Düşünceler arasında bir boşluk

Vienna (Austria)

1989-07-25 A space between the thoughts, Vienna, Austria, DP, 176' Chapters: Arrival, Introduction with music, Talk, Self-Realization, WorkshopDownload subtitles: EN,TR (2)View subtitles:
Download video - mkv format (standard quality): Download video - mpg format (full quality): Watch on Youtube: Watch and download video - mp4 format on Vimeo: View on Youku: Listen on Soundcloud: Transcribe/Translate oTranscribeUpload subtitles

1989-07-25 A space between the thoughts, CAM 2 Vienna Austria DP-RAW, 93'
Download video - mkv format (standard quality): Download video - mpg format (full quality): Watch on Youtube: Watch and download video - mp4 format on Vimeo: Listen on Soundcloud: Transcribe/Translate oTranscribeUpload subtitles

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Public Program 2. Gün, Kundalininin Uyanışı, Viyana, Avusturya, 25 Temmuz 1989

Gerçeği arayanların önünde eğiliyorum.

Onlardan bu müziği çalmalarını istedim, çünkü düşünceler çok fazlaydı [akıllarda?] Ve bu müzikte hiç söz yok, sizde düşünce oluşturmuyor. Ve düşünceler işte bu şekilde kolayca uzaklaştırılabilirler. Bir düşünce yükselir ve düşer. Başka bir düşünce yükselir ve düşer. Ve biz düşüncenin zirvesine atlıyoruz. Ya geçmişi ya da geleceği düşünüyoruz ama şu anda olamıyoruz. Bir düşünce yükselip alçaldığı ve sonra bir diğeri yükseldiği zaman, arada bir boşluk vardır ve bu, şu andır. Yani Kundalini yükseldiği zaman, bu düşünceyi küçültür. Ve bu merkezi sessizlik alanı genişler. Bu, bizim düşüncesiz farkındalığa ulaştığımız zamandır. Güzel bir halıya baktığımızda, her tür düşünce aklımıza gelmeye başlar. Eğer bu benim halımsa, o zaman halının sigortası için  endişe ederim ama bu bir başkasının halısıysa, o zaman  yine düşünmeye başlarım, bu kadar güzel bir halıyı ben nereden bulurum, ne kadar ödemem gerekir? Sanatçının halının içine akıtmaya çalıştığı güzellik ve neşe yaratısından zevk alamam. Bu yüzden bu halıyı gördüğümde, düşüncesiz  farkındalık içinde, onun yaratılışının tüm neşesi, sanki Ganj nehri gibi akmaya başlıyor, serin vibrasyonlar akmaya başlıyor ve siz kendinizi tamamen rahatlamış hissediyorsunuz. O halde Sahaja Yoga’da atmamız gereken ilk adım, düşüncesiz farkındalığımızı oluşturmaktır.

