Diwali Puja, Derinliğinize Dokunun, Venedik, 1990

(Italy)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Diwali Puja. Chioggia, Venedik (İtalya), 21 Ekim 1990.

Bu geçit töreninde hepinizi görmek öyle bir süprizdi ki. Aslında bekliyor ve bekliyordum.  “Bu insanlar neden Beni puja için çağırmaya gelmiyorlar?” diye düşündüm. Bu güzel bir süprizdi, çok neşe verici bu. Neşe gözlerinizde dans ediyordu. Işıkları gözlerinizde görebildim ve gerçek Diwali budur.

Diwali kelimesi, iki sözcükten meydana gelir:  ‘Dipa’ ve ‘awali’. Dipa, bilirsiniz, ışıklar demektir ve awali ise diziler, sıralar, ışık dizileri anlamındadır. Bu çok, çok eski bir fikir gibi görünüyor ve tüm dünyada, bakın, her ne zaman bir şey kutlamaları gerektiğinde, onlar ışıkları koymuşlardır. Ve ışıklar, çünkü ışık neşe verir, mutluluk verir. Bu nedenle, cehaletin karanlığının üstesinden gelmek için, bizler de kendimizi aydınlatmalıyız ve işte bu yüzden herkesin kendi içindeki ışığı hissetmek için aydınlanmasını alması gereklidir ve bu önemlidir. Ve aydınlanmadan sonra gözlerin dahi ışıldadığını fark etmiş olmalısınız. Her Sahaja Yoginin gözlerinde ışık vardır.

Bu gün bizim Lakshmi’ye, Nabhimizde bulunan Lakshmi prensinbine ibadet ettiğimiz zamandır. Lakshmi prensibi anlaşıldı, Ben pek çok kez size anlattım, Onun bir lotus üzerinde ayakta durduğu, ellerinde iki lotus tuttuğu şeklinde Lakshmi’yi size tarif ettim. Bunlar, Onun çok hayırlı olduğu, kimseye baskı yapmayacak kadar müşfik olduğu anlamına gelir ama normalde bunu pek görmezsiniz. Para sahibi olan herkes, sadece baskı yapmaya ve sizleri aşağıya itmeye çalışacaktır. Sahaja Yoga da bile Ben böyle insanlar gördüm. Eğer onlar daha iyi durumdaysalar, sanki bu durumun sahip oldukları paradan elde ettikleri bir güç olduğunu düşünerek, insanları itelemeye, organize etmeye, onları kontrol etmeye çalışırlar.

Ama O, bir lotus üzerinde ayakta durur – bu Onun güzelliğin üzerinde durduğu anlamına gelir. Onun hiç kimseye rahatsızlık vermediği şeklinde, kendi varlığının güzelliği gösterilir, O bir çiçeğin üzerinde ayakta durabilir. Yani ilk şey, Lakshmi’ye ibadet etmesi gerekenlerin hatırlaması gereken tek şey şudur ki, onlar hiç kimseye baskı yapmazlar, hiç kimseyi itelemezler, hiç kimseyi kontrol etmez veya yok etmezler.  O, lotusun üzerindeki ayakları ile lotusu besler.

Onun her iki elinde lotuslar vardır. Lotus güzelliğin işaretidir ve onlar pembe renkli olarak, sevgidirler. Yani bu neyi sembolize eder? Parası olan, sağlığı olan, Lakshmi’si olan bir kişi, korkunç bir sivrisinek gibi, siyah, kirpi gibi, dürten cinsten küçük bir böceğinde dahi yapraklarının içine  gelip uyumasına izin veren bir lotus gibi, son derece cömert olmalıdır. O, böyle birisinin lotusun içinde rahat etmesi için güzel bir yatak sağlar.  Böcek siyahtır, üstünde dikenleri vardır ama teslim olarak oraya dinlenmeye geliyor ve sonra O, taç yapraklarını ile kapatır, burayı konuk için rahat ve korunaklı kılar.

Yani parası olan bir kişi, böyle bir tabiatta olmalıdır. Aksi takdirde parasını çok hızlı kaybeder veya o kişi, her zaman kendi parası için endişe eder. Ne yapacağını bilemez. Parasını buraya koymak, oraya saklamak, buraya saklamak, oraya saklamak ister ve böyle bir kişide zarafet yoktur. Böyle bir evde asla kendinizi rahat hissetmezsiniz çünkü onlar her zaman halı kirlenecek, bu kirlenecek, şu kirlenecek diye endişe ederler ve bu böyle olmamalıdır. Size baş ağrısı yaratan böyle bir eve sahip olmanın ne yararı var ki? Genel anlamda demek istiyorum!

Bir ev, özgürce yaşayabileceğiniz şekilde olmalıdır, en azından bir ev böyle olmalıdır ama kısa zamanda bizler maddeci kişiler olup, Lakshmi prensibimizden uzaklaştık. Zenginliğimizin tüm güzelliği bitti. Evlerine bırakın insanları,  bir farenin bile girmediği insanlar gördüm. Gümüşlerini parlatırlar, pirinç eşyalarını parlatırlar, mobilyalarını parlatırlar, evleri güzel kağıtlardan, pahalı şeylerden yapılmıştır ama bir fare dahi içeri girmez.

Ve batı materyalizminin olduğu şey işte budur: Biz her şey hakkında çok endişe ederiz. “Neden bu kadar endişe ediyorsunuz” diye onlara sordum. Onlarda, bu bir yatırım ve biz evi satabilmeliyiz, dediler. Her şey bir yatırım, onların kendileri de bir yatırım, sanırım. Nasıl neşe duyacaklar ki? Zenginliklerinden neşe duyamazlar çünkü her şey onlara bir yatırım gibi görünüyor. Kafaları bir yatırım, saçları yatırım, burun yatırım, kulaklar yatırım, her şey bir yatırım! İnsan olmanın ne yararı var? Siz yatırımdan başka bir şey değilsiniz.

Eğer ev birazcık satılırsa önemli değil, biraz az fiyat alırsınız. Ne önemi var? Sonuçta bu evde yaşadınız ama eğer bir misafir oturuyorsa ve çocuk bir şeyleri dökerse, misafirden önce, onlar temizlemeye başlarlar, Ben bunun çok yaygın olduğunu gördüm.  Bu çok kötü davranışlar. Bir insana kıyasla bu halının değeri nedir? Yani Lakshmi prensibi, maddenin sevginizin ifadesi için olduğunu anlamaktır. Başkaları için ne kadar fazla şey yaptığınızdır, başkalarını ne kadar rahatlık verebildiğinizdir. Kimi insanlarda gördüm, Gruha Lakshmi olan insanlarla beraber oldum, evdeki kadın, insanların çayları ile bile ilgilenmez, hiç bir şeyle! ! ! Kadın sadece kendisini beğenmiş ve halılarla ilgilenir veya bilemiyorum, sabun hakkında, bunun hakkında. Demek istiyorum ki çok düşük seviyede bu, bu insanca bile değil! ! !

Yani Lakshmi prensibi sevgi anlamına gelir. Çok az sayıda kişi bunu anlar. Onlar için Lakshmi, bankadaki para demektir. Hayır, bu o demek değildir. Bu sevginizi ifade etmek için olan para veya başka bir şeyler anlamına gelir.

Onun hakkındaki diğer bir sembolik şey de, Onun bir anne olmasıdır ve anne sadece nirvajya verir. O her ne verirse,  bunun için hiç bir ücret istemez. O sadece verir. Onun neşesi vermektir. Demek istiyorum ki, Ben her zaman sizlere ne pişirmeliyim diye düşünürüm. Eğer bunu yapabilirsem, bunu satın alabilirim, size bu hediyeyi alabilirim. Demek istiyorum ki, Diwali Benim için, size vermek istediğim pek çok şeyi verebileceğim güzel bir gün ve Ben bunu seviyorum. Vermenin keyfi gibisi yoktur. Eğer daha fazla şeyiniz varsa, bu bir baş ağrısıdır. Bu bir baş ağrısıdır ama siz, ben şimdi bu şeyi almalıyım diye düşünürsünüz. Şey için ne almalıyım,  bunu vermeliyim, bu şu kişiye yakışacaktır. Yani bu kolektif hissiyatla, çok güzel bir duygu ile ilişkilidir.

