Guru Puja: Dört Engel

Campus, Cabella Ligure (Italy)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Shri Adi Guru Puja. Cabella Ligure (İtalya), 28 Temmuz 1991.

Bugün, hepiniz Gurunuza ibadet etmek için buradasınız. Özellikle Hindistan’da, gurunuza ibadet etmeniz ve gurunun, öğrencilerinin kontrolünü tamamen elinde tutması yaygın bir uygulamadır. Guru İlkesi son derece katıdır ve bu katılık birçok insanın, bir öğrenci için beklenen ideallere uyum gösterememesine neden oldu.  O günlerde guru kesinlikle otoriter olmalıydı ve hangi öğrencileri kabul edeceğine karar verecek olan da,  gurunun kendisiydi. Ve bir kişi, öğrenci bile olabilmek için büyük bir tapasya (çile çekmek) yapmak, büyük kefaretler çekmek zorundaydı. Ve bu zorluklar, gurunun talibi yargılamak için kullandığı tek yoldu. Gurular her zaman ormanlarda yaşar ve öğrencilerini seçerlerdi, çok az sayıda, çok, çok az sayıda ve onlar komşu köylerden yiyecek dilenmeli, guruları için kendi elleriyle yemek pişirmeli ve guruyu beslemeliydiler. Bu türden bir guru işi Sahaja Yoga’da yoktur. Temelde bu guruluk tarzları ile şu anda bizim sahip olduğumuz arasındaki fark hususunda, şunu anlamak zorundayız, o zaman çok az sayıda bireye guru olma şansı verilmiştir, çok az. Ve bu birkaç kişi,  çok sayıda insan arasından seçilmişti ve onlar seçildikleri, tercih edildikleri için kendilerinin gerçekten özel olduklarını hissettiler ve ne yapmak zorunda kalırlarsa kalsınlar, bunu hoş karşıladılar. Bu düşünce içinde öğrenci oldular ama Sahaja Yoga çok farklı bir şeydir, onun tam tersi diyebilirim. Öncelikle, sizin Guru’nuz bir Annedir ve Sandra karuna’dan (derin şefkat) mustariptir. Başınıza gelen en ufak bir şeyde Benim gözlerim yaşlarla dolar. Yani bir Anne olarak Guru olmak çok zor bir şeydir. Diğer taraftan sizin için ise, yükseklere ulaşmak zor çünkü Ben sizi çok sevdiğim zaman, siz kayboluyorsunuz ve bu sevgi içinde, bazen varlığınızdaki ilerlemenin çok yavaş olduğunu unutuyorsunuz. Sahaja Yoga’da kendinize karşı katı davranmanız önemlidir.

Bu yüzden size,  kendi kendinizin gurusu olmanız gerektiğini söyledim, insanlar bunun ne anlama geldiğini anlamıyorlar. Kendi kendinizin gurusu olmak zorundasınız, bu sizin kendi kendinize rehberlik etmeniz gerektiği anlamına gelir; Kendinize karşı, siz sanki kendinizin bir öğrencisiymişsiniz gibi davranmalı ve kendinizi düzeltmelisiniz. Eğer Sahaja Yogi olarak her şeyi kendi kendinize çözmenin sorumluluğunu anlamıyorsanız, çok hızlı hareket edemezsiniz çünkü bu, Guru ile öğrenciler arasındaki farklı tür bir ilişki türüdür. Bu nedenle Ben size her zaman, ilk önce kendi kendinizin gurusu olmanızı söyledim. Bu yüzden çok fazla iç gözlem yapmalı ve ideallerinizi belirlemelisiniz. Sizin karşınızda oturuyorum. Siz Benim nasıl olduğumu gördünüz. Ben her şeyi yiyebilirim; bununla beraber günlerce yemek yemeden de durabilirim. Ben her yerde uyuyabilirim; hiç uyuyamayabilirim da. Yorulmadan sizlerle birlikte kilometrelerce seyahat ediyorum. Bu enerjiye sahibim çünkü Ben de, kendi kendimin bir Gurusuyum. Öyleyse ilk şey, çok fazla iç gözlem yapılması gerekliliğidir, “Başkalarındaki değil, bende yanlış olan ne?”  “Bendeki sorun ne? Bedenimin rahatlığını mı arıyorum? Dikkat, bedenimde mi, yoksa ruhumda mı? Eğer öyleyse ben ne yapıyorum? ” Bence en iyisi bunu yazmaktır. “Ben çimlerde uyuyabilir miyim? Taşın üstüne oturabilir miyim?” Bu bedeni çalıştırmalısınız. “İstediğim zaman uyuyabilir ve istediğim zaman da,  uyanık kalabilir miyim?” İnsanların uyuyakaldığını gördüm. Nedeni budur, onların kötü ya da herhangi bir şekilde disiplinsiz insanlar olmaları değil, onlar içlerinde yorgunlar. Eğer içinizde yorgunsanız, her zaman yorgun hissedersiniz. Televizyonda bunu göreceksiniz, Batı’daki insanlara bakarsanız, onlar hep böyle oturuyorlar çünkü çok yorgunlar. Neden bu kadar yorgunlar? O kadar da sıkı çalışmıyorlar. Öyleyse nasıl davrandığınıza dair iç gözlem yapın. Şimdi, kendiniz için iç gözlem yapmaya başladığınızda, çevrenizi, bir şeyleri yapma tarzlarınızı, yöntemlerinizi ve dıştan gelen şartlandırmalar nedeniyle kendinize ne yaptığınızı da incelemeye başlayacaksınız.

Şimdi, Batı’daki dış koşulların psikolojik bir doğası var. Hintlilerin de oldukça şaşırtıcı olan daha başka şartlandırmaları var, ya da Batılılar demeliyiz, onlar ellerini on kez yıkamalılar, derileri çıksa bile deli gibi yıkanmaya devam edeceklerdir. Her zaman yakınlarında bir banyoları olmalı. Banyo yapmalılar. Banyo yapmazlarsa rahat edemezler. Onlarında başka şartlanmaları da var. Her türden aptalca şartlanmaları var ama Batı’da sahip olduğumuz şartlandırmalar, daha psikolojiktir ve bu yüzden sizde neyin yanlış olduğunu bulamazsınız. Fiziksel şartlandırmalar o kadar tehlikeli değildir, üstesinden gelebilirsiniz ya da idare edebilirsiniz ama psikolojinizle şartlandırdığınızda, sizde neyin yanlış olduğunu anlayamazsınız. Şimdi bakarsanız, etrafta iç gözlem yaparsanız, bulacağınız şey çok süptil bir şeydir. Birincisi, savaşlar yüzünden belki de, nedendir bilmiyorum ama herkes, herkesten korkuyor. Özellikle sanıyorum ki, Freud. Freud yüzünden bir anne bile çocuktan korkar ve Hintliler için tüm bu şeyler, onlar bunu kesinlikle anlayamazlar ama sizler bunu çok iyi biliyorsunuz. Onlar hiç kimseye dokunmazlar, hiç kimseye sarılmazlar. Önceleri futbol oynadıkları zaman, birbirlerine sarılırlardı.

