Navaratri’nin Birinci günü: Masumiyet ve Bekaret

Temple of All Faiths, Hampstead (England)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Navaratri Puja, “Masumiyet ve Bekaret”. Temple of All Faiths (Tüm inançların Tapınağı), Hampstead, London (İngiltere), 17 Ekim 1982.

Bugün İngiltere’de, Bakire’ye yapılan ibadeti kutluyor olmamız harika bir şey. Bildiğiniz gibi, Sahaja Yoga’ya göre İngiltere, Shiva’nın Ruhunun bulunduğu kalptir. Ve Bakire’ye İngiltere’de saygı duyulması, Ona hürmet edilmesi ve Ona tapınılması, Bence, bu tüm Sahaja Yogiler için büyük bir onurdur. Şimdi neden bir Bakire’ye bu kadar önem verildiğini düşünmemiz gerekiyor? Bir Bakire neden bu kadar saygı görüyor? Bir Bakire’nin güçleri nelerdir? İsa olan, bu büyüklükte bir çocuğu O doğurabilir, kendi bedeninden O Shri Ganesha’yı yaratabilir, egosuz, egonun ne olduğunu bilmeyen çocuklarının masum, dinamik olan gücünü koruyabilir. Yani bu büyük güç ve kuvvet, bir çok ‘guru punyası’na [gurunun erdemlerine] sahip olan, önceki yaşamlarında pek çok iyi şey yapmış olan, Bekaretin diğer tüm güçlerden daha yüksek bir güç olduğunu her zaman anlamış olan bir insanda bulunur ve bu kişi “”Bakireliği ve İffeti tüm çabası ve özeniyle korur. Bildiğiniz gibi O, bizim bedenimizde Kundalini olarak yer alıyor, bu Onun Bakire olduğu anlamına gelir. O dokunulmamış olandır, Ruh olma arzusu kusursuz olandır, “Nirmala”. Onda kusur yoktur. Onun bekleyişi saftır. Tanrısal  olanla bir olmaktan başka bir arzusu yoktur. Diğer tüm arzular bitmiştir. Benim için bu, Batı ülkelerinde üzerinde konuşulması çok zor bir konu.

Bu utanç verici. İster erkek ister kadın, hiçbirinizin zihninde herhangi bir suçluluk duygusu geliştirmesini istemiyorum. Çünkü, bu bildiğiniz gibi, en büyük kusur olan bir şey olduğu için, daha sonraki bir aşamada bu suçluluk ters yönde çalışır. Bunun hiçbir faydası yoktur. Ancak sorunlarımızın ne olduğunu anladığımız zaman, bu konuda alçakgönüllü olmalıyız. Suçlu değil ama alçakgönüllü. Eğer bu konuda alçakgönüllü değilseniz ve Sahaja Yoga’dan elde ettiklerinizi talep etme hususunda girişken değilseniz ve neyi hak ettiğinizi, kendi punyalarınızın ne olduğunu görmeden sürekli olarak,  bunun için şikayet ediyorsanız, sizin Kundalininiz, (ortada) her kusura rağmen yükseltildi. Bunu biliyorsunuz. Sizler kutsanmışsınız. Bu yüzden şikayet etmek veya agresif olmak yerine, bunun sizin için yapılmış büyük bir ‘iyilik’ olduğunu bilmelisiniz. En büyük iyilik; sizin tamamen bağışlandığınızı, bu büyük nimetin size verildiğini siz bilmelisiniz. Ve buna ulaşmak için çok çalışmanız gerekiyor. Suçluluk hissetmek yerine, mütevazi olmalı, şükretmelisiniz. Yaptıklarımıza, tamamen kendimizle oyun oynamamıza rağmen, bugün burada hala Tanrı’nın Deva’ları olarak oturuyoruz. Charna amruta olan Somrasa, Anneyi yıkayan sudur, (Som-ras / mutluluk-suyu) bunu sadece sizin içmenize izin verilir, sadece Devaların içmesine. Siz bu kategori içinde oturuyorsunuz ve nasıl olup da, talepkar olabiliyorsunuz ki? Kendinizi alçak gönüllü kılmalısınız. Geçmişinizi görerek, hangi hataları yaptığımızı görerek. Bu konuda yanınızdayım. Suçlu hissetmeyin. Size söylediğim gibi, bu çok utanç verici ama lütfen kendinizle yüzleşmeye çalışın. Kendimizle, olduğumuz halimiz içinde yüzleşmeliyiz. Hintlilerin  avantajı, Kundalini’nin orada var olmasıdır.

Yani Hintliler ne yaparsa yapsınlar, onlar her zaman yaptıkları şeyin yanlış olduğunun farkındadırlar. Onlar için erdem, kendileri erdemli olmasalar bile, erdemdir. Kendileri öyle olmasa da, doğruluk, onlar için doğruluktur. Onlar biliyorlar, onlar her zaman “Biz bunu yanlış yapıyoruz” şeklinde bunun farkındadırlar. Onlar, “bunda yanlış olan ne var ki?” demezler, ne de açıkça yanlış olan ve bakireliğe, yüceliğe, Tanrısallığa karşı olan şeyler ileri sürerler. Şeytani şeyleri, onlar asla bu şeyin Tanrı olduğunu ilan etmezler. Onlar ikiyüzlüler, bu tamam; ama onlar her zaman için bu şeylerin yanlış olduğunun farkındadırlar. Tüm toplum böyledir çünkü Kundalini orada durur. Masumiyetimizi ve bekaretimizi kaybettiğimizde, başımıza gelen ilk şey ego merkezli olmamız ve “bunda yanlış olan ne ki?” diye düşünmeye başlamamızdır. Sizin Shakti’niz Kundalininizdir ve O Bekarettir. O sizin gücünüzdür. O sizin  kuvvetinizdir. Masumiyetiniz sizin gücünüzdür, onu kaybettiğiniz gün, bu bizim ilk günahı işlediğimiz gündür. Bu yüzden bu konuda çok mütevazi olmamız ve bir şeyler başarmamız önemlidir. Neyi? Krallıklar sahibi olmak ve bir tür lüks yaşam değil, bu kutsal Shiva ülkesinde bir koltuktur. Şiva bağışlayıcıdır. O herkesi affeder.

