Shri Krishna Puja: Artan Kolektivite

Gillian’s House, Brighton (England)

1981-07-12 Shri Krishna Puja: Increasing Collectivity NITL HD, 39' Download subtitles: EN,TR (2)View subtitles:
Download video - mkv format (standard quality): Watch on Youtube: Transcribe/Translate oTranscribeUpload subtitles

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Shri Krishna Puja. Artan Kolektivite,  Gillian’ın Evi, 11 Vallance Road Hove (Brighton),  İngiltere, 12 TEmmuz 1981.

Dikkat edin ve durumda böyle zaten, Sahaja Yogiler için çok önemli olan iki merkez, biri sol Vishuddhi, diğeri ise kalbin kendisidir. Tam şimdi buraya gelirken, her yerde bir sürü sol Vishuddhi olduğunu biliyordum ve aynı şeyi arabada da hissettim. Ne yapacağımı bilemiyordum. Çünkü “Keşke şunu şunu yapsaydık” diye düşünen insanlar vardı ve Ben bunu kırmak için sadece bir fırsat bekliyordum, bunu anlıyorsunuz. Sonra aniden bir şansım oldu ve her şeyle dalga geçtim. Sol Vishuddhi ve neşe arasındaki kombinasyon oldukça fazladır. Sol Vishuddhi, iki tiptedir. Biri, insanların kendilerini suçlu hissetmedikleri yerdir. Hintliler kendilerini asla suçlu hissetmeyeceklerdir. Nadiren, suçluluk hisseden bir Hintli görürsünüz. Nadiren, bu onların karakterinde yoktur. Yani, onlar kendilerini kesinlikle suçlu hissetmezler. Buna inanabiliyor musunuz! Yanlış yapsalar bile, utanç duymadan buna devam edeceklerdir. Onlara söyleyeceksiniz, o zaman da onlar başka bir yöne gideceklerdir. Onlara o zaman bir şey söylersiniz, daha başka bir yöne giderler ama asla değişmeyeceklerdir. Onlar çok kararlıdır, son derece kararlı insanlardır. Tek şey şu ki, eğer bir şekilde siz onların bu katı doğasını kırmayı başarırsanız, o zaman bu onlarda ortaya çıkacaktır. Aksi takdirde buna devam ederler. Diğeri ise batı sol Vishuddhi’si. Her ne denerseniz deneyin, onlar suçluluk duyacaklar. Onları güldürürsünüz, gıdıklarsınız, şaka yaparsınız, kendilerini iyi hissettirirsiniz, [ama yine de] onlar küçük, küçük şeyler için kendilerini suçlu hissetmeye başlarlar. Demek istediğim, bu da başka bir kararlılıktır! Bunu, nasıl suçluluk hissedebileceğimizi anlamaya çalışın. İlk olarak, yani Hintliler olarak, onlar asla hata yapmazlar. Yani, eğer onlara bir şey söylerseniz, size “Beni neden suçluyorsun?” derler. Demek istediğim, onlar hiçbir zaman suçlandıkları şeyi üzerlerine almazlar.

Şu ya da bu şekilde, belki de üç yüz yıldır köle oldukları için, kendi içlerinde onlar böyle bir şey geliştirmişler, eğer suçu üstlenirseniz cezalandırılırsınız. O yüzden en iyisi asla suçu üstlenmemek ve bu tuzağa asla düşmemektir, görüyorsunuz. Buna, bir tür egoist sol Vishuddhi diyebilirsiniz, bir tür ama diğeri tedavi edilemez, çünkü ilki kendisini iyileştirir. Böyle birisine, deyin ki, şimdi farz edelim ki siz ona “sen bunu yapmamalısın!” diyorsunuz. O zaman kişi, “tamam, ben başka bir şey yapacağım”, diyecektir. O zaman ben bundan vazgeçeceğim, şunu yapacağım, gideceğim, şunu yapacağım diyecektir ama alışkanlıklarından asla vazgeçmeyecektir. Bu, bunun bir türüdür. Bazılarınızda, bu türden olanlar var, çok az ama var. Şimdi kendimizi geliştirmek ve daha çok büyümek için burada olduğumuza göre, bunu nasıl yaptığımızı anlamamız gerekiyor, bahane bulmamız değil. “Sağlığım iyi değil, ben bunun için iyi değilim, ben kötü bir insanım”, gibi her türden şeyi söylemek çok kolaydır. Bu sadece kendinde kusur bulmaktır. Ne için, demek istiyorum ki, ikinci türdeki sol Vishuddhi’ler sadece, çünkü bu sizin kendinizden kaçabilmenizin tek yoludur. Yani, her iki Vishuddhi’nin de net sonucu, sizin hiçbir şey elde etmemenizdir. Öyle değil mi? Bir kişi, “Hayır, ben yanlış bir şey yapmadım, bak, ben böyle yapmaya devam edeceğim” diyebilir” ve o kişi susacak, içine kapanacak, hiçbir şey söylemeyecek, ama orada sabit halde kalacaktır. Gülümsemeyecek, gülmeyecek, bilirsiniz, kolektiviteyi  kaybedecektir ama kazanç nedir? Yani, bu anlamsız şeyleri siz tüm yaşamlarınız boyunca taşımaya devam etmeyeceksiniz, değil mi? Daha ileri gitmeniz gerekiyor ve şahit konumunda olduğunuz yere gitmeniz gerekiyor? Şahit konumunda olmak zorundasınız. Her şeye karşı şahit konumunda olmadıkça, kazanmazsınız ve siz nasıl bir şahit olursunuz?