Yani Batılı insanlar, bu materyalizmin onların kafalarında çok ileri gittiğini anlamalılar. Her şey sigortalanmalıdır, ama ne için? Ama Hindistan’da, eğer böyle insanlarımız varsa, bir veya iki kişinin böyle olduklarını biliyorum, bir şehirde, küçük bir şehirde. O zaman, onlar eğer sabah bu insanları görürlerse, gidip hemen  banyo yaparlar veya birilerinin o taraftan geldiğini görürlerse, bu tür insanların onlara doğru geldiğini, onlar diğer tarafa doğru giderler. Ben, “bu gelen kişi, buraya geldiği zaman neden böyle oluyor Baba?” diye sordum. “Korkunç bir maddiyatçı adam! Bu taraftan gitmek daha iyi!” dedi. Ama burada, Batıda ne yapmalısınız? Herkes böyle. Kendinizi nereye saklarsınız?

Yani bizler anlamalıyız, tüm gözleminizle anlamalıyız ki, çok fazla maddiyatçılığa gömüldük. Bu para kazanmamalısınız anlamına gelmez. Bu siz çalışmamalısınız, tembel olmalısınız, “oh, Anne söyledi, artık lotus yiyenlerden olalım,” anlamına gelmez. Bu değil. Anlamaya çalışın. Eğer para kazanıyorsanız, bu sadece vermek içindir, aksi takdirde durumunuz kötü olacaktır, para konusunda her zaman güvensiz olacaksınız ve bu para sahibi olanlar, kendilerini güvende hissetmek yerine bütün gün böyle titreyecekler, Ben gördüm. Yani sahip olmanın ne faydası var? Bir yerlerde küçük bir külubede oturmak ve Sahaja Yoga’dan keyif almak daha iyidir.

Yani Lakshmi tattwa, para odaklı olmak değildir. Varsayalım bir köpek aldınız veya bir eşek aldınız ve üstüne bir sürü not yapıştırdınız, siz ona bir lakshmipati der misiniz? Veya gösteriş yapmak için on tane arabası olan, havalı bir arabası olan, öfkeli, seğiren başka bir insanı ele alın, ona lakshmipati der misiniz? Bu insanların sahip oldukları bu tür parada bir zarafet yoktur. Onlar delidirler, gelenekleri yoktur, tatlılıkları, hiç bir şeyleri  yoktur. Şeker kamışındaki tüm su çekilmişcesine kurudurlar, onlar böyledirler ve hiç kimse bu gibi evlere gitmek istemez ama çok dürüst şekilde, eğer Ben böyle evlerde yemek yersem, kusarım. Benim Lakshmim bundan hoşlanmaz.

Yani, başkalarına verebileceğiniz hususunda mecburiyet hissetmelisiniz. Başkaları için bir şeyler yapabileceğiniz konusunda mecburiyet hissetmelisiniz. Bu bir Sahaja Yoginin ilk işaretidir. Ben söylememeliyim ama pek çok insandan işittiğim şey, insanların Sahaja Yoga için para harcamak istemedikleri yönünde. Başka şeyler için para harcarlar. Bir şeyler alırlar, ne diyorsunuz, yüzünüz için, onlara ne diyorsunuz? Kozmetikler. Veya erkekler pahalı şeyler alırlar, saatler, kimi şeyler ama Sahaja Yoga için harcama yapmak istemezler.

Şunu bilmelisiniz ki, Sahaja Yoga tüm dünyanın kurtulması içindir. Bu kozmetik nedir, bütün dünya için neyi yapacak? Veya sizin saatiniz, o ne yapacak? Veya giyinme şekliniz veya gösteriş yapma şekliniz, bu dünyaya yardım edecek mi? Sizler kendinizi süslemek için değil, dünyaya yardım etmek ve sadece Sahaja Yoga için avantaj meydana getirmek için buradasınız!

Yani bu çok keyiflidir. Sahaja Yoga son derece keyiflidir. O, size para veren Laksmi’nin ilk işaretini verir. Kutsandınız ve sonrasında ise bu, ilk baştan çıkaran şeydir ve yeme atlar ve sonra aşağı düşersiniz.

Yani Laksmi prensibi, kendi uygun şekli içinde anlaşılmalıdır. Sahaja Yogiler için çok önemlidir çünkü bu, bizlerin düşündüğü kadar suni değildir. Bu içimizde çok daha derindir ve bizler kendi derinliğimize dokunduğumuzda, bu kendini gösterir.

Ondan sonra gördüğümüz diğer iki sembol vardır, O, sol eli ile verir. Bu mecazı pek çok kez verdim, eğer tek kapıyı açarsanız, içeriye hava girmez. Diğerini de açmalısınız, bu sayede hava dolaşır. O vermek zorundadır, yani kendilerinde gelişmiş Laksmi Tattwa olanlar, ne vermek gerekir diye düşünürler ama ellerindeki en kötü şeyi vermezler. Atık kağıt sepeti olan bir arkadaşın, “bu işe yaramaz, bunları atmaktansa şu arkadaşa versem daha iyi” demesi gibi. Sonra da arkadaşı der ki, “tamam, bu hoş, bende bunu başka bir arkadaşa vereceğim”. Bütün arkadaşlar atık kağıt sepeti olarak kullanıldılar. En kötü olan neyse o verilir. Derinliğinize nasıl dokunabilirsiniz? En iyi olan ne ise, eğer verebilirseniz, eğer vermekte özgürseniz, en iyisini vermelisiniz.

Yani engellerden birisi, bizlerin asla verme sanatını öğrenmemizdir. Eğer verme sanatını öğrenirsek, o zaman bu neşe verir, çok güzeldir. Çünkü bizler çok ego merkezliyiz, bize neyin keyif verdiğini anlarız ama başkalarına neyin keyif verdiğini anlamayız. Ve başkalarına neşe veren şeyin ne olduğunu anladığımız zaman, bu neşe, bizde bin kez daha fazla yansır.

Ama o zaman dediğim gibi vardır, çevrede her iki şeyde işe yarar. Bir taraftan cimridir, diğer taraftan istismarcılardır. Yani eğer cömert olursanız, istismarcılar oradadırlar. Yani o zaman bir antitez olarak, sinirli, ne yapacağını bilmeyen, nereye gideceğini bilmeyen başka türde insanlar olursunuz.

Sahaja Yogada sizler her zaman insanlara güvenirsiniz. Verirsiniz. Tabii ki, istismar edilirsiniz. Yani önemli değildir, bu sizin dikkat ettiğiniz bir şey değil. Sizler hiç bir günah işlemediniz. Sizi istismar edenler günah işlediler ve bu kişi acı çekecektir, yani neden siz endişe edesiniz ki? Ama bu Tanrısal gücün yardımı ile, istismar eden kişi acı çekecektir ve siz kaybettiğinizden on kat fazlasını elde edeceksiniz. Sahaja Yogiler tarafından anlaşılması gereken şey budur. Bu Tanrısal güç tarafından, işte bu şekilde kutsanırsınız. Bizler yanlız değiliz. Bu her zaman bizi kutsuyor. Yani vermek, hiç bir şey benim değil, anlamına gelir. “Benim, benim, benim, benim” davranışı bırakılmalıdır. Sahaja Yoga da bile, Batıda çocuklarına çok fazla bağlı olmayan insanların, kendi çocuklarına çok fazla düşkün hale gelmelerine şaşırdım ve başka hiç bir şeyi değil, sadece kendi çocuklarını düşünürler. Bu da başka türde bir bencilliktir. Eğer başka hiç kimseyi değil sadece kendi çocuklarınızı düşünüyorsanız, o zaman bu çocuklar şeytani hale gelip, size bir ders vereceklerdir. Sizde, “Tanrım, bir daha ki sefer bana hiç çocuk verme, yetti!” dersiniz. Fakat eğer çocuğu kolektif yetiştirir ve çocuğa, başkalarına vermeyi ve bundan neşe duymayı ona öğretirseniz, o zaman küçüklüğünden başlayarak çocuk son derece cömert olur. Demek istiyorum ki, cömertlik enkarnasyonun kalitesidir,  – aishwarya. Aishwarya sadece para anlamına gelmez, sağlıktır, cömertlik parayı gölgede bırakır. Bu aishwaryadır ve bu bir enkarnasyonun işaretidir ve bir Sahaja Yoginin işaretidir. Diğer el ise şöyledir, bu Onun sizi koruduğu anlamına gelir. Eğer para ile korunduğunuzu hissetmiyorsanız, atın gitsin. Sadece ondan uzağa kaçın. Baş ağrısı ama O aynı zamanda başkalarına da koruma verir. Laksmisi olan bir kişinin, ailesi vardır, çocukları vardır, her şeyi vardır. Batıda gördüğüm en kötü şey, ebeveynlerin büyüdüklerinde çocuklarına hiç para vermemeleridir. Onlara bakmazlar ama onlar çok hükmedicidirler. Bunun tam aksine, Hindistan’da bizler tüm yaşamımızı çocuklarımıza veririz ve en az hükmedici olan bizleriz. Batılılar torunları için bile hükmedicidirler. İşte bu yüzden aileler burada böyleler. Yani tüm sistem çok komik bir şekle, kaotik bir şekle girdi.  Sahaja Yogiler için, ilk olarak kendi çocuklarına bakacaklarını, onların ihtiyaçları her ne ise onlara vereceklerini, onları besleyeceklerini, onlara rehberlik edeceklerini, onları şımartmayacaklarını anlamaları önemlidir. Ve ikinci olarak, bir kez evlendikleri ve çocukları olduğunda ise, onlara hükmetmeye çalışmayacaklar ve çocuklarına, karılarına hükmetmeyecekler.

