Mahashivaratri Puja, Kalbin dört Nadisi

Chianciano Terme (Italy)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Mahashivaratri Puja. Chianciano Terme (İtalya), 16 Şubat 1991.

Bu gün, içimizde Shiva olarak, ruh olarak yansıyan Sadashiva’ya ibadet etmek için burada topladık. O kalbimizde aksetti ve gördüğünüz gibi, hayatımızın amacı ruhun bu konumunu elde etmektir. Geçen gün, bu aydınlanmanın, ruhu bilmenin nasıl yapılabildiğine ve insanların nasıl işkence gördüklerini dair bazı kitaplar okuyordum. Her şeyden önce, onlardan şu veya bu şekilde bedenlerini inkâr etmeleri, ayıplamaları, reddetmeleri istenirdi. Şimdi, eğer beden konfor isterse, o zaman onlara önce yatakta değil, halı üzerinde uyumaya çalışmaları söylenirdi. Sonrasında bu hala yeterli değildir; o zaman da siz halıdan bir paspasa geçmelisiniz ama bu yine de yeterli değildir. Ondan sonrada belki, Toprak Ana’ya geçersiniz, Toprak Ana üzerinde uyursunuz. Eğer vücut hala iyi değilse, o zamanda taşın üzerinde uyumaya başlarsınız. Ama yine de Himalaya’lar uzaktadır, çünkü Shiva, Kailasha’da yaşıyor. Bu yüzden siz Himalayalara gidip buz üzerinde  uyursunuz. Minimum gereksinim buydu.

Sonra iyi yemeklere düşkün olduğunuzu, görkemli yiyecekler yemek istediğinizi, çok yemek yediğinizi söylediniz, tamam; bu yüzden başlarken sevdiğiniz her şeyi, hoşlandığınız her şeyi reddedersiniz. Örneğin, İtalyanlar makarna yiyemezler! O zaman bunu reddedin ama bu yeterli değildir. Bundan sonra siz çok acı olan şeyler yemeye başlarsınız. Zen sisteminde olduğu gibi, size yemeniz için yoğunlaştırılmış kinin gibi, kesinlikle acı – ya da kesinlikle tatlı bir şey verirler. Yani dilinizi teste sokun ama mide hala oradadır. Eğer çok fazla yiyorsanız, bir gün boyunca oruç tutuyorsunuz. Buda yeterli değildir. Sonra yedi gün boyunca oruç tutun, daha sonra da kırk gün.

Yani, bir ayda sadece otuz gün var; kırk gün oruç tutmakla siz zaten bitmişsiniz demektir. İşte Nirvana için, bu şekilde kefaret yapmak zorunda kalırsınız. Çünkü siz zaten sanki bir nirvana almış gibisiniz çünkü siz bittiniz ve öldünüz, bakın, sizden geriye hiçbir şey kalmadı, geriye kemiklerden başka bir şey kalmadı ve o zaman bu kemikler nirvana olurlar. Nihayetinde bunu ölüm ​​takip eder, yani siz bittiniz, nirvana var, buna şüphe yok. O zaman siz bir evde yaşamıyorsunuz çünkü ev konfordur. Karınızı bırakın, çocuklarınızı bırakın, herkesten vazgeçin. Şimdi sadece belinize doladığınız bir bez gibi bir şey giyin ve gidip insanlardan sadaka isteyin. Bu kıyafetlerle de hala sorun vardır, çünkü siz elbisenize bağımlısınız. Bu yüzden sizi görecek kimsenin olmadığı Himalayalara gidersiniz, elbiselerinizi çıkartır ve o soğukta tamamen titrersiniz. O zaman nirvananızı alacaksınızdır. Bu şekilde nirvanaya ulaşırsınız. Tüm bu şartlar en başta bedeninizin taleplerini yok edecek şekilde oluşturulmuştur. Bedeninize “Hayır, sen hiçbir şey yapmazsın. Nirvananı halletsen iyi olur”, dersiniz. İkinci şey ise, sizi duyulara, neşeye götüren zihninizi yok etmekti. Varsayalım ki, bir şeye sahip olmak istiyorsunuz, bir şeyi çok istiyorsunuz, bu yüzden siz onu inkâr edin, inkâr edin. Zihninizin söylediği her şeye, sadece “Hayır, hayır, hayır” deyin. Sanskritçe olan shloka (Belli bir ölçü taşıyan şiir veya ilahi) şöyledir, “Yat neti neti vachane, nigamo vacha” – yani siz “neti, neti” demeye devam edersiniz: “Hayır, bu değil, bu değil, bu değil, bu değil.” Ve sonrasında – siz üzerinde tartışabilirsiniz, sadece tartışırsınız – evet, nirvana.