Bu türden keskin köşelerin yararsızlığını görerek, buna sahip oldunuz. Sadece dramaya tanık olun. Bir aktör olarak, sadece kendinize karşı tanık olun. Sadece bu şeylerin gerçekleştiğini görün. Tamam mı? Peki, bu şeyler için neden endişe etmelisiniz ki? Karşınızdaki insanı sevmelisiniz. Sevgi dolu bir ruh halinde,  mutlu ve neşeli bir ruh hali içinde olmalısınız. Kendinize veya başkalarına ne olacağı hususunda endişe etmemelisiniz. Bağımlılığı olmayan bir insan olarak, siz tüm oyuna tanık olun. Buna ve bunun gelişme şekline tanık olmaya devam ederseniz, kolektif olarak çok sevebilen bir insan olacaksınız. Elbette ki, bu tanık olma durumu, egoist bazı kişiler tarafından da engellenebilir. Sahaja Yoga’da bazı insanlar var – Ben ne kadar denersem deneyeyim onlar bencil olarak kalacak insanlar, şimdi düşünüyorum da, bakın, onlar çok zor insanlar. Popüler değiller. Kimse onları sevmez, bu tür insanlar, kolektif olmanın önemli olduğunu anlamıyorlar. Onlar herkeste kusur bulurlar ama kendilerinde kusur bulmazlar. Böyle davranmaya devam ederler. Bazen biraz düzelirler, sonra yine düşerler ama bizler bunların hepsine karşı şahit konumunda kalmalıyız. Bu asla sizin davranışınızı haklı çıkarmaz. Birinin böyle olduğunu varsayalım, X – Y – Z kişileri böyle olsunlar, bu zordur, o kişinin kolektivitesi yoktur. Diyelim ki pozisyon böyle, bunu bilirsiniz. Peki şimdi sizin tavrınız ne olmalı? Bundan etkilenmeli misiniz? Hiç de bile. Eğer siz bir şahitseniz, buna sevdalanmalı mısınız, yoksa buna kapılmalı mısınız, yoksa böyle mi olmalısınız? Hiçbir şekilde, çünkü siz kolektif bir varlıksınız. Yapabileceğiniz üçüncü şey nedir? Bunu Bana söyler misiniz? Böylesi zor bir insanla, böyle bir insanla siz ne yapacaksınız? Böyle bir insanla ne yapmalıyız? Aramızda zor biri varsa da, nefret eden insanlarda var. Orada böyle bir insan varsa, onlar nefret ederler, bizler mükemmel olamayız, mükemmel olmamız gerekmez. mükemmel miyiz? O zaman ne yapmalıyız?

Sahaja Yogi: Onu daha da çok sevmeliyiz.

Shri Mataji: Evet, sevmemiz gerektiği doğru ama bazen o kişi, sizin sevginizi yanlış anlayabilir. Sadece bu da değil, sevginizi hafife aldığı için daha da agresif olabilir. Sahaja Yogiler ne yapmalı?

Sahaja Yogiler: Shoe beat.

Shri Mataji – Evet bu onlardan biri. Bu çok basit, bu size çok yakın, unutuyorsunuz.

Sahaja Yogiler: Onun üzerinde çalışırsınız.

Shri Mataji: Ne… Tamam. Ama yine de daha basit olanı, nedir bu?

Sahaja Yogi: Ona bandhan verin.

Shri Mataji: İşte bu, ama bundan daha da basit olanı.

Sahaja Yogi: Onu görmezden gelin.

Shri Mataji: Bu sizin insani tarzınız, Sahaja Yogi tarzı değil…

Ray Harris: Ona bu saçmalıklarının arkasında durmayacağınızı söyleyin.

Shri Mataji: Bu yine insani, herkes bunu yapıyor… Sahaja Yogilerin özelliği nedir? Şimdi, Gavin beynini kullanıyor.

Shri Mataji güler ve “Kalbinizi kullanın” der.

Linda: “Her şeyin yoluna girmesi için Size dua etmek.”

Shri Mataji: “İşte bu, bu kadar”. “Onu Bana bırakın”. Linda, işte bu şekilde çok şey başardı. Bunu Bana bırakın. Eğer Bana inanıyorsanız, o zaman endişe etmeyin, her ne söylesem, ne söylersem söyleyeyim, o kişiye nasıl davranacağınızı Bana bırakın, sadece Beni dinleyin. Onu Bana bırakın. Eğer müsaitsem Bana söyleyebilirsiniz, ama Bana bırakın. Ben her şeyi biliyorum, sadece Bana bırakın ve bu halledilebilir. Bu kadar basit. Sahaja yoga çok sade bir şekilde basittir, kolaylaştırın, ama biz yine de kendimize İlahi Olan’dan daha çok güveniyoruz, öyle değil mi? Bu herkesin yaptığı şey ama Sahaja Yogilerin bunu Bana bırakmaları önemlidir. Ben nasıl halledileceğimi biliyorum. Nasıl cezalandıracağımı ve aynı zamanda nasıl kurtaracağımı ve nasıl seveceğimi biliyorum. Bu yüzden bunu Bana bırakın. Bana hiç okuyamayacağım bir mektup da yazabilirsiniz. Fark etmez, dua da edebilirsiniz, en iyi yol budur. İşler daha iyiye gidiyor. Peter (soy adı Pearce) nerede? O geldi mi?”

