Christmas Puja

Chelsham Road Ashram, London (England)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Christmas puja. Chelsham Road Ashram, Londra (İngiltere), 25 Aralık 1981.

[Video Teyp yogiler tarafından söylenen Christmas İlahileri ile başlıyor]

Konuşma videonun  33:53 dakikasında başlıyor

Bir Christmas günü sizlere beraber olmayı diledim ama bu daha önce hiç gerçekleşmedi. Yeni yılda ve bu gün, sizlerle birlikte burada bulunmam büyük bir şanstı. İyi bir şeyler olmalıydı, umarım önümüzdeki yıl daha hayırlı olur.

İsa’nın yaptığı şey eşsizdi. Her şey emsalsizdi, bu şekilde planlanmıştı çünkü İsa çok mütevazı bir yerde doğmalıydı, çok alçakgönüllü bir yerde. Çünkü O bizlere alçakgönüllülüğü öğretmek üzere geldi. Öğretmek kelimesi İngilizcede, o şeyden bahsetmek, onun hakkında konuşmak anlamına gelir ama Ben “öğretmek” dediğim zaman bu, alçak gönüllüğü yaratmayı, yeniden harekete geçirmeyi kastediyorum.

Aslında O her şeyden önce, egonun engellerini, egonun engellerini kaldırarak da, içimizde Agnya çakrada bir boşluk yaratmak üzere dünyaya geldi. O zamanlar kendisi alçak gönüllülükten  bahsetmeliydi çünkü Romalılar yönetiyordu ve onlar çok kibirli, çok kaba, görgüsüz, az gelişmiş insanlardı, hiç bir şekilde evrimleşmemişlerdi, diyebiliriz. Sanki diyebilirsiniz ki, ortaya çıkmış hayvanların bazıları daha sonraları evrimsel sürecin dışına çıkarıldılar çünkü onlar işe yaramazdılar, çok saldırgandılar veya boyut olarak çok büyüktüler veya bunun gibi bir şeydiler.

Romalılarda böyleydi. Onların bedenlerine bakarsanız, şimdilerde bile bazen onların resimleri yapıldı, bedenlerinin insan bedeni gibi olmadığını fark edersiniz, hayvan gibiydiler, bakın, kaslar ve bütün bu şeyler groteskti (garip şekilli). Yüzlerinde yumuşaklık, bir yuvarlaklık yoktu. Yani, Romalıların egosu, yönettikleri herkesi etkiledi çünkü önünüzde idealiniz olarak duran birisi olduğunda, insanlar her zaman kendilerine baskı yapanları görürler, bu kişiler daha iyi birileri olarak, onların ideali haline gelir. Bu nedenle de, kendi içinizde bu tür bir karakteri özümsemeye başlarsınız.

İnsanları küçümseyen birisini gördüğünüzde, aniden sizde hor görmeye başlarsınız. Çok egoist ve gösteriş yapmaya çalışan birisini gördüğünüzde, sizde havaya girersiniz. Her gün olan bu şeyi görebilirsiniz,  çok havalı  bir patron içeri girer, ofisteki herkesde böyle olur. İşte o günlerde de, insanların kendi ideallerini yaratmalarıyla, Romalılar halkı böyle etkilediler. İnsanlar Romalıların mükemmel olduklarını, en iyilerin onlar olduğunu düşündüler çünkü Romalılara bakarak sonuçlar çıkarmışlardı. Romalılar çok güçlüydüler, onlar da bunun bir güç olduğunu düşündüler. İşte bu yüzdende onların metotlarını izlediler, pek çok kişi Romalı bile değildi.

Daha alçakgönüllü olan bir diğer grup da bundan etkilenmişti çünkü onlar incindiler, egoları incinmişti. Bu yüzden de bir anlamda, onlarda eşit derecede gaddar oldular. O kadar alıngandılar ki onlara hiç bir şey söyleyemezdiniz, sadece gelip size bağırırlar, insanları korkuturlardı. Bu tipteki karakterde çok tehlikelidir çünkü bu durum, sizde bazı çok kötü hastalıkların oluşmasına yol açar, sizde cüzam oluşturabilir, sizde insanların üzerine atladığınız, bağırıp çağıran mizaçta bir tabiat geliştirirseniz, insanlar cüzam olurlar.   Sinirler kesinlikle bir şekilde harap olur ve cüzam bir sinir hastalığıdır. Bu insanlar kendilerini böyle bir gerilimin altında tutarlar ve sinirleri söz konusu olduğunda çok tehlikeli bir şekilde, onların yanına gelen herkesin üzerine atlarlar.

Ve sonrasında cüzama neden olduğunu bildiğiniz korkunç bir virüs, bu sinirlere saldırır, saldırabilir çünkü başkalarının üzerine atlayan bu tipteki insanlar çok savunmasızdırlar. İşte bu yüzden de, bu kadar çok cüzamlının bulunduğu bu küçük yerde, çok fazla cüzam vardı çünkü onların sinirleri harap olmuştu.

İsa, bu şartlar altında doğmuştu ancak O, sadece Romalılar için veya herhangi biri için doğmamıştı. O tüm dünya için doğmuştu. Çünkü ego o zamanlar insanoğullarında büyümeye başlamıştı ve Romalılar söz konusu olduğu müddetçe, ego oldukça gelişmişti.

Ve bu durum insanların yürümekte oldukları yolu sınırladı. Yani her şeyden önce onlar kontrol edilmeliydiler ve İsa, ego ve süper egonun arasında ki dengenin kurulması gereken zamanda gelmek zorundaydı. Bu yüzden de şimdi, dinlediğiniz bütün bu müzikler ve şarkılar vasıtası ile İsa hakkında söylenen ilk şey, “Dünya’da Barıştır”. O dünya üzerinde barışı yaratmak üzere geldi. Bu her şeyden önce, ancak siz dengede olduğunuz zaman mümkündür, ikinci olarak da aydınlanma aldığınızda. Her ikisi de olmalıdır. Eğer sadece aydınlanma aldıysanız ve sizde denge yoksa orada barış olamaz.  Ama barış hiç bir şekilde, asla, geri çekilen, olaylardan kaçan, gerçeklerden kaçan, gerçekle yüzleşmek istemeyen bir şahsiyet anlamına gelmez, asla bu anlama gelmez.

İsa, olduğundan çok farklı resmedildi. O (yaşamış olan) en güçlü ve en alçakgönüllü kişiydi ve herhangi bir saçmalığa tahammül etmezdi, hiç kimse ona saygısızlık edemezdi ama şüphesiz ki O’da başkalarına karşı saygısızlık etmezdi, bu muhakkak. Son derece şefkatli, son derece müşfik ama çok güçlü. Denge budur.