Eğer Agnya merkezini anlarsak, bu yapılabilir. Bu merkez, bu şekilde çapraz yapan bu iki optik kaizmanın arasına yerleştirilmiştir. Ve Kundalini onu deldiği zaman, bu merkezde bulunan  Deity uyanır. Bu, Lord Jesus Christ’in Deitysidir. O ilk olarak, Mooladhara’nın ilk çakrasında, bir kavram olarak oluşturulmuştur. Bu yüzden O, dünya üzerinde enkarne olan Masumiyetin Deitysidir. Sadece buda değil, aynı zamanda İsa’nın bedeni vibrasyonlardan meydana getirilmiştir. İşte bu yüzden, O suyun üzerinde yürüyebiliyordu. O, Tanrı’nın bizi affetmesi gerekiyorsa, o zaman bizimde başkalarını affetmemiz gerektiği gibi, çok basit bir şey söyledi. Başkalarını affeder affetmez ve affetmeyi dilediğiniz anda, bu merkez açılır. Ve o zaman İsa uyanır, içinizde doğar veya biz buna sizde uyanır diyebiliriz. Ego’yu ve süper ego olarak adlandırılan şartlanmanızı, bu iki yapıyı emer. Yani bu iki yapı onun içine çekilir ve beyin bir lotus (nilüfer) gibi açılır. İç tarafı, limbik alandır. Ve daha sonra Kundalini bıngıldak kemiği bölgenizden geçer ama en önemlisi şudur, önce bu Agnya merkezinin tamamen açılması gerekir. O zaman, bir beyefendinin sorduğu soru gibi, bunlar bizim karmalarımızdan kaynaklanan acılar mı? Sadece insanlar kimi karmalar meydana getirdiklerini düşünürler. Hayvanlar asla böyle düşünmezler çünkü bizim egomuz var, bu yüzden de,  biz bir şeyi doğru ya da yanlış yaptığımızı düşünüyoruz. Bir kaplan herhangi bir hayvanı öldürüp, yer. Bir yılan herkesi ısırabilir. Ama hayvanlar yanlış ya da doğru bir şey yaptıklarını düşünmezler ama insanlar, biz  bunu yanlış yaptık, bunu doğru yaptık diye düşünürler ama aslında onlar neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmiyorlar çünkü göreceli dünyada yaşıyorlar. Birisi için bu doğru, birisi içinse şu doğru ama mutlak olan nedir? Mutlak gerçek nedir? Bunu ancak Tanrısal vibrasyonlara sahip olduğunuz zaman ve Tanrısal bilgisayar olduğunuz zaman bilirsiniz ve o zaman bu farkındalığa sahip olan herkes,  onlar aynı şekilde düşünürler. Onlar sadece neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilirler. Mesela eğer pis bir yol varsa, bir kaplan veya bir köpek, hepsi oradan geçebilir ama insan oradan geçemez. Hepsi aynı pis kokuyu alacak ve o pisliğin içinden geçemeyeceklerdir ama siz bir aziz olduğunuz zaman, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilirsiniz ve yanlış olan hiçbir şeyi yapamazsınız. Çünkü sahip olamayacağımızı bildiğiniz bu yeni boyutu elde ediyorsunuz, bu yanlış diye bilirsiniz ama bundan önce, bu tam olarak gerçekleşmeden önce, sizin şartlanmalarınız ve egonuz var. Bunlar sizi örter ve siz yumurta gibi kapalı bir kişilik olursunuz. Öyleyse Kundalininin uyanışı ile bunun açılması gerçeklemelidir ama aynı zamanda bu merkezde, Agnya merkezinde İsa uyandığında, O egonuzu, karmalarınızı emer, şartlanmalarınızı emer. İşte Onun söylediği şey budur, İsa bizim günahlarımız için öldü dediğimizde, söylediğimiz şey budur.

İsa bizim günahlarımız için öldü, söylediğimiz şey budur çünkü uyandığı zaman, O kendi güçleriyle bizim tüm günahlarımızı emebilir. Yani, sizin “ben kötü karmalar yaptım, kötü karmalar yaptım”, demenize gerek yoktur. Hiçbir şekilde kendinizi suçlu hissetmenize gerek yoktur çünkü İsa bu görevi, diriliş görevini, bizler için yerine getirdi ve Onun sayesinde bizim tüm karmalarımız emilecektir. O bizim için acı çekti. Yani biz artık acı çekmek zorunda değiliz. Bu acı çekme fikri, insanların acı çekmesini seven insanlardan doğdu. Tanrının sevgisinin güzelliğinden neşe duymamızı istemiyorlar. Onlar derler ki, sizler günahkarlarsınız, bu yüzden para vermelisiniz ve para ödediğiniz zaman tüm günahlarınız bitecek ama Tanrı paradan anlamaz, O bankacılığı bilmez. Bunların hepsi sizin baş ağrınız. Yani, acı çekmek zorunda olduğumuz, açlıktan ölmemiz gerektiği, tepe üstü durmamız gerektiğini, bütün parayı bu insanlara vermemiz gerektiği gibi, günahkarlar olduğumuzu söyleyen tüm bu fikirler bize aktarıldı. İsa’nın  çektiği acıdan daha fazlasını mı acı çekeceğiz? Sistine-Şapelinde (Şapel – küçük kilise),  Michelangelo’nun çok kocaman güzel bir Sistine Şapeli (Vatikan içindedir, Papa Sixtus adına yapılmıştır, altıncı demektir) yaptığını gördüm ve orada çok sağlıklı bir vücuda sahip İsa’nın durduğunu gördüm çünkü Michelangelo, aydınlanmış bir ruhtu. Ve bunun altında, üstünde bir deri bir kemik, adına İsa denen bir şeyin konduğu bir masa vardı. Tüberküloz hastası gibi, çok sefil. Böylesine hasta olan birisi, büyük bir haçı taşıyabilir mi? Bunu düşünün!