Linda Pearce: “Korkarım ki anne, ben tembul (betel) yapraklarını getirmeyi unuttum; Pam’in evinden onları almaya gitti.”

Shri Mataji: “Pam’in evine gitti (Pamela Bromley), tamam, sorun değil. Unutun gitsin! Tembul yaprağı yoksa, önemli değil. Burada kullanılabilecek pek çok başka yaprak var. Hindistan’da bu tamam, betel yaprakları kullanmak. Neden İngiltere’de? Akçaağaç en iyisidir. Akçaağaç’ı seviyorum. Burada sizde Akçaağaç var mı? Bu burada. Bunları alırsınız, onlar güzeller değil mi? Onları seviyorum. Akçaağaç ağaçlarınız çok güzel.” Peki, şimdi, bu suçluluk işinde kendimizi nasıl düzeltebiliriz? Suçluluk hissetmek, her şeyden önce, insanlara bakalım, asıl sorun bu, sanıyorum ki suçluluk hissetmek, siz kendinize karşı şahit konumunda olmaya başladığınız zaman, suçluluk söz konusu olduğu zaman zihninizin nasıl daha ve daha da süptil hale geldiğini görmeye başlayacaksınız. Önce suçluluk başlayacaktır. “Ah, ben bunu birisine söylememeliydim” gibi ya da bütün bu gibi şeyler başlar.

Bununla, aslında, diğer kişi de sizin incitici bir şey söylediğinizi bilmiyor ama siz sadece, “Ah, ben bunu söylememeliydim ya da şunu söylememeliydim” diye düşünür ve bir engel yaratırsınız. Yani, eğer siz şuna şahit olursanız, bu bana oyun oynayan ve beni o kişiden uzaklaştırmaya çalışan aklım, dersiniz. Birçok ilişki, yalnızca insanların kimi şeyler için suçluluk hissetmesinden dolayı kopar. Eğer siz bu anlayışı aşabilirseniz, asla bir insan hakkında, hiçbir şeyi aklınızda tutmazsınız, çekinceleriniz olmazsa, o zaman aklınızda suçluluk olmamasına şaşıracaksınız. Zihniniz sürekli olarak bu fikirleri kafanızın içine döküyor. Onları inkar etmeye devam etmelisiniz. Onlar daha süptil ve daha da süptil olacaklardır. Bu şey, “Ah, ben bunu Anne’ye yapmamalıydım” gibi bir sınıra gelene dek çalışacaktır. Bu, o noktaya kadar gelir. Olayın diğer tarafı, bilirsiniz, Anne’ye dua ederek ve bunun için suçlu hissederek. “Ah, ayağımı O’na doğru uzatmamalıydım, aman Tanrım, ben Onun şalını aldım, bunu yapmamalıydım, şunu yapmalıydım”. Bu işler çocukların yapacağı şeyler değildir, sizler çocuk gibi olmalısın, masum. Hiçbir şey önemli değildir. Hiçbir şey sizin sevginizden [daha] önemli değildir. Yani demek istiyorum ki, bunu bilerek yapmıyorsunuz. Eğer bir şey yanlışlıkla yapılırsa, kendinizi kötü hissetmemelisiniz. Örneğin, Pamela’ya [Bromley] çok süptil bir seviyede, aradan günler geçtikten sonra Benim yatağımı kullanabileceği söyledim, yani o ertesi gün kullanıyordu. Bunca yıl boyunca hiçbir şey olmadı ama Benim bunu ona söylemem gerekiyordu çünkü orada bekleyen Ganalar var ve onlar size zarar verebilirler ama Hintliler, eğer bunu onlar yaparlarsa, sonrasında onlar gerçekten derhal zarar gördüler.

Bayan Pradhan’a olduğu gibi, o üç kez yatağından aşağı atıldı. Neler olduğunu bilmiyordu. Derin uykudaydı, yataktan aşağı atıldı. Sonra kalktı ve yatağın üzerine yattı. Yine yataktan dışarı atıldı. Sonra, üçüncü kez, yine yerdeydi. Ben, “burada ne oluyor?” dedim. Oda “bilmiyorum, biri beni yataktan dışarı atıyor”, dedi. “Aman Tanrım, bu Benim yatağımdı, sen Benim yatağımda yattın. Üzgünüm.” dedim. “Şimdi gel ve burada uyu” dedim. O zaman, “o yatakta yatmayacağım Anne çünkü o yatakta Siz uyudunuz, ben yerde yatacağım” dedi ama onlar bunu bilirler. Hintliler bunları bilir. Onlar kutsallığı anlıyorlar ve o sınırı geçtikleri zaman, sizlerden daha fazla cezalandırılıyorlar. Çok kötü cezalandırıldılar. Çünkü sizler masumsunuz. Bunu bilmiyorsunuz ama şunu söylemeliyim ki, bunu siz böyle yapıyorsunuz. Şimdi eğer bir şey olduysa ve eğer “Ah, ben yapmalıydın” derseniz, o zaman sizde derhal suçluluk başlar. Bu yüzden normalde bu başlamadan önce, size bunu söylemeye özen gösteririm. Böylece en azından, sonrasında sizde etkileri olmaz çünkü gereksiz yere gereksiz şeylerle uğraşmanızı istemiyorum. Bilgi sahibi olduğunuz zaman, bunlar önemli hale gelirler. Divine hakkında harika olan şey budur. Aleve elini soktuğunuzu varsayalım, yanacaksınız, değil mi? Ama aydınlanma aldıktan sonra, bunun tam tersi olur. Eğer hata yaparsanız ve siz bunu bilmiyorsanız, o zaman zarar görmezsiniz.

