Shri Trigunatmika Puja

Huis Overvoorde, Rijswijk (Holland)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Shri Trigunatmika Puja, Overvoorde: Hollanda Kutsal bir yerdir. Overvoorde (Hollanda) 5 Temmuz 1985

Shri Mataji : [Fotoğraf çekimi hakkında]  Doğru zamanda, doğru açı ile (fotoğraf) çekmelisiniz. Kimi insanların yanlış zamanda ve yanlış bir açı ile çektiklerini görüyorum.
Sahaja Yogi : Ah?
Shri Mataji : Evet. Vibrasyon aldığınız zaman, işte tıklamanız gereken yer budur.
Bu kadar [güler] ve sizi onu yanlış zamanda çektiğiniz için,  kimi insanlar için fotoğraflar iyi çıkmıyor. Vibrasyonlar ne zaman çekeceğinizi size söyleyecektir.  Bazı insanların fotoğraflarını çektim ve vibrasyonlar açıkça akıyor. [güler]. Hepsi birbirine bağlı. Ah, acele edin, sizleri bekliyorduk !….

Eğer  fotoğraf çekmek istiyorsanız, şimdi çekin. Bakın, mesele şu ki, yapmamalısınız. Fotoğrafı belli bir anda çekmelisiniz, bakın? Şimdi deyin ki, varsayalım Ben o sırada konuşuyorum, çekmemelisiniz veya birisini tedavi ediyorum, o zaman çekmemelisiniz.

Şimdi, Avrupa’nın kutsal yeri olan Hollanda’dayız ve Avrupa’nın bu kutsal yerinde çok miktarda su var. Burası Toprak Ana’dan daha alçak seviyede ve deniz ona doğru akar, yani denizin ve toprağın iyi bir kombinasyonu burada var. Bu sayede deniz, Hollanda’nın insanlarını temizler ve Toprak Ana’da onları kutsar ama eğer palamarlarını kaybetmişlerse ve yanlış bir yöne doğru uçuyorlarsa, aynı Hollanda, cehennemin olduğu yer olabilir. Bu yüzden de, burada daha ve daha da fazla Sahaja Yogi yarattığımızı görme hususunda çok dikkatli olmalıyız.

Batılı insanların karakterini okuduğumda, tabiatları itibari ile onların son derece öfkeli olduklarını gördüm ve bütünüyle çok egoistler. Kimse bunu, Ben size söylüyorum şeklinde hissetmemeli ama Ben, sizlerin Sahaja Yogiler olduğunuzu, sizlerin Tanrının Krallığına ait olduğunuzu söylüyorum ama Ben bundan genel anlamda bahsediyorum şimdi. Ben konuşurken gözlerinizi açık tutun. Insanların neden gözlerini kapattıklarını bilemiyorum, anlayamıyorum.

Kutsal bir yerde olduğumuz zaman, Toprak Ana’nın, burada denizin kendisinin içine akmasına izin verdiğini gördük ve burası Benim sizlere bir şeyler söylemem için çok iyi bir yer. Burada deniz,  Anne’ye sığındı. Guru, kendisini Annesel kalitelerle sınırladı. Bir kişi kendisini karada, denizde olduğundan veya havada olduğundan daha güvende hisseder.  Yani, guru puja sonrası,  kutsalın anlamının, guru tattwanın Anne prensibi içinde dolaşmasına izin vermek zorunda olduğumuzu veyahut  guru tattwanın Anne prensibi tarafından kontrol edildiğini, yönlendirildiğini ve güzelleştirildiğini anlamamız gerektiğini söylemem için, en iyi fırsat bu gündür.

Güzel olan sadece Toprak Anadır çünkü o bir çok farklılık, bir çok drama, bir çok yer ve başka herhangi bir elementi de yaratabilir, eğer bakarsanız onun içinde hiç bir şey yoktur. Yani yaratabilen O’dur. Bu yüzden  de, bizler Annesel kaliteleri daha fazla almalıyız ve bu Annesel, güzel, yaratıcı güç vasıtası ile kendi guru prensibimize tutunmaya çalışmalıyız ve bu  şekilde varlığımızı çok uygun, çok uyumlu, çok güzel, ilgili ve farklılıklarla dolu kılabiliriz, her zaman yeni çiçekler, her zaman yeni meyveler, her zaman yeni, yeni bir tasarım.