Ama şimdi görüyorum ki sarılmıyorlar, sadece böyle ellere dokunuyorlar. Bir süre sonra, sanıyorum ki onlar,  onların sadece böyle veya bunun gibi bir şeyler yapabileceklerini düşünüyorum. O kadar korkmuşlar ki, çocukların bile ebeveynlerine sarılmaktan korktuğunu gördüm.  Yani sevginin ifadesi orada yoktur ve ifade ediş olmadığı zaman,  onun içinde sevgi yoktur ve işte bu şekilde sizi kurutmaya, kurutmaya ve kurutmaya devam eder. Sahaja Yoga’da küçük bir kız vardı ve Benimde,  o çocuk için aldığım bir hediyem vardı. Kız oldukça küçüktü, yaklaşık on yaşında olmalı. Ben de hediyeyi bir Sahaja Yogiye verdim, Batılı bir Sahaja Yogiye, gidip bunu ona ver ve bunu Benim verdiğimi söyle, dedim.  “Hayır Anne, ben vermem”, dedi. “ Neden?” dedim. Beni yanlış anlar, dedi.  “Neyi yanlış anlayacak?” dedim. İnsanların kafasına bu çok fazla girdi. Ve bu gerçekten de,  içinizdeki psikolojik güvensizliği yarattı. Çocukluğunuzdan beri bu güvensizlik çalışıyor ve bu yüzden de, birbirinizden korkuyorsunuz. Anne babanızdan, erkek kardeşlerinizden, kız kardeşlerinizden bile. Psikolojik olarak acı çekiyorsunuz. Ve Ben İngiltere’ye ilk geldiğim zaman, onlar Bana bunun güvensizlik olduğunu söylerlerdi. Bende, “Ne güvensizliği?” dedim. Bütün dünya,  Batı dünyasından korkuyor.  Ve onlar güvensizlikten dolayı neyin sıkıntısını çekiyorlar? Onlar dünyanın her yerinde, herkesi güvensiz bir hale getirdiler. Ve neden, onların güvende hissetmedikleri şey nedir? Kendi toplumlarında, kendi ailelerinde, kendi gruplarında, kendi içlerinde güvensizler. Birbirlerinden çok korkuyorlar. Yani ilk şey olarak, sizler korkusuz olmalısınız. Siz bir Sahaja Yogisiniz, artık ahlaksız değilsiniz, ahlaksız olamazsınız. Eğer sürekli olarak ahlaksız olduğunuzu düşünmeye başlarsanız ve eğer bir şey yaparsanız ve bu ahlaksızca ise, bir yere gidip bir şeyleri itiraf etmeniz gerekir, o zaman size ne olur? Ne tür bir kişiliğe sahip olacaksınız? Kendimizi değiştirerek, bunu değiştirmeliyiz. Yani Sahaja Yogiler arasında, maryadalardan (sınır, edep, limit) başka bir güvensizlik olmamalıdır. Birbirinizin mahremiyetine nasıl saygı duyacağınızı bilmek zorundasınız.

İkinci şeyde, eğer Batı zihninde çok yaygın bir şeyi fark ederseniz, onlar eleştiri bombardımana tutulurlar. O kadar çok eleştirmen var ki, artık sanatçı kalmadı, sadece eleştirmenler eleştirmenleri eleştiriyor. Tüm sanatçılar bitti. Onlar her zaman eleştirildiler. Biri içeri girecek – o kişinin eleştirmen eğitimi var – onlar herhangi bir enstrümanı nasıl çalacaklarını bilmiyor olabilirler, nasıl şarkı söyleyeceklerini de bilmiyor olabilirler, ama eleştirebilirler. Yani zihninizde her zaman, eğer bunu yaparsanız birinin sizi eleştireceğini, her zaman bir şekilde hissedersiniz.  Her zaman birilerinin sizi eleştireceği korkusu var. Bu nedenle, “ben söylemeli miyim, söylememeli miyim?” Sahaja Yogiler olarak, bu aptal insanlar için endişelenmemelisiniz çünkü onlar körler. Ve onlar eğer sizi eleştirmek istiyorlarsa, bırakın eleştirsinler. Ne önemi var? Fark etmez. Ama bunu siz kendi içinizde bina etmelisiniz. Şimdi üçüncüsü daha da kötüdür, bunu fark edip etmediğinizi bilmiyorum. Bu tarafta dursanız bile, her zaman kıyının diğer tarafını da görmeniz gerektiği Batılı zihinlerin kafasına nasıl girdi bilmiyorum, adil olmak ve emin olduğunuz bir şeyi asla söylememek. Birisine, “Nasılsın?” demeniz gibi, o “… her zaman” diyecektir. Hiç kimse “ben tamamen iyiyim, bende yanlış olan bir şey yok” demeyecektir. “Sorun nedir?” “Tamamen iyi durumdayım, çok teşekkür ederim.” Ama bu asla olmaz. Onlar kendilerinden emin değiller, her zaman titriyorlar. Ve bu içteki titreme,  size asla ilerleyemeyecek bir kişilik verir. İlerleme, ileri doğru adım attığınız zaman gelir, ayağınızı sıkıca o noktaya koyar ve sonra bir dağa tırmanırken yaptığınız gibi,  ikinci adımı ileri doğru atarsınız ama en başında, eğer zaten hala yarı yolda olduğunu düşünüyorsanız, o zaman nasıl daha ileri gidebilirsiniz? Yalnızca iki adım ilerleyeceksiniz, şu veya bu yada bu veya şu. Bu,  çok büyük diğer bir psikolojik caydırıcı demem gerekir ya da ilerlemeniz için zararlı olan bir şeydir. Şimdi öğrendiğiniz üçüncü şey, belki de üçüncüsü veya dördüncüsü, sizler kendi kendinizle tartışmalısınız. Sanki bir sorununuz varmış gibi, gelip Bana “Anne, benim sahip olduğum sorun bu” diyeceksinizdir.