Yani O, akıllarımız içinde barışı yaratmak üzere dünyaya geldi. Bu dünyada barış yok, neden? Yanlış giden ne? Huzurlu olmayan sadece insanoğludur. Bu huzur ne zaman içinizde tesis edilecek? Kimdir bu şiddet? İnsanoğulları birbirlerine karşı şiddet uyguluyor. Ego daha ve daha da süptil yollar geliştirdi. Sonra süper egodan da kışkırtıcı usuller gelmeye başladı, süper egodan gelen sinsice metotlar. Çatışma başladı. O zamanlar, bu çatışmanın üstesinden gelebilmek için en iyi şey Agnya’da, merkezde, düşüncesiz farkındalık içinde bir boşluk yaratmaktı. İşte bu nedenle İsa dünyaya gelmeliydi.

Doğum çok, çok semboliktir.   Çünkü O, Chaitanya’dan başka bir şey değildir. O, sizin adlandırdığınız şekilde, Logos, yani Sözden başka bir şey değildir – lisanda sahip olduğumuz bütün kelimeler nelerdir bilmiyorum, Shabda, dedikleri gibi, Omkara – O bu şekilde doğmalıydı çünkü Onun bedeni yoktu ve O süptilin en süptili olmalıydı. Çünkü iş çok süptildi. Sukshma, işte bu yüzden de O, bu şekilde doğmalıydı. İnsanlar için Onun bir yemliğin içinde yattığını görmek çok şiirseldi. Ama şuna bakın:  Cennetin Kralı…

Shri Mataji: Tamam. [duyulmaz].

[Shri Mataji bir fincan çay içer. Yine bir şey isteyen küçük bir kıza:] Şunun yanına mı gitmek istiyorsun.

Yani Onun doğuş öyküsü çok ilginç bir hikâyeydi. Onun mütevazı bir yerde (dünyaya) gelmesi semboldü, çünkü insanlar paraları ile çok gururlanıyorlardı, sahip oldukları kudret nedeni ile çok kendilerini beğenmişlerdi. Bu gün bile, tüm Hıristiyan uluslar böyledir. Şaşırtıcı şekilde Hıristiyan uluslar çok kibirli ve güç sarhoşu olmalıdırlar. Kendileri için herhangi bir sınır olmadığını düşünmelidirler çünkü onlar akıcıdır. Hıristiyan milletlerin çok fakir olduklarını düşünün, ırksal problemleri olacağını düşünür müsünüz? Araplarla ırk problemleri yoktur. Hiç bir şekilde. Bu kadar basit. Araplarla problem yok. Onların ırkı yoktur. Arapların ırkı yoktur, onların parası var, para ırkı. Para peşinde koşan bu insanlar, sadece paranın önünde eğilirler. Paradan başka bir şeye saygıları yoktur. Parası olanlar ve parayı düşünenler, evrim sürecinden çıkartılacak olan başka bir parti insan. Hâlihazırda çıkartılıyorlar.

İkinci parti, Romalılar gibi olanlardı. Onların bir Paul’u (Tarsuslu aziz Paul) vardı, hepsi tükendiler çünkü onlar güç sarhoşuydular. İçki ile kendilerini dağıttılar, uygarlıkları tamamen bitti ve dışarıdalar. Portekiz’i gördünüz, hayret edersiniz, bu orada oluyor. Portekizlilerin egosu çok büyüktü, bu ülkenin böylesine harap olmasına inanamazsınız, hiç bir şey yok şimdi. Büyük – büyük, gördüğünüz devasa büyük binalardan, onların bir zamanlar zengin olmaları gerektiğini anlarsınız. Asla açık olmayan antikacı dükkânları dışında, onlardan geriye bir şey kalmadı. [Gülüşmeler]

Bu tür bir ego yeniden canlandı ve bu yeniden canlanma ortaya çıktı, düşünün, İsa adına. Düşünün! Hıristiyanlaştırmak için insanları satın aldılar. Onlara para verdiler, hepsi para, para teklifleri, para teşebbüsleri devam ediyor. Yahudilerde aynı, sonra Hıristiyanlar da aynı. O bir yemlikte doğmuştu. Mahalaksmi tarafından bir yemliğin içine konulmuş olmak, bir çocuk için çok fazla. Onun Mahalaksmi olması çok semboliktir, Laksmi değil, Mahalaksmi, çocuğu bir yemliğin içine koymak, yer yok. Bizim en azından  Chelsham Road [Gülüşmeler], Warwick Road, Bramham Gardens, Brompton Meydanımız var ama çocuk doğmuş ve yemliğin içine konmuştu, bu dünyadaki en mütevazı yeri bir yemliktir. En alçakgönüllü bir beşik, en yüksek yemliğe konulur

Yani biz ne yapıyoruz? Bizimde bir yemlikte uyumamız gerektiğini düşünüyoruz, böylece İsa gibi oluruz. Böyle saçma sapan şeylere inanan insanlar var. Bakın, onlar şöyle düşünürler, eğer bütün paraya sahip olurlarsa, gider içer ve her tür şeyi yaparlar. Bir gün bir adamla tanıştım. Tamamen sarhoştu ve “ben İsa’yım, ben İsa’yım” diyerek bir kilisenin yakınında yatıyordu. Çok alçakgönüllü olduğu için kendisinin orada yattığı fikrine kapılmış olmalı. Bütün bu güzel sembollerin, bu tür komik bir karikatürü her yerde takip edildi.

Yani cahil ve egoist olan şunu söyleyebilir:  “Neden? Eğer O bir Kral ise, neden bir yemlikte doğdu ki? O neden bir yemliğin içinde tutuldu?” Herkesin kendisine ait bir fikri olacaktır. Hindistan’da bile, “böyle doğmak için İsa’nın bir sürü çok kötü karması olsa gerek” diyen, bilge olmayan aptal insanlar var. Demek istiyorum ki, Tanrı bu kadar akılsız değil. Eğer iyi karmalar yaparsanız, Tanrının insanlarından (aziz, ruhani kişi) olursunuz, arayış içindeki kişi olursunuz. İyi karmalarınızla Tanrının kutsamalarını alırsınız. Dindar bir kişi olursunuz, barlara gidebilen ve yaşamlarını heba eden paralı insanlar gibi değil. İyi karmalar yaparak zengin olacağınız ve bir sonraki yaşamda, daha da berbat birisi olacağınız, onların sahip olduğu düşüncedir.  Kimi insanlar buna inanabilir ama İsa asla herhangi bir karma yapmadı. O, “akarma” idi, kendisi, bu yüzdende Onun cezalandırılması gibi bir şey herhangi bir şekilde söz konusu değil çünkü sadece bir tiyatroydu bu ama çok sembolikti.