Kundalini, Toprak Anadan yapıldığı için, kesinlikle bizler bunu yapmaya muktediriz. Gurular vardır ve guruların hiç biri şimdiye dek,  sizin olduğunuz şekilde Kundalininin üstadı değiller. Eğer böyle olsalardı, onlar binlercesine aydınlanma verirlerdi. Neden, çünkü Anneniz sizin guru prensibinize nüfuz etti ve kundalinizi yükseltti, yedinci çakrayı kırarak, çok açık bir şekilde size Kundaliniyi yükseltme güçlerini verdi. Bu asla kimsenin başına gelmedi ve enkarnasyonlar bile, sizin yapabildiğiniz şekilde kitleler için bunu yapamadılar. Kundalini ellerinizden akıyor, Ganesha sizde aktif ama bu size asla denizin egosunu veya sertliğini veya ağırlığını vermemeli, bunun yerine Toprak Ananın güzelliğini vermelidir.

Toprak Ana, her zaman denizden daha büyüktür çünkü O, denizi kapsar. Deniz asla Toprak Anadan daha büyük olamaz. Bazen, deniz daha büyük görünür ama deniz Toprak Ana içinde muhafaza edilir. Deniz daha ötesine gidemez. Yani Toprak Ana her zaman denizden daha yüce, daha büyük, daha geniştir. Bu sayede kundalini yükseldiği zaman kişi, sadece guru çakra değil, tüm bu yedi çakra olur ve guru çakra olduğunuz zaman, bu da her taraftan Toprak Ana tarafından sınırlandırılmıştır.

Bu şartlar altında, çok ehliyetli olduğumuz zaman, bir çok şeye ulaşabiliyor olduğumuz  zaman, çok sayıda kişiye aydınlanma veriyoruz. Eğer sadece alçak gönüllü, cana yakın, güzel olabilseydik tüm dünyayı idare edebilirdik ama özellikle batıda ve batılılaşmış Hintli Sahaja Yogilerin tarzında gördüğüm şey, hala davranışlarında ve konuşmalarında görülen çok fazla ego var. Bunu yapamıyorlar, sanırım bazen göremiyorlar ama görmek daha iyidir. İlk olarak, şirin bir şekilde hareket edebilmelisiniz, belki de, ama bu yolu öğrenmek zorundasınız. Eğer bunu anlamıyorsanız, bütün liderliğiniz, bütün guru tattwanız, tamamıyla Annenizin sevme kapasitesine, Onun sabrına bağlıdır.  Ben kızıyorum ama belki de on, on iki yılda bir olan, bunun gibi bir şey, nadiren olur. Böylesi daha iyidir, çünkü o zaman öfkenin bir anlamı var ama eğer her zaman sinirliyseniz veya gösteriş yapmaya çalışıyorsanız veya yanlış şeyleri kabul etmeye devam ettiğiniz çok büyük bir ego içindeyseniz, o zaman etkili olamazsınız. Gördüğüm diğer bir şey şu ki, egonun sağduyusu yok, egonun hiç bir şekilde aklıselimi yoktur. Eğer egoistseniz, kaybettiğiniz ilk şey sağduyudur, o zaman da size sağduyu vermeyen, saçmasapan bir egoya sahip olmanızın ne faydası var?  Ve daha büyük bir egosu olan insanlar iddia ederler ve sizin bu konuda onlarla aynı fikirde olmanız gerekir. Sizinkinden daha büyük bir egosu olan insanlar tarafından, daha fazla etki altında kalırsınız ve sizde herhangi bir egosu olmayan insanlardan hoşlanırsınız, bu sayede onlara baskı yapabilirsiniz ama sağduyu kısmı burada çok zayıftır.

Bunu görebilirsiniz, geçen gün bir guru veya diyelim bir beyefendi geldi ve ona gurusu tarafından bazı mantralar verilmişti ve o kişi gurusu aleyhinde söylenen hiç bir şeyi duyamıyor. Neden? Çünkü onun egosu bu guruyu seçti, çünkü ego seçti, ego nasıl yanlış olabilir ki? Ve ego her zaman yanlıştır, sürekli olarak yanlıştır. Ego merkezli olduğunuzda her şey alt üsttür. Yavaş yavaş şunu öğreneceksiniz ki, batılı insanlar sağduyudan tamamıyla yoksundurlar, herşeyde sağduyu eksiktir. Demek istiyorum ki, eğer sağduyuları olsaydı, çok daha az problem olurdu ama sağduyu eksik ve Ben aynı şeyi Sahaja Yogilerde de görüyorum. Sağduyudan yoksunlar. Sağduyunun tabiatınız olacağı bir şekilde bilge olmalısınız ama sağduyudan yoksunuz.

