Shri Jesus Christ Puja. Bogota (Colombiya), 26 Haziran 1989.
Bugün size İsa ve Hristiyanlık’tan bahsetmek istiyorum çünkü bu çok önemli çünkü bu ülke çok Katolik ve eğer siz Protestan veya Katolik olsanız bile, kilisenin İsa’nın onlardan istediği şeyi yerine getirmediğini çok net bir şekilde görebilirsiniz.
Eğer İncil’i okursanız, İsa’nın Günahsız Doğum (immaculate conception) (Meryem Ana’yı gebe kaldığı andan itibaren Tanrı’nın, orjinal günah denilen, Adem ve Havva’nın Cennet Bahçesinde günah işlemesinden ve bu yüzden de tüm insanların doğuştan günahkar ve kusurlu olması lekesinden muaf tutmasıdır; bu 1854 yılında Roma Katolik Kilisesi’nin resmi dogması olarak tanımlanmıştır) sayesinde doğan Meryem Ana’nın oğlu olarak tarif edildiğini göreceksiniz ancak biz bunu gerçekte içtenlikle kabul edemedik. Onlar bu yüzeysel yolla İsa’yı para kazanmak, mülk edinmek, kiliseler inşa etmek için kullanıyorlar. Ve hiçbir şeyi açıklayamadıkları içinde, bunun her zaman için bir gizem olduğunu söylerler. İsa’nın, immaculate (lekesiz, kusursuz, saf) bir Anneden, “immaculate” olarak, Günahsız Doğum ile doğması onlara göre bir gizemdir. İsa’nın su üzerinde nasıl yürüdüğünü de açıklayamazlar. Çünkü İsa’nın düşüncesi olan spiritüel yaşamı, onlar bulamamışlardır. Ve böylesi materyalist bir dünya yarattılar.
Dahası, Vatikan’ın sahip olduğu para ve servete kıyasla, Katolik uluslar içinde yoksulluğun nasıl bu kadar fazla olduğunu insan anlayamıyor. Hiçbir şekilde yoksulluk sorununu çözmeye çalışmadılar. Hindistan’da bir somun ekmek ya da bunun gibi bir şey vererek, insanların dinini değiştirdiler ve çok düşük seviyeden, ilkel diyebileceğimiz insanların dinini değiştirdiler.
Protestan veyahut Katolik olsalar dahi, onlar paranın iki yüzüdür. Çok geçici olan bir şeyi aramalarından dolayı da, Ebedi Hayatı aramıyorlar. Ve insanlar son derece donmuş halde, kılı kırk yarıyorlar ve katılar. Sadece nasıl para kazanacaklarını biliyorlar, hepsi bu. Ve çok, çok daha yüksek insanların bile, mafya ile ilişkileri var. Yani bu dini bir Mafya gibi bir şey, böyle diyebilirsiniz.
Ayrıca seks ve evlilik yaşamıyla ilgili kavramları da son derece gariptir. Doğal olmayan bir yaşam sürerek, insanları o kadar çok bastırdılar ki, Katoliklik her nereye gittiyse, orada insanlar son derece seks düşkünü oldular. Onlarda iffet duygusu yok. Bunun dışında, İsa’nın dediği şey nedir, kendinizi aramalısınız. Onun Hıristiyan birisini tarif edişi, ‘Zina eden gözlerin olmayacak’, şeklindedir.
Ayrıca İncil’de “Öldürmeyeceksin” denir. Hıristiyan insanlar tarafından gerçekleştirilen katliamların miktarı, onların günahları, Tanrı bilir, bunun bedelini nasıl ödeyecekler. Belki de kokain yoluyla, bunun nasıl olduğunu bilmiyorum. Onlar çok fazla insan öldürdüler. İsa hiç bir şekilde beyaz tenli bir adam olmasa da, eğer tenleri beyazsa, kendilerini farklı renkte derisi olan herkesi öldürme hakkına sahiplermiş gibi hissettiler. O bizler gibi kahverengiydi. İngiltere veya İsviçre’de doğmadı. Yani, beyaz bir teniniz varsa, herkesi yok etmeye hakkınız olduğunu düşünmek, Hitler’in durumu gibi bir şeydir. Ama bundan daha da kötüsü şu, çünkü bu Tanrı adına, bu nedenle siz Tanrı adına böyle şeyler yapamazsınız, bunlar en kötü tipte olanlardır.
Yani bu olayın dış tarafı, ama bunun iç kısmı da son derece fakirdir ve büyüme, manevi büyüme için son derece zararlıdır. Onlar Kutsal Ruh’un kim olduğunu bilmiyorlar. İsa’nın Annesinin bir Tanrıça olduğuna inanmak istemiyorlar. Onun bir Punya olacacağı İbranice olarak yazılmıştır, “punya” bakire anlamına gelir. Şimdi, Onun bir bakire olduğuna ve sonra da bir çocuk sahibi olduğuna dair, doğru bir anlayış var. Ama onlarda bekâret duygusu kalmadı.