Ama bilerek, eğer bunu bilerek yaparsanız, eğer bilir ve bunu unutursanız, o zaman zarar görebilirsiniz. Böylece, sizi yönlendiren ve gözetleyen bir İlâhi elin var olduğunu anlayacaksınız. Bir şeye karşı nasıl şahit konumunda kalacağınızı  öğrenmedikçe, hayattan asla zevk alamazsınız. Yani sizin şahit kalma konumunuz iyileştirilmelidir. Şimdi batıda şahit konumuna aykırı olan şey nedir? Batılı bakış açısına bakacağız. Bunlardan ilki, bizim Krishna’yı daha önce çok da fazla duymamış olmamızdır. Demek istediğim, birçok insan O’nu asla bilmedi. Bu yüzden biz daha çok İsa ile kendimizi özdeşleştik. Orada bu böyle olamaz. Sahaja Yoga’da siz kendinizi her şeyle, eşit şekilde tanımlanmalısınız. Kendinizi gözlerinizle, kendi burnunuzla olduğundan daha fazla tanımlanamazsınız. Bunu yapabilir miyiz? Yani her ikisine de ihtiyacımız var, hiçbirinden vazgeçemeyiz. Buda böyledir. Yani herkes eşit derecede önemli ve uyumludur, onlar sadece birdirler. Onlar bir birlikteliktir. Biz bu birliği anlayamıyoruz çünkü mükemmel değiliz ve hayatımızda asla böyle bir birlik görmedik. Demek istediğim, şimdiye kadar gördüğüm şey şu, bütün bu insanların kendi içlerinde birleşmiş oldukları kadar, bu dünya üzerinde birleşmiş olan iki kişi yok. Yani eğer aralarında böyle bir birlik varsa, eğer siz onları ayırmaya kalkarsanız, onlar buna kızarlar. Bundan hoşlanmazlar. Eğer siz saçınızı çekmeye çalışırsanız, kafanız bundan hoşlanmaz, vücut bundan hoşlanmaz, hiç kimse bundan hoşlanmaz.

Aynı şekilde, onlar bundan hiç hoşlanmazlar ve her ikisi de buna sinirlenir. Onları kendi doğru bakış açıları içinde anlamak zorundasınız. Batı’da insanlar Krishna hakkında pek de bir şey anlamadılar, ne de O’na, İsa’ya duydukları kadar, saygı duymuyorlar ama İsa, bundan hoşlanmaz. İşte bu yüzden Angya’da siz catch ediyorsunuz. Kombinasyon buna uyuyor ve Vishuddhi de catch ediyor. Vishuddhi/Angya catch’i bazen hissettiğim en kötü şey, çünkü bu ikisinin arasında Kalp yatıyor. Kalpte nasıl bir granthi (düğüm) olacağını hayal edebilirsiniz. Bu yüzden Krishna’ya olan sevgiyi ve O’nun hakkındaki bu anlayışı geliştirmelisiniz. Krishna’ya karşı bir şey söyleyen herhangi bir kişi, onlar Bana karşı konuşuyorlardır. Kesin olarak biliyorum, o sadece Ben’im. Ama herhangi bir kişi Muhammed aleyhine herhangi bir şey söylerse, Ben ayağa kalkacak, gerçekten buna kızıp ve öfkeleneceğim. Eğer Bana karşı konuşurlarsa, bugün olduğum gibi, bu çok fazla olmayabilir çünkü onlar diğer kişi hakkında bir şey bilmiyorlar. Yani birlik içinde olmanız gerektiğini anlamalısınız. Şimdi Hare Krishna’ya (bir tarikat) bağlı olanlar, İsa hakkında hiç bir şey duymak istemiyorlar. Guruları onlara, “İsa için endişe etmeyin” dedi. Bu yüzden onlar İsa hakkında hiç bir şey duymak istemiyorlar. Muhammed hakkında bir şeyler duymak istemeyen başka bir tip daha var, ama Sahaja Yogiler, eğer sizin buna sahip olmanız gerekliyse, kişi doğru Krishna anlayışını geliştirmek zorunda olduğumuzu bilmelidir. Şimdi bilmelisiniz ki, O Ezeli varlıktır. O bütün olandır. Siz O’nunla bir olmalısınız. O tam bir farkındalıktır, Chitta’dır, O eksiksizdir. Şimdi biz O’nunla bir olmak zorundayız, bu yüzden her şeyden önce kolektivite geliştirilmelidir.

