Nabhi Çakra

New Delhi (India)

1983-01-31 Nabhi Chakra, New Delhi, India, camera 2, 87' Chapters: Talk, Self-RealizationDownload subtitles: EN,LT,PT,TR (4)View subtitles:
Download video - mkv format (standard quality): Download video - mpg format (full quality): Watch on Youtube: Watch and download video - mp4 format on Vimeo: View on Youku: Transcribe/Translate oTranscribeUpload subtitles

1983-01-31 Nabhi Chakra, Delhi, India, DP-RAW, 103' Chapters: Introduction with music, Introduction by Yogi, Talk, Self-RealizationDownload subtitles: EN,LT,PT,TR (4)View subtitles:
Download video - mkv format (standard quality): Download video - mpg format (full quality): Watch on Youtube: Watch and download video - mp4 format on Vimeo: Listen on Soundcloud: Transcribe/Translate oTranscribeUpload subtitles

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Public Program, Nabhi Çakra, New Delhi, Hindistan, 31.01.1983

Müzik çok güzeldi ve hepiniz için yükselticiydi. Sahaja Yoga’da müziğin etkisi muazzamdır ve eğer bir Sahaja Yogi şarkıyı söylerse bu o kadar harika bir şeydir ki, bu varlığımın üzerinde bir mantra gibi davranır. Bu yüzdende, bugün böylesine güzel bir şarkı söylediği için Bayan Venogopalan’a çok müteşekkirim. Beni tamamen canlandırdı. Sonra, o da Gavin Brown çok tatlıydı. O bir İngiliz, çok nazik ve çok istikrarlı bir Sahaja Yogi. O tanıştığım ilk Batılı Sahaja Yogilerden birisi. Bugün size arayışın dürüstlüğüyle ilgilenen Nabhi Çakra’dan bahsedeceğim. Nabhi Çakra, maddi düzeyde Solar Pleksus olarak dışarıyı kontrol eden veya tezahür ettiren merkezdir. Nabhi Çakranın iki tarafı vardır: bir tanesi solda, diğeri sağda ve bir tanesi de ortadadır. Yani sol tarafta Gruha Lakshmi, sağ tarafta Raja Lakshmi veya Gaja Lakshmi vardır, ortada ise (daha sonra) Mahalakshmi’ye yükselen Lakshmi vardır. Arayış başladığında, insan önce yiyecek aramaya başlar. Yiyecek tüm hayvanlar için çok önemlidir. Eğer yiyecekleri yoksa, var olamazlar. Yani arayış, yiyecekle başlar ve barınak arandığı zaman ise, su bulmaya çalışırlar. Yani bu merkez, sudan yapılmıştır ve bu merkezde oturan Deity Shri Vishnu veya Narayana’dır ve O’nun gücü, size söylediğim gibi, Lakshmi’dir ve daha sonra da Mahalakshmi’dir. Sahaja Yoga’da yavaş yavaş önce bir gücü, sonrasında da diğerini geliştirmeye başladığınızı keşfedeceksiniz. Sahaja Yoga’ya gelen herkes, eğer onlar doğruysalar ve herhangi bir yanlış şeye bulaşmamışsalar, o zaman Lakshmi Tattwa’da onlara kesinlikle yardım edilir, yani bu “onların iyiliği gözetilir” demektir. Krishna’nın dediği gibi, “Yoga kshema vahaamya.” (Refahınız/sahip olduklarınız Benim Sorumluluğumdur) Yani Shri Krishna, bunun kshema (refah)kısmıyla ilgilenir.

Sahaja Yoga’da olan herkese mucizevi bir şekilde, Lakshmi Tattwa’da da yardım edildi, yani maddi olarak. Pek çok yönden onlara yardım ediliyor, bu yüzden kişinin bu mucizelerin nasıl gerçekleştiğini, sadece kendilerinin görmesi gerekiyor. Bunun bir örneği, küçük bir arazinin sahibi olan ve her gün yoksulluk içinde  yaşayan bir köylü. Kendisi Bana geldiği zaman, bir süre sonra, her akşam Benim için bir garland getirdiğini(çiçeklerden yapılma bir kolye), büyük bir garland getirdiğini fark ettim. Ve programıma katılmak için her gün köydeydi. Bunun bedelini nasıl karşılayabildiğine oldukça şaşırdım ve ona “Her gün benim için bir garland nasıl satın alabiliyorsun?” diye sordum. “Onu Bana getirmemelisin, bu uygun değil” dedim. Bunun üzerine, “Anne, siz her şeyi biliyorsunuz” dedi. “Neden, ne oldu?” dedim. “Benimkinin yanında kesinlikle çorak olduğu hiç kullanmadığımız bir arazi var, küçük, çok büyük değil, küçük bir arazi, bir toprak parçası. Ve Aydınlanmadan sonra elimdeki küçük araziyi sürmek için, bu toprağın üzerinde çıplak ayakla yürüyerek, oradan geçerdim. Bir süre sonra buraya gelirken bir beyefendi beni görmeye geldi ve “Sahip olduğunuz bu toprak parçası çok kıymetli” dedi. “Ne var?” dedim. Oda, benim bir tuğla fırınım var ve tesadüfen gördüm ki – Sahaja – bu arazinin, sizin sahibi olduğunuz bu kısmından, buradaki topraktan biraz kil alıp karıştırdık ve gördük ki tuğlalarımız çok iyi oldu ve o kadar sağlamlar ki, bu kili sizden seer (bir hint ağırlık ölçüsü) hesabıyla  satın almak istiyoruz.” Ve bu şekilde kendisine yetecek kadar para kazanmaya başladı ve durumu çok daha iyi bir hale geldi.

Ama kişi, Sahaja Yoga’da hiçbir prensipte aşırıya kaçmadığınızı hatırlamalıdır. Bu insanların bilmesi gereken şey, sizlerin aşırıya kaçmamanız gerektiğidir.  Aşırı zengin olmayacaksınız. Son derece zengin insanları gördüm, Sahaja Yoga’ya geldikleri zaman, onlar büyük bir baş ağrısı oluyor, çok büyük baş ağrısı oluyor. Eğer hastaysalar, eğer onların kalp rahatsızlıklarını iyileştirirseniz, o zaman size sahip olmaya çalışırlar. Bütün kalp hastalarını bulup, her tür hastayı size getireceklerdir, siz tahammül etmeye devam ediyorsun, onlar size sahip olmaya çalışıyorlar. Derhal herkese kendi tedavilerinden bahsetmeye başlarlar, bunu gazetelerde yayınlarlar, bu şey, şu şey, bu imkansız bir şey. Ve onlar size sadece hükmetmeye çalışırlar.

Herhangi bir şekilde randevu almaksızın gelirler ve onlarla, derhal ilgilenmenizi beklerler, bu korkunçtur. Ve sonra tüm akrabalarını tedavi için size göndereceklerdir ve siz olan tüm sabrınızı göstermelisiniz, tüm arkadaşları, ajan gibi oluyorlar. Bütün hastaları, bütün akrabalarını, bütün arkadaşlarını, sizi kendilerine mecbur bırakırlar, sevgiyi, şefkati, hiç bir şeyi onlardan esirgemenizi istemezler. Sahaja Yogiler onlara, “Hayır, siz böyle şeyler yapmamalısınız” demeye çalışırlarsa, kendilerini aşağılanmış hissederler. Ve onlar, diğer herkesten çok daha hızlı bir şekilde iyileşmeye çalışırlar. Kendileri zayıftır, onlar hasta insanlardır. kendileri kalp hastası, bu hastası, şu hastası ama onlara “siz (başkalarını)tedavi etmeyin” derseniz, kendilerini kötü hissedecekler, eğer söylemezseniz de, bu sefer kendileri hastalanacaklar ve bu sizin diğer bir başka probleminiz olacaktır. Onlar Sahaja Yoga’yı asla büyük bir şekilde anlamaya çalışmazlar, sadece paralarıyla biriktirdikleri kendi egolarına uygun şekilde görmek isterler ve sürekli olarak Bana boyun eğdirmeye çalışarak, herkesi nasıl incitmeye devam ettiklerini asla bilmezler. Ne zaman zengin bir adamı iyileştirsem, o kişiden uzağa kaçmak istiyordum. Asla onların evine gitmezdim, onların evinde yemek yemek istemezdim. Bu çok kötü bir şey. Yani zenginliğinde çok fazlası iyi değildir çünkü size kendinizi görmediğiniz muazzam bir ego veriyor ve herkes onlara bir şey söylemeye çalışıyor, herkes kendisini onlardan koruyor, o zamanda böyle bir kişi kendini hakarete uğramış veya aşağılanmış hissediyor. Sadece bu da değil, Beni ellerinde tutmaya çalışıyorlar ve her şeyi kendi iş yöntemlerine göre ellerinde tutmaya çalışıyorlar ki, bu imkansız. Bakın onlar para kazanmalılar ama cimri oldukları için farklı bir tavırları var. Benim para ya da başka bir şey kazanmam gerekmiyor. Bir şey yapıyorsam, gerçekten, bir bakıma Ben buna mecburum, değil mi?