Bundan önce nirvanayı tartışmaya bile değmezsiniz. Bu kitabı okuduğumda, “Baba,(kardeşim) Ben pes ediyorum. Bu çok fazla” dedim. Ama Sahaja Yoga’da bu, tam tersidir, bu önce binanın tepesini sonrada temelini inşa etmek gibidir. Ulaşılan ilk şey Sahasraranızı açmaktı. Ve sonra Sahasrara’nın ışığında kendinizi izlemeli ve kendiniz görmelisiniz. Yavaş yavaş iç gözlem yapmak daha iyi bir şeydi, vibrasyonlar vasıtasıyla yoluyla sebebini görmek: ben bunu neden istiyorum? Dikkatim neden rahatlığıma yöneliyor? Dikkatim neden yemeğe gidiyor, en yüksek seviyeye ulaşmam gerektiğinde dikkatim neden aileme, neden çocuklarıma gidiyor? Yani siz kendiniz iç gözlem yapmaya başlarsınız. O zaman sizde yanlış giden bir şey olduğunu, vibrasyonlarınızlada biliyorsunuz. O zaman başkalarının nesinin yanlış olduğunu, başkalarını görmeye çalışmaz, kendinizi görmeye başlarsınız; çünkü başarmanız gereken şey, sizin kendi yükselişinizdir. Ama eski zamanlarda, bütün bu şeyler bireysel olarak yapıldı. Nirvana yoluna başlayan bir kişi, ekant’a girer, bunun anlamı o kişinin yalnız olduğu yerlere gitmesidir, insanlardan uzak durur, onlardan kaçınır, yapacak bir şeyleri yoktur ve bu yükselişe ulaşır, kendi aydınlanması sadece kendisi içindir. Başkaları için değildi. Sonra da bu beyefendi kesinlikle seçkin birisi olurdu.

Kimseyle konuşmazdı, kimseyle tanışmazdı ve uzak bir dağın tepesinde bir yerde otururdu. Onunla buluşmaya çalışan herkes taş atar veya her türlü korkunç şeyi söyler ve o kişiyle asla tanışmazdı. Fakat Sahaja Yoga aynı şey değildir. Sahaja Yoga ise bütünün yükselişidir. Bu tür bireysel başarılar insanları hiçbir yere götürmedi. Azizler elbette ki insanlarla konuşmaya, onlara aydınlanmadan bahsetmeye, Tanrı hakkında, doğruluk, değerler sistemi hakkında konuşmaya çalıştılar; ama onlar da insanlar için garip bir şey olarak görüldüler, işkence gördüler ve rahatsız edildiler. Dolayısıyla, bireysel bir yükseliş düzeyinde, Sahaja Yoga gelene dek, bunun hakkında konuşmak, anlatmak dışında, başkaları için onlar hiçbir şey yapamazlardı. Bu konuda konuşmak bile yasaklanmıştı. Hindistan’da on ikinci yüzyıla kadar hiç kimse halkla bu konuda konuşmadı. Hepsi Sanskritçeydi, sadece çok zor olan Sanskritçe kitaplar çok az sayıda adayın erişimine müsaitti. Çok, hatta çok az sayıda kişiye, az sayıda insana açıklandı ama aydınlanma verilmesi reddedildi. Yani bir üstadın sadece bir müridi vardı ve bunların hepsi bireysel yükseliş, bireysel çalışma idi. Böyle bir öğrenci başkalarından ayrılırdı ​​ve gizli tutulurdu, onun üzerinde çalışılırdı ve o kişi sadece şarkı söyleyebilir, şiirler yazabilir, bunun hakkında konuşabilir, kendi sevincinin ne olduğunu anlatabilirdi ama kimseye aydınlanma verme hakkı yoktu, zaten ne de nasıl aydınlanma vereceğini biliyordu. Şimdi, siz ne kadar ilerlediğinizi görüyorsunuz. Çok fazla şeyi bırakmadan aydınlanmanızı aldınız. Çok daha geniş bir ölçekte çalışabilir, başkalarına aydınlanma verebilirsiniz. Sahaja Yoga hakkındaki bütün süptil bilgileri biliyorsunuz.

Ama bugün size bilmemiz gereken bir şey daha söyleyeceğim. Bunu bilmek çok önemlidir, çünkü insanlar tarafından tarif edildiği gibi, onlar Sahaja Yoga’yı kalpten değil kiliseye gider gibi uyguluyorlar. Ve kalp ruhun meskenidir – içimizdeki Shiva’dır. Bu yüzden kalp hakkında daha fazla şey bilmeliyiz ve bu çok önemlidir. Sizler sahip olduğumuz bu üç nadiyi biliyorsunuz: Ida, Pingala, Sushumna; ama kalbin içinde dört tane nadi vardır. Ve bir nadi, Mooladhara’ya gider ve eğer siz Mooladhara’nın sınırlarını aşarsanız cehenneme gidersiniz. Bu yüzden Shiva’nın bir yok edici olduğunu söylenir. Aslında kendi yıkımınızı siz istersiniz. Ve kendi yıkımınızı istediğiniz zaman, ona sahip olursunuz. Söylediğim gibi eğer bu,  her şeyi yok etse bile, bu sanki bir meyvenin oluşmasının gerekiyor olması gibidir, taç yapraklar tahrip edilmiş gibi görünür – Ben yok etmişim gibi, demeliyim ki, sizin birçok şeyiniz: buna sizin şartlanmalarınız, egonuz, ırkçılığınız, fanatizminiz gibi şeyler diyebilirsiniz. Tüm bunlar Sahaja Yoga’da yok edildi. Güzelliğin ortaya çıkması için bu yok edilmelidir. Yani maryadalarınız belli bir noktanın ötesine geçtiğinizde, kendi kendinizin yıkımınıza başlıyorsunuz. Dört yönde, dört nadi olduğu için, içinizde bina edilmiş yıkımlar vardır. Şimdi ne yapmalı? İlk nadi aracılığıyla cehenneme gidecek olan bu yıkımı, biz nasıl durduracağız? Shiva’nın kalitelerinden biri, Onun Masum olmasıdır. O son derece masumdur. Çocuk gibi masumdur. O kişileşmiş masumiyettir. Bu yüzden bedensel arzularımızı bırakmalı, onları eritmeliyiz, onları masumiyet içinde, masumiyet okyanusunda eritmeliyiz.