Şimdi bunun dışında, İsa, sizler gerçeği aramalısınız, Ruhu aramalısınız dedi, onlar buna asla zahmet etmediler ama İsa’nın söylediği en önemli şey şudur, ‘Sizi rahatlatacak olan, size tavsiyede bulunacak olan ve günahlarınızı bağışlayacak olan Kutsal Ruh’u göndereceğim.’ Yani onlar asla Birisini aramadılar çünkü kimin Kutsal Ruh olduğunu bilmiyorlar.
Ve şimdi, Katolik dininde, bugün bile bütün dünyayı yaratmış olan, Tanrı’nın dişi yönü Adi Shakti iken, onlar kadınların (kilisede bir göreve) atanmasına izin vermezler! İşte bu yüzden Batı’daki kadınlar da, erkeklerle rekabet etmeye çalıştılar, çünkü dini yaşam içinde hiçbir pozisyonları yok. Yani kadınların hiçbir pozisyonu yokken, onlar erkeklerle yarışmaya başladılar, kadınlıklarını da kaybettiler ve çok baskıcı, sağ kanal oldular. Yani vaaz ettikleri şey neydi, boşanma olmamalıdır, onlar insanların birbirinden boşanmaları içinde, bütün düzenlemeleri yaptılar.
Şimdi, Hristiyanlığı anlamak için, Sahaja Yogamız sayesinde, İsa’nın Agnya Çakra’da oturduğunu bilmeliyiz. Ve Kundalini Agnya Çakra’ya geldiği zaman, Lord’un Duasını söylemelisiniz, aksi takdirde Kundalini yükselmez. Yani siz Lord’un Duasını bir kez söylediğinizde, İsa Agnya Çakranızda uyanır. Batı ülkelerinde ne zaman seyahat etsem, hatta burada bile, Katolik bölgede Agnya çakram çok kötü bir şekilde catch ediyor ve sol Vishuddhi… Ve Agnya! Bu durum bu insanların İsa’ya karşı oldukları ve kendilerini suçlu hissettikleri anlamına gelir, çünkü Katolik kilisesi onlara sürekli olarak, sizler kendinizi suçlu hissetmelisiniz diyor ve sonrada papaza itiraf edin. Şimdi, bu rahipler aydınlanmış ruh değiller, Papa da değil. Bu yüzden bu kesinlikle çok yapay, vaftizin kendiside çok yapaydır.
Ayrıca İsa, bu ekmek dedi, O dedi ki, bu Benim Bedenimdir ve bu şarap Benim Kanımdır. İsa su demiş olmalı, bu aptal insanlar için bu daha iyi olurdu, çok daha iyi olurdu. Ama şimdi bile, eğer siz o ülkeye (İsrail) bakarsanız, insanların su içmediğini, sadece üzüm suyu içtiğini görürsünüz. Yani şarap, alkol demek değildir. Ayrıca İsa’nın düğün için gelen insanlara biraz şarap yaptığını söylüyorlar. Bunun ilk kısmı, İsa’nın düğüne gittiğidir, bu Onun düğün geleneğine saygı duyduğunu gösterir. İkinci şey ise, şarabın bir saniyeye alkol haline getirilememesidir. Alkol çürümelidir, yani demek istiyorum ki, şarap alkol olmak için çürümelidir.
İtalya’ya gittim ve Romano Battalia adında bir kişi, televizyon programı için Benimle röportaj yapacak bir beyefendi vardı. O, ‘Siz önce bana aydınlanma verin, televizyon çekimini ben sonra yapacağım, dedi. Ben de, “Tamam, biraz su alın siz” dedim ve sadece parmaklarımı suyun içine soktum ve “şimdi bunu için” dedim. Oda, ‘bu şarap, su değil’, dedi. Ben de Nasıl yani? dedim. Oda, tadı üzüm suyu gibi geliyor, dedi. Suyu getiren kişiye sordu, ‘Siz su mu yoksa meyve suyu mu getirdiniz? dedi. Oda, “ben su getirdim”, dedi. Yani bu da onların alkol almak için kullandıkları başka bir şey.
Onlar, din, ölü bedenler, onlarla nasıl başa çıkılacağı konusunda incelikleri anlamıyorlar. Ne yazık ki ya da belki bir şans olarak, Londra’daki bir kilisenin çok yakınında yaşadım. Ve bütün gün – kilisenin arka tarafında ya da kilisenin yanında oldu – gün boyunca bir etkinlik devam ediyordu: gün boyunca bira fıçıları getirildi, boşaltıldı ve gönderildi. Ve bu kadar dolu çok varili, büyük, büyük varilleri nasıl içtiklerini anlayamadım. Ve gece, eğer görebilseydim, kiliseden çıkan çok sayıda ruh, korkunç siyah ruhlar görürdüm. Onlara bandhan verdim ve ‘tekrar doğun’ dedim ama bunu istemediler. Bu ruhlar çoğunlukla piskoposlardı ve belki de o kiliseye gömülen her türden insandı.
