Hamsa Çakra Puja

Vancouver (Canada)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Hamsa Çakra Puja, Vancouver (Kanada), 13 Eylül 1992.

Bugün Hamsa çakraya ibadet edeceğiz. Bu güne dek, her zaman bir Deity’e ibadet ediyorduk ve bu sizin Hamsa merkezine ikinci kez ibadet edişiniz. Biliyorsunuz, bu çakra iki kaşın arasına yerleştirilmiştir ve iki göz ise, sağ ve sol kanalı temsil ederler. Yani bu merkeze gözlerimiz, kulaklarımız, burnumuz, dilimiz, dişlerimiz ve boynumuz tarafından rehberlik edilir. Burası çok önemli bir merkezdir, çünkü on altı yaprakla, bu on altı yaprakla ilgilenmek zorunda kalan Vishuddhi, bütün bu kulak, burun, boğaz ve içimizde bulunan farklı, farklı organlara bakar ve onun ayrıca Viraat ile de iletişim kurması gerekir.

Yani onun, Hamsa Çakranın bu merkezinden geçmesi gerekir. Hamsa Çakra, farkındalığımızdaki hayırlılığı ifade eden çok önemli bir merkezdir. Bunun anlamı şudur, eğer bu merkez tetikte ve uyanıksa, neyin hayırlı olup ve neyin hayırlı olmadığını derhal biliyoruz, ya da buna şöyle diyebiliriz, bizler Tanrısal ayırt ediciliği elde ederiz. İnsanların iyi ve kötü, yıkıcı ve yapıcı arasında ayırt edicilik sahibi olmalarının, onların genetiğin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Temelde bu orada olmalıdır ama dışarıdan koşullanmaları ve egoyu toplayan bütün bu organlar tarafından, onu kolayca bozabiliriz. İşte bu yüzden, bu merkez çok savunmasızdır. Diğer merkezler, bu merkezin bağlı olduğu kadar dışarısı çok fazla bağlantıda değildirler. Bu çakra, bütün bu organlardan tüm bilgilerini alır. Mesela şimdi sahip olduğumuz gözler. Gözler çok önemlidir, çünkü derler ki, göz Ruhun penceresidir. Ve Kundalini yükseldiği ve Ruh parlamaya başladığında, gözbebeğinde bir büyüme olduğunu sizler gördünüz ve siz masum bir çocuk gibi bakarsınız, gözlerinizde bir parıltı vardır. Fakat gözlerimizle sürekli olarak oynamamız, gözlerimizi şehvet ve açgözlülüğümüzle yersiz bir biçimde kullanma şeklimizle, bu merkezi çok kötü bir şekilde bozabiliriz.

Yıkıcı şeyleri hayatımıza bir kez almaya başladığımız zaman, bizde hemen buna benzer hale geliriz, ya da yanlış olan her ne varsa, yıkıcı olan ne varsa, bunları çok kolay bir şekilde kabul etmeye başlarız. Bunun bir tür genetik kusur olduğunu düşünüyorum çünkü bazı insanlar, aptalca, sersemce olan veya yıkıcı olan hiçbir şeyi kabul etmeyeceklerdir ama bazı insanlarda buna çok meyillidirler ve çok kolay saçma olan, aptalca olan ve kesinlikle yıkıcı olan şeylere çok kolayca kapılabilirler. Bu çok kolektif bir kabul haline de gelebilir ve bir kez kolektif bir kabul haline geldiği zaman ise, içinize nüfuz etmeye başlar. Bu (negativite) sizi sadece kendi içine çekme etkisine de sahip değildir, aynı zamanda başka şeyleri etkileme etkisine de sahiptir. Gözleri bizim flört edici dediğimiz veya her tarafta gezinen gözleri olan bir kişiden bahsedelim, böyle bir kişi, flörtün ne olduğunu bilmeyen, her tarafta gezinen gözlerin ne olduğunu bilmeyen, kendilerinde istikrarlı gözler olan insanların olduğu bir grubun içinde giderse, o kişi bu insanları etkileyebilir ve bazılarını da kendisi gibi yapabilir. Yani, ne olur, aslında, bu, bu her çeşit bhootun girmesi, varlıkların içinize girmesi için çok iyi bir kapıdır ve siz onu geri yansıtmaya başladığınızda, aynı bhootlar, başka bir insana da geçebilir ve aynı türde bir boşluk veya başka insanların Hamsa çakrasında da, aynı türden bir savunmasızlık yaratabilir. İşte bu yüzden gözlerin çok, çok temiz ve masum olması gerekiyor. Bir diğeri, sizin görebileceğiniz başka bir şey ise, sizin ne duyduğunuzdur. Bazı insanlar saçma sapan bir şeyler duyarlarsa, elleri ile sadece kulaklarını kapatırlar. Onlar hiçbir şey duymak istemezler. Ama bundan hoşlanan ve bundan keyif almaya devam eden bazı insanlar da var. Nihayetinde, onlar köle gibi olurlar veya diyebiliriz ki, şartlanırlar, normalde bir insanın sevmeyeceği bütün bu korkunç şeyleri severler. Şimdi, Fransız halkı gibi olan insanları görmüş olmalısınız, sanırım onlarda kokuyu değerlendirme yetisine yok. Çok berbat kokuyorlar, onlar bütün bu çürük yiyecekleri, çürük peynirleri yiyorlar, çürük olan, kesinlikle çürümüş olan şarapları içiyorlar ama onları asla koklamıyorlar.