Ama onlar, kendilerini disipline etmeden, bütün kendi kuralları ve kendi ayarlamaları, her şeyleri için Beni zorlayacaklardır. Yani şu ana kadar Sahaja Yoga’da olan çok zengin insanlar, bunu söylemeliyim ki, Bana ve tüm organizasyona karşı son derece sıkıntı verici oldular. Çok dar görüşlüdürler. Önümde olan büyük vizyonu onlar göremezler. Kendileri hakkında sahip oldukları küçük fikirleri, kendi düşüncelerini, okudukları şeyler, tüm bunlar her ne olursa olsunlar, bunları Sahaja Yoga üzerinde zorlamaya çalışacaklardır. Bu Benim tek bir kereye mahsus bir deneyimim değil, birçok kez bu oldu, sonrasında da öyle ya da böyle, bir şekilde ayrılıyorlar. Yani, çok fazla zenginlik size muazzam bir ego verir, hatta buna bir buldogdan bile daha kötü derdim. Zengin bir adamın, bütün bu zenginliklerin, kendisinin dışında olduğunu görmesi imkansızdır. Onun kendi içinde değiller. Merhameti anlamak için yüreğinizde zengin olmanız gerekir. Merhamet, başkalarına sadaka vermeniz ya da başkalarına para vermeniz anlamına gelmez, bu böyle değildir. Aksine, bunu yaparak sadece dilencilere sahip oluyorsunuz. Çalışan merhamet, akan şefkat akıyor,tezahür eden şefkat. “Tamam, gel ben sana yüz rupi vereceğim” demek, sizin bunu somutlaştırabildiğiniz şekilde merhametli olmak değildir. Aksine, birisine yüz rupi vermek en kötüsü şeydir. Bunu, Benimle birlikte olan bazı Sahaja Yogilerle denedim. Çok fakir oldukları için, bir süre onlara biraz para vermeye çalıştım. Korkunç hale geldiler. Bazıları içmeye başladı, bazıları başka yollara gitti ve bir nevi para bağımlısı oldular. Bu imkansızdı. Ve ellerinden geldiğince çok sayıda Sahaja Yogiyi mahvetmeye çalıştılar. Yani eğer böyle olan çok sayıda insan buraya gelirlerse, onları yönetmek imkansızdır. Onlar Asahaja oldukları için, Sahaja Yogi değiller.

Çok paraları olduğu ve çok zengin oldukları için, hala herkese parayla hükmedebilecekleri fikrine yapışıp kalıyorlar. Beni değil, üzgünüm ama onlar için üzüldüğüm tek şey Tanrı’ya ulaşamamalarıdır. Onlarda arayışın dürüstlüğü yoktur, aramanın dürüstlüğü yoktur. Pek çok yere hitap ettiğim seçkinler böyleler, çünkü iyileştirdiğim bazı kimseler, bu sözde seçkinlere hitap etmemi istediler. Sanırım Bana göre onlar mutlular, onlar Sahaja Yoga’da olmak istemiyorlar. Bazen onların zaten elenmiş olduklarını hissediyorum. Binlercesine hitap ettim, Zamanımı onlarla boşa harcadım. Onlar hiçbir işe yaramazlar, kesinlikle boş insanlar. Çok mutlular çünkü onların birkaç arabaları ya da evleri ya da buna benzer bir şeyleri var. Tüm bunlara Ben de sahibim, bu sözde bir zenginlik diyebilirim. Ben hep babam tarafından ve eşim tarafından bunları zaten gördüm.

Bu boşluktan gurur duyacak ne var anlamıyorum ama insanlar böyledir, boş bir teneke büyük ses çıkarır, aynı şekilde boş bir zengin de çok büyük bir ses çıkarır. Bu çok fakirler de, bu onlar iyiler demek değildir, çünkü aşırı fakir olanlarda, yiyecek sorunlarıyla meşguller. Küçük, küçük sorunları var ve değerlerinin hala bir noktaya gelmesi gerekiyor. Sadece orta sınıfta, Sahaja Yoga’yı daha iyi çalıştırabilirsiniz. Son derece zengin ve gururlu olanlar Sahaja Yoga’ya kolay kolay gelemezler. Çok fakir olanlar da Sahaja Yoga’ya gelemezler ama nehrin bu orta kısmı, zenginleşip iyi şekilde akmaya başlayınca, yanlara doğru yayılıp onu içine çekebilir ama bunu başka türlü başlatamazsınız. Ben denedim. Her iki yolu da denedim ve size olanları anlattım. Para verdiğim, para vererek yardım etmeye çalıştığım kişiler, yolsuz, işe yaramaz, boş insanlar oldular, Sahaja Yoga’da kayboldular. Ve paralı ve tatmin olmuş insanlar olduğunu düşündüğüm kişilerin, bir başka rolü daha vardı: Onlar her zaman Bana sahip olmak, ne zaman isterlerse Beni kullanmak, hangi amaçla olursa olsun Beni kullanmayı istediler ve şunu bilmek zorundalar  ki, siz Bana sahip olamazsınız, Beni ele geçiremezsiniz ama onların akıllarında hala bu türden bir cehalet var, onlar Tanrıya sahip olabilirler, herkese sahip olabilirler. Çok açık konuşmak gerekirse, bu tür insanların Sahaja Yoga’ya gelmeleri için hiçbir sebep yok. Ve eğer Sahaja Yoga’ya gelseler bile, şunu bilmeleri gerekir ki, bu şey Anne’nin kalp zenginliği için, Sahaja Yoga anlamak, alçakgönüllülük içindir, sahiplenici olmamak çok önemlidir. Yükselişinizde paranın hiç önemi yoktur. Fakir de olsanız, zenginde olsanız, Aydınlanmanızı alırsınız.

Örneğin, Ben Maharashtra’ya gittim, çoğu, diyebilirim ki, orta sınıftan olmamaları  anlamında, çok fakir insanlar. Eğitimli değiller, bazende onlar fabrika işçisi ya da az miktarda bir malları var. Çok zengin değiller ama onlar çok iyi Sahaja Yogiler, mükemmel Sahaja Yogiler. Öyle güzel gözleri, öyle güzel duyguları ve öyle şefkatleri var ki, Lakshmi Tattwa içlerinde kesinlikle dengeli. Lakshmi’nin bir hanımefendi ve  “Anne” olan bir hanımefendi olarak gösterildiğini biliyorsunuz. Anne, sizin zengin ya da fakir olmanızı umursamaz. Eğer bir oğlu zengin, diğeri fakir ise, fakirlere daha fazla ilgi gösterecek ve zenginden parasını fakire de vermesini isteyecektir. O buna aldırmaz. Eğer birinin ihtiyacı varsa, ilk önce ihtiyacı olana yardım edecektir. Şimdi bu, spiritüel yaşamda olan, spiritüel bir şeydir. Gerçek bir arayan, hakiki bir arayan için, Anne o kişiyle birlikte olmak için yola çıkar. Ve bu konuda dürüst olmayanlar, Anne bir şekilde bu deneyecek ve kısa kesecektir. İnsanların sorunu, ne istediklerini bilmemeleridir. Her şeyden önce onlar para istediklerini düşünürler ama parası olanlar da, güce sahip olmaları gerektiğini düşünürler. Eğer çok paraları varsa, güçleri olmadığı için, siyasete girmeleri gerektiğini düşünüyorlar. Sonra siyasette başarısız oluyorlar ya da deyin ki siyasette çok fazla başarılı oldular, her ne olursa olsun, o zaman da kendi çocuklarından alamadıkları sevgiyi istiyorlar çünkü çok meşguller ya da onun gibi bir şey. Yani ne istediklerini bilmiyorlar.

Paraya sahip olmanın daha iyi olacağına inananlar, zengin ülkelerden gelen tüm bu insanları dinlemeli ve onlar, orada işlerin nasıl ters gittiğini, insanların nasıl mahvolduğunu, onlara ne olduğunu, kesinlikle kötü durumda olduklarını anlatacaklar. Onlara insan diyemezsiniz çünkü çok zalimler, kendi çocuklarını bile öldürüyorlar ve toplum, böyle insanlara göz yumuyor. Eğer Hindistan’da birinin, bir çocuğu öldürdüğünü duyarsanız, altmış yıllık ömrümde Ben şimdiye kadar bunu hiç duymadım, ama birinin kızını veya oğlunu öldürdüğünü duyduğunuzu varsayalım, hiç kimse dönüp o kişinin yüzüne bile bakmaz. O kişinin toplum içine girmesine izin verilmeyecektir, hiç kimse evlenmesi için kızını veya oğlunu bile ona vermeyecek ve kesinlikle toplumdan dışlanacaktır. Hiç kimse, çocuklar ve ebeveynler arasında böyle bir ilişki düşünemez. Ve sonra onlarda garip ilişkiler de var, bu çok saçma bir şey, her iki tarafta da, yani vahşet ve ahlak konusunda, çok saçma, bunu anlamak mümkün değil. Yani para bu egoyu verdi ve onlarda size “Sorun ne? Yanlış olan ne ki?” derler. Bu kesinlikle kötü niyetli bir tutumdur. “Sorun ne?” dediğinizde,  bu sizin bütünle olan ilişkinizi sürdürmek istemediğiniz anlamına gelir.

