Christmas Puja: Düşüncesiz bir şekilde farkında olmak

Ganapatipule (India)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Christmas Puja Konuşması, Ganapatipule (Maharashtra, Hindistan), 25.12.1998

Önce İngilizce daha sonra da Hintçe konuşacağım. Uzun zaman önce bugün, İsa doğdu. Hepiniz Onun doğum hikâyesini ve katlanmak zorunda kaldığı tüm bu ıstıraplardan biliyorsunuz. O, bize Sahaja Yoga’nın bir modelini sunandır, çünkü O hiçbir şekilde Kendisi için yaşamadı, Agnya çakrayı çalıştırarak başkaları için yaşadı. Tanrısal olabilirsiniz, çok güçlü olabilirsiniz ama bu dünya o kadar acımasız ki, onlar maneviyatı anlamıyorlar. Spiritüel büyüklüğü anlamıyorlar. Sadece bu da değil, maneviyata saldıran birçok faktörde var. Bunu hep yaptılar. Her aziz çok acı çekti ama bence en fazla İsa acı çekti. Bildiğiniz gibi, O, Shri Ganesha’nın reenkarnasyonu olduğu için, Shri Ganesh’in tüm güçlerine sahipti. Bunlardan ilki, O’nun masumiyetiydi. O, bahsetmemiz gereken ezeli çocuktu, bu aptal dünyanın zalimliklerini ve ikiyüzlülüğünü anlayamadı. Yine de, anlasanız da bu konuda ne yapabilirsiniz ki? Ama büyük bir cesaretle, insanların spiritüellik hakkında hiçbir fikrinin olmadığı bir ülkede doğdu. Onun hakkında, atalarımdan biri olan Shalivahana ile tanıştığını ve Keşmir’e geldiğini söyleyen bir kitap okudum. Bu çok ilginç çünkü hepsi Sanskritçe ve yazar, belki de o Sanskritçe bilmiyordu, bu yüzden o her şeyi, eminim ki, Batılı insanlar için pek de hoş olmayan Sanskrit dilinde aktarmıştır.

Tanrıya şükür Sanskritçe bilmiyordu, aksi takdirde bu çok tehlikeli olurdu. Shalivahana’nın İsa’ya “Neden Hindistan’a geldiniz?” diye sorduğu yazılıdır. Bunun üzerine İsa, “Burası benim ülkem, bu yüzden buraya geldim, insanların maneviyata saygı duyduğu bir yere geldim ama Ben spiritüelliği hiç anlamayan insanlar arasında yaşıyordum”, dedi. Onunla yaptığı konuşma çok, çok ilginçti. Çünkü Shalivahana Ona, “Ülkenize dönüp onlara Nirmala Tattwam’ı öğretmeniz için daha fazla neden var” dedi. Bu, saflaşma ilkesidir. Üç buçuk yıl sonra geri döndü, çarmıha gerildi. Şahsen Ben Hintli olanla Batılı infaz arasındaki en büyük farkın, Batı’da öldürmenin çok büyük bir meslek olması olduğunu düşünüyorum. En ufak bir bahaneyle insanları öldürüyorlar. Aziz olan bir kişi öldürülürdü ya da ona deli dediler. Maneviyattan kaçınmanın en iyi yolu budur. Hindistan’da ise, eğer bir aziz bir şey söylerse, o zaman ona karşı çıkılmaz, buna inanırlar. O bir aziz olduğu için bizden çok daha yüksek bir kişiliktir. Etrafta çok kötü insanlar olmasına rağmen, onlar azizlere işkence ettiler. Ama bir bütün olarak halk, insanlar onlara saygı duyuyordu. Eğer sahte gurular varsa, onlar normalde bu ülkede kalmazlar çünkü bunun öğrenileceğini bilirler. Ayrıca onlar o kadar para odaklıdırlar ki, Amerika’ya veya başka yabancı ülkelere gidip, para kazanmak için oraya yerleşirler. Bu, kişinin görmesi gereken işaretlerden biridir. İsa’nın çok sıradan bir ailede doğmasının nedenlerinden biri bu olabilir.

Çocukken uyumak için uygun bir yatağı da yoktu. Nerede uyuduğu, annesi ve babasının nasıl ineklerin ve buzağıların olduğu bir yerde yaşadığı, bunların hepsi anlatıldı. Bu, maneviyatın lükse ihtiyaç duymadığını, gösterişe ve gösteriye ihtiyaç duymadığını göstermekti. Bu içimizdeki bir güçtür. Bu içimizde otomatik olarak görülen bir parıltı ve ışıktır. Göstermek için hiçbir şey yapmanıza gerek yoktur. Böyle bir insan, herhangi bir para sahibi olma duygusuna ve mal gibi başka şeylere sahip olma hissiyatına sahip değildir.  O fiziksel olarak acı çeken insanlar ve hatta cüzzamlılar için üzüntü duydu ve onları iyileştirmeye çalıştı, Fiziksel olarak hasta olan pek çok insana yardım etmeye çalıştı, çünkü o zamanlar ne hastane ne de doktor vardı. Bu yüzden dikkatini fiziksel olarak acı çeken insanlara verdi. Zihinsel olarak da, onları hazırlamaya çalıştı. Dağda verilmiş, bir sürü güzel vaaz var. O zamanlar insanlar bu kadar materyalist değillerdi, bu yüzden O’nu dinlediler – kaç kişinin O’nu anladığını söyleyemezsiniz. Eğer aydınlanmış bir ruh değilseniz, o zaman spiritüelliği anlamak zordur. Maneviyattan bahseden ve onu dinleyen kişi için, her ikisinin de asgari bir aydınlanmaya sahip olması gerekir. O’nun güzel hayatından gördüğüm kadarıyla,  aydınlanmış ruh haline gelmedikçe, İsa’nın ruhuna işkence edeceğimizi öğrenmeliyiz.

