Birthday Puja

New Delhi (India)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Birthday Puja, Delhi (Hindistan), 21 Mart 1998.

Bu güzel karşılamayı organize etme şeklinizi görmek Beni çok mutlu etti. Sahaja Yogadan neşe duyduğunuzu ifade etmenizin türlü yollarını bulanın, sevginiz olduğunu söylemek zorundayım. Bu eşsiz fikirlerin nasıl aklınıza geldiğini gerçekten anlayamıyorum ve sizler geldiğiniz yerlerden farklı ülkeleri temsil ediyorsunuz. Bu bayrakları kendi ülkenize geri götürmenizi ve yükselmemizin gerekli olduğu yeniden dirilişimizin zamanının geldiğini bildiren mesajı onlara anlatmanızı istiyorum. Bizler insan seviyesinin üzerinde olan daha yüksek bir varoluş seviyesine yükselmeliyiz. Ve eğer bu olursa, o zaman hayatınızı nasıl da değiştirir, sizi nasıl mutlu eder, nefret ve başkalarına incitmek, onlara zarar vermek gibi tüm bu saçma sapan fikirleriniz, pek çok kişiye sadistçe bir zevk vermek için çalışmış olan tüm bu tür fikirler nasıl da yok olur. Onlar başkalarının neşesini kaçırmaktan, başkalarının mutluluğunu yok etmekten keyif alırlar. Mutluluğu korumak için, biliyorum ki, sizler Sahaja Yogiler oluyorsunuz, sizin çok şeye katlanmanız, birçok saçmalığa tahammül etmeniz gerekiyor. Bunu zaten yaptınız ve kendi ülkenizde Sahaja Yoga yavaş yavaş çok güzel, çok saf, çok önemli bir şey olarak yerleştikten sonra, ülkenizdeki diğer insanlar da, sizin geçtiğiniz yolu takip etmeye çalışacaktır. İçsel varlığınızın ve Sahaja Yoga’nın güzelliğini yansıtacak olan, sadece sizin yaşamlarıdır. Dün size insan farkındalığında neyin eksik olduğunu ve dikkatin Ruh üzerinde olmadığını anlattım.

Ama dikkat Ruhun üzerinde olduğu zaman, size ne olur? Sanskritçe kelimelerle siz ilk olarak gunatit oluyorsunuz: siz üç gunanın da (kanal) ötesine geçersiniz. Bu, artık sizin tamo guni (sol kanal)olan bir kişi olmadığınız anlamına gelir, tamo guni rahatına düşkün olmakla ilgili olarak her tür arzusu olan kişi anlamına gelir. Dikkatiniz oradan rajo guni olduğunuz ikinci bir tarza gider, sağ kanala doğru hareket eder: bir şey yapmak, bir şey göstermek istiyorlar, siz bir şey olmak istiyorsunuz, başkalarıyla rekabet etmek istiyorsunuz. Tüm bu mücadele sadece yok olup gider. “Atit” ötesinde demektir. Sonra de sattwa guni (orta kanal): bu aynı zamanda arayış içinde olduğunuz, bu tür aşırı davranışlarda neyin yanlış olduğunu gördüğünüz yerdir ve siz bu tür bir yaşamdan sadece nefret edip,  bundan kurtulmak ister, o zaman da aramaya başlarsınız. Bu da bitti. Bütün gunalar bitti, yani siz gunatit olursunuz ama bu ancak dikkatiniz Ruhunuza gittiği zaman olur, çünkü şimdi sizin dikkatiniz özünüzde bulunanlardan herhangi birisinde değildir, dikkatiniz koşullandırılmış kalitelerden veya egoist niteliklerden herhangi birinde değil diyebilirsiniz. Bu sayede bunun ötesinde olan bir kişi olursunuz. Bu normal bir yaşam için olabildiğine fevkalade bir şeydir, ama sizin için bu öyle değildir, bu sadece olur. Sadece kendiniz olmaktan neşe duyarsınız. Artık hayatınızı kolaylaştıran şeyler için, konforunuz için ve ufak tefek şeyler için endişe duymuyorsunuz. Ama olan şey şudur, şu ya da bu şekilde size hükmeden bu üç gunanın ötesine geçiyorsunuz. İşte bu şekilde insan farkındalığının sınırını aşıyorsunuz, ilk olarak. Sonra ikinci olarak, kalatit olursunuz: zamanın ötesine geçiyorsunuz. Biliyorum bugün bir şekilde geç kaldım. Bu sadece bu şekilde çalışır. Ama siz zamanı kaçırmazsınız. Siz hala neşe duyuyordunuz.

Evde otururken, Ben hepinizin çok keyifli bir ruh halinde olduğunuzu görebiliyordum, hepiniz güzelce neşe duyuyorsunuz. Ben burada değilim, ama siz yine de neşe duyuyorsunuz. Bu zamanın ötesindedir. Sizler zamanla sınırlı değilsiniz. Zaman her ne olursa olsun, siz kendinizsiniz, çünkü sizler şu anda bulunuyorsunuz, geleceği düşünerek burada bulunmuyorsunuz. Yarın ne olacak, uçağınızı nasıl yakalayacaksınız ya da bunu nasıl yapacaksınız diye düşünmediniz. Burada sadece neşe duyuyorsunuz, şimdinin tadını çıkarıyorsunuz ve şu an gerçektir. Eğer geleceği veya geçmişi düşünüyorsanız, o zaman gerçeğin içinde değilsiniz. Ben birçok kez size geçmişin bittiğini ve geleceğin de var olmadığını söyledim. Yani siz, şu anda burada oturuyorsunuz, belki Beni beklemiş olabilirsiniz, burada geçirdiğiniz her anın, başkalarıyla olan bağlantılarınızın tadını çıkarıyor olabilirsiniz. Ve bundan nasıl da neşe duydunuz, bu keyif tarif edilemez. Aksi takdirde insanlar saate bakarak “Anne neden gelmedi? Sorun nedir? Neden gelmedi ki?” diye endişe edeceklerdi ve her tür fikir ortalıkta dolaşabilir. Endişe etmemek, Kalatit olmaya çok yardım eder.

Nasik’te çok çalışmam gerektiğini hatırlıyorum çünkü hiçbir Sahaja Yogi bir şey yapmak için öne çıkmazdı, çok utangaç ve çok endişeliydiler. Ve öyle oldu ki, şanslı ya da şanssız bir şekilde diyebiliriz, arabam yolda bozuldu ve yolda giderken geciktim. Yaklaşık bir saat geçti, bu yoldan geçen hiçbir araba yoktu, gitmenin bir yolu yoktu ve biz yolda mahsur kaldık. Şaşırtıcı bir şekilde, programı yapacağımız yere vardığım zaman, Sahaja Yogiler olayı devralmıştı. Sorumluluğu üstlendiler ve onlar başkalarına aydınlanma vermekle, çalışmakla meşguldüler. Aksi takdirde onlar bunu yapmazlardı. Aydınlanma verme gücüne sahip olduklarına inanamadılar. Ben onlara söyleyebilirim ama ellerini kaldırmazlardı. Ve sadece zaman orada olduğu için, onlar “burada çok fazla insan var, Anne gelmiyor ya da gelebilir belki ama bu bizim sorumluluğumuz” diye düşündüler. Bir şekilde sorumluluğu üstlendiler. Yani zamanın ötesinde olduğunuzda, o andan siz sorumlu olursunuz. Bu aynı zamanda kolektif bir sorumluluktur, hepinizin bundan sorumlu olduğunuz anlamına gelir. Bu çok şaşırtıcıdır, burada çok fazla kişi var, kavga yok, tartışma yok, hiçbir şey yok. Birbirimize saldırmak gibi her türlü aptalca fikrin ötesinde bir şekilde hepimiz burada çok güzelce oturuyoruz. Bu siz zamanla ilgilenmediğiniz için olur. Zaman size boyun eğdiremez. Belki orada siz değil de, sizin yerinize  başkaları olmasaydı, “çok geç geldi, biz burada sıcakta kavruluyoruz” diye düşünerek arabama taş atarlardı.