Rakshasalar bile affedilebilirler ama onlara Aydınlanma verilebilir mi? Pishachalar (Et yiyen şeytani varlıklar) bile affedilebilir ama onlara Aydınlanma verilebilir mi? Affetmek farklı bir noktadır. Bunun bir yönü bağışlamadır, bu sayede onlar orada biraz daha uzun süre bir kalabilirler, Shiva’nın bağışlaması nedeniyle daha uzun yaşayabilirler. Ne olmuş yani? Ama ne kadar sefil bir hayat bu! Ve masum olmayan insanlar, asla neşe veren olamazlar. Kendileri perişan yaratıklardır ve herkesi perişan ederler. Kibir, çocuksu bir nitelik değildir. Biz çocuklar gibi olmalıyız. Ve siz yokken bile, size Aydınlanma verildi ama şimdi siz Deva’larla oturuyorsunuz, onlardan bile daha yüksek. Peki, o zaman bizim süsümüz nedir? Bu bu alçakgönüllülüktür. Bu sadeliktir. Zeki olmak, kibir, başkalarını küçük görmek, gösteriş yapmak değil, bu tam bir teslimiyet, tüm bencil niteliklerinizi teslim etmektir. Bekaretin  içinizde yeniden doğmasına izin verin. Bugünden itibaren hepiniz, bu gün bizim için bir yılbaşı günü – hepimizin korkunç huylarımızı, baskıcı tabiatımızı, iddialı davranışlarımızı, ego odaklı kırıcılığımızı, hükmediciliğimizi teslim edeceğimize dair yemin etmemiz gerekiyor. Bunun ne faydası var, bilemiyorum. Siz bunu teslim etmedikçe, bekaret Lordu olan Shri Ganesha, Agnya Çakranızı taçlandıramayacaktır. Şimdiye kadar her ne yaptıysak, bu bize şunu vermelidir: Eğer geçmişimiz, birbirimize karşı, tüm Sahaja Yogilere karşı ne kadar alçakgönüllü olmamız gerektiği, ne kadar kibar olmamız gerektiği, ne kadar sevgi dolu, ne kadar evrensel olmamız gerektiği fikrini bize verebilseydi. Bakire evrensel olmayan fikirleri kabul edemez, O edemez! Bu bir Bakire’nin işaretidir çünkü O, doğası gereği evrenseldir.

Tüm fanatizm, tüm ırkçılık, kastçılık, erkeği erkekten, kadını kadından, ulusu ulustan yapay olarak ayıran tüm bu şeyler, masum olduğunuz anda sona erecektir ama beyniniz yıkanarak bu hale gelemezsiniz, böyle olamazsınız. Kundalininşn Uyanışı ile, elbette bunu yapabilirsiniz ama bunu sürdürmek için, ilerlemenizin dışa dönük değil, içe dönük olması gerekir, köklerinizi aramalısınız. O, “moola”dır. O sizin varlığınızın kökleridir. O, sizin tüm köklerinizi tezahür ettirir. Bu yüzden dikkatiniz sürgünlerinizde değil, köklerinize yönelik olmalıdır, siz bu şey oldunuz. Kendinizle yüzleşin ve şimdi, köklerinizi geliştirin.Bütün Batı toplumu köksüzdür, biz bunu görebiliriz. Köklerimizi kaybettik; Batılılar olarak bunu kabul edelim, bugün Ben sizinle birlikteyim. Köklerimizi bulmalıyız. Görüyorsunuz, kökleri olmayan bir ağaçta kurur, gölge vermez, sonrasında kuru, korkunç, ölen bir ağaç olur. Öldüğü zaman birinin üzerine düşer. O şey, dikenler büyütür, kurumuş olan her şey dikenler büyütür. Bu sadece dikenlerin büyüyebildiği bir çöl gibidir. Bütün toplum birbirinden nefret edecek kadar aptallaştığında, materyalist olduğunda, o zaman orada güller büyümeyecektir, orada nilüferler büyümeyecektir, sizlerse bu ülkenin nilüferlerisiniz. Çamur içinde doğdunuz, tamam ama şimdi kendinize geri dönün. Siz güzeldiniz. Sizler nilüferler gibisiniz, bu çamurun içine düştünüz, gerçek yaradılışınızla içinden çıktığınız çamur oldunuz. Sonrasında siz, şimdi nilüfer oldunuz, ama koku yok. Lotus, kokusu olmadan anlaşılamaz. Lotus’un bir kokusu olmalıdır. Bu çamurun pisliğinin üstesinden gelecek bir koku.

