Mahashivaratri Puja, Teslimiyet

New Delhi (India)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Mahashivaratri Puja. Delhi (Hindistan), 14 Mart 1994.

Dünyanın her yerinden gelen insanların Shiva’ya ibadet etmek üzere bir araya gelmeleri büyük bir mutluluk. Aslında şunu söylemeliyiz ki, bu gün ibadet edeceğimiz, Sadashiva’dır. Sadashiva ve Shri Shiva arasındaki farkı biliyorsunuz. Sadashiva, Kadir-i Mutlak Tanrıdır ve O, Ezeli Annenin oyununun bir şahididir.

Sadashiva ve Ezeli Anne Adi Shakti arasındaki kombinasyon, ay ve ay ışığı veya güneş ile güneş ışığı arasındaki ilişki gibidir. Böyle bir ilişkiyi insanoğullarında, insanların evliliklerinde veya insan ilişkileri içinde anlayamayız. Bu yüzden de, kendisi Sadashiva’nın arzusu olan Adi Shakti’nin yarattığı her ne ise, Sadashiva buna şahit olur. (İzler) Ve O bu yaratımı izlerken herşeye tüm detayları ile şahit olmaktadır. O tüm evreni izler ve O, Toprak Ana’yıda izler, O Adi Shakti tarafından meydana getirilen tüm yaratıma da şahit olur. Onun gücü şahit olmaktır (izlemektir) ve Adi Shakti’nin gücü ise, her yeri kaplayan bu sevgi gücüdür.

Yani, Kadir-i Mutlak Tanrı, Baba, Ezeli Baba da diyebiliriz, O kendi arzusunu ifade eder. Onun Iccha Shakti’si ise (Arzu Gücü), Ezeli Anne’dir ve Anne, kendi gücünü sevgi olarak ifade eder. Yani ikisi arasındaki ilişki son derece anlayışlıdır ve çok derindir, Anne her ne yaratıyorsa, eğer Anne bir şey fark ederse veya O bir problem olduğunu fark ederse, özellikle de Annenin işini engellemeye çalışan insanoğullarının olduğunu fark ederse veya hatta kendi egolarını göstermeye çalışan Deity olmayan Tanrılar olduğunu dahi fark ederse, onlara yıkım getiren O’dur. Yani yok edici güçten sorumlu olan, O’dur.

O insanoğullarının kalplerine yansımıştır, O tüm yaratımın içinde bir nabız gibi atar. Ama bu nabız, kalp atışı Ezeli Anne’nin enerjisidir. Baba ise, Adi Shakti’nin planlarına karşı gelen her şeyi yok edebilir. Adi Shakti sevgidir. Adi Shakti affeder ve sever, kendi yaratısını sever. Kendi yaratısının gelişmesini, onun yaratıldığı seviyeye yükselmesini ister. Adi Shakti, insanoğullarının, mutluluğun olduğu, affetmenin olduğu, neşenin olduğu Sadashiva’nın Krallığına, Tanrının Krallığına girecekleri bu seviyeye ulaşmalarını ister.

Bunların tümü ancak siz arayıştaysanız mümkündür, orada olmak için doğuştan gelen bir arzunuz olmalıdır. İçimizdeki bu arzu, bizde Ezeli Annenin yansıması olarak aksettirilmiştir. Şimdi, bu arzu oradadır ve yükselişinizi durduran diğer dünyevi arzularda oradadır.

Sahaja Yoga’da biz asla sanyasa alarak (maddi arzulardan vazgeçme, bir tür çilecilik) veya evden kaçarak, önerilen her şeyden kaçarak bu arzuların üstesinden gelmeyi asla denemedik. Yapılan ilk şey sizin, sizin ruhunuzun ışığını almanızdır. Ruh, Sadashiva’nın yansımasıdır. O, bu ışık altında gösterir. O sadece yolu gösterir. Ruh, kendisi yanan ve yolu gösteren bir ışık gibidir. Bu yolda, kendiniz o kadar bilge olursunuz ki, siz bilgelik ışığında yürürsünüz, doğruluk ışığında yürürsünüz çünkü yok edici olan her ne ise, ruhunuzun ışığı vasıtası ile görünür. Yok edici olan her şeyi, bırakmaya başlarsınız. Kimsenin size şunu söylemesine gerek yoktur: “Bu bırak, şunu bırak” Siz şunu anlarsınız: ”Bu yanlış ve biz bunu bırakmalıyız”. Söylemeliyim ki, bu Benim kendi insan anlayışım. Çünkü bu günler, insanların tamamen illüzyonda oldukları zamanlar. Var olmak için dahi, sürekli olarak mücadele ediyorlar. Bu şartlar altında, eğer sanyasa almaya başlamak durumda kaldıysanız ve sonra da Himalayalara gidip, bütün bu şeyleri yapıyorsanız, yapacağınız her şey başarısız olurdu.

Eğer siz bunu kitleler için yapmak durumundaysanız, bazı şeyler radikal bir şekilde yapılmalıdır ve Allahtan Ben sizin filizlenebileceğiniz, aydınlanmalarınızı elde edebileceğiniz bir yol bulabildim.

Şimdi aydınlanma alan kimi insanlar, bazı şeyleri anlamalılar çünkü bildiğiniz gibi, aydınlanma almış olan pek çok kişi var. Kaç kişi olduğunu bilmiyorum, saymıyorum ancak onlarda eksik olan şey teslimiyettir. Bunu söylemek utanç verici ama bu bir gerçek. Modern Sahaja Yogadaki tek koşul budur, sizler gerçek anlamda teslim olmalısınız. Eğer beyninizi kullanmaya başlarsanız, Sahaja Yogayı anlamak için başka yöntemler kullanırsanız, bunu yapamazsınız. Sizler teslim olmak zorundasınız ve İslam’ın teslimiyetten başka bir şey olmaması gibi, İslam teslimiyet demektir – ve eğer bu teslimiyet orada yoksa, her hangi bir kişinin Tanrının Krallığına yerleşmesi imkânsızdır.