Etraflarındaki herkes bunun kokusunu alabilir. Elleri bile çürük peynir kokuyor, onu koklamaya dayanamazsınız. Ama onlar bu gücü kaybettiler. Aynı şekilde ülkemizde de, kirli şeylerin temizliğini elleriyle yapan süpürücüler adı verilen bir kastımız var. Onlarda koku duyusu yoktur. Onlar koku duyusunu kaybettiler. Burun bu koku duyusunu kaybetti. Kirli bir şeyin kokusunu alamazlar. İşte bu şekilde işlerini yapabilirler. Yani siz kokulara karşı da tetikte olmamaya başlarsanız, insanların tütünden yapılmış bazı şeyleri kullandığını da gördüm, onların çok iyi olmaları gerekiyordu, “Tabac – (tütün)” gibi ünlü markaların parfümleri ve benzeri şeyler. Yani, bu tür bir şeyden hoşlanmaya başladıklarında, sonra “Poison –(Zehir)”, (bir parfüm markası) gibi başka şeyler ve diğer korkunç şeyleri de var, onun içinde korkunç bir koku var. Bunun dışında, kokladığınız ilk şey alkol, bu bir içki! Ama umursamıyorlar çünkü bunu doğuştan gelen bir zevk olarak görüyorlar. Ama bu zevkler, sonuçta, burundaki bütün hücrelerini öldürebilir ve daha sonra, kişi koku duyusunu bile kaybedebilir. Neşe veren organlardan birisi, koku duyusudur. Birçok insan Kundalini yükseldiği zaman, pek çok şeyin kokusunu alıyor. Bazı insanlar guggül kokusu (Hindistan’da yetişen güzel kokulu bir ağaç) alırlar veya bazen sandal ağacı kokusu ya da çiçeklerin ya da belki , bazı ağaçların çok doğal bir özü olan bir şeyin kokusunu alırlar. Ama aslında koku hücrelerinize zarar veren bu doğal olmayan şekilde yapılmış olan şeyler, onların kullanmaya başladıkları şey budur ve bu tür şeyleri kullanmaya başladığınız zaman ne olur, siz hiçbir yerde kötü bir koku hissetmezsiniz, tıpkı hayvanlar gibi.

Ama pek çok hayvan koklayabilir, veya koklayamazlarda, buna iyi veya kötü demezler ama koklayabilirler. İnsanoğlunun sahip olduğu iyi – kötü koku duyarlılığı bile kayboldu. O halde, insanoğlu olarak yükselişimiz ne olursa olsun, hangi düzeyde bir seviyeye ilelediysek bile, kademeli olarak bu tek tek tamamen yok olmaya başlar. Sonra boğazda aynıdır. Eğer boğaz kötü konuşma dili kullanıyor ve insanları taciz etmek için kullanılıyorsa, insanlara karşı bir öfke sergiliyor veya saldırganca bir şeyler yapıyorsa veyahut insanlar bazen alkol gibi yıkıcı nitelikleriyle boğazı bozabilecek şeyleri alırlar; özellikle de sigara içimi. Sigara içiyorsanız, boğaz savunmasız olur ve sesinizin tatlılığı kaybolur. O zaman onlar boğuk bir sesle konuşuyorlar ama bu tamamen dışsaldır. Bu dışsal olmaya başlar. Ağız tütün kokar ve aynı zamanda dişler de, boğaz bu konuda ayırt edicilik göstermeden kullandığımız her şeye tepki verir, çünkü bu moda, çünkü bu iyi pazarlanıyor, çünkü bunun reklamı yapılıyor! Bu bizim, kendi bilgeliğimize, kendi kişiliğimize sahip olmadığımız anlamına gelir. Fakat bu merkez uyandığında, o zaman geliştirdiğiniz şey ayırt ediciliktir. Onlara bu merkez için Hamsa isminin nasıl ortaya çıktığını dün anlattım. Çünkü kuğunun beyaz olduğunu ve turnanın da beyaz bir kuş olduğunu anlatan Sanskritçe çok güzel bir beyit var. Kuğu ve turna arasındaki fark nedir? Bunun cevabı şudur, sütü suyla karıştırdığınızda, turnanın ayırt ediciliği yokken, onda vivek (zekâ, bilgelik) yokken, kuğu gidip sütü içecektir. Bu arzuya bağlı olan gücü, bir kere kaybetmeye başladığımız zaman, tıpkı robotlar gibi olmaya başlıyoruz, bunu söylemeliyim, çünkü kendi kişiliğimize sahip değiliz. Herhangi bir kişi bizim beynimizi yıkayabilir ve o bize ayırt ediciliğimiz hakkında daha çok şey anlatır, bizde onları dinleriz.