Bu herkeste çok yaygındır, “Bende bu sorun var”, derler.  Bende, “Pekâlâ, çözüm bu” diyeceğim. Sonra siz çıkıp,  “Hayır, hayır, hayır, ama bu, bu olacak”, dersiniz.  Sonra siz,  ona başka bir çözüm söylersiniz, “Hayır, hayır, hayır, hayır, Anne, bu böyle olamaz”, der.  Pekâlâ, ona üçüncü çözümü söylersiniz, “Hayır Anne, bunda  da bu olabilir”, derler.  Dördüncüyü söylersiniz, “Bu olabilir” der. Sürekli olarak kendinize karşı geliyorsunuz. O zamanda Ben şunu söylemeliyim, “Bu Benim değil, senin sorunun ve Ben sana çözümler sunuyorum. Eğer kendi sorununu çözmek istiyorsan, olumlu bir tavır göster.” Beyin bu şekilde. Hintçe buna “ulti khopdi” (ters kafa – her şeyi ters anlayan) denir. Her zaman kendinizle tartışıyorsunuz. Peki, nasıl ilerleyebilirsiniz? Bu, Batılı zihnin başka bir büyük sorunudur, o sizin herhangi bir probleminizle yüzleşmeye çalışmaz ama bir avukat gibi kendinizle tartışmaya devam edersiniz. Bakın,  iki tane avukat var: biri kendiniz, diğeri de avukat olan – tartışmaya devam ediyorlar. Yani bu bedendeki çifte kişilik, tek kişi değil. Dediğim gibi, bunun ne kadar tehlikeli olduğunu anlamadan insanların aniden bu tür bir dönüş göstermek zorunda olmaları çok, çok psikolojiktir. Beyninizin aydınlanmasıyla bu ortadan kalkmalıdır.

Aksine Sahaja Yoga’da bu çok tehlikelidir çünkü siz bir şey söylersiniz, hepiniz Sahaja Yogisiniz, her yeri kaplayan güçle bağlantılısınız. Siz ne söylerseniz, bağlanır ve hareket eder. Aydınlanmış ruhlar olduğunuzu anlamamak ve kendi güçlerinizin farkında olmamak için çok tehlikelidir. Şöyle ki,  mesela gizlice bir şey söylemem gerekiyor, o zaman elimi buraya koymalı ve sonra da onu söylemeliyim çünkü o ana şebekeye bağlıdır ama farz edelim, Ben onu bu şekilde açık tuttum ve bir şeyler söyledim, bu herkese gider. Aynı şekilde Sahaja Yogilerde her ne söyler arzu eder ya da isterlerse, orada sadece oturup bunu bekleyen insanlar vardır, oraya, buraya bakın, onları oraya siz koydunuz. Onlar sizi her zaman dinliyorlar. İşinizi yapmak için çok hevesliler, “Pekâlâ, sen öyle diyorsan, bitti.” Bu yüzden ne düşünürseniz, ne arzularsanız ya da ne söylerseniz, bunda son derece dikkatli olmalısınız. Ve şimdi, demek istediğim şu, yaşlı insanlar, pekâlâ, onların çok şartlanmaları olduğunu söyleyebilirim, onların sorunları var ve bunların hepsi var, ama buradaki nesil, çoğu, geriye doğru olanı ileriye doğru götürerek kendini geliştirebilir ve beynini düzeltebilir. Bu psikolojik problemi söylemiyorsunuz. Bilmediğiniz, çok şaşırtıcı olan bir diğer psikolojik problem ise,  (piyasadaki) girişimcinin fikirleri her ne olursa olsun, sizin harekete geçmeniz gerektiğidir, çünkü Batı yaşamının temelleri,  görmek ve görülmektir. Öyleyse, “Ah moda bu, o yüzden biz de öyle yapmalıyız. Moda bu, bu yüzden biz de böyle yapıyoruz.” Geçen günkü gibi, yaklaşık bir yıl önce İngiltere’ye gittim ve orada bütün Sahaja Yoginilerin saçlarını böyle yapmış halde buldum,   “Bu nedir?” dedim.  Hintli bir kıza sordum, “nedir bu yani?” dedim. “Bu yeni bir moda”, dedi.  “Hangi yeni moda?” dedim. Biliyorsunuz Marathi’de “ziprya” denen, biz buna ziprya (bakımsız, saçı başı dağınık) modası diyoruz. Maharashtralılar….

Ve hepsinin buraya gelen saçları vardı, bilirsiniz, böyle, hepsinin. “Tanrım, bu Agnya ve onu örtüyorlar, gözleri şaşı olacak” dedim. Ama eğer moda gelirse, bütün moda sadece saçla olur. Saç, bunun ne olduğunu bilmiyorum. Saça karşı çok ilgi var. Ve bu ülkelerde, onlar kullanmaları gereken yağı kullanmadıkları için saçlarını çok çabuk döküyorlar. Saçlarını çok çabuk kaybederler. Saçtan başlayarak, …Sahasrara. O zaman moda şu anlama gelir – Bu girişimciler nedir, bu aptal insanlar fikirler üretiyorlar, biz neden orada onları takip etmeliyiz? Sahaja Yogilerin hepsinin birbirine benzemesi gerektiğini söylemiyorum, hiç bir şekilde böyle değil. İstediğiniz gibi giyinebilirsiniz; istediğiniz gibi yaşayabilirsiniz ama kendinizi herhangi bir moda girişimcisinin kölesi yapmamalısınız. Artık özgürsünüz – bunu çok iyi bilin. Kesinlikle özgür olduğunuzu ve özgürlüğünüzün kesinlikle aydınlanmanızın ışığında olduğunu bilin. Asla yanlış yapamazsınız ama her şeyden önce, her ne yapmanız gerekiyorsa, kendinizi girişimcilerin kölesi yapmayın, insanların size ne diyeceğine, nasıl görüneceğine, onların karşısında nasıl görüneceğiniz hususunda,  kendinize güveniniz olsun. Bu, zamanınızın yarısında,  sırf diğerleri gibi görünmek için emek harcadığınız çok önemli bir nokta. Bu girişimcilerin Batılı insanları nasıl da kandırdıkları, çok şaşırtıcıdır. Hindistan’da işe yaramayacak, bu işe yaramayacaktır – özellikle de Hintli kadınlar. Bu “ikisinin arasında modası” geldi, bir mini sari,  Bombay’a yaklaşık dört-beş gün için geldi, sanırım ortadan kayboldu. Hiçbir Hintli kadın mini sari giymezdi, bitti. Hiçbir şey yapmıyorlar. Şu anda herhangi bir moda, Hindistan’a geliyor ama tutunamıyor çünkü şu anda Hindistan’da sahip olduğumuz şey – geleneksel olarak – zaten oradaydı, test edildi ve yanılma, deneme yanılma ve deneme ve şimdi biz bunun en iyisi olduğunu biliyoruz,  şimdi bunu durdurun. Belli bir yaşta durursunuz.

