Shri Pallas Athena Puja. Yunanistan, 24 Mayıs 1989.
Sahaja Yogadaki her şey çok bilimseldir, sanırım her şey önceden planlanmıştır ve hepsi anlamlıdır. Örneğin, bu gün Çarşamba ve asla bir Çarşamba günü herhangi bir puja yapmadık çünkü Ben Çarşamba günü doğmuştum.
Bu yüzden de, puja eğer saat 12 den önce başlarsa bunu halledebiliriz diye düşündüm çünkü Ben saat 12 de doğdum. Yani her çocuk 12 den sonra uyumalıdır, bilirsiniz ve bu yüzden de Ben yapamam, uyumalıydım. Yani bu çok açık, bilirsiniz. İlk kez çarşamba günü bir puja yapıyoruz, normalde çarşambaları seyahat bile etmem. Bu yüzden bunun büyük bir ilerleme olduğunu tahmin edebilirsiniz ve hepinizin bir puja yapmak için hazır olmanızdan dolayı çok mutluyum ve bu kadar uzun bir süreden sonra, bizler bu kuralı da yıkabildik çünkü saat 12 den sonra uyanık kalmam imkansızdı, bilirsiniz, Ben uğraşıyor, uğraşıyor, uğraşıyordum ve hepinizin kendini çok uykulu hissettiğinizi biliyordum. Bu çok karşılıklı ve çok basit.
Tamam, bugün evrenin gerçek Nabhi merkezinde bir araya geldik, gerçekten, inanılmaz ve Yunanistan adını verdiğimiz bu büyük ülkeyi tarif etme konusunda ne kadar ileri gidebileceğimi bilemiyorum. İlaveten, burası Puranalarda, Manipura Dweep olarak tarif edilmiştir. Manipur, Nabhi çakradır – Manipur, ve “dweep” ise “ada” (demektir). Athena, Manipura adasında bulunur ve Athena’nın bir tapınağı vardır. Onun tapınağı, mücevherleri, elbisesi, Onun her şeyi tamamen tarif edilmiştir. Yani Athena, Puranalarda zaten tarif edilmişti. Sizlere daha önce de anlattığım gibi, Athena, Ezeli Anne anlamına gelir.
Şimdi birisi diyebilir ki, “Neden Ezeli Anne, Adi Shakti, evrenin Nabhi çakrasında bulunmalıdır?” Biri çıkıp böyle bir soru sorabilir, “O neden Nabhi çakraya yerleşti?” Çünkü – İngilizce de bunu bilmiyorum – Yaradılıştan önce, bunun planlandığı yerde, O fiziksel formda yaratılmıştı, sonra bizim Vishnuloka dediğimiz bir şeyler vardı, Vishnuloka- , loka veya bölge, Vishnu’nun hüküm sürdüğü bölge ve bu Vishnuloka içinde, Adi Shakti’nin ilk olarak, bir inek formunda (dünyaya) gelmesi gerektiğine karar verildi ve sonra O, Vishuddhi çakra olan ve Gokul adı verilen bölgeye indi, ilk kez ve orada vibrasyonları yarattı. Şimdi maddi formunda Gokul, Shri Krishna’nın çocukluğu sırasında yaşadığı yerdir.
Yani fiziksel formda, Athena’nın kendisi yaşadı – fiziksel formda, Ben daha önce vibrasyonları yaratmak için bu bölgede bir forma almasını söylemiyorum. Yani bu Onun sadece bir Tanrıça olması değildi ama Nabhi için vibrasyonları yaratmak üzere, evrensel şefkati, sevgiyi ve kendisinin tüm kalitelerini yaratmak üzere bu bölgede yaşadı.
Bildiğiniz üzere, Tanrıça’nın her görünümünün farklı kaliteleri vardır ve görebileceğiniz gibi Mahakali’nin bir rahatlatma yönü vardır ve Mahasaraswati rehberliktir ve Mahalakshmi uyanış için, kurtuluş için vardır ama Adi Shakti’nin işi, her şeyi birleştirmek, her şeyi bütünleştirmek, tüm bu kaliteleri birleştirmektir. Adi Shakti’nin kendisi fiziksel bir formda, bu dünyaya geldi, burada ve işte bu yüzden de onlar Athena’yı tanıdılar. Ama buna rağmen onların sahip oldukları öyküleri bilmiyorum –, O şöyle yaşadı gibi veya her ne ise, Athena hakkında bazı mitolojik öykülere sahip olmalılar. Ve bu … Onun Devaloka’yı yarattığı yerdir. Devaloka, Devaların bulunduğu yerdir. O, İndra’yı yarattığı gibi, İndra ismini duydunuz, – sonra da Varuna, O tüm bu Devaloka’ları Hindistan’da değil, bu bölgede yarattı. Devaloka bu tarafta yaratılmıştı ve ganalar ve tüm bu insanlar, sol el (kanal) tarafında bulunan Nepal’de ve tüm bu yerlerde yaratılmıştı.
Şimdi, insanların gerçekten de, kesinlikle cahil oldukları, cehaletin tam bir karanlığı içinde oldukları böyle bir durumda buraya gelmiş olan Sokrates’den sonra ne yazık ki, onlar Onu anlayamadılar, onlar hiç bir şekilde Sokrates’i anlayamadılar ve onun gibi başka hiç bir Ezeli Efendi, etrafındaki insanlar tarafından böyle bir muamele görmedi. Ona çok da kötü davrandılar ve hiç kimse Onu dinlemedi.
Ama tabii ki, bildiğiz gibi O bir Ezeli Efendi idi ve Onun bilgeliği iyi bilinir ve kendi öğrencilerini yarattı ama onların hiç biri Onun bilgeliğine yaklaşamadılar bile ve kendi teorilerini, kendi stillerini yarattılar ve işte bunda Sokrates’in amacı olan felsefenin yükselişini görüyoruz. Gitgide politikaya girdi ve sonra da ekonomik tarafa.