Teslimiyet ailenizi terk etmeniz, çocuklarınızı bırakmanız veya konutlarınızı ve evlerinizi, mallarınızı bırakmanız gerekmesi değildir. Teslimiyet buradadır: egonuzu bırakmakla başlayın ve sonra da şartlanmalarınızı bırakın. Örneğin, geçen gün bir beyefendi ile tanıştım ve çok fazla acı çekiyordu. Bu yüzden ona sordum: Sizin gurunuz kimdir? Bunun üzerine de o Bana, bir gurunun ismini verdi. Ben dedim ki: “bu kişi sizin için hiç bir iyilik yapmamış, onu bırakır mısınız?” O da Bana, “yarın” dedi. Ben de ona, “neden bu gün değil” dedim. O da: “Bu gün ama, benim ona ait bütün bu şeyleri atmam gerekli, bu yüzden de bunu ancak yarın sabah yapacağım” dedi. Ben de, “tamam, bunu yapın” dedim. Bana dedi ki, “anne, neyi atmalıyım?”. Ben de ona, “o zaman ona ibadet ettiğin her şeyi at, at gitsin” dedim.

Sonra o bütün evi dolaştı, guruya ibadet etmek için kullandığı ne varsa çıkardı, hepsini bir araya getirdi ve fırlatıp denize attı ve sonra denize şunu dedi: “senden özür dilerim, ben bu adam yüzünden çok acı çektim, lütfen şimdi sen acı çekme”. Yani eğer bu türden, içe işleyen bir zekânız yoksa bırakamazsınız. Kişi buna yapışır kalır.

Şartlanmalarından kurtulmayı çok zor bulan pek çok kişi tanıyorum. Bu egodan daha zordur. Sahip olduğunuz sıradan şartlamalar ve koşul şemaları. İlk şartlanmamız da şu, diyelim ki siz Hindistan’da doğdunuz veya İngiltere’de veya herhangi bir yerde doğdunuz. Sahaja Yoga’dan sonra insanların pek çoğunda aniden, kendi insanlarında neyin yanlış olduğunu, kendi ülkelerinde neyin yanlış olduğunu, kendi dinlerinde neyin yanlış olduğunu, okudukları kitaplarda neyin yanlış olduğunu görmeye başladıklarını gördüm. Bu bir hata idi, bu yanlıştır şeklinde, bunu derhal net bir şekilde görmeye başlıyorlar.

Kimse şunu söylemez, Hayır, hayır, hayır, hayır. Çünkü bizler İngiliz’iz, en iyisi biziz, biz Russuz, bu yüzden de en iyisi biziz veya biz Hintliyiz, en iyisi biziz. Onlarda neyin yanlış olduğunu ve bu insanların neden aydınlanma almadıklarını derhal fark ederler.

Öte yandan öyle bir şefkat duyarlar ki, “Anne pek çok insan aydınlanmasını almadı. Neden biz onlara aydınlanma vermeyi denemiyoruz?” Bu, bu ışığın çifte eylemidir. İlk önce siz orada bir ışık olduğunu bilirsiniz ve bu ışık olursunuz. Bu sayede dikkatiniz her nereye giderse, gerçeği görmeye başlarsınız ve sonra da bunun ülkemizin veya toplumumuzun bir şartlanması olduğunu anlarsınız. Ve sonrada onlar yanlış olan bütün bu şeylerden iğrenirler, kendilerini asla bununla tanımlamazlar.

Ama söylediğim gibi ilk şey, teslimiyettir. Aslında teslimiyette, bir tür konum geliştirirsiniz, şöyle derdim, içinizde siz bir sanyasi (dünyevi şeylerden elini çekmiş, münzevi) olursunuz. Bu hiç bir şeyin size hükmedemeyeceği anlamına gelir. Sanyasi nedir, o her şeyin üzerinde olan kişidir. Hiç bir şey ona yapışamaz. O şeylere sadece bakar ve onun ne olduğunu bilir. Söylemeyebilir ama o her şeyi bilir ve yanlış olan her ne varsa bunu yapmaz. O çok bağımsızdır, ancak bu bağımlı olmama hali içinde, problemin ne olduğunu o görebilir. O ailesindeki insanları görmeye başlar, etrafındaki diğerlerini görmeye başlar, her yerde neyin yanlış olduğunu görmeye başlar. Ve kendisini bunlarla ifade etmez, bu çok şaşırtıcıdır.

Ben bunu gördüm, demek istiyorum ki, Türkiye’ye gittim, büyük bir İsviçre otelini (Swissotel İstanbul) işleten bir beyefendi ile tanıştım ve kendisi Bana gelip, Anne bana aydınlanma verin dedi. Şaşırmıştım çünkü İsviçre’de aydınlanma almak isteyen böylesine istekli birisini görmedim, onun Türkiye’de aydınlanma almak istemesi çok şaşırtıcı ve Ben ona aydınlanma verdim ve o derhal “ben İsviçre’ye dönmeyeceğim”, dedi. Düşünün bir!