Sizler, Hintlilerin büyüyebileceğinden çok daha fazla büyümelisiniz. Tam tersine, Ben insanların kibrine hayret ediyorum. Onlar, bundan şikayet etmeye, şundan şikayet etmeye, başka bir şeyden şikayet etmeye başlarlar. Kendileri hakkında ne düşünüyorlar? Siz kimsiniz ki? Çünkü kökler gelişmemiş. Köklerinizi geliştirdikten sonra, davranışlarınıza hemen bir alçakgönüllülük gelmeye başlayacaktır. Kalpten değil, yapay bir alçakgönüllülük var. Sadece siz bakire olduğunuz zaman bu meydana gelecek ve siz masum olacaksınız. Masumiyet sadece ahlak anlamına gelmez, sadece bu anlama gelmez. Pek çok insan, eğer siz ahlaklı bir insansanız – Hayır. Bu aynı zamanda materyalist olmayan bir tutum anlamına gelir. İnsanlar için bir halı, kendi çocuklarından daha önemlidir. Sabahtan akşama kadar, burada kalıcı olarak bırakılacak birkaç saçma şeyi kurtarmak için, başkalarına kırıcı şeyler söyleyeceklerdir. Materyalizm vurmaktır, bu size vurandır, masumiyetinizdir. Eğer materyalizm bir şeyleri başkalarına mutluluk verecek bir hale getirmekse, eğer başkalarına nektar taşıyan bir kap olarak sunmaksa, materyalizm sevginin nektarını size veren bir kapsa, o zaman sorun değil ama siz kalkıp bardağı yemiyorsunuz, değil mi? Bana göre materyalizm sanki, nektarı değilde, gidip onun yerine bardağı yiyen insanlar gibi geliyor! Fincan mı daha önemli, yoksa nektar mı?

Altın bir kap olduğunu ve onun içine bir zehir konduğunu varsayalım, zehir altın bir kabın içinde olduğu için, zehiri içecek misiniz? İçerseniz, elbette ki, altının için Benim için daha fazla değeri olacak. O şey altın olduğu için, altın bir kapta bulunan zehiri bilerek içen var mı? Sağduyu yok! Hiç bir şekilde sağduyu yok! Maddi şeylerin size mutluluk veremeyeceği, ekonomi biliminin temel faktörüdür. Kendi hayatımda gördüm ki, maddi olan herhangi bir şey, siz onu bir başkasına verebildiğiniz zaman, en büyük mutluluğu size bu verir. Ben bunu hep böyle gördüm. Ben almaktan çok vermekten zevk alıyorum. Yani bazen bir şeyler vermeye çalışıyorsunuz ve bundan ne kadar mutlu olduğunuzu görüyorsunuz. Elbette bu, siz bu şeyden kurtulmak istediğiniz için yapılmamalıdır! Aslında belki de, sadece bunun içinde yapılır bu çünkü sahip olduğunuz her şey, bir şekilde baş ağrısıdır – en süptil şekliyle bile. Herhangi bir şeye sahip olmak, ele geçirilmek gibidir. Bu köleliktir. Bu sizin büyüme özgürlüğünüzü engeller ama bunlar el ele gidiyor. Bilirsiniz, insanlar Bana soruyorlar, “Bu kadar zengin olan bu insanlar nasıl oluyor da bu kadar cimriler? Onlar neden bu kadar cimriler?” İnsanlar anlayamazlar, bilirsiniz. P için, eğer bu şey daha değerliyse, bütün İngiltere alevler içinde kalacaktır, görüyorsunuz. Her zaman duyduğunuz şeyler, hiçbir şey olmayan şeyler – bu şeyde bu kadar çok bir artış yüzdesi meydana geldi ve bunun için onlar greve gidiyorlar gibi. Anlayamıyorum, tüm bunların hesabını siz nasıl tutuyorsunuz? Biri Bana, orada burada şekerin fiyatı nedir diye sorsa, bunu bilemem ama sadece bu yerin diğer yerden daha ucuz olduğunu bilirdim.

Çünkü Ben masumum. Her zaman her şeyi kesinlikle en ucuza alacağım, bunu gördüm. Ben her zaman her şeyi en ucuza alırım çünkü çok masumum. Masumiyetim Beni, o şeyin en ucuz olduğu yerlere götürüyor ve Ben maksimum neşeyi alıyorum çünkü onu verebiliyorum. Nasıl vereceğimi biliyorum. Ben, işte böyle derdim, Ruhunuzun gerçek gücü olan bekaret yüzünden, sevincinizi de kaybettiniz. Siz neşe katillerisiniz, sabahtan akşama kadar birbirinizin neşesini öldürüyorsunuz – ağzınızdaki bu dil ile kırıcı / sert şeyler söyleyerek, biliyorsunuz. Ellerimi önünde kavuşturuyordum çünkü bunun sizi biraz üzeceğini biliyordum, o yüzden ellerimi burada tutuyordum ki, zihniniz çokda fazla rahatsız olmasın. Avuçlarımda, görüyorsunuz, çok dikkatli bir şekilde, kalbinizi orada tutmak için catch ediyordum, bu sayede siz kendinizi incinmiş hissetmeyesiniz. Çünkü bu sert / kırıcı değildi, ama sert olan şey gerçekti. Ama yine de, incinmesin diye Avuçlarımda onu dikkatlice tutuyordum. Yani birini incitmek için, sadece dilinizi serbest bırakın ve birini incitin, kişi kendi içinde ne kadar fazla nefret dalgası yarattığını anlamıyor. İnsanları sevmem için yirmi dört saat Bana yetmez. Şimdilerde altmış yaşıma geleceğim, bu altmış yılın hakkını verdiğimi düşünmüyorum çünkü Ben insanları istediğim kadar sevemedim. Akış o kadar büyük ki Ben, Bedenim bu akışla acı çekiyor ve bazen “Neden bu kadar sevgiyi içimde taşıyayım?” diye Kendime lanet ediyorum ve ayrıca puja ile biraz da heyecan. Bana ne olduğunu biliyorsunuz, tüylerim ürperiyor. Bazen Beni puja için davet ediyorsunuz, şimdi ne olacak? diyorum.