Verilen bu koruma, bir annenin korumasıdır. Deyin ki, bir ofiste çalışıyorsunuz, bir hastahanede çalışıyorsunuz, bir fabrikada çalışıyorsunuz, her nerede çalışıyorsanız, sizin altınızda çalışan diğer insanlar sizin çocuklarınızdır, onlara böyle muamele edilir ve onlarda böyle hissederler. Onlar burası bir aile diye hissetmeliler. Deneyin bunu!

Kocam,  kendisine bunu söyledim, ona “ofisindekiler ailen olarak davran” dedim. Onlar sabahları çok erkenden, saat beş civarı uçakla Kaküta’dan gelirlerdi ve Ben kahvaltılarını hazırlar onlara verirdim. Onlar, sadece sıradan memurlardı. Çünkü bu koruma vasıtasıyla, ilgi vasıtasıyla, sevgi vasıtası ile işte onları bu kadar dinamik kılabilirsiniz ve işte Lakshmi Tattwa bu şekilde artar. Aksi takdirde grevler olur, kavgalar olur. Bu aydınlanmadır!

İşte bu yüzden kapitalist olduğunu düşünen bir kişi, eğer Laksmi prensibini nasıl kullanacağını bilmiyorsa, kapitalin hiç bir şeye değmeyeceğini anlamak zorundadır. İşte bu yüzden de, onların sonu hapiste biter, onların sonu akıl hastahanesinde biter veya  kaçakçı olurlar  veya bir şeyler olurlar. Onlar sadece bozulurlar, asla saygı görmezler ve hiç zengin olduğu için garland takılmış bir adamın heykelini Ben görmedim!

Yani eğer zenginseniz, hiç kimse size saygı göstermeyecektir ama cömertlik için, önemli bir şey için, siz ne yaptınız. Başkaları için, toplum için, Sahaja Yoga için önemli bir şeyler yaptınız mı.

Şimdi ashramlarda, projelerde ve bütün bu şeylerde çalışıyoruz ama iş paraya gelince, Sahaja Yogiler, “Oh, hayır, bu benim işim değil. Ben sadece çocuğumu oraya gönderebilirim” diye düşünürler. Anne bütün çocuklara baknmak zorundadır. Anne bunu yapmak zorunda, Anne bunu bulmak zorunda, O bunu sağlamak zorunda. O her şeyi yapmalı ve sana ne demeli? Ben sadece bankalara paramı yatıracağım, özellikle de İsviçre bankalarına.

Yani kişi karar vermelidir, “paramın ne kadarını Sahaja Yoganın işi için veriyorum?” Ben paranızı istemiyorum. Aydınlanmanız için, bu anlamda, Sahaja Yoga için para verilmez ama bir salon tutmanız gerekirse, bir program yapmanız gerekirse, bir ashrama sahip olmamız gerekirse, her hangi bir şey yapılacaksa, paraya ihtiyacınız var. Ve bunu için herkes, “Tamam, her biriniz bir pound verin” der, onlarda vermezler. “Hayır, neden bir pound vereyim ki?” ve bu konuda ulusal bir yarışma vardır, ulusal yarışma.

Bu, hala derinliğinize dokunmadığınızı gösterir. Eğer derinliğinize dokunursanız, vereceksinizdir ve vermenizden neşe duyacaksınız. Sizler kendi derinliklerinize dokunmalısınız. Yani aydınlanma henüz tamamlanmamıştır.

Şimdi bunu tek tek hepinize söylüyorum, kendinizi izleyin ve kendiniz için görün. Haydi bakalım, Sahaja Yoga işi için Benim ne kadar para verdiğimi hesaplayın, hepiniz, tek tek. Şimdi Bana hediye vereceksiniz çünkü bunun size kutsama verdiğini düşünüyorsunuz. Mesele bu değil. Mesele şu, “-ben gelirimden ne kadar parayı Sahaja Yoga için ayırdım?” Lakshmi prensibinin ilk sorusu budur.

Şimdi, Mahalaksmi tattwa nasıl gelir? İlk olarak Lakshmi. Lakshmi denizden doğdu. Neden O denizden doğdu? O denizden doğdu çünkü babası cömert bir kişiydi. Denize bakın. Kanatlarını her yere yayar, kendisini tamamen ısıtır, böylece bulutlar oluşur ve bu bulutlar gidip, yağmurun yağdığı bu yüksek dağlara çarparlar. Nehirleri meydana getirirler ve sonra da denize geri dönerler ama tüm bunlarda, deniz tüm tuzu kendi içinde tutar, bütün tuz onun kendi içindedir. Ve sonra o tuz verir. İsa, “Siz tuzsunuz” dedi. Tuz nedir? Yiyeceğe tadını veren tuz, bu sizin Guru prensibinizdir. Eğer cimri birisiyseniz, bir Guru olamazsınız, bir lider olamazsınız. Olamazsınız. Nasıl da korkunç görünüyor, sadece düşünün!

Yani O, Guru prensibinden doğmuştur ve sizler bu uyanmış Lakshmi prensibine sahip olduğunuz zaman, bu Guru prensibi sizde çalışmaya başlar. Para değil, Ben para demiyorum. “Başka birisine hangi tatlı şeyi vermeliyim” diye düşünmeye başladığınız zaman, “başkaları için ne yapmalıyım” diye düşünmeye başladığınızda, bu Lakshmi prensibidir. Sizler son derece tatlı, yumuşak, olmalısınız, kuru değil, kuru insanlar değil. “Sevgimi nasıl ifade edebilirim?”

Yani ilk şey, denizin kanatlarını açıp, “tamam, bırakayım güneş suyumu alıp götürsün, bırakayım beni kaynatsın, bırakayım da bulutlar oluşsun”, demesi gibidir. Aynı şekilde sizlerde şunu anlamalısınız ki, Ben güneşe bu suyu Benden buharlaştırmasına izin vermedikçe, ki bu Ruhtur, bu başkalarına vermek anlamına gelir, ben bu guru prensibini kendi içimde nasıl geliştiririm? Yani bu suyun, bu servetin, sahip olduğunuz paranın buharlaşmasına izin vermediğiniz sürece bir guru olamazsınız. Ama deniz gibi yeterince olgunlaşmamışsanız, o zaman dünyanın tüm pisliğini toplayarak çamur gibi, böyle bir seviyede kalacaksınız ve nihayetinde bu iş bir akıl hastahanesinde sonlanacaktır. Çünkü tüm maryadalar kayboldu, bütün dharma kayboldu. Guru prensibi olmadan, nasıl dharmanız olabilir?

Hiç kimseyi düşünmezsiniz, babanızı, annenizi bile düşünmezsiniz veya hiç kimseyi, kolektif işinizi düşünmezsiniz, dünyayı düşünmezsiniz. Bu çok fazla. Yani sizler küçülür, küçülür, küçülür, küçülür, küçülürsünüz. Ama Lakshmi tattwa başladığı zaman, bu sevginin, başkaları için duyulan sevginin ilk işaretidir.

Ben hepinizin, Beni çok sevdiğinizi biliyorum ama bu Annenizin tam bir yansıması değildir. Sizler birbirinizi sevmeli ve herşeyi sevgi ile birbirinizle paylaşmalısınız. O zaman bu, sevginin ilk ışığıdır, Lakshmi sizde görülmeye başlar. Bu ışıkta hareket ettiğiniz zaman, çok derin bir şekilde cömert olur, cömertliğinizden neşe duyarsınız.