Bu, bakın, bu o kadar kesindir ki, bu ışık size kesinlikle muazzam bir bilgelik ve denge verir. Diyelim ki, yürüyorsunuz ve yolu göremiyorsunuz, düşebilirsiniz. Ama orada biraz bile ışık varsa, siz bunu görebilirsiniz. Ve işte Sahaja Yoga’nın yaptığı şey budur, size azıcık bir ışık vermektir. Bu ışığın kendisi, sizin pek çok şeyi bırakmanıza yetti.

Şimdi, bunun diğer kısmı da ego tarafıdır. Ego insanoğullarında bulunan çok süptil bir şeydir. Onların bunu nasıl topladıklarını bilmiyorum ama bunu yaparlar ve bazılarının öylesine bön bir egoları vardır ki, en küçük bir şeyde hemen ateş ederler. Ve küçük şeyler için çok öfkelenirler veya eğer hükmedebilecekleri birisini bulurlarsa da, bu kişiyi baskı altına alırlar. Şimdi bu ego, siz onu görmeye başladığınız zaman, siz sadece kendinize gülmeye başlarsınız ve şunu düşünürsünüz, bende yanlış olan şey ne?

Ego, dışarıdan gelen şartlanma gibi değildir, ego sizin içinizden gelen bir şeydir. Her şeyden kaynaklanabilir. İnsanoğulları her tür saçma sapan şeyden dolayı ego sahibi olabilirler. Bir gün bir hanımla tanıştım ve kendisi çok gururluydu ve gülümsemiyordu bile. Bende, “bu hanımın nesi var, nedir o?” dedim. Bunun üzerine Bana anlattılar, “o hanım nasıl oyuncak bebek yapılacağını bilir, işte bu yüzden o kadar gururlu”. Bende, “Eh, bebek yapmak, o kadar gururlu!” “Evet, bilirsiniz, kendisi oyuncak bebek yapabiliyor ve bu yüzden de bu kadar gururlu biri”. Ben de, “ne var ki bunda, herkes bebek yapabilir, yani bunda büyütecek ne var?” dedim. “Hayır, ama o, kendisi oyuncak bebek yapabildiği için, kendisinin çok büyük olduğunu düşünüyor ”.

Yani bir adam, aptal ve salak olur. Bu egoist bir kişinin ilk işaretidir. O kişi, o kadar aptaldır ki, onunla konuştuğunuz zaman, para ödemenize gerek kalmadan karşınızda size bütün muzipliklerini sergilen, kendi şaklabanlığının da şakalarını yapan bir soytarı ile karşılaştığınız için afallarsınız. Bu, eh, çok şaşırtıcı bir şeydir, demek istiyorum ki, siz herhangi bir egoist kişi ile tanışırsınız ve onu sadece izlersiniz, “ben şunu yaptın, benim, ben, ben, ben ..”

Sonra, kişiyi görmeye başlarsınız, ne oluyor, o kişi söylenmemesi gereken söylediği zaman, utanmaz bile. Sonra bu, onların sürdürdükleri günahkâr bir yaşama kadar dahi gidebilir. Çok günahkârca bir hayat sürüyorlar, kadınlara düşkündürler, içerler, şudur, budur. Sonra, bununla övünmeye de başlarlar, “şu gün çok fazla iştim, etrafımda beş kadın vardı”. Palavra atmaya da başlarlar. Yani, egoist bir adam için utanma diye bir şey yoktur. Kendi yaptığı saçma sapan şeyler hakkında konuşmaya devam edecektir ve herkes, “Tanrım, kiminle konuşuyorum ben?” diyecektir.

Ve sonra, her ne yaparlarsa, bunu haklı çıkartırlar. Bir adama sordum, “Sen öyle kötü bir kalp krizi geçirdin ki, şimdi neden içki içiyorsun, içki içmeyi bırak”. O da Bana dedi ki, “ama şu kişi bile, Kirloskar bile– Pune’de bizde bir tane var, sanırım şimdi 95 yaşında, o içki içiyor.” Bunun üzerine Ben ona, “sen Kirloskar değilsin ve eğer o içse bile, bunun sana ne yararı var, o bundan ne kazanıyor?” dedim. “Hayır, hayır, bakın, o çok iyi çünkü o içki içiyor ve o çok başarılı”. “O başarılı mı, içtiği için mi?”

Ama sıradan bir muhakeme bile orada yoktur, sıradan bir muhakeme bile. Ve eğer genel anlamda bakarsanız, ülkelerin en büyük ayyaşlarına bakarsanız bile, Ben asla içki içtiği için ölen bir adamın heykelinin dikildiğini görmedim, asla. Hiç bir ülkede on tane karısı olduğu için veya içki içtiği için ölen bir adamın övüldüğünü hiç bir ülkede görmedim. Yani şimdiye dek, kendi egoları içinde insanoğullarının ne kadar ileri gidebileceklerini bilmiyorum.

Şimdi, insanların “ben bunu severim, ben bunu sevmem”, demeye başladıkları bu modern zamanlarda, ego çok fazla yayılıyor. “Ne, neyi sevmiyorsun?” “Ben bu tür bir sariyi sevmem, ben bu tür elbiseleri sevmem, ben bunu sevmem”. Ama sen kimsin ki, siz kendinizi görmeyeceksiniz ama başkaları sizi görecektir. Bu yüzden, sizin onu sevmenize veya sevmemenize yok açan fark nedir? Ama “ben severim” diye konuşmak genç insanlar arasında çok yaygın. Ve bu tam bir yıkımın bir işaretidir.