Yani dikkat bu gün, Sokrates tarafından yerleştirilen felsefe yönelmedi. Bunun yerine, felsefeden ekonomiye kaydı. Spiritüellik hakkında gerçekten de açık bir anlayış meydana getiren Musa ve İbrahim’den sonra, Sokrates’in, bir Ezeli Efendilerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Tabii ki Musa ve Muhammed… İbrahim’in farklı problemleri oldu. İbrahim’in gerçekten de çok, çok cahil insanlarla konuşmak gerekmesi probleminin olması gibi, Musa’nın da çok anlayışlı insanlarla problem oldu, Onun şeriat kanunlarını hayata geçirmesi gerekliydi.
Musa şeriat yasasını getirdi ve eğer İncil’i okursanız, içinde – sanırım – İncil’in üçüncü kitabında Jememiah (Yeremya) içinde, sadece ilk ayette Şeriat hakkında yazılmıştır, Musa’nın üç yasayı geçirmesi gerekliydi, insanların dini eksiksiz şekilde izlemelerini temin etmek için farklı farklı yasalar. Yani O onlarla tartışmadı, O bunu neden yapmanız gerektiğini söylemedi, “bunu yapın” şeklinde hiç bir açıklama yapmadı çünkü O, sizin anlayarak veya meseleyi görerek, konuyu onların kendi özgürlüklerine bırakamayacağız kadar, bu insanların cahil olduklarını düşündü. Bu şekilde yapamadı. Bu yüzden dedi ki, “tamam, bunlar yasalar, bunlarda şeyler ve sizler bunu izlemelisiniz. Eğer izlemezseniz, o zaman öldürüleceksiniz, elleriniz kesilecek, bu olacak, şu olacak”. Çünkü insanlar bu tipte idiler.
Sonra nasıl yavaş yavaş Sokrates’in zamanında insanlar geliştiğini gördünüz, çok daha iyi insanlardı, bu sayede onlarla bilgelik, dürüstlük, doğruluk, barış hakkında konuşabildi. Pek çok şeyden bahsetti ve onlarla konuşabildi çünkü insanlar buna değerdi. Aksi halde diyebilirdi ki, “tamam, sen bunu yap, sen şunu yap, sen onu yap”, ama farkı görün, bu şartlar altında bile, bu nasıl oldu: İbrahim’in problemlerinin olduğu zamandaki ilk şartlarda, insanlar kesinlikle işe yaramazlardı, kesinlikle işe yaramazlardı, bu yüzden de O, onlarla ne yapacağını bilemedi. Bu yüzden sadece, bunu görebilirsiniz, İbrahim’in zamanında, bu Onun yaşam şekliydi… demek istiyorum ki, aile kurulduğunda ve ilişkiler kurulurken bu sadece bir sistemdi ve O bunu, bu seviye üzerinden çalışmaya çalıştı.
Sonraları, Musa’nın zamanında insanlar çok daha fazla geliştiler. Geliştiler ama hala çok cahildiler. Yani insanlar, Onun İbrahim’in bahsettiği şeylerden bahsetmesinin gerekmediği bir noktaya kadar geliştiler. Bu yüzden onlara Mısır’dan çıkış, kendi özgürlüklerini elde etmek, oradan ayrılmak ve daha huzurlu bir yere gitmekten bahsetti ama onlar bunu yaptıkları zaman, Musa “On emri” almaya gittiğinde, geri geldiği zaman, bu insanları buldu yolda, insanlarda ne gördü…
Musa’nın zamanındaki insanlar, O On emri almak için gittiği zaman, çok, çok ahlaksız, son derece ahlaksız bir karaktere düşkünlük göstermeye başladılar. Çok ahlaksızdılar ve Mısırlılardan kaçmaya çalışan kimselerin Mısırlıların kendilerinden çok daha kötü olduklarına hiç kimsenin inanamayacağı kadar korkunç şeyler yapıyorlardı. Bu yüzden de değişmeleri için onlara bu şeriatı verdi.
Sonra da, insanların … oldukları zaman geldi… demek istiyorum ki, bütün insanlar o kadar da iyi olmamalarına rağmen, diyebiliriz ki İsa’nın zamanında, ama onlar o kadar ahlaksız değildiler, onlar da İsa’yı anlayamadılar.
Yani bakın, tüm insan evrimine, insan farkındalığındaki gelişmeye rağmen spititüellik hakkındaki anlayış çok zayıftı ve onlarla konuşamazdınız. Bu şeylerdeki şartları da görebilirsiniz. Şartlar böyle olduğu zaman, insanların son derece ahlaksız oldukları Musa zamanındaki gibi, her tür kötü şeyi yapıyorlardı ve kendi yok oluşlarına aldırmadılar, enkarnasyonlar kesinlikle sağ tarafa doğru gitmeliydiler çünkü insanlar çok sol kanaldılar. Bu yüzden de enkarnasyonların kesinlikle sağa gitmeliydiler ve “eğer böyle yapmak istiyorsanız, bizim yapmamız gereken şey de bu” demeliydiler, şiddet kısmı. Bu nedenle onlar şiddeti benimsediler.
Yani şartlar, insanların reaksiyonlarını meydana getirdi, aynı zamanda insanların farkındalığını da. Bir çok şey işe yaradı. Söyleyin, örneğin, Athena bu dünyaya geldiği zaman, Onun işi tüm chaitanyanın birleşik bir güç gibi yayılacağı bütünleşmiş bir kuvvet yaratmaktı. Bu sayede ilerde tamamen paramparça olduğu zaman, Chaitanya (yeniden) birleşebilirdi.