Bu durum, insanların, binlerce insanın, neden bu sahte gurulara gittiğini açıklıyor. Binlerce insan neden eşcinselliği benimsedi ve AIDS kaptılar? Neden binlerce insan uyuşturucu kullandı? Bu inanılmaz! Akıl almaz! İnsanlar neden bütün bu şeyleri benimsediler ve hayatlarını mahvediyorlar. Bara giren bir adamın, dışarı çıktığını ve boşalmış cüzdanı ile yere düştüğünü görüyorlar. Ama onlar cüzdanları ile oraya giderler, bakın buna, onlar barın içine girmek için yeterli paraya sahiptirler ve sonra caddeye yığılmak üzere tekrar dışarı çıkarlar. Başka insanlar ne kadar aptal veya saçma sapan şeyler yaparsa yapsınlar, siz onların aptal olduklarını gördüğünüz zaman, sizde aptal olmak için para ödersiniz. Bir kişi kendini yok etmek için para öder, yoldan çekilin o zaman. Bu herkes için çok da doğal değildir. Yani bir köpek, bir kedi veya herhangi bir hayvan bile, tehlikenin nerede olduğunu bilir. Tehlikeyi koklayabilirler ve oradan kaçarlar çünkü onlar kendi hayatlarını korumak zorundalar. Hayatlarının değerli olduğunu düşünüyorlar, onlar yaşamalılar ve iyi yaşamalılar. Fakat bu sıradan aklıselim olma hali kaybolmaya başlar ve “Yanlış olan ne? Bunda yanlış olan ne? Şunda yanlış olan nedir?” derler. Bu durum, Hamsanın genetiğinin onlarda eksik olduğu anlamına gelir. Şimdi, Hamsa Çakrada bir Deity olmadığını görmelisiniz ama bu çakra, Shri Ganesha tarafından yönetilen ve Buddha, Mahavira, İsa ve Shri Krishna tarafından, yani bunların dördü tarafından ilgilenilen pek çok organın, formsuz enerjisidir. Yani bu genetik Shri Ganesha tarafından yerleştirilir, çünkü O Bilgeliğin kaynağıdır. Yani ilk olarak, onlar kendi Mooladharalarını bir kez bozdukları zaman, bilgelik bitti: esas olan, temeller, bitmiştir. Bu yüzdende ahlaksız bir yaşam, hayatımız için çok zararlıdır, çünkü ayırt ediciliğimizi kaybederiz, ayırt edicilik kaybolur. Eğer siz Hamsa Çakrada Shri Ganesha’yı uyandırabilirseniz, o zaman Sahaja Yogilerin yüksek ırkına aitsinizdir.