Şimdi, Tanrı’ya şükür, İsa’nın müridi olan Thomas, İsa hakkındaki her şeyi yazdı ve onun Hindistan’a giderken yazdığı şey Mısır’da saklandı (Thomas İncili, Kıpti dilindeki bu elyazması, 1945 yılında Mısır’da bulundu). Thomas, İsa hakkında her şeyi yazdı ve bu Mısır’da saklandı. Ve bu kitap deşifre edildi. Ve kırk sekiz yıl sonra biz Thomas’ın Sahaja Yoga’dan başka bir şeyden bahsetmediğini öğrendik. O, Babamızın, Tanrı’nın, tüm babaların babası olduğunu söylüyor. Ve Tanrı çok nazik, çok sevgi doludur, nasıl sizden Onun için acı çekmenizi isteyebilir? O kendinizi tanıma deneyiminizin olması  gerektiğini söyledi ve o zaman Babamızın, bizim Tanrı’nın krallığına girmemiz için heyecanla beklediğini anlayacaksınız. Şimdi, O bunu söylediğine göre Babamız, Tanrı’nın krallığında, bizim oraya girmemizi bekliyor. Öyleyse neşeli ve mutlu olalım. Ve acı çekme fikrinden vazgeçin. Kendimizin bilgisine sahip olmalıyız, hepsi bu. Kendinizi üzgün ya da suçlu hissetmeyeceksiniz. Thomas’ın İsa hakkındaki mesajı budur. Yani düşünmek, o bey, o beyefendi, Bana, “otuz yıllık diyabet tedavi edebilir mi?” diye,  diyabet hakkında soru sorduğunda, bu çok kolayca olabilir. Diyabet, aşırı düşünmekten kaynaklanır. Çünkü bizdeki ikinci merkez, yeşil renkli Void etrafında  dönen sarı merkez, şeydir, ah, düşündüğümüz zaman, bu merkez gri hücreleri dönüştürülür,… Gri hücrelerimizi kullandığımızda, Swadishthana olarak adlandırılan bu özel merkezin faaliyetiyle daha fazla miktarda gri hücre elde ederiz. Yani çok düşündüğümüz zaman, burası beynin kullanması için yağ hücrelerini gri hücrelere dönüştürür. Şimdi, eğer çok fazla düşünürseniz, o zaman bu zavallı merkezin yapması gereken tek bir iş, yağ hücrelerini beyin için gri hücrelere dönüştürmektir. Ancak yapılacak daha başka bir sürü şey vardır. Ve onun karaciğerle ilgilenmesi gerekir, pankreasla ilgilenmesi gerekir, dalakla ilgilenmesi gerekir, bağırsaklarla ilgilenmesi gerekir, ayrıca böbrekle de ilgilenmesi gerekir ama çok düşündüğünüz zaman tüm bu organlar ihmal edilir.

Şimdi Hindistan’da, köylerde, onlar şeker kullandıklarında, köylüler kaşığın bardaktaki şekerin içinde dik durmasını isterler. Şimdi, onlar çok fazla şeker içerler, hiç kimsede şeker hastası olmaz  çünkü onlar düşünmezler. Kazanırlar, bir günlük para kazanır ve güzelce uyurlar, uyku hapı almaları gerekmez. Fakat beyniniz modernleştiği zaman düşünmeyi bırakmak çok zordur. İsviçre’deki bir doktorun dediği gibi, Anne düşünmemi kesin ya da ne isterseniz onu yapın ama bu düşünmemi durdurun. Yani düşünmenin  kendisi diyabetten sorumludur. Ve şeker hastası olan bu beyefendi, eğer Sahaja Yoga uygularsa, düşünmesi kendi kontrolü altında olacaktır. Düşünmek isterse düşünebilir ya da düşünmek istemiyorsa, düşünmesine gerek yoktur. Çok fazla düşünce sizi bir bombardımana maruz bıraksa bile, eğer siz sadece, “ben affediyorum, affediyorum, affediyorum” diye üç kez söylerseniz, bu merkezin kesinlikle rahatladığını göreceksiniz ve sorun yaşamayacaksınız. Dün gördünüz, pek çok insan serin esintiyi hissetmedi ve Ben şimdi affedin, affedin, affedin diye, üç kez söylediğimde, vibrasyonları  hissetmeye başladılar. Ve bir bayan Bana, affedemeyeceğini söyledi, bu çok zor, o affedemez.