Bazen, sonrasında birileri şöyle bir soru sorabilir, “Anne, biz Sizin vibrasyonlarınızı emmedik mi?” Bu apaçık ortada ama bunu Size söylemek istemiyorum. Çünkü eğer bunu söylersem, Vishuddhiniz catch edecek, ama yine siz daha az vibrasyon emeceksiniz. Benim yapmam gereken şey, çok hassas bir iş. Siz zaten yaralı insanlarsınız, çünkü kendi kendinizi yaraladınız. Bu zararı size, bir başka kişi vermedi, güzelce siz kendinizi yaraladınız, çok güzelce. Mümkün olan her şekilde kendi kendinize zarar vermeye çalıştınız. Şimdi incinme nedeniyle, suçluluk duygusu sizin içinizde bina edilmiştir ve siz başkalarını incitiyorsunuz. Bu kadar basit. Yani kendi kendinize zarar vermeyin, kendinize zarar vermenize gerek yok ama unutmayın ki bizim kimseye sert davranmakla da bir işimiz yok. Tatlı insanlar olmalıyız. Kibar insanlar olmalıyız. Kırıcı oluşunuza dair açıklamalar yapmak için öne çıkan psikologlar da var, onlar “Sizin irade gücünüz güçlü olmalı. Eğer siz başkalarıyla böyle konuşmazsanız, başkaları sizden yararlanır”, derler. Batılı insanlardan kim yararlanabilir ki? Bu çok saçma, kesinlikle saçma! Dünyanın her yerinde haksızlık yapanlar, onlar çıkıp böyle bir şey desinler, bu çok saçma, nasıl böyle bir açıklama yaparlar ki, bunu anlayamıyorum! Ama artık bunun zamanı geldi. İyi davranışlarınızla Tanrı’nın fikrini değiştirecek olan sizlersiniz. Gazap dolu  Tanrı, O’nu siz hoşnut edeceksiniz. Tanrı’nın merhametini emen o bölgeyi, siz temsil edeceksiniz.

Onun merhametini isteyin! Bunu hak ediyor musun? Eğer siz bunu hak etmiyorsanız, batı dünyasında bunu kim hak edecek – Bana siz söyleyin – bugün? Sizler bunun için seçilmiş olanlarsınız, bunun için özel olarak hazırlandınız, bir alan yaratmak için, bu sayede  Şefkat’in Deity’si, diğer geri kalanlar için uyandırılsın. Sahaja Yoga’nın yayılması sırasında gördüğünüz kibir, ne oldu: bizim bir programımız vardı, deyin ki, bin kişinin olduğu. Bir sonraki follow up programında ise, gelen sadece üç kişi vardı. Bu tipiktir. Değerli zamanımın çoğunu bu ülkede ve Batı’da geçirdim. Buna rağmen, bu kibir bazen Beni şaşırtıyor. Kendi aralarındaki kibir, hatta bazen Bana karşı da, o kadar kibirli oluyorlar ki, kimsenin Bana karşı bu kadar kibirli olacağını düşünemiyorum. Benimle konuşmaları, Bana karşı davranışları, onların nasıl böyle olabildiklerini anlayamıyorum. Bu her halükarda, her yerde, her zaman olabilir, özellikle de kadınlarda. Hayret ettim, Belçika’ya gittim ve Belçikalı ev kadınlarının Hintlilerden bile daha kötü olduklarını gördüm… İngiliz ev kadınlarından daha kötüler. Ah! Korkunç, korkunç kadınlar! Ah! Bu sadece dehşet verici! Kesinlikle. Onlarla nasıl başa çıkacağınızı bilemiyorsunuz, bu korkunç! Bütün ev halkının kontrolünü ellerine alıyorlar, bunu nasıl yapıyorlar bilmiyorum. Sadece, bunu nasıl yaptıklarını bilmiyorum. Yok … (kayıtta kesinti). Çok ego odaklı, şaşırdım! Ama Amerika’ya giderseniz, Amerikalı kadınlar “baba” dır, onlar Amazonlardır! Tüyler ürpertici! Siz bunu sadece anlayamazsınız, sevgi yok, şefkat yok, hiçbir şey yok. Gösteriş yapmak, sürekli maddi şeylerden bahsetmek, kesinlikle kuru sırıklar, size söylüyorum. Ve onlar Aydınlanma almak istiyorlar ve harika olmak istiyorlar, şu ve bu. Bilemiyorum. Onlar nedir? Bugün özellikle bekaret günüdür.