Çünkü ego sadece şey değildir, o sizi aptallaştırır, insanların bu günlerde nasıl giyindiklerine bakın ve bizler onları çok aptal buluyoruz çünkü “ben bunu severim, ne var yani?” Sevdikleri herhangi bir şey, bilirsiniz, onlar eğer kafa üstü yürümek istiyorlarsa, “ben bunu severim, yanlış olan ne var bunda?”diyorlarsa. Her tür aptallık ego sayesinde açıklanabilir. Bu yüzden de, öyle veya böyle bir şekilde aydınlanma alanlar, Tanrıya şükür, şuna bakın: bu konuşan benim egom, derler. Sonrasında kendilerine gülmeye başlarlar, kendileri ile dalga geçerler: Bu benim egomdu.

Ama Sahaja Yoga içinde de insanlar var, Ben dedim ki, “bunu neden gidip sen organize etmiyorsun?” “Anne, çünkü benim ego yükselir”. Bende, “Nedir bu?” dedim. Egom yükselir, bu yüzden de ben organize etmek istemiyorum. “Egon nasıl yükselebilir?” Eğer sen egonu görürsen, diyelim ki bakın, bir şeyler yanıyor, bunu orada olduğunu gördünüz. Bu yanmayı siz nasıl kendi içinize alabilirsiniz? Ama bu çok süptil bir cinstendir, Sahaja Yoga işinden kaytarmak için, kalkıp “hayır, ben egoya girerim” demek. Ben de, “tamam, egoya kapılırsın, Ben bunun olduğunu göreceğim, ne olur yani?” dedim.

Yani bir kişiyi oldukça salak ve ahmak yapan, her tür şey vardır. Demek istiyorum ki, kaç tane böyle şey olduğunu bu gün size söyleyemem ama aynı zamanda, bu evliliklerde de çok yaygın. Onlar şunu söylerler, “Anne, o zaman ben bu kızla evlendim, ama şimdi evlenmem gerektiğini düşünmüyorum”. Bah, bah, ne, o zaman, ne oldu sana, o zaman neden evlenmedin? Size bunları anlatmalıyım çünkü bu salakça, ahmakça egonun her tür problemi ile Ben yüzleşiyorum. Kişi bunu açıkça görmelidir, ego bende nasıl çalışıyor ve beni nasıl aşağıda tutuyor.

Yani biz yükselişten bahsettiğimiz zaman, daha yüksek bir yaşamdan bahsederiz. Bizler gölette açan ve üzerinde su tutmayan lotus gibi bir sanyasi olmalıyız. Lotusun yaprakları üzerinde, su bile tutunamaz (akar gider). Bizler sadece böyle olmalıyız. Sanyasilerin giysilerini giymek zorunda değiliz, bu böyle bir şey değil. Ama içeriden, içinizde ve dışınızda, problemin yerini derhal tespit eden ve bir şeye bağımlı olmayan bir dikkat oradadır.

Ve diğer taraftan siz Sahaja Yogada, bunun üstesinden nasıl geleceğinizi biliyorsunuz. Bu çok etkili ve yeterli bir sistemdir ama bunun için tekrar, buna ulaşmak için, sizler kendi içinizde Shiva olmalısınız, yani bağımsız olmalısınız. Shiva’nın tamamen bağımsız olması gibi, sizlerde bağımsız olmalısınız. Ve bu bağımsızlık size Shiva’nın sahip olduğu bilgeliği verecektir. Shiva görür, Sadashiva’nın sessiz bir şekilde Adi Shakti’nin işini seyrettiğini söylemeliyiz. O gururlanmaz, O “bir bakayım Benim Iccha Shakti’m ne yapıyor ” şeklinde bir tür ego geliştirmez, hiç bir şey, O sadece seyrediyor. Ama iş yıkıma gelince, bu kısmın işi mahvedeceğini görür ve derhal yok eder, o bölümü ortadan kaldırır. Bizlerde benzer bir şekilde olmalıyız, yaşamımızın büyük bir alan olduğunu görmeliyiz. Kendimizin nasıl olacağını farz ediyoruz? “Oh, ne olmuş yani, ben bir Sahaja Yogiyim!” diye konuşan insanlar gördüm. Eğer siz bir Sahaja Yogiyseniz, bu şekilde konuşamazsınız. Kavuşturulmuş ellerle “Ben bir Sahaja Yogiyim” demelisiniz. Davranışlarınızda, konuşmanızda, her şeyde, son derece alçak gönüllü bir kişi olmalısınız. Eğer durum böyle değilse bu, Sahaja Yoganın size iki kat ego verdiği anlamına gelir. Bildiğiniz üzere Shiva, masumiyeti ile, basitliği ile, affediciliği ile bilinir. O affeder. O rakshasaları affeder, O herkesi affeder, bu Onun kalitesidir ama Ezeli Anneye karşı gelen hiç kimseyi affetmez, ayırım yapmaz.

Yani bu Onun kalitesidir ve kişi anlamıdır ki, teslimiyet, dışsal şeylerin teslim edileceği anlamına gelmez. Ne var orada, bunların hepsi taş, siz neyi teslim ediyorsunuz? Teslimiyet, sizin kendinizi tamamen temizlemeniz, tamamen bağımsız hale gelmeniz anlamına gelir. Bağımsız olmak, yükselmenizin yegâne yoludur. Kimi insanlar yapışırlar, bundan dolayı da öylesi bir vesvese yaparlar ki, “ben hastayım, bütün dünya benim hasta olduğumu bilmeli, hastayım, hasta, hasta, hasta”. Ama eğer siz bir Sahaja Yogi iseniz, eğer sadece seyrederseniz, nasıl yani, “ben hastayım”, tamam, size bir bakalım. Sadece bir destek gibi. Sadece izleyin. Ben hastayım. Yani, ne oluyor şimdi? Ateşiniz güzel görünüyor, şimdi düşüyor, sadece eğlenceli, neşe dolu bir dikkat. Ah, geldiğim zaman ateşim vardı, ama kimse benim ateşim olduğuna inanmazdı, evlilikte o kadar yorgundum ki, onlar bana “sen yorgun görünmüyorsun” dediler. Ben de, “tamam, yorgun değilim” dedim. Aynı şekilde yaşamda oynanmalıdır. Bu sadece bir oyundur ve oyun, bilgeliğin ışığı altında oynanmalıdır. Hiç bir şey o kadarda ciddi değildir, Sahaja Yogiler için hiç bir şey çok ciddi değildir. Ama o kişi çok ciddi olur ve kendisi hakkında çok fazla vesvese yapar.