Ezeli Olanla, size sahip olanla, herkesin içinde olanla olan ilişkinizi sürdürmek istemezsiniz. Siz bütünün parçasısınız ve nasıl “Sorun ne ki? Ben sevdiğim şeyi yapıyorum”, dersiniz. Sadece habis bir hücre gibi olursunuz. Bu yüzden kişinin Nabhi Çakra’da paranın peşinden çok fazla koşmaması gerektiğini bilmesi gerekir. Artık çok fazla paranın peşinde koşanlar, sağ taraflarını daha iyi geliştirebilir, onların paraları olabilir, buna şüphe yok ama sol taraflarını gözden kaçırıyorlar. Sol taraf Gruha Lakshmidir, onların evlerinde Gruha Lakshmi yoktur. Onlar çok telaşlı insanlardır, ortalıkta koşuştururlar, fare yarışında gibi koştururlar, kalp krizi geçirirler, kalp krizi geçirmeseler bile, lösemi olurlar, şeker hastası olurlar, karaciğer (hastalıkları), bunun gibi şeyler olurlar çünkü dikkatleri Tanrı’da değil, para üzerindedir. Yani ya sağdasınız ya da solda. Çok duygusal insanlar, aşırı duygusal olanlar, ailesi için çok fazla  endişe edenler; onlar için aile her şeydir, ilişkiler her şeydir, onlar böyledir, tüm Lakshmi’yi dağıttıkları için kendileri çok fazla Lakshmi’ye sahip olmayabilirler ama onlar yine de, daha iyi insanlardır. Ama bazen başkaları için çok fazla fedakarlık yapan, sahip olduğu her şeyden vazgeçen bu tür insanlar, diğer insanların onlara karşılık vermediğini, gösterdikleri sevgiye karşılık görmediklerini, diğer kişilerin onların yaptığını anlamadıklarını gördükleri için, delirebilirler. Yani başkalarına yardım etmenin de aşırıya kaçması, bu işi yapan kişinin başına bela açabileceği gibi, ondan bedava para alan insanların da başına bela olabilir, çünkü insanlara bedava para dağıtırsanız ne olur? Size Amerika’nın Hindistan’a yardım etmesinin basit bir örneğini vereceğim. Amerikalılar Hindistan’a yardım ettiklerinde, Hintlilere  büyük bir iyilik yaptıklarını düşündüler, bu yanlış bir şeydi.

Çünkü ne yaparlarsa yapsınlar, onlar vahşi doğada kayboldular. Kimse onu korumaya çalışmadı, bu şey ücretsizdi ama bunu vererek onlar bir küçümseme gösterdiler ve Hindistan’a biraz buğday ve pirinç verdikleri zaman, bunda gösterilen hiçbir lütuf yoktu, çünkü o sırada bunun içine bir çeşit tohum koydular ve bu da iki korkunç şeyin köylerde ortaya çıkmasına neden oldu. Bir tanesi şu, bu ot Amerika’dan geldiği için, o ot kongre otu olarak adlandırıldı. Bir diğerine ise, deli akasya  adı verildi. Babool, yani bizim deyimimizle, deli babool. Bu ağaçlar köylerde o kadar çok büyüdüler ki, kimse onlarla ne yapacağını bilemiyorlar. O kadar büyük ve iri dikenleri var ki, battığı herkes ölebilir bile. Çok zehirliler ve eğer çocuklar onu kaparsa tedavi edilemeyecek şekilde zehirlenme sorunları yaşarlar. İşte Amerikan hükümeti bize bu şekilde yardım etti. Şimdi, onlara bu kadar insafsızca bir şey yaptıklarını kim söyleyecek? Herhangi birinden yardım almaktansa, açlıktan ölmek daha iyiydi. Uzun zaman önce Ben, kendilerinin hadsiz  olduğunu düşünen bu sefil, korkunç Batılı ülkelerden herhangi bir yardım almaktansa, bu ülkede açlıktan ölmenin daha iyi olduğunu söylemiştim. Siz durduk yere onların egolarını şişiriyorsunuz. Onlarda ne vardı ki? Sadece plastik zenginlikleri var ama bu para egosu onları o kadar aptal bir hale getirir ki, kendi ülkelerinde neler olduğunu bilmezler. Ülkeleri her yönden nasıl da batıyor. Kendi insanları nasıl batıyor, bu insanlar ya korku içindeler ya da terk edilmişler veyahut ya komünisttirler ya da sadece terk edildikleri yerde, sözüm ona kapitalisttirler. Gidip o ülkeyi bir görseniz, yani hiçbir yerde böyle oturup dışarıda konuşamazsınız, birileri gelip birini öldürebilir. Eğer karanlıkta yürürsenüz, öldürülebilirsiniz. Amerika’da, sözde gelişmiş bir ülke olan Amerika’da, New York şehrinde.

Yani biz kalkıp bu tür zenginliklere talip olmaya çalışıyoruz, özellikle Delhi’deki insanlar, onlar para peşinde koşmaya çok hevesliler. Punjabi’ler, Gujarati’liler ve Maarwadi’lilerin neden bunu kabul ettiğini bilmiyorum. Maarwadiler başka bir tarz. Pencaplılar ve Gujaratililer parayı nasıl elde etmeye çalışıyor. Ve onları yurtdışında gördüğümde, bir şekilde Hindistan’la bir yakınlıkları olup olmadığını bile bilmiyorum. Korkunç insanlar onlar. İçlerinde Hint kültürü kalmamış. Kesinlikle dışa dönükler. Kendilerini hadsiz sanıyorlar, göklere ulaştıklarını sanıyorlar. Sonra onların Nabhi Çakralarını görürseniz şaşıracaksınız, hepsinin korkunç karaciğerleri, yüksek tansiyonu, şeker hastalığı, kalp krizleri var ve balık gibi (Balığın açık ağzının sürekli su dolu olması gibi) içiyorlar, özellikle Sardargi’liler. Tanrı adına onların kim olması gerektiğine şaşırdım, balık gibi içiyorlar. Puggadi ve Dhari giyme konusunda çok titizler ama içki içerken buna aldırmıyorlar.

Gittiğiniz her Sardargi’nin evinde, bir İngiliz Lordunun bile sahip olmadığı kadar büyük bir bar vardır çünkü bu İngiltere’de çok bayağı bir şey olarak kabul edilir. O ülkenin hiçbir estetiğini öğrenmeksizin, onlar tıpkı bir çiftçi gibi olmuşlar, kültür yok, gerçek bu, paranın onlara yaptığı şey bu, kendilerine saygıları yok. Yani Lakshmi Tattwa dengelenmelidir. Buradan fit insanlar gibi olan Gujaratililer için de aynı şey geçerlidir. Burada başka bir tür yaşıyor, Maarwadiler. Bu korkunç Maarwadiler hakkında ne kadar az şey söylerseniz o kadar iyi. Onlardan hiç birinin Aydınlanma alacağını veya Tanrı’nın Krallığında bir yer edineceğini sanmıyorum. Onlar kan emiciler. Onlar insan değiller. Para uğruna, meyve suyu gibi kan emecek ve kan emeceklerdir ve artık şimdi onlar bu durumda iyi vakit geçirmiş oldular. Burası sizin para aramanız için geldiğiniz bir dünya değil. Siz bir insan olarak bu dünyaya, Tanrı’yı ​​aramak, Ruhunuzu aramak, Benliğinizle bir olmak, huzurlu bir yer olan Tanrı’nın Krallığını, Cennetin Krallığı aramak için geldiniz, çok güzel görünen ama gerçekte güzel olmayan bir bataklığın içine atlamak için değil. Bu acı veriyor, bu korkutuyor. İnsanlar çok paraları varsa, uyuyamazlar çünkü bununla ne yapacaklarını bilemezler. Burada da parası olanlar, gelir vergisinin ne zaman üzerlerine çökeceğini bilmiyorlar. Ben gelir vergisi sorunumu, hiç gelirim olmamasıyla çözdüm. Gelirim yok, gelir vergisi de yok, bu yüzden Gelir Vergisi Komiseri için endişelenmiyorum. Beni kontrol edemez. En iyisi vergilendirilecek fazla bir gelire sahip olmamaktır, aksi takdirde mesleği bu olan Kardeşim gibi, bir gelir vergisi avukatına da sahip olmanız gerekir.