Özellikle, bu ülkenin kadınlarından çok büyük umutlarım var. Burada erkekler hiç konuşmuyorlar, biliyorsunuz, Belçika’daki örnek en kötüsüydü, hiç bir erkek  tek bir kelime etmezdi. Konuşamıyorlar, zavallı şeyler sadece ağızlarını kapatıyorlar. Konuşmuyorlar, boğuluyorlar, tamamen kadınlar tarafından boğuluyorlar, inanın Bana. Bu berbat! Erkeklerin konuşamadığı, kadınların konuştuğu bu ülkeye ne olacak? Korkunç, bununla yüzleşelim. Orada kadınlar neyi başardılar ki? En azından Hindistan’da, Başbakanımız bir kadın. Onlar ne? Hiçbir işe yaramazlar, işe yaramaz onlar, sadece evde bulaşık yıkamak ve gösteriş yapmak. Sadece anlamıyorum. Onlar ne gibi fedakarlıklar yapabilirler ki? Kadın, yaptığı fedakarlıklarla tanınır. Bu bir meydan okumadır, size şunu söylüyorum, Aydınlanmış Ruh olan tüm kadınlar için,  kendinizi alçak gönüllü kılmanız bir meydan okumadır. Siz alçakgönüllü olmadıkça, kaliteniz gelişemez. Her şeyi iddia edersiniz, ne için? Siz bu kadar kibirli ve boğucu bir tipken, Bakire’ye ibadet etmeniz imkansızdır. Bakire, sade bir kadındır. O son derece sadedir. O sizin planlarınızın ne olduğunu ve neyin bu kadar önemli olduğunu anlamaz, her şeyi. Onun önemi kendi bekaretidir, bildiği şey budur ve O, kimsenin buna dokunmasına izin vermez. Bu O’nun malıdır, bu O’nun malı, bu O’nun büyüklüğüdür. Ve O alçakgönüllüdür çünkü kimseden korkmaz. Saldırgan değildir ama kimsenin de saldırgan olmasına izin vermez; kimse gerçek bir Bakire’ye saldırmaya cesaret edemez. Sahaja Yoga’da artık yeni bir sayfa açıldı. Hepinizi bu konuda uyarmak zorundayım. Sahaja Yoga’da çok fazla özgür olmayın. Kendinizden başka hiç kimseye karşı iyiliksever olmaya mecbur değilsiniz, dikkatli olun.

Uyarılarımı her zaman ciddiye alın. Hepiniz şimdi çok iyi şekilde yükselmelisiniz.  Sadece pujamı yapmanızın size bir faydası olmayacaktır, size bu kadarını söyleyebilirim. Şimdi kendinize ibadet etseniz iyi olur. İçinizdeki tüm Deitylere ibadet etmelisiniz. Onları temizleyin. İlk olarak, alçakgönüllülüğün, masumiyetin, sadeliğin Tanrısı ve Tanrıçasına, buna ibadet edin. Buna ibadet etmediğiniz sürece, daha ileri gidemezsiniz, korunmayacaksınız. Tekrar  söylüyorum, yeni bir sayfa çevrildi. Sahaja Yoga ile, özgürlükleri kabul etmeyin. Bütün nimetler size bahşedilmiştir. Gün ışığını gördünüz ama geceye de hazırlıklı olun. Kimse özgürlük kullanmaya çalışmamalıdır. Kendinizi geliştirmeye çalışın. Artık şikayet etmek yok. Eğer siz böyle bir Ashram’da yaşayamıyorsanız, oradan çıksanız iyi olur. Orası rahat etmeniz için değildir. Kimsenin size ihtiyacı yok. Bana inanın. Hiç kimsenin size ihtiyacı yok, sizin kendi özünüze ihtiyacınız var. Eğer arayış içinde olan birisiyseniz, eğer köklerinizi bulmak istiyorsanız, her şey sizin için mümkün ama alçakgönüllü olmalısınız, köklere inmelisiniz, kibirle değil. Neden ilerlemediğimizi anlamak zorundayız.

Aslında kibir, özgüveni olmayan insanlarda olur. Benliği tezahür etmeyen insanların, özgüvenleri sarsılır. Benliğinizin tezahür etmesine izin verin. Benlik tezahür etmediğinde, her türlü sorunla karşılaşırsınız ve sonra da şikayet edersiniz. Aslında sorun sizin içinizde. Şikayet etmesi gereken Tanrı’dır. Bunu düşünün. Bu kainatı yaratan, hepinizi böyle bir sevgi ve şefkatle yaratan, güneşin altındaki her şeyi size veren, aynı zamanda size aydınlanma veren, size ışık veren; mümkün olan her şeyi veren ve siz O’ndan şikayetçi misiniz? Bunu yapmamalısınız. Kendi kendinizden şikayet edin, “Ben iyi değilim, iyi olmalıyım.” Bundan dolayı şikayet edin, kendinizle yüzleşin. Çocuklar gibi, onlar aynaya baktıklarında “Bu başka biri” derler ama biz inanıyoruz. Kendilerini asla gördükleri imajlarıyla özdeşleştirmezler. Onlar kendilerini ‘gerçekte oldukları’ imajlarıyla tanımlanırlar. Yapay imgeler yaratmazlar ya da kendilerini ego odaklı hissettiren imgeler barındırmazlar. Onlar, gerçeği olduğu gibi yaşarlar. Bizler böyle yaratıldık. Bir kamera görüyorsunuz, belki de eğer başka bir renkteki ışık altında fotoğraf çekiliyorsa, fotoğraf farklı olabilir. Diyelim ki Ben kırmızı bir şey giyiyorum ve farzedelim ki siz oraya mavi bir ışık koydunuz, bu şey size yeşil görünmeye başlayabilir ama insan gözü, hep aynı şeyi görecektir. Gerçek olmayan bir şeyi görmeyecektir. Kamera tüm bunları yapabilir. Kamera birinin kafasını alıp oraya başka birinin kafasını koyabilir.