Yunanlıların bir işi var, özel bir iş, bu da birleştirmek. Sol kanal ve sağ kanal olan insanları birleştirmelisiniz ve Benim ona sorduğum şey işte bu. “Hitler’e ne oldu?” onlar dediler ki, Hitler’i gördüklerinde, Hitler onlara saygı duymuş olmasına rağmen, Hitler’e direndiler çünkü onlara bu özel kapasite verildi. Yunanlılarda olan bir şey bu, onlar gittiler… demek istiyorum ki, İskender hariç, o Hindistan’ı işgal etmeye çalışmış olan tek kişidir ve kendisi Yunan tabiatı nedeni ile geri çekildi o. Bakın bu Yunan tabiatı, onlar çok uzağa gidebilirler ve sonra daha ileri gitmezler çünkü onların birleştirme güçleri var.
Ben ona aynı şeyi, Türklerle ne oldu diye ona soruyordum. Yunanlılar, Türkiye içine girdiler ama geri çekildiler. Yani bu geri çekilme gücü, birleştiren güçtür, kendi içinizde sol ve sağ kanalın, her ikisininde kalitelerini sizde birleştirir ve onu dengelersiniz. Bunun iyi olduğunu şimdi görün. Eğer merkezde olmaysanız, bizler bir noktaya kadar gitmeli ve geri gelmelisiniz ve bu her bakımdan Yunanlıların çok temel bir kalitesidir. Deniz taşımacılıklarını ele alırsanız, başlangıçta deniz nakliyesinde çok girişkendiler, son derece girişken insanlar ve Yunan gemileri tamamen bakımsız olmaları ile tanınırlardı.
Yasalara pek de saygı göstermezlerdi ve bu nedenle de asla gemilerine bakmazlardı, bilirsiniz, ve sürekli sorun yaşarlardı, Yunanlılar, deniz taşımacılığında şöyle tanınırlardı, Yunanlıların dökülen ve gacırdayan gemileri vardır. Yani belki de, belki de onlar deniz taşımacılığının kötüleşeceğinin farkındaydılar, bu yüzden de bu gemilere bakım yapmanın da bir gereği yoktu, anlıyorsunuz. Sonra deniz taşımacılığı giderek çöktüğünde, bilirsiniz, bu ekonomik bir seviyede geçerli, işte onlar işi bu şekilde hallettiler, gemilerini batırdılar ve sigortadan para aldılar. Bu onların halihazırda bildikleri tipik bir Yunan tarzı davranış. Bu bir tür bilgelik, onlar ne kadar ileri gideceklerini bilirler.
Sanki, biz şimdi bunu görebiliriz, Üstelik Onassis bu deli kadınla, Kennedy’nin karısı ile evlendi çünkü Kennedy’nin karısına asla bir güvence sağlamadığını anlamış olmalı, bu yüzden de onunla evlendi. Onunla bir noktaya kadar evli kaldı ama mal varlığının büyük kısmı bu Bayan Kennedy’ye değil, kendi kızına kaldı. Onlar çok akıllı ve çok zekidirler ama her şeyde ne kadar ileri gideceklerini bilirler.
Bu denge ve bu bilgelik, özel bir Yunan yaşam tarzıdır, işte bu yüzden siz, onların Amerikalılar gibi aşırı gelişmediklerini söyleyebilirsiniz ama Amerikalılar salak olduklarını şimdi anladılar ama siz her ne yapmayı denerseniz deneyin, Yunanlılar asla salak olamazlar.
Bunun nedeni nedir? Athena. Yani Athena, Adi Shakti’dir ve O, Ganesha’yı burada yarattı. Evrenin dengesi ve bütün Dharmalar, Nabhi çakra içindedir ve bu yüzden buradaki insanlar çok dengelidirler. Onları, kendi dillerinde, kendi tarzlarında onları çok derin bulabilirsiniz. Birisi bunun, onların çok geleneksel insanlar olmasından dolayı olduğunu söyleyebilir, eski geleneklere sahipler ama Mısır da eski geleneklere sahip. Tabii ki, Mısırlılar, bir şekilde, diğer tüm İslam ülkelerinden daha bilgeler ama Yunanlılar gibi değiller, Yunanlılar gibi değil.
Çok bilge olan Çinlilerimizde var ve onlar çok derin anlayışları olan insanlar olarak bilinirler ama Hintliler gibi değiller. Yani, tüm bu insanlarda zayıf olan şey nedir, bu farkındalığın derinliğidir çünkü Çin’de de “Merhametin Annesi” gelmiş olsa bile ve O, gerçekten de kutsamalarını onlara bahşetti ve Çin gülü de, sonraları, Onun kendi ihtişamında, iyi bir endüstri, demek istiyorum ki, onlar gelişmiş bir ülke oldu, çok güçlü diyebiliriz ama hala, bu türde sistemli bir düzenleme doğamadı, nihayetinde Merhametin Annesi oradaydı.
Son .. biliyor musunuz, sizde Bana verdiğiniz bir Merhamet Annesi var, Kuan Yin, aynı şey, Kuan Yin ve O, Merhametin Annesi adı verilen ile aynı şeydir. Geçenlerde Gregoire tarafından verilen ikincisi, Çin’de ne olduğunu biliyorsunuz. Yani farklı ülkelerde farklı zamanlarda var olmuş olan bu Deitylerin etkileri, en iyi şekilde sadece Kali Yuga’da hissedildi.