Ona, Benim “hayatım boyunca sana hiç ihtiyacım yok, çok teşekkür ederim” dedim. Eğer hiç geliriniz yoksa, dünyanın tepesinde tamamen özgürsünüz. Mesela araba  sorununuzu çözmek istiyorsanız, araba kullanmayı asla öğrenmeyin. Birisi sizi arabayla götürür ya da hiçbir şey olmaz, ayaklarınızla ​​yürüyebilirsiniz. Tüm bu saçmalıkların birikmesi, bizde bu kadar sözde gerginliğe neden oldu: “Ne kadar ödeyeceğiz, gelir vergisi ne kadar olacak, yarın evime polis mi gelecek?” Eğer Bana gelirlerse, Ben onlara, “Tamam, alabildiğiniz her şeyi alın. Orada hiçbir şey yok, ödemediğim bazı faturalar var sadece, hepsi bu”, derim. Bırakın ödesinler. Kişi bu dünyada tam bir özgürlükle yaşamalıdır ve bu özgürlüğü elde etmek için, kişinin önceliklerinin doğru olması gerektiğini bilmesi gerekir. Eğer para sizin önceliğinizse, ona sahip olun. Hayır, Benim için değil. Eğer Bana para vermek isterseniz, “Hayır Efendim” derim, ne pahasına olursa olsun bunu istemem. Bana çiçek verebilirsiniz, şunu, bunu verebilirsiniz, tamam, ama para hiç olmaz. Para hakkında hiçbir şey bilmek istemiyorum, bu bir baş ağrısıdır. Aynı şekilde, akrabalara sahip olmak – erkek kardeş, kız kardeş veya oğul, şu veya bu – bununda diğer bir büyük baş ağrısı olduğununda farkında değiliz. Bu sizin onları dövmeye başlamanız gerektiği anlamına gelmez, ancak insanlar çocukları uğruna, kendi ülkelerini satabilirler. Bu çok tehlikeli bir şeydir, korkunç, bu tür bir bağlılık, mamatva (sahiplenme). Bu benim oğlum, bitti. Eğer o sizin oğlunuzsa, istediğiniz herkesi öldürebilirsiniz, istediğinizi yapabilirsiniz çünkü o sizin  oğlunuz. Öldürdüğünüz kişi de, birisinin oğlu değil mi? Gelen bu mamatva da- “Kocam.” Özellikle Hintli kadınlarımız. “Kocam”, bu şey hemen sorun çıkarır.

Tüm bunlar bilgisizlikten kaynaklanıyor. Tabii ki, sevgi orada olmalı ama sevgi size asla bağımlılık getirmez, çünkü o bilgedir, o bilgeliktir. Diyelim ki bir ağaçta, ağacın özsuyu gider ve onu sevdiği için sadece tek bir meyveye sabitlenir ve “Bu benim”, der. O zaman ağacın geri kalanına ne olur? Ölür ve o meyve de ölür. Yani bu mamatva sizden çıkmak zorundadır ama bunu söylemekle o kaybolmayacaktır, sadece nasihat etmekle o gitmeyecektir, acı çekseniz bile, Bana gelen çok insan gördüm, “Öz babam beni aldattı. Kendi oğlum beni aldattı.” Onlara dedim ki, “Hangisi sizin? Sizi aldatan, sizin değildir.” “Benim kocam.” Kocaları yüzünden başımın etini yiyen hanımlar var. “Kocam şunu yaptı, kocam bunu yaptı, kocam onu yaptı.” Baba (kardeş), neden ona sertçe vurup bunu bitirmiyorsun? Ama bu çok daha fazla kabul gördü, bu mamatva, bu bağımlılık. Paraya bağımlılık, insanlara bağımlılık, şuna buna bağımlılık, bu sizi alt seviyelerde tutan bir kancadan başka bir şey değildir. Sizin yukarı çıkmanız gerekir ve ondan sonra, zenginliğin güzelliğinden sahiden keyif alırsınız.

Geçen gün de söylediğim gibi, Ben güzel olan her şeyi görüyorum. Onlara sahip olmamam güzel. Bakın şimdi, bu halılar buraya yayılmış. Eğer onlar Benim olsaydı, endişelenmem gerekirdi, “Aman Tanrım, şimdi umarım lekelenmezler. Umarım kimse onlara oturmaz. Umarım sigortalıdırlar, yani hiç kimse bunu alıp kaçmaz.” Ama bana ait olmadıkları zaman, onlardan daha çok zevk alıyorum. Başkalarının eşyaları olması daha iyi bir fikir. Bu mit bizi öyle bir aptallığa götürüyor ki bazen bu insanlar, insan mı, yoksa onlar bunların sahiplenilmeleri mi gibi hissediyorum. Ruhları kaybolmuş, her şey kaybolmuş, onlar buna aldırmazlar ama küçük pozisyonları bir bozulursa, sanki ölmüşler, ataları sanki yüz kere ölmüş gibi ağlayıp feryat ederler. Ama Benim gibi insanlar, sadece batcha’lardır (üzerinde durmayan), imparator olanlardır. Onlar rahatsız olmazlar. Onlar için rahatlık yakalayamaz, onların herhangi bir rahatlığa ihtiyaçları yoktur. Eğer konforunuz varsa bu sizin üzerinize yapışır, o sizi bir köle de yapar. Eğer bir kölelik içinde olduğunuzdan dolayı konfor arıyorsanız, her tür konforu Benden alın götürün. Gerçekten bu kadar çılgın olabilenler yalnızca insanlardır. Hiçbir hayvan böyle olamaz. Bir başka konfor türü daha vardır, bu da herkesin sizi takdir etmesinin gerektiği ve sizin başkalarına hükmetmeniz gerektiğine dair akli bir fikirdir. Bence bu da Nabhi Çakra’dan geliyor. Pek çok insana hükmetmeniz gerektiğine dair bir tür duygu, onların size bakmaları, sizi görmeleri gerekiyor. Bu günlerde Londra’da insanların yemek yemedikleri anoreksiya denen garip bir hastalıktan mustarip olan kadınlar var. Kadınlar sadece, ince ve zayıf olmaları gerektiği için yemek yemiyorlar. Ne için? Neden ince ve sıska olmalısınız ki?

Çünkü çekici görünüyorsun, ama ne için? Sıska insanların hiçbir şekilde çekici göründüğünü düşünmüyorum. Korkunçlar. Onlar sadece bir acıma hissi uyandırırlar ve tüm bu şeyler hakkında, onun itici bir şey olduğunu bildiğinizi hissedersiniz. Bir keresinde bir güzellik kraliçesi Beni görmeye geldi. Ben onu Tüberkiloz hastası olduğunu sandım. Ve dedim ki, “İyi görünüyorsun ama görünüşe göre bir verem hastasısın.” “Hayır Anne, benim güzellik ödülüm var” dedi. “Evet? Bu insanlar kimdi? Bunu ona doktorlar vermiş olmalı çünkü onlar orada birkaç tane hasta bulunsun istiyorlar.” Sıkıntı bu, Nabhimizi sıkıntıya sokmak için, yemek yememek, oruç tutmak için elimizden geleni yapıyoruz. Eğer bu hayatta oruç tutmak isterseniz, sonraki hayatınızda hiç yiyeceğiniz olmayacaktır. Çok teşekkürler. Yemek yok. Oruç tutmak mı? Pekala, sen o zaman kalıcı bir şekilde oruç tutacaksın. Buna ne dersin? Oruç tutmak zorunda değilsiniz. Neden oruç tutmak istiyorsunuz ki? Ve eğer siz oruç tutmak isteseniz bile, belki yemek yemenizin zamanlamasını değiştirmek için veya belki de sağlığınız için, bu sorun değil ama neden Tanrı adına Beni kötü göstermek istiyorsunuz? Yemek yemek için her şeye sahipsiniz ve siz yemek yemek istemiyorsunuz. Yiyebilecekleri olanlar, yemek yemek istemiyorlar. Sonraki yaşamlarında onlar fakir olurlar ve o zaman da  zenginleri suçlarlar ama önceki yaşamda ssen oruç tutmak istemiştin, bu yüzden bu yaşamda, sen istedin diye, sana yiyecek verilmedi. Ve siz deli gibi oruç tuttuğunuz zaman, Nabhi Çakranın sizi yoldan saptırmasının nedeni de budur. Tanrı adına oruç tutmaya gerek yoktur. Tanrı sizlere tüm zenginliği, bütün güzelliği, tüm bu sevgiyi verdi. Aslında Sahaja Yoga’da eğer Benim adıma oruç tutarsanız, Ben bunun korkunç olduğunu düşünüyorum çünkü siz annenizi rahatsız etmek ya da onu tedirgin etmek için ya da ondan intikam almak için, o zaman ona, “Anne, ben yemeğimi yemeyeceğim”, dersiniz.

O zaman annenin işi bitmiştir. Onu ele geçirmenin en iyi yolu budur, “Anne ben yemeğimi yemeyeceğim” demektir. Dolayısıyla bu tür bir delice oruç, Nabhiniz için de çok kötüdür ve bunu yaptığınız zaman bir probleminiz olur çünkü Ida Nadi’nin ötesinde, sol kanalınız tarafından istila edilirsiniz, kolektif bilinçaltınız olur ve onlar tarafından ele geçirilirsiniz. Ve fiziksel, zihinsel, duygusal olarak başınız beladadır. Ve oruç tutanlar çoğunlukla çok öfkelidirler. Oruçlu oldukları gün, oruçlu oldukları zaman asla yanlarına yaklaşmayın. Çünkü onlar zaten ne yiyeceklerini planlıyorlar. Ve sabah plan yapar ve sonra onu elde edemezler, bu yüzden de o kısım için çok sinirlenirler. Bütün bu asahaja şeylerin size bir faydası olmayacaktır. Sizler normal insanlar olmalısınız. Sahaja Yoga için kendinizi zorlamanıza gerek yok, hiçbir şeye gerek yoktur. Normal olun. İyi insanlar olun. Kendinize eziyet etmeyin. Bu, Nabhi’nin sol ve sağ tarafındaki bir meseledir: buna müsamaha göstermeyin.