Bu yüzden bir gün o kiliseye gittim ve içeri adım atar atmaz, orada bayılayacağımı hissettim, çünkü her yerde, on tane ceset vardı, birbiri ardına o kilisenin içine gömülmüşlerdi, her tarafta, orası bir kilise bahçesi gibiydi. Bu onların, ölüleri nereye gömecekleri hakkında hiçbir fikirleri olmadığı anlamına gelir. Hindistan’da, kiliselerde bile, onlar asla hiçbir cesedin gömülmesine ve cesetlerin üzerinde böyle yürümesine izin vermezler.
Yani her şekilde, gerçeklerin ne olduğunu bulmak için, ruhsal olarak derinlerine inmediler; onlar Kutsal Ruhu bile aramıyorlardı. Bu yüzden onlar bizler seçilmişleriz ve bir kez Hıristiyan olduğumuzda, Tanrı bize cenneti verecektir, dedikleri zaman üzücü bir hata yapıyorlar. Çünkü siz bir Hıristiyan, Hindu, Müslüman veya herhangi bir şey olsanız da, siz herhangi bir günah işleyebilirsiniz, herkes her dinde bunu yapabilir, hiçbir din onları bağlamaz.
Sadece Sahaja Yoga’da dürüst ve günahsız olursunuz – tüm alışkanlıklarınızdan vazgeçersiniz ve ayrıca öfkenizden ve kılı kırk yarmanızdan, donmuş tabiatınızdan kurtulursunuz. Birbirinize güveniyorsunuz, kalbinizi açıyorsunuz. Ve ırkçılığı, ülkenizi unutuyorsunuz ve birbirinizle bir olmaya çalışıyorsunuz. Ve çocuklarımız büyüyünce, bir kolektif gövde bulacağız, bir kişi ile diğeri arasındaki tüm bu saçma engelleri kesinlikle unutmuş olacağız.
Ama bir fanatikle tanıştığınız zaman, bakın, onunla tartışmayın. Onların beyinleri fanatizmle kaplıdır, anlayamazlar ama açık fikirli herhangi bir kişi, size bir şey sorarsa, o zaman yavaş yavaş, tek tek, akıllıca, çok tatlı bir şekilde konuşmanız gerekir: ‘Gördün mü, bende bir Hristiyandım ve bunu bulamadım ve aklım bir tarafa gidiyordum, ben bütünleşmiş değildim. ‘Tüm bu şeyler, sanki sizin başınıza gelmiş gibi konuşmalısınız. O zaman ne olur, onlar meseleyi ve gerçeği görmeye başlayacaklardır, bu sizin İsa’dan vazgeçmeniz değil, ama biz bu sözde Hıristiyanlıktan vazgeçiyoruz. Ve bu şekilde, ne orada ne de başka bir şeyin içinde olan, bu yarım kalpli insanlara ulaşabiliriz, onlar kesinlikle Sahaja Yoga’ya gelecekler.
Ve suçlu hissedecek hiçbir şey yok. Bunların hepsi her din tarafından yapılır, onlar size ‘sen bir günahkarsın’ derler. Herkes böyle olabileceklerini söyler çünkü o zaman onlar catch edebilirler. Her şey kendi içinde, kendi oyununu yaratan, gören ve bundan neşe duyan Brahma Chaitanya’dır (Yaratıcı Bilinç). Bu durum için, denizin dalgaları yaratması ve ardından denizin, bu dalgaları görüp, onlardan neşe duyması gibi bir benzetme yapılabilir. Yani egomuzun kapatmasıyla cahil olduğumuz zaman, her dalga “ben harika bir şeyim” diye düşünür. Ama onlar denizin içinde çözündükleri zaman, siz bunu hissedebilirsiniz. Vibrasyonlara, Sanskrit dilinde [..SHABDKOSH. ???…..] denir. Ve bu ????? buna vibrasyon diyoruz biz buna ?????? nabız atışı diyoruz, bu sizin Brahma Chaitanya olarak adlandırdığınız şeydir. Yani biz bununla bir olmalıyız ve bunun bizim için çalışmasına izin vermeliyiz, herşeyin. Yani diyelim ki, mesela bir şey ters gider – eğer siz bir şey yapar ve o şey ters giderse olursa – yani bunun bizim iyiliğimiz için çalıştığını bilmeliyiz. Böylece siz asla hayal kırıklığına uğramayacak ve Brahma Chaitanya’nın oyununu göreceksiniz.
Tanrı sizleri kutsasın.
H.H. Shri Mataji Nirmala Devi