Hıristiyan ulusların ego eğilimli olmalarının bir başka nedeni de, kendi içlerinde kolektivite duygusunun olmamasıdır. Çok bireyseller, görüyorsunuz. Onların kendi banyoları olmalı, odaları boyanmış olmak zorundadır. Bana Warwick yolunda oturan insanların odalarını ve eşyalarını boyamakla çok meşgul oldukları söylendi. “Bu benim kızım, bu benim kız kardeşim, bu benim karım, bu benim kocam, benim, benim, benim, benim” demek, bu sabahtan akşama kadar devam ediyor. Paylaşım hiç yok. Kolektiflik çok zayıf. Her şeyi birbirimizle paylaşabileceğimizi anlayamıyorlar. Ve iş böyledir, insanlarla paylaşmaya gelince, onlar şımarık oluyor. Örneğin, insanları ararsınız veya siz onlara, başka birisine ait olan bir şeyi verirsiniz – onlar onu mahvederler. Aksine kolektif olan insanlar, birinin evine gittiğinizde ya da bu, bir başkasının eşyası olduğunda, ona kendi eşyalarından daha dikkatli davranırlar. Patricia’nın önerdiği şey gibi, “Anne, evinizden taşınmak istediğiniz için gelip Siz benim evimde kalın, bu iyi bir fikir.” Torunlarım buradayken, Biz oraya gitmek istemedik çünkü onlar belki de onun evini mahvedebilirlerdi.O zaman, şimdi ben bir bakayım, gidip onun evini mahvetmeyelim diye bir tereddüt var yani eğer biz bu evde yaşıyorsak zaten burayı mahvediyoruz ama o evi mahvetmek istemiyoruz. Bakın, sizde işte böyle bir duygu olmalıdır, birinin evine giderek [onu] mahvetmemelisiniz ama eğer oraya giderseniz, örneğin, şimdi Pamela’nın evindeyiz. Bu evde nasıl yaşamamız gerektiğini anladık mı?

Bunu zaten gördüm – orada bir şeyler kırıldı. Neden? Niye? Kolektifliğiniz  olmadığı için, anlayış, bizim kendi eşyalarımıza dikkat etmemiz gerektiği şeklinde. Görüyorsunuz, kendi eşyalarımıza daha çok bakarız ve o zamanda başkalarının eşyalarına dikkat etmeyiz. Size söyleyeyim, eğer kendi eşyalarınıza özen göstermekten vazgeçmeye başlarsanız, başkalarının eşyalarına bakmaya başlarsınız. Eğer içinizde büyümeniz gerekiyorsa, Sahaja Yogada büyüyün, ilk şey şu ki, bizler kolektivite içinde büyümek zorundayız. Daha çok duygularımız için endişe ederiz. Eğer biri bize bir şey derse, gidip o kişiyi döveriz ama başkalarının duygularını umursamayız, o zaman kolektiflik azalır. Ve bu, dezavantajlardan birisidir. Bu ülkede egonun daha fazla, çok daha fazla geliştiğini düşünüyorum çünkü o zamanlar hissedilen bir Krishna varlığı yoktu. Eğer insanlar onun varlığını hissetmiş olsaydı, bu asla bu kadar ileri gitmezdi çünkü onların bizim bütünün parçası olduğumuzu ve kendi sınırlarımız olduğunu bilmeleri gerekirdi. Bunun ötesine geçemeyiz. O oradadır, biz bunu başarmalıyız. Neden, çünkü Hintliler İsa bilincinde değillerdi.