Bize en çok uyan stil budur ama her şey devam ediyor ve stiller değişiyor. Girişimciler tarafından yaratılan bu aptalca şeyleri değil, size gerekli olan mantıklı şeyleri kabul etmeniz hususu, çok dikkatli olmanız gereken bir şeydir. Yani hissettiğim köleleşmelerden birisi, sizin girişimcilerin eline oyuncak olmak zorunda kalmanızdır. Ancak kölelik çok derin ve çok psikolojiktir; birçok yönden son derece gizli ve o kadar süptildir ki, siz onu fark edemezsiniz. Yani, iç gözlemde sizde neyin yanlış gittiğini, nasıl bu hale geldiğinizi anlarsınız. “Kendi kişiliğimde yanlış olan şey – bütün bu çevreden ve insanların aklıma fikir sokma biçiminden kaynaklanıyor.” Kendi fikirleriniz olmalı. Platon’un ne dediğini, Sokrates’in ne dediğini ve bu şeyin ne dediğini merak etmemelisiniz. Siz ne düşünüyorsunuz? Sonuçta, sizler aydınlanmış insanlarsınız. Ama sonra,  en kötüsü olan diğer bir psikolojik şey daha var. Ve buda,  “Anne, eğer biz çok eminsek, o zaman egomuzu ortaya koyuyoruz.” Onlar egodan o kadar çok korkarlar ki, sanki bir süre sonra havalanacaklarmış gibi. “Ego o kadar şişecek ki, biz havalanacağız.” Bu da, insanların sahip olduğu başka bir korku, “Tamam, istediğim şey bu, yapılacak doğru şey bu, o zaman ben aşağıya ineceğim, bu yüzden ben  böyle bir şey söylemek istemiyorum; Bir egom var”

Yani, Sahaja Yoga’da da, bazı korkular içeri sızdı. Bunlardan birisi de, “Anne, benim hiç egom olmamalıydı”. Şimdi, egonun sorunu nedir? Tüm korkuya ve her şeye rağmen, bu da şaşırtıcıdır. Buna tepki olarak insanlar, bir tür protesto eden  bir karakter geliştirdiler ama yine de bu moda girişimcileri egonuzu şımarttı. Mesela sabah çocuğa “Ne alacaksın?” diye soruyorsunuz, o zaman da çocuk, “şunu alacağım” diyecektir. Anne de koşup bunu almalı, yâda her şeyi buzdolabında tutmalıdır. Hindistan’da durum böyle değildir. Evde ne pişirilirse, onu yeseniz daha iyi olur. Eğer tuz yoksa tamam tuzsuz o zaman,  hadi gel, aksi takdirde yemezsiniz, önemli değil. Her durumda yiyeceksinizdir.

Yani disiplin, kendi içinizden geldiği ve siz bunu anladığınızda, o zaman “Ben sadece bunu arzuluyorum, ben sadece şunu arzuluyorum” demezsiniz. Her ne arzu ederseniz, kendinize şunu söyleyin: “Pekâlâ, bir ay boyunca ben buna sahip olmayacağım, hadi bakalım.” Bir defasında, size kendimden bahsetmek zorunda kaldığımda, bazen üzerimdeki rahatlık biraz arttı sanırım. Yani, bizde, bir taşınma gerçekleşmişti ve o sırada ailem yanımda değildi. Kocamın üzerinde uyuduğu küçük bir yatağımız vardı ve Ben yerde çıplak beton üzerinde yattım ve ertesi gün bedenimde ağrı hissetmeye başladım. “Tamam” dedim. Bir ay boyunca, beton üzerinde ay uyudum. Betonda ağrı mı hissediyorsun? Tamam. Şimdi uyu o zaman. Bir ay ”dedim,“ bir ay beton üstünde uyuyacağım.” O zaman beton, Benim üzerimdeki gücünü kaybetti. O zaman belki de beton acıyı hissediyordur. Yani, yapmanız gereken şey zihninize hakim olmaktır. Şimdi sadece sorun ortaya çıkacaktır: “Ayırt edicilik nedir? – Bu ego ortaya çıkacak Anne.” Çünkü egonuz, dediğim gibi, tepkilerle, olaylara karşı çıkarak ve aynı zamanda girişimcilerin şımartılmasıyla gelişiyor. Pekâlâ, nedeni ne olursa olsun, kendimizi psikanalize etmeyeceğiz ama gerçek şu ki,  bizim bir ego problemimiz de var. Neden? Size daha önce anlatmıştım, eğer bir balon birçok kez şişirilirse, kolayca şişirilebilir. En ufak bir havada şişer. Ve bu yüzden de,  siz aniden egom olabilir diye korkuyorsunuz. Ego o kadar büyür ki, ben havada süzülen bir balon gibi olabilirim. “Ama bundan nasıl kurtulacaksınız, aydınlanmış bir ruh olduğunuzu bilmenizdir. Kendinize saygı gösterin. Kendinize saygı duymaya başladığınızda, hiçbir ego tuzağına düşmeyeceksinizdir. Çok basit. Kendinize saygı gösterin. “Ben bir Sahaja Yogiyim, nasıl böyle davranabilirim? Sonuçta ben bir Sahaja Yogi’yim.” Bir tür haysiyet gelişir ve sonrasında aptalca bir şey yapmaktan utanmaya başlarsınız, çünkü ego sizi aptal yapar, mesele budur, kesinlikle.

O zaman şimdi, eğer kendinize karşı bu saygıyı geliştirirseniz, “Ben bir Sahaja Yogiyim, bu yüzden de böyle davranamam. Ben bir Sahaja Yogi’yim.” Kendinize böyle söylerseniz, bir Sahaja Yoginin saygınlığının sizi kesinlikle yeryüzüne indirmesine şaşıracaksınız. Egonuzun tuzağına düşmeyeceksiniz. Yani bir taraf şartlanma, diğer taraf ise bu egodur. Basit olan egodur. Bu haysiyet geliştirilmelidir. Şaşıracaksınız – hayvanlar arasında maryadalar (sınır, limit) var. Bir kaplanın yılan gibi davranmaması ve bir yılanın da kaplan gibi davranmaması gibi. Yani, bizler artık Sahaja Yogileriz. Bizler, insanlar arasındaki kaplanız, insanlar arasındaki aslanız, en yüksek olanız; biz en yüksek insanlarız. Sizin harika bir şey olduğunuzu göstermek için vücudunuzda on tane, ona ne diyorsunuz, madalya olması gerekli değil ama siz Sahaja Yogisiniz, siz Mahayogisiniz. Bu yüzden, bu saygıyı geliştirin ve alçakgönüllülüğün sizde hemen oluşmasına şaşıracaksınız, yani tevazu içinize yürüyecektir. Bazı Sahaja Yogilerin böyle oturduğunu gördüm, bazen de şöyle oturuyorlar, bazen de onlar, bir, eğer Sol Vishuddhi orada varsa bu şekilde, Sağ Vishuddhi oradaysa, şunun gibi ama sonra kendinizi görürsünüz. Bir damadın düğün için giyinmesinin gerekli olması gibi ve o da şunu hatırlar, “Ben damadım, ben orada olacak diğer gençler gibi davranamam. Kendi kişiliğime sahip olmalıyım. Ben damadım; Düğünüme gidiyorum. Ben oradaki diğer arkadaşlarım gibi davranamam.” Belli bir şekilde davranmalısınız. Öyleyse şunu varsayın.  Biz yine de Sahaja Yogiler olduğumuzu bilmiyoruz. Sahaja Yogiler olduğumuzu bir kez bildiğimiz zaman, bu haysiyet içimizde gelişecektir ve bu haysiyetle, kendi ülkenizde neyin yanlış olduğunu, neyin haysiyetsizce olduğunu da göreceksiniz. Şimdi, Fransa’da her ne olduysa, Fransız yasalarında neyin yanlış olduğunu siz bulabilirsiniz ama Fransızlar daha çok içki içmekle, yemekle ve diğer şeylerle ilgileniyorlar.

