanrı’ya ait bir kişi olamaz, bu olamaz. Tanrı’ya ait olan kişi para ya da herhangi bir şey üzerine fazla düşünmez. Eğer zenginse, o kişi zengin bir insan gibi yaşar. Eğer fakirse de, fakir bir insan gibi yaşar; ama bu kişi özünde bir kraldır. İsa bir marangozun oğluydu. Ben O’nun resimlerinin ve Annesinin resimlerinin, mücevherlerle süslenmiş olduğunu gördüm. Annesinin (kirlenince) değiştireceği sadece iki tane elbisesi vardı. Belki de, paranın Tanrı’yı satın alamayacağı hiçbir zaman fark edilmedi. Tanrı ve din adına yapılan işler o kadar ileri gitti ki, Tanrı yerine bilime yöneldikleri için insanoğlunu suçlamıyorum. O kadar çok yanlış yorumlama oldu ki, bir kişi bunu anlayabilir. Ancak dünyada bu kadar çok sahte şey varken – kopyalar varken – kişi o zaman mutlak olan diye bir şey olması gerektiğini bilmek zorundadır. Bu olmak zorundadır. Londra, dünyanın her yerinde büyük bilgeler olanlar, size anlattığım bu tüm kişiler tarafından “kalp” olarak kabul edilir. Bazen İngiltere’deki insanların, bu büyük ülkenin değerini anlamadıklarını görmek Beni üzüyor.

Bu ülkede, çok uzun zamandır, çok daha önce, İsa bile gelmeden çok daha önce, insanlar Kundalini ile çalışmışlardır. Sizin Stonehenge’iniz Kundalini’den başka bir şey değildir. Vibrasyonlar bu ülkede asırlardır çalışmaktadır. Ben sadece sizi onlarla tanıştırmak için buradayım. Kundalini’yi kopyaladığını gördüğüm bir beyefendi var, tüm çizimleri ve her şeyi biz zaten sizin için hazırladık, sizin görmeniz ve çakraların nerede olduğunu, onların neler olduğunu ve onları yöneten Deitylerin kim olduğunu anlamanız için. Gregoire tüm bunları anlatmış olsa bile, sizler Beni kabul etmemelisiniz. Yanlış olabilir. Hiçbir körü körüne inanç sizi gerçeğe götürmeyecektir. “Bana sadece inanın” demek yanlış bir tarzdır. İnanmamalısınız ama Beni de inkâr etmemelisiniz. Buna açık tutun kendinizi. Çünkü siz arayış içindesiniz ve eğer diğer insanları aydınlatmanız gerektiği için, sizi Ben aydınlatmak zorunda kalırsam, bu kişi Ben olduğumdan dolayı hiç kimse incinmemelidir. Birisi bunu yapmalı. Siz bu yerde, burada olabilirsiniz ya da Ben sizin mekanınızda olabilirim. Hiç fark etmez. Eğer aydınlanmış bir mum varsa, eğer onlar hazırsa, bu mum diğer ışıkları aydınlatabilir, belki de Ben buna dair tüm bilgileri biliyorumdur.  Bu konudaki tüm bilgilere Ben sahip olabilirim. Bu konudaki her şeyi bilmek, buna değiyor olabilir. Gregoire bu kadar ciddi bir nota verdiği için, bu konuda çok da fazla ciddi olmayalım. Bu sadece bir oyun. Sadece bir oyun. Bu bizim düşündüğümüz kadarda ciddi değil. Bu bir oyun olmak zorundadır çünkü çok önemli. Önemli olan tüm bu şeyler, bizim için en kolay olanlardır – örneğin nefes almamız gibi.