Kendinizi şımartmayın. Sahaja Yoga için her ikisi de aynıdır. Açlıktan ölseniz de, fazla yeseniz de, ikisi de aynıdır. İkisi arasında hiçbir fark yok çünkü eğer koltukta oturan siz değilseniz, sizin solda olmanız ya da sağa düşmeniz, bu fark eder mi? Yani koltukta olmak, Shri Lakshmi’nin kutsamaları altında olmaktır. Ve Shri Lakshmi’nin nasıl bir hanımefendi olduğunu size anlattım ve Onun sol elinde iki nilüfer vardır ve sağda bir nilüfer ve sağ elinde üstte başka bir nilüfer vardır, bu da dengeleyen bir kişiyi gösterir. O bir lotusun üzerinde durup dengeliyor, düşünün. O bir nilüferin üzerinde ayakta duruyor. Bu, O’nun dengelediği anlamına gelir. Ve O dengeliyor, orada ayakta duruyor ve O elinde kendisinin bir nilüfer gibi olduğunu gösteren iki tane lotus tutuyor. Zengin birisi olan kişi, Lakshmi Pati, (Shri  Lakshmi’nin kutsamlarını almış kişi) bir nilüfer gibi olmalıdır, sıcak, pembe, ılık. Ve hatta korkunç olan bir şey bile, eşekarısı gibi olan bir şey bile, İngilizcede buna siz ne diyorsunuz bilmiyorum, o siyah şeyden sizde yok. Bilirsiniz, sert, ceviz gibi sert ve köşeli, dikenli bacakları olan çok siyah bir yaban arımız var. O siyah şey gelir ve o hiçbir işe yaramaz, ama barınmak için gelir, ashraya için, nilüfer tüm sevgisiyle onu çok, çok yumuşak bir şey olan taçının üstünde tutar. Ve gece, tıpkı bir ceviz gibi olan bu zavallı böcek, dışarıdaki havadan rahatsız olmasın diye lotus kapanır. Çocuğu koltuğa alan bir anne gibi, bu  sevgi, bir Lakshmi Pati için orada olmalıdır. Böylesi kaç tane Lakshmi Pati var? Bunu hiç gördünüz mü? Eğer para teklifleriyle kendilerine gelen birini görürlerse, kapılarını açabilirler. Aksi takdirde hiç kimseye karşı sevgileri yoktur. Onlardan gelecek aşraya için, onlardan yardım almaya için gelenler için orada olmazlar. Diğer tarafta ise çok itici insanlar var.

Onlar Lotus gibi değiller. Koku yoktur. O kadar cimri insanlardır ki, cimrilik kokarlar. Bu çamur vasıtasıyla Nilüfer kendi kokusunu, bu korkunç şeye ve hatta  o nilüfer yapraklarında sürünen küçük solucanlara bile, bu güzel kokuyu koklatır. Olması gereken şey budur. O vermelidir, güzel olmalı, sıcacık olmalı, konuksever olmalıdır. Sonra diğer el verir. Lakshmi her zaman verir, almaz; sadece verir. Eğer siz gerçekten bir Lakshmi Pati iseniz, hiç kimseden bir şey almak istemezsiniz, almazsınız. Eğer gerçekten zenginseniz, sizi kim daha fazla zenginleştirebilir ki? Tamamen zengin olan birine siz ne verebilirsiniz? İçeri girmenin bir yolu yoktur, şimdi her şey ağzına kadar dolu. O ağzına kadar zengindir. O zaman Ona ne verirsiniz? Hiçbir şey veremezsiniz ama vermeniz gereken yerde, bu da söz konusu kişinin bir dilenci olduğu anlamına gelir – o hala bir dilencidir. Hâlâ para hasreti çeken bu sözde zenginlerin hepsi hâlâ dilenciler, zengin değiller. Kendilerini düşünebilirler. İçi boş kaplar ama zengin değiller çünkü hala para bekliyorlar. Bu nedenle, paranın yol olmadığını anlamamız önemlidir. Para bizi dharma’dan uzaklaştırır. Bizi Tanrıdan uzaklaştırır. Bizi gerçeklikten uzaklaştırır. Gözlerimizi kaplar. Doğruluk ve erdem yolunu izlememiz gerektiğini düşünmeyiz  çünkü zengin olduğumuzu düşünürüz, Tanrı bizden korkacaktır. Hatta biz O’nu satın alabilir ve rüşvet vererek O’nu yönetebiliriz. Bu böyle değildir. Kendinizle yüzleşmelisiniz. Kendinizle yüzleşmelisiniz. Size o sevinci, o yüce yaşamı verecek olan para değil, Tanrı sevgisi, aramanın dürüstlüğü ve doğruluktur. Bu çakranın kalitesi Satya’dır (Gerçek,doğruluk), Vishnu, Satya’dır (Gerçek).

O, Narayana’dır(Shri Vishnu’nun isimlerinden, insanların sığınağı). Narayana Satya demektir. (Narayana, Shri Vishnu’nun bir enkarnasyonudur)Yani Satya, Narayan olamaz, değil mi? Narayan, Satya’dır, öyleyse Satya Narayan nasıl olabilir? Ama bizde (Hindistan’da) bir sürü Satya Narayana Puja var. Bütün bu Satya Narayanalara, Sahaja Yogilerin gitmemesi gerekiyor. Onlar sadece Narayana Puja’ya gidebilirler çünkü Satya Narayana, kamuflaj için ona eklenen bir yoldur, size ödeme yaptıran bu korkunç Brahminler içindir. Ne için? Sahaja Yogilerin Satya Narayana Puja’ya gitmesine izin verilmez. Onlar Narayana Puja yapabilirler. Ve Narayana nihayetinde ne olur? Nabhi Çakra’da Narayana, Devi tarafından yaratıldığından beri var olmuştur. Ve O, bu arayışla ilgilenir, aramanın beslenmesini bir baba gibi gözetir ve sonra yeniden bedenlenir ve sonra yeniden bedenlenir ve bizim Yüce Tanrı’yı aramaya başladığınız bir noktaya ulaşana kadar, daha yüksek bir makama ve daha da yüksek bir makam arayışımıza yardım eder.

Sonra Mahalakshmi’nin Shakti’sine atlarsınız. O zaman Mahalakshmi Shakti’nin elindesiniz. Bu Lakshmi’nin, Mahalakshmi ilkesine evrimleştiği anlamına gelir. Şimdi bu Mahalakshmi ilkesi Sushumna’nın orta kanalında bulunur. Ve Sushumna’nın bu orta yolu, Kundalini yükseldiğinde tamamen oturtulacak ve uyandırılacaktır. Kundalini yükselmediği zaman, bu yol kesinlikle karanlık kalır. Kesinlikle karanlıktır, ışıksız şekilde yatan Deitylerden başka hiçbir şey yoktur. Kundalini yükseldiğinde, ancak o zaman bu Deityler uyanır ve onlar bu Sushumna yolunu uyandırdıklarında, Mahalakshmi’nin bu orta yolu, başlangıçta Nabhi çakrada dengeleyici güç olarak hareket etmeye başlar. Yani Nabhi Çakra, size dengeyi veren, size yaşamda dengeyi vermek için bu dünyaya tekrar tekrar gelen on Guru ile çevrilidir. Onlar size “şunu yapma, bunu yapma” diyorlar ama biz onlşarı dinlemiyoruz, kabul etmiyoruz. Şöyle bir guruyu, böyle bir guruyu takip ettiğimizi söyleyebiliriz. Bildiğiniz gibi Müslümanlar, “biz Muhammed Sahib’i takip ediyoruz” diyorlar. Şimdi Muhammed Sahib size bir şey söylediyse, oda içki içmeyindir, söylediği şey budur ama Ben henüz içki içmeyen bir Müslümana rastlamadım. Orada öldürülecekleri için belki Riyad’da içmeyebilirler ama Londra’ya gelirlerse, içki içerler. Aslında kocam Suudi Arabistan’a gittiğinde ona, “karşılaştığımız tek Müslüman sizsiniz” dediler. Bu doğru. Onlara ne söylenirse, tam tersini yapıyorlar. O zamanlar sigara yoktu, tütün yoktu, bu yüzden Muhammed bunu söylemedi, onlarda bir boşluk buldular.

Müslümanlar sigara içerler, önemli değil, çünkü Muhammed Sahib bunu asla söylemedi. Muhammed Sahib tekrar doğup, Guru Nanaka olarak gelip onlara, “Aman Tanrım. Şimdi sigara içiyorsunuz, bu korkunç şey geldi, şimdi sigara içmeyin”, demeliydi ama Nanaka ve Muhammed Sahib’in aynı insanlar olduğunu kim kabul edecek ki? Onların farkları yoktur. Bu aynı şeydi. Bunu Sahaja Yoga’da kanıtlayabiliriz. Hepsinin aynı olduğunu ve aynı şeyi temsil ettiklerini bilmemizin ne kadar önemli olduğunu kanıtlayabiliriz, ancak (tarihin) bir döneminde. Şimdi bugün Ganjanız var, ne içiyorsanız, neyin dumanını tüttürüyorsanız, tüm bu şeylerin isimlerini de bilmiyorum, Allah bilir neler var. İnsanoğulları sizi yok edebilecek her şeyi bulmakta gerçekten zekidir. Bu sanki, bir boğayı çağırıp, “gel ve bana vur” demek gibi. Bunun gibidir. Eğer boğa yoksa, bir bufaloya “gel, bana vur” demeyi seversiniz. Şimdi bufalo da yok, tamam, o zaman bunu bir filden istiyorsunuz, “gel ve beni kovala”. Bunun gibi. İnsanoğlu çok aptaldır. Şimdi farz edelim ki, içtiğiniz ve sigara olarak içtiğiniz her şeyin bir listesini yazsam, bu dünyada bunlardan kaç tane şey olduğunu bilmiyorum, o zaman Ben öldüğüm zaman, siz üçüncü bir şey bulacaksınız, “Mataji bunu söylemedi”, öyleyse bunu yapmalıyız. Çok zekice. Her zaman orta yolunuzu yok etmek ve bunun sayesinde güzelce idare etmek.  Bir ihtimal Tanrı’ya böyle mi gideceksiniz? Bu dünyaya gelen büyük enkarnasyonları böyle mi takip ediyorsunuz? Dengeleme, Nabhi aracılığıyla gerçekleşir ve Nabhi sizinle ilgilenir ve size nasıl davranmanız gerektiğini öğretir. Örneğin, şimdi sol Nabhi’niz Gruha Lakshmi’dir. Gruha Lakshmi, hane halkının Deitysidir.