Siz onu masumiyet okyanusunda çözmelisiniz. Masumiyet takdir edilecek, anlaşılacak, neşe duyulacak bir şeydir. Hayvanlara bakın, onlar masumlar; çocuklara bakın, onlar masumlar; çiçekler, onlar masumlar. Dikkatinizi tüm bu şeylere yönlendirin. Bakın, sokakta yürürken görülecek en iyi şeyler nedir, onlar yaklaşık bir metre yüksekliğindedir. Bir metre yüksekte bütün çiçekleri, tüm bu güzel çimleri görüyorsunuz, boyu bir metre olan bütün çocuklar en iyisidir. Bunun üzerinde olan insanları görmenize gerek yoktur. Sadece bir metre seviyesinde olanları görün. Birisinin bacaklarını görebilirsiniz, sorun değil. Ama birisinin  masum olmayan gözlerini görmezsiniz. Yani bu arzuyu masumiyet içinde eritin. Ve masum olan bu Mooladhara ölmedi, bitmedi, masumdur, o doğrudur, bu Shri Ganesha’nın kaliteleridir, o saftır. Yani bu dünyada olsanız bile, bir insan gibi yaşıyor olsanız bile, çocuklarınız olsa bile, siz hala masumsunuz. Bir zamanlarda Shri Krishna’nın eşlerindeki gibi – başlarda Onun on altı bin tane eşi oldu ve beş tane daha başka eşi vardı. On altı bin, bunlar O’nun güçleriydi ve beş tanesi ise, elementlerdi.

Shri Krishna’nın eşleri gidip, iyi bilinen birisine dua etmek istiyorlardı, demeliyim ki, bir aziz gelmişti, bir maharishi oraya gelmişti. Bu yüzden gidip onu görmek ve saygı göstermek istiyorlardı. Bu yüzden Shri Krishna’nın iznini istediler, ama gittiklerinde nehrin tamamen taşmış olduğunu gördüler, sel basmıştı, onlar geçemediler. Geri döndüler ve “Bu nehri nasıl geçebiliriz? Her şey su altında” dediler. Krishna, “Tamam, siz sadece gidin ve nehre, eğer Shri Krishna Yogeshwara ise ve eğer O seks konusunda kesinlikle masumsa, sen alçal deyin”, dedi. Onlar, “bunu nasıl yapabiliriz? Biz bir sürü eşiz. O neden bahsediyor böyle?” dediler. Bunun üzerine aşağı inip, nehre bunu söylediler ve nehir alçaldı ve “kocamız bize bütün bu şeyleri söylüyor” diye şaşırdılar. Karşıya geçtiler, rishi’ye ibadet ettiler ve geri dönüyorlardı, nehir yine taşmıştı. Bu yüzden rishi’ye geri döndüler, “Şimdi nasıl geçeceğiz? Çünkü sel basmış” dediler.  O da “buraya nasıl geldiniz?” dedi. Bunun üzerine Shri Krishna’nın hikâyesini anlattılar. Şimdi, onlar rishi’yi yiyecek ve meyvelerle beslemişlerdi ve o kadar çok şey yemişti ki. “Tamam, siz gidin ve bu nehre bu rishi’nin hiçbir şey yemediğini söyleyin”, dedi.  Onlar da “bu nasıl olabilir? Sen şimdi bizim karşımızda yedin” dediler. Oda “sadece gidin ve görün” dedi. Geri döndüler ve nehre bunu söylediler. Nehir yine alçaldı. Yani bu dünyada yaşamak, eş ya da koca olmak, evlenmek, bu her neyse, siz masum olabilirsiniz, kesinlikle masum olabilirsiniz. Saflığınızın işareti budur.

İkinci nadi, sizi yıkıma götürebilecek ikinci kanal ise arzudur. Bu yüzden Buddha, insanların, ne hastalanmadan ne de endişelenmeden, kendisinin yaşlanmamasının tek yolunun arzusuzluk olduğunu söyledi.

Şimdi Batı’da sahip olduğumuz “Bunu istiyorum” arzusu başka her hangi bir yer olduğunudan çok daha fazladır çünkü girişimciler her gün yeni şeyler üretiyorlar. Deyin ki, örneğin bir kuaför, yani kadınlar bu peruğu veya şu peruğu satın almak istiyorlar, “Bu benim arzum, kafama takmak için bu peruğu almalıyım.” Bir diğeri, “Tamam, ben buna sahip olmalıyım” diyor. Ve erkekler için arzu ise, “Oh, eğer o kişi Rolls Royce’a sahipse, ben neden bir tane almıyorum?” Onlar başka birisinin Rolls Royce’unun tadını çıkaramazlar. O sizin olmalıdır, “ben sahip olmalıyım.” Arzular sadece maddi değil, her türden olabilir. Arzular oldukça zihinsel de olabilir, “Bu kadına sahip olmalıyım, bu çocuğa sahip olmalıyım.” Sizde arzu olarak çalışan her tür sahiplenme. Ama bunun bağımlılık yüzünden olduğunu söyleyemem. Bu bağımlılık değildir, sadece daha fazlasına sahip olmaktır. Bir şeyler toplamaya, bir şeyler elde etmeye devam ediyor ve hala kendinizi mutlu ve tatmin olmuş hissetmiyorsunuz. Bu tür bir arzunun nedeni, onun saf bir arzu olmamasıdır. Bu saf olmayan bir arzudur. Bu saf olmayan bir arzudur ve böyle bir arzu çalışmaya başladığında, Hitler gibi Saddam Hüseyin gibi, kesinlikle herhangi bir sınırlamanın ötesinde olmaktan başka bir şey olmayana dek, bu sizi ileriye götürür. Başkalarına hükmetmek istemeniz de, başka bir arzudur. Tüm bu arzular sizi nihayetinde bir yıkıma götürür, çünkü neşe yoktur, mutluluk yoktur.