Diyelim ki nefes almayı öğrenmek için, sizin eğer yağmur altında Caxton Hall’a kadar gitmeniz, onca yolu yürümeniz, büyük bir konferans dinlemeniz ve sonrasın da bunu öğrenmeniz gerekiyorsa, demek ki işiniz bitmiştir. Aynı şekilde, biz aydınlanmamızı başımızın üzerinde durarak ya da tüm dünyadan feragat ederek ya da ne bileyim, Oxford Caddesi’nde dans ederek ve benzeri şeyler yaparak elde etmek zorunda kalırsak, o zaman Tanrı, arayış içinde olan tüm insanları korusun. Bu son derece basit olmalıdır – bu şekilde yürümelidir – çünkü eğer evrim tamamlanmış olsaydı, bizler kafa karışıklığı içinde olmazdık. Bu ise tamamlanmış değil, işte bu yüzden kafamız karışık. Hayvan aşamasına kadar, bunun hakkında düşünmek söz konusu değildir. Ancak insan olduğunuz zaman, siz bunun üzerinde düşünmeye başlarsınız. Sadece insan aşamasında, bunu düşünme özgürlüğü size verilir. Hayvanlar her zaman kolektif bilinç içindedirler – bir anlamda onlar bunun bilincinde değillerdir ama onlar, bu kolektif bilinç tarafından yönlendirilirler. [kayıtta bir duraklama, Shri Mataji bir kitaba atıfta bulunuyor gibi görünüyor] …tüm doğa öyle bir şekilde çalışır ki, sanki koordinasyonlarını, uyumlarını, çalışmalarını düzenleyen kimi organizatörler varmış gibi. Sadece bu da değil, bir şeyin ölümü, bir diğerine hayat vermeye yardımcı olur. Örneğin, doğada yapraklar, toprağa nitrojen vermek için yere düşmek zorundadır. Tekrar yenilenmek için, diyelim ki… yeni yapraklarına ve çiçeklerine tekrar kavuşması için, ağacın gövdesinde yeniden üretilirler.

Her türlü… [yazarın] verdiği gerçek deneyler diyebiliriz; ama şimdi gidip okursanız, sadece kolektif varlıktan, orada olan kitlesel varlıktan, hepimizin Benlik olarak var olduğumuzdan ve O’nun bizi her şekilde gözettiğinden bahsettiğini bileceksiniz; ve doğadaki her şeyin nasıl birbirine bağlı olduğunu; hayvanların nasıl anladığını; ve her amip ve paramecium’un (terliksi hayvan)– bu tek hücreli bir canlıdır – nasıl anladığını, onlarda anlarlar: kendi grubunun ne yaptığını, sinyallerin neler olduğunu ve bunları nasıl aldığını; arıların balın nerede olduğunu nasıl anladığını ve aynı şekilde, nasıl gidip geldiklerini – onların yol haritaları yoktur, hiçbir şey yoktur. Kilometreler boyunca nasıl olup birlikte seyahat ediyorlar? Bu çok ilginçtir. Herhangi bir biyologdan temin edebileceğiniz, bunun gibi birçok kitap var. Bir diğeri ise Du Noüy (bir biyolog), onun harika bir biyolog olduğunu söylemeliyim. Biyologlar yaşamla ilgilendikleri için Bence konuya onlar çok daha yakınlar. Bir diğeri ise, kolektif bilinç üzerine denemeler yapmış olan Jung’dur. O bizlerin, bir sembol söz konusu olduğu zaman, evrensel olarak birbirinin aynı olan rüyalar gördüğümüzü söyler. Burada ya da Hindistan’da, Avustralya’da ya da Timbuktu’da, o insanların rüyada gördükleri semboller. Onların hepsi… bunlar deşifre edildiği zaman… onlar aynı şeyi ifade ediyorlar. Örneğin bunun bir korkuyu, uyumu, herhangi bir şeyi ifade etmesi gerekiyorsa, o sembol bunu ifade eder. Bu şaşırtıcıdır. Sonuçta bu sembolleri bizim içinde yaşadığımız atmosfere atan birileri var. Jung bunlar bilinçdışımızdan geliyor diyor ama tüm bunlar karanlıkta araştırma yapan insanların bulguları gibi:

Onlar burada bir şey bulurlar ve orada bir şey bulurlar, şurada bir şey bulur ve onu bir araya getirirsiniz. Tüm bu şeyler bir araya getirilebilir. Eğer aydınlanmanızı alırsanız, tüm bu şeyler birbirine bağlanabilir, bunlar birbirine entegre edilebilir ve çok kolay bir şekilde gösterilebilir. İçinizdeki benlik, kalbinizdedir. Sizin Benliğiniz. Sizin hakkınızda her şeyi bilen birisinin olduğunu biliyorsunuz. Biri var. Eğer siz birisini öldürürseniz, O bilir. Herhangi bir şey yaparsanız, O bilir. Ve bilen kişi sizin Benliğinizdir. Şimdi Tanrı’dan bahsettiğimizde, insanlar Tanrı’yı çoktan yadsımışlardır: “Tanrı nerede? Haydi bir bakalım.” Aydınlanma olmaksızın, O’nu bilemezsiniz. Sahip olduğumuz tüm bu sözde şartlanmalar sayesinde O’nu tanıyamazsınız. Kiliseye gidip dua etmemiz, tapınaklara gidip dua etmemiz, şarkılar ve mantralar söylememiz ve bunun gibi şeyler. Hayır. O’nu bu şeyler sayesinde tanıyamazsınız çünkü hala siz dışarıdasınızdır. İçeri gelmeniz gerekir. Tüm adımları attınız, her şeyi yaptınız, içeri gelmelisiniz, kapıdan içeri girin, oturun ve bunu onu alın. Kendini bilmek şöyle bir bilgi değildir: sen bir günahkarsın, sen hiçbir işe yaramazsın ya da sen bir kralsın ya da sen şöylesin böylesin. Bunların hepsi dışarıdadır. Kendini bilmek, sizin, kendinizin bir araç olduğunuz bilgisidir. Siz bir enstrümansınız ve Yüce Tanrı olarak adlandırdığımız o Dinamik Olan’ın, o engin kişiliğin dinamik güçleri için hareket etmek zorundasınız. Siz O’sunuz. Tek şey, sizin enstrümanınızın henüz O’nunla bağlantıda olmamasıdır.

Hayvan aşamasına dek, bizim onunla bir bütün olduğumuzu söyledim. Hiçbir sorunumuz yoktur ancak insan olduğumuz zaman, şemada solda siyah, sağda siyah ve diğer tarafta da, kafanın içinde sarı renkli bir balon görürsünüz. Bunlar bizim faaliyetlerimizle büyüyen iki balondur, ego ve süperego. Ve onlar başımızı/kafamızı tamamen kaplarlar, bu sayede çocukluğumuz sırasında, yumuşak bir kemik olan bu bıngıldak kemiği – çocukları görmüşsünüzdür, onlar kolektif bilinçle o kadar “bir” dirler ki – bu kemik orada sertleştiği zaman, bunun  nedeni de, bu ikisinin buluşması ve üst üste gelmesidir. İnsan böyle meydana getirilmiştir. Ona özgürlük verilmiştir. Ona ‘Ben’-lik verilmiştir. O da, bu özel şeyi geliştirir. Ona özgürlük verilmiştir çünkü bu artık şimdi, bu evrimin son aşamasıdır. İnsan bunu anlayarak – kendi kendine atlamak zorundadır. Amipten bu aşamaya gelerek nasıl insan olduğunuzu bilmiyorsunuz. Ama insanlar kendileriyle nasıl “bir” olacaklarını ve Tanrı’nın krallığına nasıl gireceklerini bilmelidirler. Bu onların hakkıdır ve bu hakka sahip olmak için özgürlüğe sahip olmak zorundalar ve bu özgürlüğü nasıl kullanacaklarına dair, bilgeliklerini, sağduyularını, ölçülülüklerini geliştirmek zorundalar. Bu amaçla, varlığımızda, omurganın başlangıcında Kundalini olarak adlandırılan, (yaradılıştan) artmış olan bir güç zaten yerleştirilmiştir. Bu oradadır. Şimdi. Birçok Sahaja Yogi, binlercesi diyebilirim, Amerika’da, Hindistan’da ve diğer yerlerde, onlar Kundalini’nin omurgadaki nabız benzeri atmasını kendi gözleriyle gördüler.