Onlar kızarlardıama zamanın ötesinde olan insanlar kızmazlar. Onlar güzelce oturup, kendilerinden neşe duyuyorlar. Bunun önemi yok, zaman geçiyor. O zaman siz dharmatit olursunuz: dharma’nın ötesinde, siz insan tabiatınızın ötesine geçersiniz. Bu durumda, siz her ne yaparsanız, sizin yaptığınız şey dine ait olur, uğraşınız her ne olursa olsun, dine ait olur demektir. Eğer diyelim ki, siz iştesiniz, dini bir şekilde iş yapmak istediniz, çünkü siz dinin ötesindesiniz, siz herhangi bir dinin belirli bir şablonunu veya ritüelini takip etmekle canınızı sıkmazsınız, siz bunun ötesindesiniz. Bakın, dinin ötesinde olmayan insanlar, sabah erken kalkmak zorundadırlar, onlar ritüelleri ile sınırlandırılmışlardır, ritüellerden geçerler ve eğer bu ritüellerden biri yapılmazsa onlar çok mutsuzdurlar ve sarsılırlar ama siz böyle değilsiniz. Siz her zaman dhyan içindesiniz, her zaman meditatif bir ruh halindesiniz ve herhangi bir şey yanlış giderse, çözümü bulacağınız o farkındalığa atlar ve rahatsız olmazsınız, bir şeyler ters gittiğinde hiç rahatsız olmazsınız. Ritüellere bağlı bir tabiat sizi çok sıkıştırır, çok uysal biri yapar, bazen de saldırgan da olabilirsiniz. İnsanlar bu ayinleri ve törenleri çok önemsemeleri ile başkalarını çok rahatsız ediyorlar. Arkadaşımız olan bir bayan gibi evime geldi. “Ben bir vejeteryanım” dedi. “Yani o zaman?” dedim. “Ama ben içinde vejetaryen olmayan yemek pişirilmiş olan bir şeydeki yemeği yiyemem”, dedi. “Tamam. Bu durumda bizim yeni mutfak eşyaları almamız gerekecek”, dedim. Gidip onun için yeni mutfak eşyaları aldım. Bana, “Kaşığın bile kullanılmamış olmasına dikkat etmelisin”, dedi. Bu yüzden de Benim gidip ona bir de kaşık almam lazımdı. Sonra, “su bardakları; çünkü insanlar burada vejetaryen olmayan yiyecekler yiyorlar. Bu yüzden siz bana tamamen yeni olan bir şeyler getirseniz, daha iyi olur” dedi. Yani Ben tüm bu muameleye maruz kalmalıydım. Ve ardından o kişi mutfaktaydı ve bizim kendimiz için hiç bir şey pişirmemize izin vermedi. “Önce ben pişireceğim ve siz sonra pişirebilirsiniz”, dedi. Ve bize öyle bir sıkıntı yarattı ki, misafir olmak yerine bir haşerat haline geldi ve bu ritüelist insanlarda olan şeydir bu, çünkü onlar çok talepkardırlar. “Bizim dharmamız bu” diye talep etmeye devam ederler.

Bombay’da birisinin Bana anlattığı başka bir hikâye daha biliyorum. O hanım dedi ki, “Bana misafir olarak gelen bu hanım, çok yüksek bir şeyle bağlantılıydı, benim büyük-büyük-büyük-büyükannemden bile daha kötüydü.” “Gerçekten mi?” dedim. “Hindistan’da hâlâ böyle yaşayan insanların var olmasını anlayamıyorum. O hanım buraya geldi ve ‘ben musluk suyu içemiyorum. Siz suyu bana kuyudan almalısınız’ dedi. Bombay’da sadece iki tane kuyu var, bu yüzden insanlar gidip, oradan su getirmek zorunda kaldı, ancak aşçı tamamen suyun içine girmeliydi. Aşçı ancak ondan sonra yemeği pişirebilirdi” dedi.  “Ve o hanım bunu yapmaya devam etti, etti ve aşçı orada zatürreeye hastalandı, başka bir aşçı geldi ve oda grip oldu, gördünüz mü? Bu bayan oluşan duruma aldırmadı.” “Hayır, benim tarzım bu” dedi. Bu nedenle ev sahibi Bana “Böyle insanlarla ne yapmalıyız anne?” diye sordu. Ona dedim ki, “Sen ona şunu söylemelisin, ‘Bizde bu var. Eğer yerseniz iyi ve güzel; aksi takdirde eğer siz yemek yemezsiniz, sorun değil, bu iyi olur. Oruç çok iyi bir şeydir.’”  Böylesine ben merkezli ve başkalarını çok rahatsız eden insanlar için tek çözüm budur. Yani bu ben merkezli olma hali bizde oluşuyor, çünkü biz “Bu bizim dharmamız, bu bizim hakkımız, – her şey bize ait” diye düşünüyoruz. Bunu yapmaya nasıl cüret ederler?

Başkalarını ne kadar rahatsız ettiğimizi, hayatlarını ne kadar zahmetli bir hale getirdiğimizi, ne kadar sefil bir hale getirmeye çalıştığımızı asla düşünmeyiz. Bir şeyler talep etmeye devam ediyoruz, “Bu benim dharmam, ne yapabilirim ki? Benim yapmam gereken şey bu.” Ama bu durum aklı o kadar şartlandırıyor ki,  Sahaja Yoga’da böyle şartlanmış birçok vaka gördüm. Bir bayan vardı, Sahaja Yoga’ya gelen Fransız bir bayan vardı ve başlarda annesi çok ritüel düşkünüydü ve ben her Pazar kiliseye gitmek zorundayım, diye çok sıkıntı yaratıyordu. İyi giyinir, kiliseye gider ve eve dönerdi. Ve bir gün ortadan kayboldu. Bu yüzden polisten bu hanımı bulmasını istediler ve polis hanımefendiyi bulmaya gittiğinde, “Onu bulamıyoruz, Tanrı bilir nereye kayboldu” dedi. O zaman kızı, “Tamam, gidip ve kilisede onu bakayım” dedi. Bayan hala kilisede oturuyordu. Bir kez daha kayboldu. Bu üç, dört kez oldu. Polis, “Üzgünüz, artık onunla işimiz bitti. Şimdi eğer isterseniz onu yaşlılar evine bırakabilirsiniz, hepsi bu”, dedi. Böylece onu yaşlılar evine yolladılar. Bu Sahaja Yogini Bana, “Anne, çok şaşırtıcı, bir taraftan onlar çok aptal insanlar, oturmaya, düşünmeye, deli gibi saçma sapan konuşmalar yapmaya devam ediyorlar, hepsi bunadılar ve bunaklıkları çok net görülebilir. Ama sonra ne olur? Pazar günü hepsi iyi giyinip kiliseye giderler. Aklı başında oldukları tek nokta bu”, dedi.