Örneğin, şimdi Ben bir sari istiyorum, bu yüzden de bir sari satın almak istiyorum. Bütün dikkatim o sariyi nasıl alacağımda, o sariyi almalıyım, bu şey, şu şey olsun, dikkat bunun üzerinde olacaktır. Bir sari gibi saçma sapan bir şey için dikkat bozulur, rahatsız olur. Neşe duyması gereken, ruhtan neşe duyması gereken, ruhu beslemesi gereken dikkat, arzular yüzünden rahatsız olur.

İlk olarak, masum olmadığımız için dikkat bozulur. İkincisi, dikkatimiz karmaşaya giriyor, çünkü arzumuz var. Peki, arzu söz konusu olduğunda ne yapmalıyız? Güzel şeyler için duyulan arzu – arzumuzu, maddi şeylere olan arzumuzu estetiğe kaydırabiliriz ve tek bir şeyimiz olabilir ama bu şey estetik açıdan gerçektende zengindir; çünkü bu, her şeye estetik veren Shiva’nın kalitesidir. Şimdi varsayalım ki, bu çok sade, basit görünüyor ve birisi bunun mekanik olduğunu söyleyebilir.

Ama eğer bu Shiva’nın işi olsaydı, O bu konuda güzel bir şey yapmış olurdu. Yani Shiva’nın kalitesi, Brahmadeva tarafından yaratılan, Vishnu tarafından geliştirilen her şeyi güzelleştirmesidir. Estetik yaratmanın süptil işini yapan odur. Fotoğraflarımı birçok ışıkla, şununla, bununla defalarca gördünüz, bunların hepsi Onun işidir. Bunu O yapıyor. Işıkları öyle bir fırlatır ki, öyle bir çalışır ki. O sizi sadece Benim hakkımda ikna etmek istiyor. Bu Onun işidir. Yani Onun işi estetik yaratmaktır, davranış estetiği, şiir estetiği. Yaratılan her şey Shiva tarafından güzel kılındı, neşe verir, bu onun kalitesidir. Yani ne isterseniz, eğer bunu halletmeye başlarsanız, estetik olarak el yapımı, güzel bir şey istiyorsanız, yavaş yavaş vibrasyonlarla karşılaşacağınızı göreceksiniz, çünkü bütün güzel şeylerin vibrasyonu vardır. Ve vibrasyonlara sahip olmak için saf arzuya gitmek durumunda kalacaksınız. Yani çılgınlık olan, sizi delirten, sizi donuk ve sıkıcı hale getiren bu arzu, saf arzu haline gelir çünkü bütün arzularınızı vibrasyonlarda eritmelisiniz. Bir süre sonra vibrasyonlardan başka bir şey istemezsiniz. Vibrasyonu olmayan hiçbir şeyi satın almayacaksınız. Vibrasyonu olmayan birisiyle konuşmayacaksınız. Eğer bir kişinin vibrasyonu yoksa ondan kaçacaksınız. İnsanların bazı insanlardan sanki arkalarında maymun varmış gibi kaçtığını gördüm. Etrafıma baktığımda, orada ayyaş olan birini gördüm, ya da gelen birini ya da bir şey olduğunu görüyorum.

Bir zamanlar kendileri de ayyaş olabilirler ama şimdi onlar bundan kaçıyorlar, “Hayır, hayır, hayır, hayır. Şimdi değil. Şimdi hayır, artık istemiyoruz.” Benim birlikte Hindistan’a gelen üç, dört tane hippimiz vardı. Onlarda sizin gibi normaller, görüyorsunuz, onlar Sahaja Yogi oldular. Ve dört, beş tane hippi programıma geldi, sanırım Rahuri’deydi. Hayatlarından korkuyorlardı, “Ah hayır, oh Tanrım!” “Sizin sorununuz ne? Neden bu kadar korkuyorsunuz?” dedim. Bu hippileri görmek için döndüm ve döndüğümde gitmişlerdi, artık orada değildiler. O zaman ne olur, bütün arzu chaitanya’ya, vibrasyonlara dönüşür. Ve eğer bu olmazsa, hala eksik bir şey olduğunu bilmelisiniz. Ama eğer bunu yapmazsanız, o zaman kendi yok oluşunuz ile karşılaşırsınız. Yani O’nun yok edici olduğunu söylemek, tek yönlü bir ifadedir. Onda her iki güçte var. Onun size vibrasyon verme gücü vardır. Size vibrasyon veriyor. Tanrıça güçtür, Shakti, ama vibrasyonları O meydana getirir. Bu sanki parmaklar gibidir, tamam, ama eğer onlar sizi gıdıklıyorlarsa o zaman bu Shiva’dır. Parmaklar Tanrıça’nın parmaklarıdır, tamam, ama eğer gıdıklarlarsa, biliyorsunuz, bu size neşe, mutluluk verir, bu Shiva’dır, bhakti’dir. Bhakti’nin neşesi Shiva’dan gelir. Bugün sadece Devi bhakta olan ve çok fazla bhakti çalışması yapan ve çok şey bilen bir hanımın Benimle nasıl kaynaştığını açıklıyordum. Onun nasıl yaptığını, ne yaptığını anlayamadım, çünkü normalde insanlar bunu yapmazlar. Onlar Devi’nin hakkında bir şey okurken “Tamam, bu Devi, bu Mataji” diye düşünüyorlar.