Bu gün olduğu gibi, bu gün Ben tartışıyordum, çok genel bir problem olan, çok genel bir problem olan emek problemleri hakkında tartışıyordum. Sizlerin emek probleminiz var. Örneğin, işsizsiniz. Şimdi, burada meydana getrilmiş bütün sistem ve bizde bununbir kısmını kabul ettik ama çalışma saatlerine varıncaya kadar değil, bu çok saçma. Örneğin, varsayalım saat dörtte kalkıyorsunuz, demek istiyorum ki bu çok büyük bir varsayım tabii, ama farz edelim ki dörtte kalkıyor ve banyomuzu yapıyoruz. Sabah saatleri çok huzurludur, meditasyon yapabiliriz, ne istersek onu yapabiliriz ve sonra  yapmamız gereken bütün işleri bitiririz, kendinizi hazırlarsınız, kendinizi hazır edersiniz, kahvaltı yapar veya çay içer veya ne isterseniz onu yaparsınız. Sonra saat sekizde, işe  gitmeye hazır olursunuz. Farz edelim saat sekizde de, işinize gidersiniz. Bu durumda sekizden bire kadar çok rahat şekilde çalışabilirsiniz, çok kolayca, problem yok. Sonra saat birde eve gelirsiniz, öğlen yemeğini yersiniz ve siesta yapasınız. Eğer saat üçe kadar, iki saatlik siesta yapabilirseniz, saat dörtde,  yeniden işe gidersiniz. O zaman beşten onbire kadar, hiç bir şekilde kendinizi yorgun hissetmeden çalışabilirsiniz, onbirden sonra yorulabilirsiniz. Bu sayede daha fazla çalışabilir, daha az uyuyabilir ve diri ve genç kalabilirsiniz ama bu sağduyu gerektirir.

Şimdi, işsizlik nasıl çözülebilir. Kimi insanlar sabah çalışabilir, bazı insanlarda insanlar akşam çalışabilirler. Sabahları çalışanlar için, bayanlar evde, erkekler dışarıda olabilirler: sonra öğleden sonra erkekler çıkabilir ve ev işlerini yapabilirler.  Bayanlar evlerinde iş yapabilirler veya onlar evde olduklarında, erkekler heykel, el işi, el yapımı şeyler gibi daha yaratıcı işler yapabilirler. Bu şekilde herkes istihdam edilmiş olur, onlar daha yaratıcı, daha mutlu insanlar olurlar ve bu şekilde problemi çözmek kolaydır ama işsizlik var ve işsizlik nedeni ile pek çok problem var. İşsizlik problemini çözmek çok kolaydır, herhangi bir sosyal güvenlik hizmeti veya bir şeyler sağlamanız gerekmez. Onlara ödemelerini yapın ve bırakın daha az çalışsınlar.

Onların daha yaratıcı şeyler yapıp, satmalarını sağlarsınız, daha fazla paraları olur veya lar etraflarında hoş şeylere sahip sahip olabilirler. Aksi takdirde, bunun gibi korkunç şeylere sahip olursunuz. Yani el yapımı pek çok şeye sahip olabilirsiniz, ileveten makine yapımı şeylere, her neye sahip olmayı istiyorsanız. Bir denge olmalıdır. Sağduyu ile, ne kadar ileri gideceğimizi bilmeliyiz, denge sahibi olmak için ne kadar ileri gideceğinizi bilmelisiniz. Makinelerin deli gibi gitmesi gibi, makineleri kontrol edemeyiz çünkü para kazandığımızı düşünürüz, kazanmayız. Bir süre sonra makinelerin durması gerekir. Bu yüzden buna kadar gitmelisiniz, Ben guru tattwayı, Toprak Ana içine yerleştirmeye çalışıyorum, pratiktir bu.