Şartlanmanın nasıl çalıştığı çok şaşırtıcıdır. Bende, gelip bizde kalan bir kişi vardı ve Bana “ben çok iyi bir şoförüm” dedi. Ben de, “Tamam”, dedim. Ama bu kişi sadece araba sürmeyi biliyor, Londra’yı, Londra’nın nasıl bir yer olduğunu bilmiyordu. Şimdi, adam araba sürmeyi çok iyi biliyordu ama eğer Ben kuzeye gitmek zorundaysam, Beni güneye doğru götürürdü. Eğer doğuya gitmem gerekiyorsa, Beni batıya götürürdü. “Sorun nedir? Arabayı sürmeyi bilmiyor musun?” dedim. “Evet, araba sürmeyi biliyorum, bunu biliyorum, ama yollar hakkında hiçbir şey bilmiyorum, bende yol duygusu yok”, dedi.  Bir gün polis onu yakaladı. Ben de arabadaydım. “Nereye gidiyorsunuz?” dedi. “Ben şu şu yere gidiyorum” dedi. Polis, “Şimdi, siz buradan altı kere geçtiniz. Altı kere aynı noktaya geri dönüyorsunuz!” dedi. Yani yaşlılıkta bu şeylerin bir tür alışkanlık oluşturduğunu biliyorum, ama genç yaşta da insanların kendi tarzlarına göre şartlandıklarını görebilirsiniz. Yani buna siz, bir şeye bağlandığınız veya takıldığınız insan unsuru diyebilirsiniz.

Şimdi, bu bir tür, şunu söylemeliyim ki, bu birilerinin talep ettiği bir deliliktir, birisi kalkıp şunu talep ediyor, “Bunu sevmiyorum, şunu sevmiyorum.” Bu böyle devam ediyor, ediyor ve ediyor. “Ben sevmem, ben severim” demek çok yaygın. Böyle söylemeye devam etmeleri çok şaşırtıcı. Birisinin evine gidiyorlar, “Hayır, hayır, ben bu halıyı sevmiyorum.” Yani, o senin halın değil ki, onu sen satın almadın. Halıyı şu kişi satın aldı. Senin ne yapman gerekiyor ki? Neden sen kalkıp, “ben sevmem” demek durumundasın? Kimsin ki sen? Sen bunun için ödeme yapmadın. Ödeme yapan kişi onu seviyor, bitti! Neden sen “ben sevmem” ifadeleri aktarmak istiyorsunuz? Başkalarını eleştirmek için bir uzman mısın yani? Varsayalım, birisi bir saç şekli kullanıyor, ama ona “ben bu tür saç şeklini sevmiyorum”, der. “Neden?” “Ben sevmiyorum, hepsi bu.” Sonra oradan insanlara ve herkese gider. Hoşlanacak ya da sevmeyecek olan sen kimsin ki? Pozisyonun nedir? Neden “ben severim” ya da “sevmem” demek zorundasınız? Ama özellikle de Batı’da bu tür yorumlar yapmak çok yaygındır, “ben onu sevmem.” “Ben Hindistan’ı sevmiyorum.” “Tamam, hoşlanmıyorsan, evinde otur. Buraya neden geldin ki?” “Türkiye’yi sevmiyorum.” “Neden?” Çünkü diyelim ki, eğer uzun etek giyen biri varsa, “Hayır, sevmiyorum çünkü bu Türk tarzı.” Bu yüzden de sizler sadece kısa etekler giymelisiniz. Ama biz kısa etekleri sevmiyoruz, varsayalım ki. Ama kimse kalkıp “ben sevmiyorum” dememelidir, çünkü bu insanları incitir, kişinin gururunu kırar.

Şimdi, Sahaja Yoga’da olduğunuz zaman, normal standartlar uyarınca sizin normal insan olmadığınızı bilmek zorundasınız, görüyorsunuz, siz onların üzerindesiniz. Sevdikleriniz ve sevmedikleriniz onlarınkinden farklı ve tüm tavrınız değişti. Siz, bazen çocuk gibisiniz, bunu gördüm. Küçük, küçücük çocuklar gibi, çok masum şekilde konuşuyorsunuz ve bazen de çok derin şeylerden konuşuyorsunuz. Şimdi, normal olduğu varsayılan insanlar bunu bilinmiyorlar, çünkü normal insanlar bilirsiniz, onlar çok gösterişliler, sürekli olarak “ben, ben, ben” demeye devam ediyorlar. Kabira şunu söyledi, bir keçi yaşarken “me, me, me” demeye devam eder, yani bu “ben, ben, ben” anlamına gelir. Ama ölüp ve keçinin bağırsakları bir tür tel haline getirildiği zaman, biz buna dhunak diyoruz – “tohumları pamuktan ayırmak” anlamına geliyor – o zaman ne der, “tu hi, tu hi, tu hi”, “sen, sen, sen.” “Sen her şeysin.” Bunu söylediğiniz zaman, dikkatiniz derhal başkalarından,  onlarda hatalar bulmaktan, onlarda yanlış olanı bulmaktan, beyninizin sürekli olarak zaman başkalarını eleştirmesinden, başkalarıyla dalga geçmekten, hatta bazen de başkaları rahatsız etmekten uzaklaşır. İnsanlar dedikodudan hoşlanırlar çünkü onlar diğer kişinin benimle aynı olduğunu bilmiyorlar ve Benim o kişi hakkında dedikodu yapmakla bir işim yoktur. Bu yüzden, bu anlayış, demeliyim ki, bu sevgi dolu bilgelik, normal bir insan olduğunuzda sizde yoktur. En ufak bir provokasyonda öfkelenebilirsiniz, Çin dükkânındaki bir boğa gibi her türlü şeyi yapmaya başlayabilirsin, her şekilde davranabilirsiniz. Aniden, siz onları bunun içinde büyürken bulursunuz.