İsa’dan bahsedenlerde de, bunun gerçekleştiğini gördük. O çok net bir şekilde söyledi, “sizler Beni, ‘İsa, İsa’ diye çağıracaksınız ve Ben sizi tanımayacağım.” Bunu çok açık bir şekilde söyledi. Bunu İncil’den neden çıkarmadıklarını bilmiyorum. Bu, İsa adına, spiritüel olduklarını göstermek için konuşma yapacak, vaaz verecek ve giyinecek olanları Onun tanımayacağı anlamına gelir. Bu kadar basittir. Ve şimdi bu Son Yargı zamanında, O bütün dünyayı maneviyat temelinde yargılayacaktır, bu da vibrasyonlar anlamına geliyor. Yargısı çoktan başladı. Bunu gördüm. Gördüğünüz gibi pek çok ülkede bir şeyler yok oluyor. Onların bütün egoları, tüm saldırganlıkları, tüm zalimlikleri sorgulanmaktadır. Ve savaşta dahi olsa, yanlış yapanlardan hesap soruldu. Yani tarihte de, herhangi bir topluluğa, herhangi bir insana karşı yanlış yapanların hepsinden hesap sorulacaktır. İnsanlara saldırmak ve onlara işkence etmek gibi bir işleri yoktu. Bu, Shri Ganesha’nın Sahaja Yoga yoluyla hareket eden prensibidir. İsa bunu söylemedi ama “Son Yargı Olacak” dedi. Bir yandan O çok nazik ve şefkatliydi, diğer yandan gerçekten de Shri Ganesha’ydı, çünkü tapınakta bir şeyler satan insanlara vurmak için bir sopa aldı. Din adına ticaret yapamazsınız. Bunu anlamak ne kadar büyük bir şey ama Hıristiyanlar bunu takip etmediler, etmediler. Nereye gittiklerini bilmiyorum. Maneviyattan başka bir şeyden bahsetmeyen Mahatma Gandhi’ye sahip olmamız gibi, her zaman adhyatma (adhy-atma, ruhun ötesi, spiritüellik) var.

Ama ardından gelen halefleri onu maneviyatıyla bir yere koydular ve yeni bir dünya, yeni fikirler ve yeni bir yaşam tarzı başlattılar. Onun takipçisi olması gerekenler, şimdi bir sürü bara ve her tür şeye sahip olmak istiyorlar, hayal edebiliyor musunuz? Bu kongre, Mahatma Gandhi tarafından kuruldu ve Kongre de görevli olanlar, bunların hepsini yapıyor. Onlar nereye liderlik edecekler? Bu ülkenin güzelliği, bu ülkenin hazinesi, spiritüelliktir. Maneviyatı kabul etmek yerine, onlar nereye gidiyorlar? Hıristiyan olmayabilirler ama onlar İsa’ya saygı duyarlar, İncil’e saygı duyarlar. Size söylemek zorundayım ki, bu bir gerçek, insanlar bilmiyor. Vaftiz edilmedikleri anlamında, onlar Hıristiyan değiller ama saygı duyuyorlar çünkü İsa’da çok fazla spiritüellik olduğunu anlıyorlar. O, maneviyatın kişileşmesiydi. Hintlilerin güzelliği budur: Birisinin Hindu ya da Müslüman olması, fark etmez. Hindistan’da bir aziz ve Sufi olan birçok Müslüman vardı, Müslüman ya da Hindu olsun, onların hepsi, herkes tarafından saygı görür. Yani İsa’ya hiç kimsenin itirazı yok. Aksine dün gördünüz, onlar aydınlanmış ruhlar oldukları için, hepsi bundan dolayı nasılda mutlu oldular. Ama olmasalar bile, bu ülkede İsa’ya çok saygı duyulur. Onlar İsa’nın yaşamının nasıl didik didik edildiğini anlayamazlar. Onu nasıl yargılayabilirler ki? Ve O’nun hakkında nasıl böyle kaba filmler çekebilirler? Buna dayanamazlar çünkü maneviyata duydukları saygı, dışarıda olduğundan çok daha fazladır.

Çünkü İsa adına insanlar o kadar çok yanlış şey yaptı ki, o kadar çok cinayet işlendi ki, her tür yanlış şey kabul edildi. Bütün bunlara rağmen, kişi onların İsa’yı nasıl yargıladıklarını anlamıyor. Örneğin İngiltere’den bildiğim bir şey, bunu gördüm, biri ölürse onlar içki içiyorlar, şok oldum. Biri doğarsa içerler. İlişki kurmanın tek yolu içki içmektir. Nasıl içebilirsiniz? diye onlara sordum. “Neden? Şarabı İsa yarattı”, dediler. “Ne zaman?” dedim. “Bir düğünde”, dediler. “Düğünde mi? Bu şarap değildi, sadece orada yetiştirdikleri üzümlerin suyuydu”, dedim. Bizim dilimizde buna draksha (üzüm) diyoruz. Bu nasıl şarap olabilir? Önce fermente edilmeli, çürümeli, bu nasıl olabilir? Yani bu en büyük dharma – içki içmektir ama Hindistan’da hiç kimse içki içmeye karşı bir şey söylememiş olsa da, biz bunu biliyoruz, içki içmenin bir günah olduğunu biliyoruz. Her gün görüyorsunuz, herkes bilir ki, eğer içerseniz kesinlikle aklınızı kaçırmış olursunuz. Dini bir platformda söylenecek bir şey yok ama içmenin ne olduğunu herkes biliyor. Yurtdışındaki insanlar bilmediğinden değil, onlar da bunu biliyorlar ama bu bir şekilde moda haline geldi. Ülkemizde bile şimdi bu tanıtıldı, bilemiyorum bağımsızlıktan sonra insanlar içki içmeye başladılar.

Her partide onlar içerler, Christmas günü de İsa adına. Bu, O’nun güzel kutsal hayatına büyük bir hakarettir. Bu yüzden, bu dünyaya geldiklerinde, onların tüm kutsal güçleri belki de yok edildi. Hintlilerin en iyi yanı, en azından saygı duymaları, kutsal bir yere saygı duymalarıdır. Bu onlarda iyi olan bir şeydir ve onlar kutsallığın ne olduğunu bilirler. Şimdi elbette çok modern oluyor ve Amerikanlaşıyorlar ama yine de neyin yanlış olduğunu, neyin yapılmaması gerektiğini biliyorlar. Şimdi Sahaja Yoga ile yabancı Sahaja Yogilerin de çok güzel olduklarını söylemekten dolayı çok mutluyum. Şaşırıyorum çünkü onların kültürlerinde maneviyat yok. Ama tüm bu saçmalıkları nasıl bıraktıklarını ve nilüferler gibi güzelce, bu kadar güzel bir ruhaniyet kokusuyla nasıl ortaya çıktıklarını bilmiyorum. Bu bir mucize. Herkes “Anne inanamıyoruz, bu nasıl olabildi? Bunu nasıl başardınız?”, diyor. Bunun İsa’nın kutsaması olduğunu söyleyebilirim. Onlar insanların nasılda çok alçaltılmış bir şekilde İsa adına nasıl çalıştıklarını gördüler ve bunda kesinlikle yanlış olan şeyin, İsa olmadığına dair bir tür farkındalık geliştirdiler. Bu onların tasvir ettikleri İsa’nın kutsal yaşamı değil. Bu başka bir şeydir. Ve Batı’da daha büyük bir dürtüdür, Benim daha büyük bir yükselen kuvvet olduğunu düşünmeme sebep olan şeydir. Dün biri geldi ve Bana, “Anne, kolektif meditasyon var” dedi. Bunu duyduğuma çok sevindim.