Tüm bu hileler kamerayla mümkündür ama insan gözüyle bu mümkün değildir. Ne görürsenüz, bu o olur. Tabii ki, [eğer] sarhoşsanız, o zaman [bu] farklıdır. Yani, ben ….. değilim. Ben normal koşullardan bahsediyorum, anlıyorsunuz. Normal şartlarda, siz tam olarak ne olduğunu görürsünüz ama eğer ego odaklıysanız, var olanı asla kendiniz göremeyeceksiniz. Bir çeşit kibirlilik hali göreceksiniz, bilirsiniz, kendinizin Tanrının Cennetlerinin  Göklerinin Kralı olduğunu düşüneceksiniz. Böyle görebilirsiniz, eğer isterseniz; bu hayal gücüdür. Eğer hayal gücünüzü bu şekilde kullanırsanız, kendinizi sahte olan, kesinlikle sahte olan herhangi bir şey olarak görebilirsiniz! Siz kendi özünüzsünüz ve siz kendinizi Benliğiniz, Ruhunuz olarak görmek zorundasınız. Ve Ruh evrensel varlıktır, masumiyettir, içinizdeki Bakiredir. Ona saygı gösterin, sizin Bakire olan parçanıza saygı gösterin – hala o var – çünkü o orada olmasaydı, Ben size asla Aydınlanma veremezdim. Her saldırıya rağmen, o orada vardı, o noktada bundan emin olun. Eğer o olmasaydı, Aydınlanmanızı alamazdınız. Bir çoğu çok gururludur, “Ah! Ben hiçbir şey hissetmiyorum Anne, biliyorsunuz, bu bir şey değil.” O zaman utanılacak daha fazla şey var! Ya da en azından siz bir şeyleri kaçırdığını hissediyorsunuz, değil mi? En azından, eğer bir şeyler yolunda gitmiyorsa, eksik olduğunuzu hissetmelisiniz ve siz iyi olmalısınız. En azından siz şöyle düşünün, “ben iyi olmalıyım, ben iyi değilim”, diye ama aksine onlar, “Hayır, hayır, ben hissetmedim. Oh, ne bu, ben hissetmedim, ben hissetmeliyim.” Yani bilgelik. Bilgelik, bunun masumiyet olan kısımdır.

Bu tam bir bilgeliktir. Bunu siz köylüler veya çok sade olan insanlar arasında görürsünüz. Onlar hiçbir şekilde kurnaz değildirler. Siz onları kandırmaya çalışır ve şaşırırsınız, sonunda “kendinizi sebepsiz şekilde aptal ve hep aptal kalan bir halde” bulursunuz. Bunu, aslında Toprak Ana ile yaşayan, çok sade, kırsaldan insanlar üzerinde deneyin. Bütün o sözde aydınlar, bu kadar basit bir olan adamı böyle kandırmaya çalışırlarsa, yarım saat sonra, bu köylü, eğitimli ve çok doktoralı falan tarzda olan bu kişinin, ” dünya üzerinde doğmuş olan gelmiş geçmiş en büyük aptal” olduğunu anlayacaktır. Sanskritçe’de çok yaygın olan bir söz vardır: “Vidya vinaye na shobhate.” Bu Vidya’dır, bilgi dahi süslenmiştir. Shobhate, onun süslemelerini alırsınız veya… Shobha nedir?

Sahaja Yogi: Görkem.

Shri Mataji: Güzelleştirilmiş.

Sahaja Yogi: Güzellik. Evet.

Shri Mataji: … bu sadece alçakgönüllülük ile güzelleştirilir. Eğitimli bir insan varsa, bu kişi mütevazi bir insan olmalıdır. Eğer bu alçakgönüllü bir kişi  değilse, o kişi hiçbir şekilde eğitim görmemiş demektir. Size kör olan bir azizin meditasyon yapması hakkında bir hikaye anlattım mı, bilemiyorum. Ve oraya bir kral geldi ve ona, “Etrafta insanlar gördün mü?” diye sordu. Oda, “Evet kral, kralım. Siz oturun. Hizmetkarınızın geldiğini gördüm, sonra da bakanınız geldi, sonra da başbakan geldi, sonra da,şimdi siz geldiniz” dedi. “Sen körsün, bunu nereden bildin? Meditasyonunla mı?” dedi. O da “Hayır. Sağduyu” dedi.

Kral, “sağduyu nedir?” dedi. Aziz dedi ki, “İlk olarak, uşak geldi” dedi. Bana, “Ne, sen üç kağıtçı birisin, burada oturarak zamanını boşa mı harcıyorsun?” dedi.  Bana iki üç incitici şey söyledi, kötü bir lisan kullandı ve bana “Burada kimseyi gördün mü?” dedi. Ben de bunun üzerine ona, “hayır” dedim, sonra bakan geldi. O beni taciz etmedi, sadece soru sordu. Sonra da Başbakan geldi. Bana “Efendim” dedi. Siz İngiltereden geliyor olmalısınız dedi ve bana “Teşekkür ederim” diyebilirdi belki de, sonra kral geldi.” Ve o (aziz) dedi ki, “Siz ise son derece alçakgönüllüydünüz. Önce ayaklarıma dokundunuz, Toprak Ana’nın üzerine oturdunuz, “Ne istiyorsunuz?” diye sormamı beklediniz. Ve çok alçakgönüllü bir şekilde, “eğer çevrenizdeki insanlardan bir şey duyduysanız” dediniz – çünkü ben körüm, bu yüzden beni incitecek bir şey söylemediniz, ben size bir söyleyebilir miydim, bu kadar mütevazi bir şekilde sordunuz ama bana bunu sormadan önce, Guru’nun en az yüz sekiz ismini andınız. Bu yüzden biliyorum ki siz eğitimlisiniz, en alçak gönüllü olansınız ve bu yüzden de, siz kral olmalısınız.” Aksi takdirde, bizim o günlerde asla en azından gişe oyuncuları gibi olan krallarımız veya başbakanlarımız olmadı. Halk bile çok masumdu ve onların böyle saçmalıkları kabul etmeyeceklerini, anlıyorsunuz. Demek ki fark buydu. Bu hikayeden, Vidya’yı, Sahaja Yoga tekniğini ne kadar çok öğrenirsek, o kadar fazla alçakgönüllü olmamız gerektiğini çıkarmalıyız. Bu bizim dekorasyonumuzdur, süsümüzdür, bu bizim sertifikamızdır, yani her insanın girişine giden yol budur, yani bizler diğer arayanlara çok daha yakın olacağız. Nirmala Vidya’nın anahtarı, sizin nasıl mütevazi olduğunuzdur.