Bunun nedeni şudur, siz henüz bir Sahaja Yogi değilsiniz. Fakat Sahaja Yogi her tür şeyden hoşlanan bir kişidir. Diyelim ki birisi çok sinirlendi ve kızgın. Sahaja Yogi ne olduğunu da, onun nasıl davrandığını da görür. Yani, aslında sizin birisine kızmanız bir dharma değildir, değil. Başkalarına öfkelenmek, sürekli olarak başkalarına bağırmak, başkalarına karşı hoş görüsüz olmak ya da başkalarını eleştirmek ve kendinizin harika bir şey olduğunu düşünmek çok düşük seviyeli bir şeydir. Ve buna değmez. Hayatın sonuna geldiğiniz zaman tek bir arkadaşınızın, tek bir komşunuzun olmadığını göreceksiniz. Başka bir şeyd ise, çok egoist olduğunuzda, kendinizin bir sınırı olmadığını düşünüyorsunuz ve konuşmaya, ağzınızda yuvarlamaya, konuşmaya, ağzınızda gevelemeye ve sonuçta karşınızdaki kişi sadece daha da sıkılıyor; ama siz hala konuşuyor ve konuşuyorsunuz, kendiniz hakkında konuşuyorsunuz, “ben bunu yaptım, şunu yaptım, oraya gittim. Ben, ben, ben …” Bu limitsizce gidiyor ve ne söylediğinizden utanmıyorsunuz. Sadece normal insanlar olduklarında, başkalarına karşı her tür garip tavrı gösteren insanlar gördüm. Bir kişi kalkıp birisi hakkında yanlış bir şey söylerse, o birisi “O kişi böyledir, ben biliyorum, bakın o böyle yaptı” der. Bu derhal onların akıllarına girer, “Evet, bu böyle.” Şimdi bu durum zihninizi hasta bir zihin yapar, normal olmayan zihne “vikrudh” diyebiliriz. Siz hasta olur ve tüm bu hastalıkları kabul edersiniz ve kabul etmeye de devam ediyorsunuz, hasta biri olana dek bunu kabul ediyorsunuz ve bu hastalık son derece tehlikelidir.

Başkaları için kendiniz için olduğu kadar değil, çünkü hiç kimse böylesi hasta bir kişiliğe dayanamaz. Şimdi diyebilirsiniz ki, ben dine bağlı insanlar gördüm. Şimdi varsayalım Ben dindar birisiyim ve size diyorumki, dindar biri olsan daha iyi olur. Ne olacak? Bunu yapamazsın, şunu yapamazsın, burada oturamazsın, bunu yiyemezsin, şu önemlidir: Kendinizi disiplin etmek yerine her zaman başkalarını disipline etmek. Çünkü normal bir insan olduğunuz zaman siz kendinizi görmezsiniz, sadece başkalarını görürsünüz; ama aydınlanmış bir ruh olduğunuzda, siz kendinizi izlemeye başlarsınız ve sizde neyin yanlış olduğunu kendiniz görürsünüz. Şimdi Ruh olduktan sonra, Ruh’un ışığında kendinizi görürsünüz. Siz sadece kendinizi görün. Kendinizi nasıl düzeltebileceğinizi bildiğiniz zaman ne olur, nasıl davranıyorsunuz, kendinizden nasıl neşe duyuyorsunuz. Bu çok tatlıdır. Küçük, küçük şeyleri öylesine güzel bir şekilde yaparsınızki ve öyle güzel şeyler söyleyeceksinizki. Elbette düzeltilemeyen insanlar var, onlar adam olmazlar. Bu yüzden de onun ıslah edilemez olduğunu siz görmelisiniz, siz ona yardım edemezsiniz. Sahaja Yoga’da olduğu gibi, sürekli olarak yanlış türdeki insanlara yardım etmeye çalışan bazıları var, onlar tıpkı Sahaja Yoga’da kendilerine bir vekil edinmişler gibi.

Eğer bir kişi garip davranmaya çalışırsa, biz o vekilden bir telefon araması  bekliyoruz. İki saat sonra arar, “Şimdi, lütfen Anne’ye şu şu kişi ile ilgilenilmesi gerektiğini söyleyin. Bu yapılmalı, şu yapılmalı”, der.  Kalkıp Bana, “Hayır, siz yardım etmek zorundasınız, siz bir şeyler yapmak zorundasınız” diye bildirim gönderrmek kesinlikle alışılageldik bir şey. Ama şimdi bu çok yaygın bir davranış haline geldi ve biliyoruzki, o kişi şimdi gelip bu konuda bize büyük bir konferans verecek. Bakın, bu yaşam sırasında karşılaşılan farklı tipte komplikasyonlar sayesinde ortaya çıkan bir insan tabiatı, aynı zamanda da kimi genlerle doğdu veya biz ona normal desek de, o kişi çok normal birisi değil çünkü onun tepki gösterme şekli, gösterdiği reaksiyon çok saçma. Kimsenin Bana telefon edip, “Bak, bu adam şöyle şöyle, onunla ilgilensen iyi olur” demesine gerek yok. Bu kişiyle hiç bir ilginiz yokken, sizin yetkiniz yokken gereksiz şekilde başkalarının işlerine müdahale etmek. Size söyleyebilirimki, insanların zihninde meydana gelmiş her türden tasarımlar vardır ve bu tasarımların hepsi kaybolur, sadece kaybolurlar. Onların bütün bu tasarımları nasıl edindiklerini bilmiyorum, nereden aldıklarını – belki de ülkelerinden, belki ailelerinden, belki genlerinden – ne derseniz deyin, tüm bunlar kaybolur, hatta genleriniz değişir. Sizin Ruh olduğunuz Sahaja Yoga işte budur; her şey değişir.

Ve size ne olur, siz neşenin ne olduğunu bilen, neşeden keyif alan, var olmaktan dolayı neşe duyan, başkalarına neşe veren, başkalarını mutlu eden, her zaman başkalarını nasıl mutlu edeceğini düşünen bir kişi olursunuz. Bu sadece olur, siz diğerleriyle aynı şekilde yetiştirilmiş olsanız da, onlarla aynı şekilde eğitilmiş olsanız da, belki de; ama bunların hepsi yok olur ve akıllı, güzel, neşeli bir insan olursunuz. Bu izci temelinde neşe duyduğunuz, sizin farkında olamayabileceğiniz ama ulaştığınız bir şeydir. Diğer bir grup, sizin neşe duyduğunuz kadar bundan keyif alamazdı. Ben sizin burada ne yaptığınızı, nasıl neşe duyduğunuzu, birbirinizin arkadaşlığından nasıl keyif aldığınızı görebilirim, bu dikkat çekici ve bu sizde oluştu çünkü kalbiniz, içinizde parlayan Ruhun neşesiyle dolu. Kendinizi inceleyebilir ve Benim söylediğim şeyin orada olup olmadığını kendiniz görebilirsiniz. Tabii ki, kendilerinin bir haddi olmadığını düşünen bazı insanlar var, onlar gidip bir otelde ya da tatil evinde ya da bir şeyde kalıyorlar. Onlar neşe duymuyorlar. Onlar hala kendilerinin olağanüstü bir şey olduğunu düşünüyorlar, bu yüzden onlar öyle bir yerde kalmak zorundalar. Çok şaşırtıcı bir şekilde, özellikle de Hintlileri gördüm, Cabella’ya geldikleri zaman hepsi otelde kalmak istiyorlar. Hayatlarında, onların evlerinde tek bir banyo olabilir, ama Cabella’ya geldiklerinde banyolu odaları olan bir otelde kalmak isterler, şusu olan, busu olan; genç insanlar, bu çok şaşırtıcıdır.