Yani onlar asla bedel ödemediler. – “Ah, bırak kalsın, yasaları ne diye önemsiyoruz ki, bırak oldukları gibi kalsınlar, önemi yok, bu şeyleri kimin umursar ki, hiç bir şeyin önemi yok. Nihayetinde, eğer içecek bir şeyler bulabilirseniz.” Herhangi bir Fransız köyüne saat yedide gidersiniz, ortalıkta kimseyi bulamazsınız, bir ayyaşı bile göremezsiniz. İçeride oturup içki içiyor ve içiyorlar. Demek istediğim esas din, esas eğlence budur. Ertesi gün onlar akşamdan kalma bir halde gelirler, bu yüzden her şeyi olduğunun tam tersi haliyle görürler. Bu adam gibi, Hindistan’a giden bu gazeteci gibi, onlar demir bir kapı gördüler ve bunun Hitler’in demir perdesi olduğunu düşündüler. Her şey genişledi, bilirsiniz, çok büyük, çarpık şekilde çünkü o kişi akşamdan kalma, bilirsiniz. Yani Batı’daki tüm sanki yaşam akşamdan kalma gibidir. Her şeyi çok büyük veya çok küçük görürler, bir şeyleri olduğu gibi görmezler. Şimdi bu şeylerin çoğu yazılmıştır, okuyacaksınız, psikoloji ve tüm o şeyleri ve kitapları, onlar çoğunlukla sarhoşturlar. Eğer hayatlarına bakarsanız,  onlar ayyaşlardır. Yani her ne yazmış olurlarsa olsunlar, onları neden bu kadar ciddiye alalım ki? Aydınlanmış ruh olan çok azı hariç, onların çoğu ayyaştı. Yunan trajedileri hakkında yazanlar gibi, onlarda  gerçekten ayyaş olmalılar – içeriye çok şey alıyor ve sonra da böyle bir şey yazıyor olmalılar. Çünkü sarhoşların çoğu yazdıklarında “Neden, ben neden yaşamalıyım ki, ben ölmeliyim” diyorlar. Ve bunlar gibi Hindistan’da da her zaman “Neden yaşamalıyız, biz ölmeliyiz” diyen gazeller yazan birçok insan var. Yani eğer, “Şimdi ölmekten bahsediyorsun, o zaman sen neden her şey için bir kez ölmüyorsun madem?” diyen bir şair varsa, yani siz yazacaklarınızın, söyleyeceklerinizin tüm bu insanlardan daha yüksek olduğunu anlayacaksınız. Ama Sahaja Yoga sizin içinizde o kadar sorunsuz çalıştı ki, siz ne olduğunuzu bilmiyorsunuz. Bugün Guru Puja’da,  Guru’nuza ibadet ediyorsunuz. Aynı zamanda Bende,  içinizdeki gurunuzun önünde eğiliyorum. Gurunuzun gelip, kendisini göstermesine izin verin.

Özellikle de sizin sahip olduğunuz türden bir Guru – Size karşı katı değilim, çok yumuşağım çünkü size söylediğim gibi,  temelde farklı olan şey, bunun bir birey için değil, kolektivite için olmasıdır. Ve eğer bir şeyin kolektif olarak yayılması gerekiyorsa, onu çalıştıracak olanın sadece sevgi olması gerektiğini anlamalısınız. Sahaja Yogayı yaymanın başka yolu yok çünkü bizler Hitler’in yanlış nefret fikirleri uyandırması gibi olamayız. Nefret ya da sevgi olabilir. Siz insanlara, bizim bundan nefret ettiğimizi öğretiyorsunuz – köktencilik, bu, şu – siz binlerce kişiyi savaşmaya hazırlayacaksınız. Onların temeldeki hallerini yükseltebilir ve “Pekâlâ, gelin, savaşalım” diyebilirsiniz. Irkçılık, bu, şu, her şey, hatta milliyetçilik. Pekâlâ, onlar insan ama Ben sevgi dediğim zaman, bu çok farklıdır. Anlamaya çalışın. Ve kolektif çalışmamız nedeniyle, sevginin, şeyleri canlı bir şekilde büyüten bir enerji kaynağı olduğunu bilmeliyiz. O yaşayan bir enerji olan, enerjidir. Şimdi anlamaya çalışın. Bu, insanlar anlamıyorlar. Sevgi birine sarılmanız veya bir şey yapmanız anlamına gelmez, bu sizi anlayan, sizi büyüten canlı bir enerji demektir. Umarım kitaplarımı görmüşsünüzdür ve umarım onları okumuşsunuzdur. Bununla size, içimizde çalışan canlı enerjinin ve çalışan her şeyin ne olduğunu,  çok açık bir şekilde anlattım. Örneğin bu çiçeğe bakın. Şimdi, ona düz büyümesini emredemem. Kendi yolunda ilerliyor – bırakın böyle  olsun. Güzel görünüyor çünkü hiçbir çiçek başka bir çiçeğe benzememelidir. Yaşayan enerji bir şeyi asla  diğeriyle tam olarak aynı olacak şekilde yaratmaz. Sadece plastik bunu yapılabilir. Şimdi büyürken, o kendi yolunda büyüyor. Öyleyse içinizde yerleşik olan, yaşayan bir enerji olan, yerleşik olan,  yani ancak yaşayan bir enerji ve çalışan canlı olan her şey,  kendi kendine çiçek açar.