Öğrenmemiz gereken çok şey var. Shiva’ya ibadet etmeliyiz, Onu methetmeliyiz. Sen şusun, Sen busun, Sen şusun. Bana ibadet ettiğinizde de, Beni methetmelisiniz, Sen şusun diye. Ben söylediklerinizin hepsinin farkında değilim ama siz söyleyin, tamam, eğer böyle söylüyorsanız, bu tamam. Sen şusun, Sen busun, Shiva’nın bin ismi, Tanrıça’nın bin ismi, Vishnu’nun bin ismi. Bunlar sizin ibadet ettiğiniz onların isimleri, size ne demeli, siz kaç isme sahip olabilirsiniz? Aslında pujada, siz bu Shaktilerin isimlerini söylediğinizde onlar da içeride uyanırlar, buna şüphe yok. Pujadan sonra böyle hissedersiniz ama bundan faydalanmıyorsunuz. Pujaya gelen pek çok kişi gördüm, kendi içlerinde bu güce sahipler, aynı güçlere sahipler ama zamanla dışarıda kaldılar, bitti, gitti.

Yani teslimiyetin başka bir tarafı vardır: kabullenmek. Ben bir Sahaja Yogiyim ve bütün bu güçleri kendi içime çekebilirim, diye bunu üzerine almak. Yani bunun bir tarafı teslimiyettir. Neden teslim edesiniz? İçinize almak için. Teslim olduğunuz zaman, otomatikman bunu içinize çekersiniz. Ama siz bir kez içinize çekince, o zaman bunu elinizde tutmalısınız ve bu güçlere sahip olduğunuzu bildiğinizi kendi içinizde kabullenmelisiniz. Burası, Sahaja Yogilerin daha fazla başarısız oldukları yerdir. Bu şey ilk kez olduğu zaman, hiçbir Sahaja Yogi dokunmazdı, hiç kimse hiç kimsenin Kundalinisini yükseltmezdi, bu şey, şu şey. O zamana dek en azından elli tane Sahaja Yogimiz vardı. Bende, “Şimdi ne yapmalı, Ben bu kanalları hazırladım ve hiç kimse parmağını bile kaldırmıyor. Bunu nasıl halledeceğim?” dedim. Çok zor!

Ama bu bir keresinde oldu, Nasik Yolunda bir programımız vardı ve Ben de Nasik’te kalıyordum. Oradan sanırım otuz mil kadar uzakta. Yani, Ben yolun yarısına geldim ve arabamız bozuldu, hiç kimse yok, gelen başka bir araba yok, hiç bir şey yok, hiç destek yok, hiç bir şey, ne yapacağımı bilmiyordum. Ama bunlar, bütün Sahaja Yogiler oraya gitmişlerdi ve öylesine büyük bir kalabalık vardı ki orada. “Mataji ne zaman geliyor? Mataji ne zaman geliyor” demeye başladılar. Öyle bir baskı var ki. Bu durumda gelenlere dediler ki, “tamam, aydınlanmayı biz vereceğiz, oturun” ve onlar aydınlanma verdiler. Bu Sahaja Yogilerin aydınlanma verebileceklerini, bunu yapabileceklerini, şunu yapabileceklerini ilk kez öğrendikleri zamandır,. Bundan sonra hepsi başladılar. Yani bende bu güçler var, ben bunları ziyan etmeyeceğim, onları kullanacağım, ben başkaları ile ilgileneceğim, bunu sadece kendime saklamayacağım, şeklinde bir kabullenme olmalıdır. Bu kabullenme oluşmalıdır.

Bir keresinde bir gemi ile seyahat ediyordum ve bir kişi dondurucuda kapalı kaldı ve o zatürreye yakalandı. Bunun üzerine kaptan Bana geldi ve “gördüğünüz bu oğlanda zatürre var, buraya helikopterle doktor getirmemiz gerek” dedi. Bende, “Kaptan, Ben size aydınlanma verdim, yani siz bir doktorsunuz” dedim. O da, “Kim, ben mi?” dedi. “Evet, sen”. “Eğer isterseniz, Ben de aşağıya inebilirim” dedim. Oda, “hayır, hayır, hayır, ne yapılacağını bana anlatın” dedi. Ben de, “siz sadece aşağıya inin ve elinizi onun kalbine koyun, bitti” dedim. “Ben mi?” dedi. “Evet, siz!”” Aşağıya gitti, elini koydu ve adam düzeldi. Kaptan şaşırdı. Yakınlarda bu kaptan bir düğünde Benimle karşılaştı – kendisine hayret etmişti. “Ben bunu herkese yapabilir miyim?” dedi. “Evet, evet, yapabilirsiniz!”