Alçakgönüllülük içinde siz, “Bu benim banyom” veya “Bu benim meyvem” veya “Bu benim yemeğim” veya “Bu benim masam” ve “Bu benim bardağım” bile demeyeceksinizdir. Masumiyet size orada olan her şeyin tadını çıkarma gücünü verir. Yani, Benim için, Ben bhoot’lar ile beraber yemek zorundayım ve bazende bhootları yemek zorundayım. Bu sadece onlarla birlikte yemek yemek değil, Ben onları yerim de – en kötü kısmı budur. Bu nedenle, içinde bhoot olan insanların olup olmamasına da aldırmayın. Eğer onlar kibirliyseler, onlara bandhanlar vermeye çalışın, tüm bu yöntemlerle onları kontrol etmeye çalışın ama onlarla tartışarak, onları yönetebileceğinizi düşünüyorsanız, bu imkansızdır. Bu yüzden Nirmala Vidya’yı deneyin ve bu, vibrasyonların miyelin (sinir iplikçiklerini saran beyaz, yumuşak ve yağlı madde) kılıfı olan alçakgönüllülüktür. Her sinirin onu kaplayan bir miyelin kılıfının olması gibi, aynı şekilde tevazu da bunun miyelin kılıfıdır. Eğer mütevazı olursanız, savaşı kazanırsınız, eğer değilseniz kaybederiz. O zaman her şey sizin için bir şaka olacaktır, mutlak bir şaka. Eğer alçakgönüllü iseniz, aptalları, bhootları ve tüm bu kibirlileri, bu dramanın palyaçoları olarak görebilirsiniz. Benliğiniz içinde ve Benimleyken alçakgönüllü olmaya çalışın. Benimle böyle olmanız çok önemlidir. Bunun, İsa’nın size getirdiği koşullardan biri olduğunu anlamalısınız, bu yüzden dikkatli olun. Benimle uğraşırken, Bana karşı herhangi bir şekilde kaba olmanızı istemiyorum çünkü Ben orada bunu halledemem. Bana karşı alçakgönüllü olduğunuz sürece, her şey Benim sorumluluğumdadır ama eğer Bana, bir başkasına ve bir çoğuna karşı kaba davrandığınız anda, binlercesi sorumluluğu üstlenir ve sonrasında, bunun için siz Beni suçlamayın, çünkü sizler Benim koruyucularımsınız, Benim korumam altındasınız. Diyelim ki, siz çatınızda delikler açmaya çalışıyorsunuz ve sonra da yağmurun geldiğini söylüyorsunuz.

Bunun için ne yapabilirsiniz? Demek istediğim şu, delik… siz zaten çatınızda delikler açmışsınız. Sizi koruyacak olan çatı üzerinde, delikler açtınız, şimdi ise içeriye yağmur girmek zorunda. O zaman, eğer çatının sizi yağmurdan korumasını istiyorsanız, o zaman sizin zeka yoksunu olduğunuzu söylemeliyim. İşte olan şey budur. Yani bu da başka bir uyarıdır. Bu çok utanç verici, ama bugün yine utanç günü. Bakire her zaman utanç verici şartlar altında olduğu için, O utangaç bir kişiliktir. Utangaç olmalıdır, görüyorsunuz. O söylemek istemediği şeyleri söylemekten dolayı utanır. Tabii bu çok tatlı bir şey, orada bile, O utanıyor, kırıcı bir şeyi söylemek, korkunç bir şeydir. O halde kendi içimizdeki bekaretimize ibadet edelim. Bakireliğimizin o parlak pırlantasını alçakgönüllülüğümüze yerleştirmek için, biz o noktaya kadar yükselelim. Başkalarına karşı kızgın olabilirsiniz, Sahaja Yogilere karşı değil, Bana değil.