Şimdi bakın, küçük bir çocuğu yemliğin içine bırakın, konfor yoktur. Bir yemlikte konfor olabilir mi? Şöyle düşünün. Bütün Hıristiyan uluslar konforlarının peşindeler. Böyle değil miyiz? Konforsuz olduğunu düşündüğümüz şeyler, konforlu olmalıdır. Hıristiyanlar asla konfor aramalıdırlar, İsa’nın doğumundaki mesajlardan birisi budur. Eğer rahatlık ararlarsa, onlar o zaman İsa’dan uzaktadırlar çünkü O bir yemliğin içinde doğdu. Ona bir konfor sağlanmamıştı.

Ama bu sizin kimi komik alışkanlıklar edinmeniz anlamına gelmez. Bu böyle demek de değildir, yani demek istiyorum ki, sizlere bunun diğer tarafını da anlatmalıyım. Bunun yolu Onu kopyalamak değildir, bunun yolu Onu kopyalayarak İsa olmanız değildir, bu Onun kalitelerini kendi içinize almanızdır.  Domuz ahırında yaşayan insanlar biliyorum ama onlar daha iyi bir yaşamı bir kez elde edince, her şeyi isterler. Yani ölçülü olma ve alçakgönüllülük kalitelerini içinize çekmektir. Alçakgönüllülük ve ölçülü olma.

Bıraktığınız her yerde, her zaman, onlar zaman konusunda çok titizdirler. Eğer birisi saat onda gelecekse ve gelecek olan kişinin yapması gereken bir iş varsa ve beş dakika gecikirse, gökleri inletmeye başlarlar, buna dayanamazlar, buna dayanamaz çünkü beş dakika beklemesi lazımdır. Eğer on dakika beklemesi gerekirse, bir bara gitmek üzere çıkar gider, bitti. Bir içki içmeden kendisini sakinleştiremez. Volkanik bir insan aklının durumu budur. Bu yüzden huzur gelmelidir.

Nasıl? Eğer konfor ararsanız, tembel miskinlerden olursunuz. Uyuyup kalırsınız, lotus yiyenlerden (zevk ve sefaya düşkün kimse anlamında) biri olursunuz. Ancak eğer konfor aramazsanız o zaman huzurlu olacaksınız. Çünkü kendi rahatınız için, bu bedenin kendi bencilce konforu için, herkese işkence edersiniz. Geçen gün sadece şunu söylüyordum, sadece Batılı ülkelerde bu böyle, Hindistan’da böyle değil. Eğer birisi saat 12 ye kadar uyuyorsa, kalkıp bu kişiyi uyandıramazsınız, bu dine aykırı bir harekettir. Demek istiyorum ki, Hindistan’da birisi saat altıdan sonra uyursa, bu saate dek uyuduğu için kendisinden utanır. Gün boyunca özür dileyecektir, “Tanrım, uyudum özür dilerim” diyecektir. Sabah saat altı gibi geç bir zaman dek uyumak, günahkârca bir davranış addedilir. Demek istiyorum ki, her ülkede bu böyledir.

Yani konforun sonu yoktur. Bunun sonu yoktur.  Konfor üzerinizde sürünür, konfor nedir ki? Hadi bakalım, çok basit. İsa’nın sembolik yaşamında, bunun çok derin bir önemi vardır, o da şudur, konfor maddenin Ruh üzerinde hüküm sürmesinden başka bir şey değildir. Meseleyi görüyor musunuz?  Eğer sandalyede oturuyorsanız, o zaman siz yerde oturamazsınız. Eğer bir koltuk takımında oturuyorsanız, bir sandalyede oturamazsınız. Kadife üzerinde oturuyorsanız, o zaman sıradan bir şeyin üzerinde oturamazsınız.  Ruha baskı yapan şey, her zaman maddedir ve İsa, Ruhtu, Onun için madde nedir ki? Samanda olsa veya başka bir şeyde olsa ne fark eder?

Ruh yenilmezdir, bu maddi şeylerin hiçbirisi Ruhu rahatsız edemez, demek istiyorum ki aksi halde madde idareyi ele alır.

Kişinin anlaması gereken şey şudur, İsa Ruhtu ve eğer sizler Ruh olmalıysanız, her şeyden önce konforunuzu bırakmaya çalışın, bedeninizi biraz kamçılayın. Bir Christmas günü bunu söylemek zorunda kaldığım için üzgünüm, çünkü İsa da bu şekilde kırbaçlanmıştı. Doğduğu güne bakarsanız, bir anne için çocuğu yemlikten bir beşiğe koymak çok büyük bir fedakârlıktı Çocuklarınız için ne kadar yapmak istersiniz, anlıyorsunuz. Düzgün giyin, bunu yap, şunu yap. Ama çocuk yemliğe konmalıydı, yemliğe konmalıydı, sadece siz, konforun ruh üzerinde sürünmekte olduğunu

Öğrenesiniz diye.

Bizler her zaman konfor ararız. Bu şey hepimize bir mesajdır. Eğer odanızda bir banyo isterseniz, “burada mutlaka (ayrı) bir banyom olmalı”. Yine konfor. “Karım ne olacak, o nerede uyuyacak?” Karın da diğerlerinin uyuduğu gibi uyuyacak ve sende başkalarının uyuduğu gibi uyuyacaksın.

Kimse ölmeyecek, bu kesin, sizi temin ederim. Gördüğünüz gibi Sahaja Yoga çok zor bir şey, Sahaja Yoga’ya gelenlerin çok azı öldü. [Gülüşmeler]. Bazıları ölmeli [Yoğun kahkahalar] ama ölmediler. Onlar devam ediyorlar, aydınlanma vermeye devam ediyorlar, her şeyi yapmayı sürdürüyorlar, hala devam ediyorlar. Bütün kazalardan kurtularak, bütün problemlerden kurtularak, devam ediyorlar.

Ama bu kullanılması gereken kısa bir zaman. Size bu gün bahsetmek istedim, bu çok, çok elle tutulur bir şey. İsa’nın doğumundan bahsetmek güzel bir şey, bundan mutluluk duyun,şarkı söyleyin böyle bir ruh haline girin, ama gerçektende, size anlatayım, Onun bir yemlikte uyumuş olması hepimiz için çok sembolik bir şey. Ve bizim Ona ne sunduğumuzda da diğer bir sembolizm. O zamanlar bu dünya, Ona ne sundu? O insanların Ona bir yemlik sunmuş olması da, başka bir sembolizm. Aynısını Annemize yapacak mıyız?