Saf sevginin suyu verilmelidir. Saf sevgide, sizin başka bir kişide, bir guru olarak gördüğünüz şey, “ileri gitmemi engelleyen şey hususunda,  bende yanlış giden şey nedir?” Başka bir kişide, sizin bir guru olarak gördüğünüz şey, bu adamı sevgiyle nasıl idare edeceğinizdir, bu sayede o kişi gerçeğe yaklaşır, bu çok hassas bir süreçtir, çok sevgi dolu bir süreçtir ve hiçbir şey,  sevginizden gerçekten neşe duymanız gibi değildir. Sadece bu kadar çok insanı sevdiğimi bilmek bile harikadır. Ve siz de kendinizin “ben pek çok kişiyi seviyorum” şeklinde hissettiğinizi görürsünüz ama bu samadrishti (eşit derecede saygı göstermek) olmalıdır – bu şu anlama gelir: siz herkesi aynı gözlerle görmelisiniz. Herkesi aynı gözlerle görürsünüz, değil mi? Orada sadece iki göz var ama herkesi aynı gözlerle görürsünüz – onlar farklıdırlar. Pekâlâ, onları farklı görüyorsunuz ama siz bunu yapmazsınız… gözleriniz ayrı görmez. Gözleriniz birini siyah, birini beyaz, birini mavi görmez. Onlar her ne iseler, onu görür. Samadrishti  ile görmeye başladığınız zaman, aynı gözler, aynı görüş, bu fikirlerinizi değiştirmemek demektir. Çünkü olan şey nedir, kendi zihniniz onu tersine çevirir ve birisini farklı, öbürüsünü de farklı olarak görmeye başlarsınız. Şimdi bu gözlerle, Ben bir pervane görüyorum ama aklımın kapalı olduğunu varsayarsak, Ben onu bir insan olarak görebilirim. Yani eğer aklı başında biriyseniz, o zaman herkesi olduğu gibi göreceksinizdir. Bu samadrishti’dir, sizin herkes için aynı gözlere sahip olmanızdır. Sahip olamayacaksınız diye çarpılmayın: Biri sizin özel arkadaşınız, birisi iki numaralı arkadaş, biri on numaralı arkadaş ve bazıları da düşmanınız. Bir şeylere bir kez böyle bakmaya başladığınızda, her şey doğru yola girecektir, aksi takdirde kişi deliye dönebilir, aynı zamanda bu samyak olmalıdır. Samyak, “bütünleşmiş” demektir. Bütünleşmiş bir bilgi olmalıdır. Gördükleri zaman, nerede oturduğunuzu, nerede olduğunuzu, bu kişinin nerede olduğunu, şu kişinin nerede olduğunu, aradaki ilişkinin ne olduğunu gören gözler gibi.

Yani başkaları hakkındaki bilgi,  birbiriyle ilişki içindedir. Şimdi varsayalım ki, bir çocuğu olan bir beyefendi var ve bu beyefendi ile çocuk arasında bir sorun var. Bu kişiye yaklaşmak için, onu diğerlerinden ayırarak,  tekilleştirerek değil, onun bir çocuğu olduğunu bilerek yaklaşmak zorundasınız;. Bir kişiyi ele alın, diyelim ki o kişi İngiltere’den ya da o kişi İtalya’dan. O zaman, oradan gelen kişinin belli bir geçmişi olduğunu ve öbürünün de belli başka bir geçmişi olduğunu anlamaya çalışın, o kişi bu yüzden böyledir. Eğer başkaları hakkında bu türden tam bir bilgiye sahip olabilirseniz, hiçbir sorun, tartışma, hiçbir şey olmayacaktır. Aksi takdirde her zaman için bir çatışma vardır ve insan, bu şekilde kendisini çok yorgun hisseder. Gözler tepki vermez; orada her ne varsa, onlar sadece görürler. Gözler asla tepki vermez ama zihin tepki verir. Ve bu tepki, insanlara karşı tutumunuzu bozmanızdan sorumlu olan tepkidir. Bu yüzden şimdi,  şahit konumuna sahip olmalısınız. Gyaneshwara’nın dediği gibi, “Niranjan pahane. – Niranjan pahane, bir kişiyi tepki göstermeden görmektir. Sadece görmek ve siz o kişiyi görür görmez, bu kişi hakkındaki her şeyi bileceksiniz.  “Niranjan pahane” Çünkü beyniniz orada olduğu sürece, siz o kişiyi olduğu gibi görmezsiniz ama o kişiyi görür görmez, onun ne olduğunu anlarsınız ve sonra, hemen onun çakralarını, onun Kundalinisini, her şeyi anlayacaksınız, nüfuz edeceksiniz ama saçmalıklarla dolu zihniniz, sizin o seviyeye ulaşmanıza izin vermeyecektir. Yani niranjan pahane, sizin sadece gördüğünüz biridir, bizim bu türden bir göz geliştirmemiz gerekiyor.

Bu şekilde, bununla beraber bir bağımlı olmama hali başlar, otomatik olarak hiç kimseyi eleştirmezsiniz çünkü zihniniz şöyledir, bu kişiye karşıdır, birini sevmezsiniz çünkü zihniniz bu şekilde düşünür; siz gruplar da oluşturamazsınız; bazıları sizin için değerli, bazıları da değersiz insanlar olamaz. Eğer Ben bazen kimi insanlara gülümsemezsem,  o zaman onlar homurdanarak, “Anne, bu sefer bana gülümsemedi” derler. Demek istiyorum ki, Ben sürekli olarak gülümsemeye devam edemem, anlarsınız. Kaslarımı da düşünmelisiniz. Her zaman gülümsemeye nasıl devam edebilirim ki, bilirsiniz? Ama “bak, Anne bu sefer gülümsemedi” diye kendini çok kötü hisseden insanlar var. Bu yüzden de Ben, her seferinde gülümsemeye devam etmeliyim. Denerim. Yani başkalarına karşı gösterilen tutum,  niranjan tavrıyla olmalıdır çünkü bu kolektif bir iştir. Bu katı değildir; o yaşayan bir iş olduğu için,  hiçbir şeyi için hiç bir şeyi sıkıştırmaz, o kesinlikle yaşıyor, biz yapamayız ama bu kesinlikle uyum, sevgi, şefkat, birlik duygusu yaratan bir iştir. Düşünün, size karşı nazik olmayan ya da onun……. korkunç bir şeydir. O kişiye karşı ne kadar iyi olabileceğinizi düşünmek daha iyidir. Yani tavır, ben bu kişiye karşı çok iyi olacağım şeklinde, olmalıdır. Bakın, birisi size kızgınsa, kavga etmek kolaydır, “Gel hadi. Sen kızgınsın, ben kızgınım.” Hayır, böyle değil. Gidin ve onu sadece gıdıklayın. Bunun gibi basit bir şey ve bunun keyfini çıkarın. Çünkü nefretten neşe duyamazsınız; çekişmekten neşe duyamazsınız, ayrılıktan neşe duyamazsınız. Bu elin, bu elden neşe duymasının gerekmesi gibi, aynı şekilde sizlerde birbirinizden neşe duymalısınız.  Eğer neşe duyamıyorsanız, meseleyi kaçırdınız, esas noktayı kaçırdınız. Yani kolektif ilerlemede, eğer bizde kolektivite hissi yoksa,  tek bir bütünün parçası olduğumuzu bilmiyorsak, gelişemeyeceğimizi bilmeliyiz. Eğer Ben bir kulağımı çekersem, bu kulağımın yerinden çıkması değildir ama bu tüm vücuda acı verir.