Kesinlikle gerekli olduğunda, başkalarıyla bile olmamalı ama eğer kendi aranızda kavga eder ve sonra da kalkıp insanlara Sahaja Yoga’yı anlatırsanız, kimse size inanmayacaktır. İşte bu yüzden bugün, Bakire Gauri’nin Shiva’ya ibadet etmek üzere oturduğu gündür. O, bir Shiva Linga yaptı ve orada oturuyordu ve üzerine Sindur’unu (Zerdeçal esaslı, evli kadınların saç çizgisine sürdüğü sarı/turuncu toz)koyuyordu, “Seninle birlik olmamın işareti olan bu şeye bak. Ben buna bakmayı Sana bırakıyorum, Shiva’ya bırakıyorum. Bununla sen ilgilen. Sana teslim oluyorum.” Bunun için, İşte bu şekilde Gauri, sizin Kundalininiz, bu şekilde Ruh’a teslim olur. “Şimdi bu bağlantıyla siz ilgilenin. Ben geri kalan her şeyi unutuyorum. Ben bunu ellerinize bırakıyorum. Beni yükseltin. Beni  kaldırın. Beni yükseltin. Daha önce ben olan her şeyi unutuyorum. Ben her şeyi bıraktım. Başka bir arzu yok ama sadece beni daha yükseğe ve daha da yükseğe kaldırın. Beni kendiniz yapın. Gerisi önemli değil. Bu arzuların diğer tüm tezahürleri bitti. Şimdi, kesinlikle  ben Size, Ruhuma teslim oldum. Beni daha da yükseğe kaldırın. Ruh olmayan her şeyden yükseğe. Beni tam bir Ruh yapın, tam bir Ruh.” Orada olan her şeyi unutun. O yükselme, o yükseliş, hızlı, hızlı bir yolculuk, çok hızlı bir yükseliş olur. Eğer bunu, yani ruh olmayan her şeyi bırakmayı, sadece şu anda ve her an, siz her şeyden vazgeçmeye çalışırsanız, bunu yapabilirsiniz.  Ruh’a aykırı olan her şeyden vazgeçmek zorundasınız. Ve işte saf arzu budur, Kundalini budur, O Bakire’dir. Kesinlikle bu Ruh’la bir olmaktır. Geri kalan her şeyin bir anlamı, değeri yoktur. Bu yükselişin, sizin konumunuz ne olursa olsun, siz kiminle evli olursanız olun, nerede çalışırsanız çalışın, durumunuz ne olursa olsun, ülkeniz ne olursa olsun, siz Ruh’sunuz.  Eğer siz yükseklere yükselmişseniz, tüm çirkinliklerin akıp gittiği Tanrı’nın güzel krallığında yaşayacaksınız. Nilüfer açtığı sırada olduğu gibi, tüm çamur onun üzerinden tamamen akar gider. Aynı şekilde, Benim çocuklarım de Sadashiva’nın güzel kokulu, güzel sunuları olsunlar.

Tanrı sizleri korusun.

Tamam, [Hintçe]

Kartikeya orada oturuyor.

Sahaja Yogi: Bu, Shri Vishnu’nun isimleri.

Shri Mataji: Bence hepiniz bunun kopyalarını almalısınız ve burada ne yaptığımızı bilmelisiniz. Görüyorsunuz, eğer anlamadıysanız, bu uygun değil. Elbette Sanskrit dili daha yakın, daha iyi mantralar veriyor ama İngilizce söyleseniz bile biliyordum çünkü artık İngilizceyi de anlıyorum. Ama ne dediğini anlayabilseydiniz, o zaman çok daha iyi olurdu.

Sahaja Yogi: Bunu yazdırdık.

Shri Mataji: Ah! İyi! Tanrı seni korusun.

Ah, Bu iyi. Şimdi bunu takip etmeye çalışın.

[Hintçe]

“Vishnu nama” [Vishnu’nun isimleri]. Vişnu nama, bu ne için? Vishnu nama, neden bunu söylüyoruz? Bunu biliyorsunuz? Biz, Vishnu nama diyoruz çünkü size arayışı veren O’dur. Size evrimi veren O’dur. Size dharmanızı veren O’dur. Her şeye rızık veren, herkese nitelik veren O’dur. On Emir’in tümü ondan gelir. Bu bizim için çok önemli olduğu için Tanrı’nın tapınmamız gereken ilk yönüdür. İnsan için en büyük şey, rızkını gözetmek, kendine, dine denge vermektir.

Yani bunun ilk kısmını görmek çok önemlidir, onun yirmi bir ismini okursanız çünkü bu yirmi bir isim size O’nun hakkında tasvirler verir. Ve her isim onun güçlerinden birisidir. Ve gördüğünüz gibi bu çok semboliktir, sembol sadece vibrasyon dalgasını yaratandır. Yani semboller orada, bu çok semboliktir. Bunu sorgulamamak lazım çünkü artık bu keşfedildi ve çözüldü ve herkes biliyor ki bu böyle yürüyor.

Pekala, şimdi alalım.

[Sahaja Yogiler mantra söylüyor]

Shri Mataji: Aim, Rim, Klim.

Aim, Bakire’dir, Aim Mahakali’dir.

[Puja devam ediyor.]

[Ses kaydında yok]

Soru: Gerçek, duyu algısının ötesinde midir?

Shri Mataji: Kesinlikle öyle. Çünkü eğer duyularımızla algıladıklarımız neyse, duyularımızla algıladıklarımız gerçekse, artık aramamıza gerek yoktur! Duyularımızla algıladığımız her şey çok açık olan şeydir, sübtil değil. Kaba olanın ‘arkasında’ olanı algılayamıyoruz. Örneğin bir atom nasıl yapılır diyemeyiz. Amipin nasıl insana dönüştüğünü söyleyemeyiz. Duyu algımız aracılığıyla bir maymunu insana dönüştüremeyiz – Yapabilir miyiz? Duyuları algılayışımız aracılığıyla, kaba olanın ardındaki süptil şeyi yapamayız. Yani duyularımızla algılayamayız. Ama bir kez algıladıktan sonra, duyularınız aracılığıyla hissedebilirsiniz. Bu ikinci noktadır.

“Navaratri’nin 1. Günü: Masumiyet ve Bekaret” üzerine 1 düşünce

[email protected] da diyor ki:

2020/09/09 12:36

“Chana amruta” [ambrosia’nın tatmini] olan “sauprajastva” [iyi yavrulara sahip olmak], Anneyi yıkayan sudur, bunu sadece sizin içebilirsiniz, sadece Devalar. O kategoride oturuyorsun ve nasıl talepkar olabiliyorsunuz?

olarak değiştirilmelidir

“Charna amruta” [Lotus ayakları ambrosia] olan “Somarasa” [tanrıların içeceği], Anneyi yıkayan sudur, sadece sizin içebilirsiniz, sadece Devalar. O kategoride oturuyorsun ve nasıl talepkar olabiliyorsunuz?