Bu şaşırtıcıdır. Ben insanların bir gecede uyuşturucularını bıraktıklarını gördüm, çok ahlaksız insanların, bu çakra aniden uyandığı için, onların son derece ahlaklı hale geldiklerini gördüm ve günlük yaşamda olsun, kolektif yaşamda olsun, ruhun ışığı en iyi bu çakra vasıtası ile ifade edildi. Bir kişi, dediğimiz gibi daha sonra meseleyi görmeye başlar. Şimdilerde olduğu gibi, Sahaja Yogada da farklı sorunlarımız var. Diyelim ki, insanlar Sahaja Yoga’ya ilk geldikleri zaman, diğer insanları izlemeye ve onların hatalarını bulmaya başlarlar, onlarda yanlış olan ne var?. Ne için burada olduklarını asla görmezler. Onlar başkalarının hataları bulmak için değil, kendi kusurlarını düzeltmek için buradalar. “Oh, bu adam hiç iyi değil. Şu adam iyi değil. Bu yanlış. ”Onlar problem yaratmaya başlıyorlar, bilirsiniz. Birbirleriyle konuşacaklardır, “Ah, bu adam iyi değil. Şu adam iyi değil ”, gruplar ve bir şeyler yaratmaya çalışırlar. Neyi teklif etmek üzere buradalar? Siyaset yapmak için mi yoksa yükseliş için mi? Bazıları, eğer bütün bunları yapmazlarsa, o zaman da, bundan bir miktar para kazanmaya başlamamız gerekir diye düşünüyorlar ya da bazıları, kendilerini ilgilendirmeyen şeyler için başkalarını eleştirmeye başlıyorlar. Bu yüzden unuturlar, çünkü onlar şimdi sadece Sahaja Yoga’ya geliyorlar ve onların genetiği, bilgeliklerinden kaynaklanmıyor. Endişelenmemeleri gereken, aldırmamaları gereken şeyler hakkında endişelenmeye başlarlar. Sonra bazıları “Ah, ben liderim!” veya “ neden ben lider değilim?” diye düşünmeye başlarlar. Bu şekilde liderlikte hata bulmaya başlarlar. Bazen lider de, “Oh, ben liderim. Çok sert, disiplinli olabilirim ve insanları kontrol edebilirim. Ben bunu yapabilirim” diye hissedebilir. Buraya nasıl seveceklerini, şefkatli olmayı, hoşgörülü olmayı öğrenmeye geldiler. Liderlik ve itaat duygusu – her ikisi de arzuya bağlıdır. Biri size bir şey söylüyor ve siz kendi iyiliğiniz için, o kişiye itaat ederseniz, bunun kendi iyiliğiniz için olduğunu siz kurnazca anlayacaksınız. Eğer bazı liderler “Bu senin için yanlış” diyorsa, bu konuda kendinizi incinmiş hissetmek yerine, bunun yanlış olup olmadığını görmeye çalışın. “Evet, bu bende yanlış. Peki, ne yapmalıyım? Kendimi nasıl geliştirebilirim? ”Lidere sorun ya da Bana yazabilirsiniz ya da bir şeyler yapabilirsiniz.

Ama hayır! Onlar bunu yapmayacaklar. Derhal Bana bir mektup yazarak, “Bu lider böyle ve o çok kötü adam. O böyle bir şey. O parayı yedi, bu şeyi yedi!”, bunun gibi her türlü şeyi söyleyeceklerdir. Ya da insanlara “Ah, Anne bu adamı dinler. O adam iyi biri değil. Bu adam Anne’ye sadece hikâyeler anlatıyor ve Anne de dinliyor!” diyeceklerdir. Anne böyle bir aptal değil. O her şeyi biliyor. Yani, önceki hayatımızda topladığımız her şeyi, ikinci doğumumuzdan sonra bile, biraz taşıyoruz. Yumurta bir kuşa dönüşür ama yine de yumurtanın bir sürü şeyi, onun vücuduna tutunur, bu yüzden onu temizlemelisiniz. Yani, bu noktada, aydınlanmanızı aldığınızda, ilk elde edeceğiniz ayırt ediciliktir, “Ruh konumunu nasıl elde edeceğim?” olmalıdır. Saf Ruh! Bunun yerine, insanlarda ayırt edicilik olmadığı için onlar kayboluyorlar. Aydınlanma ile ilk olarak bu gerçekleşir, insanlarda gördüm: Onların gözleri sabittir. Şimdilerde onlar gözlerini çok fazla gezdirmiyorlar. Onların çok masum gözleri var. Diğer taraftan da, böyle şeylere bakmaya devam eden insanlar, onlar gerçekten çok kızgınlar. Deli birisi ile onun arasında bir fark yok. Deli bir adamı oraya koyuyorsun, o da aynı şeyi yapıyor ve onun gibi olan bir insan da, aynı şeyi yapıyor. Ve bu çok çılgınca bir şey, ama derhal… Yani, bu öyle kendiliğinden bir şeydir ki. Bu odaya gelen ışık gibidir. Bu o kadar spontandır ki, siz bir şeyleri çok net bir şekilde görmeye başlarsınız – “Hayır, hayır. Bu iyi değil! ”Önceleri, siz bahçedeki bütün dikenleri toplayıp, bunları vücudunuza koyardınız. Durum buydu.