İşte bu yüzden Ben size her ikisini birden çekmenin daha iyi olduğunu söylüyorum. Ve başladığınızda, görüyorsunuz, kendinizi bu şekilde görmekle, o zaman kendinizle ilgili tatlı bir mizah gelişmesine şaşıracaksınız. Ve siz gerçekten çok ilginç, manyetik bir kişilik ve son derece eğlenceli bir insan, son derece eğlenceli birisi olursunuz. Herkes sizin arkadaşlığınızı arayacaktır. Guru İlkenizin aydınlanmış olmasının işareti budur. Elbette, onlar sizin bağımlı olmamanız gerektiğini söylediler; sizde buna, şuna, ona ve buna karşı herhangi bir bağımlılık olmamalıdır. Bunların hepsi konuşuyor ama aslında, sadece iç gözlem ve varsayım veya diyebiliriz ki, kendi derinliğinizin bilgisinin kendi,  size bu hissi verecektir. Eğer siz, “ben bir Sahaja Yogiyim ve Tanrısallıkta benim derinliğim çok büyük”, bu bilgiye sahipseniz, bu sizin en üst düzey guru olarak var olmanız için fazlasıyla yeterli olacaktır. Aslında, Ben artık bir Guru değilim, Ben asla bir Guru değildim – Ben bir Anneyim; Ben umutsuz vaka olan bir Guru’yum. Çünkü katı olamayan bir Guru işe yaramaz ve bir şeyler söylemeye Ben kendimi hazırlamalıyım, biliyorsunuz. İki kişi arasında bir sorun varsa ve Benim onlara söylemem gereken bir zaman boşluğu varsa, o zaman Ben kendime  “nasıl katı olunur?” demeye başlarım. Kendiliğinden bir şey gelirse “Hah”, o zaman en fazla  “siz neden böyle yapıyorsunuz?” diyorum.  Kendiliğinden. Yani siz kolektif çalışma için, kendi içinizde bu özel guruluk tarzını geliştirmelisiniz. Yine, bunun kolektif çalışma için olduğunu hatırlayın. Yani bugün, siz Bana ibadet ederken kendi içinizdeki Guru İlkenize ibadet ediyorsunuz. Beni takip etmeye çalışmanız gerektiğini söylemem, çünkü Ben birçok şeyde umutsuzum. Söyleyin, bankacılıktan anlamam, paradan anlamam, yani gerçekten bilmediğim o kadar çok şey var ki, umutsuz vakayım,  hukuktan anlamam. Demek istediğim, sizler benim gibi olmamalısınız, kabul edin ama siz  “bakın, benim şu sorunlarım var” diyebilmelisiniz.

Ama kesin olan bir şey var, sizler Sahaja Yoga hakkında tüm ilgiye sahip olmalısınız ya da Sahaja Yoga hakkında her şeyi bilmek arzusuna sahip olmalısınız. Eğer bu işe yararsa, o zaman bu bilgi okyanusuna bir jet gibi yüzeceksiniz. Ve her ne isterseniz, neyi bilmek isterseniz, bunu bileceksiniz ama bilmek için bir arzu olmalıdır. “Sahaja Yoga’yı yeterince biliyorum” diye asla tatmin olmayın, hayır asla. Diğer her şey için  tatmin olabilirsiniz. Ama tek bir şey var, Sahaja Yoga’yı, hala, beynim aracılığıyla bilmeliyim ve kalbim de bu bilgiye sahip olmalı. Kalbimde olmalı, sadece beynimde değil. Beynimden bilmeliyim, bu kalbimde olmalı. Bir film gördüğünüzde, King Kong’u görürsünüz. O zaman bunun King Kong olduğunu bilirsiniz, tamam, bu bir film, önemli değil. Normalde bilgimiz böyledir ama eğer siz Bay King Kong’un burada durduğunu görürseniz, “Aman Tanrım, o zaten burada”, dersiniz.  Aynı şekilde, bilgimiz beyinde olduğu zaman,  o tıpkı bir film gibidir, uzaktadır… kalbimizde değildir. Ama bu kalp olduğunda, o hareket eder, çalışır. Bu beyin yoluyla çalışmaz. Beyinde sadece kalır ama kalpte çalışır. Ve kalpte ruh bulunur. Çok basittir, bizler kalbimizle değil daha çok beynimizle yaşayan insanlarız ama gerçeğin içinde olduğumuzu bilin. Bakın, King Kong önümüzde duruyor. Siz bir film seyretmiyorsunuz, bu gerçek. Ve gerçeğin içinde, beyin değil, kalp çalışmalıdır, çünkü gerçek sadece kalbimiz vasıtasıyladır,  beyin sayesinde değil.  Bunu bir kez anladıktan sonra, o zaman kalbinizi açacaksınız, büyüteceksiniz, “Şimdi bu benim kalbimde.” Böylece her şey kafanızda o kadar net olacak ki, siz her şeyi net bir şekilde bileceksiniz. Ne yapılmalı, nasıl tepki vermeli, nasıl çalışmalı. Eğer tüm bu Sahaja Yoga bilgisini kalbinize koyarsanız – her şeyden önce kalbinizi büyütmeniz gerekir, aksi takdirde bu okyanusu oraya koyamazsınız – ve o zamanda, “Bu Sahaj Yoga” diye görürsünüz.

Benim için her şey Sahaj Yoga gibi görünüyor, bu evi satın almak, bu yere gelmek, bunların hepsi Sahaj Yoga. Açıkça görebiliyorum. Gördüğüm her şeyi Ben hemen Sahaja Yoga’ya bağlarım, “Bu Sahaja Yoga.” Bu neden böyle? Bunun nedeni Sahaja Yoga’dır. Bu Sahaja Yoga’dır. Bu şekilde kalbiniz, beyninizin ne bildiğini bildiği zaman, siz her yerde Sahaja Yoga’yı görmeye başlarsınız. Bütün mantraları çok iyi bilen insanlar tanıyorum, her şeyi çok iyi bilirler ve hepsini, kalpten olması hariç. Öyleyse onu kalbe koyun. Sahaja Yoga’da guru beyninden değil, kalbiniz vasıtasıyla geçer.