Yani sağduyu tatbik edilmelidir ve bu ancak,  ego olmadığı zaman gelebilir. “Çünkü ben bu seviyorum, ben bunu yaparım” şeklinde, sağduyu olamayacak olan egodur ama bu “ben”, kör olan,  patavatsız olan, aptal olan, egodur. Yani nihayetinde aptalca şeyler yaparız. Kişinin bu egodan kurtularak öğrenebileceği bir sağduyu olmalıdır. Şimdi, insanlar, “Anne, egodan nasıl kurtuluruz?” derler Bana. Bu çok kolaydır, Sahaja Yogada sol kanalı 108 kez sağ tarafa getirmelisiniz.  Sahaja Yoga’da insanları affetmeli ve kendinizi seyredebilirsiniz. Her şeyden önce görün, kendinizi mi izliyorsunuz, başkalarını mı? Her şeyden önce. Benimle seyahat eden bayan gibi, çok yaşlı bir hanım ve o, “bu adam yakışıklı, bu adam değil, bu kadın iyi görünüyor, o hoş” gibi, bu şekilde yorumlar yaptı. Ben ona sadece bakıyordum, dedim ki, “bu kadın deli, aşağıya indiğimizde,  zamanla gerçekten delirecek. Herkese bakmaya devam ediyor ve kim yakışıklı, kim değil diye herkesi yargılyor”. Onun yakışıklı dediği herkesi Ben çirkin buldum, bunun üzerinede bunu bıraktım. Dedim ki, “karar versen iyi olur, Ben asla böyle şeyler yapmaya  kalkışmam”, dedim. Sonra da, “bu adam iyi değil, o çok öfkeli değil, o budur, o şudur, o böyle konuşur, o şöyle yürür, o böyle yapmamalı, bak, şunun gibi”, diye başkaları için endişelendi durdu. Onlara her şeyi anlatırsınız, onlar boyunlarını böyle sallamaya devam ederler, “Oh, bunu nasıl yapabildin?”, ama bunu siz kendi kendinize yaparsınız. Eğer evet demeniz gerekirse, o zaman bunu on kez yaparsınız, – evet, evet, evet, evet. Eğer hayır demeniz gerekirse, onlar buna devam ederler. Sağduyu yok. Neden boynunuzu pek çok kez sallıyorsunuz. Eğer biri bunu söylüyorsa, sürekli olarak tepki göstermenize gerek yok.

Yani bu başka bir şey, iç reaksiyon. İlk olarak, herkesi görmek, herkesi yargılamak dışsaldır, “Oh, ben bu istasyonu sevmem, bu çok tozlu, bu banyo iyi değil, şu oda iyi değil, bu şey iyi değil”, bunun gibi, sanki İngiltere kraliçesisiniz. Hatta bu bile, bundan daha fazlası olabilir çünkü onun kendi elbisesini seçmesine bile izin verilmiyor. Parlamento buna karar vermelidir. Zavallı şey, hiç bir şekilde ego sahibi olamaz, zavallı şey. Özel bir durumda hangi elbiseyi giymesi gerektiğini seçmelidir. Eğer parlamento evet derse, oda giyer. Eğer o hayır, hayır derse, onlar için büyük bir problem bu ama özgür insanlar olan bizler için, ne yapacağımızı, nerede yapacağımızı, ne konuşacağımızı, nasıl konuşacağımızı anlamak için, bizler sağduyu sahibi olmak zorundayız ama ego olduğu zaman, sağduyu sahibi olamazsınız.

Ve sanıyorum ki, batılı insanların bu kadar çok şeyde, bu kadar aptal olmasının sebebi budur. Ben her ne görürsem, Ben onu baş aşağı şekilde görürüm. Hintliler, bizler köylerde yaşayan çok fakir insanlar, çok fakir insanlar olabiliriz, onlar çok eğitimli değiller. Sizler çok iyi eğitilmiş insanlarsınız, her şey orada ama hepsi egodan kaynaklandı, yani sağduyu zayıflıyor. Yani  Toprak Ana ile uğraşanlar, çiftçiler gibi insanlar, onların inanılmaz bir sağduyuları var. Şimdi, Hollanda’da, insanların çok sağduyu sahibi olacaklarını düşünürdüm çünkü onlar çiftçiler.  “65” de geldiğimde, onlar daha iyiydiler, çok daha iyi, bu kadar saçma sapan insanlar değildiler.  Iyi giyimli, hoş, mantıklı, sağlam insanlardı. Tabii ki, oldukça yaşlı insanlarla da tanıştım, bunu söylemeliyim ama markette şaşırdım, Hollanda’da imal edilmiş bir transistor satın alamazsınız, Hollanda’da imal edilmiş hiç bir şey alamazsınız. Bunun üzerine Ben, “nasıl hiç bir şey imal etmiyorsunuz, makineler?”, dedim. Sizde dediniz ki, “Neden bunu yapalım ki?, bugünlerde yirmibeş lale soğanımız için, Japonya’dan bir adet  transistor alıyoruz, bu yüzden de, neden biz transistor yapalım ki?”. Sağduyu. “Buradan yirmibeş soğan gönderiyoruz” ve demek istiyorum ki Ben buraya geldiğim zaman, onların tarlaları var ve her yerde, her tür lale için tarlaları var. yani dediler ki, “25 soğan için bir transistor alıyoruz, neden biz imal edelim ki. Biz soğanlarımızı ihraç ediyor ve onların transistorlarını alıyoruz. Neden biz transistor yapmalıyız ki?” Sonra da dediler ki, “biz peynirimizi belli bir ülkeye ihraç ediyoruz, yumurtalarımızı İtalya’ya, tavuklarımızı şu ülkeye ve neye ihtiyacımız varsa hepsini alıyoruz”. Ben şaşırmıştım,  onlar o kadar, tarımları ile o kadar gurur duyuyorlar ki ve çok mantıklı bir şey olan bunu, çok şeyde bu şekilde yapıyorlar ve arazi ile uğraştıkları için Hollandalı insanların en iyiler olacaklarını düşündüm ama sonra insanların kesinlikle kafalarının patladığına dair raporlar aldım. Şimdi öküzler gibi oldular, arazide çalışırken toprağı süren öküzler gibi oldular, bakın. Ben şaşırmıştım, “Onlar nasıl olup da, boğa gibi oldular?” Onlar çok duyarlı insanlardı, çok mantıklı, çiftçiler şeylerle mantıklı bir şekilde uğraşıyorlar ve onları güzel bir şekilde hallediyorlar, çok masum ve basit insanlar, naif, bir noktaya kadar tatlılar, çok tatlı.