Şimdi sizler diyebilirsiniz ki, “neden Anne en son Yunanistan’a gelmeliydi?” Çünkü şimdi Athena Sahasrara’da, bu yüzden sizler Nabhi’ye gitmemelisiniz. Bu nedenle de, Ben Sahasrara’yı buraya getirmeliydim, değil mi? Sahasrara, kişinin ulaşması gereken son çakradır, yani Yunanlılar, Sahasrara noktasına kadar büyüsünler diye düşündüm. Bu nedenle bizler Sahasrara’yı Yunanistan’da yerleştirmeliyiz ve bu bizlerin Yunanistan’da yapması gereken çok güçlü bir iş çünkü O gerçekte Himalayalarda idi, Himalayalardan geldi. Yani şimdi, Himalaya’yı buraya getirmek veya bu saflığı Yunanistan’a getirmek muazzam bir iş ve çok az Sahaja Yogimiz var.
Ama siz gelen centilmenin reaksiyonunu gördünüz? Bu Ortodokslar nedeni ile, korkunç bir işimiz var… çoğu (aslında) Ortodoks olmayan onların, hiç bir şey hakkında ortodokslukları yok. Yani bizim bir problemimiz var, büyük bir problem, burada bunu nasıl kuracağız.
Devaloka burada kuruldu ve Devalar buradaydılar, onlar burada hüküm sürdüler şüphesiz ama insan farkındalığı içinde, insan seviyesine getirildiler. Zeus’un Parashurama olması gibi. Parashurama – Shri Rama’nın gelişini duyuracak olan enkarnasyon ve O, Shri Ram’dan önce geldi, Shri Ram’dan da çok daha önce öldü ama onlar Zeus’u kadın avcısı olan bir adam olarak resmettiler.
Yani tüm Tanrılar insanoğlu seviyesine getirilmiş ve bütün zayıflıklarla donatılmışlardı, anlıyorsunuz, gerçekten de tüm zayıflıklarla süslenmişlerdi ve çöküşten sorumlu olan budur çünkü ülkenin bu kısmı Devaloka’nın şablonu üzerindedir, bunun yansımasıdır ama bu Devaloka şimdi, bizler bunun tersinin olduğunu görüyoruz çünkü Deityler bu kadar alçak bir seviyeye, bu kadar aşağayıcı şeylere indirildiler.
Hatta Mitolojide bile, Hindistan’da onlar hakkında bu şekilde konuşurlar ama Zeus hakkında konuşulanlar kadar değil, onlar İndra hakkında konuşmazlar ve İndra tasviri şöyle gelir, Kral Hiranyakashipu’nun karısı hayattaydı… karısı… Hiranyakashipu’nın eşi aziz gibi bayandı ve Hiranyakashipu, sizlerin Kandahar ve Afganistan diyebileceğiniz bütün bu yerlerde hüküm sürüyordu. İndra burada aşağıya indi ve kadını aldı. Demek istiyorum ki, Tanrılar burada enkarne oldular ve İndra aşağıya indi, Hiranyakashipu’nın eşini alıp götürdü, onu kurtarmak için, O aşağıya gitti ve Maharashtra’da Benim adım ile – Nira, akmakta olan bir nehrin bulunduğu yerdeki bir ashramda kaldı. Yani şimdi, kombinasyonların nasıl olduğuna bakın, Shandilya Muni, Benim ailemin gurusuydu – işte bu yüzden Benim gotra’m, Shandilya’dır. Bu İndra’nın kaldığı onun ashramındaydı. Bu nedenle Muni Shandilya dedi ki, “bakın, bu hanım çok zavallı bir hanım, onu rahatsız etmeyin ve onun arzusu sayesinde çok büyük bir aziz gelecek, onun adanmışlığı ile Narasimha enkarnasyonunu meydana getirecek, – bu Tanrı Vishnu’nun, yarı kedi olarak (dünyaya) gelmesidir ve O bu asura’yı öldürecek”, dedi.
Mısır’ın bir kısmı da, bu Hiranyakashipu tarafından yönetilmiştir, Mısır’ın bir kısmı, bakın her şey nasıl anlamlı. Yani o zaman bu Narasimha geldi… ve Prahlada hakkındaki öyküyü biliyorsunuz, tamam, yani bu küçük oğlan oralarda oyun oynadı ve o bir şeyler yaptı, çok yakın bir tapınak var- siz Narasimha’nın tapınağını gördünüz ve kumdan yapılmış heykeli gördünüz mü? Bu Prahlad tarafından yapılmıştı ve o birilerinin rüyasına girdi ve dedi ki, “lütfen tapınağına benim yaptığım heykeli koy” ve onlar Nira nehri yakınlarına gidip, heykeli bulup, oraya koydular.
Yani ilişkiye, nasıl olduğuna bakın. Şimdi bu Hiranyakashipu, Narasimha tarafından öldürülmüştü. Narasimha bildiğiniz gibi Shri Vishu’nun enkarnasyonudur çünkü onun, yani bu Hiranyakashipu’nun Brahmadeva’dan almış olduğu bir kutsaması vardı. Hiç bir hayvan onu öldüremez, hiç bir insan onu öldüremez, ne yerde ne de havada ve hiç bir silahla öldürülemezdi, bütün bu kutsamaları almıştı. O bütün hatları kapamıştı, anlıyorsunuz, bu yüzden de hiç kimse onu öldüremezdi ama o kimi yollar ve yöntemler olduğunu bilmiyordu. Bu yüzden de Shri Vishnu, Narasimha formunu aldı, bu şudur , O simha oldu, bu aslan anlamına gelir ve (başından aşağısı) bir erkeğin bedeninin alt kısmını. Bu, bu şekilde oldu, Hiranyakashipu, Prahlada’ya “senin Tanrın nerede?” diye sordu. Oda, “O her yerdedir” dedi. Bunun üzerine Hiranyakashipu, “tamam o zaman, O bu sütünun içinde mi?” dedi. Prahlada da, “Evet, O bu sütunun da içindedir”, dedi.