Ama Ben insanların Sahaja Yogadan önce, kendi çocuklarına aldırmadıklarını, kendi karılarına aldırmadıklarını, hiç bir şeye aldırmadıklarını gördüm. Publara da giderler veya başka kadınları da tutarlar veya bunun gibi şeyler ama Sahaja Yogadan sonra ise, bir sarkaç gibi diğer bir aşırılığa giderler. O zamanda onlar için karıları en önemli şeydir. O kadın bir bhoot, her ne ise, olsa bile, en önemli şey odur. Sonra da çocuklar, kendi çocuklarını, kendi karılarını, kendi evlerini, kendi şeylerini, şahinler gibi kaparlar. Sonra onlar için, “Anne dedi ki, bizlerin iyi ailelere sahip olmamız gerek”, esas görev olur. Ama Ben size ailelerinizin kölesi olun demedim. Ben ailelerinizi kırın demedim, ama kendi darlığınızla da, ezmeyin onları. Bırakın büyüsünler, bırakın serpilsinler.

Yani bir aşırılıktan bir diğer aşırılığa gidiyorsunuz. Merkeze gelmelisiniz. Yani bu sevgi kendisini göstermeye başlamalı, bütün alçakgönüllüğü içinde kendisini ifade etmelidir. Bunu başkaları için yapmıyorsunuz, kendiniz için yapıyorsunuz. Eğer Ben birisine para ile yardım etmeye çalışıyorsam, kendime yardım etmeye çalışıyorum çünkü ben o kişinin sıkıntıda olmasına dayanamam, yani, zorunluluk değil bu ve Ben bunu gizlice yaparım. Bu konuda konuşmak istemem çünkü gizlice bundan hoşnut oluyorum. Kendimden hoşlanıyorum. Ben bunu başkaları için yapıyorum fikrinden keyif almıyorum, sadece kendim için yani. Yani bu içimizdeki ego kısmı, para ile daha fazla şişer. Demek istiyorum ki, Parası olan bir adamı dışarı çıkarabilirsiniz. Onlar diğer insanlardan ayrı yerde duracaklardır. Onlar farklıdırlar, bilirsiniz. O zamanda düşünürsünüz, “bu adam akıl hastahanesinden mi geliyor?” “Hayır, hayır, hayır, hayır. Onlar zenginler, zengin insanlar, çok zenginler.” Onlar sanki akıl hastahanesinden çıkmış gibi bakarlar ama onlar, “Hayır, hayır, hayır, hayır. Onlar zenginler, zengin insanlar onlar, çok zenginler.” Onlar bir kanatta dururlar, sevimsiz bir şekilde, diğerlerine sevimsiz bir şekilde bakarlar, çok aptal insanlar.

Yani işte bizim anlamamız gereken şey budur, bu bir çeşit saçmalıktan çıkıp, bir diğerine atlamamamız gerektiğidir ve Sahaja Yoga için burada bulunduğumuzu görmeliyiz. Bizler Sahaja Yoga için özellikle seçildik. Başka bir şey için değil, Sahaja Yoga için çalışmalıyız. Tüm ailemiz, bütün ev halkımız, her şey,  her şey önemsizdir sadece Sahaja Yoga çünkü bizler derinden bunun içindeyiz, bizler adandık.

Yani bulduğum tüm bu sorunlar, – kadınlar erkekleri domine ediyor, erkekler kadınları domine ediyor – içimizde Mahalaksmi prensibini uyandırmamız gerektiğine karar verdiğiniz an, hepsi kaybolacaktır ve Mahalakshmi prensibi, sizlerin sadece gerçeği aramaya başladığınız prensiptir.
Ama elinizde hiç ışık olmadan gerçeği nasıl arayabilirsiniz? Bu bir çeşit soyut bir şey veya sadece bir drama değildir. “Oh, gözlerim kapalı ve elimde karanlıkla gerçeği arıyorum, gerçeği arıyorum!”

Lakshmi prensibi sizde yerleşmediği sürece Mahalakshmi prensibini nasıl elde edebilirsiniz? Birbiriniz için olan bu sevgiyi hissetmedikçe, sizler bu sevgiyi hissettiniz, bu sevgiyi ifade ettiniz, cömert oldunuz, kendi cömertliğinizden neşe duyuyorsunuz. Ancak bundan sonra spiritüel bir prensip olan, Mahalakshmi prensibine yükselebilirsiniz.

Ve eğer bakarsanız, bu spiritüel prensip, tüm deitylerin yaşadıkları kefaretleri ile içimize yerleştirildi. Görün, Sita’ya bakın. O büyük bir kralın kızı olarak doğmuştu, çok zengin bir ailede evlendi ve sonra ayakkabiları dahi olmadan ormana gitmek zorundaydı ve bizim uğrumuza kendisini aç bırakması gerekiyordu. Ve sonra da bütün bu acılar ile, hiç bir konfor olmadan yaşadı ve ondan sonra da, bu korkunç Ravana tarafından saldırıya uğradı. Onunla birlikte yaşadı ve iffeti ile saflığını korudu. Sonra bu zorlu sınavdan kurtuldu ve O bunu başlatmak için, Mahalakshmi prensibini yarattı. Bunu neden yaptı? O, Ravana’ya karşı koymalı ve bundan neşe duymalıydı. Demek istiyorum ki, normalde insanlar bunu yapmazlar. Neden bu kadar acı çekti? Çünkü O bizim iyiliğimiz için daha asil bir yaşama yol açmalıydı.
O, bizim kurtuluşumuz için bu çileyi çekmeliydi ve bunu yaptı. Yani O,  Mahalakshmi prensibinin ilk enkarnasyonuydu, diyebiliriz. Onun geçmişine bakın ve nereden nereye gitti. Sakshat Mahalakshmi, eğer içinizde Mahalaksmi prensibine sahip olmak istiyorsanız, o zaman ne tür bir kadın olmanız gerektiğini göstermek için tüm bu şeyleri yaşamalıydı. Bu her şeyde ve Onda gördüğümüz ilk şeydir.

Sonra, Ondan sonra gelen ise Radha’dır. Radha geldi, Ra-dha. “Ra”, enerjidir, “dha”, sürdürecek olan kişidir, Radha’dır. Eğer Onun yaşamına bakarsanız, tüm yaşamı boyunca O bizim Kundalinimizi çalıştırdı – Raasa. Tatlılıkla dolu, güzel cömertlikle dolu, O dans etti ve dans etti ve dans etti. Shri Krishna onları ovduğu zaman ayakları ağrırdı ve O, Shri Krishna ile birlikte gitmedi. Shri Kirshna kral olduğu zaman O, “Sen git, sorun yok, Ben gitmiyorum. Hala gopalar ve gopilerle Mahalakshmi prensibini çalıştırmalıyım.” dedi. Küçük bir sarayda geride kaldı. Ama Onun adanmışlığı, Shri Krishna’ya idi, Onun adanmışlığının büyüklüğü Virata’nın işineydi. Bildiği şey, “Ben Virata’nın işini yapmalıyımdı.” Ve geride kaldı. Ona dair pek çok güzel öykü vardır. Yani Radha’da bu bizim bildiğimiz, Mahalaksmi’nin ikinci kefaretidir.
Sonra üçüncüsü, İsa’nın Annesi olarak geldi. O çocuğunu çarmıha gerilmesi için verdi. Bizler sadece kendimizin ne olduğuna dair iç gözlem yapacak mıyız! Çocuklarımıza şahinler gibi ne kadar bağlandık. Eğer birileri,  çocuklara bir şeyler söylerse, insanlar bundan hoşlanmazlar. İsviçre’den raporlar aldım, eğer birileri çocuklara bir şeyler söylerse, ebeveynler bundan hoşlanmazlar. Hayır. Hiç kimse onların çocuklarına hiç bir şey söylememelidir. Burada O, insanlığın kurtuluşu için çarmıha  gerilsin diye çocuğunu veriyor. Ben haça bakamam bile. Bizler çocuklarımıza çok fazla düşkünken, onlara ne öğreteceğiz?  Onlara hiç fedakarlıkta bulunmayı öğretiyor muyuz? Onlara hiç paylaşmayı öğretiyor muyuz? Bizler onlara hiç tolerans göstermeyi öğretiyor muyuz? Bizler onlara hiç affetmeyi öğretiyor muyuz? Aksine, bırakın çarmıha gerilmeyi, bırakın biraz cezalandırmayı, eğer birileri çocuğa bir şeyler söylerse bundan hoşlanmıyoruz, Şimdi çocuklar,  Sahaja Yogiler için en büyük çile haline geldi. Size anlatabilirim, bunu çok açıkça görebilirim.

Çocuğa bağımlı olmak Batıda çok fazla ve Ben buna şaşırdım. Herkes çocuk sahibi olur, bunda büyütecek ne var? Büyütülecek şey, ne türde çocuklar olduğunuzdur.