Bunun onların hiç, iyi bir otel görmemiş olmalarından dolayı olduğunu düşünüyorum, ya da belki de onlar çok kötü şartlar altında yaşamış olabilirler. Fakat Sahaja Yogi olan bir kişi her yerde yaşayabilir, her yerde uyuyabilir. Tek şey şudur, onun ruhu onu mutlu etmek için oradadır, başka bir şey değil. Size mutluluk veren O’dur. Bunlar sorun üzerine sorun yaratan insanların sahip oldukları fikirlerdir. Şimdi bakın, farklı bir dine mensup olduğunuz için kötüsünüz. Hıristiyanları tanımak isterseniz, gidip Yahudilere sormalısınız; Yahudileri tanımak istiyorsanız, en iyisi gidip Müslümanlara sorun ve Müslümanları bilmek istiyorsanız, gidin ve Hindulara sorun. Onların diğer insanlar hakkında, sanki hepsi birden kötüymüş gibi konuşmalarına şaşıracaksınız ve en iyisi ise kendileridir. Yani bu tutum tamamen değişiyor. Siz, bu kim, kimin dini nedir, onlar ne tür bir aileden geliyorlar, geldikleri yerin arka planında ne var, bunları unutun. Onlar birbirleriyle sadece bir bütün olurlar. Neşe duydukları şey, bütün Sahaja Yogilerin arkadaşlığıdır. Tüm Sahaja Yogiler orada, hepsi bu. Bir sürü Sahaja Yogi orada olacaktır ve bu Mekke’dir, bu Kumbha Mela’dır, (Dört yerde, yani Allahabad’daki (Ganj ve -Yamuna Sarasvati nehirlerinin birleşiminde), Haridwar’da (Ganj nehrinde), Nashik’de (Godavari nehrinde) ve Ujjain’da (Shipra nehrinde) 12 yılda bir kutlanan Shri Adi Shankaracharya tarafından başlatılmış olan bir festival. İnsanlar suya dalıp çıkarak, geçmiş günahlarından arındıklarına inanırlar) buna nasıl istiyorsanız öyle diyebilirsiniz. Keyif aldığınız bu kolektif sevinç sizde oluştu çünkü gerçeği görmenizi engelleyen engelleri aştınız, geçtiniz.

Dün size dediğim gibi Gerçek şudur, siz Ruh’sunuz ve siz bir kez Ruh olduğunuzda gunatit, kalatit ve dharmatit olursunuz. Bu sınırları bir kere aştığınızda, o zaman okyanustaki bir damla gibi olursunuz. Eğer damla okyanusun dışındaysa, güneşten daima korkar çünkü güneş onu kurutur; ne yapacağını, hangi yöne kayacağını, hangi yöne hareket edeceğini bilmez. Ama bir kez okyanusla bir olursa, sadece hareket eder ve neşe duyar çünkü yalnız değildir, yalnız değildir. O, güzel neşe okyanusunun dalgalarıyla hareket ediyor. Ve işte siz buna ulaştınız, bunun farkındasınız; biliyorsunuz, ama buna ulaştığınızı bilmiyorsunuz, çünkü Ruh’sunuz. Şimdi bazen kendinize de izlemelisiniz ve nasıl değiştiğinizi, nasıl bu kadar sade, mantıklı ve bilge olduğunuzu görünce şaşıracaksınız. Batı’da pek çok sorun oluştu çünkü onlar hala aptallar, Bence onlar çok aptal insanlar. Çünkü seksen yaşındaki yaşlı bir adam bile, örneğin yirmi yaşındaki bir kadınla evlenmek istiyor ve kendisinin bunu neden yaptığını anlamıyor, çünkü yaşını kabul etmiyor, “ben yaşlı bir adamım, yaşlı bir adam gibi davranmalıyım”, bunu kabul etmiyor Torunu olabilecek bir kızla evlenmek istiyor. Bu Batı’da daha yaygındır. Hep böyle düşünürler. Gördükleri herhangi bir genç kızla evlenmeleri gerektiğini düşünüyorlar.

Onlar belki de sadece mezara giden kendi yolları üzerinde olabilirler, ama bunun bir önemli yok, onlar böyle bir eşe sahip olmak istiyorlar. Bu Batı’nın sorunudur. Şimdi, bu nasıl oluyor? Çünkü onlar bizim yaşlı olduğumuzu anlamıyorlar ve yaşlı olmak gururlu olmaktır. Şimdi, Ben beş yaşımdayken pek çok insanın mutlu bir doğum günü dilemek için Bana gelebileceğini hayal edemiyorum. Elli yaşımdayken bile çok fazla insan yoktu. Şimdi, yetmiş beş yaşımda olduğum sırada, doğum günümü kutlamak için burada kaç kişi olduğuna bakın! Yaşlandığınızda, eğer akıllıca yaşadıysanız yaşınızla gurur duymalısınız; ama eğer aptal biri olduysanız, elbette ki size hiç kimse yardım edemez. Herkes böyle bir kişiye gülecektir, ama onlar yine gidip aynı şeyi yapacaklardır. Batı’da birbiri ardına eş sahibi olmak, eşinizi boşanmak, şu, bu, bir gelenektir. Hindistan’da ise bu tam tersidir, bunu söylemeliyim, onlarında kadınlara karşı fazla bir saygıları yok. Onların kadınlara büyük bir saygı duymaları gerekiyordu, kendi kadınlarını bir Satinin kaidesine koymaları gerekiyordu ve kadın herhangi bir şey olsa bile, onlar kadına saygı duymuyorlardı. Şimdi, işte bunun geldiği yer bu, bilmiyorum. Bazıları, bir şair tarafından kadının dövülmesi gerektiğinin yazıldığını söylüyorlar. Yani, bu şair kim? Bence her şeyden önce, bu şair dövülmelidir. O bir kadından doğdu ve burada bunu böyle yazıyor. Gördüğünüz gibi, yanlış olanı, kesinlikle saçma olan bir şeyi benimsemeyi seviyoruz. Bu sizin bilge olmamanızdan kaynaklanıyor.

Bilge bir kişi, bilgelik her ne ise, onu alacaktır. Saçma sapan hiçbir şeyi kabul etmeyecektir. Birbiri ardına, birbiri ardına kitap okumaya devam ediyorsunuz. Pek çok kitap okudunuz ve bununla nereye vardınız? Sizin için iyi olmayan, işe yaramaz kitaplar okuduğunuzu görüyorsunuz, ama okumaya düşkünseniz, okumaya devam edersiniz. Bu yüzden bilgelik eksikliği sizde gelişigüzellik yaratır ve siz bunu haklı çıkarırsınız, her şeyi aklarsınız ve “bu çok iyi. Ben ne yapıyorsam bu en iyisidir”, dersiniz.  Bu ego değildir, ama buna aptal bir insan anlayışı diyebilirim. “Ben her ne yapıyorsam iyidir. Davranışım her ne olursa olsun iyidir. Birisi kalkıp bana bu yanlış, şu yanlış demeye nasıl cüret eder ki? “Herkes o kişiye gülecek, o kişiyle dalga geçecektir. Böyle bir birisi çok acı çekecektir, her şeyi. Ama yine de asla “ben yanlış bir şey yaptım” diye kabul etmeyecektir. Yani siz dharmatitin ötesine geçtiğinizde, dharma’nın ötesine geçmiş olursunuz, o zaman dharma sizin bir parçanız haline gelir. Yanlış şeyler yapmazsınız, bunu sadece yapmazsınız. Bu birilerinin size söylemesi ya da sizin bunu takip etmek istemeniz değildir ya da bir zorlama olması veyahut disiplinli olmanız değildir, siz sadece yanlış şeyler yapmaktan hoşlanmıyorsunuz, saygısızca, yararı olmayan, sevgi olmayan bir şey söylemekten hoşlanmıyorsunuz.