Bunun üzerine Hiranyakashipu sütuna vurdu- bakın, sütun sizin yaptığınız gibi aynı stilde olmalı, Yunan tarzı, taş sütun, yani o şunu biliyordu ki, sütunun içinde nasıl birileri olabilirdi ki, o bir taş, – ona vurdu ve içinden uzun elleri ve pençeleri ile Narasimha’nın çıktığı sütun kırıldı ve Narasimha, Hiranyakashipu’sı tuttu ve onu kucağına koydu çünkü o “ne gökyüzünde nede yerde (öldürülemezdi)” ve pençelerini kullanarak çünkü onlar silah değiller, Narasimha midesini açıp onu öldürdü.
Yani Hiranyakashipu, Mısır’da da hüküm sürdüğü için, Mısırdaki insanlar kendi şeylerini yaptılar… onlar Asurluydu, Asurlular, asuraydılar. Onlar asura olanlardılar, işte bu yüzden onlara Asurlular adı verildi – bu yüzden Mısırlılar, Narasimha’nın tam tersi şekilde Tanrıları Sfenks’in heykelini yaptılar. Bu nedenle Sfenksin üst kısmı insan ve heykelin alt kısmı ise aslan şeklindedir.
Bu size anlattığım çok eski bir hikaye. Yani çok eskiden Yunanlılar nasıl Hindistan’a gittiler çünkü bütün bu Devalar Yunandı ve İndra gibi tüm bu devalar, ne yaptılar ve Varuna ve bütün bu şeyler.
Ama sanırım burada .. çünkü tüm fikir çarpıtıldı, her şey, onlar meditasyonlarında kendi yüzlerinin doğru şeklini göremediler çünkü çarpıttılar ve bu yüzden de göremediler ve onlar çarpıtılmış yüzler gördüler. Onları çıplak şekilde gördüler, tamamen çalışan şeyin kendi hayal güçlerinin olduğu bu tür şeyler gördüler çünkü her tür ahlaksız işle meşgul oluyorlardı. Bu nedenle bunu ve onların arasındaki şeyleri kesinlikle, sizin çok ahlaksızca ilişkiler olarak niteleyeceğiniz şekilde yaptılar. Yani bu onların fikri idi ve bunu yerleştirdiler ama aynı zamanda bunun bir sonucu olarak, Devaların yüzlerini veya bedenlerini uygun bir şekilde asla göremediler. Yani onları daha çok … demek istiyorum ki kesinlikle çirkin görünümlü yüzler şeklinde yaptılar.
Bu kocama da verdikleri, Bende olan onların burada yaptıkları bazı Poseidon’lar gibi, o hiçbir şekilde Varuna gibi değil. Size söyleyebilirim. Yani… ve kesinlikle çıplak, bilirsiniz bu çok utanç verici. Onlar bunu kocama verdiler ve o nereye bakacağını bilemedi ve Ben sadece gülmeye başladım çünkü o çok utangaç bir adamdır, Benim kocam ve o bunu kendi ofisine koydu, anlarsınız, saklı bir yerlere ve çok komik görünüyor ve kocam, “biz neden biraz gümüşle bir şekilde kapamıyoruz?” diyordu. Ben dedim ki, “o bir antika, onlar bunu yeniden ürettiler, bir antikaya bunu yapamazsın”. O da, “ben onu nereye koymalıyım”, dedi. Bende, “oradaki koridorda bir yere koy” dedim. Yani böyle bir masrafa girerek bunu ona verdiler ama kocam bu konuda kesinlikle üzgündü ve bu beyefendiyi her görüşünde, “biliyorsun, bu bey iyi bir kişi değil” der.
Tamam, yani o zaman, tarihin bu kısmı orada. Modern Yunan bu tarih üzerine oturur. Eğer Sokrates’den İsa’ya kadar bakarsanız, insanların evrimleştiğini düşünürüz ama onlar İsa’yı da çarmıha gerdiler, o zaman onların evrimi neydi? Buna rağmen, İsa’nın ne tavsiye ettiğine bakarsanız ve ne … özür dilerim, İsa’nın ne tavsiye ettiğine ve Sokrates’in ne tavsiye ettiğine, çok fazla bir farklılık yok çünkü Sokrates çok açık bir şekilde, açık bir tartışma içinde, aşık bir anlayışla konuşurken, İsa açık bir şekilde değil, meseller ile konuştu. Bu da sadece insanların Onun ne söylediğini anlayabildiklerini gösterir ama yine de O da öldürüldü, Sokrates’e de zehir verildi ve O da öldürüldü. Bu da şunu gösterir ki, o zamanlar da da, görevli insanlar yada iş başınakiler, gerçeğin ne olduğunu bilmiyorlardı.
Şimdiye dek, İsa’dan Sokrates’e ve Sokrates’den Bana dek, diyebiliriz ki, bunun hakkında bizim konuştuğumuz şekilde, Sokrates yılında gelmiş olmasına rağmen, – Sokrates İsa’dan ne kadar önce idi?
Yogi: İsa’dan yaklaşık 500 yıl önce.
Shri Mataji: İsa’dan 500 yıl önce; şöyle olmuş olmalı, İsa, Sokrates’in, kendisi bir Ezeli efendi olduğu için insanlarla çok hoş bir şekilde, çok açık konuştuğunu hissetmiş olmalı. İsa bunu anladı, bu yüzden de mesellerle konuştu. “Sokrates gibi doğrudan konuşmanın bir faydası yok” diye düşündü çünkü bilirsiniz, onlar çok dürüst insanlar, Ezeli Efendiler çok, çok şey olmalılar, onlar tabiatları gereği son derece dürüst insanlar. Bu gün bile gerçek guru olan insanlar, herhangi bir kişiyi kabul etmeyecek, fırlatıp atacak, insanları döveceklerdir.