Ama eğer çok fazla dışa dönük bir tipiniz varsa, bir delilik yapıyorsunuz. O yüzden sabah erken kalkarsınız, gazeteleri okursunuz ve bu yine Sahaja Yoga’ya aykırıdır. Sabahları gazete okumayın. Gece okuyabilirsiniz ama sabah okuyamazsınız çünkü gazeteyi sabah okursanız, üzülürsünüz. Ve zavallı dalak daha fazla kırmızı kan hücresi salmak zorundadır ve çıldırıp, sizi üzer. Aksine, sabahları karınızla konuşun, çocuklarınızla konuşun, Gruha Lakshmi Tattwa’nızla ilgilenin. Karınız da, size söylediğim gibi bir Gruha Lakshmi olmalı. O zaman yemeğinizi düzgün bir şekilde yersiniz. Oturun ve düzgün bir şekilde yiyin. Ama hayır, kalktıktan hemen sonra bu Nabhi’yi üzerek, arabanıza atlarsınız, kahvaltınızı elinize alırsınız, yolda yemek yersiniz, insanlara korna çalarsınız, onlara kızarsınız, eşiniz size “Haydi gel kahvaltını yap” diye seslenir!” Hiçbir şey yapmazsınız. Özel bir iş için yola çıkıyorsunuz, kalp krizi geçirmeseniz de, en azından, minimumun minimumu olarak lösemi ile karşılaşıyorsunuz. Lösemi, sizin Gruha Lakshmi’niz mahvolduğu zaman, sol Nabhi’den kaynaklanır.

Gruha Lakshmi Deitysi, sol Vishuddhi’de (Guru) Nanak Sahib’in kız kardeşi, yani Nanaki iken, O Muhammed Sahib’in kızı Fatimabai’dir. Bunu göreceksiniz. Şimdi hayatın bu yönünü hiç düşünmüyoruz. Lösemiye yakalandığınızda, “lütfen beni iyileştirin” diye Anne’ye geleceksiniz. Ve eğer zenginseniz, Benim o kişiyi tedavi ettiğimi göreceksiniz. Tedavi etmezsem tepeme çıkacaksınız. Löseminizi iyileştirmedikçe ve Ben onu tedavi edene kadar on kez tepeme çıkacaksınız ama eğer Ben size, “Oğlum, sakin ol, hayat size sefalet getirmek için değil. Bütün bu koşuşturmalardan sen ne kazandın? Hiçbir şey ama bu korkunç sol Nabhiden dolayı acı çekiyorsun, ailendeki insanlar acı çekiyor. Kazanan sadece doktor, doktorlar veya hastaneler”, diyeceğim. Onlar Beni dinlemeyeceklerdir. Ve löseminin ne kadar hızlı gelişen bir kanser hastalığı olduğunu biliyorsunuz, kişi bir ay içinde ölür, doktorlar size “en fazla bir ay yaşarsınız” diyeceklerdir, o kadar. Çok güzel bir şekilde bu sertifikayı size vermek için bütün o parayı alacaklardır. Ama bizde bu neden var? Kendinize karşı sabırlı olun. Nabhinize karşı nazik olun, Gruha Lakshmi’nize iyi bakın. Midenin her tür hastalığı, şu ya da bu şekilde, bu dengesizlikten kaynaklanır. Bütün bu büyük gurular bu dünyaya bize dengeyi vermek, bize dengeyi öğretmek ve “Şunu yapma ve bunu yapma” demek için geldiler. Tüm bu On Emir’i ama bizim için bu On Emir hiçbir anlam ifade etmiyor. Şimdi, bugün size, vejetaryen olmak ve vejeteryan olmamak hususunu anlamanız için çok önemli bir noktaya değineceğim çünkü bu konuyu ele almak istedim, çünkü eğer onlar vejeteryanlarsa, Annenin size vejeteryan olmamanızın önemli olmadığını söylediğini görmeye dayanamazlar, çünkü bu sizin farkındalığınıza aykırı değildir, değildir.

Ama içki içmek böyledir. İçki içmek farkındalığınıza aykırıdır ama et yemek veya et yememek değildir, ama kişinin bunu anlaması gerekiyor. Şimdi biri Bana Gita’da et yiyenlerin Tamo Guni’ler (sol kanal olanlar) olduğunun yazıldığını söyledi. Gita’nın kendisine şaşırdım. Çünkü en başta Shri Krishna’nın Kendisi, Arjuna’ya tüm bu insanları, hatta akrabalarınızı bile öldürmek için elinizden geleni yapmanız gerektiğini, öldürmenizi, aslında insanları öldürmeniz gerektiğini söyledi. Akrabalarınız ve gurunuz da öldürülecek, çünkü ben onları zaten öldürdüm, dedi. Hiçbir şey sizin tarafınızdan öldürülmeyecek çünkü onlar zaten öldürüldüler. Ve bunun yapılmaması gerektiğine dair o kadar çok açıklama yapıyor ki ama O, “Hayır, ben sana söylüyorum, gidip öldürmelisin. Kendini Bana teslim et, ben onların icabına bakarım”, dedi. Öyleyse Gita’da bunu nasıl vaaz etti, bunu anlamıyorum. Şimdi bu, (et) yiyenlerin Tamo Guniler olduğu, yeni bir giriş yapmak gibi görünüyor. Değiller, asla böyle değiller. Onlar Rajo Guni’ler (Sağ kanallar). Et yerseniz Tamo Guni değil, Rajo Guni olursunuz. Tamo Guni’ler karbonhidrat tüketen insanlardır, bunu Sahaja Yoga’da gördük. İki tür hastalığımız var, biri uyuşuk organlar ve birisi de aktif organlar. Bu nedenle, uyuşuk olanlar çok fazla karbonhidrat alanlardır ve içlerinde çok fazla protein alanlar ise aşırı aktif olanlardır. Yani demek istiyorum ki, eğer protein alırsanız, bilime göre, bilimsel olarak uyuşuk birisi olur musunuz? Yani herhangi bir doktora bunu sorun. Ve o zaman siz çıkıp böyle, “bizler Gita’yı takip etmeliyiz” derken, doktor bu kitabın ne dediğini anlamadığı için, Gita’nın tamamen bir martaval olduğunu söylüyor. Sanırım birileri orada bir yanlış yaptı ve İncil’de yazdıkları gibi, Gita’da da yanlış bir şeyler yazdılar, onlar her kitaba bunu yazdılar. İncil’de neleri yanlış yazdıklarını size daha sonra, İsa’ya gelince anlatacağım. Bence sadece bazı insanlar onu oraya, karşı olmak için koymuşlar. Çok fazla et yerseniz Raj Guni olursunuz ve Raj Guniler, size söylediğim gibi sağ kanal insanlar olurlar, çok agresif olurlar ve ahamkari’ler (egolular)olurlar ve zarar verebilirler ama sadece ot yiyen insanlar uyuşuk hale gelebilir, onlar kesinlikle uyuşuk olabilirler. Eğer aktif bir kişi değillerse, uyuşuk bir kalbe sahip olacaklardır, ayrıca kalp krizi geçireceklerdir. Tüm zamanlarını lazımlık üzerinde oturak, muazzam bir halde olacakları uyuşuk bağırsakları olacaktır, hiçbir yemeği asla sindiremeyecek ve çok zayıf insanlar olacaklardır. Bu nedenle, uyuşuk bir kalbi, uyuşuk bir karaciğeri veya uyuşuk bağırsakları olan kişiler protein almalıdır. Et demiyorum, protein diyorum ama bir vejeteryan, çok fazla protein almaz. Et almak daha kolaydır, bunun zararı yoktur ama aktif olan insanlar daha çok sebzeye yönelmelidir.