Acı çekenlerin (zaten) acı çekmesi gerektiğine ve bunu bu şekilde yaşaması  gerekenlerin, (zaten) böyle yapması gerektiğine dair kendi Karma teorileriyle onlar devam ettiler, ‘Evet, bunlar doğuştan Brahmin olanlar’, ‘Ah biz daha yüksek insanlarız ve bu insanlar ise, onlar acı çekmek zorundalar”, dediler. Her ne şekilde olursa olsun, bunun her ikisi de, canavarca bir ego. Bu yüzden bizlerin Sahaja Yogiler olduğumuzu anlamalıyız. Bizler tüm dünyayı değiştirmekten, tüm dünyayı güzel bir yere dönüştürmekten sorumlu olan insanlarız. Bu yüzden kendimizi değiştirmeliyiz. Bahane bulmamalıyız. Her ne olursa olsun, kendimizi değiştireceğimize dair bir karar vermeliyiz, başkalarını değil, kendimizi değiştireceğimize. O kişi sizin erkek kardeşiniz, kız kardeşiniz, karınız, kocanız bile olsa – diğer kişi değil, siz değişmelisiniz. Eğer siz değişmeye başlarsanız, bu şeyi harekete geçireceksiniz. Pek çok insan, sadece değişmek istemeseler de, onlar sadece değişmek istemiyorlar ve onlar bununla devam ediyorlar. Onlarla ne zaman konuşsanız, onlar böyleler. Bu konuda siz ne yapıyorsunuz? Bunu halletmelisiniz. Yani Vishuddhi için, Shri Krishna’nın kolektivitesini görmeniz gerektiğini söyleyebilirim. O evlendi, bu kadınlar. Şimdi insanlar “Aman Tanrım, bu çok fazla!” diyebilir. Ve Onun kraliçeleri vardı, biliyorsunuz. Aslında bunlar, bu kadınlar, onun güçlerinden başka bir şey değildiler. Şimdi, Shri Krishna, kendi çocukları olarak Sahaja Yogilere sahip olamaz. O çok gençti, bu yüzden kendi güçlerinin kadın olarak doğmasına izin veren ve sonrasında onları kendisine eş olarak alacağı bu numarayı yapmayı düşündü ve bunların hepsi büyük bir dramaydı. Ve kraliçeler, enkarne olan elementlerdir. Sadece bu elementleri kullanmak için, onları Kendisinin Kraliçeleri olarak aldı. Bu bir hikaye, çok gizli bir hikaye ve kişinin bu sırada bunu anlaması gerekiyor. Yani O’nun kolektivitesi çok büyüktü. Gördüğünüz sorunları yaratan kişi, Narada’ydı. O gitti ve dedi ki, o gitti ve eşlerinden birisine dedi ki, “Ah bu Krishna, O seni sevmiyor, O sadece Radha’yı seviyor. Sen, O’nun seni sevdiğine dair yanlış fikirler altındasın. O sadece Radha’yı seviyor. O hiç kimseyi sevmiyor. O’nun gerçekten umursadığı kişi sadece Radha.” Yani onlar bunu kıskandılar ve Shri Krishna’ya gittiler ve Ona, biz sizin sadece Radha’yı sevdiğinizi ve bizi kandırdığınızı düşünüyoruz, dediler. “Biz artık Sizin karılarınız olmayacağız. Kalbinizin derinliklerinde Siz Radha’yı seviyorsunuz.” Bunun üzerine O, “Bunu size kim söyledi?” dedi. Onlarda, Narada dediler. O’da “Tamam. Ben bu Narada’yı tanıyorum!” Bunun üzerine Narada, Shri Krishna’yı görmeye geldi ve Narada, tam o sırada Shri Krishna’dan gelen büyük bir çığlık duydu. Narada, Ona “Ne oldu” dedi. “Ah, midemde korkunç bir ağrı, ah korkunç bir ağrı var. Ben bunun üstesinden gelemiyorum” dedi. Bunun üzerine Narada korktu ve “Şimdi ne yapmalıyız? Bize ilacı söyleseniz iyi olur”, dedi. Krishna, “içmem için ayaklarının tozunu bana verirsen, Ben iyi olacağım”, dedi. Şahid olanın, hilelerine bakın. Bunun üzerine, “Aman Tanrım!” dedi. Narada, “ben veremem çünkü ben O’nun Ezeli varlık olduğunu biliyorum. O’nun içmesi için ayaklarımın tozunu veremem, bunu yapmak çok kötü bir şey olur ve ben dünyanın tüm günahları üzerime almış olacağım. Bunu yapmayacağım”, dedi. O, “ben bunu yapmayacağım”, dedi. Krishna, herhangi bir kişi, benim bhakta’m (müridim) olduğunu düşünen herhangi bir kişi bunu yapabilir, karılarımdan bunu isteyebilirsiniz, bu daha iyi bir fikir, dedi. Bunun üzerine Narada geri döndü. Onun eşlerine, “Ah, O çok acı çekiyor, neden Ona ayağınızın tozunu vermiyorsunuz?” dedi. Eşi de, “hayır, ben hiçbir şey yapmayacağım” dedi. Görüyorsun, O bizi sevmiyor, kalbinde sadece Radha var ve ayaklarımızın tozunu vermemizi  istiyor, biz akılsız değiliz. Punyalarımız (iyi karma, iyi erdem) olmayacak, bizim iyi eylemlerimiz olmayacak ve (o zaman)ne olacak”?

Bunun üzerine, Shri Krishna, “Eğer bunu Bana veremezseniz, o zaman şimdi ben ne yapacağım? Korkunç bir ağrım var. Ve birisinin bunu yapması gerekiyor”, dedi. O zaman Narada, “Siz ne öneriyorsunuz?” dedi. O’da, “gidin ve Radha’ya sorun, artık geriye kalan tek kişi o” dedi. Narada, Gokul ve Vrindaban’a gitti, o bölgede polen gibi sarı renkte olan tozlar var, polen renginde. O Radha’ya gidip, “Onun karnında ağrı var, şimdi ne yapmalıyız?” dedi. Radha, “O size ne dedi?” diye sordu.  Narada, “eğer Siz ayaklarınızın tozunu Ona verirseniz, O düzelir” dedi. Radha, “Al, al, al, bunu hemen şimdi alın!” dedi. Narada, “endişe etmediniz mi?” dedi. “Ne için? O Ezeli varlık! Sen Ona (ayaklarının)tozunu veriyorsun. Ne olacak ki?” dedi. Radha, kendini suçlu hissetmiyordu, sadece “Tamam, alın onu” dedi. Ve Narada tozun bir kısmını (Onun ayaklarından) kazıdı. Narada, “Endişe etmediniz mi, punyalarınızı  falan, tüm  bunları tamamen kaybedeceksiniz” dedi. Radha, “Ah, merak etme”, “Bana bütün günahları işleten O’dur ve Bana başkalarını sevdiren O’dur ve her şeyi, O yapar. Onun Beni gözetmesinden rahatsız değilim. Bunu O istediyse, tozu alsan iyi olur.” Narada, Krishna’ya gitti. Hikâyenin güzelliği burada. O, Shri Krishna’ya gitti ve Ona, Radha’nın bu şeyi verdiğini söyledi. Krishna, “getir, onu Bana getir!” dedi ve bunu içti. Ve Narada, ama ben “bütün günahları, şunu ve bunu yapanın Siz olduğunuz” cevabına şaşırdım, dedi. Onu başkalarını sevdiren de Siz’siniz ve O’nun yaptığı her şey [BELİRSİZ]’dir. Radha, buna aldırmıyor, dedi.