Buraya geldiğimiz zaman, bizi memnun etmeye çalıştılar, bu yüzden de bizim için bir bayrak dikmeye çalıştılar, ülkemizin ve önümüze bir Pakistan bayrağı koydular. Bu nedenle Ben çok mutluydum ve vejetaryanlıktan bahsediyorlardı ama geldiğimiz sırada, kızım aniden vejetaryan oldu çünkü o gemide kendisi komik bir iğrenme geliştirdi. Bu yüzden hiç et veya bir şey yemiyordu. Ben vejetaryanım dedi. Onlar da, “tamam o zaman, tavuk yiyecek misiniz?” dediler. Onlar çok basit insanlardı, bilirsiniz, çok basit ve şimdi de vejetaryanlıktan bahsediyorlar. Şaşırdım. 65 den beri ve sadece 85 de, bu yirmi yılda ne kadar çok değiştiler. Çok hoş ve bu egsersizleri yapmakla, kilo kaybetmekle, kilo almakla, yolda yürümekle uğraşmıyorlardı. Şimdi, dün, yürüyordum, herkes deli gibi jogging yapıyordu, çok komik ama onlar kendi sağduyularını kaybettiler çünkü belki deToprak Ana ile temasları yok, çok fazla makine kullanıyorlar. Belki de nedenlerden biri bu ve dış ülkelerden gelen hava olmalı ve onlar rustik olduklarını  düşünüyorlar, bu yüzdende bütün bu modern, sofistike olan her şeyi kabul etmek zorundalar, belki de.

Tren ile seyahat eden bir çiftçi hakkında, bir hikaye vardır ve şehirden gelmiş bazı yaramaz çoçuklar vardı ve onlar çiftçiden ayaklarını çekmesini istediler. Oğlanlardan birisi çiftçiye sordu, “eğer bu istasyonda yumurtalar 20 peniden satılıyorsa ve bir sonraki istasyonda tavuk, bir pound fiyat ile satılıyorsa, benim yaşım kaç?”. Sadece onunla alay etmek için. Bu adam derhal dedi ki, “sen 22 yaşında olmalısın”. Oğlanda “benim tam olarak 22 yaşımda olduğumu nasıl bildin?” dedi.  Çiftçi dedi ki, “çünkü benim kardeşim, benim kardeşim tamamen deli ve o 44 yaşında”. Gördünüz, onlar çok pratikler. Bilirsiniz, ona Amerika’da dedikleri gibi, meselenin özü gibi, onlar ne olduğunu bilirler. Çiftçi ona baktı ve 22 dedi. “Nasıl, neden?” “Benim kardeşim 44 yaşında ve tam deli” ve bu oğlanlar nereye bakacaklarını bilmiyorlar çünkü onlar onu aşağılamak istediler ve bu çiftçilerin büyük bir duyarlıkları var. Bizdeki kötü bir boyun problemi olan bakan gibi, [anlaşılmıyor] Vishuddhi’de.  O başbakandı. Bu şekilde yapmaya devam ederdi, kafası bu şekilde giderdi. Bazı çiftçiler onu görmeye geldiler, onu gördüler ve ona baktılar ve dediler ki, “zaten hayır diyor, ona bir şeyler anlatmanın ne faydası  var?” Hindistan’da çiftçiler hakında, onların yaşamı ne kadar çok anladıklarını gösteren pek çok hikayemiz var.