Bu kişinin bilmesi gereken bir şey. Yemlik, sonuçta, uygun, onun hiç bir şeyi catch etmez, onun sol nabhisi, sağ nabhisi yok, hiç bir şeyi yok. [Gülüşmeler] onda bütün bu problemlerin hiç birisi yoktur. Dikenler yok, Agnya yok, “?? Aman Tanrım, görmek istemiyorum” şeklinde hissederek midenizi buran hiç kimse yok, yani siz, bu yemlikte İsa’ya rahatlık sağlaması gereken deve dikenlerisiniz, sizler o kadar yumuşak, o kadar temiz ve saf olmalısınız ki, çünkü bu yemliğin içine yeni bir bebek konacak. Sizler devedikeni olan, kusha’larsınız (Kusha, Hinduizm’de saflaşma seremonilerinde kullanılan özel bir çimen türüdür) ve bir yogi için kushasana, sadece kusha üzerine oturan kişi demektir. Yani O, bir yogi idi, O kusha üzerinde dünyaya geldi. Ama şimdi, size ne demeli? Onu bir yemlikte karşılamak, bu yemlikte. Anne, çocuğu çok mutlu etmek ve rahat ettirmek üzere yemliği hazırlıyor, deve dikenleri. Dik kafalılık, inatçılık, sertlik, çirkinlik: hepsi bırakılmalıdır. Bu çok semboliktir, söylemek zorundayım ki Onun doğumu çok semboliktir : “neden, neden, Onun neden bu şekilde doğduğunu kişi düşünmelidir”. İnsanlar herhangi bir yorumda bulunabilirler, ama Ben biliyorum çünkü bunu Ben yaptım. Ben sizleri yumuşatmaya çalışıyorum, sizi şekillendirmeye çalışıyorum, bazen size karşı sert davranmalıyım, bazen size kızmalıyım, bazen size anlatmalıyım, şimdi burada Void’u çok fazla catch eden bazı kişiler var ve midem buruluyor. Benim için sorun değil bu çünkü Ben böyle olmalıydım, tüm bunlarla yüzleşmek zorunda kaldığım için çok şanslıyım ama içimizdeki İsa’ya ne demeli? Deve dikenlerinden çok yumuşak bir yemlik yaratmadığınız sürece, kendinizle, varlığınızla, ruhunuzla mutlu olmayacaksınız.

Siz kendiniz, egolarınızı haklı çıkartarak, cehaletinizi haklı çıkartarak, birbirinize yaptığınız her şeyi haklı çıkartarak neşe duymayacağınızı düşünürsünüz, kimi insanlar Sahaja Yoga’dan para kazanmakla meşguller, kimi insanlar başkalarını aldatmakla meşguller, kimileri yalanlar söylüyorlar, bazıları problemler yaratıyorlar, bazıları karılarını dövüyorlar ve kimi hanımlar kocalarını kışkırtıyorlar, bütün bu olan biten şeyler ne?

Dünyada barışı tesis etmek için, İsa’ya güzel bir yemlik yapıyoruz. Bizler huzurlu olmalıyız. Huzurlu olmak için kişinin alçak gönüllü olması gerekir, İsa’nın mesajı budur, mütevazılık. Eğer alçak gönüllü olursanız, barış gelecektir. Alçak gönüllülük iyi bir sözcük, eğer ne anlama geldiğini açıklarsa, bilemiyorum. Mütevazı olmak, “kendi rahatınızı değil başkalarının rahatını düşünmek” demektir. Başkaları sizden önce geldiği zaman, bu alçak gönüllülüktür. Bu, “çok teşekkür ederim” demek değildir. Birisini öldürürsünüz ve sonra da bu ölen kişiye, “üzgünüm, ben sizi öldürdüm”, dersiniz – bitti. İngilizcede bitti, bir kere “üzgünüm” derseniz, bitti. “Evet, biliyorum” ve bir diğeri de “biliyorum”. “Bunu neden yaptın?” Biliyorum. Bitti. Eğer biliyorsa, o zaman tamam. Sonrasında bir ceza yok. Hayır. Bilmiyorsunuz, hepiniz ruhsunuz, çok güzel yani yontulmanız gerek, tamam? Benim işim bu. Temizlenmelisiniz, Benim işim bu, tamam? Kundalininin uyanışı Benim işim, aynı fikirdeyim ama bakım yapmak, bu sizin işiniz.

Aksine, bazen hissediyorum ki, bütün bunları Ben yaptığım için, bakım işi zayıf, çok çok zayıf. Hindistan’da olduğu gibi, bize (Hintlilere) para vererek yardım etmeye çalışan kimi insanlar gördüm. Parayı kendimiz kazanmadık, birileri bize para bağışladı ve onlarda bu para ile bazı kuyular inşa ettiler, kuyuların hepsi harap olup gitti, bedava hediye, kimse onlarla ilgilenmeyi istemez. İnsan doğası bu.

Bakım yapmak için sıkı çalışmamız lazım ve onu sadece Anne’ye bırakırsanız, “O bizi iyileştirecek, haydi biz ne yapmak istiyorsak, onu yapmaya devam edelim, sonuçta Anne geliyor, O bize bakacak, biz de  geride duracağız.” İşte bu yüzden, Benim varlığım bir şekilde o kadar da verimli değil. Benim İngiltere’deki varlığım bir noktaya kadar iyi ve sonrasında, bir süre orada olmamalıyım.

Sizleri çok seviyorum, çok sevdiğimi biliyorsunuz. Ben – İngiltere Benim kalbimdir, sizler burada olmalısınız ve bu Christmas’ı sizinle beraber kutlamak istedim ve Kendi isteğimle Yeni yılı sizinle kutlamak istedim ama daha fazla çalışmanız gerektiğini ve kendinizi daha sıkı bir şekilde temiz tutmanız gerektiğini sizin anlamanızı sağlamak zorundayım. Problemlerinizden kurtulun, ortaya çıkın, “evet, bu böyle Anne” demeyin. Sürekli olarak, bu sanki övünülecek bir şeymiş gibi “Anne, ben hala catch ediyorum, bak şimdi şu oluyor” diye Bana rapor ediyorsunuz. “Ben iyi olacağım, iyi olmalıyım, şimdi Anne gitti, geri döndüğüm zaman Ona göstereyim” demelisiniz.