Sahaja Yoga’daki en önemli şey meditasyondur, buna şüphe yok ama yabancılar Hintlilerden çok daha fazla meditasyon yapıyorlar, bu çok şaşırtıcıdır. Maneviyat söz konusu olduğunda, yabancı erkek ve kadınların son derece donanımlı olduklarını söylemeliyim. Özellikle Ruslar. Amerika’da Bana “Anne, bu Amerikalılar Sahaja Yogi değiller” demelerine şaşırdım. “Neden­?” dedim. “Size karşı o kadar da saygıları yok, meditasyon yapmıyorlar. Meditasyon yapmayanlar Sahaja Yogi değildir”, dediler. “Katılıyorum”, dedim. Ve onlar hepsini, bütün  Amerikalıları meditasyon yapmaya zorluyorlar. Bu Doğu Bloku halkı, Bulgarlar, Ruslar ve bütün bu Romenlerde, onlar neden Sahaja Yogaya bu kadar çok kabul ettiler, bilmiyorum. Elbette ki, üzerlerinde komünizm laneti vardı. Belki de hayatta bir şeyi kaçırdıklarını hissetmiş, kendi içlerinin derinliklerine gitmiş ve bunu bu şekilde başarmışlardır. Ama Hintlilere Ben meditasyon yapmaları gerektiğini söylemeliyim. Hintlilerin bir veya iki tane çok kötü özelliği vardır ve bu da grupçuluktur. Örneğin, onlar Brahmin iseler, birlikte otururlar; Kayastha (Kamuda katip, maliyeci vb)iseler onlar birlikte otururlar; Bhaniya (tüccar) iseler onlar birlikte otururlar. Öyle değillerse, başka bir isimle bir grup kurarlar. Bu benim ülkemin en kötü lanetidir, çünkü bir kez gruplaşmaya başladığınızda başkalarının iyiliğini asla göremez ve kendi kötülüğünüzü de asla göremezsiniz. Bu gruplaşma, bu ülkede pek çok sorunu beraberinde getirebilir.

İsa’nın zamanında çok farklı türden insanlar vardı. Maneviyatla,  ya ilgileniyor ya da ilgilenmiyorlardı. Şimdi burada maneviyatla ilgilenen insanlarımız var, ama yine de onların sadece bir ayakları suda (diğeri karada). Asırlık sorunların hala var olduğu yerde. Ve bu ülkemizin iflasıdır. Bir araya gelemeyiz, birbirimizle arkadaş olamayız. Tabii ki Sahaja Yoga’da değil, söylemeliyim ki bu çok iyi bir şekilde çözüldü. Ama eğer İsa’nın zamanına bile bakarsanız, Onun öğrencileriyle sorunları vardı. Özellikle Peter ile bir şey oldu. Ve o, İsa’nın kendisine, “bir şeytan seninle buluşacak” dediği kişidir. Çünkü insanların şeytani güçler grubu içine düştüğünü düşünüyorum. Ve İsa, bir sürü insandan şeytani iblisleri çıkarıp domuzların içine koyduğunu söyledi. Bu doğrudur. Çok güçlü bir şekilde çalışan şeytani bir güç var. Bizler Maneviyatın güvenliğini ne kadar geliştirirsek, onlarda o kadar gelişeceklerdir. Şeytani güç Batı’da farklı bir formda, Doğu’da farklı bir formdadır ama Ben onlara Batı’daki şeytani güçleri nasıl bulacaklarına dikkat etmelerini söylemek isterim. Aydınlanmış ruhlar olduğunuz için siz bundan etkilenmeyebilirsiniz ama bununla savaşmanız gerekecektir. Onunla savaşmanız gerekecektir, örneğin ırkçılık. Irkçılık orada hala çok güçlü, çok çok güçlüdür. Ve diğer ırklara mensup insanlarla evlenerek,  sizler ırkçılıkla savaşmalısınız.

Ama yine de, siyahi birisini bir beyazla evlendirmeyi zor buluyorum – bu imkânsız bir durum. Eğer bunu denersem ne olacağını bilmiyorum. Bir keresinde böyle bir evlilik yaptıktan sonra, size söylemek zorundayım ki, beyaz bir bayan, Fransız bir bayan, siyah bir adamla evlendi. Fransız hanım yerine, bu siyah adam baskı kurdu. Bu yüzden oldukça şaşırdım, bilirsiniz, bu nasıl olabilirdi ki? Yani sebebi, sanırım belki de o, intikam alıyordu, zamanını beklemek. Yani her şeyden önce, insanlar arasında muazzam bir sevgi ve şefkat büyümelidir. Bu renk meselesi çok yüzeyseldir. İçteki sevgiyle hiçbir ilgisi yok, hiçbir şeyle. Bu çok yüzeysel. Allah’a şükür ülkemizde hanım çok koyu renkli, koca ise çok açık tenli olacaktır ya da bunun tam tersi şekilde bir eşiniz olabilir ama onlar buna, asla bu açıdan bakmazlar. Bunun ülkemizde var olduğunu sanmıyorum ama bizim başka tür bir sorunumuz var, bilirsiniz, tipik bir insan sorunu, bu da onun ayrımcılık yapmasıdır. Söylemek zorundayım ki, ego vasıtasıyla, İsa egonuzla savaşmaya çalıştı. Çok mütevazı bir ailede doğdu ve beyaz tenli bir adam değildi, hayır. Sizin dilinizde O kahverengiydi, ama Hint dilinde siyahtı ama maneviyat söz konusu olduğunda, siz sadece aydınlanmış olanı görürsünüz. Derisinin ne renk olduğunu görmezsiniz. Bu çok, çok yüzeyseldir. Ama bu Batı yaşamının düşmanlarından birisi bence…, fethedilmesi gereken Materyalizm ise bir diğeridir. Ancak İsa’ya karşı olanların en kötüsü ahlaksızlıktır.