Tanrı hepinizi kutsasın.

Guru Puja için – Anne Hintçe konuşuyor –

O,  önce onu okuyacak. Bakın, şimdi bu Guru Gita işini, Ben hiç kimseye okuması için bunu vermedim. Bunun sebebi gerçek olmaması değil. Onlar bunun doğru olduğunu söylüyorlar ama bir Gurunun ne olduğu Shiva tarafından Parvati’ye anlatıldı ama Ben size bunu neden vermedim: çünkü piyasadaki tüm bu gurular, “Pekâlâ, ben sizin  gurunuzum ve bu da Guru Gita” diyorlar. Guru Gita’da yazılıdır, tüm paranızı, tüm eşyalarınızı, tüm benliğinizi – prana, mana, dana – bedeninizi, zihninizi, her şeyi guruya verin ve salak bir aptal olun; bu yüzden de onlara veriyorlar. İşte bu yüzden, Ben bunu size vermedim. Ama bugün Rajesh – ona ilk kez söyledim – ama bu, sizin Shiva’nın tarif ettiği yolu izlemeniz gerektiği anlamına gelmiyor. Bugün bir duyuru yapmalıyım,  zaten üç liderimiz var, Dr. David Spirow, sonra Gregoire de Kalbermatten, Guido ve şimdi bugün Rajeshwaha’yı onlardan biri olarak atamak istiyorum. Merhaba,  lütfen sessiz olun. Lütfen sessiz olun. Hiç kimse bir şey duyamaz. Az önce … Tam da şimdi Guru’nuzdan çok büyük konuşma dinlediniz. Şimdi lütfen ağırbaşlı olun, sessiz olun ve konuşmayın. Lütfen oturun. Hepiniz. Lütfen oturun! Hediye getirenler de lütfen teker teker otursunlar. Lütfen. Lütfen.

Guru Puja artık bitti ve hepimiz ayrılmak zorundayız. Bu yerde daha fazla Puja yapmaya karar verdik çünkü burası çok ıssız, bizi rahatsız edecek kimse yok ve buradaki insanlar da çok iyiler, bize karşı çok nazik davrandılar. Üstelik bu yaşımda Avrupa’da çok fazla seyahat etmemeliyim diye düşünüyorum, mümkünse Pujaların çoğunu burada yapmak istiyorum En azından bütün Avrupa ülkelerine oldukça yakın. Ama Amerika – tabii ki Amerika’ya ve Güney Amerika’ya, hepsine gideceğim. Bu yüzden benim için yeni program: Qawwali’m devam ediyor – sadece saatler boyu değil, tüm yıl boyunca, ömür boyunca. Buraya geldiğiniz ve her koşulda burada yaşadığınız için hepinize teşekkür etmeliyim. Umarım bir dahaki sefere – bir dahaki sefere daha iyi düzenlemeler yapmış olacağız çünkü neredeyse hiç zaman yoktu ama burası Guru Puja için çok uygun. Guru konumuna nasıl ulaşacağımızı öğrenmemiz gerekti. Şu anda dünyada o kadar çok sahte insan var ki, biliyorsunuz ve Babamama’nın son Qawwali’de çok güzel bir şekilde söylediği gibi,  bu bir insanın kişiliğinin, o yerin kişiliğini oluşturmasıdır. Güllerin dikenlerle büyümesi gibi ama güllerin büyüdüğü yere, “burası dikenlerin büyüdüğü yer” demiyorlar, bunun yerine “Güller büyüyor” diyorlar. Öyleyse, bugün size anlattığım şartlar her ne olursa olsun, hangi koşullar altında doğduğumuzu ve hangi şartlarla çevrelendiğimizi ve şu ana kadar hangi psikolojik sorunlarla karşılaştığımızı anlamalıyız.  Her ne idiyse, şimdi bilmelisiniz ki, bu kötü şeylerin hiçbirinin giremeyeceği Tanrı’nın Krallığına girmelisiniz ve sahip olduğumuz neşe, dans eden Ruhumuzun mutlak saf neşesidir.

Umarım bu seferki konuşmam sizi hiçbir şekilde üzmez, tam tersine iç gözlem çok iyidir. O olmadan, kendimizde keşfettiğimiz, çok az bir dikkatle görülebilecek,  o kadar çok şey olduğunu anlayamayız, neden böyle davranıyoruz? Ve Ben size, içimizde olan süptil kötülüğün ne olduğunu göstermeye çalıştım. Bu yüzden lütfen kasetimi tekrar tekrar dinleyebilir ve söylediklerimi anlamaya çalışabilirsiniz. Eminim bir sonraki Guru Pujada, hepiniz buraya büyük gurular olarak geleceksiniz. En iyi dileklerimle, bir sonraki Guru Puja’ya kadar “En iyi dileklerimle!” Bu yıl hepimiz düşüncelerden (dikenlerden) çıkıp çiçeğin kokusu olmak için çalışmalıyız, bu sayede insanlar bizi gördükleri zaman, bizim şimdi burada Tanrı Dünyasını yarattığımızı bilsinler. Engeller var, sorunlar var, gerçek söz konusu olduğu zaman her zaman üzerinize gelecek birileri vardır, buna şüphe yok, ama gerçek başarılı olacaktır, galip gelecektir, bundan emin olun! Bu kesinlik ile eğer bunu hallederseniz, tüm bu küçük engellerin, karşılaştığınız küçük olayların çok güzel bir şekilde üstesinden gelinecektir. Öyleyse bu gecenin neşesini unutmayın, ne zaman depresyonda olursanız,  bunu düşünün ve bizler dikenlerimizi yaşamıyoruz, bizler çiçekleriz, biz gülüz demeye başlayın. Bu sizsiniz, siz bundan daha fazlasısınız. Siz bundan daha fazlasısınız – bütün atmosfer sizin iyiliğiniz tarafından koku kazanıyor. Yani buna devam edin ve kendinizden neşe duyun. Bizler için depresyona yer yok. Kaç kişi hayatlarında ırk ve bütün bu şeyler hakkında düşünmeden, başkalarından neşe duyarak, kendi kendimizden neşe duyarak, birlikte geçirdiğimiz bu gecelerin anılarını düşünmekten bu kadar keyif alıyor.  Tanrı’nın Sevgisinin gücü, bize tamamen yardım edecek, sizi temin ederim ve gerçekten size şunu söylüyorum, iyilik galip gelir, erdemli olanlar galip gelir ve nefretin olmadığı, öldürmenin olmadığı, kıskançlığın olmadığı, sadece sevgi, sevgi ve sevginin olduğu yeni bir yaşam tarzı kurarız.

Tanrı sizi kutsasın.