Çok hoş bir bahçıvanım vardı, o bir köydendi. Bir adam vardı, yaşlı bir adam, diğer bir bahçıvan. “Bu yaşlı adamla konuşmanın bir yararı yok” dedi. Ben “Neden?” dedim. O da dedi ki, “Eğer bir Hindu ise, o zaman yaşlı bir adam kayıp bir vakadır”. Ben “Neden?” dedim. Dedi ki, “Çünkü genç yaşta onlar bir çileci gibi yaşarlar ve yaşlandıklarında bhoot gibi olurlar ama eğer  o bir müslüman ise, gençken çileci gibi yaşamazlar. Hayattan keyif alırlar ve yaşlandıklarında onlar tatmin olmuş ruhlardır. Bu yüzden de yaşlı bir Hindu ile konuşmaktansa, yaşlı bir Müslüman ile konuşmak daha iyidir.” Demek istiyorum ki, bu şeyler hakkındaki okuması,  o kadar doğru ki, biliyorsunuz. Onun bu şeyleri o kadar tatlı bir şekilde ve böylesi bir iyilikle nasıl söyleyebildiğine, bu kadar çok şeyi nasıl da bu kadar iyi anladığına  gerçekten şaşırmıştım ve o çok genç bir adamdı, yaklaşık diyebilirim ki, otuz ila otuz iki yaşında.

Bizi görmek için Bombay’a geldi. Tam adresimizi bilmiyordu, sadece marine Drive’i biliyordu ve bu yüzden o, taksiciye dedi ki, taksideki şöföre,  “beni Marine Drive’a götür” dedi. Taksici, “Marine Drive büyük bir yer” dedi. O da, “beni Marine Drive’da herhangi bir yere götür” dedi ve bunun üzerine de, şöfor arabayı sürdü. Yani oraya gitti ve insanlara “Marine Drive’da bir yerlerde kalan çok uzun boylu bir centilmen var mı?” diye sordu. Anlıyorsunuz, kocam en uzun boylu Hintlilerden biridir, anlıyorsunuz. Bahçıvan, uşakların yanına gitti ve onlara “hiç bir yerde uzun boylu bir sahip gördünüz mü?” diye sordu. Onlardan birisi, “burada uzun boylu sadece bir  kişi kalıyor”, dedi. Işte bu şekilde o evimize geldi. Oradakilere, ayakkabılarını gösterdi. “Bu ayakkabılar sahibim tarafından bana verildi, kendisi aynı zamanda çok da uzun boyludur, anlıyorsunuz” .  “Bu ayakkabı bana verildi ve kendisi de aynı tarzda ayakkabılar giyiyor” dedi. Uşaklar bütün bunlara  dikkat ettiler, onlar çok pratik insanlardır. Eşimi tanıyan diğer bir bahçıvan dedi ki, “evet, uzun boylu bir adam var ve oda aynı tipte ayakkabılar giyiyor” ve o bu şekilde bulup evimize geldi.

Nasıl da zekiler ve gözleri nasıl da keskin, her şey hakkındaki her şeyi nasıl da biliyorlar. Bu olağanüstü, çok olağanüstü ve işte bizim sahip olmamız gereken şey bu. Annenin üzerimizdeki etkisi ile bizler gurular olmalıyız, Anne her zaman bizi kontrol ediyor,  Anne bize rehberlik ediyor, Anne yasaklamaları yapıyor, Anne bizim maryadalarımızı oluşturuyor, yani Annelik sizin kutsamanızdır. Bu gün sizler kundalininizi yükseltiyorsunuz çünkü sizin gurunuz bir Anne, aksi takdirde bunu asla yapamazdınız ve işte bu yüzdende Annelik bu kadar önemli. Sebeplerden birisi, belki de, Sahaja Yogiler neden liderlerden kaçıyorlar ve bazen de takip edilmek istenen insanlardan, belki de şunu bilmiyoruz  sadece içine giriyor, sadece açıyorlar. Bu yüzdende sizler müşfik olmaya çalışın, sadece kuluçka, küçük civcivler gibi, anlıyorsunuz, çok hızlı şekilde ölebilecekler. Onları çok, çok dikkatle takip etmlisiniz. Pek çok yıl bunu söylemedikten sonra bunu söylüyorum ve hepinizden bunu rica ediyorum, bunu geliştirmeye çalışın. Aynanın önüne oturun ve Anne gibi davranmaya çalışın. Görmek daha iyi, bunu pratik edin, hoş, müşfik, nazik, sabırlı olmaya çalışın. Eğer Sahaja Yogayı batıda yaymak istiyorsanız, bunu yapmalıyız, Maharashtra’da değil, Maharashtra’nın anneleri  oldukça serttir ve açıksözlüdürler ve çocuklar buna alışkındırlar. Benim şunu söyleyeceğimi görebilirsiniz, “Benim annem çok sert bir bayandı ama sanırım onu seviyorum çünkü o Bana pek çok şey öğretti, bütün kız kardeşlerim uzman ahçılardır, bizler yaşamda çok iyiyiz, yaşamda çok iyi gidiyoruz, hiç kimseyi rahatsız etmiyoruz.” Bunların hepsi bize annemizden kaldı. Hiç bir saçmalığı tolere etmeyen sert bir bayandı. Asla kendisine bir yalan söylemezdi ve eğer siz ona bu beyefendi geliyor ve sen ona, “benim evde olmadığımı” söyle derseniz, benden yalan söylememi isteme derdi. Ben gelen kişiye, senin bana, ona yalan söylememi istediğini söyleyeceğim, derdi. İşte o böyleydi ve işte bize o, böyle muamele etti ve bununla yaşadık ama buna takılmadık çünkü her ne yaptıysa bizim iyiliğimiz için yaptı. Onun bunu, bizim iyiliğimiz için yaptığını bilirdik. Bu ülkede böyle değil, insanlar bu gerçeği anlamıyorlar. Egoları var, asla bunun sizin iyiliğiniz için olduğunu anlamıyorlar.  Onlar bunu her zaman saldırganlık olarak anlayacaklardır çünkü kendileri de saldırgandılar veya saldırganlar. Eğer saldırgan iseler, demek ki daha da kötüdürler.