Hindistan’daki büyük üstadlar olan müzisyenler bile, acımasız insanlar gibi eğer yanlış bir şey çalarlarsa öğrencilerini döveceklerdir. Bir şeyleri çok yalın ve basit bir şekilde anlatmak Sokrates içinde uygundu ama yine de öldürüldü.
Ve sonra 500 yıl sonra İsa geldi. Bakın, O konuşmanın, bu şekilde konuşmanın bir yararı olmadığını noktasını gördü ve çünkü O Agnya’da geldi. Eğer birisine “bu şekilde yapma derseniz”, hatta Sokrates’in yaptığı nedenle bile, O mantığın üstadıdır, ona böyle diyebilirsiniz, tüm mantık sistemi ondan gelir, o mantığın üstadıdır ama buna karşın O iş başında bulunan insanların mantığına karşı çıkmadı. Yani onların kafalarında mantık yok, bilirsiniz, onlar sadece akılcıdırlar. Akılcılık körlüktür ama mantık yoktur. Yani mantık olmaması nedeni ile Onu öldürdüler ve İsa bu insanlarda mantık yoktu, onlarla mesellerle konuştu ama yine de Onu öldürdüler. [Dümen! ] otoriteler dayanamadılar, Onun çok güçleneceğini veya her ne ise, onu düşündüler. Yahudiler kendileri çok komiktiler ve bunu yaptılar. Yani Sahaja Yoga’da insanlara ilk önce en azından aydınlanma verebilirim ve sonra da onlarla her ne istersem konuşabilirim, diye düşündüm. Şimdi sizlerle her şeyi konuşuyorum ve sizler bunu anlıyorsunuz çünkü aydınlanmış ruhlarsınız ama Ben sıradan bir insanla konuşamam.
Yani bizde iki tür insan var, biri Sahaja Yogiler ve diğeri olmayanlar. Tabii ki, buna değmeyen Sahaja Yogilerde var, buna katılıyorum ve onlar sadece geri dönmeliler veya bunun gibi bir şey ama tüm bu bilgiyi anlamaya değecek biri olabilirsiniz çünkü Kundalininiz sizi son derece muktedir kılabilir ve Sahasraranız o kadar iyidir ki, sizler Benim ne söylediğimi özümseyebilirsiniz ve Ben her ne söylüyorsam bunun gerçek olduğunu mantıken görebilir ve aynı zamanda onun gerçek olup olmadığını doğrulayabilirsiniz.
Yani sizin bu evreniz, sanırım, Beni kolektif olarak anlıyor oluşunuz, farkındalığın en yüksek evresidir. Durum İsa’nın zamanında olduğu kadar kötü değil. Bundan önce Sokrates’in zamanında sanırım, etraftaki tek bilge kişi kendisi idi. Birazcık bilgelik sahibi olan hiç kimse yoktu gibi geliyor Bana. Onun müritleri bile, bilirsiniz, Plato gibi, o kafasına göre gitti, sonra Aristo kafasına göre gitti. Her ikisi de gerçekten, kesinlikle keyfi olan kendi eklemelerini yapmaya çalıştılar ama O kesinlikle konuştu.. Sokrates kesinlikle Tanrılar ve her şey hakkında konuştu ve çok açık şekilde konuştu.
Sonra aynı şekilde, diyebiliriz ki, Ezeli Efendi konumunda, Muhammed Sahibimiz var. O da öldürüldü, O da öldürüldü çünkü O gerçeği anlattı. Sonra Nanaka geldi, O öldürülmedi ama hiç kimse ona aldırmadı ve Onu gerçekten izleyen insanlar sadece tamamen Onun aksi istikametindeler. Varsayalım O, “bu tarafa gelin” gelin diyordu, bu yüzden de onlar bu tarafa gidiyorlar. Her din aynı şekilde. Krihna’nın Gita’sı da aynı. Gita’yı vaaz edenler sadece…. eğer Krishna burada duruyor ve “bu tarafa gelin” diyorsa, Gita’da onlar, Gitanın onlara perişan olmalarını söylediğini vaaz ediyorlar… insanları aşağıya çekiyorlar.
Yani bu tüm dinlerde ortak olan bir şey, Onlar her zaman peygamberlerin ve bütün enkarnasyonların isimlerini sadece para kazanmak için ve herkesi cehenneme çekmek, doğrudan cehenneme yürütmek için kullandılar, bilirsiniz. Yani şimdi bunun farkında olanlar ve tüm bunların saçmalık olduğunu görenler Sahaja Yoga’nın içindeler ve Sahaja Yogiler bunu yapamazlar çünkü bu tarafta oldukça uzun bir yoldan geldiler, yani kendileri aşağıya gitmektense pek çok kişiyi bu tarafa çekeceklerdir.
Yani bu gün durum bu ve işte bu yüzden Ben Yunanistan’ın bizlerin bunu başarabileceği çok muhteşem bir yer olduğunu söylüyorum. Eğer Athena burada uyanabilseydi, bu yerin bizlere çok büyük bir yardımı olabilirdi.
Şimdi çok dengeli Yunanlılar var, sağ Swadishthana nedeni ile büyük bir sanat duyarlılıkları var, aynı zamanda çok fazla müsamaha göstermenin ve bütün bu şeylerin değersizliğini anlama kaliteleri de çokça var. Bu böyle. Ama ahlaksızlık büyüdü, şimdi, çünkü Batılıları kopya etmeye başladılar, bunun dışında burada kadınlar çok ahlaklı kadınlardılar, Bu sadece bu yirmi yıl içinde, bu değişiklik buraya geldi.