Bakın, bunlar ayrı şeylerdir. Devi hakkında okuduklarını bilmiyorlar. Dedi ki, “Anne, ben az önce tespit ettim. Sizin nasıl nazik olduğunuzu, Tanrıça nazik olduğu, Bana nasıl dokunduğu, benimle nasıl ilgilendiği, dikkatinin nasıl üzerimde olduğu”, bunları yazıyor. “Kataksha, kataksha, nirikshana, her bakış bir teftiştir”, şeklinde bir cümle var.  Ama “teftiş” çok iyi bir kelime değil, “nirikshana” denetim, Tanrısal denetim anlamına gelir. “Yani ben her zaman onun Sizin olduğunuzu hissediyorum, Siz, her zaman Sizsiniz – şimdi müzik dinlediğimde, hissediyorum, O bana bakıyor, O beni hissediyor, beni besliyor. Ben her zaman Sizin sevginizi hissediyorum.” İşte bhakti bu şekilde devreye giriyor. Peki, kuru bir şey olmayan anlamına gelen vibrasyonlarınız varsa, anlıyor musunuz? Hayır, bu bhaktinin neşesi anlamına gelir. Bhakti, siz buna tapınmak, veya şudur, budur diyebilirsiniz. Bu Tanrı olan sevgi okyanusudur. Siz sadece bunun içinde sırılsıklam olursunuz. Bunun için hiçbir kelime yok. Ve bunu hissettiğiniz zaman ruhu, sizinle Anneniz ya da Babanız arasında gerçek bir bağlantı olarak aldığınızı bilmelisiniz. Bir fark yoktur. Siz okyanusla birsiniz, okyanus içinde sırılsıklamsınız. Siz damlasınız, siz okyanussunuz. Siz bu bhakti ile birsiniz. Ve bu bhakti mekanik olamaz, çünkü insan yapımı değildir. Yani Sahaja Yoga’nın tadını çıkarmak için bunun sadece kuru vibrasyonlar değil, bhakti olduğunu da bilmelisiniz. Bu, Shiva’nın kalitesinin neşesidir, Onun hayatımıza kattığı neşe kalitesidir. Her şey çevrelenmiş, yankılanıyor gibi görünüyor. “Ben Tanrı tarafından çok seviliyorum, Tanrı beni seviyor, hayatta bir anlamım var”, cümlesi ile neşe aynıdır.  O zaman ilk olarak ego biter ve şartlanmalar da biter.

Şimdi bu üçüncü nadi: üçüncü nadi, bizim bağımlı olduğumuzu hissettiğimiz, birine bağlı olduğumuz nadidir. Bu benim çocuğum, bu benim kocam, bu benim ailem, bu benim eşim, bu benim babam, bu benim annem. Herkes Sahaja Yoganın başındayken, onlar sadece yeni başlayan kişiler oldukları zaman, onlar ailelerinin bütün bireyleri hakkında konuşurlar, “Babam böyle, annem hasta, annemin kız kardeşinin erkek kardeşi bu, bu bir gerçektir, bu şey iyi değildir.” Sanki bakın, hepimiz sanki bir sözleşme imzaladık. Ben ne yapmalıyım ki? Bugün olduğu gibi, biri Bana dedi ki “Görüyor musunuz, onlar ilk çocuklarını kaybettiler. İlk çocuklarını kaybettiler, çünkü çocuk başka bir odada uyuyordu.” “Küçük çocuklar anne ile beraber uyumalı ve anne çocuklara bakmalıdır”, dedim. Bu basit bir şeydir – yani Hindistan’da hiçbir anne böyle bir durumu kabul etmeyecektir. Kocayı fırlatıp atacak, “Nedir bu? Ben çocuğa bakmak zorundayım”, diyecektir. Yani Ben,”sen onlara çocukla birlikte aynı yerde yatmaları gerektiğini söyle”, dedim ama onlar buna inanmıyorlar. Pekâlâ, – biz ne yapabiliriz?

Bizi dinlemek istemeseler dahi, onların çocuklarına bizim bakmamızı gerektiren bir sözleşme mi yaptık? Fikir şudur, başlangıçta her zaman “Ah anne, ben bir aydır Sahaja Yoga yapıyorum, ancak şu ana kadar finansal durumum iyileşmedi.” Sanki bunun için Beni dava edecekler, sanki Ben onları hayal kırıklığına uğratmışım gibi. Ama onlar Sahaja Yoga’ya yeni geldiğinizi ya da siz uzun yıllardır Sahaja Yoga’da olsanız bile, henüz bir Sahaja yogi olmadığınızı görmek istemiyorlar. Sahaja Yogada değil, sizde yanlış olan bir şey var ama onlar Sahaja Yoga’yı sözleşme imzaladıkları bir şey olarak düşünüyorlar. Derhal sizi bilgilendireceklerdir, “Şimdi orada birisi hasta, o kişi birisinin birisinin birisinin birisi. Beş tane Sahaja Yogi gönderin.” Ne için? Bu bağımlılıklar içimizde çalışmaya başlar. Şimdi gördüğüm şu, bazı insanlar çocuklarına çok bağımlılar ve onları şımartmaya devam ediyorlar, “Ah, benim çocuğum, benim çocuğum.” Ve şimdi aniden onlar bu çocuğun, şeytanın çocuğu olduğunu keşfettiler. Çocuk karşılık vermeye, size her tür şeyi söylemeye, ebeveynleri dövmeye, yanlış davranmaya başlar ve sonra aniden “bu benim baktığım, çok fazla sevgi verdiğim çocuk”, gibi bir keşifte bulunuyorlar.  Ve onlar daha da kötü hissediyorlar, çünkü “ben, karım için çok şey yaptım ve o bana böyle davranıyor.” “Kocam için çok şey yaptım ve o bana böyle davranıyor.” Sen neden bu kadar çok şey yapıyorsun ki? Buna gerek yok.