Bu sizin Ruh olduğunuz bir Sahaja Yogi’nin kalitesidir. Ruh olmak, siz hiç kimseye söylemek zorunda değilsiniz ama bu çok açıktır, çok belirgindir ve bir kişi bunu görebilir ve kendi içinizde daha derine giderseniz, içinizde böyle bir büyüklüğün, böyle güzel duyguların, başkalarının egolarının üstesinden geldiğiniz böyle hoş şeylerin size bahşedildiğini fark edeceksiniz.

Size bir hikâye anlatmalıyım. Bir keresinde bir azizi görmeye gittim. Sahaja Yogiler, “Anne, siz asla gidip bu guruları, şunu bunu görmezsiniz, o zaman neden gidiyorsunuz?” dediler.  “Benimle gelin”, dedim. Bu yüzden çok fazla tırmanmamız gerekiyordu. “Buradaki vibrasyonları görüyorsunuz. İlk önce vibrasyonları görüyorsunuz”, dedim. Çok fazla vibrasyon geliyordu, bu yüzden tepeye çıktık, tırmandık ve bu beyefendinin yağmuru kontrol edebilecek güçlere sahip olması gerekiyordu, yağmur yağmaya başladı ve çok ağır bir yağmur yağıyordu ve Ben o yağmurda tamamen sırılsıklam oldum. Gittiğimde onu bir taşın üzerinde otururken gördüm, sadece öfkeyle başını sallıyordu ya da o ne olduğunu bilmiyorum. Bu yüzden Ben onun mağarasına girdim ve oturdum. Geri döndü, geri geldi ve “Anne, neden yağmuru durdurmama izin vermediniz? Bu egomun üstesinden gelmek için mi?” dedi. “Hayır, öyle değil, Ben istemedim, Ben egonu hiçbir yerde görmedim; ama sorun başka. Sen bir sanyasi’sin, sen çileci birisin, Benim için bir sari aldın. Şimdi eğer sen Benim için bir sari aldıysan, Ben bunu senden alamam çünkü sen bir sanyasi’sin. Bu yüzden de Ben sırılsıklam olmalıydım, yani senden sari ödünç almam gerekecek.” Ve her şey eridi.

Çok farklı birisi oldu. Yani siz bilgelikle farklı tipteki insanlarla nasıl başa çıkacağınızı biliyorsunuz. Onların egosunu erittiğiniz şeyler söylersiniz. Onların şartları da, bir tür yeni bir uyanışa getirilir. Onlar sizde bu bilgeliği, bu sevgiyi, bu ifadeyi, söylemeliyim ki, sizin Ruhunuzu görüyorlar. Ve işte bu kadar çok aziz, onlar her ne kadar birçok kişi tarafından işkence görseler ve rahatsız edilseler dahi, azizlere kesinlikle çok saygı duyulur ve onlar sevilirlerdi. Ama o günlerdeki bu azizler, söylemek zorundayım ki, kesinlikle çok hoş ve iyi insanlardı, ama bir şey vardı: onlar öğrencilerine karşı oldukça katı ve disiplinliydiler. Bunun nedeni ise müritlerinin aydınlanmış ruhlar olmamalarıydı ve bu gurular da, “bu insanları disipline sokmadıkça, onlar asla yükselmeyecekler, asla yüce bir şey olmayacaklar”  diyerek, bu sebeple  disiplinli olmaları gerektiğini düşündüler. Ve gerçeği arayanlar da onlara, “Peki, siz ne derseniz, biz onu yapacağız. Bizden oruç tutmamızı isteseniz bile, yapacağız”, dediler. Tepe üstü duracaklar, “Tamam, tepe üstü durun. Ne söylerseniz yapacağız, bunu yapmak için istekli olacağız. Bu noktada endişelenmenize gerek yok”, dediler. Ve işte onlar böylesine çok disiplinli türde insanlardılar. Fakat Sahaja Yoga’da öğretilen bir disiplin yoktur. Bunun nedeni, sizlerin aydınlanmış ruhlar olmanızdır, Ruhunuz orada ve Ruh size ışığı verir. Bu ışık altında siz kendinizi çok net şekilde görür ve kendinizi disiplin altına sokabilirsiniz. Size Benim söylememe gerek yok.

Bir sürü insanın bir gecede uyuşturucuyu bıraktığını biliyorsunuz, ama Ben onlara bunu yapmalarını hiç söylemedim, Ben asla uyuşturucudan ya da başka bir şeyden bahsetmedim ve onlar bunu nasıl yaptılar? Çünkü onların ışığı vardı ve bugün sizin sahip olduğunuz şeyde, işte budur, Ruhun ışığıdır. Siz tamamen bağımsız ve tamamen özgür olursunuz; tam bir özgürlük, çünkü ışığa sahipsiniz. Yapamazsınız, sizler yanlış şeyler yapamazsınız. Diyelim ki ışık var ve bir çeşit büyük patlama gerçekleşiyor. Ben patlamaya doğru koşmayacağım, hayır. Sizde koşamayacaksınız çünkü gözleriniz var. Yani Ruh ve onun ışığı, dediğim gibi, sizin gunatit olduğunuz, kalatit olduğunuz ve dharmatit olduğunuz en büyük rehber faktördür. Siz hiçbir şeyin kölesi değilsiniz. Saatinizin kölesi değilsiniz, zamanın kölesi değilsiniz, gunalarınız her ne ise, onların kölesi değilsiniz. Sağ kanal mı, sol kanal mı yoksa orta kanal mı olduğunuzu görmek istemezsiniz. Siz bir Sahaja Yogi’siniz ve bir Sahaja Yogi tüm bu şeylerin ötesindedir, bu yüzden de siz gunatitsiniz. Dharmatitsiniz çünkü dharma sizin bir parçanız haline gelir. Herhangi bir dharma disiplinini takip etmek zorunda değilsiniz. Sahaja Yoga’da gördüm, bazı ashramlarda çok katılar. Bu böyle olmamalıdır. Ben onlara “asla katı olmamalarını” söyledim.