Yarın bu çocuklar…. Lütfen çocuğu bu tarafa götürün. Bunu yapmayın. Dışarı çıkın! Lütfen dışarı çıkın ve konuşma sırasında bunu yapmayın. Kadınların burada dikilip arabalarını sallamalarından hoşlanmıyorum ve bu …. Biraz saygı gösterin! Bunu bir kilisede yapabilir misiniz? Bakın, bazen  anlamıyorum, kesin bir protokol var, kadınlarda anlayorlar. Lütfen çocuğu dışarı çıkartın ve bu şeyi (çocuk arabası) burada tutmayın, dışarı çıkın! Lütfen ona söyleyin. Bebek arabalarınızı, Adi Shakti’nin içinde bile oturmadığı kilisenin içine almazsınız, alır mısınız? Çünkü prensip esas olarak kendi çocuğunuzdur, bu sizi ele geçiriyor, size söyleyeyim, bu sizi ele geçiriyor. Çocuklarınız sizi ele geçiriyor ve sizler de, onları ele geçiriyorsunuz.

Yani anlamak zorundayız. Çocuklarımızın büyük bir şekilde büyümesine izin veriyor muyuz? Onlar cömertler mi? Onlar azizler mi? Onlar güzeller mi? Başkaları ile nasıl konuşuyorlar? Onlar kendilerine güveniyorlar mı? Yarın, Onlar Sahaja Yogilerin liderleri olacaklar. Shivaji’nin annesi gibi, Jijamata gibi, o oğlunu nasıl yüce birisi yaptı! Çocukları yüce kişiler yapan annedir ve eğer o her zaman bir şekilde, çocuğu ele geçirmeyi isterse ve çocuk da anneyi ele geçirirse, o zaman bu bir intihar gibidir, sizin için bir intihar gibi ve çocuk içinde intihar gibidir. Çocuklarımıza ne yaptık?

Çocuklarının büyüdüğünü görmek her Sahaja Yoginin görevidir, büyük insanlar olarak büyüdüklerini,  sizden daha büyük olduklarını görmek. Onlar dünya ile ilgilenmeliler. Eğer çocuklarınızla zaman geçirirseniz, onlara şekil verirseniz, onları sevgi ile besler ve onlara başkalarına sevgi vermelerinin gerektini, onların bu şekilde davranamaları gerektiğini anlatırsanız, herkes onlardan gelen sevgiyi hissedecekir. Aksi takdirde Ravana gibi şeytanlar olacaklardır. Ravana aydınlanmış bir ruhtu ve annesi tarafından şımartıldı ve bir şeytan oldu.

Eğer çocuklarınızın şeytan olmasını istemiyorsanız, her şeyden önce şunu anlamalısınız ki, onlar sizin çocuklarınız değiller, onlar size emanet edilmiş Benim çocuklarımdır ve sizler çocuklarınızı bodur ve ufak yapmayacaksınız. Bu Sahaja Yogada gelişen insanlarda gördüğüm yeni bir şeytana uyma şekli, yani dikkatli olun. Ben sizleri uyarmak istedim çünkü bizler çocuklarımızı ışıklar gibi yapmalıyız. Işık, başkaları için yanar, kendisi için değil.

Işıklardan bahsediyoruz, Diwali, tamam ama bu ışıklar her an başkaları için yanıyorlar. Onlardan öğreniyor muyuz? Bizler başkaları için yanıyor muyuz? Çocuklarımız başkaları için yanacak mı? Onları çok bencil yetiştiriyorsunuz. Yani binlerce ve binlerce çocuk gelecek ve onlar aydınlanmış olarak doğsalar bile, Ben sizin onları bozduğunuzu gördüm. Demek istiyorum ki, bir elması alın ve batağa koyun, kaybolacaktır. Bu böyle. En iyi çocuklara sahip olsanız da, “bu benim çocuğum, benimki bu” gibi, bu türden aptalca bir fikirle onları mahfedebilirsiniz.

Çocuklarınıza iyi şeyler gösterin. Onlara neyin iyi olduğunu söyleyin. Başkalarına karşı nasıl iyi olacaklarını onlara anlatın, onlarla ilgilenmelerini onlara anlatın, onlara başkalarının ayağına nasıl basılmadığını, saçın nasıl tarandığını, başkalarına nasıl yemek verildiğini anlatın. Öğretin onlara! Bırakın küçük tepsileri taşısınlar ve başkalarını beslesinler, kuşları beslesinler, bırakın çiçeklere su versinler. Onları küçültmeyin. Çocukların bazıları gerçekten dinamikler, yüce azizler sizlere doğdular ama onları mahfediyorsunuz ve Ben sizleri bu konuda,  Mahalakshmi tattwa da uyarmalıyım. Eğer onlara vermeniz gerekiyorsa, Mahalakshmi’nin bütün büyük enkarnasyonlarının böylesi bir çile içinden geçtiğini lütfen hatırlayın.

Yani, Mary’nin (Meryem) enkarnasyonunun bize öğrettiği nedir? Bir çok kişi der ki, “Mary neydi? Sonuçta O hiç bir şeydi. ” Mary’nin enkarnasyonuna bakın. O bizlere ne öğretti? Sizin Hristiyan olduğunuz farz edilir. Sizin Hindu olduğunuz farz edilir. Varsayılır, ama Mahalakshmi prensipleri bize ne öğretir? Son Mahalakshmi prensibi, Fatıma olarak geldi. Fatıma, Gruha Lakshmi. O evde kaldı. O kendisini göstermedi. O dışarıya çıkan birisi değildi. Evde kaldı ve ev halkı ile ilgilendi, çocuklarına baktı ve onları iki büyük savaşçı olarak yetiştirdi. Çocukları ve kocası, doğru olan için savaştılar, gerçek için savaştılar. O, bir Gruha Lakshmi idi.

Ben gördüm, bazen çok da şaşırdım, eğer televizyonda bir çocuğun kaybolduğunu görürseniz, anne konuşur, baba konuşmaz. Baba, anneden daha fazla şok olmuş gibidir. Anne gösteriş yapmaya çalışır çünkü kendisinin televizonda görüneceğini düşünür. Anne acısını unuttu, her şeyi unuttu. Konuşan anne, baba sessizdir. Baba, anneden daha fazla şok olmuştur. Bu yaygın bir şey, görürsünüz. Normalde, annenin şok olması gerekir.

Yani, Mahalakshmi prensibi nedir? Bu ilk olarak fedakarlıktır. Kendi çocuklarını, gerçeğin altarı üzerinde feda etmek. Tabii ki, Sahaja Yoga’da buna gerek yok. Hepiniz kutsanmış insanlarsınız, her ne ise, sizlerin hiç bir şeyi feda etmesi gerekmez ama eğer çocuklarınızın uygun şekilde gelişmelerini sağlayamazsanız, onlar sizi sorumlu tutacaklardır ve “neden bize gelişmeye dair tam bir görüş vermediniz?” diyeceklerdir.

Eğer çocuklarınızın dikbaşlı olduklarını görürseniz, eğer çocuklarınızın cimri olduklarını görürseniz, eğer çocuklarınızın başkaları ile sevgiyi paylaşmayı bilmediklerini görürseniz ve domine ettiklerini görürseniz, derhal bunu zapt etmeye çalışın. Çocuklar çok akıllıdırlar, son derece akıllı. Sevginizi kaybedeceklerini anladıkları an, kendileri gibi davranırlar.

Yani bu Mahalakshmi prensibi, kadınlar arasında olduğu kadar erkekler arasında da büyümelidir. Ailelerimiz var ve bu işe yaramalıdır, bütün aileyi oturtun ve meditasyon yapın? Çocuklarımıza, Shri Mataji’nin doğru protokolünü öğretiyor muyuz? Toplantı salonuna bebek arabası getiren bir hanım gibi, bu saçmalık! Demek istiyorum ki, kiliseye çocuk arabası getirebilir misin? Burası bir kiliseden çok daha fazlası. Kiminle yüzleştiğinizin farkında mısınız? İşte çocuklarınıza söylemeniz gereken şey bu, çünkü en büyük zaman budur. Burada olduğunuz zaman, spiritüellikteki en büyük zamandır, çocuklarınızın güzelliğin gerçek çiçekleri olmaları gereken yerde, Tanrıça’nın güçlerinin tam olarak kendisini göstermesidir. Lütfen onları altında kalan ruhlarının öldüğü, onlara  duyduğunuz sözüm ona sevginin örtüsü ile onları sarmalamaya çalışmayın.