Ve eğer bunu yapıyorsanız, sadece yapar ve onu unutursunuz. Ben asla böyle hissetmem. Onlar için çok sıkı çalıştığım Sahaja Yogiler biliyorum ve onlar düştüler. Eğer Ben herhangi bir şey hissedersem, olan tek şey şudur, nereye zıplayacaklarını sadece Tanrı bilir? Cehennemde nerede olacaklar? Onlara ne olacak? Tek endişe konusu budur. Ne olduğu Beni ilgilendirmez çünkü Bana hiçbir şey olamaz. Ama eğer onlar günahkârlarsa, Ben sadece onların gelecekleri, hayatları için endişe ediyorum. Bu farklıdır. Yani bu Sanskritçe bizim “mamatva” dediğimiz bu tür bir bağımlılıktır  – “bu benim, bu benim çocuğum, bu benim şeyim, bu benim şuyum.” Akrabalarınız kimler, onlar Sahaja Yogilerdir – bunu hatırlayın. Hatırlamak zorunda olduğunuz bir cümle, “Akrabalarım sadece Sahaja Yogiler. Ve Sahaja Yogilere karşı oyunlar oynayan, Sahaja Yogileri rahatsız eden – o kişi benim karım olabilir, kendi çocuğum olabilir – o kişi benim değildir.” Çünkü Ben böyle bir şeyin olmasına izin vermeyeceğim. Bu ilişki, Sahaja Yogiler birbirleriyle bir olana dek, iyidir. Bir kişi herhangi bir Sahaja Yogiye zarar vermeye çalıştığında, o zaman Ben o kişiyle birlikte değilim. Bunun gibi pek çok şey olduğunu gördüm, ama onlar çok iyi Sahaja Yogiler. Asla eşlerinin tarafını tutmayacaklardır, asla çocuklarının tarafını tutmayacaklardır çünkü onların tarafını tutmanın onları günahkâr yaptığını biliyorlar, onları yok ediyorsunuz. Onlar kendi yükselişleri için endişe ediyorlar, bu yüzden asla buna izin vermeyeceklerdir, asla kimsenin, kendi akrabalarının başkalarını rahatsız etmesine izin vermeyecekler.

Çok yaramaz olan bazı çocuklar gördüm, onlar baş belası, çok zalim ve ebeveynler ise sadece “Anne, onları Siz düzeltin. Biz bunu size bırakıyoruz”, diyorlar. Onlar düzeltilmeliler ama diğerleri, “Oh, hayır, hayır, hayır, hayır; benim çocuğuma bakın, o böyle bir şey yapamaz, bilirsiniz.” Yani kişi bunun ayrımcılık kısmını anlamalıdır, “ben neden bağlıyım?” Bu benzetmeyi birçok kez verdim, ağacın öz suyu yükselir, ağaçların çeşitli yerlerine gider, çeşitli bölgelere, kabukla ilgilenir, dallarla ilgilenir, yapraklarla, çiçeklerle ve meyvelerle ilgilenir ve geri gelir ya da buharlaşır. Bağlanmaz. Eğer bunlardan sadece tek bir tanesi ile ilgilenirse, bütün ağaç ölecektir ve öz suyuna bu kadar yakın olan kısım da ölecektir. Fakat özsu, bizden çok daha mantıklıdır. Onlar için kocası çok önemlidir – kocaların, eşlerin, bu kadar çok sorunu, şudur, budur demek istiyorum. “Tanrım,” bazen “nedir bu?” diye düşünüyorum. İşte bu yüzden onlar “Sanyasi al” derlerdi – böylece kimse karısı, çocukları hakkında, hiçbir şey hakkında konuşamaz. Bir sanyasi olmalısınız, her şeyden önce siz bir sanyasi olmalısınız. Yani guru için bir baş ağrısı yoktur. Siz herhangi bir akrabanız hakkında konuşmaya başlar başlamaz, guru “Tamam, sen çık dışarı. Hiçbir şey yapmıyorsun. Bu iyi değil” derdi. Ama Sahaja Yoga’da – Sahaja Yoga’nın yapacak daha derin işleri var. Onun, siyasi hayata, ekonomik hayata girmesi gerekiyor. Sizler tüm dünyayı özgürleştirmelisiniz. Sorumluluğunuzu anlamaya çalışın. Siz sadece çilekeş bir yükseliş için burada değilsiniz. Tüm dünyanın özgürleşmesi için, ne kadar bilgesiniz, ne kadar sevginiz var ve ne kadar ayırt edicisiniz? Yani, şimdi, bu sözde sınırlı sevgi ile sizi yok oluşa götüren çözüm nedir, bu sınırlı sevgidir. 