Eğer birisi diyelim ki sabah saat dörtte kalkmazsa, önemli değil. Bırakın saat onda kalksın. Bir süre sonra kendisi saat dörtte kalkacaktır, ama siz onları çok fazla disipline etmeye çalışmayın. Çocukları da çok fazla disipline etmemelisiniz. Tabii ki eğer onlar aydınlanmış ruhlarsa, onlar kendileri çok iyi, çok güzeldirler. Ama eğer değillerse, siz onlara aydınlanma vermeye çalışın. Aydınlamış olmayanların tüm bu hataları yaptığını, onların karanlıkta olduklarını anladıktan sonra, sizin onlara karşı tutumunuz değişecektir. Siz sadece son derece sabırlı, kibar, sevecen ve sevgi dolu olmaya çalışacaksınız, çünkü o kişinin aydınlanmadığını bileceksiniz. Gözleri yok, göremiyor, kör, duyamıyor, gerçeği hissedemiyor. İlk önce onun gerçeği hissetmesine izin verin. Ona bir ders vermenin ve disipline etmenin ne yararı var? O kişi yine hata yapmaya, kendisini sıkıntıya sokmaya veya başkalarını rahatsız etmeye devam edecektir. Yani işte aydınlanmanızla başardığınız şey budur, siz tüm bunların ötesindesiniz. Ve siz çok sevgi dolu ve neşe veren bir mizaca sahip bir insan olursunuz. Demek istiyorum ki, Sahaja Yoga’da verebileceğim o kadar çok örnek var ki, onların sevgisinin ve şefkatlerinin güzelliğinin sadece Bana karşı olmadığını, aynı zamanda başkalarına karşı olduğunu da gördüm.

Eğer bu sadece Bana karşı ise bunu açıklayabilirim, ama dün size anlattığım gibi, bu insanlar İsrail’e gittiler, şimdi Mısır’a gittiler, onlar Rusya’ya gittiler, onların insanlara karşı nasıl şefkatli olduklarını açıklayamam. Onlara bunu kim söyledi? Ben hiç kimseden bir yerlere gitmesini istemedim. Onlar kendi başlarına gidip bu işi yapmaları gerektiğini ve insanların cehaletlerinden kurtulmalarına yardımcı olmaları gerektiğini hissettiler. Yani bugün, yetmiş beşinci doğum günümü kutladığınız böyle bir günde ve burada çok fazla balon var – onlar çok dikkat çekici, çok resmedilmeye değer ve onların farklı renkleri var, Bana olan sevginizi ifade ediyorlar. Ben her şeyde sevginizi gördüm. Burada ne yaparsanız, sizin tüm bu dekorasyonlarınız, her şey, çocuklarımın çok sevecen olduğunu hissediyorum. Ben sizin için hiçbir şey yapmadım, sizi bu kadar minnettar hissettiren şeyin ne olduğunu bilmiyorum. Ne yaptığımı hala bilmek istiyorum? Ben hiçbir şey yapmadım! Ama sevginizi ifade etmeyi isteme şekliniz çok şaşırtıcı; bir şey hariç, diyorum ki sizler Ruhunuzun ışığına sahipsiniz. Bu ışıkta, sizler  içimde farklı bir şey görüyor olabilirsiniz, ama minnettarlığınızı gösterme şekliniz gerçekten de Benim ötemde. Geçen gün olduğu gibi, konuşmacılardan biri “Siz Anneye teşekkür etmiyorsunuz, onu kabul edin”, dedi. Bu bir gerçektir. Sizin Bana teşekkür etmenize gerek yok, Beni kabul etmelisiniz.

Ama sizin Bana teşekkür etmek şekliniz, küçük bir çocuğun teşekkür etmek istemesi gibi, sadece çocuklar gibisiniz. Bu konuda çok heveslisiniz ve normalde hiçbir yerde böyle yapılmadığını anlamıyorsunuz; hiç kimse güzel sevgilerini ifade eden çocuklar gibi olmaya çalışmaz. Bu, kişinin görebileceği çok yeni bir şeydir. Böylesine bir huzur, böylesi bir sevgi, böylesine uzak bir yerde her tarafta neşe var, bunu nasıl yapabilirsiniz? Bunu nasıl becerebilirsiniz? Anlamak kolay değil, bunu görmek insanlar için değil. Onlar bu insanların nasıl böyle olduklarını anlamıyorlar ve bu insanlar neden bu kadar mutlu yaşıyorlar? Artık, evlerinizde konforunuz var, evlerinizde çok iyi yaşıyorsunuz, her şey var, ama burada bu izci arazisinde, burası yaşamak için o kadar da rahat bir yer değil. Ama siz her yerde yaşayabilirsiniz, biliyorum, bunu gördüm. Her nerede olursanız olun, etrafta Sahaja Yogiler olduğu sürece, siz hiçbir şeyi umursamazsınız. Ve birbirleri için duydukları bu kolektif keyif, herhangi bir beklenti olmadan, herhangi bir eleştiri olmadan, herhangi bir dedikodu veya herhangi bir böyle saçmalık olmadan, bu çok güzeldir. Ve birbirinizin bacaklarını çektiğiniz zaman bile, biliyorsunuz, Ben sizin şakalaşmalarınızdan keyif alıyorum ve bunun çok iyi bir dostluk, çok güzel bir dostluk olduğunu anlıyorum. Hindistan’dan,  İngiltere’den,  Amerika’dan ya da başka bir yerden olsanız da, öyle bir hareket birliği, anlayış birliği var ki, bu sanki bir dalganın yükselmesi ve daha başka bir dalganın yükseliyor ve sonra diğer bir dalganın yükselmesi gibi.

Bu süreklidir, sonsuzdur ve bu, kişinin başkaları için de başarması gereken bir şeydir. Bunun içinse, ışığa sahip olduğunuzu, başkalarının ise buna sahip olmadığını hatırlamak zorundasınız. Bu yüzden siz onların sorunları için, çok düşünceli, hoşgörülü ve anlayışlı olmalı ve onları sadece dinlemelisiniz. Onların sorunu nedir? Onlar size önce “işim batıyor” diyeceklerdir ya da “Karım iyi değil” ya da “Oğlumun işi yok, çalışmıyor” diyebilirler. Size her tür şeyi söyleyebilirler. Dinleyin, onları dinleyin, onlar için bu önemli, tamam. Bundan sonra yavaş yavaş bulacaksınız, bakın, onlar yatışacaklardır çünkü sizler sevgi yayıyorsunuz, neşe yayıyorsunuz, ruhsal uyanışınızla güven yayıyorsunuz. Sizler bu güçlere sahipsiniz. Siz sadece herhangi bir yerde durursunuz ve o yerde huzur yaratırsınız, orada mutluluk yaratabilirsiniz. Bu yüzden kendinize güvenin, güveninizi kaybetmeyin. Sizin başkalarını anlama bilgeliğiniz de, “onlarda sıra dışı bir şeyler var. Onlar öfkelenmiyorlar, sinirlenmiyorlar, onlar delirmiş insanlar değiller, bir tür çılgınlık peşinde değiller, onlar sadece çok, çok dengeli insanlar” şeklinde bir yorum, başka insanlar için çok ikna edici olacaktır.