Bundan önce kadınlar çok ahlaklıydılar, çok iyi kadınlar burada yaşadı ve onların bazıları şimdi Hindistan’dalar, size anlattığım gibi onlar İskender ile birlikte geldiler ve onlar çok iyi kocalar, eşler ve çok iyi ailelerdiler. Bu sadece, neden olduğunu bilemiyorum, yaklaşık yirmi veya yirmi beş yıl en fazla, diyebilirsiniz ki, Kali Yuga etkilerini burada da gösteriyor ama burası çok sağlam bir ülke ve hala saygı gösteriyorlar, karakteri olan bir kadına saygı gösteriyorlar, ona saygı gösteriyorlar. Şahsiyeti olmayan bir kadını kullanabilirler ama karakterli kadına saygı gösterirler ve aynı zamanda anneye de saygı duyarlar. Yani bu ülkede hala var olmaya devam eden pek çok kalite var, kimi yerlerde geçmişte kalan ve kimi yerlerde de etkili olmaya devam eden. Bu yüzden Sahaja Yoganın işi, şu veya bu şekilde, Athena’nın birleştirici gücünü onlarda uyandırmak ve eminim ki sizler bu ülkeyi saflaştırabilirsiniz.
Tanrı sizleri kutsasın.
İskender, İsa’dan ikiyüz yıl önceydi.. İsa’dan yüz, iki yüz yıl önce. Ona Hindistan’da çok saygı duyuldu, her zaman, İskender’e Hindistan’da çok saygı gösterildi ve uzağa gittiği için Hindistan’dan hiç bir şey almadı. Gelen diğer istilacıların yaptığı şekilde, sadece yağmalayanların yaptığı şekilde davranmadı. Sanırım Hindistan’a geldikten sonra oldukça bağımsız oldu. Hindistan’ı istila etmeye gelen herkes Hindistan’ın spiritüelliğinden gerçekten bir şeyler kazandılar, ilki İskender idi. Diğer taraftan İngilizler Hindistan’da üç yüz yıl yaşadılar, üç yüz yıl, kafalarına hiç bir şey girmedi, hiç bir şey. Üç yüz yıl! Buna inanabiliyor musunuz? Her şeye gülerlerdi, her şeyle alay ederlerdi, kafalarına hiç bir şey girmedi ama pek çok Yunanlı orada kaldı çünkü Hindistan’ı çok sevdiler, bu yüzden kaldılar, geri dönmediler. Şimdi bile ormalarda yaşayan pek çok kişi var. yani bu bir şey, bu Yunanlıların zamanından bu yana büyüyen duyarlılıktır, farkındalıktır. İskender’in sahsiyetinde onun nasıl birisi olduğunu görebilirsiniz. Hindistan’da İskender’in zamanından Chandav Rai adı verilen bir şair vardı. İskender onu buraya getirdi, onu onurlandırdı, onu burada tuttu, o buradaydı ve İskender hakkında, Onu büyüklüğü ve diğer şeyler hakkında şiirler yazdı, onu çok iyi övdü demek istiyorum. İngilizlerin her hangi bir Hintliyi şair olarak İngiltere’ye götürmelerini düşünemiyorum. Böyle bir şey yok, demek istiyorum ki, onlar yapmadılar.. ve farkındalığın işareti budur, bu hiç kimseye saygı duymadığınızdır. Siz, “en büyük benim” dersiniz ve o zaman da başka insanlardaki iyiliği göremezsiniz. Portekiz’de de aynı. Şüphesiz, Vasco de Gama basit bir adamdı ve Hindistan’a ilk gelişinde Hintlileri gördü ve Goa’ya gitti, orada Tanrıça’nın tapınağını gördü, Shanta Durga’nın. Geri döndü ve kralına dedi ki, “Onların hepsi Hristiyan çünkü onlar Anneyi takip ediyorlar. Müslüman değiller.” ama kendisi bu kadar basit birisiydi. “Onları Hristiyan yapmaya gerek yok. Onlar zaten Hristiyanlar, çünkü Anneyi takip ediyorlar.” O hoş bir adamdı ama Portekizlilerde asla fazla bir şey öğrenmediler fakat Bombay’in isminin Mumbai olduğu gibi kimi şeylere hala bile belli bir saygı gösterdiler. Onlar hala, Mumbai derler. Mumbai, Mumba’dır ve bu onun Mumba’nın Annesi olduğu anlamına gelir. ‘ayi’, Annedir, bu nedenle onlar Mumbai derler, Tanrıça’nın ismidir. Bu nedenle değiştirmek istemediler ve Ben oraya gittiğimde Portekiz’de, Mumbai diyorlardı. Ben bunun üzerine oraya neden Mumbai diyorsunuz, dedim. Onlar da, “sonuçta bu Tanrıçanın ismi, değil mi?” dediler. Bende, “öyle” dedim ama İngilizler geldiklerinde, oraya “Bombay” dediler, bitti.
Yani bakın, farkındalığı görün, insanların farkındalığını görebilirsiniz çünkü onlara huzurun, kutsallığın, hayırlılığın ve bütün bu şeylerin o kadar farkındaydılar ki, bu yüzden de “bu Tanrıça’nın ismi iken biz oraya nasıl Bombay deriz”, dediler. Sadece düşünün, – derinlik, – hayır? “biz böyle diyemeyiz”.
Ama İngilizler buraya ne dendiğini, neden Mumbai dendiğini gidip, bulabilirlerdi. Onlar yapamazlardı çünkü, bilirsiniz bizi yöneten bu insanlarda şu veya bu şekilde, bu huzura saygı ve bütün bu şeyler, orada yoktu.
Britanya’nın çocukları şimdi daha iyiler, çok farklılar, çok farklılar ama bizi yönetmiş olanların hiç bir saygıları yoktu. Onlar sadece kiliseye giderlerdi ve hiç bir şey, saygı yoktu.