Ahlaksızlık Batı’da çok kabul görüyor. Her türlü ahlaksız davranış kabul edilir. Mesela, onlar derler ki, bütün bu ahlaksız insanlar derler ki, sen birine oy ver, o kişi Amerikan başkanı olur. O zaman tamamdır, önemi yok, her tür ahlaksızlığa izin verilir ama bu kesinlikle İsa’ya aykırıdır, kesinlikle. İnsanlar ahlaksızlığın onları bir krallığa götüreceğini anlamıyorlar, Ben ona ne isim vereceğimiz bilmiyorum çünkü bu, hayvanlar âleminden bile daha kötüdür. Ve o kadar ahlaksızlar ki, böyle bir adamı dikkate almak için sanki beyinleri yokmuş gibi, sanki ruhları yokmuş gibi onlar Freud gibi insanları dinliyorlar. Ancak Sahaja Yoga’dan sonra İsa’nın yaşam modeline sahip olabilirsiniz. Geçmiş her neyse, artık bitti ve tükendi. Bugün artık sizler aydınlanmış ruhlarsınız ve ahlak sizin gücünüzdür. Geçmişi unutun ve eminim ki çok, çok ahlaki bir yaşam sürerseniz, Sahaja Yoga bayrağı altına çok daha fazla insanı getirebilirsiniz. Aynı zamanda sahip olduğumuz bir diğer kötü düşman ise öfkemizdir. Yani onlar bununla çok gurur duyuyorlar, “Şimdi sinirleneceğim. Biliyorsun, ben çok kızgınım” diyecekler. Bundan utanmıyorlar ve sanki “çok kızgınım” demek yanlış bir şey değilmiş gibi “çok kızgınım” diyorlar. Şimdi de, “senden nefret ediyorum” diyorlar. Demek istediğim, herhangi bir Hint dilini düşünün, eğer onlar bu kelimeyi kullanırlarsa, bu “ben günah işliyorum” anlamına gelir. Yani tüm bu saldırganlık, öfkeden kaynaklanıyor. Birinin kızması gerekiyorsa, kendisine kızması gerekir. En iyisi, öfkeden kurtulmak için siz saçınızı çekebilirsiniz, kendinizi ısırabilirsiniz, yastığınızı kullanarak kendinize vurabilirsiniz. Öfkenizi gidermenin en iyi yolu bu olabilir.

Ama neye kızgın olduğunuza bakın? Bazen bu kesinlikle yararsızdır, bazen anlamı yoktur, bazen kesinlikle çıldırtıcı ve aptalcadır ama “ben çok kızgınım” demeyi bırakmadığınız sürece, hepsi budur. Bu, sizin tamamen düştüğünüzü bilmeniz gereken zamandır. Yani İsa, size bütün bu süptil şeylerden bahsetmedi, Ben sizinle konuşuyordum, çünkü bu Bana bırakıldı. Aydınlanma olmadan, daha süptil şeyler hakkında nasıl konuşabilirsiniz? Bunu yapamazsın. En son size vibrasyonlardan, bunun ne olduğundan, bunun ne anlama geldiğinden ve ışığımızın – tejalarımızın (spiritüel güç veya etki), suyun – jala’nın(su)ve prithvi (toprak), agni’nin (ateş), tanmatra dediğimiz süptil enerjiyi nasıl elde ettiğinizi anlattım. Ama size çok özel bir tanesinden bahsetmedim, İngilizcede siz ona ether diyorsunuz. Ama ether, başka bir tanmatra tarafından yönetilen enerjidir, biz ona akash (ether) diyoruz. Bu özellikle de bugündür, çünkü Agnya çakramızı açmak için hayatını feda eden İsa’dır, bu sayede biz akash konumuna ulaştık. O olmasaydı bu mümkün olamazdı. Genel bir iletişim kurabiliriz. İnsanlarla konuşabildiğimiz gibi, bir şeyler söyleyebiliriz, kendimizi ifade etmek için parmaklarımızı, iletişim kurmak için ellerimizi de kullanabiliriz. Ancak vibrasyonlarla iletişim kurmak için, vibrasyonunuz olması gerekir. Aksi takdirde başka birini hissedemezsiniz.

Ama eğer siz Agnya seviyesindeyseniz, bu sizin akli olduğunuz anlamına gelir, kesinlikle zihinsel seviyedesiniz, o zaman da vibrasyonlarınız azalıyor, yani siz onların gerçekte ne söylediğini bilmiyorsunuz. O zaman vibrasyonlarınızı yargılayamazsınız çünkü bu vibrasyonlar zihinseldir. “Anne, vibrasyonlara sorduk” diyeceklerdir. Bende “Gerçekten mi?” dedim. Eğer hiç vibrasyon yoksa vibrasyonlara nasıl sorarsınız? Bu çok yaygın bir şeydir. “Vibrasyonlara soruyoruz; vibrasyonlardan bulduk.” Bu mümkün değil çünkü siz sadece akıldasınız. Şimdi, İsa’nın yaptığı şey sizi akli seviyeden uzaklaştırmak oldu. Bu en zor olanıdır. Şaşırmış olsam da, Hristiyanlığı takip edenler, en kötü zihinsel konuma sahipler. Onlar zihinsel olarak kesinlikle oradalar, mesela, ne diyeceğimi bilmiyorum, Delhi’de olan aşamayacağınız sis gibi. İşte İsa tarafından kırılan buydu. İnsan yükselişindeki en büyük engeli kaldırması ve bu Agnya’yı, içimizdeki bu zihinsel yapıyı kırmasından dolayı O’na ne kadarda minnettar olmalıyız. Deli gibi okuruz, deli gibi insanları dinleriz, zihinsel varlığımız için bize besin verenleri severiz. Onlar o kadar zihinseldirler ki, o kadar tartışmacıdırlar ki, zekâlarının sonu gelmez, sizin sadece “Pekâlâ, namaskar” demeniz gerekir. Zihinsel tavırlarıyla savaşamazsınız. Bu nedenle, çok zihinsel olan insanlar tarafından İsa’ya ibadet edilmemelidir. Ve bu zihinsel saçmalık insanlara böylesine bir üstünlük hissi verdi.