Radha, Paapalar (zorluklar, kötücül olan şeyler)ve punyalar için endişe etmiyor, günah ve iyi işler için endişe etmiyor. Radha, her şeyi yapanın O olduğunu söyledi, benim dertlenmeme gerek yok, bırakayım O dilediğini yapsın,  dedi. O isterse, Ben veririm. Narada, “ben Onun rahatsızlık duymamasından şaşırdım”, dedi. Bunun üzerine Shri Krishna, “Tamam, siz şimdi sadece bunu izleyin. Kalbimi izleyin. Ve Shri Krishna, Kalbini açtı ve kalbinde Radha oturuyordu. Bu bir nilüferdi ve nilüferde polen vardı ve Onun ayakları bu polene değiyordu. Eğer Ayakları oradaki polene dokunuyorsa, o zaman punyalar nedir ve a-punyalar nedir? Eğer Radha’nın Ayakları, O’nun kalbindeyse, o zaman karar verecek ne var? Güzelliği görün. İlahi olanın şiiri çok güzeldir, çok güzeldir, eğer şiiri anlarsanız asla suçluluk duymazsınız. Siz, çiçeklerden gereksiz yere diken çıkartıyorsunuz. Güzellik o kadar çok, o kadar güzel ki, her şey o kadar şiirsel ki, o şiiri anlamak için, tüm bu kendinizi lanetleme ve kendinize kötü şeyler söyleme fikirlerinizi kesmeniz gerekiyor. Her şeyi tam bir anlayışla ve tam bir sevgiyle Tanrı’ya bırakın. Bunun için çok fazla hayal gücüne ihtiyacınız yok. Sadece kalbinize gittiğinde ve ne kadar çok şeye sahip olduğunuza, kendiniz bakın. Sadece düşünün. Suçluluğunuzu düşündüğünüzde şunu düşünmelisiniz: Siz neredeydiniz? Durumunuz neydi? Londra’da oturup Thames Televizyonunu izleyerek aydınlanma alacağınızı, bunu hiç beklediniz mi? Ve aldınız, sadece bu kutsamayı ve lütfu düşünün ve kendinizi suçlu hissetmeyi unutun gitsin, sadece neşeli, mutlu olun ve kendinize gülümseyin. Dudaklarınızın arkasında her zaman kıkır kıkır bir gülüş olmalıdır.

Bunlar başınıza geldiği zaman, sevinci içinizde hissetmeye başlarsınız. Ve bu neşe hissedilmelidir, bu sadece bir oyun olarak görülmesi gereken, ciddi bir şeydir ve sizi suçlu yapan korkunç bir şey olarak görülmemesi gereken,  Tanrısal bir oyundur. Şimdi, artık kendinizi suçlu hissetmeyeceksiniz ama  eğer Sahaja Yoga’nın ismini kötüye çıkartan şekilde, Sahaja Yoga’ya karşı olan yanlış bir şey yapıyorsanız, o zaman derhal bunu düzeltmelisiniz. Bu kişiler kendilerini suçlu hissetseler de, hissetmeseler de mutlaka cezalandırılacaktır. Buna şüphe yok. Ama kolektivite içinde kaybediyorsanız, düzelmeniz daha iyi olur. Bu durumda olan birçok insan var. İlk söyleyecekleri şey, “Bana hiç söylenmedi, bunu bilmiyordum. O bana anlatmalıydı”, şeklindedir. Bazıları asla söylemezler, görüyorsunuz, insanlardaki aynı tarz. Neden açık olunmasın? Siz sadece açın. Çiçeklere bakın, onlar sadece hep ağacın tepesindeler. Kendilerini köklerin, bir şeylerin altına mı saklıyorlar? Yalnızca sürüngenler, korkunç olanlar, yılanlar ve solucanlar gibi şeyler ve tüm bunlar, saklanırlar. Neden saklanıyorlar? Çünkü onlar güneşin güzelliğiyle yüzleşemezler. Kolektivitenin  güzelliğiyle yüzleşemezler. Bu yüzden saklanıyorlar ve bu akrepler, onlar saklıyorlar. Neden siz birbirinizden bir şey saklayasınız ki? Açık olun. Birbirinizle çekinmeden, açıkça konuşun. İnsanların eskiden kin güttüğü küçük şeyleri kastediyorum, “Anne, o sabunumu elimden aldı !” Ben de “Aman Tanrım şu insanlara bak!” derdim. “Ah, ben o sabunu kullanamam!” Görüyorsunuz, belki fark etmemişsinizdir, Ben oralarda sizlerce yaygın kullanılan sabununuzu kullandım, kasten kendi sabunumu kullanmadım.