Çünkü Shiva sevgiden başka bir şey değildir, Shiva sevgidir. Sevgi düzeltir, besler, sizin iyiliğinizi ister. Shiva budur. Bu sizin iyiliğinizi ister. İyiliğinizle ilgilenir. Dolayısıyla, sevgiyle başkalarının iyiliğiyle ilgilendiğinizle, o zaman bütün yaşam değişir, tüm desen değişir ve bundan gerçekten hoşlanırsınız çünkü siz pek çok şey ile bir olursunuz, pek çok aile ile ilgilenirsiniz, pek çok şeyle, başkalarının bir sürü problemiyle ve sadece pek çoğu ile, siz bir olduğunuzu hissedersiniz. Bakın, bugün burada çok sayıda Sahaja Yogi bir aradayız. İtalya’ya ilk geldiğimde size söylemeliyim, Christine ile birlikte geldim – hayır, Gregoire’nin karısının adı nedir? Katherine. İtalyanca bilen tek kişi oydu. Ve bazı gazetelere bir şekilde salon ayarlamasını ve bizim için reklam vermesini söylemiştik. Hiçbir şey yapılmamıştı. Bu yüzden geldiğimiz zaman kimseyi bulamadık. Bunun üzerine posterleri asmak için Ben onunla birlikte dolaştım, ama yine de kimse gelmedi. Ve bugün çok sayıdayız. Ama bilmeliyiz ki, birbirimize sevgi ile bağlıyız ve bu sevgi bizim iyiliğimiz, bizim yükselişimiz içindir. Ve o zaman herkesten neşe duymaya başlarsınız. Ve o zaman hangi ırktan olduğunuzu, hangi ülkeden olduğunuzu, ne olduğunuzu, hiçbir şeyi düşünmezsiniz – bir Sahaja Yogisiniz, bitti! Bu şekilde evrensel bir varlık haline gelirsiniz. Ve bu tutuma ulaşılması gerekiyor.

Bazı Hintli kızlara eziyet edildiğini ve rahatsız edildiklerini duyunca, “onlar bunu nasıl yapabilirler?” ya da siyah tenli birisine nasıl yapılır, onlara eziyet edildi veya Hintliler birilerine karşı düşük kasttan olmasından dolayı böyle davranıyorlar. Bu mümkün değil, çünkü onların hepsi tek bir bedenin parçasılar. Hepsi aynı Anneden doğmuş olan kız ve erkek kardeşler. Bu ancak siz sınırlı ilişkilerinizi, bu sınırsız büyük sevgi okyanusu içinde çözdüğünüz zaman mümkündür; ancak o zaman mümkündür. Ve eğer bu orada yoksa haklı çıkarmaya çalışmayın – sadece kendinizi izleyin. Kendiniz görün: Gerçekten herkesi seviyor musunuz? Bakın, Ben sürekli olarak derim ki, – bazen alışverişe gittiğim zaman, Ben sadece, “Ah, bu şey şu kişi için iyi olur, şu şeyde bu kişi için iyi olur” diye düşünüyorum. Eğer kendim için derseniz, Benim kendim için bir şey almam imkânsızdır, bu imkânsız bir durumdur. Tabii ki kesinlikle acil olana dek, ya da Benim onsuz yapamamla ilgili bir sorun varsa. Susadığımda bile, kendim için bir içecek bile almam. Çünkü her şey başkalarının neşesidir. “Ah, bu şey şu kişi için iyi olur. Şu kişi için ise bu iyi olacak.” Bütün bunlar en eğlenceli şeydir. Yani, bütün bunlar neden oradalar? Sonuçta, kendinizi düşünün, “ben neden buradayım? Ben herkesten neşe duymak için buradayım – herkesten. Onların hepsi aydınlanmış ruhlar, çok güzel lotuslar. Çamurun üzerine eğilmeyeceğim. Şimdi, ben bir lotusum.” Kalbi, sizin kalbinizin lotusunu açmanın yolu budur. Ve böyle bir kişinin kokusu çok güzeldir, çok güzel.

Yani siz artık bölücü değilsiniz, birbirinizden ayırmak istemiyorsunuz. Her yerde bu yapılıyor olsa da, siz bunun burada, orada veya şurada yapılması gerektiğini düşünmüyorsunuz, ama biz her yerde – ama biz hep birlikte olmalıyız. Yani sizde olan küçük bağımlılıklar, Shiva olan bu sevgi okyanusunda çözülmelidir.

Dördüncüsü ise, hepimiz için en önemli şey, sol Vishuddhi’den kalbe geçen bir nadi olduğunu bilmektir. Kalpten başlar, yükselir, Agnya’dan geçer. Bunun dört yaprağı vardır ve açılır. Size turya denilen konumu veren budur. Bizler üç konumda yaşarız. Yaşarken – uyanık konumdayken, jagruti, dikkatimiz buna, şuna ve bütün bu şeylere gider; dikkatimizi bozuyoruz. Ama bunun ikincisi dediğimiz şey ise uyuduğumuz zamandır. Uyuduğumuzda da, olmuş olan şeylerin hepsi geçmişimizden bize gelir ve bunun gibi şeyler. Ama sonra sushupti olarak adlandırılan daha derin bir uykuya gireriz. Bu bizim derin uykuda olduğunuz ve gerçek bir şeyin hayalini kurduğunuz bir konumdur. Beni hayal edebilirsiniz. Bu bazı güzel bilgilerin aktarıldığı, bilinçaltının ruhani kısmı gibidir. Diyelim ki İtalya’ya geldim. İtalyanlar sushuptilerinde Benim buraya geldiğimi biliyor olabilirler, ya da belki de herkes biliyor olabilir – bu değişir. Ama bu dördüncü konuma turya denir. İki konum daha vardır. Turya konumundasınız, bu dördüncüsüdür, “turya” dördüncü anlamına gelir.