Ah, ne yaparsak yapalım, nesi yanlış? Yanlış olan ne ki?” Onlar kendilerini düzeltemezler, çünkü bu zihinsel varlığınızın sınırını aşmadıkça, kendinizi göremezsiniz. İç gözlem yapamazsınız. Kendinizi göremezsiniz. Başkalarını görürsünüz, “Bu Sahaja Yogiler böyle, Sahaja Yoga şöyle”, her türlü şeyi ama kendinizi göremezsiniz çünkü her şey aklidir. Bu zihinsel tutum, Rabbimiz İsa Mesih’in yardımıyla tamamen engellenmelidir. Ama bu aynı zamanda zihinseldir, beyninizdeki İsa da, aklidir, şimdi ne yapmalı? Zihinsel tutumu bozan da zihni bir şeydir – siz onu bir taş heykel gibi akli bir şey yaptınız. Bu yüzden, öncelikle kendimize şunu söylemeliyiz, “Şimdi, düşünme, düşünme, düşünme, düşünme, düşünme.” Dört kez ve sonra bunun üzerine çıkabilirsiniz. Ve bu çok önemlidir. Meditasyonda zihnin ötesine geçmelisiniz. Ve İsa’ya şükürler olsun ki, bu zihinsel varoluş saçmalığını bitirmek için O Agnya’da oturuyor. Bence insanlar belki okumayı da bırakmalılar. Benim konuşmam bile akli olur, ne yapmalı? Demek istediğim, kafalarına giren her şey, bir şekilde akli bir hale geliyor. Ve onlar sonra Bana sorular sordular, “Anne, siz bu şekilde mi söylediniz, ne yaptınız?” dediler. “Sizi düşüncesiz kılmak için böyle söyledim. Sadece sizi şaşırtmak için, bunu sizin oturup analiz etmeniz için söylemedim, hayır, hayır. Bunu siz kesinlikle şok etmek ve sersemletmek için söyledim.” Yani hepiniz için en iyi şey düşüncesiz olmaktır. Bu, İsa’nın kutsamasıdır, işte Onun sizin için çözdüğü şey buydu.

Ve eminim ki, eğer siz başkalarına dikkat koymadan bunu hallederseniz, tepki vermeyin, sadece tepki vermeyin. Onlar görecekleri her şeye tepki vereceklerdir. Buna ne gerek var? Ne yararı var? Bu reaksiyonla ne yapacaksınız? Bu tepki, zihninizde düşünce dalgaları yaratmaktan başka bir şey yaratmaz, size bunu yüzlerce kez söyledim. Ve şimdi bu pujadan sonra, kesinlikle düşüncesiz olmalısınız. Bu gerçekleşirse, o zaman bizim çok şey başardığımızı düşünüyorum. Bu, İsa’nın size verdiği ve gerçekten neşe duymanız gereken en büyük kutsama budur. O zaman sadece içinizdeki bu Akash Tattwa çalışacaktır. Ve nasıl çalışır? Dikkatiniz sayesinde, bildiğiniz gibi bu Benimle çalışır. Dikkatimle birçok şeyi hallederim. Nasıl? Sadece Dikkatim düşüncesizleşti, sadece düşüncesiz olarak. Nereye giderse gitsin, işe yarar. Ancak, düşünmek için her zaman dikkatinizi düşünceye verirseniz, o yapması gereken işi yapmaz. Dikkat, eğer siz düşüncesiz olursanız harika çalışır, aksi takdirde olmaz. Yani bunun kendi benliğinizden doğması gerekiyor. Sonra dikkatinizi başkalarından, gökyüzü ile iletişim içinde olduğunuz daha yüksek bir insanlık düzeyine taşıyabilirsiniz, onu tanmatra, esas olan veya eterin özü olarak adlandırabiliriz. Ether ile televizyona, telefona sahip olabilirsiniz. Aksi takdirde bu bir mucizedir ama bu tanmatra ile burada oturarak işi yapabilirsiniz.

İşe yarar, sadece dikkat işe yarar, Ben bunu biliyorum, sizde çok iyi biliyorsunuz. Benden dikkat koymamı istemenize gerek yoktur, sadece dikkat koyun, bu işe yarayacaktır. Bu sahip olduğunuz çok önemli bir şeydir. Bence ilk şey budur – bir kez buna sahip olunca, sorun kalmaz ama bizler toprak elementinden tezahür etmeye başlarız. Sonra agni elementinden, sonra jala elementinden ve sonra yüzün parlamaya başladığı tejalara geliyoruz ama son olarak, dikkatimizin bazı özel işler yapmak için tamamen özgür olduğu bu düşüncesiz farkındalığı elde ederiz. Ama eğer siz her zaman düşünüyorsanız, o zaman bu zavallı dikkat çok meşguldür, bilirsiniz, çok meşguldür. Bana sormanıza gerek yok, sonra çıkıp “Anne, lütfen dikkat koyun.” Dikkat koyabilir ve bunu çözebilirsiniz. Bu dikkat içinde, neye sahip olduğunuzu, neye sahip olduğunuzu, ne giydiğinizi, başkalarının ne yaptığını hissetmezsiniz – hayır, hiçbir şeyi. Siz kendinizle birsiniz. Ve mizah dolu bir hayattır, çokça mizah, çok miktarda neşe. O kadar çok mutluluk ki, normalde insanların umursadığı hiçbir şeyi umursamazsınız. Yani, şimdi olduğu gibi, Sahaja Yoga pek çok ülkede çalıştı. Sizinle çok gurur duyuyorum, çok gurur duyuyorum. Ve şimdi Afrika ülkelerine de gidiyor, bu Benim için çok büyük bir memnuniyet. Ve hepiniz bunu yapabilirsiniz; hepiniz bunu halledebilirsiniz. Tek şey, İsa’nın kutsaması olarak düşüncesizce farkındalıkta olmak. Eğer bu işe yararsa, kesinlikle neşe duyacaksınız.

Tanrı sizi korusun.