Ama eğer bunu kabul edemezseniz ve sadece oturup meditasyon yap, meditasyon yap, teslimiyet … ne yararı var? Bu yüzden bunu siz yapmalısınız, şimdi Shiva konumuna ulaştıktan sonra, siz Adi Shaktinin işini yapmaya başlamalısınız. Sahaja Yogayı yaymalıyız, bunu çalıştırmalıyız arzusuna ulaşmalısınız. Ama dikkatli olun, bazen şartlanmış olabilirsiniz, egoist olabilirsiniz, kendinizi izleyin.

İzleyerek bunu yapabilirsiniz, Ben eminim, sizler çok fazla şeye ulaştınız. Biz yaptık, bunu kabullenen kimi insanlar bunu kendi kendilerine yaptılar, her yerde, her ülkede.

Yani Ruhunuzun konumuna, Shiva’nın ve Sadashiva’nın konumuna ulaşmak için teslimiyet ilk şeydir ama ikinci konumda şimdi, başkalarını düşünmelisiniz. İlki, Sanskritçe dedikler gibi vyashti’dir, bu bireysel kazanım anlamına gelir, siz bireysel bir kazanım elde edersiniz. Ve bu sonra, samashti olur, bu da kolektiflik anlamına gelir.

Bunu kolektivitede halletmelisiniz. Asla aydınlanma bile almamış insanlar, bu tür bir şeyi olmayanlar, o kadar çok organizasyon, şunu, bunu yapıyorlar ki. Sizde bu varken, şimdi sizin bu ışığı başkalarına yaymasının gerekli olması, önemlidir.

[Shri Mataji, Hintçe konuşuyor.]

H.H. Shri Mataji Nirmala Devi

Hintçeden tercüme:

Beni bağışlayın. İngilizce konuşmalıydım. Dışarıdan pek çok kişi Shivji’ye puja yapmak için buraya geldiler. Bu daha önce hiç olmamıştı. Sizler Shiva hakkında pek çok şey biliyorsunuz ve Shiva ile alakalı pek çok hikâye de biliyorsunuz. Ama öz nedir, tattwa (temel prensip) nedir? Shivji’nin prensibi nedir? İşte bilmemiz gereken şey budur. Yani bu deity Shivji, hiç bir şey ona dokunmaz. Eğer herhangi bir kimse Ona yanlış bir şeyler söyler ve sonra da gidip, affedilmeyi isterse, O sadece affeder. Saygı veya saygılık, mutluluk ya da üzüntü gibi şeyler – hiçbir şey onu etkilemez. Bu Shivji’dir. O bu tür şeylere çok uzaktır. Özgürdür.

Shankarachary’nın söylediği Shivoham! Shivoham! (Ben Shiva’yım!  Ben Shiva’yım!) şarkısı Onun hakkındadır. Shankaracharya’nın yaşamı sırasında bir keresinde, Shiva mevzuu gündeme geldi. “Ben Shiva’yım” demenin sorun olmadığı tartışıldı. Bu bir konumdur. Ama bu konuma ulaşmak, ancak bilinçli bir çaba ve gayretle mümkündür. Ve bundan sonra ise, Adi Shakti’nin faal ve etkili olduğu ikinci bir konum vardır. Sizlerin üzerinde çalışması gereken yol budur. Aksi takdirde, eğer bu iki konum yan yana çalışmazlarsa, bu durumda Shiva konumuna ulaşmanın ne faydası vardır ki. O sadece oturuyor.

Eğer Shiva her şeyi yapabiliryordu ise, o zaman neden Adi Shkati’yi yarattı? Ve neden Adi Shakti’ye, “bütün yaratılıştan sen mesulsün” dedi. Bunu yap, şunu yap. Kendi kendisine yapabilirdi ama hayır. Onun konumlarından birisi, Shiv padh’tır (padh = konum). Bu konuma ulaştıktan, bunu başardıktan sonra, bizler tamamen Niricchh (arzusuz) oluruz. Bundan sonra da siz ikinci evreye veya konuma girersiniz.

Şimdi, Sahaja Yoga’da kimileri, “para yiyen birileri var” derler. Ben bunu anlayamıyorum. Sahaja ‘a geldikten sonra, o kişi nasıl para yer? O adam para mı yiyor? Bunlardan birisi, egosunu gösteriyor, diğeri ise zekâsı veya nitelikleri ile gösteriş yapıyor. Herkes şu veya bu deliliğe kapılıyor. Ve bütün bunlar, Sahaja Yoga’ya geldikten sonra! Bu durumda, hala bir şeyler onların üstüne yapışıyor olmalı. Bu olur. Ancak bundan sonra da, böyle bir şey onların başına gelebilir ama, bundan kurtulunmalıdır. Bütün bu şeylerden.

Çünkü eğer siz Sahaja Yoga’da geldiyseniz, o zaman her şeyden önce Shiva Padh’a ulaşmalısınız. Bu sizin tamamen arzusuz olduğunuz bir konum anlamına gelir. Bunun için tam bir samarpan (adanmışlık) olmalıdır. Mümkün olan her şeyde, adanma ve teslimiyet.

Ancak bundan sonra Shiva-Shakti konumuna ulaşırsınız. Shiva’nın Shaktisi, bu konum Onun tamamen arzusuz olmasıdır. Hiç bir şey onu etkilemez veya rahatsız etmez. Onda ne aham (ego) vardır ne de her hangi bir şekilde samskara (şartlanma) vardır.