Eğer bir hastalık ya da başka bir sorun nedeniyle midede tıkanıklık varsa, o zaman bu nabız atışı çok daha ağırdır ve Kundalini’nin nabız gibi attığını  siz görebilirsiniz, çok net bir şekilde. Kundalini yükseldiğinde, nabız benzeri bu atış yukarı doğru hareket eder. Bunu da görebilirsiniz. Ayrıca bazı kitapların yazdığı gibi dışarıda değil, omuriliğin içinde yer alan farklı çakraları – merkezleri – siz hissedebilirsiniz. Kundalini hakkında her tür garip şey yazılmıştır. Yazmak isteyen herkes, bir şey yazdı. Onlar kitaplardan bir şeyler almışlar, öylesine büyük, çok büyük kitaplar yazmışlar. Bu şok edici çünkü bu çok süptil olan bir şey ve kutsal bir şey. En hayırlı olan şey. Onların Kundalini’yi ele alış biçimleri insanın hayal bile edemeyeceği bir şey. En yüce ve en kutsal olana hakaret edildi, bu türden yarım yamalak insanlar tarafından sadece biraz para kazanmak için mahvedildi. Paranızı ne kadar süre yanınızda taşıyorsunuz? Hayatlarınız boyunca onu yanınızda mı taşıyacaksınız? Ya da insanları kandırmak için ya da kimi insanları ezmek için – bu dünya üzerinde Tanrı adına, Kundalini adına her tür şey yapıldı. Bazen bu Beni gerçekten hayrete düşürüyor, insanlar gerçekten ciddi ciddi vaazlar veriyorlar ve Tanrı adına büyük şeyler konuşuyorlar, her tarafa başkalarının parasıyla satın alınmış elmaslar takıyorlar…. Ve biz düşünenler, beyni olanlar, tüm bu şeylerle bu kadar çok ilgilenen ve bunları başkalarından alarak, bir başkalarını etkilemeye çalışan kişileri gördüğümüz böylesi bir durumu nasıl kabul edebiliriz ki.

Gerçekten de yanlış yönlendirildik. Bu üzücü bir şey. En üzücü hikaye bu. Yüreğimi burkuyor ama masumların, sade insanların, arayanların… yani arayış içinde olanların en büyük kurbanlar olduğunu hissediyorum. Onlar – para için, kindarlık için ve ayrıca, ortaya çıkan şeytani güçler de var. Onlar da sömürmeye çalışıyorlar. Onlar tüm güçleriyle geldiler, tüm alaylarıyla buradalar. Yavaş yavaş onların pençelerine ve (parçalayan) çenelerine doğru nasıl sürüklendiğinizi ve bunların sizi kapmak üzere olduklarını anlamanız, sizin için zor ama şunu bilmelisiniz ki, Tanrı bu yaratılışı yok edilmesi için yaratmadı. Sizleri de yok olasınız diye yaratmadı. Tanrı’nın Kendisinden daha güçlü olan hiçbir şey yoktur ve her şey yoluna girecek ve hepiniz bunu elde edeceksiniz. Bundan hiç şüphem yok. Hiç şüphem yok. Belki bazılarınız bugün bunu alamayabilir. Muhtemelen ama siz yarında alamayacağınızı söyleyemezsiniz. Alacaksınız ve hepiniz buna sahip olmalısınız çünkü siz arayanlarsınız.