Hintçeden tercüme:

Gerçek şu ki, bu İngiliz dili son üç yüz yıldır bize dayatılıyor. Ben hiç İngilizce öğrenmedim. Asla! Okulda bile küçük bir kitap vardı ve Tıp Fakültesinde hiç kimse İngilizce’yi dil olarak öğretmiyordu. Babam, “O kadar kolay bir dil ve onda o kadar az kelime var ki, üzerinde çalışmaya gerek yok” derdi. Ve bizi Marathi orta okuluna kaydetti. Ve bize “Marathi ve Sanskritçe öğrenin” tavsiyesinde bulunurdu. Yani, Sanskritçe eğitimi almadım ve Hintçeye gelince, hiç Hintçe eğitimi de almadım. Bununla ilgili bir sorun yok! Okulda ya da üniversitede öğrenmedim, hiçbir yerde Hintçe öğrenmedim! Ama Bende size söylemem gereken tek bir iyi kalite var, Hintçe konuştuğumda sadece Hintçe konuşabiliyorum; ve Marathi konuştuğumda yalnızca Marathi dilinde konuşabiliyorum ve İngilizce konuştuğumda da, yalnızca İngilizce konuşabiliyorum. Birinden diğerine tercüme etmek Benim için çok zor. Bu yüzden onları karıştıramıyorum.

Bu üç dilin her biri diğerlerinden farklıdır. Şimdi, hiç kimse Benim Hintçe eğitimi almadığıma inanmayacaktır ama  okumaya olan ilgimden, iyi Hintçe kitaplar okumaya olan ilgimden dolayı Hint dilini öğrendim. Ama başlangıçta, Hintçe konuşmamda Sanskritçe’nin etkisi oldu ve Sanskritçe’den gelen pek çok kelime oldu. Çünkü Maharastralılar sadece böyle konuşurlar. Günlük Hintçeyi bilmiyorlar. Hintçe konuştukları zaman, kelimelerin yarısından fazlası Sanskritçe, geri kalanları da Marathi dilinde olacaktır. Anladınız mı? Durum bu.

Tüm bunlardan Benim anladığım şey, dilin bile bize Tanrı’nın bir armağanı olarak geldiğidir. Tıpkı müzikte ve sanatta bir yeteneğinin olması gibi, aynı şekilde dillere karşı yetenekli olmakta bir nimettir. Ve bu sayede birçok dilde ustalaşabilirsiniz. Ancak Hintçe konuşan insanlar başka bir dili öğrenemezler. Bunun nedeni – örneğin İngilizler de başka bir dil öğrenemiyorlar. Ve öğrenseler bile o dilde akıcı olmayacaklardır. Bunun nedeni, herkesin İngilizce konuşabilmesidir, bu nedenle onlar başka bir dili öğrenmeye ilgi duymazlar. Şimdi, Hintçe konuşan insanlarda, başka bir dil konuşamama sorunu var.

Marathi öğrenmeniz gerektiği konusunda asla ısrar etmeyeceğim, çünkü Marathi dili çok karmaşıktır. Bu çok zordur. Bunu sadece Maharashtralılar anlayabilir. Ve bunda o kadar çok neşe ve espri var ki. Bu dilde ahlaksız olan hiçbir şey yoktur. İçinde birazcık bile pislik ya da ahlaksızlık yoktur. O kadar derin ve ifade edici bir dildir ki, Sahaja Yoga için Marathi’den daha uygun başka bir dil yoktur. Çünkü sadece Marathi dilinde Kundalini’nin bir tarifi yazılmıştı. Azizler ve bilgeler tarafından yazılanlar, Marathi dilinde yazılmıştır. Ve Marathi öğrenirseniz, başka bir dili de öğrenebilirsiniz. Buna hiç şüphe yok. Ancak Maharashtralılar başka bir dil öğrenmeyeceklerdir. Çok inatçılar.

Birine “sen sadece, Hintçe yazılmış bu kitabı oku” dedim. Biraz okudu ve yere bıraktı. Ona “Neden?” diye sordum:  “Çöp dolu! Sadece saçmalıklar yazılmış, okumak istemiyorum!” dedi.  Çünkü Marathi o kadar saf düşüncelerle dolu, o kadar temiz bir dil ki, onu okuduktan sonra … Gita’yı okuduktan sonra, pislik ve kir dolu yol kenarındaki kitapları okuyamazsınız. Onları anlamayacaksınızdır! Yani bazılarınız Marathi öğrenmeye başlarsa, bu iyi bir şey olacaktır ama ustalaşması çok zor bir dildir. Marathi dilinde bir sürü eşanlamlı kelime var.

Bugün size bunu söylememin nedeni, Maharashtra’ya geldikten sonra bile Hintçe konuşmak zorunda olmamdan dolayıdır çünkü siz Marathi anlamıyorsunuz. Pune’da sadece Marathi dilinde konuşuyorum. Ancak Mumbai’de Hintçe konuşmam gerekiyor. Bu yüzden dil öğrenmeyi sevenler, Marathi öğrenmeli. Öğrenilmesi gereken bir dildir. Ve o kadar harika bir dil ki, bir aziz, çok büyük, çok büyük bir aziz olan Namadeva’mız, Guru Nanak tarafından davet edildi ve kendisine Punjabi dilini öğrenmesi ve şiirini Pencap dilinde yazması söylendi. Ve Namadevaji, Punjabi dilinde çok kalın bir kitap yazdı.

Ben de Pencap’ta yaşarken Punjabi konuşabiliyordum. Eğer Marathi öğrenebiliyorsanız, Tamil dili dışında herhangi bir dil öğrenebilirsiniz. Belki de Tamil dilinde birkaç kelime öğrenebilirsiniz Bu öyle bir durum ki, bu ülkede on dört tane resmi dil var – bu ülkede on dört tane resmi dilimiz var, şaşıracaksınız. Bu yüzden şunu söyleyeceğim: Marathi öğrenirseniz, bu on dört dilden en az 8-9 tanesini öğrenmeyi başaracaksınız. Şimdi harika olan bir şey daha var!

Kutsal Kitap, doğrudan İbranice’den Marathi diline saf bir şekilde tercüme edildi. Bu bölgede “Rama Devi” adında çok zeki ve asil bir bayan vardı. İncil’deki tüm yazıları – tüm İncil yazılarının – çevirisini yaptı ve bunu Marathi dilinde yaptı. Marathi isimlerini kullanmasından dolayı John için Yohan adını kullanması gibi, Matthews içinde Matthai’yi ismini kullandı. Yani Benim  okuduğum İncil, Marathi dilindeydi ve bu yüzden, çoğu zaman kafa karışıklığı var. Rama Devi  her şeyi çok açık ve net şekilde yazmıştır, bütün saflığıyla yazmıştır. Ve İsa bir düğüne gittiğinde, Onun suyu üzüm suyuna dönüştürdüğünü yazmıştır. Bu, Marathi’de yazdığı temel bir noktadır.