Bir keresinde Bombay’a gittiğimde, Raulbai yedi gün boyunca Beni görmeye gelmedi, kendisi Bombay’da idi, oraya Beni görmeye gelmişti. Bu nedenle Ben onlara, “ne oluyor, o iyi mi, iyi mi?” diye sordum. “O zaman neden Beni görmeye gelmedi ki?” Onun nesi var diye düşünüyordum. Yedi gün sonra Beni görmeye geldi, “Anne, üzgünüm sizi görmeye gelmedim çünkü o sıralar catch ettim, yüzümü size göstermeden önce kendimi temizlemek istedim”, dedi.

Yani temizlik yapılmalı, bakım yapılmalıdır, Kundalininin yükselmesi, kolektivite, kolektivite, birbirinize bakın, başkalarına değil, sadece Sahaja Yogilere destek olmalısınız, dışarıdakiler, onlar yabancı, onlar biz değil, bizler Sahaja Yogileriz ve başkalarına destek olmaya çalışanlar artık Sahaja Yogi değiller, onlar Sahaja Yogadan ayrılsalar, bizim için daha iyi olacak.

Biz her ne isek, bir kendi aramızdayız, yabancılar yabancıdır, birbirimizi sevmeliyiz, azizler olarak birbirimize saygılı olmalıyız. Hiç kimse birbirine kırıcı şeyler söylememelidir. Hayır, müşfik, sevecen, ilgili olun, dilinize sahip olun, mütevazı olun, alçak gönüllü olun. Alçakgönüllülük, kişinin olması gereken şey alçakgönüllülük. Büyük harflerle not alın, ALÇAK GÖNÜLLÜ OLUN, ALÇAK GÖNÜLLÜ OLUN, ALÇAK GÖNÜLLÜ OLUN. Ve alçak gönüllü olduğunuz zaman, böyle bir huzur hüküm sürecektir ve çok iyi hissedeceksiniz, alçakgönüllü olmakta yanlış olan bir şey yok.

İsa, eğer biri yüzünüze tokat atarsa, diğer yanağınızı çevirin diyecek raddeye kadar gitti. Mütevazı olun. Romalılarla bunun başka bir yolu yoktu. Başka bir çıkar yol yoktu. Aynı zamanda, alçak gönüllüğü öğütledi, başından sonuna dek tevazuyu tavsiye etti. Sizler birbirinize karşı alçakgönüllü olun, hepsi bu. Başkalarına karşı mütevazı olmamalısınız, çünkü şimdi kimse azizlere işkence edemez, bitti bu, bu durum bitti, birbirinize karşı alçak gönüllü olun. Yaşamdan talepleriniz konusunda alçak gönüllü olun.

Bu … (sessizlik) insanlar olmalısınız demek değildir. (Yogi ile konuşur.Bunu sadece burada tutun.) Sadece bu, yani sizler tuhaf karakterli insanlar olun anlama gelmiyor. Sizler edeple terbiyeli olmalısınız, İsa’nın doğduğu zaman olduğu gibi ama sizler alçak gönüllü olmalısınız.

Bedenlerinizi şekle sokun, her yerde oturabileceğiniz, her yerde ilerleyebileceğiniz, her yerde yatabileceğiniz manada, bedenlerinizi daha hafif hale getirin. Hepiniz genç insanlarsınız, kendinizi ayarlayın.

Eğer birisinin tek bir odası varsa, “endişelenme, ben koridorda yaşayabilirim, sorun yok”, demelisiniz. Ama ilk iş kendi banyosu olan odaya atlar onlar, bunu gördüm. Kaçınızın kendi banyosu olan odası var, görelim? Ellerinizi kaldırın, ashramda yaşamak.

Bırakmak daha iyi, bırakmak daha iyi. Bakın şimdi. Bırakmak daha iyi. Hepiniz odalarınızı terk edin ve başkaları ile paylaştığınız odalarda kalın.  Sizin başkası ile paylaşmamanız daha iyi çünkü siz karı-kocasınız ama kendi ayrı banyosu olan bir yer istemeye gerek yok.

Konfor başkalarına sunulmalıdır, size değil, sizler başkalarını rahat ettirmelisiniz, kendinizi değil. Bazen insanların nasılda başkalarının hiç bir şey yemesine izin vermemelerine şaşırıyorum, ben merkezli olmalarına, bu bazen şaşırtıcı. Ama Sahaja Yogadan sonra, sizler değiştiğiniz, başkalarını rahat ettirmekten, başkalarını rahatlatan sözler söylemekten, başkalarına tatlı şeyler söylemekten keyif alıyorsunuz, bundan neşe duyuyorsunuz!

İsa’ya beşik olarak bir yemlik verilmişti ve O sizleri rahatlatmaya, size huzur vermeye geldi ve O bir kurtarıcı olarak geldi, tezatlığı düşünebiliyor musunuz? Onun kurtarıcı olması gibi, şimdi sizler bütün evrenin kurtarıcılarısınız ama bencil olamazsınız,  rahat olamazsınız, sizler İsa gibi olmalısınız. O her nerede isterse, orada yaşadı. Ormanda yaşadı, her yerde yaşadı. Sadece insanlar için çok çalıştı, bazen asla yiyeceği bile olmadı.

Bütün şartlar altında, her koşulda yaşadı. Asla konfor istemedi, hiç bir şey istemedi. O bir marangozdu, asla eldiven bile kullanmadı. Burada sizler eldiven sahibi olmak zorundasınız, çorap sahibi olmak zorundasınız, ayakkabılarınız olmak zorunda, bunu tıraş etmek zorundasınız. O asla tıraş olmadı, bu siz sakal uzatın demek anlamına gelmiyor.  [Gülüşmeler]

Ama O çok temiz bir insandı, minimumun minimumu ile yaşadı, kişinin yapması gereken işte budur, eşyaları azaltmak.

Bilirsiniz, Ben birisinin hayal edebileceği her şeye sahibim ama minimumun minimumu ile yaşayabilirim, iki sari ile yaşayabilirim, bazen de bir tane ile. Sizler minimumun minimumu ile yaşayabilmelisiniz, mesele budur. İsa’nın yaşamından kişinin öğrenmesi gereken şey şudur, bizler bu günün kurtarıcılarıyız ve Kurtarıcı alçak gönüllü birisi olarak yaşadı, davranışlarında çok seçkin, çok asil bir şekilde. “Heh, heh, heh,” diyen bir dilenci gibi davranmadı, onların bazıları, sizde böylesiniz, sizde böyle yapıyorsunuz, konuştuğunuz zaman böyle yapıyorsunuz (Shri Mataji, dilenci taklidi yapıyor),  bu şekilde olmamalı. Asaletle, görkeminizle, çekiminizle, hareket edin.