Bundan dolayı ondaki bu merkez öyle [zıpladı ki?], Çünkü buradan hiçbir şey geçemedi. Yani, gördüğünüz gibi, dün Vishuddhisine iki ….. verdim ve vibrasyonları iyi şekilde hissetmeye başladı. Ona iki …. verdim. Yani, modern zamanlarda, bence, çok fazla kapalı olan iki tane merkez var. Bunlardan birisi bu çakradır,  Vishuddhi. Diğeri ise Agnya. Ve Vishuddhi Çakra kolektif olmak içindir, iletişim içindir. Örneğin, birini ……  zorunda olduğumuz zaman, el sıkışırız. Diğer hayatım yüzünden, eşimle bazen tek seferde 700 kişiyle el sıkışmak zorunda kalıyorum. Sadece içeri girdikleri zaman iyiler, ama dışarı çıktıkları zaman sarhoş olmuş oluyorlar. Yani onların sizin elinize ne yaptıklarını bilmiyorsunuz, bunu tamamen bitirin. Yani, Tanrı’nın bize verdiği bu el, size iletişim sağlar. Ve ayrıca size şunu verir, Tanrıyla iletişim vardır çünkü parmaklarınızın ucunda serin esintiyi hissetmeye başlarsınız. Şimdi, doktorlar bunların sempatik sinir sisteminin sinir uçları olduğu konusunda hemfikirler. Ve yani sol tarafta beş, altı ve yedi merkezimiz ve sağ tarafta da yedi tane merkezimiz var. Şimdi sağ ve sol yan birleştiğinde, bu şekilde  orta merkez oluşur. Ve içeride bu yükselişimizin bir parçasıdır, üçüncü bir kanal. Yani bu sol sempatiktir, bu da sağ sempatik. Ne zaman ki acil bir durumda kullandığımızda, bu iki sempatik, bazen ne olur, onlar böyle olurlar. Ve bazen bir tür şokla kırılır. O zaman sizin bütünle olan ilişkiniz kaybolur.

Ve hücreler kendiliğinden büyümeye başlar, biz buna habis tümör diyoruz, kanser. Yani kanseri iyileştirmek için, eğer Kundalini yükselirse, yapmanız gereken şey, bunu böyle itmektir. Dün kanserli ve aynı zamanda multipl sklerozu olan bir bayan vardı. Bu durumda ne yaptım, onun önüme bir mum koydum ve ondan, sol elini muma doğru uzatmasını istedim. Şimdi, sol eli muma doğru tutarak, bilirsiniz, aydınlanmış vibrasyonlarım bu ışık sayesinde geçiyordu ve el vasıtasıyla sol taraftan geçiyordu ve bununla, bu, bozulmuş olan oturdu. Ve on dakika içinde kendini iyi hissetti. Mucize yok, bu bilimsel. Kesinlikle bilimsel ama bilim ancak bir noktaya kadar gidebilir. Gördükleri şey bilimdir, onlar bunun ötesine geçemezler. Bu yüzden sadece insan farkındalığını  kullanıyorlar ama eğer insanüstü farkındalığınızı kullanırsanız, tüm bilgiye sahip olursunuz. Ve eğer bunu çözerseniz, eğer bunu çalıştırırsanız, bir mumun on tane kanser hastasını nasıl tedavi edebileceğine şaşıracaksınız. O zaman onlar, “Anne biz size biraz para vermeliyiz”, diyorlar. Bir mum için ne kadar ödeyeceksiniz? Bunu nasıl ödeyebilirsiniz? İşte bu kadar basit. Esaslara ve köklere gittiğiniz zaman, her şey çok basittir. Şimdi, Sahaja Yoga’nın AIDS’i de iyileştirdiğini söylemeliyim. Ancak AIDS’e yakalanan insanların yaşama için arzu gücü yoktur. İyileştirdiğimiz insanlar yine eski pis  alışkanlıklara yöneldiler, bu yüzden tekrar hastalığa yakalandılar. Bu şekilde, sorunun hangi kanaldan kaynaklandığını bilirseniz, kolaylıkla tedavi edilebilecek bir sürü hastalık vardır. Soldan mı, yoksa sağdan mı geliyor? Biri kaç taraf var derse, sadece sol ve sağ, hepsi bu. İki taraf.