İkinci şaşırtıcı olan şey ise, İsa’nın çocukluğu ve İsa’nın gençliği hakkında İngilizce olarak hiçbir şiir okumamış olmamdır. Bilmiyorum, hiç İsa’nın çocukluğunun tasviriyle ilgili bir şiir duydunuz mu? Ben hiç duymadım. Ama Marathi’de bizde çok var. Şimdi, daha dün çok güzel şarkı söylediler, “Bala vadana tava Baghuni Khrista”. Küçük çocuğunuzun yüzünü gördükten sonra – yüzünüzü gördükten sonra, sizin bir çocuk gibi olan yüzünüz – “Bala Vadana” – tüm korkularım kaybolur gider. Yani Batı dillerinde, bu kısmın tamamı eksiktir. Çocukluk temalarının orada olmadığını düşünüyorum. Krishna hakkında, Rama hakkında, çocukken nasıl yürüdükleri, nasıl konuştukları, parmaklarını ağıza nasıl soktukları hakkında şeyler bizde var. Çocuklar hakkında her küçük şey, küçük şeyler çok güzel anlatılıyor. Ve bence Hintliler çocuklarını öldürmeyi hiç düşünemezler. Demek istediğim, bu imkansız bir durumdur. Hint dilinde bile, Marathi dilinde, bu enkarnasyonların çocuk şeklinde çok güzel tasvirlerine sahibiz.

Sonra şaşırtıcı olan üçüncü şey ise, burada tüm bu romantizm şeylerinin evlilikten önce olmasıdır. Evlendikten sonra romantizm kalmadı! Üçüncüsü, evlilikten sonra anlatılan bir romantizm olmamasıdır. Hepsi evlilikten öncedir. Hint dillerindeyse durum tam tersidir: tüm romantizm evlendiğiniz zaman gelir – çok tatlı, tatlı şeyler. Şaşırdım – birinden, evli bir çiftin romantizmini anlattıkları bir İngilizce kitap bulmasını istedim. Yok! Bitti! Tüm romantizm bitti. Evlendikten sonra biter. Yani ne yapacaksınız? Kavga ediyorsunuz, kavga ediyorsunuz, mahkemelere gidiyorsunuz, boşanıyorsunuz. Bunun tarifi orada yok. Ve bu, Hint kültürümüzün bizim üzerinde çok büyük bir kutsamasının olmasıdır, çok büyük!

Lütfen kaldırın onu. Birisi gelip onu kaldırabilir mi?

Bu yüzden, İncil’in Marathi çevirisini okudum. Ve orada yazılanlar büyük bir derinliğe sahiptir. İngiliz dilinin temel doğasını değiştirdiğini hissediyorum. Ve İsa ile ilgili olarak bile, O’nun kutsal kimliği ve manevi önemi Marathi İncilinde korunmuştur. Bu, ne Hintçe çevirisinde ne de İngilizce sürümünde yoktur.

Üçüncü şey, Maharashtralıların yüksek bir özgüvene sahip olmalarıdır. Rajasthan’da da, Mewar’daki insanlar kendilerine çok büyük saygı duyuyorlar. Onlar İngilizlerden hiçbir şey öğrenmeyeceklerdi. İngilizler onlara her ne öğretmeye çalıştıysa, onlar “Boşver gitsin, buna gerek yok, biz sizin gibi bir sürü kişi gördük” derlerdi. Ancak Hindistan’ın kuzeyinde, onların İngilizlerden çok etkilendiklerini gördüm. İyi takım elbise giymek, kravat takmak, çizmeler, başkalarına komuta etmek ve emir vermek. Maharashtra’da durum böyle değil. Bir Maharashtralının takım elbise giymesini sağlamak en zor şeydir! Onlar Dhoti (bel çevresine bağlanan, bacakların çoğunu kaplayan tek bir parça giysi) giyerler. Eğitimli insanlar bile sadece dhoti giyerler. Ülkede böylesine büyük bir lider olan Tilak’ın ya da Ranade (büyük bir lider) ya da Agarkar (büyük bir lider) olduğunu görebilirsiniz – hiç kimse takım elbise ve bot giymemişti. Kimse kravat falan takmazdı. Tabii ki, eğer devlet görevindeylerse, bu farklı bir şey.

Ancak burada, bir devlet işinde çalışmak bile kişinin haysiyetinin ve statüsünün altında görülüyordu. Maharashtra’da, bunun birçok kez yazıldığını, birçok kez yazıldığını bilmelisiniz, “Neden bir devlet işine girmiyorsunuz?” Ve onlar iyi bir şey yaptıklarına bir örnek olarak üç-dört hükümet yetkilisinden bahsederlerdi. Ancak bir devlet işinde, onur ve şan yoktur. Hiç bir şekildel! Babam, birileri için çalışmanın, aşağılık bir şey olduğunu söylerdi. Kendi mesleğine sahip olmak daha iyidir. Ve bir devlet işi, istihdamın en düşük şeklidir. Kişinin karakterini yokeder. Ve bunun çok doğru olduğunu gördüm. Şimdi, birisi IAS’ye (Hindistan İdari Servisi) girerse, o zaman bitti. Evlilik pazarında değeri artıyor – 30 lakh, 35 lakh(1 lakh=100,000). Kuzey Hindistan’daki bir IAS Görevlisi, büyük bir adam olarak kabul edilir. Burada öyle değil.