Şimdi, Shiva kendi düğününe bir boğanın üzerinde, iki bacağı, boğanın her iki tarafına yayılmış halde geldi. Boğa kendi arzusunca ve kendi hızında hareket etti ve O, bir şekilde boğayı tuttu ve ona bindi. Ve oraya vardığı zaman, Shri Parvati bile, güveyim düğüne nasıl bir halde geldi diye utandı. Çünkü O, kendi içine yoğunlaşmıştı. Onun için bilincinde olacak ne vardı ki, Bir atın üzerinde oturup, müzik yapan bir bando tarafından eşlik edilmek gibi resmi bir Baraat (damat alayı) ve damat eğlencesi Ona uygun değildi. Onun refakatçileri kimisi tek gözlü, kimisi de dişsiz, uzuvları eksik olan insanlardı. Bütün bu insanlar düğüne katılmaya davet edilmişlerdi ve damadın düğün partisini oluşturuyorlardı. O bu insanlar tarafından eşlik edilerek oraya geldi ve kimin kim olduğunun, ne giydiklerinin, birinin bir tane mi, iki tane mi gözünün olduğunun; uygun kıyafetlerinin olup olmadığının ya da her şeyin çılgınca görünüp görünmediğinin veya aptal insanların o alayda olup olmadığının farkında değildi. Çünkü O bu dışsal şeylerin bilincinde değildi sadece veya bunlardan rahatsız da değildi. Bu şeyler onun için önemli değildi. O sadece arzusuz bir konumda oturuyordu. Onun prensibi şudur, siz her kimseniz, hangi konumda iseniz, önemi yok, gelin ve alaya katılın. Yolda kiminle karşılaştıysa, onlar partiye katılmak üzere davet edildiler.

Şimdi, eğer biz bir evlilik partisine katılacaksak, olabildiğince endişeleniriz, belli bir türde kıyafetimizin olması gerekir, şöyle veya böyle görünmeliyiz, süslenmiş bir atın üzerinde oraya gitmeliyiz, böyledir, şöyledir ve bu düzenlemelerde herhangi bir eksiklik varsa da, o zaman çok fazla sıkıntı vardır.

Ama bu böyle değildi. O sadece olduğu gibi gitti. Şartlar ne olursa olsun, O sadece oraya gitti. Bu Niricchita’nın (arzu olmaması konumu) işaretidir. O aynı zamanda Bhole (sade) idi. Sade ve masum, bu şekilde ise, önemli olmayan ve gerekli olmayan şeyler asla Onun dikkatine gelmedi. Böyle şeyler, sade bir şekilde yaşayan her adamın kafasına asla girmez.

Pek çok insanın birisinin evini ziyarete gittikleri zaman, cık cık cık sesleri çıkartarak, “yere ne tür bir halı sermişler böyle” dediklerini gördüm. Halı ile mi buluşmaya mı geldiniz yoksa insanlarla mı buluşmaya. Eğer bir bayanı görürlerse, “ne kadar komik bir sari giyiyor” diye yorum yaparlar. Eğer birisi ile buluşmaya geldiyseniz, siz onun özüne gelmelisiniz. Onların tattwasına gelin. Kişinin tabiatını deneyimlemeye çalışın. Bu bir kenara bırakılır ve dikkat, onların ne tür kıyafet giydiklerinde veya evlerinde neler olduğunda, onların ne yapıp ne yapmadıklarındadır. Bu böyledir. Vizyon çok yapaydır.

Bir şeylere bu şekilde bakmak ve yargılamak, Shiva’nın tarzı değildir. Onun tarzı tamamen bağımsız olup, gidip, Himalayalarda oturmaktır. O hiç bir şeye, insanlar Benim hakkımda ne derler diye veya Benim sürmem gereken uygun yaşam şekli nedir diye, bakarak aldırmaz. Benim şuna sahip olmam gerekir, benim buna sahip olmam gerekir. Bu tür bir şey değildir.

Onun ilk karısı (Sati) öldüğü zaman, Shiva sadece Onun bedenini kaldırdı, omzuna koydu ve gitti. Böyle bir şeyi kim yapar ki? Hiç kimse ama O yaptı. Onun tarzı benzersizdir ve örneği görülmemiştir çünkü O eşsizdir. Her durumda, bir şeyin bu şekilde veya şu şekilde yapılması gerektir diye müşkülpesent değildir veya böyle olmak zorundadır diye. Ama siz bunun özüne baktığınız zaman, O her ne düşünürse doğrudur ve O bunun doğru olduğunu düşünür. Ve O her neyin yanlış olduğunu hissederse, o zaman da Onun için bu yanlıştır. Onun kararlılığı değişmez.

Bir zaman O, karısını Ravana’ya verdi. Şimdi, insanlar ne, bir tür şaka mı bu diyeceklerdir? O eli ile kendi karısını Ravana’ya verdi. Ama O, karısının gerçekten de Devi’nin kendisi olduğunun gayet iyi farkındaydı. Ravana, Devi’ye ne yapabilirdi? Devi herhangi birisine verilebilirdi. O, sakshat (gerçekten de) Devi’dir. Devi, Ravana’yı, Ravana’nın yerine koyacaktır.

Ancak bizim içimizdeki bu eğilim, dışsal olan her şeye bakmaktır. Bu dışsal vizyon azaldıkça, içsel göz açılacaktır. Ne tür bir insan olursa olsun, bizler iyi bir konumda olduğumuzu görmeliyiz ve kendimizi iyi durumda tutmalıyız ve kiminle ilişkiye geçersek, onlarla iyi konuşmalı ve onlara iyi davranmalıyız. Her ne türde bir kişi ile tanışırsak, o kişinin tattwasını hissetmeye ve onun kendi içinde hangi durumda olduğunu anlamaya çalışmalıyız.