Bununla beraber Yunanlıların her zaman Hintlilere saygıları oldu, saygı içinde geldiler. Şimdi saygı da, içimizdeki bir tür farkındalıktır. Şimdi, zaman geçtikçe, Britanyalıları başkalarına saygılı buluyorum, saygı gösteriyorlar, oldukça. Tamamı ile demek istemiyorum ama oldukça fazla, değil mi.
Güzel, ne diyorsun? O hiç kimse ile tanışmadı.
Evet, bu saygı eksikliği kısmı. İngiltere’de eksik olan kısım budur ve düşünün ki kalpte, eğer saygı yoksa o zaman bu nasıl bir kalp olmalı? Bütün dünya bu kalp ile mahfolabilir.
Yani, işte bu, – kişi saygı yaratmalıdır, başkalarına saygı göstermek, onların kültürlerine saygı göstermek, onların yaşam şekline saygı göstermek ama demek istiyorum ki her ne söylerseniz söyleyin ama teorik olarak bu orada, pratikte olmayabilir. Teorik olarak bu çalışıyor çünkü etnik bir gruptan olan hiç kimseye hakaret etmemelisiniz ve tüm bu şeyler yasal olarak oradadır, teorik olarak vardır ama pratikte böyle değildir, buna katılıyorum ama teorik olarak bu çalışıyor. Birisi siyahi olduğu için veya etnik bir gruptan geldiği için birilerine hakaret edemezsiniz, yapamazsınız, yasal olarak, bunu yapamazsınız. Yani bu orada ama sadece bir teori.
Fakat hala, farkındalık bilinci de, insanlar farkındalar. Güneşin altında oturup Güney Afrika için oruç tutan pek çoğunu Ben biliyorum. Yani İngiliz farkındalığı ile Güney Afrika farkındalığı arasında, şunu söylemek zorundayız ki, İngiliz farkındalığında çokça mantık olmasından dolayı gurur duymalıyız ve bu mantık, başkalarına saygı duyma noktasına bir kez varınca, sanırım bu tüm dünyayı dönüştürebilir.
Ama bunu nasıl yapmalıyım, bunu bilmiyorum, Ben denedim. Bu saygı olmalıdır. Bu şimdi aşağılama değil ama pozitif bir saygı da değil. Yani kişi nasıl pozitif saygı göstereceğini öğrenmelidir, en azından Sahaja Yogiler pozitif olarak saygı duyuluyor olmak zorundalar. Benim hakkında konuştuğum şey bu, Buddha hakkında, gerçek hakkında, saygı hakkında ama onların Sahaja Yogiler olduklarını bir kez bilirseniz, kişinin buna saygı göstermesi gerekir ve bu Yunanlılardan öğrenilmeli çünkü onlarda hala bir saygı hissi var. Nasıl saygı gösterileceğini biliyorlar, değil mi? Bu kısım orada, kişinin öğrenmesi gereken şey budur.
Mısırlılar bile böyleler ve Çinliler de, çünkü bütün bu geleneksel büyüme yılları dışında, onlar bir şeyi anladılar, oda şu ki, eğer gerçekten de bu dünyada bulunuyorsanız, başkalarına nasıl saygı göstereceğinizi öğrenmelisiniz ve saygı kalpten bir şeydir. Japonların hiç kimse için saygıları yoktur ama gider ve on kez karşınızda eğilirler. Eğilmeye başladıklarında ne zaman duracaklarını bilmezsiniz ve eğer sizde eğilirseniz, bunu yapmaya devam ederler, sürekli olarak, bu nedenle sizin durmanız en iyisidir ama bu yapaydır, gerçek değildir. Yani bu, başkalarına saygı göstermek, doğuştan gelen bir niteliğiniz olmalıdır ve bu işe yaradığı zaman, farkındalığınız kesinlikle çok yüksek bir konuma ulaşmıştır, Tanrısallığı anlamanın yüksek konumuna. Yani o zaman siz, Adi Shakti’ye saygı gösterme noktasına gelirsiniz ve sonra, siz saygı gösterdiğiniz zaman, bu yapay bir saygı değildir, bu yapay değildir, bu kalbinizden gelmelidir ve bunu yapmaya bir kez başlarsanız, farkındalığınız düzelecektir.
Ve bu, sizin elde ettiğiniz bir şey değildir, bu sahip olduğunuz bir şey değildir ama saygı göstererek kendinize verdiğiniz şeydir ve bu saygı sizi tamamen değiştirir. Ben size anlatabilirim çünkü şimdi Tanrı ve sizin aranızda büyük bir anlayış vardır ve eminim ki her şey iyi gidecek. Deitylerin Adi Shakti’ye saygı gösterme şekillerini, eğer sizde bu saygıyı öğrenirseniz, o zaman bu şeyler işe yarayacaktır ve sanırım Yunanlılar bizlere, bütün Avrupa’ya bu saygı hususunda çok güzel önderlik edeceklerdir. Ben bundan eminim.
Tanrı sizleri kutsasın!
Şimdi, yapabileceğimiz şey ne, biraz…neyse ki müzisyenlerimiz var. Siz Bana çok yardım ettiniz, … İspanya’da Bana yardım ettiğiniz için müteşekkir olduğumu söylemek zorundayım. Onların müziği sayesinde hepsi aydınlanmalarını aldılar ve bu gün bu başladı.
Saygı sizlere düşüncesiz farkındalık verir, size anlatıyorum. Sadece saygı fikri, değil mi. Hepiniz düşüncesiz konuma geldiniz çünkü saygı düşüncesizdir. Agnya durur.
‘Stuthi’ nin ne olduğunu biliyor musunuz? ‘Stuthi’, övmek demektir.
Suya dokunmamalısınız.