Ve siz bunu yapmak durumunda değilsiniz. Bu oradadır sadece. Bu içinizdedir ve bundan dolayı gurur duymalısınız. Bunun başarmanız ya da olmanız gereken bir şey olduğunu düşünmemelisiniz. Sizde bu var, içinizde buna sahipsiniz. Tek şey şudur, kendinizi Ruhun ışığında görmelisiniz. Bu çok basit bir şeydir sadece ve bu işe yarıyor. Başkalarının sizi anlaması kolay değildir, ama sizin onları anlamanız çok kolay olmalıdır; çünkü daha önce sizde böyleydiniz ve onlar şimdi sizi görüyorlar ve sizin gibi olacaklar. Bu çok basittir. Siz bunu görebilirsiniz, Sahaja Yoga’yı Ben, tek bir bayanla başlattım. Ve şimdi bugün, burada kaç kişi var bakın. Şimdi Ben ne yaptım, gerçekten bilmiyorum, Ben ne yaptım? Hiç bir fikrim yok. Ve böyle minnettarlık, keyif ve neşe, siz ne düşünüyorsunuz? Yani tüm bunlar, Ben size her ne söylediysem, siz kendi varlığınızın, kendi Benliğinizin, Ruhunuzun, kendinizin Ruh olduğunuzun farkında olmalısınız. Ve siz Ruh olarak, tüm bunların ötesindesiniz. Ve bu gerçekleştikten sonra, nasıl bir şahsiyet olduğunuza şaşıracaksınız.

Hintçeden tercüme:

Bugün İngilizce konuştum, çünkü sizinle çoğu zaman Hintçe konuşuyorum. Ama onlarla her ne konuştuysam, anladığınızdan eminim. Söylenen şu ki, Ruh’un ışığı içinizde yayıldığında, o zaman içinizde üç özellik uyanır. Bildiğiniz gibi, içinizde üç guna (doğanın bileşenleri) var – Tamo Guna, Rajo Guna ve Satya Guna.

Tamo Guni (sol kanal) olanların kendi tarzları var. Rajo Guni olanların (sağ kanal) kendi tarzı var. Ve kendi meşguliyetlerinin sevimsizliğini ve bıkkınlığını hissettikleri zaman; onlar Sattwa Gunanın (orta kanal)alanına girerler (gerçeğin arayışı ya da araştırmasına). Ve sonra, kişi, “benim bu işe yaramaz meşguliyetleri durdurmam ve bunun ötesine bakmam gerek” diye hisseder. Satwa Guna konumuna girdiğiniz zaman arayışınız başlar. Ve aradığınızı elde ettiğinizde, bu üç konumun ötesine geçersiniz. Bu, bir kişinin Gunateet olarak bilindiği zamandır; Kalateet (zamanın ötesinde); ve Dharmateet (Dharmanın ötesinde). Onlar herhangi belli bir Dharma’ya sahip değildirler. Her ne yaparsa yapsınlar, yaptıkları şeyin kendisi Dharmiktir. O kişi adharmic bir şey yapamaz (dharma’ya karşı olan).

O kişinin doğası Swabhav – (Swa ruh, bhava ise ruhun doğası anlamına gelir), Swayam olur, Benlik/Öz. Bu böyle olur – özel bir şekilde kendi varoluşunu, özel bir huzuru ve özel bir varoluş halini deneyimler. O zamanda bu kişi, kendisi ile temasa geçen herkese bir huzur, mutluluk ve neşe veren özel bir şahsiyet olur.

Bazen sizin insanlara verdiğiniz sevginin, onlar tarafından anlaşılmaması gibi bir durum olabilir. Onlar bunu kötüye kullanabilirler. Bu olabilir ama bu sizi üzmez. Siz sadece, onun hala cahil olduğunu hissedersiniz. Anlayamıyor. Düzgün bir anlayıştan yoksun. Onun eksiklikleri hakkında yorum yapmazsınız. Siz sadece izleyin ve belki bu daha sonra düzelir diye düşünün. Çünkü bir zamanlar sizinde onun gibi olduğunuzun farkındasınız ve şimdiyse, siz daha yüksek bir seviyede duruyorsunuz. Yarın, oda bizim seviyemize gelecektir.

Şimdi, sizler çok sayıdasınız. Shri İsa’nın sadece on iki müridi vardı. Ve onlar çok, pek çok kişiyi Hıristiyan yaptılar. Hiç kimse, hiç kimseye aydınlanma vermedi, ama onlar, insanları Hıristiyan yaptılar. Sizler aydınlanma verebilirsiniz. Bu şimdi hepinizin yapması gereken iştir. Kimi görürseniz, onlara sadece aydınlanma verin. Tüm sorular ve şüpheler kaybolacak ve içinizde yeni bir tutku oluşacaktır.

Çok eşsiz bir manvantar (evrimleşmiş tür) ortaya çıkmaya başlıyor. (Punar Utthan ka bela), Yeniden Diriliş Çağı geldi. Bununla, insanların dönüşümü gerçekleşmelidir. En gerekli olan şey budur. Aksi takdirde insanların sorunları asla düzeltip, çözülemez. Bir dönüşüm olmalıdır. Ve kişi dönüştüğü zaman, kendisi çok hayırlı ve güzel birisi olacaktır. Ve onun yaşamının her yönünün hayırlılığı çevreye ve yapılan danslara nüfuz eder.

Böyle güzel ve hayırlı bir yaşama kavuşmak için hiçbir şey yapmanız gerekmez. Bunun bedelini ödemek ya da bunun için emek harcamak zorunda değilsiniz. Yapılacak hiç bir şey yok. Sadece içinizde uyuyan enerjiyi uyandırın, onu uyanık halde tutun ve keyfini çıkarın.

Sahaja Yoga’da bir sürü derin insan var ve bunu gördüğüm zaman Bende şaşırdım. Bu kadar uçsuz bucaksız bir derinliği bu kadar hızlı yaşamlarına nasıl geçirdiler? Aslında bu derinlik zaten onların içindeydi ama karanlıktaydılar. Şimdi, Işığa girdikleri zaman aydınlanmış, güzel ve hayırlı oldular. Bütün bunlar için ne diyebilirim ki!

Bütün Brahmand’da, (Yaratılış) ne kadar güç varsa, sizin hepsine ulaşmanız için kalbimde büyük bir aandolan (kabarma) var. Eskinin Rishi’lerinin ve Muni’lerin (bilgeler ve azizler) elde ettiği tüm bu güçlere sizlerde ulaşabilirsiniz. Ve normal bir hayat sürseniz bile, siz onlara ulaşın.

Bugün çok Shubh Divas (hayırlı bir gün) ve siz bu günü büyük bir sevinçle kutladınız. Küçük çocuklar gibi Bana bir sürü sevgi verdiniz. Ne söyleyebilirim ki. Ben sadece kelimeleri bulamıyorum. Aslında bu çok fazla, çok fazla! Ve bunu tam olarak anlamak ve soğurmak çok zor olacak. İşte siz bu yüzden Bana bu kadar çok sevgi verdiniz. Ben sizin için ne yaptım ki?. Ben bunu anlayamıyorum. Ben sizler için büyük bir şey yapmadım. Büyüyen ve büyüyen ve bu aşamaya ulaşmış olan, sizin sevginizdir bu.

Size söyleyebileceğim tek şey, bu şekilde büyümeye devam etmeniz ve başkalarını da yanınızda almaya devam etmenizdir. Onlar da bu mutluluğu ve neşeyi deneyimlemeliler. Onların hepsi, bu özel ve benzersiz kişiliğin ortaya çıktığı bu sürecin bir parçası olsunlar.

Sonsuz kutsamalarımla.