Aslında gerçekten büyük olanlar, gerçek imparator olanların hiç bir şeye ihtiyaçları yoktur. Ah, onlara ne hükmedebilir ki, söyleyin Bana? Eğer siz bu dünyanın imparatoru iseniz, eğer bu dünyanın kraliçesi olduğunuzu biliyorsanız, daha önemli olan nedir ki, hangi konfor size hükmedebilir ki? Hangi maddi şey böyle bir kişiyi cezp edebilir? Çünkü bu kişi yukarıdadır, o badshah’tır (padişah), kraldır, bu bir kralın gerçek işaretidir, cennetin kralı, herhangi bir yerin veya İngiltere’nin değil, cennetin kralı. İşte sahip olduğunuz şey budur, sizler bu krallığın yurttaşlarısınız, sizler için bu şeyler kesinlikle işe yaramaz olmalıdır.

Maddenin güzelliği görülmelidir, ona sahip olmak değildir. Güzellik konfordur, bedeninizde ne hissettiğiniz değil, konforlu şeylere sahip olmak değildir. Güzellik insanları çok rahat ettirmektir, nasıl rahat ettiğinizi bilmemek, güzelliktir.

Şundan eminim ki, bu gün Onun doğum gününü kutlarken, bir çeşit şehit ruhu olarak kabul ederek Onu yüceltiriz, adanmış olduğunuz, hiç bir şey istemeden verdiğiniz, hiç bir şey talep etmeden verdiğiniz bir Ruh. Bu gün bile, insanlardan şöyle diyen bir mektup aldım: “Lütfen, bir iş istiyorum, bana yardım edebilir misiniz, iş bulur musunuz?” Bu tür şeyler. [Shri Mataji güler]. Her türden saçmalık olabilir. Tabii ki, demek istiyorum ki, kişi bu türde her şeye sahip olabilir ama siz tek bir şey isteyin, bu da Ruhtur ve bir kez bunu isteyince, hiç bir şey istediğiniz bu şeyden daha büyük değildir. O zaman başka hiç bir şey istemezsiniz, saadet tamdır.

Bu yüzden Onun doğum gününü kutlamak ve bundan neşe duymak,  kendi yeterliliğimizden neşe duymaktır, eğer yeterli iseniz, yetersizliklerinizin peşinde koşmazsınız, koşar mısınız?Eğer siz tamsanız, eğer doluysanız, eğer tatmin olmuşsanız siz özlem duymazsınız, duyar mısınız? Bu yüzden yeterliliklerinizden neşe duyun, bütünlüğünüzden, tamlığınızdan ve tam olan tatmininizden, bundan neşe duyun.

Nihayetinde, bütün bu şeyler bir tür tatmine yol açar. Tabii ki, bundan hiç tatmin oldunuz mu bilemiyorum ama gerçek tatmin içinizde olandır, Ruhtur, siz bundan neşe duyarsınız. Bu kendiniz içindir, başkaları içindir. Sizler başkaları için rahatlatıcısınız. Bu, sizinle konuşan birisinin gelip de Bana, “Anne, o adam beni ısırdı, başka bir akreple bir toplantım vardı ve o beni ısırdı. Birisine dokundum ve o bana vurdu”, diye şikâyet etmesi değildir. Konfor. Sizler başkalarını rahatlatan şeysiniz, inanın Bana sizler rahatlatıcılarsınız. (Rahatlatıcı, Hz. İsa’yı tanımlar) Başkalarını rahat ettirenler, kendi rahatlıklarına aldırmazlar.

Çobanlar, basit insanlar, bu soğukta, düşünün onlar dışarıdalar ve onlar meleğin görüntüsünü gördüler. (İsa’nın doğumu sırasında) Bu ancak alçak gönüllü bir yaşam süren mütevazı insanlar tarafından görülebilir. Melek onların önünde belirdi ve bir diğeri de, görünen, bilgeleredir.

Yani ancak mütevazı insanlar ve bilge insanlar, bilgelik, sağduyu ve bilgelik. Bilge olmayanlar asla anlayamazlar, asla anlayamazlar  kültürlü olanlar  entelektüeller hiç bir şekilde bilge insanlar değildir. Onlar aptaldırlar, onların aptal insanlar olduklarını biliyorsunuz. Bilgelik. Bu yüzden üç bilge adam (İsa’nın doğumunda bulunan üç bilge kral) ve çoban bir diğer büyük sembolizmdir, onlar Sahaja Yoga’yı anlayacak olanlardır, basit insanlar, çobanlar ve diğerleri ise bilgedir.

Sadece bilge olan yıldızı anlayabilir. Pek çoğu yıldızı görmüş olmalı. (İsa’nın doğumunda görünen parlak yıldız) Doğudan gelen bilge adamlar. Bu gerçek. Doğu halkı diğer insanlardan çok daha bilgedir, buna şüphe yok, ama neden? Haydi, onların neden daha bilge olduklarına bakalım. Bir noktaya kadar, Doğu daha bilgedir.

Eğer bakarsanız, bedeninizde doğu ve batı vardır. Doğu sol taraf ve Batı sağ taraftır. Doğulular sol kanaldır, kalbe yakındır ama doğuluların çoğu Japon değildir, korkunç insanlar onlar, Japonlar korkunçtur, sonra, bu uyuşturucuları ve benzeri şeyleri satan bütün bu insanlar, hepsi içinde en kötüleridir onlar.

Ama bilen ve sol kanal olanlar, bilginin ve sevginin, bilgi ve şefkatin kombinasyonu. Eğer sevgi yoksa eğer şefkat yoksa, demek istiyorum ki, bu kişi ile konuşamazsınız. O kişi bir sopadır, yani kuru bir sopaya Ben hangi vibrasyonu verebilirim, söyleyin Bana? Kuru bir sopa, basitçe kurumuş bir sopa bilirsiniz. Hangi vibrasyonu verebilirim Ben kurumuş bir sopaya? İçinde biraz yeşillik olmalı, değil mi? en azından birazcık.