Dördüncü konum, sizin bir düşüncesiz farkındalık konumunda olduğunuz yerdir. Hiçbir düşüncenizin olmadığı zamandır – bunu sadece düşünün – hiçbir düşünce olmadığı zaman masum olmalısınız. Düşünce olmadığında, siz vibrasyonlara sahip olmalısınız. Düşünce olmadığı zaman, kimseye bağımlı olamazsınız. Şimdi ulaştığınız bu düşüncesiz konuma “turya sthiti” denir. Ve bu konumda olduğunuzda, içinizdeki bu dört yaprak beyninizde açılmalıdır. Onlar kalbinizden beyninize gelirler. İşte o zaman siz, Tanrı’nın ne olduğunu kesinlikle anlarsınız, Tanrı’nın ne olduğunu kesinlikle bilirsiniz. İşte o zaman gerçek bilgiyi alırsınız. Ancak bu dört yaprak açılmadıkça, kişi düşebilir ve bu yüzden hala yapmamaları gereken şeylerle uğraşan Sahaja Yogilerin bazıları aşağı düşerler. Ve onlar Tanrı’nın ne olduğunu anlamıyorlar ama bu sizin tek bir küçük noktayı anlamanız gibi bir anlayış değildir, o beyninizden kalbinize değil, kalbinizden beyninize gelir. Bu sanki Bhaktinizin ambrosia’sı (Tanrıların yiyeceği) beyninizi kaplıyor gibidir,  kesinlikle. Örneğin, Shankaracharya, “Viveka Chudamani” adı verilen Tanrının ne olduğunu, şunu bunu tarif eden güzel bir eser yazdı; ve “viveka”, şuur, bilinç anlamına gelir ve o oldukça fazla şekilde tarif etti.  Ama onunla tartışmaya başlayan Sarma adında korkunç bir adam vardı ve Shankaracharya ondan bıkmıştı. “Onlarla konuşmanın faydası yok” dedi. Bunun üzerine “Saundarya Lahari” kitabını yazdı. “Saundarya Lahari”, kitap Anneyi öven bütün mantralardan başka bir şey değildir.

O, “Neden, Ben Annemi tanıyorum, şimdi onu övmeme izin verin. Hiçbir şey yapmıyorlar – bu insanlarla konuşmanın ne yararı var ki? Aptal şeyler, onlar bunu nasıl anlayacaklar?” dedi. Şunu anladı, “Bu insanlar benim bildiklerimi anlayacak kapasiteye, bu duyarlılığa sahip değiller.” Gerçek bilgi budur, Tanrı’nın ne olduğunu bilmektir. Ve eğer Tanrı buysa, siz bir şeyden nasıl şüphelenebilirsiniz, bir şeyi nasıl analiz etmeye çalışabilirsiniz? Bu Tanrı’dır. Her şeyi bilen, her şeyi yapan, her şeyden keyif alan Yüce Tanrı’dır. Bu Gyana’dır, bilgidir, gerçek bilgidir, saf bilgidir demelisiniz. Bu çakraların bilgisi değildir, vibrasyonların bilgisi değil, kundalininin bilgisi değil, Yüce Tanrı’nın bilgisidir. Kadir-i Mutlak Tanrı’nın bilgisi zihinsel değildir. Yine söylüyorum, bu kalbinizden başlar ve beyninize gider, bu sizin neşe deneyiminizden çıkıp ve beyninizi kaplayan bir şeydir. Bu sayede beyniniz artık bunu inkâr edemez. Mesela – bazen anneniz olduğunda, küçük anneniz olduğunda, annenizin sevgisini bilir ama açıklayamazsınız, bu kalbinizden gelir ve siz “Hayır, bu benim annem, o böyle yapmayacaktır. Ben annemi çok iyi tanıyorum” dersiniz.

Size doğuran anneniz hakkındaki bilgi; olmayabilir de, anne çok iyi olmayabilir ya da her neyse. Ama Tanrı hakkındaki bilgi, O sevgidir, bu O gerçektir, Onun her şeyi bilmesi, O sizin varlığınızın bir parçasıdır, kesinlikle, bu bizim nirvana olduğunu söylediğimiz zamandır. Bu yüzden, bu özellikle Batılılar için önemlidir, şimdi kalplerinizi açın, çünkü bu beyninizden değil, kalpten başlar. İnsanları vibrasyonlarla yargılamayın. Her zaman kendinizi yargılayın. Shiva Puja’nın daha fazla açıklama, daha fazla anlayış, daha fazla şey demek olduğunu söylemiştim; çünkü diğer pujalarda bütün bu mantraları, şunu, bunu yapıyoruz ama bu puja bilgiyi bilmektir, bu Tanrı’dır. Ve bu sizin, Tanrı’nın kendisinin çok yüce olduğunu bildiğinizi bilmektir. Her ne olursa olsun – O (dişi) Mahamaya olabilir, her şey olabilir, ama ben Onu tanıyorum. Bu bir kitapta tarif edilemez, yüz kitapta tarif edilemez. Kelimelerle tarif edilemez, ama Tanrı olduğunu bilmek – ne de olsa O Tanrı’dır, Kadir-i Mutlak Tanrı. Ve bu size, kendinizi o sevgi okyanusunda kesinlikle güvende hissettiğiniz o güzel teslimiyeti verir. Hepinizin bu konuma ulaşmanızı dilerim.

Tanrı sizleri kutsasın.

Puja oldukça kısa, çok büyük değil ve görüyorsunuz, ilk önce Ganesha Pujayı yapacağız, her durumda Ona ibadet etmek zorundayız. Sonra da Devi, biraz. Ve sonra sadece Shiva’nın 108 ismini okuyacağız.