Yani solunuzu veya sağınızı iyileştirebilirseniz, merkezdesiniz. Bu nedenle Sahaja Yoga, tedavisi olmayan pek çok hastalığı iyileştirmenin en kolay yöntemidir. Bize gelen sol kanal hastalıklar psikolojik, sağ kanal hastalıklarsa somatik (fiziksel) rahatsızlıklar olarak adlandırılabilir. Yani, bu ikisinin birleşimi olan psiko-somatik hastalıklar da var, bunlar da tedavi edilebilir. Yani gerçekten delice şeyler yaptığımız bu modern zamanlarda bile, bunun önemi yoktur, siz dengede olabilir, iyi olabilirsiniz. Sahaja Yoga’da kendinizi o kadar tatmin olmuş, o kadar mutlu, her zaman o kadar neşeli ve o kadar cömert hissediyorsunuz ki, açgözlülüğü, açgözlülük patlamalarını hissetmiyorsunuz. Bu nedenle de, siz vermek istiyorsunuz. Sanki öncesinde aydınlanmayan bu ışık, bunun içine girmek için bir ışık bekliyor. Bu ışık aydınlanmadığı zaman, aydınlanmayı bekler ama bir kez aydınlandığı zamanda, ışık verir. Yani siz bir kez ışık istediğinizde, böyle oturuyorsunuz ve ışığı aldığınız zamanda, başkalarına ışık veriyorsunuz. Böylece kendinizi tamamen temizlemeye başlıyorsunuz, saflık içinize girmeye  başlıyor. Gözleriniz masum hale geliyor. Kalbiniz saflaşır. Ve erdemlerinizden keyif  alırsınız, onlardan keyif alırsınız. Ve başkalarından neşe duyarsınız. Aydınlanma alanların, siz onların dostluklarından keyif alırsınız. Evliliğinizin tadını çıkarırsınız, çocuklarınızın tadını çıkarırsınız, ailenizden  neşe duyarsınız.

Arkadaşlarınızdan neşe duyarsınız, Sahaja Yogilerden, herkesten neşe duyarsınız. Kıskançlık yoktur, rekabet yoktur, o türden bir şey yoktur. Size söylediğim gibi, böyle bir arkadaşlık çok neşe vericidir. Bir Yahudi gördüğü zaman, Müslüman bir Sahaja Yogi’yi büyük bir sevinçle kucaklar. Çok yanlış olan tüm bu engeller ortadan kalkar. Yüksek farkındalığa sahip insanlardan oluşan bir ırk, bu şekilde ortaya çıkar ve bu dönüşüm, onlara bütün bu saçma sapan şeyleri unutturur. Hepimiz barışın ve sevincin kaynağı olan bu Yüce Tanrının bir yansıması olan ruh olmak zorundayız.  O saf bilgi olan, bütün bilginin kaynağıdır. Ve ruhun ışığı dikkatinize geldiğinde, dikkatiniz saflaşır. Şehvet ve açgözlülük yoktur, saf sevgi vardır. Böyle bir insan bir an için bile size baksa, o zaman huzur hissedersiniz, Kundalininin yükseldiğini hissedersiniz, tamamen iyileşebilirsiniz. Ve her şeye rağmen, ruhsal olarak o büyük ilahi güç okyanusuyla bir oluruz. Ve çok küçük olaylardan, çok büyük olaylara kadar, her an bir koruma ve tam bir rehberlik ve her an bir yardım olduğunu hissettiğinizde, buna hayret edersiniz. Önce bunun tesadüf olduğunu düşünürsünüz, ama daha sonra her an, size yardımcı olacak bir şeyin var olduğunu fark ettiğinizde, bunda bir şey olduğunu anlayacaksınız. Bizler Tanrı’nın krallığındayız. Hepinizin Tanrı’nın krallığına girmeye hakkı vardır.