Eğer su çok fazlaysa da, bozulur, çürüyebilir ama  eğer o doğrudan doğruya kuru bir çubuksa,  ne demek istediğimi biliyorsunuz, onlar kuru çubuklar, o zaman böyle birisine nasıl vibrasyon verebilirsiniz? Veremezsiniz. Böyle bir kişiyi yetiştiremezsiniz. Bu yüzden ilk şey sevgidir ve bilgelik sevgi sayesinde gelir, bilgelik zekâ vasıtasıyla gelmez, sevgi sayesinde gelir. Birisini sevdiğiniz zaman, bilgeliğin ışığını alırsınız. Düşünerek asla bilge olamazsınız, aptal olabilirsiniz, kesinlikle aptal ama severek çok bilge olabilirsiniz. Ben, Sahaja Yogilerin birdenbire son derece bilgece bir şeyler, büyük bir şeyler söylediklerini gördüm, aniden çok tatlı, çok hoş bir şey söylerler. Ben, “işte bu” dedim, kalp açıldı. Bilgeliğin kokusu kalpten gelir ve bu semboliktir, onların üçü geldiler, kimdi onlar? Brahma, Vishnu, Mahesha. İsa’yı görmeye geldiler – Brahma, Vishnu, Mahesha. Vibrasyonlara bakın.

Çünkü ancak onlar tanıyabilirler, sıradan insanlar değil, Romalılar, hayır. Bu yüzden de onlar geldiler. Bu nedenle bizler alçak gönüllü olmalıyız, bilge olmalıyız. Bilgelik öyledir ki, öyle bir elmastır ki, bu kadar kısa bir zamanda size tarif edemeyeceğim kadar fazla faceti (değerli taşların yüzeyleri) vardır, bir gün bilgelik üzerine konuşacağım.

Ama bu tamamen sağduyudur, çok tatlı, çok güzeldir, nerede ne söyleyeceğin, konuyu nasıl değiştireceğin, nerede daha fazlasını iddia edeceğin, durumu nerede daha güçlü bir şekilde elde alacağın, nerede bir centilmen olacağın, nerede kaba olacağın, nerede insanlara bağıracağın ve de nerede sessiz, alçakgönüllü ve tatlı olacağındır. Bu türdeki bütün yargıların hepsi bilgeliktir. Bu çekimin merkezidir ve buna ulaşmak için aşırı davranışlarınızı bırakmalısınız, tüm bilgelik için bırakılması gereken ilk şey inatçılıktır, inatçılık.

İsa gibi bir oğula sahip olmak öyle büyük bir lütuftur ki, demek istiyorum ki, kuşkusuz bir şekilde “adara” (saygı) hissedersiniz, tam bir uyum oradadır, hiç bir şekilde problem yoktur, Onun gibi bir oğula sahip olmak, tamamen itaatkâr, kesinlikle yüzde yüz itaatkâr, alçak gönüllü ve sizin varlığınızın anlaşılması. Problemler yok. Hepiniz, sizlerde Benim çocuklarımsınız ve Ondan sonra yaptım, İsa’yı meydana getirdiğim aynı modelden sonra.

Sizlerle gurur duyuyorum çocuklarım, buna yaklaşın. Hali hazırda sizler için yaratılmış bir örneğe sahipsiniz, önünüzde İsa var, Ona bakın, bu nasıl bir destekti, hiç bir şekilde hiç bir yakınma işitmedim, üzüntü yok, O asla üzülmezdi, söz konusu bile değildi, asla Bana, “üzgünüm” demezdi, bu kelime, asla bilgeliğin sözlüğünde yer almadı. Sizler asla – bütün her şey için bir kez ayarlandığınız zaman, nasıl üzgün olabilirsiniz ki? Bu kelime, onu kullanan pek çok Sahaja Yoginin lügatinden çıkmak zorundadır, problemler ve üzüntü. Sizler problemleri çözersiniz, çözüm üretirsiniz. Problemler yok, sadece çözümler.

Bir anne için oğlun böyle olması gerekir, böylece anne oğula güvenebilir, kesinlikle, orada problemler yok, hiç bir şey yok, demek istiyorum ki, İsa gibi doğmuş bir oğlunuz var, her hangi bir şey için endişelenecek ne var ki? Onun söylediği tek bir söz dahi, “Anneye Bakın”, bir mantradır bu, Benim kullandığım en büyük mantradır.

Dikkatiniz orada burada olduğu zaman, Ben sizlere sadece bu mantrayı söylerim, bir komut olarak ve son derece alçakgönüllü, çok kendinden emin: “Bak”. Bak, bu gör anlamına gelmez, hayır, bu konuşmanın çok mütevazı bir yoludur, “bak”. Bu görkemli bir şeydir, yüce bir şeydir, ona bak, onu kabul et, anla. Bu, bizlerin arasında olması gereken sevgi ve desteğin öylesine karşılıklı bir anlayışıdır ki.

Gizlilik yok, formalite yok, ayrıcalıklı olma yok. Ayrıcalıklı olma yok, tüm mutluluklar beraber olmalıdır. Bir değişim için, birey olarak mutlu olmaya dair bütün düşünceler bırakılmalıdır. Sahaja Yogilerle beraber olduğunuz zaman, bu tatildir. Artık tatil yok. Bütün bu şeyler bırakılmalıdır. Bu tamamen İsa’nın tavırlarına aykırıdır. O asla tatil yapmadı, asla. Bu bir tatil. Tatil (Holiday) kelimesi kutsal (holy) gün (day) kelimesinden gelir. İsa’nın eşliğinde geçirilen her gün, her an, kutsal bir gündür (tatildir). Yani onlar bunu aşağıya getirmiş olmalılar, İsa’dan Ruha, Ruhtan ruhlara ve ruhlardan diğer şeylere. Ben eminim. Demek istiyorum ki, bu şekilde insanoğulları doğru bir noktadan türetmek ve sonra da doğrudan doğruya çukurların içine atlamak hususunda çok iyidir, yani onlar bunu çok tatlı ve güzel bir şekilde yapmış olmalılar, işte bilgeliğin olduğu şey budur, bilgelik, her zaman bilgelik.

Bilge insan asla kurnaz, asla sert değildir. Bu Benimde tarif edemeyeceğim bir şeydir ve herkes içinde en bilge olan kimdir? Bilgeliğin bedenlenmesi olan Shri Ganesha’dır, Ondan bilgelik isteyin. O size her şeyi yapmanız için bilgelik verecektir, Ondan bilgelik isteyin.

Bu gün sadece, İsa hakkında asla bu kadar çok konuşmadan kaç tane Christmas geçirdiğimi düşündüm, bu kadar samimi bir şekilde, böyle bir ilişki içinde, böyle bir ilişki içinde çok yakın ve çok uzak bir şekilde çünkü O Benim kim olduğumu bilirdi, bu huşu içinde, bu saygı, bu tevazu içinde olan, bunu herhangi bir müridinizde bulmak zordur, kendi oğlunuz olan bir müride bile, çok yakın ama tam bir anlayış içinde.