Şimdi bizim görmüş olduğumuz, üç Mahalakshmi prensibimiz var ve dördüncüsü  Kendimim. Benim ki, çok daha derin bir iş, daha geniş ve inanılmaz bir sabır gerekli. Eğer Ben birilerini feda edersem bu işe yaramayacak. Ben Kendimi kurban etmeliyim. Ben sözde Ailemi feda etmeliyim. Ben uykumu feda etmeliyim, rahatlığımı, güneşin altında mümkün olan her şeyi feda  etmeliyim. Tek bir  gerekçe ile feda etmeliyim, bu da sizin Mahalakshmi Tattwanızın kendisini ifade etmesinin gerekiyor olması. Bunun kendi meyvelerine sahip olması gerek. Gerçeği arayanlar olarak Sahaja Yogaya geldiniz, halihazırda da Mahalakshmi prensibi ile kutsandınız ve eğer bu böyle ise, haydi bunu hissedelim. Annemizi seviyoruz. Neden? Neden seviyoruz? Neden Onu seviyoruz? Çünkü O bizleri seviyor.

Ama sevgi, hiç bir çabaya gerek yok, hiç bir iş yapmaya gerek yok, hiç bir fedakarlıkta bulunmaya gerek yok anlamına gelmez. Ben fedakarlık hissetmiyorum. Ben hiç bir şekilde böyle bir şe hissetmiyorum. Görünüşte pek çok kişi, “Anne, ne kadar çok seyahat ediyorsunuz! Anne, bunu ne kadar çok yapıyorsunuz”, derler. Ben böyle hissetmiyorum çünkü bundan keyif alıyorum ve önemli olan şey budur.

Eğer bizler tam şahsiyetimizi geliştirmeliysek, sevgimizin sadece lafta bir şey olmaması gerektiğini bilmeliyiz. Çalışmalıyız. İş, Sahaja Yoga için çalışmaya gelince sadece kaçan insanlar gördüm. Nerede onlar? Hiç kimse müsait değil, hepsi kayıp. Sadece beş altı kişi çalışıyor ve geri kalanlar neredeler? “Oh, Anne onlar sadece, siz geleceğiniz zaman gelirler.”

Hangi işe katkı verdin? Hangi çabayı gösterdin? Biz, biz sadece kendi kendimizden keyif alıyoruz, tamam. Ama herhangi bir çaba göstermeden keyif almak, hiç bir fedakarlık göstermeden keyif almak, tam olamaz. Eğer rahatlığınıza, tembelliğinize, bencilliğinize ve tüm bunlara bağımlı iseniz, tabii ki bu orada olacaktır ama siz neşe duyamazsınız. Keyf alamazsınız. Siz ancak, keyfin kendisine önem verdiğinizde,  sadece keyif alırsınız ve gerisi bitmiştir. Şimdi önünüzde duran Anneniz. Dün insanların çok uykulu olduklarını gördüm. Bu günde, burada oturup, gözlerini açamayan uykulu olan pek çok kişi var. Neden? Çünkü onlar henüz içinde değiller ama Ben, üç gece, on gece, on iki gece uyanık kalabilirm ve eğer istersem, bir saat veya bir yıl uyuyabilirim. Çünkü her şey kumanda altında. Neden kumanda altında? Çünkü Ben seviyorum. Bu sevginin gücüdür. Sevginin gücü size, her şey üzerinde tam bir kumanda verir – bedeniniz üzerinde, aklınız, egonuz, her şey üzerinde. Tam bir kumanda -sevginin gücü.

Ben, Yunanistan’a gittim ve oradan buraya neler getirdiğimi biliyorsunuz ve sonra  Diwali Pujanız için bir şeyler almak için bu dükkana gittik ama onlar çok pahalıydı. Ben de, “Hayır, hayır, hayır, hayır, bu çok fazla, çok fazla” dedim. Ama onlar bir şeyler alacaklardı. Biz şunu bulduk, bu burada, İtalya’da satılıyordu ama bunun Padova’da satıldığına inanabiliyor musunuz? Burada puja yaparken, burada hediyeler çok ucuza, on kez daha ucuza satılıyor! Bunu kim ayarladı? Bu sevginin gücü.

Eğer hiç bir beklentiniz olmadan birisini severseniz, o zaman sevginin bu gücü, bir şeyler, fikirler, her şeyle sel gibi akar size ama sadece anlamaya çalışın. Bu saf sevgi olmalıdır, düşünmeden, saf sevgi, sadece ben bundan, her şeyden neşe duyuyorum duygusu. Tüm gün boyunca Ben oraya gittim ve Hamir oldukça üzgündü, Anne, zavallı şey, yemeksiz kaldı, kalmalıydı diye düşündü ama Ben sadece keyif alıyordum. O, Ben  çok çalışıyorum gibi hissediyordu. Ben böyle hissetmedim, sadece keyif aldım ama bu keyif, saf sevgisi olmayan bir kişi için mümkün değildir. Sıkıntı budur. Neşenin kaynağı, sevginin gücüdür ve bu sevgi olmayan bir kalbi doldurmayacaktır, bu kadar basit.

Burada, bu gün kutlama yaptığımız zaman, bu ışıklar nedir? Onlar sevgidir. Onlar sadece size neşe vermek için yanıyorlar. Çiçekler bile, meyveler bile, bütün tabiat. Meyveler ne yapabilirler, biz onları yeriz, onlardan keyif alırız. Onlar bunu severler. Çiçekler ne yaparlar? Kısa bir süre için ortaya çıkarlar, yaşarlar, biz onları buraya getiririz, onları yayarız, onlardan neşe duyarız. Onlar bundan mutlu olurlar. Onlar Annenin ayaklarına dokundukları için mutlular ama yarın kaybolacaklar. Yarın ölecekler. Uzun yaşamayacaklar ama bu onlar için en büyük an bu.

Bir çiçeğe sorarlar, “ne istiyorsun?”  diye. O dedi ki, “ben hiç bir krallık istemiyorum, ben hiç bir şey istemiyorum ama lütfen beni Adi Shakti’nin yürüdüğü yola fırlatın. Hepsi bu. Bütün isteğim bu.” Bunda olan şey, böylesi neşe nedir, yani biz hiç bir krallılık istemiyoruz, biz bir şey istemiyoruz, hiç bir şey istemiyoruz? Orada olan bu şey nedir? Bu, sevgiyi sizin içinize dökmektir. Sizi tamamen doldurmaktır. Bu görebileceğiniz büyük bir kanıttır, önünüzdeki yaşayan bir kanıttır. İşte bu Benim hayatımı nasıl yaşadığımdır. Ben kendimi uykulu hissetmiyorum. Beni asla hiç bir programda uyurken görmediniz, uyudum mu? Ama şimdi bile, pek çok kişinin uyukladığını görebiliyorum. Demek istiyorum ki, onları uyandırmalısınız. Anlayamıyorum, çünkü kalpleri açık değil. Eğer kalplerini açsalar, uyuyamazlar, isteseler bile. Onlar Benim önümde oturuyorlar, nihayetinde neden gözlerini kapamaları gereksin ki? En şaşırtıcı olanı da şu ki, gidip fotografımda ayaklara dokunurlar ama gelip Benim önümde uyuyacaklardır. Bu saçmalık!

Bilmelisiniz ki, hepiniz bu derinliğe sahipsiniz. Hepiniz içinizde bu güzelliğe sahipsiniz ama “bu konuya dokunduk mu?” meselesini görmeye yetecek kadar zeki olmalısınız. Bu konuda kaybolduk mu? Şimdi iç gözlem yapın. Ben ne söylüyorsam, bu konuda başkalarını düşünmeyin, kendinizi düşünün. Biz buna sahip miyiz?

Bu Diwali gününde, onları düşündüğümüz, onların çok mutlu olduklarını düşündüğümüz anda bile kaybolacak olan bu güzel ışıklara bakarak, içimizde ezeli olan bu güzel şeye bizler dokunduk mu? Buna dokunduk mu? Birisine sorun, “meditasyon yapıyor musun?” Yemeğini yiyorsun, tamam. Neden meditasyon yapıyorsun? Ben sizlere meditasyonu sordum, neden bu böyle? Kendine bakıyor musun? Yaşamlarımızı boşa harcayarak, neye bakıyorsunuz? Her an çok değerli, her gün çok değerli, her yıl çok değerli.