Sabunumu farklı bir amaç için kullanasınız diye aşağıda bıraktım. Sizlerle Ben her zaman böyle oyun oynuyorum ama sizde Benimle oynamaya başlamalısın, yoksa oyunda olmayacaksınız. Dışarıda bırakılacaksınız, asla neşe duymayacaksınız ve bu sadece uyumsuz olacağınız için değil, bu aynı zamanda öbür adamın Bana “Sonsuz cehenneme nasıl gidersiniz?” diye sorması gibi. Ona çok basit bir cevap verdim, “Koşup, iki zıplayışta oraya gidebilirsiniz!” dedim. Adamın bunu yaptığını hayal edin! Bu böyle. İşte, biz kendi cennetimizi ve kendi cehennemimizi böyle yaratıyoruz. Sahaja Yoga, cehenneme gitmek isteyenler için değildir. Bu çok kolaydır ama Sahaja Yoga’yı inkar etmek ve Sahaja Yoga’ya geldikten sonra, ona meydan okumak, Sahaja Yoga’nın hükmünü kabul etmemek ve Tanrıları kızdırmak yapılabilecek en kötü şeydir. Gelmeseniz de, eğer gelirseniz itaat etmeli ve bunların ezeli yasalar olduğunu ve onları ezip geçemeyeceğinizi anlamalısınız.  Onları kabul edin, o zaman neşe duyarsınız. Onları inkar etmenin ne anlamı var? Eğer onları kabul etmezseniz, kendinizden neşe duyamaz ve kendiniz için, başkaları için bir cehennem yaratırsınız. O yüzden bugün diyorum ki, haydi kalbimizi açalım. Tıpkı çiçekler gibi, ağaca çıkmalıyız. Eleştirmek yerine başkalarına iyi davranarak daha fazlasını vermek için rekabet edelim. Ve bazen insanlar gelip Bana, “Ah, o kişi bunu beğendi, ben bundan pek hoşlanmadım”, diyorlar. Temelde yanlış bir şey olmadıkça, bunu yapmamalısınız ve kaç kişinin başkalarıyla bir arada olmaya devam edebileceğini Ben biliyorum. Bu çok önemli. Bu yüzden bu kolektivite getirilmelidir, ancak karakterinizin kendisi öyle olmalıdır ki, insanlar “o kişi çok tatlı” veya “O çok iyi ve herkese karşı iyi biri” demelidir.

Sonra onlar sadece bunu da değil, “Onlar ideal, davranış biçimleri ideal” demelidir. Özellikle karı kocaların bazılarının çok takdir edildiğini, bazılarının nötr tipte olduğunu ve bazılarınınsa kınandığını gördüm. Benim huzurumda evlendiğinizde, gerçekten iyi bir ilişki kurduğunuzu ve birbirinizden nefret etmediğinizin görülmesi, sizin ahlaki sorumluluğunuzdur. “Bana sari getirmedi”, “bana frak getirmedi” ya da bunun gibi başka normlarla kişi yargılamamalıdır ama bizler idealler olmalıyız. Ben onların baskı gördüklerini veya hükmedilmek istemediklerini veya onların hükmettiklerini gördüm. Sadece üç kategori var. Bu kategoriyi aşan ve ondan güzel bir şey çıkaranlar, bilgedir. Bu zorlayıcı bir noktadır. Ve bu meydan okumayı kaldırabilecek tüm insanlar evlendiler. Eğer onlar başarısız olurlarsa, kimsenin tekrar evleneceğini sanmıyorum, çoğu bekar veya kız kurusu ya da onlara siz her ne diyorsanız, öyle kalabilirler. Yani bu iyi değil. Evli olanların akıllarının başlarında olması, hiçbir şekilde hükmetmemeleri gibi büyük bir sorumluluğu var. Hiç kimsenin “bunu yapma!” demeye hakkı yok. Hiç kimsenin! Sahaja Yoga’dan sonra hiç kimsenin hakkı yok.

Sahaja Yoga’dan önce, bunda sorun yok, sonrasında ise siz “Yapma” demeyeceksiniz.  Ayrıca, kendiniz yapmak istediğiniz her şeyi yaparak, düşüncesizce davranmak zorunda değilsiniz. Her ikisi de yanlıştır. Bir birleşme ve anlayış olmalıdır. Bence Sahaja Yoga’da evli insanların, bekarlardan çok daha fazla sorumluluğu var. Sonra anneler ve ebeveynler de çok sorumluluğu olan insanlar. Birbirleriyle yaşama şekilleriyle, başkalarına rehberlik etmeliler. Normlar değişmelidir; önemli olan sizin ne kadar eğitimli olduğunuz, ne bildiğiniz ve ne kadar etkili olduğunuz değildir. Sahaja Yoga’da bu hiç önemli değildir. Ne kadar kazandığınız, tüm bunlar önemli değildir. Önemli olan birbirinizle nasıl anlaştığınız ve birbirinizden keyif almanızdır. Birbirinizden neşe duymak için ne kadar bir kapasiteniz var. Ve bu, sizin kendinizi ve başkalarını gerçekten güzel, neşeli bir kişiliğe dönüştürme şeklinizdir. Umarım yağmur durur ve şimdi Puja’mıza yapacağız. Öyleyse Tanrı sizi kutsasın, bunun her bir parçasının tadını çıkarın, her bir parçasının tadını çıkarın.