Yani bu ülkedeki durumun ne olduğunu anlamaya çalışın. Ben kendimi buna alıştırdım, burada sizlerde kendinizi olana alıştırmalısınız ve işte bu şekilde, buna dair hiç bir şikayet duymamalıyım. Şimdi yine gutu tattwa, Anne tattwanın içine girmelidir. Bu yüzden bir daha ki sefere, hiç bir şikayet kabul etmeyeceğim ama hepsi, “Oh, Anne ne kadar hoş bir adam, çok müşfik, çok nazik, çok tatlı”, diyeceklerdir. Böyle olmak, hiç bir şekilde sizden bir şey almaz, hiç bir şey. Şimdi, tabiatın bu kadar bereketli olduğu bir zamanda ve güneşinde kendi sertliğini sakladığı, her şeyin bu kadar güzel olduğu yerde, bu güzel atmosferde, Annemize yakışır bir şekilde davranacağımıza ve kavga etmeyeceğimize, tartışmayacağımıza, (kötü) şeyler söylemeyeceğimize dair  karar vermeliyiz.

Trendeki birisi gibi, varsayalım bu kişi “Bu benim koltuğum, bu benim” diye gidip konduktörle kavga edecek. Bir Sahaja Yogi bunu yapmaz. Sahaj, “Tamam, istiyorsanız, tamam, Orada oturacağım. Tamam, yasal olan ne ise, ben onu yapacağım, uygun olan her neyse, ben onu yapacağım, İstiyorsanız, tamam, önemli değil, izin vermiyorsanız, tamam”. Bu kişi derhal eriyip gider. Fakat siz, “hayır, bu benim koltuğum, ben onu ayırttım, şudur, budur derseniz”, o zaman Anneniz bunun üzerine orada oyun oynar. Yani sonunda o koltuğun sizin olmadığını fark edersiniz ve bir Sahaja Yogi nasıl da aşağılandı diye bu konuda üzülürsünüz,

Yani eğer bizler Toprak Annenizin güzelliğini, Onun her şeyi nasıl yarattığını ve hatta Onun ne kadar tatlı olduğunu ve nezaketin güzelliğini anlarsak, işte bunlar böyle hoş bir şekilde hallolacaktır.  Eğer bir hindistan cevizi ağacı altında uyuyorsanız (ne olacağını) size anlatacağım. Şimdi hayal edebiliyor musunuz?