Sahaja Yoga çok hızlı gelişiyor ve sizler Mahalakshmi tattwanızın kendi meyvelerini vermesine karar vermelisiniz. Haydi bakalım. Ben sizleri, mutlu, neşeli görmekten dolayı mutluydum. Ben bu neşeyi birbirinize verebilmenizi dilerdim. Bu Bana en büyük zevki verir. Tabii ki, çok fazla kavga yok ve böyle şeyler sürmüyor ama insanların birbirleri hakkında garip duyguları olduğunu gördüğüm küçük küçük şeyler var. Yani unutun bunları. Sizler Sahaja Yogilersiniz. Sonuçta, ne olacak? Her durumda herkes ölmek zorunda ama en azından ebedi bir yaşam, ruhsal bir yaşam sürdünüz. Onlara (mumlara) bakın. Hepsi ölmek zorunda olduklarını biliyorlar ama “haydi yanabildiğimiz kadar yanalım” diyorlar. Işığımız var. Herkesin ışığı yok. “Haydi yanalım”. Bu anlaşılmalıdır ve o zaman neşe duyarsınız. Ölü bir kişinin sıkıcı yaşamındansa, kayan bir yıldız gibi geçen, en kısa yaşam bile bir şeylere değer.

Çocuk ağlıyor, ona çocuğu götürmesini söyleyin.

Bunun için, protocol anlaşılmalıdır. Protokolü anlamak çok önemlidir ve protokol şudur, sizler Beni sorgulamayacaksınız. Siz Beni sorgulamayacaksınız, Benden şüphe etmeyeceksiniz. Eğer Sahasraranızı açık tutmanız gerekiyorsa, bu çok önemlidir. Eğer herhangi bir şüpheniz varsa, o zaman orada olmadığınızı bilmelisiniz. Lütfen Sahasraranızı açık tutun. Sahasraranız açık olmadan, hiç bir şey yapamazsınız. Teslim olmak, Sahasraranızı açık tutmaktan başka bir anlama gelmez. Büyümenizin yolu budur.

Bana teslim olmak için ne yapıyorsunuz? Dünyalar ardına dünyalar yarattığım gibi, tüm dünyayı yaratabilirim. Bana ne vereceksiniz, sadece teslimiyet. Anneye hiç bir şey vermeniz gerekmez, sizler Onunla bir olmalısınız. Sizler Onda kaybolmalı, Ondan neşe duymalı, Onu bilmelisiniz. Bu tüm dünyada mükemmel Diwali’nin olacağı gündür. Ben, çocuklarımın bilginin, gerçeğin, barışın ve neşenin yüce ışıkları olduğunu göreceğim. Bu, bizlerin işi tamamladığımızı hissedeceğim gündür. Haydi gerçek bir Diwali kutlayalım ve eminim ki, bu çok yakında gerçekleşecek. Saçmalıklar için yarışmak yerine neden Rusya gibi, Bulgaristan gibi diğer ülkelerle bu konuda yarışılmasın. Haydi yarışalım. Kaç tane Sahaja Yogimiz var? Sahaja Yogaya verilecek neyimiz var?

Bütün bunlar kendine saygılı öyle güzel bir kişilik meydana getirecek ki, çünkü kendinize dair bilgiye sahip olmadıkça, buna saygı duyamazsınız ama şimdi kendinize dair bilgie sahipsiniz ve bu sayede bütün herşey değişecek. Bu gün pujadan daha çok, sizlerle konuşmayı istedim. Bu kısa bir puja, Lakshmi için çok büyük bir puja değil çünkü zaten sizin içinizde. Ama bu kısa pujada, Mahalakshmi tattwaya saygı göstermek zorunda olduğunuza dair sizlerle konuşmak istedim.

Mahalaksmi tattwanın dört yönü vardır. İlk olanı, size anlattığım gibi sevgidir, kendi Lakshmi prensibinizi ifade etmek, cömert olmaktır. Sonra Raja Lakshmimiz var. Raja Lakshmi prensibi, sizin bir kral gibi olmanızdır. “Ben aydınlanmış ruhum, Ne olmuş, ben bir kral gibiyim!” Krallar dilenmezler, dilenirler mi? Demek istiyorum ki, eğer dilenirlerce, o zaman dilencidirler, kral değiller. Tabii ki bu günlerde kralların ne yaptığını Ben bilmiyorum.

Ama bizler kralız, bizler asiliz. Bizler kraliyet mensupları gibiyiz. Bazen insanları, Sahaja Yogi gibi davranmayan bir şekilde yürürken, Sahaja Yogi gibi davranmayan bir şekilde yaşarken görüyorum. Bizler bir kralın asaleti içinde yürümeliyiz ve kral hiç bir şey almadan, veren kişidir. Bu sizdeki Raja Lakshmi prensibidir. Bütün hanımlarda bu ortaya çıkmalıdır.
Bakın, hanımlar modaya geçit vermemeli. Eğer modanızı değiştirmeye başlarsanız, hiç bir şekilde kraliyet ailesinden değilsiniz demektir. Ben Japonya’ya gittim. Şaşarsınız, onlar Bize karşı çok saygılıydılar, son derece saygılı. Anlayamadım, bilirsiniz, Ben ve kızlarım. Bu yüzden tercümana sorduk. Dedim ki, “Bize karşı neden bu kadar saygılı davranıyorlar? Gittiğimiz her yerde bize hediye verdiler ve önümüzde eğildiler?” O dedi ki, “çünkü onlar sizin kraliyet ailesinden olduğunuzu düşünüyorlar”. Bende, “neden, neden bizim kraliyet ailesinden olduğumuzu düşünüyorlar?” dedim. “Çünkü siz saçlarınızı çok güzel taramışsınız ve kuaföre de gitmiyorsunuz. Kraliyet ailesi asla başlarını yaptırmak için kuaföre gitmezler. Çünkü saçlarınız çok iyi yapılmış. İşte bu yüzden sizin kraliyet ailesinden biri olmanız gerektiğini düşündüler.”

Düşünebiliyor musunuz? Bizler bhootlar gibiyken, nasıl Sahaja Yogiler olabiliriz? Yarın sizin taç takmanız gerekecek. Bizler dilenciler gibi giyinemeyiz. Bunun kraliyet ailesinden biri olmanın işareti olduğunu düşünüyor musunuz? Sizler iyi, muntazam, temiz giyinmek zorundasınız, bir sanyasi gibi değil, renkli, güzel ama asil. Bu moda olmamalı. Modayı sıradan insanlar takip eder, kaba insanlar. Kral modayı takip etmez, eder mi? Kendisi moda yaratır, o modayı takip etmez. Yani siz modanın elinde oyuncak olursunuz, bu … Geçenlerde kadınlar için modanın saçlarının burada olması olduğunu duydum. (alnı kapatarak) Neden? Agnya’yı böyle kapatarak?

Bu modern girişimcilerin, moder fikirlerin ve bütün bu şeylerin elinde oyuncak oluyorsanız, o zaman sizde bir Sahaja Yoginin şahsiyetinin bulunmadığını bilmelisiniz. Bir Sahaja Yogi, kendi kişiliğine sahiptir. O, birilerinin, “tamam, herkes böyle, bu nedenle sen böyle olmalısın” demesine bağlı olarak değişmez. Onun kendi stili vardır ve onun kendi giyim tarzı vardır.

Günlük yaşamda da kraliyetten bir kişide, bir kraliyet mensubunun tüm asaleti vardır. Başkalarından para almazsınız. Başkalarından borç para almazsınız. Kral borç para almaya başladığı gün, artık bir kral değildir.

O zaman bir kraliyet mensubu, başkalarının asaletine saygı gösterdiği şekilde, bir asalet içinde konuşur. O, ucuz kelimeler ve argo kullanmaz. Kraliyet dilini kullanır. Bu argoyu Ben bilmiyorum, çok fazla bilmiyorum ama argo tarzı ile devam ettiğinizde bu moda içinde çok. Birisine bazı sorular sorarsınız, “eaah! eaah!” der. Bir kralın konuşma tarzı bu mudur?

Size söyleyeyim, her davranışta, eğer bir kral olduğunuzu ve bir kraliçe olduğunuzu biliyorsanız, tüm kişilik değişecektir ama bir dilenci, eğer bir dilenciyi getirip, bir kralın sandalyesine oturtursanız, o hala, gelen herkese, “Lütfen bana bir şey ver” diyecektir. Başında taç ile der ki, “Oh, lütfen bana ver”.

Şimdi sizler tahtlarda oturuyorsunuz. Sanskritçe kelime şudur, Hintçe de derler ki, virargji, virargji. Krallık davranışlarınızla görülsün. Tanrının krallığını, davranışlarınızda gösterin. Eğer sefil bir yaratıksanız, bir Tüberküloz hastası, nasıl kraliyet ailesinden olabilirsiniz? Eğer bir dolandırıcı iseniz, nasıl kılıçlarınızı kuşanabilirsiniz? Geçen gün tutmam için Bana bir kılıç verdiler. Size söyleyeyim, pek çoğunuz tutamaz, çok ağır ama Kraliyet Ruhum içerisinde Ben bunu yapabilirim.