Bu mantıklıdır. Guru Nanaka bütün etleri yedi, kendisi kötü bir adam mıydı? Lahasoon (sarımsak) ve pyaj’dan (soğan) bile kesinlikle uzak durması gereken bu Maarwadiler. Kendisi acaba onlardan daha mı kötüydü? Peki ya Budda’nın kendisine ne demeli? Et yedi çünkü kendisi zaten çiğ et yemekten dolayı öldü, Kendisi. Hint ineği olan bir ineğin etini değil, yani sizden daha büyük hayvanların eti, yememeniz gereken tek şeydir. Özellikle Hint ineği. Daha büyük inekler de iyi değildir çünkü bunlar dişlerde problem yaratırlar ama daha küçük hayvanlar, Jainizm’de bile, onlar öküzleri, inekleri ve diğer hayvanları kurtarmanız gerektiğini söylediler ama asla keçileri ve tavukları kurtarmanız gerektiğini söylemediler. Çünkü Mahavira tavuklara Aydınlanma veremeyeceğimizi biliyordu. Tavukları, sivrisinekleri ve böcekleri kurtarmanın faydası nedir? Tabii ki onlar böyle şeyler yapıyorlar. Bazı Jain dininden insanlar böcekleri kurtarırlar, alıp onları bir insanın üzerine koyarlar ve o böcek insanların kanını içer ve bunun içinde bu adama para ödenir. Çok saçma ama onlar bunu yapıyorlar. Onlar için böcekler, insanlardan daha önemlidir. Milyarlarca ve milyarlarca böcek, tek bir insan etmez. Bu ülkede sahip olduğumuz tüm bu saçma fikirler. Bu yüzden vejeteryan olmanız gerektiğini ya da vejeteryan olmamanız gerektiğini söylediğim zaman, siz neye ihtiyacınız olduğunu görmeli ve onu yemelisiniz ama dikkatiniz her zaman yemek üzerindedir, bu yanlıştır. Bu nedenle, vejetaryen olmak veya vejeteryan olmamak gibi sorunların içine girmenizde hiçbir fayda yoktur. Elbette ki, Batı ülkelerindeki insanlar vejetaryen yemek yemeliler, bu kesinlikle böyle olmalı anlamında değildir ama yediklerinden daha fazla sebze yemeliler, Hindistan’da vejeteryan olan insanlar da, daha sonra et yemek zorunda kalacaklardır.

Aksi takdirde uyuşuk bir kalbe sahip olacaklardır. Onları bir kez daha tedavi edeceğim, sorunları olacaktır, daha sonra da by-pass’a gitmek zorunda kalacaklar. Orada para biriktirmek mi? Bunu yapamazsınız. Uyuşuk bağırsaklarınız olacak, sonra uyuşuk karaciğeriniz olacaktır. Her türden sirozunuz olacak ya da belki de elinizde her türlü kızarıklık oluşacak ve bunun gibi şeyler, alerjiler, tüm bu problemler olacaktır. Ve nihayetinde bu tür insanlar çok huzurlu görünüyor çünkü görüyorsunuz, onlar bir lahana (kafası çalışmayan) gibiler. Evet. Eğer biri lahana gibiyse, siz ona nasıl Aydınlanma verirsiniz? Lahanalara Aydınlanma veremezsiniz, değil mi? Burada bizim şövalyelere, cesur insanlara, savaşçılara ihtiyacımız var. Kötü güçlerle savaşmalısınız ve lahana gibi olan bu insanlar bunun için ne yapabilirler ki? Kişi yatharth’ı, yani gerçeği anlamalı ve kendi anlayışınızı ortaya koymayın çünkü siz Jain bir ailede doğdunuz ve bu yüzden de, herkesin ot yemesini istiyorsunuz, bu yanlıştır, yanlıştır. Protein yemesi gereken kişi, protein yemelidir. Şimdi Sattvic (orta kanal)insanların yiyeceği nedir? Bu kişi yemek yemelidir. Öylece yaşayamazsınız. Peki Ben ne yiyorum? Channa (Nohut). Channa ile yaşayabilir misin? O proteindir. Channa veya et yiyebilirsiniz ama çok ağır etler değil, yağsız etler ve ghee, en çok yediğim şey, baldır. Bu benim yemeğimdir. Bal  yerim, bilirsiniz, bal içerim. İşte bu ama bununla yaşayamazsınız, değil mi? Bu nedenle az miktarda karbonhidrat tüketmelisiniz. Önemi yok ama Nabhi Çakra’da kendinizi dengelersiniz ama yemeğe hiç dikkat edilmemelidir. Aslında Bana sabah ne yedim diye sorsanız, bunu size söyleyemem. Gerçekten bunda çok kötüyüm çünkü bunun üzerinde hiç dikkatim yok. Biri ne getirirse, siz onu yiyin ve canınız yemek istemiyorsa da, yemeyin.

Önemli olan nedir, bu hayatınızın her anından zevk almanızdır. Eğer bir kişi yemek konusunda titiz ise, özellikle Hintliler, bu Nabhi Çakra için çok tehlikelidir. Yemek için ve Nabhi Çakra için delirenler aşırı derecede sinirli olduklarından, sanırım ve… İngilizce’de buna karşılık gelen kelimenin ne olduğunu bilmiyorum ama Hintçe’de buna chichode, yani asabi, asabi diyoruz ve bu chichode’lar eşlerinin hayatlarını perişan ederler. Gelip, “gittiğim o evde çok güzel bir körili kaju yedim” diyeceklerdir, bu durumda o zavallı hanım körili kajuların peşinde koşuyor. Biz Hintliler yemek konusunda çok kafa yorarız. Hayal bile edemezsiniz, onlar bizim, açlıktan öldüğü sanılan insanlar olduğumuza inanmayacaklardır ama biz o kadar yemek odaklıyız ki, bir zamanlar Mukha Bengalliler olması gereken bu Bengalliler vardı, size onlardan bahsetmeliyim. Onların Orta Hindistan’dan aldıkları taze balıkları vardı ve insanlar balık bulamayınca açlıktan ölüyorlardı.

Bu yüzden Bombay halkı nezaket göstererek onlara balık yüklü bir gemi gönderdiler, biliyorum çünkü Ben de bunun bir parçasıydım, bu Bengallilerin balık yemesini mümkün kılan onların gösterdiği zarif bir davranıştı. Onlarsa, “Ne? Biz deniz balığı yemeyeceğiz, biz Bangladeşliyiz”, deyip bütün balıkları denize attılar Hepsi sardana (çürüdü) oldu ve denize atıldı. Düşünebiliyor musunuz? Batıda olan hiç kimse buna inanmayacaktır, işte biz böyle oruç tutuyoruz ve işte biz böylesi fakir insanlarız. Yoksul olanlar, taze balık istedikleri için, bir gemi dolusu balığı denize atmayı göze alabilirler mi? Yemek konusunda o kadar çok kafa yorarız ki, Nabhilerimiz hep böyledir. Kadınlarımız da, onlar kocalarını kontrol etmeyi bildikleri, onları şımarttıkları için suçlanacaklar. Bir kadının işi Gruha Lakshmi olmaktır. Aileden önce ideallere sahip olmak, kocadan önce idealler, çocuklardan önce idealler sahibi olmaktır. Ev ideal olmalı ve herkesin hoş karşılandığı sıcak bir ev olmalıdır. Kadının görevi, kendi Nabhisini, çocukların Nabhisini ve kocasının Nabhisini ve evine gelen bütün insanların Nabhisini iyi durumda tutmaktır. Onun hayırlı, sevgi dolu, dindar bir yaşam sürmesi gerekir. Yumuşak huylu bir kadın olmalıdır ama bunların hepsi kayboluyor, onun endişelendiği tek şey kocasını nasıl memnun edeceğidir çünkü bu onun için en büyük işlerden birisidir. Nabhimizi iyi durumda tutmak için Sahaja Yogiler olarak, yiyeceğe çok fazla dikkat etmememiz gerektiğini anlamalıyız. Bu, bütün bu pis yiyecekleri yemeniz anlamına gelmez. Bu sizin kesinlikle, yemeğinizi yediğiniz zaman, yemeğin vibrasyonlarına bakmanız gerektiği anlamına gelir. Yemeğe her zaman vibrasyon vermelisiniz. Vibre edilmiş yiyecekleri yiyin. Bazı yiyecekler, şimdi diyelim ki, Ben gidip bu büyük beş yıldızlı otellerden herhangi birinde yemek yemek zorunda kalırsam, bir an sonra kusuyorum, hep kusuyorum. Biri Beni bir otele davet ederse, ‘Baba (kardeş), ne çile şimdi bu’ diye düşünmeye başlıyorum. Çünkü sevgiyle pişmiyor. [Marathi], “O, Shabari’nin (ısırıp tadına baktığı dutları Shri Rama’ya veren kadın) küçük meyvelerini sever” dediği şey bu. İşte onun söylediği şey bu ….[ Marathi] “O, Shabari’nin  dutlarını sever”. Bunun anlamı nedir? Bu, o yemekle ifade edilen sevginin, bizim önem vermemiz gereken şey olduğudur, cömertlik için değil, bununla gösteriş yapmak değil, hiç bir şekilde kendi zevkiniz için değil, ama yemeğin tadı, sevgi taşımalıdır, demektir. Dilinizin sevgiyi hissetmesine izin verin. En güzel tat budur ve sevgiyle yapılan her şey, her zaman çok lezzetlidir. Bu yüzden yemek pişirirken, sevgiyle pişirin. Yemek yerken, sevgiyle yiyin. Sevgiyle pişiren kişiye güzel sözler söyleyin ve hepsinden önemlisi de, aldığınız kutsamaları sayın,  kutsanmalarınızı sayın ve bugün yemek yememiş olabilecek başkalarını düşünün. Bu Lakshmi Tattwa,’dır, elin böyle olduğu yerdir, verdiği yerdir ve paraya ihtiyacı olan insanlara koruma verdiği böyle bir eli var. Ama bizim yaptığımız gibi değil, Amerikalıların veya Rusların yaptığı gibi değil. Biz bu korumanın kontrolden çıkmaması için Lakshmi’nin yaptığı gibi yapıyoruz. Kimseye bir şey söylemeden verirsiniz, sırf vermeniz gerektiği için ve aslında sizler bunu yapıyorsunuz. Babamın dediği gibi, eğer siz birisine bir rupi vermişseniz, bir an önce o kişiden iki km hızla kaçın, derdi ama ona eğer beş rupi verdiyseniz, ondan kilometrelerce hızla kaçın.