Çiçeklere hiç bakmadınız. Ve aniden, aydınlanmadan sonra, şaşıracaksınız, sadece çiçek görüyorsunuz ve dikenlere aldırmıyorsunuz ya da eğer diken bulursanız, onları çıkartırsınız. Aydınlanmadan önce ve aydınlanmadan sonra bile, hep neşe vardır, ama sizde bundan keyif alma kapasitesi yoktur. Bu kapasite aydınlanma sonrası size gelir ve başınıza gelen esas şey, ayırt ediciliktir. Sonra kuğu gibi, her şeyin sadece sütünü alırsınız. Her şeyde tavrınız çok farklı hale gelir, bir şeyleri farklı bir açıdan görmeye başlarsınız. Bir zamanlar olduğu gibi, biz biraz sanat görmek için antik bir tapınağa gitmek zorunda kaldık. Ben, damadım ve kızım, yukarıya çıktık, kilometrelerce yürümek zorunda kaldık, tepeye tırmandık ve çok yorulduk, sonunda bir tapınağın içine girdik ve kendimizi oraya bıraktık. Onlar çok yorgundular. O sırada Ben “şu fillere bakın, bakın, onlar ne kadar güzeller, her birinin farklı bir kuyruğu, farklı bir hortumu olduğunu, duruşlarının farklı olduğunu söyledim. Birçoğu böyleydi. Damadım, “Babaa! Çok yorgunuz. Siz bu şeylere nasıl bakıyorsunuz?” dedi. Çünkü dikkat yorgunluğuma değil, güzel şeylere yöneldi. Aynı şey, siz sütü emmeye başlarsınız. Neşe var ama siz neşeyi hissedemezsiniz çünkü Tanrısal ayırt ediciliğin bu süptil gücü orada değildir. Bu bir kez size gelirse, her şeyin tadını çıkarmaya başlarsınız. Bu aynıdır, hayatınız aynıdır, hiçbir şey değişmedi: aynı ev, aynı aile, aynı şehir, aynı çevre ama siz keyif almaya başlıyorsunuz çünkü Hamsa Çakranızın hassasiyeti şimdi sadece Tanrısal ayırt edicilik içindir, derhal bilirsiniz ve o zamanda dikenlerle hiçbir şey yapmak istemezsiniz, sadece çiçek toplamak istersiniz, çiçeklerin nasıl toplanacağını bilirsiniz ve neşe içindesinizdir.

Böylece Hamsa Çakranız vasıtası ile parlayan Ruhun ışığı, size bilgelik verir. Bilgelik, bir şeyler hakkında nasıl tartışacağınızı bilmeniz veya insanlarla nasıl kavga ettiğiniz anlamına gelmez. Hayır, bu demek değildir! Bilgelik, keyif almak için nasıl her şeyi iyi tarafından alacağınız anlamına gelir, bu bilgeliktir. Ve tüm yıkıcı şeylerden kaçınır ve yapıcı olan bir şeyi alırsınız. Şimdi, siz bir yolda gidiyorsunuz ve orada, tehlike var diye yazıyor. Aydınlanmadan önce “Tamam. Bakalım ve tehlikenin ne olduğunu görelim” derler. Bunun içine atlayıp, kendilerini öldürerek, biz nirvana’ya ulaştık” diyeceklerdir. Böyle açıklamalar! Ama mantıklı bir adam “Tamam, tehlike mi? Geri dön. Sonuçta zarar görmek neden?” O kendisini korur. Hayatına saygı duyar çünkü artık kendisinin Tanrı’nın aracı haline geldiğini biliyor. Yani bilgelik size otomatikman gelir, ama deneyim yoluyla. O zaman bunun doğru yol olduğunu biliyorsunuz. Tecrübe ile anlamaya başlarsınız. Bugünlerde, bunları size anlatıyorum. Deyin ki, yirmi yıl önce, Ben onlara bunlardan asla bahsetmedim, çünkü eğer konuşmaya başlarsam, “Ah, şimdi damdan düşer gibi konuşuyor” diyeceklerdi. Söylediğinin doğru olup olmadığını Tanrı bilir.” Ama bilgelik şeffaflaştığı ve siz bunun sayesinde onu görmeye başladığınızda, her şey çok net bir şekilde, zihninizi kesinlikle netleştirir, o zaman bilgelikten bahseden herhangi birisinden dolayı, kendinizi bu hususta asla kötü hissetmezsiniz. Aksine, “Bu şeyleri, bu kadar güzel şeyleri duyabildiğim için çok şanslıyım!” diye teşekkür edersiniz. Ayrıca bu sözler size neşe vermeye de başlar. Yani kulağınızla çok şey duyuyorsunuz. Kulak aynı şeyleri duymak için de kullanılır, kulak çok fazla müzik dinliyor olabilirdi – her şeyi, önceden de – ama bu size asla neşe vermedi.