Bu yüzden, lütfen kendinizi suçlu hissetmeyin ve herkesi affedin, hepsi bu. Ve kendinizi aniden o düşüncesiz farkındalık konumunda bulduğunuza şaşıracaksınız. Ve bir süre sonra, şüphesiz farkındalık konumuna varacaksınız. Kendinize dair, aydınlanmış bir ruh olduğunuza dair, hiçbir şüpheniz yok ve başkaları için, onlarında aydınlanmış ruhlar olduğuna dair hiçbir şüpheniz yok. Bu konuda tam bir kendine güven var.  Bu o  kadar güçlü, dinamik bir şefkattir ki.

Öyleyse şimdi aydınlanmamızı alalım. Bu yaklaşık on dakika kadar sürecek ve eminim hepinize çok yardımcı edilecektir. Hepiniz ayakkabılarınızı bir kenara koyun ve her iki ayağınızı da, birbirinden ayrı bir şekilde yere koyun. Gelmek isteyenler, gelip öne  oturabilirler. Oraya giden bayandan, ondan buraya gelmesini isteyin, bu daha iyi olur, gelin, yanlara değil. Beni göremeyeceksiniz. Siz buraya gelin? Onların hepsi Sahaja Yogiler, sorun değil. Gelmek isteyenler gelip öne oturabilirler. Buraya – içeri gelin, gelin – burada yer var. Bir dahaki sefere daha büyük bir salon tutmalısınız. Bunu orada doldurabilir misin, yani daha iyi olur? Bu sandalyeyi çekebilir misin, sandalyem oradaki mi ? Bu sandalye.

Halihazırda birçoğunuz zaten serin esintiyi hissetti. Şimdi, çok basit bir şeyin  yapılması lazım, son derece basit. Size anlattığım gibi sol taraf, arzunuzun gücüdür. Ve sağ taraf ise, sağ el eylemin gücüdür. Bu yüzden sol eli bu şekilde tuttuk. Ve iki ayağınız birbirine değmeden ayrı şekilde yerin üzerinde olmalıdır. Yerde oturanlarda da bir sorun yok, oturma şekliniz bunun için en iyi yoldur. Şimdi sağ el, çakra merkezlerimizi besleyen bir enstrüman şeklinde hareket etmelidir. Bu iyi. Size söylediğim gibi, kendimizi suçlu hissetmemeniz ve herkesi affetmek zorunda olmanız şeklinde, iki tane koşulumuz var. Şimdi, ilk önce elimizi kalbimizin üzerine koymalıyız, çünkü kalbin içinde Ruh vardır. Şimdi, eğer siz ruhsanız, aynı zamanda kendi kendinizin rehberisiniz, kendi Gurunuzsunuz. Bu yüzden, elinizi sol tarafta karnınızın üst kısmına götürmelisiniz. Burası sizin kendi kendinizin efendisi olmanızın merkezidir. Sol el bana doğru, sol bana doğru, sol el ve sağ. Şimdi, sonra sağ elinizi, saf bilginin merkezi olan karnınızın alt kısmına doğru götürmelisiniz. Saf bilgi, merkezi sinir sistemimiz aracılığıyla ortaya çıkan bilgidir. Ve biz serin esintiyi hissedebiliriz, her yeri saran gücü hissedebiliriz ve pek çok şey, ah … onlar içimizdedir, deneyim, bizim bir parçamız haline gelir. Yine, şimdi sağ eli karnımızın üst kısmına, eli sol tarafa doğru almamız gerekiyor. Sadece sol tarafta çalışıyoruz.