Bu bir olma hali geliştirilmelidir, yavaş yavaş hepimiz geliştiriyoruz biliyorum ama bunlar hız günleri ve bizler doğru yönde biraz daha hızlanmalıyız.

1:31:47

Şimdi sizin arzu ettiğiniz şekilde, dışarıda beyaz bir Christmasımız var. [Shri Mataji gülümser; gülüşmeler] Sonra da, arzu ettiğiniz üzere “Beni yıkayın ve Ben kardan daha beyaz olacağım” kutsandık, beraber yaptığımız bütün güzel şeyleri ve beraberce daha sonra yapacağımız şeyleri düşünün: işte bu şekilde, siz geçmiş ve gelecek problemini çözeceksiniz ve İsa, sizin şu anınızı genişletmek üzere bu dünyaya geldi. Yani şu anda taçlandırılmış olan İsa, bu gün, sizlerde doğmuş olan ile ilgilenilecek. O, İncilin İsa’sı değildir, O sizlerin içinde doğmuş olan, kalplerinizin İsa’sıdır, Onunla ilgilenilecektir.

İncil çok semboliktir, insanların onu anlamaları yıllar ve yıllar alacaktır, çok semboliktir ama en azından sizler onu anlayabilirsiniz ama diğer insanlar onu anlayamazlar. Yani kişi sadece kendi ruhu vasıtası ile anlamalıdır, buda bakılıp ilgilenilmesi gereken, içinizde doğmuş olan İsa’dır. Eğer devedikenleriniz varsa, Onu çok yumuşak bir kalbe koyun. O kolektif bir varlıktır, eğer sizler kolektif olarak etkilenirseniz, o zaman Oda etkilenecektir. Onunla ilgilenin.

Onlar, Merry (Mutlu) Christmas derler,  bu neşeden duyulan mutluluktur. Huzurdan neşe geliyor, neşenin ışığı, mutluluk. Bütün dünya için, bütün ulus için barış diliyorum, para için, güç için, birbirimizden farklı olduğumuza dair bütün bu yanlış fikirler için yapılan tüm mücadeleleri, tüm sahte savaşları bırakmak için anlayış diliyorum ve onların Sahaja Yoganın bayrağı altına gelip, bütün sevgi ve saygımızla davet edildikleri Tanrının krallığına girmelerini diliyorum.

Hepinize, bütün ülkelere, tüm insanlığa, ailelerinde, kalplerinde çocukları ile birlikte huzur diliyorum. Hepsi ile beraber huzur olsun, kalpleri huzuru yaysın, dilleri huzurla konuşsun, gözleri huzurdan başka bir şey görmesin.

Tüm bunlar değişmelidir, muhteşem bir değişim gerçekleşmeli, bütün evren farklı bir dönüş yapmalıdır. Tüm bu kin, nefret, çirkinlik kaybolmalı ve ölümün barışı değil, yaşamın barışı hüküm sürmelidir, bilgelikle bu gelmelidir.

Ben hepinizi bu barışın kanalları, bu barışın güzel kanalları, bu barışın görkemli kanalları, sizinle gurur duyan Annenizin yüce çocukları olmanızla kutsuyorum

Tanrı sizleri kutsasın.

Tanrıça için bir mantra vardır: “Ya Devi sarva bhuteshu, shanti rupena samstitah”.

Oh Tanrıça, oturmakta olan, tüm yaratılışı meydana getiren, barış olarak yaratılmış bütün şeyleri meydana getiren.

Bu yüzden de sizler, sizin Anneniz olan barışı aramalısınız.

Hepimiz bu mantrayı söyleyelim. Gavin sen söyle: “Ya Devi sarva bhuteshu shanti rupena samstitah, namastasai, namastasai, namastasai, namo namaha.” Sen bir kere söyle, sonra onlar üç kez tekrar etsinler. Bu bir duadır.

Sahaja Yogiler: “Yah Devi sarva bhuteshu, shanti rupena samstitah, namastase, namastase, namastase, namoh namaha.”[üç kez]
[Shri Mataji, ‘namaste’ yapıyor].

“Ye kshama rupena samstitah”, bu bir mantra çünkü barış ancak tevazu ve affetme vasıtasıyla gelebilir, “kshama”. İşte bu yüzden İsa, kshama’dır. Siz bunu İsa için söylersiniz.

Sahaja Yogiler: “Yah Devi sarva bhuteshu, kshama rupena samstitah, namastase, namastase, namastase, namoh namaha.”[ üç kez ].
[Shri Mataji, sağ Agnya parmağını bindisinin üzerine koyar]
Buna rağmen Agnyalar catch ediyor. Şimdi Agnya’yı çıkartabilir misiniz? Kendisini incinmiş hissedenler, lütfen şimdi Agnyalarınızı bırakın, Agnya için parmağınızı buraya koyar mısınız?
[Shri Mataji, kendi bindisini işaret eder].
Buraya. Bu Yahudiler için iyidir.
[Bir Yogi Agnya parmağını Shri Mataji’nin Agnyası üzerine koyar ve bir süre burada tutar].

Hmm.. Daha iyi mi? Şimdi bütün bunlar Christmas için çok fazla, en fazla Ellerimi, şunu, bunu yıkayabilirsiniz, haydi şarkı söyleyelim, puja yapabilirsiniz.

[Bunun ardından ses duyulmuyor].

Puja bitti, sadece ellerimi yıkayabilirsiniz. [SHRI MATAJI kol saatini çıkartır].
Bütün bu hediyeler ağacın yanında açılacak, ağaç bu, yaşam ağacı. O her şeyi verendir, bütün hediyeleri verendir. Bu yaşam ağacıdır, bu kundalinidir, çok sembolik görüyorsunuz. Çok sembolik. Easter yumurtası, bu ağaç, çok sembolik demek istiyorum. Ben kundalinilerinizin ağaç kadar güzel olmasını dilerim. [Yogiler gülüşürler].Tüm hediyeleri veren. Ben buna Sanskritçede “Kalpator” diyorum. Şimdi yıkamayı yapabiliriz.

Sahaja Yogi: Sadece su alayım..
Shri Mataji: Ellerle.
Sahaja Yogi: O sadece su getiriyor.
Shri Mataji: Bir havlu var mı?
[Shri Mataji, havluyu kucağına koyar].
[Puja devam eder].