Şimdi, bu dönüşüm sebebiyle, daha önce işittiğiniz aynı müzik, şimdi kendinizi yedinci cennetteymiş gibi hissetmenizi sağlıyor. Bu size vecd hali (ruhun dünyevi gerçeklikten kurtulduğu kendinden geçme ve coşkunluk hali) verir. Oldukça sıradan, dünyevi olan şiirler için insanlar Bana, “Anne, o günlerde William Blake’in okunmak çok büyük bir baş ağrısıydı. Ama biz şimdi onu seviyoruz. Onu İncil gibi okuyoruz!” diyorlar. Çünkü şimdi yeni bir görüş ve yeni bir işitme gücü geliştirdiniz. Bütün bunlara Sanskritçe “atindrya” denilir, bu “içimizde bulunan süptil organlar” anlamına gelir. Yani gözler süptil bir organa sahiptir, kulaklar süptil bir organa sahiptir ve bu süptil organlar o zaman çevrenize böylesi bir tepki yaymaya başlarlar, siz sadece güzel olan her ne varsa onu toplarsınız. Deyin ki, etraf çok karanlık. Normalde korkacaksınızdır. Ama eğer çok karanlıksa siz, “Ah, çok iyi. Biz burada nasıl da eğleniyoruz? Bu çok maceraperest bir şey!” Birbirinizin ellerini tutarak yavaş yavaş ilerlersiniz. Diyelim ki hava çok sıcak: O zaman belki birileri söyler, insanlar başlayabilir, ne yapacaklarını bilemiyorum! Bir diğeri şöyle der: “Oldukça güzel bir gün, görüyorsunuz, bazen de sıcak olması güzel. Aynı zamanda çok da iyi bu! ”- böyle. Soğuksa diğer şekilde. Böylece, başkaları tarafından çok, çok kötü olduğu düşünülen her nitelikten zevk almaya başlıyorsunuz, ama sizin için, çünkü siz onun bu yönünü biliyorsunuz, keyif alınacak hangi tarafı olduğunu, hangi kısmından keyif alınacağını biliyorsunuz ve bunun nasıl yapılacağını bir kez bildikten sonra, “biz sevinç Okyanusunda yüzüyoruz” diyorsunuz. Okyanus aynı, ama şimdi siz sadece, okyanusta bulunan bu güzel ambrosia (Tanrıların yiyeceği) damlalarına ulaşıyorsunuz ve geri kalanlar ise boğulmaktan endişe duyuyorlar. Aynı Okyanus! Aynı dünya!

İşte bu yüzden bunun bir maya (illüzyon) olduğunu söylüyorlar. Ama, bundan sonra, ayırt edicilik parlıyor, maya yok – ve siz keyif almaya başlarsınız. Bu böyledir, okyanusa birilerini düşürdüğünüzü farz edelim, o kişi çok korkacaktır ve gerçekten batmadan önce bile, ölecektir! Ama diyelim ki orada birileri var, izleyeceği şeylerle birlikte, o yeraltı dünyasının tüm güzelliğini görecek olan kişidir. O kişi çok sağlam bir şekilde güvendedir. Onun büyük, güzel gözlükleri var, her şeyi var ve onun hoş kürekleri var. O rahatsız olmak zorunda değildir. Sadece oraya gider, her şeyden keyif alır, fotoğraf çeker. Okyanus, onun için veya okyanusa atılan kişi için aynıdır. Ama güvende olan ve tüm donanıma sahip olan, neyin görüleceğini bilen kişi, bundan zevk almaktadır. Aynı şekilde, sizde bilgelikle, güvende olmakla donatıldınız, ne yaptığınızı biliyorsunuz ve aynı şey, sizin için çok güzel ve zevkli olmaya başlar. Sahaja Yogilerin her şeyden nasıl keyif aldıklarını gördüm. Biri eğer bağırıyorsa ya salonda bir şey söylüyor olsa bile, tüm Sahaja Yogilerin buna gülmeye başladığını gördüm, gülüyor, gülüyorlar. Bilirsiniz. O, fakir bir adam, herkesi suçlamak için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor ve buradaki bütün Sahaja Yogiler – ona sadece gülüyorlar, hiçbir şey yapmıyorlar ve bu adam kaçıyor. Bu böyle bir şey… Demek istediğim onun aptallığının tadını çıkarıyorlar. Bu yüzden, Hamsa Çakradan dolayı, yaşama karşı gösterilen bütün tutum çok değişmiştir ve sizler bu bilgeliği otomatik olarak geliştirdiğinizin farkında bile değilsiniz! Daha sonra onu pekiştirmeye ve kendi aydınlanmış inancınızı yaratmaya başlıyorsunuz çünkü her zaman inandığınız şey her neyse, bunun işe yaradığını görüyorsunuz. Bakın, aniden, elde etmeye çalıştığınız şeyin, bilginiz dışında, hiç çaba sarf etmeden size geldiğini fark edersiniz. İnsanlar aniden sizinle tanışırlar ve size yardım edilir. Çok fazla şey oluyor.