Sonra, sağ elimizi kalbimizin üzerine götürmeliyiz. Sonra da sağ elimizi solda boynumuzun ve omzumuzun köşesine götürüp, başımızı sağ tarafa doğru çevirmeliyiz. Başınızı sağa doğru çevirin. Şimdi, kendinizi suçlu hissettiğiniz zaman, catch ettiğiniz merkez burasıdır. Bu çok tehlikeli bir şeydir, çünkü bu sizde anjin meydana getirir, spondilit meydana getirir, size çok fazla sorun çıkarır. Şimdi, elinizi yükseltip, alnınıza koymalısınız. Burası affetmenin merkezidir. Elinizi başınızın arka tarafına koymalı ve başınızı yavaşça elinizin üzerine doğru bırakmalısınız.  Şimdi, burası af dilemenin merkezidir. Şimdi elinizi gerin ve avuç içinizi, siz çocukken yumuşak bir kemik olan bıngıldak kemiği bölgesi üzerine  koyun. Şimdi, sertçe bastırın ve parmaklarınızı geriye doğru gerin. Ve saç derinizi saat yönünde yedi kez hareket ettirin. Parmaklarınızı geriye doğru gerin ve elinizle bastırarak saç derinizi hareket ettirin. Yapmamız gereken tek şey budur ve şimdi gözlerimizi kapatmalıyız ve lütfen ben söyleyene kadar gözlerinizi açmayın. Ah, eğer istersen gözlüklerinizi çıkarabilirsiniz. Çok rahat bir şekilde oturmalı, eğilmemelisiniz, çok gerilmemelisiniz ama basit bir şekilde bunu yapın ve her iki ayağınızı birbirinden ayrı bir şekilde tutmalısınız.

Şimdi, lütfen sol elinizi bana doğru tutun. Elinizi meditasyon boyunca rahat bir şekilde açık tutun. Şimdi sağ elinizi kalbinizin üstüne koyun. Gözlerinizi kapatın lütfen. Ve ben size söyleyene kadar açmayın. Şimdi, lütfen bana çok temel bir soru sorun, elinizi kalbinizin üstüne koyun ve üç kez sorun. Bana Shri Mataji veya Anne diyebilirsiniz. “Anne, ben ruh muyum?” Şimdi, size dediğim gibi, eğer siz ruh iseniz, kendi kendinizin efendisi olursunuz. Kimsenin size rehberlik etmesine ihtiyacınız yoktur. Lütfen, sağ elinizi sol tarafta karnınızın üst kısmına koyun ve üç kez şu soruyu sorun: “Anne, ben kendi kendimin efendisi miyim?” Şimdi, benim sizin özgürlüğünüzü aşamayacağımı bilmelisiniz. Buna saygı duymalıyım. Kendi manevi huzurunuz içinde saf bilgiyi istemelisiniz. Ben sizi zorlayamam. Şimdi, lütfen sağ elinizi sol tarafta karnınızın alt kısmında tutun. Burada altı kez şunu söylemelisiniz, çünkü bu merkezin altı tane taç yaprağı var, altı kez şunu söylemelisiniz: “Anne, lütfen bana saf bilgi verin.” Siz saf bilgiyi ister istemez, bu güç, saf arzunun Kundalini gücü, yükselmeye başlar.

Yani, ah … … biz daha yukarıdaki merkezleri beslemeliyiz, bu sayede Kundalininin geçişi kolaylaşır. Şimdi, sağ elinizi sol tarafta karnınızın üst kısmına getirin ve sertçe bastırın. Burası, kendi kendinizin efendisi olmanızın merkezidir. Öyleyse, burada tam bir kendine güven içinde, tam bir güvenle, on kez şunu söylemelisiniz: “Anne, ben kendi kendimin efendisiyim.” Lütfen bunu on kez söyleyin. Şimdi, sizinle ilgili gerçek şu ki, siz bu beden değilsiniz, siz bu zihin değilsiniz, siz bu akıl değilsiniz, siz bu duygular değilsiniz, şartlanmalarınız veya egonuz değilsiniz, siz saf ruhsunuz. Sağ elinizi kalbinizin üzerine götürün ve tam bir kendine güven içinde şunu söyleyin: “Anne, ben ruhum.” Bunu lütfen on iki kez söyleyin. Tanrısal olanın, sevgi ve şefkat okyanusu olduğunu bilmeliyiz. Neşe ve mutluluk okyanusu ama O her şeyden önce, affetme okyanusudur. Bu nedenle, bu güçlü bağışlama okyanusu tarafından eritilemeyecek hiçbir hatayı biz yapamayız. O halde kendinizi affedin ve sağ elinizi boynunuzun köşesine koyun ve başınızı sağa doğru çevirin. Ve burada, kendinize tam olarak güven duyarak, on altı kez şunu söyleyin: “Anne, ben hiçbir şekilde suçlu değilim.”