Bir hindistan cevizi çok büyüktür, eğer birisinin başına düşerse, bittiniz, karın ağrısı da, korkunç. Bu kemiklerinizi kırabilir ama hindistan cevizi asla, hiçbir insanın veya bir hayvanın üzerine düşmez. Buna inanabiliyor musunuz? Bu bir gerçektir. Bu bir [net anlaşılmıyor: pritumbhara]. Bu Toprak Ananın kalitesidir. O asla hiçbir insanın veya hayvanın üzerine düşmez.  O bunu nasıl halleder? Çiçeklerin nasıl şekillendiklerini  gördünüz mü, çiçeklerin büyümelerini asla görmeyeceksiniz, Toprak Ana bunu nasıl yapar, aksi halde sorunlarımız olacaktır, anlıyorsunuz. Aniden, bir çiçek göreceğiz. Yani O, yavaşça, O bunu yapar ve aniden, oh! O yaprakları çok güzel bir şekilde öyle bir ayarlar ki, hepsi güneş alırlar. Nasıl da, ayarlar bunu!, sonra sizler için güzel bir gölge meydana getirir, renk uyumu, her şey çok güzeldir ve sonra nasıl da Besler, çünkü tüm yapraklar dökülürler ve yine Toprak Anaya nitrojen verirler ve sonrasında onları yeniden besler ama eğer Toprak Anaya güneş gelmesi gerekirse, yaprakların dökülmesi gerekir. Bunların hepsi Onun yaptıklarıdır ama O bunu öyle güzel bir şekilde yapar ki, bizler Onun bize ne yaptığının farkında bile değiliz. Bilmiyoruz, eğer Toprak Ana hakkındaki bir şeyi, Onun yarattığı güzelliği ve Onun bunu nasılda güzel bir şekilde yaptığını fark ederseniz, bunun milyarda birinin bile söylerseniz, eğer yapabilsek, bir yerlerde olabilirdik, zaten, Tanrının krallığında hikim sürüyor olabilirdik, o her ne ise.

Yani kendi kundalininize sahip olduğunuz için, insanların sizlerin birer yüce anne olduğunuzu görüp, böyle düşünecekleri  bir şekilde, bu nezaketi kendinizde geliştirmek zorundasınız ama bildiğiniz üzere batıda anneler o kadar korkunçlar ki, kadınlar o kadar baskıcılar ki, insanlarda  anne için uygun bir resimleri bile yok. Kadınlar son derece baskıcılar. Kadınlar baskı yapmayı öğrenmek zorundalar, bu çok kolay, bir boğa herkese baskı yapabilir ama onlar her tür probleme, her tür sıkıntıya dayanabilen toprak Ana gibi olabilirler mi, bizler böyle yapabilir miyiz? İşte Ben bu yüzden bu ülkenin kadınlarından baskıcı olmamalarını, bu güzel kaliteleri geliştirmelerini rica ediyorum. Baskı kurmak, bir kadına yakışmaz, bu onda hoş durmaz. Bir boğa gibi, boynunda bir elmas gibi bunu taşıyor, bu güzelleştiren bir şey değil. Yani bizler baskı yapma fikrini veya kocaları ezme fikrini bırakmalıyız. Kocanız bir şey söyler, biz çocuklara “hayır” deriz, biz herkese “hayır” der, herkesi baskı altına almaya çalışırız. Bu bizim karakterimiz değil.

Hatta, sanırım Roosevelt, bir keresinde dedi ki, şüphesiz ki kendisi gerçek bir Hintli kadınla tanışmış olmalı, Hintli bir kadın, Hindistan ormanında bulunan bir manolya gibidir. Tabii ki buradaki manolyalar işe yaramazlar ama Hindistandaki bir ormanda, ormanda bulunan tek bir çiçek bile, saklıdır, onu göremezsiniz ama kokusunu alabilirsiniz.  Bütün orman kokar, hiç bir yerde onu göremezsiniz, o tek bir çiçektir ama onun manolya olduğunu bilebilirsiniz ve en büyük kalite işte budur çünkü sevgi dünya üzerindeki en cezbedici şeydir. Neden Benim etrafımda toplanıyorsunuz? Çünkü vibrasyomlarımda, fotoğrafımda bu var. Hayır, sizler sevildiğinizi, Benim sizi sevdiğimi hissettiniz. Bu çok büyük bir kalite ama Ben içimde buna doğuştan sahibim. Benim buna bir yerlerden sahip olmam gerekmez ve sizin de, sahip olmanız gerek. Sadece onu açığa şıkarın ve bunu ifade edin.

Tanrı sizleri kutsasın.

Şimdi bu gün aslında bizler Bhoomi pujaları yapmalıyız, bu daha iyi bir fikir. Ganesha pujalarını yapacağız ve sonra sizler Bana, Toprak Ana olarak, şimdiye dek Kutsal yerde yapmadığımız, pritambhara pragnya olarak ibadet edeceksiniz, tamam. Bu kadar güzel bu işi yapan ve tüm bunları ayarlayan buradaki az sayıdaki bütün bu Sahaja Yogilere teşekkür etmeliyiz.