Geçenlerde Hindistan’dan birileri geldi ve o “ben Milan istasyonunda birisiyle buluşmak istiyorum” demişti. Bu yüzden birisini oraya gönderdik, ama bu kişi çok küçük, çok küçük bir rozet takıyordu, bu yüzden bu beyefendi onu göremiyordu ve orada birilerini izliyordu. Birden bir Sahaja Yogi gibi duran bir beyefendi gördü, çok rahatladı, o kişi herkesi izliyor, koşmuyordu, üzgün değildi. Ona gitti ve buraya “benim için mi geldiniz?” diye sordu. “Evet, evet, evet, diye cevap verdi. Merak ediyordum ve karşılamaya gelenin ancak sen olabileceğini düşündüm, dedi. ”Onları fark ediyorsunuz çünkü tarzları farklıdır, duruşları farklı, konuşmaları farklı, davranışları farklıdır. Hepsi, görüyorsunuz, tüm yaşamın ve kişiliğin değişme şekli, bu bir mucize. Bir keresinde kocam bir Sahaja Yogi’yi, bir kütüphaneye götürdü, bir İngiliz kütüphanesi ve oradaki insanlar çok kabalar. Yani onlar bir iki dakika geç kaldılar ve kapanış saatiydi. Adam hemen ona bağırmaya başladı. Bunun üzerine Sahaja Yogi “Evet, size katılıyorum. Bakın, biz geciktik, ancak bu trafik, kütüphanenin bu saate kapatıldığına dair yasaları anlamıyor, biliyorsunuz. Anlamıyorlar – trafik, bilirsiniz. Bizi dinlemediler. Biz onlara kütüphanenin kapandığını söyledik ama görüyorsunuz” dedi. Adam onlara bakmaya başladı! “Ama onlar bunu anlamazlardı. Çok önemli. Biliyorsunuz, trafik bizi durdurdu ve çok üzgünüz, çok geç kaldık, ama bir dahaki sefere böyle yapamayacağız” dedi. Adam kesinlikle şaşkına dönmüştü ve her şey eriyip gitmişti. “Tamam, hadi gelin” dedi. Ardından bir saatliğine kütüphaneyi açtı. İşte bu şekilde, insanları idare etmenin bilgeliği, onlarla konuşmanın bilgeliği, işlerini nasıl ele alacağının bilgeliği ve her şey yoluna girmeye başlar.

Ve bu işe yaramazsa, kendinizi kötü hissetmeyin. Siz “elden ne gelir? Öbür adam bir Sahaja Yogi değil ki” diye düşünürsünüz. Denediniz…… ne yapılabilir ki? Bu sefer olduğu gibi, biz gelirken, KLM’ de yönetici gibi bir şey ve buna benzer bir şey olan hoş bir beyefendi vardı. Yani o geldi ve Bana, “başkaları için koltuk olmaması biraz sıkıntılı. Birinci sınıfta sadece üç kişi gidebilir. İmkânsız. O benim bir arkadaşım ama size yardım edemiyor” dedi. Bende “Tamam” dedim. Gidip sandalyeye oturdum. Böyle yaptım (bandhan) sanırım sadece üç kere yapmış olmalıyım “Ah, orada zaten altı koltuk var! Nereden geldi bunlar?” dedi. Demek ki o zaman siz bir noktayı çok net bir şekilde görmeye başlarsınız, bu çok aktif olan ve bizi izleyen, çok Etkili olan, bu Her Yerde olan Güç var. Bütün büyük azizler bu işleri idare ediyorlar. Ya da bazen sanki melekler yanınızdaymış gibi hissedersiniz, bu şeyleri nasıl yönlendirdiklerini, bize nasıl yardım ettiklerini, nasıl orada olduklarını, bunun nasıl çalıştığını siz hissediyorsunuz. O zaman bütün bunları görmeye başlarsınız, sonrada onu tanımaya ve ona inanmaya başlarsınız, sonrasında bu ayırt edicilik yerleşir. Bunun oturduğu bu konuma gelene dek, Sahaja Yogilerin Sahaja Yogadan kayıp gitmeleri oldukça muhtemeldir. Birçoğunu tanıyordum, onlar Sahaja Yoga’ya geliyorlar ve bunun gibi küçük, küçük noktalarda kayıp gidiyorlar. Bazı başka Sahaja Yogiler de, kendi tarzlarından dolayı, onlara sert bir şeyler söyleyebilir ve onlarda kayıp giderler.