Bu çok pratiktir. İşte biz böyle vermeliyiz. Bu Lakshmi Tattwa’dır, size bahsettiğim Nabhi Çakra’dır. Bu çok önemli bir çakra, çünkü bugün buradasınız çünkü Tanrı’yı ​​aramak istediğiniz için, çakranızda Mahalakshmi Tattwa uyandı. Çünkü siz Tanrı’ya gelmek istediniz. Buraya para için gelmediniz. Buraya Tanrı’dan başka bir şey için gelmediniz. Aradığınız şey Tanrı’nın içindedir. Tanrı hakkındaki gerçeği bilmek istiyorsunuz ve Tanrı’ya sahip olmak istiyorsunuz. Buna kendi fikirlerinizi katmak istemiyor, Anne’nin, sizin Tanrı’nın kutsamalarını almamızı nasıl istediğini görmek istiyorsunuz. Yani bizler Tanrı’nın sevgisini, Tanrı’nın lütfunu aradığımız için böyle olduk. Lakshmi lütufkâr olmalıdır ve Mahalakshmi lütufkâr bir hanımefendidir, O içinizdeki lütuftur. Gelmesi gereken zarafet kişiliğinizde evrildi. Bu lütuf içinde kişi, Baba’nın özlemini hisseder. Baba, Narayana’dır. O, O’nun kutsamalarına sahip olmak ister ve işte içinizde ilk hakikat, gerçeğin arayışı böyle yükselir ve Kundalini yükseldiğinde, aramanın dürüstlüğü böyle kutsanır.

O önce size verir – aldığınız ilk şey gerçektir, beyninizi aydınlatarak. Size Sahasrara’yı ve Agnya’yı anlatacağım zaman, bu beynin nasıl nihai gerçeğin alıcısı olduğunu, gerçeğin nasıl yayıldığını anlatacağım, siz mutlak gerçeğin bilgisini almaya başlarsınız. Bu beyin aydınlandığında, bu size neyin doğru olup neyin olmadığını bilme gücünü nasıl verir ve alternatifler yoktur. Bunu size daha sonra Kundalini’yi beyin seviyesinde anlattiğım zaman anlatacağım. Ama bugün için,  Nabhi Çakranın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hepimiz için, özellikle Hindistan için, Nabhi Çakramız çok önemlidir, bilmemiz gereken Yüce Tanrı, Narayana, Vishnu, Yoga’dan sonra bize kshema’yı (refah) veren olduğudur. O, “Yoga Kshema Mahatmyam” diyor, bize kshema’yı veriyor. Ve dürüst, doğru ve erdemli yaşamın Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’nın vaat ettiği kshema’yı bize vereceğine inanmadığımız zaman, Tanrı’ya karşı günah işliyoruz. Batı’da onlar sol tarafta Anne’ye karşı günah işlerken, sizler Babamıza karşı günah işliyorsunuz, çünkü onlar ahlaksız yaşamın Tanrı’nın Anne gücüne karşı bir hakaret olduğunu unuttular. Bu nedenle, ister Batı’da ister Doğu’da olsun, bu her iki şeyde önemlidir, Baba’ya karşı günah işlemememiz de, Anne’ye karşı günah işlemememiz de önemlidir. Umarım ki, her şeyi öyle bir şekilde anlatmaya çalıştım ki, siz bundan dolayı incinmeyeceksiniz. Çünkü hepiniz farklı farklı yaşam şekilllerinden  geliyorsunuz; farklı, farklı anlayışlardan; farklı, farklı gurulardan ve bu konuda kafanız karışabilir. Yani, Sahaja Yoga’da bunun çalışmasına izin vermelisiniz. Işığın içeri girmesine izin verin ve kafanız karışmasın, üzülmeyin.

Burada Tanrı’yı arayacaksınız ve şimdiye kadar bildiğinizin, şimdiye kadar işittiğinizin veya takip ettiğiniz şeylerin üzerinde oturmayacaksınız. Çünkü bu size hiçbir şey kazandırmadı. Büyük bir subay olan öğrencilerimden biri gibi, bir gün Bana dedi ki, “Anne, ben Gita’yı bilmiyorum, Ramana’yı, Krishna’yı, hiç kimseyi bilmiyorum. Ben sizi tanıyorum, çünkü bana aydınlanmayı veren Siz’siniz.” Elbette Beni tanıdıktan sonra hepsini bileceksiniz ama şimdi, sizin Beni tanımanız daha iyi olur, çünkü Onlar artık burada değiller. Burada oturan Ben’im, o halde önce Beni tanımanız daha iyi olur, o zaman Onları da, daha önce tanıdığınızdan çok daha iyi tanırsınız. O halde bu noktada uzlaşalım: bunu Sahaja Yoga aracılığıyla anlamaya çalışın. Her şey kanıtlanabilir. Her ne dediysem bu mutlak gerçektir, hakikatten başka bir şey değildir ama siz sadece, kendinizin önceki fikirlere ve önceki kavramlara bağlı kalmanıza izin vermiyorsunuz ama söylediklerimi görmek açık fikirli olun, bu sadece bir hipotez, bırakında bu bir yasa haline gelsin. Bunu kendiniz gördüğünüz zaman, bu kalbinizde olduğunda, bu vibrasyonlarda olduğunda, söylediklerimi gördüğünüz ve bunu yargıladığınız zaman, parmaklarınızda hissettiğiniz bu Nabhi Çakrayı, çocukların bile bunu size söyleyebileceğine şaşıracaksınız.

Tanrı hepinizi kutsasın.

Çok teşekkürler. Yarın size Devi’nin Kendi Çakrası denen diğer çakradan bahsedeceğim. Herhangi bir sorunuz varsa, size söyledim, onu yazsanız iyi olur. Bu her zaman çok iyi sonuç verdi. Bence şimdi meditasyona girmeli ve Aydınlanmanızı almaya çalışmalıyız. Lütfen ellerinizi Bana doğru uzatır mısınız, bu şekilde, sadece alçakgönüllü bir şekilde. Çünkü şimdiye kadar bilmiyordunuz ve bunu ne zaman öğreneceğinizi de bileceksiniz:

Bu yüzden ellerinizi Bana doğru uzatın ve size anlattığım gibi bunlar beş tane  çakra, altıncı ve yedinci çakra burada, bizim ellerimizde. Beş çakra, altıncısı ve yedincisi. Bugün size bazı Keşmirli Müslümanlarla tanıştığımı söylemeliyim, bu iyi bir fikir. Aniden Benim için bir şeyler hissettiler. Nasıl olduğunu bilmiyorum. “Anne, siz misiniz?” dediler. “Evet, Benim” dedim. Bana geldiler ve sonra “Bize Ruh hakkında, Ruh hakkında, manevi yaşam hakkında, Ruh hakkında bilgi vermelisiniz” dediler. Bana geldiler. “Tamam, ellerinizi Bana doğru böyle uzatın” dedim. Ellerini Bana doğru uzattılar ve gelen serin esintiyi hissettiler. Ve dediler ki, “İşte bu. Muhammed, ellerin konuşacağını söyledi. İşte o budur. Gerçek bu.” Bende dedim ki, “Evet, ikinci doğumunuzu aldığınızda, sizi birbirinizden ayıran bu sözde dinlerin bütün saçmalıklarından kurtulacaksınız. Onlar asla sizleri ayırmak için değil, insanları bütünleştirmek için yaratıldılar ama sizler bunu yaptınız, neyse önemli değil. Şimdi Tanrı’nın lütfuyla Sahaja Yoga geldi, ikinci doğumunuzu alacaksınız. Böylece doğumunuzdan kaynaklanan her şey bitecek ve size saldıran, size yapışıp kalan, sizi sürükleyen, sizi düşündüren, düşündüren ve düşündüren ama yükseltmeyen her şeyi unuttuğunuz yeni bir hayata sahip olan, yepyeni bir insan olacaksınız. Çok mutluyum, Benimle tanışan bu sade  Müslümanlar, onlar bir şeyler satan bir dükkandaydılar, çok tatlı ve çok güzeldiler. “Siz Muhammed değilsiniz” demediler. Hiçbir şey demediler. Dediler ki: “Muhammed, bize ‘Kıyamet zamanı elleriniz konuşacak’ dedi ve bu insanlar ne için savaşıyorlar?” Bakın, durum budur.

Tanrı hepinizi kutsasın!

Şimdi her iki elinizi de Bana doğru uzatın ve gözlerinizi kapatın, sadece gözlerini kapatın.

[Shri Mataji Aydınlanma verir.]