Birçoğunuz affetmenin kolay olmadığını söyleyecektir ama affetseniz de, affetmeseniz de hiçbir şey yapmıyorsunuz, bu bir masaldır ama eğer affetmezseniz, yanlış ele oynarsınız. Bu yüzden lütfen şimdi, sağ elinizi alnınıza koyun ve alnınızın her iki yanından bastırın ve başınızı öne doğru eğin. Ve burada şunu söylemelisin: “Anne, ben herkesi affediyorum.” Bunu kaç defa söylediğiniz önemli değil, kalpten söyleyin, ama kalbinizden: “Anne, ben herkesi affediyorum.” Lütfen, gerçekten affedin. Elinizi başınızın arkasına getirin ve başınızı elinize doğru geriye itin. Burada, kalpten şunu söylemelisiniz: “Tanrım, eğer bir hata yaptıysam, lütfen beni affedin.” Fakat kendinizi suçlu hissetmeyin ve hatalarınızı saymayın. Sadece kendi memnuniyetiniz için bunu söyleyin. Başınızı tamamen geriye doğru itin. Şimdi, sağ elinizi başınızın üstüne koyun ve avuç içinizin tam ortasını, bıngıldak kemiği bölgenizin üstüne koyun ve sertçe bastırıp, parmaklarınızı geriye doğru itin. Bunu lütfen dikkatli bir şekilde yapın. Sol elinizi bana doğru tutun. Şimdi, sertçe bastırın ve saat yönünde, yedi kez, büyük bir kuvvetle, yavaşça, yedi kez, kafa derinizi hareket ettirin ama burada Ben yine Ben sizin özgürlüğünüze karşı gelemem, buna saygı duyuyorum. Bu yüzden, sizi aydınlanma almaya zorlayamam, yedi kez şunu söylemelisiniz: “Anne, lütfen bana aydınlanmamı verin.” Parmaklarınızı geriye doğru gerin, parmaklarınızı geriye doğru gerin.

Şimdi lütfen elinizi indirin. Gözlerinizi yavaşça açın. Her iki elinizi de bana doğru tutun ve düşünmeden beni izleyin. Şimdi sağ elinizi ve sol elinizi bana doğru tutun, başınızı öne eğin ve sol elinizle başınızın üzerinde serin bir esinti olup olmadığını kontrol edin. Şimdi, biraz yukarıda olabilir, bazı insanlarda daha yakında olabilir, ancak bunu hissetmek için elinizin bıngıldak kemiği bölgesinde olması gerekir. Şimdi, şimdi lütfen, sol elinizi bana doğru tutun ve başınızı öne doğru eğin ve başınızdan gelen serin bir esinti olup olmadığına kendiniz bakın. Düşünmeyin, düşünmeyin. Şimdi bir kez daha sağ elinizi bana doğru tutun ve sol elinizi başınızın üstüne koyun ve serin bir esinti gelip gelmediğine kendiniz bakın.

Başınızı eğin, başınızı eğmeden bunu  yapamazsınız. Şimdi, lütfen her iki elinizi de gökyüzüne doğru kaldırın ve şu sorulardan birisini üç kez sorun: “Anne, bu Kutsal Ruh’un serin esintisi mi?”. “Anne, bu Tanrının sevgisinin her yeri kaplayan gücü mü?”.  “Anne, bu Paramachaitanya mı?” Bu sorulardan herhangi birini üç kez sorun. Şimdi ellerinizi aşağı indirin. Başında veya ellerinde serin esinti hissedenler, lütfen her iki elinizi de kaldırın. Herkes, pratikte herkes bunu hissetti. Öyleyse ilk önce hissedenler gelip benimle el sıkışabilirler ve sonra da, hissetmeyenler gelmeliler, çünkü o zaman daha kolay olur, çünkü hissedenler uzaklaşabilir ve biz kalanlarla ilgilenebiliriz, hissetmeyenlerle.