Çünkü çevrede her türden insan var ve eğer çevrede durursanız ve birileri size bir şey söylerse, o zaman onlar düşerler çünkü bu ayırt edicilik konumuna ulaşamadılar, “Burası benim içinde olduğum doğru yer. Eğer başka biri yanlışsa, o dışarı çıkacaktır. Neden ben dışarı çıkmalıyım ki? ”Büyüme ancak Hamsa’nız doğru olduğu zaman mümkündür. Bu olmadan, yani siz tamamen orada olana dek, bu çok zordur. Ancak Hamsa bir kez oturtulduktan sonra, insanların gerçekten çok adanmış olduklarını gördüm. Bildiğiniz gibi, dünyanın her yerinde olan sahip olduğumuz çok büyük bir organizasyon var. Benim sekreterim yok, Benim organizasyonum yok, ofis gibi bir şeyim yok. Fakat her şey, herkes Benim sekreterimdir, herkes bu sanki kendisininmiş gibi çalışıyor. Onlar bununla özdeşleştiler. Bundan onlar sorumludur. Bende yok… Ben bir fiş gibiyim, Beni buraya koyarlar, tamam, oraya koyarlar, oraya tamam. Beni her nereye koyarlarsa koysunlar, sorun değildir! Sadece bu kadar çok ayırt edicilik, onlar Benim çocuklarım, onlar Bana zarar verecek bir şey yapmayacaklardır, onlar Bana bakacaklardır. Bazen, elbette, oldukça yoğun olabilir, bu çok hızlı bir hareket olabilir, her ne ise, ama bu umurumda değil çünkü onlar Sahaja Yoga için çok şey yapıyorlar ve bunu daha fazla yapmak istiyorlar ve bundan dolayı çok sorumlular. Bu yüzden onlara saygı duyuyorum. Bazen insanlar şöyle der: “Anne, sizin ne kadar korkunç bir programınız var. Programınızı görmeye dayanamıyoruz, görüyorsunuz, bu çok fazla. Bunu nasıl uygulayacaksınız?” Ben bunu yapabilirim! Çünkü Benim, onların kendilerini Sahaja Yoga ile özdeşleşmelerine dair kesin bir inancım var.

Onlar hilekâr değildir. Onlar ikiyüzlü değillerdir. Kendi var oluşları için, kendi benlikleri için bunu yapmıyorlar, Sahaja Yoga’ya yardım etmek, başkalarına yardım etmek için yapıyorlar. Bu sayede diğer yanlış şeylerle geliştirdiğiniz kimlik düşer ve sonra siz, kendinizi güzel şeylerle özdeşleştirmeye başlarsınız çünkü güzelliğin kokusunu almaya başlarsınız. Sonra o güzelliğin tadını çıkarmaya başlarsınız ve kalbiniz açılmaya başlar. Eğer Hamsanıza hâlâ ego ya da şartlanmalar bulaşmışsa, bütün bu neşe ve tüm bu şeylerin olması mümkün değildir. Hindular gibi, Hıristiyanlar gibi, bunun gibi, şunun gibi birçok şartlanmamız var. Bu şartlamalar çok fazla. Böyle sahte şeyleri takip ediyoruz. Ama inanç içinde kendi hayrımız için takip ettiğimiz bütün bu koşullamalardan bir kez vazgeçtiğimizde, bu Agnya, bu çakra çok iyi bir şekilde açılır. Bu olmadan, Agnya açılamaz. Yani, görüyorsunuz, burası Agnya’ya bir giriştir, Vishuddhi’ye giriştir, o başınızda bulunan tüm çakralara, orada olan başımızdaki peethalara (yer, koltuk, kaide) giriştir. Bu yüzden Hamsa Çakranızı temiz tutmak çok önemlidir! Hamsa Çakrayı temiz tutabilen pek çok şeyden bahsettim, hepinizin kullanması gereken pek çok şeyden bahsettim, yani fiziksel seviyede demek istiyorum. Ayrıca zihinsel seviyede yapmanız gerekenleri size söyledim: bu aklınızı sabit tutmaktır, bir şeyin güzelliğini görmek ve onun zayıflığını değil, faydasını değil, onun güzelliğini görmektir.

Yavaş yavaş, gözlerinizin daha ve daha temiz olacağını göreceksiniz. İnsanlar şimdi derinliklerinden dolayı, belki de arayışlarından, jandamlarından (doğumlarından) veya belki de her nelerinden dolayıysa Sahaja Yoga’da çok fazlalar. Ama bu Hamsa Çakra, en büyük şeyi yapar, sizin bunun farkında olup olmadığınızı bilemiyorum, karma phala’larınız (eylemlerinizin meyveleri) her ne olursa olsun, bunlar bitti. Atalarınızın karma phala’larından, ülkenizin karma phala’larından, kendi kişisel karma phala’larınınızdan sorumlu değilsiniz. Bu bir kez oturtulduğunda, o zaman tüm hatalarınız, yanlış yaptığınız her şey, sadece sizin değil, akrabalarınızın, atalarınızın, ailenizin, ülkenizin, bu dünyanın, her şey, bunlar size dokunmuyor. Sizler bundan uzaktasınız. Ve bu Brahmachaitanya’nın, insanların geçmiş karmalarını açığa çıkardığı ve onları cezalandırmaya çalıştığı bu Krita Yuga’da – kolektif olarak da, ülke çapında da – bu size dokunamayacaktır bile – çünkü bu merkezin ışığı son derece güçlüdür ve daha önce her ne yaptıysanız, bunların tüm korkularından kurtulacaksınız. Çamurdan çıkan güzel nilüferler gibi olacaksınız ve tüm dünyaya güzel bir koku yayacaksınız.

Tanrı hepinizi kutsasın.