Hanımlar içinde aynı, eğer kraliyet ailesi mensubunun elbisesini giymeleri gerekiyorsa, taç takmak için bile, bunu yapabilecek bir kafanızın olması gerek. Yani bu kraliyet tabiatı, başkaları ile konuşurken veya herhangi birisi ile konuşurken, davranışlarınızda olmalıdır. Kraliyetten kimseler asla soru sormazlar, asla. “Hmm,” derler. “Hmm.” Ama bir dilenci soru soracaktır. Biz ona sawali deriz, sürekli soru sorana böyle deriz ama tüm cevapları bildiği zaman bir kralın neden soru sorması gereksin ki. Neden herhangi bir soru sorması gereksin? Bu şekilde baş ağrısı olan bazı insanlar tanıyorum.

Diyelim ki, Ben yoldayım. “Beyaz suyu mu alacaksınız yoksa mavi suyu mu?” “Baba, mavi olsa da, beyaz bir şey olsa da, su alacağım, hepsi bu.” Sonra derler ki, “Beyaz bir tarak mı yoksa kırmızı bir tarak mı alacaksın?” “Arey bhai, ver bir şeyler.”  Sormalarından sadece bıkar ve “hiç bir şey istemiyorum, şimdi yoldan çekil lütfen”, dersiniz.

Sonra bir başka tarz da, “bir problemim var, bir problemim”. “Hiç bir şey problem değil” “Problem nedir?” “Mesleğime nasıl devam edeceğimi bilmiyorum”. Problem. Çünkü sen bir problemsin, problem olan bu olmalı ama Anne bunu söylemez, tamam. O sana bir şey önerecektir. “Ama bunda bu var” , sonra O başka bir çözüm önerir, “ama bunda da bu var”, o zaman Anne üçüncü bir çözüm önerir. Anne on çözüm daha önermeye devam edecektir. Sen hala, bunun senin problemin olduğunu unutursun ve bunun, senin üzerinde tartıştığın Annenin bir problem olduğunu düşünürsün. Kralların tarzı bu değildir. Kral çözüm sunar, çözüm istemez. Aksi halde nasıl bir kral olabilir? Ve bir kez, “ben kralım ve ben problemlerimi çözeceğim” diye karar verdiğinizde, problemler böyle çözülecektir. (Anne, parmaklarını iki kez şıklatır)

Ben size hiç bir zaman kendi problemlerimi anlatıyor muyum? Ben bu kelimeyi de asla kullanmam –problem. “Problem” lafını biz sadece matematikte kullanırdık. Sanırım şimdiye dek, geometride, gerçekten. Bunun gündelik yaşamda kullanıldığını bilmezdik. Yani eğer bir kralsanız, kendi problemlerinizi çözersiniz. Eğer probleminizi çözerseniz, o zaman bir kralsınız. Eğer kendi probleminizi çözemezseniz o zaman bir dilencisiniz.

Sonra bu ucuz şeyler. Ucuz malzeme, ucuz şeyler, ucuz dil kullanmak, her şey ucuz, bu bir kralın işareti değildir. Tüm yıl boyunca Ben tek bir sari alırım ama iyi kalitede bir sari ve evliliğimden beri kullandığım, hatta evliliğimden önce aldığım sarilerim var. Bütün bu sariler Bende çünkü yılda bir kez,  iyi kalitede sadece tek bir sari alırım, bitti ve geleneksel olanlarından, ucuz olanlardan değil. Ama insanların yirmi tane sarileri olur ve ne giyeceklerini bilemezler. Hala dışarı çıkıp derler ki, “Bir problemim var, sarim yok”. Çünkü aldığım bütün sariler çok ucuz. Erkeklerde aynı. Erkeklerde aynı. Para tasarruf etmeye çalışırlar, onlara sorarsanız, penny akıllıcadır pound aptallıktır, derler. “Anne, ne olduğunu biliyorsunuz, kıyafetim yok.” “Tamam, o zaman elbisen olmadan gel, ne yapalım o zaman?” “Hayır, ama bu var”. “Tamam, o zaman bir şey yap”.

Bunun aptallık olduğunu onlara söylemek imkansızdır. Siz kralsınız, birbirinizle konuşma şekliniz, bir kral çok fazla konuşmaz, konuşmaz. Eğer çok konuşkansanız, o zaman onlar, sizin bir kral olmadığınızı hatırlarlar. Kral çok fazla konuşmaz, çok az konuşur, ‘evet’ veya ‘hayır’. Veyahut her ne zaman konuşması gerekirse, anlamlı konuşur. Aynı zamanda asık suratlı değildir. Bir diğer aşırılıkda, asık suratlı kimselerdir. Onların yanında nasıl duracağınızı bilmezsiniz.

Yani kişi bilmelidir ki, bir kral veya kraliçe olarak,  yükümlüsünüz ve kendinizi bu asaletle taşımalısınız. Bağırmazsınız. Bir şeyleri sanki boğazınızda takoz varmış gibi yavaşça söylemezsiniz. Kimi Sahaja Yogiler böyle konuşurlar. Onlar bunun çok, kendilerinin Bana karşı nazik olduklarını düşünürler, özgürce ama Bana bağırmayarak ve asil bir şekilde. Asalet öğretilemeyen bir şeydir.  Bu içinizde olmalıdır. Bir kişi kendisini bilmez ama asaletinin farkındadır. Ucuz şeyler yapmaz, asla. Asla ucuz şeyler yapmaz, bilirsiniz.

Bir keresinde bir beyefendi kocamla tanıştı. “Neden gelip dans etmiyorsunuz?” dedi. Kocam da, “Hayır, ben dans etmem çünkü eşim dans etmez” diye cevap verdi. O da, “Onu İngiltere’ye getir, dans etmeye başlayacaktır” dedi. “Onu aya da götürseniz, bunu yapmayacaktır” dedi, işte kocamın söylediği bu oldu. Kocam, “O, bu tür balo dansları ile dans etmeyecektir. O dans etmeyecektir” dedi.

Bu erkeklerin ve kadınların anlaması içindir, bu asil bir tavır değil. Bu noktada karar vermelisiniz, “eğer bu asil bir tavır değilse, biz bunu yapmayacağız. Bizler Shalivahana kraliyet ailesindeniz ve asilce olmayan hiç bir şeyi yapmayacağız”. Bütün hanımlar, bütün erkekler, bütün Sahaja Yoginiler ve Sahaja Yogiler, diğerlerinden çok farklıdır. Bu bizim anlamamız gereken şeydir, işte bu Raja Lakshmi için nasıl asil olmamız gerektiğidir. Sonra da Gruha Lakshmi, zaten size anlattım ve Lakshmi tattwayı da size anlattım.

Ama alakshmi denilen diğer bir prensip vardır ve bu alakshmi prensibi,  her şeyde bulabileceğiniz prensiptir, bir dilencisiniz, alakshmi.  Ve bu kaçınmanız gereken şeydir. Alakshmi, herhangi bir Lakshmi prensibi olmaksızın. O zaman kulakshmi, vardır. Kulakshmi, paranızı yanlış şeyler için kullandığınız zamandır. Paranızı uyuşturucu için, şunun, bunun için, kötü işler için kullanırsınız. Yaptığınız iş her ne ise, ne yaptığınızı bilmelisiniz, bunun içindir. Kulakshmi. Sahaja Yogilerin veya Sahaja Yoganın parasını kapmak, en kötü tipteki Lakshmidir. Bu çok, çok ciddidir. İşte bu şekilde aşağıya düşersiniz.  Tüm dünyanın nasıl olduğunu gördüğünüzde, onun nasıl olduğunu, onu çekip çıkarmanız gerektiğinde, daha dirençli olmalısınız, onu çekip çıkarmak için daha dirençli, sevginin direnci. Biz tekrar aynı noktaya geliyoruz, sevginin direnci. Bu direnç Beni herzaman güler halde ve kendimden neşe duyar bir halde tutar. Bu neşenin küçük bir parçasını bile bırakamam. Aynı şekilde hepinizi Lakshmi prensibi ile,  Mahalakshmi prensibi ile, ama tüm sevgi prensibinin ötesinde, hiç bir beklenti olmaksızın saf sevgi ile, nirvajya ile kutsuyorum.

Hepinizi bu kutlu günde kutsuyorum. Tanrı sizi kutsasın!

Bilge olun ve Annenin bunu kalbinden, sevgisinden, bizler için olan hislerinden söylediğini anlayın.

Tanrı sizi kutsasın! Çok teşekkür ederim.