Şimdi, kaba konuşan kimi yontulmamış insanlar vardır. Kimilerinin dili böyledir, kimilerinin şöyledir ve üzülür, kızarız onlara. Kendimize bu kişinin böyle olduğunu ve onun konuşma biçiminin de bu olduğunu söylemeliyiz. Ona kızmamalıyız.

Bazen çok kültürlü ve eğitimli insanlar da gelebilir ve biz onların yapay davranışları ile, yüzeysellikleri ile kendimizden geçeriz. Daha sonra da, her şeyi onlara kaptırdığımızı keşfederiz. Yani yüzeysel olarak güzel görünen her şey, bizi aldatmak için yapılmıştır. İşte bu nedenle dış görünüşten etkilenmeniz tavsiye edilmez.

Günümüzde, ne tür bir yüzeyselliğin yaygın olduğunu görebiliyoruz. Özellikle ülkemizde, bize dışarıdan gelen tüm kültürlerde, yüzeyselliğin ifadesinin ve etkisinin ne kadar orada olduğunu görebiliriz. Eğer bu böyle olmasaydı, durumumuz (şimdi) olduğu gibi olmazdı.

Gandhiji, basit bir insandı; Dış dünyaya bir dhoti giyerek ulaştı (belden bağlanan ve bacakları örten tek parça bir bez). Şimdi Londra’da insanlar sizin üç parçalı bir takım elbise giymeniz gerektiğini söyleyecekler. O bunu nasıl başardı? O bunu yönetti! Bırak herkes istediğini söylesin. Şimdi bunun nedeni, bazı insanların sansasyonalizm için bunu yapması olabilir. Fakat bir insan kendi içinde tamamen bağımsız olduğu zaman, insanların ne düşündüğüne dikkat etmez veya buna önem vermez. O gerçek üzerinde duruyordur. O çok hakikidir. Ve bu Shivji’nin tattwasıdır ve işte ulaşmamız gereken şey budur. .

Ancak Shivji konumuna ulaştığınız zaman siz Adi Shakti için çalışmaya başlayabilirsiniz. Şimdi siz Onun işine başladınız, ama henüz Shiva Tattwa’ya ulaşmadınız, bu durumda kim sizden etkilenecek ki. Gerçekten Shiva olduğunuz zaman, işiniz vasıtası ile ne kadar çok güzellik ışık saçacaktır!

Herhangi biri bir şey söylerse, bir şey yaparsa, hatta sizi kötüye kullanırsa, ne olmuş yani! Tanımı ve konumu, Shri Krishna’nın sözleriyle, Stith PrAgnya (kesin ve kararlı) olan kişi için, her ne olursa olsun, bırakın Shiva Konumu olsun. Birisinin ne dediğinin ne önemi var ki. Ancak içindeki tattwa temiz olmalıdır. İçindeki tattwa bozulmamalıdır. Ve başkalarının içindeki bozulmuşsa da, önemli değil bu. Siz onları düzeltebilirsiniz. Başkalarına kötü diyorsanız, ama kendinizi kötü olarak görmüyorsanız; o zaman asla iyileşemezsiniz. Sharanagat olmanın anlamı, (ilahi koruma altında), içinizdeki kötü şeylerden, onlardan tek tek feragat etmeye başlamanız gerektiğidir. Feragat. Feragat. Sonunda, kalan temiz, saf biçim, sizin Atma’nızdır ve siz sadece ona bakarak, neşeyi tecrübe edeceksiniz. Ve bu seni tamamen, tamamen Samarth (yeterli, yetenekli) yapar. Yani Samarth, yani siz, bu kadar yüksek bir kapasite benim içime nasıl girdi, diye şaşıracaksınız.

Bugün Shivji’nin pujasını yapmalıyız ve bu yapılacak. Hepiniz tamamen Samarth olmalısınız ve Puja’yı gerçekleştirecek bir konumda oturun. Ve bunun diğer kısmı ise Samarpan’dır (adanma), ben aydınlanmış bir ruhum, ben bu harikulade armağanı aldım. Ben milyonda bir taneyim. Bu bana bahşedildi, bir kutsama bana bahşedildi ve ne kadarlık yogdaan (şükran ifadesi) ile ben geri vereceğim. Ne kadar şey yapıyorum? Bizler bunu da değerlendirmeliyiz.

Aslında hepiniz Benim hayal gücümün ötesine geçtiniz, çünkü Ben bu kadar değişim ve dönüşümün bir insanda olabileceğini hiç düşünmedim. Bunun mümkün olacağını asla düşünmedim. Bunu göz önünde bulundurursak, bütün dünyada Benim hayranlık duyduğum pek çok şey yapıldı. Ve bu derin bir takdir meselesidir, çok yanlış bir yolda olan , yıkıma doğru giden insanlar yükseldiler ve bugün Benimle birlikteler. İçimizdeki yansıması Atma formunda olan Shiva’nın, bize verdiği bu öyle harika bir armağandır ki. Ve sizler bu kutsamaların içine dalmış ve sırılsıklam olmuşsunuz.

Şimdi bunu büyütmek zorundasınız. Adanmışlıkla sizler bu genişletmeli ve başkalarına dağıtmalısınız. Bu tek bir insan için değildir. Bu birisi için, tek bir yükseliş için değildir. Bu kolektif yükseliş içindir. Bugün dünya, yıkımın eşiğinde duruyor ve bizler dünyayı bundan kurtarmalıyız. Bütün dünyayı kurtarmalıyız ve bu sizin sorumluluğunuzdur. Sahaja Yogi olanlar, Sahaja Yogayı, kendisinin her bir parçasında ve Onun kutsamalarında görebilmelidir.

Hepinize sonsuz kutsamalarımla.

H.H. Shri Mataji Nirmala Devi