Ama burada, bir insan eğitilmişse, eğer bir âlimse, o zaman takdir edilir; ve en önemlisi de eğer ruhen sağlamsa. Bu çok büyük bir farktır. İşte bu yüzden Delhi’nin ilk günlerinde bu insanların neyi anlayacağını merak ederdim. Ama Delhi’de Sahaja Yoga’nın bu kadar geniş şekilde yayılmış olması çok şaşırtıcıdır; Lucknow’da da. İnanamıyorum! Kimin kutsamasıyla bu oldu? Bu insanlar İngilizlere karşı çok kötüydüler. Şimdi onlara ne oldu? Nasıl dönüştüler? Shri Rama ve Shri Krishna’nın ilahi meskenlerini kurdukları yerde, Onların kutsamalarının orada olduğunu hissediyorum. Bunun başka bir açıklaması yok. Özellikle bir hoşgörü yeri olan Lucknow’da – yiyin, için ve eğlenin – hepsi hoşgörülü ve tasasızdılar …

Böyle insanlarla ne konuşacağımı bilemediğim için hep tereddüt ettim. Bütün bu ilişkilerini, tartışmalarını anlayamadım. Maharashtra’dan geliyordum ve onların yaşam tarzlarını anlayamıyordum. Gelinle dalga geçmek ya da kayınbiraderle dalga geçmek, bu Bana hiç mantıklı gelmemiştir! Ve şimdi orada Shri Rama ve Shri Krishna’nın kutsamalarını, Kabir’in şiirini, Nanak Sahib’in kutsamalarını görüyorum. Oh! Bu Pencap halkı – Pencap’ta okudum ve bu Pencap halkının beyinlerine Sahaja Yoga’nın asla girmeyeceğini hissettim! Ve şimdi şaşırdım! Çok şaşırdım! Çok fazla bhakti ve çok fazla mutluluk ve neşe. Buna nasıl ulaştılar? Orada büyük public programlar yoktu, kimse büyük konuşmalar yapmadı. Bütün bunlar nasıl oldu? Şimdi, Ben Maharashtra’da gerçekten çok çalıştım. Aman Tanrım! Pek çok köyü ve mezrayı ziyaret ettim, çok çalıştım ama Maharashtra’da çok fazla yayılmadı. Kuzey Hindistan’da bulduğum kalite, Maharashtra’da yok. Bu gerçekten şaşırtıcıdır. Maharashtra’daki tüm çabalarımın boşuna gideceğini düşündüm. Tam tersine onlar peşime düştüler!

Bu yüzden, bir şey keşfettim, orada bir sürü sahte guru var! Pek çok guru! Herkesin kişisel bir gurusu vardır; her evin bir gurusu vardır; Orası Gurularla doluydu! Panchang’da (astrolojik takvim) bile, orada bile, her bir gurunun adı, doğum tarihi, yeri vb. kaydedilir! Aman Tanrım – tamamen işe yaramaz insanlar. Elbette birkaç gerçek guru da vardı ama çok azdı. Çok az. Diğerleri, o kadar işe yaramaz gurular ki, ya parayla ya da kadınlarla ilgileniyorlar! Bu kadar kutsal bir ülke olan bu büyük Maharashtra ülkesi, Devi Mahalakshmi, Mahasaraswati, Mahakali ve Adi Shakti’nin farklı nitelikleri tarafından kutsanmıştır – hepsinin Mahashtra’da yeri vardır. Ve sekiz Vinayaka ve Mahavinayaka, hepsi burada duruyor. Ortada olan bir şey şu ki, bu insanlar ahlaksız değiller, kirli düşünceleri yok, ama dharmanın ne olduğunu anlama yetenekleri yok, kapasiteleri yok. Sadece tapınaklara gitmeyi, çanları çalmayı ve kurtuluş için guruların peşinden koşmayı bilirler. Onlar çok fazla ritüel peşinde olan insanlardır. Onlarda, başkaca bir ahlaksızlık sorunu yok. Ancak ritüelizm içine o kadar batmış bir haldeler ki, tüm bu alışkanlıklarının dışına çıkamıyorlar. Size durumun analizini bu şekilde verdim.

Hiçbir beklentim olmayan yabancılar – onlar her neyse, Ben, bunlar ne tür insanlar ki, diye hissediyordum, hiçbir şeyden anlamıyorlar – ve onlar bu derece yükseklere ulaştılar. Ve Sahaja Yoga’ya geleceklerini hiç düşünmediğim Kuzey halkı … Dilli’ye (yani Delhi) Billi (kedi) derdim. Evliliğim Delhi’de gerçekleşti. Babam da Delhi’de yaşıyordu. Kuzey Hindistan’dan hiç umudum yoktu. Ama bugün Delhi’de ve Delhi’nin daha kuzeyinde, Pencap’ta, U.P.’de, Rajasthan’da her yerde Sahaja Yoga’nın yayılması çok şaşırtıcı bir şey. Ama Maharashtra, bu bir talihsizlik. Ve bu yüzden buraya gelmeniz çok önemli. Sizin chaitanya’nız nedeniyle, burada birçok uyanış olabilir ve insanlar bunu hissedebilir. Buraya geldiğinizde, dikkatiniz de bu yere gelir ve bu sayede Maharashtra’da bütün sahte gurular buraya yerleşmiştir – hala birçoğu vardır … Maharashtra’da bir “Üçchal Bangdi Karle” sözü vardır. Bunun çevirisini size söyleyemem. Bunları toplama ve atma işi yalnızca Chaitanya’nız aracılığıyla gerçekleştirilebilir.

Özellikle bugün, İsa’nın saf kişiliğine, O’nun en saf yaşamına ibadet ederken, O’na saygı sunuyorsunuz, şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, o kadar çok sayıda sahte guru buraya yerleşti ki, eğer  İsa burada olsaydı, onları bir kırbaçla kırbaçlardı – tüm bu türden sahte guruların mallarını toplayıp kaçmaları gerekirdi! Ve kaçtıktan sonra nereye giderlerdi, bilemiyorum. Çok para kazandılar ve birçok insanı kandırdılar. Ama buradaki insanlarda bir tür dar kafalılık, bir tür aptallık da var. Herhangi bir guru gelirse, onun ayaklarına kapanırlar. Burada bir sürü “ayağa dokunan” adanmış kişi var! Yani bu, içimizde olan tek şey: kirlenme kapasitesi! Nereden geldiğini bilmiyorum. Kim gelir ve bir şey öğretirse, bu bizim mirasımızdır: onlar “Gurudev geldi!” derler. Maharashtra’nın manevi kültürünün tahrip edilmesinin nedeni, bu körü körüne takiptir. Ve şunu söyleyebilirim ki, bugün sizler İsa’nın yaşamına, Onun sadeliğine, saflığına, masumiyetinin silahına, Shri Ganesha’nın gücüne ibadet ederken, O bu insanları kesinlikle yok edecektir ve Maharashtra’da ruhsal uyanış bu şekilde gerçekleşecektir.

Burada da insanlar o manevi hazineye ve buradaki pek çok azizde var olan Param Tattwa’ya (İlahi öz) ulaşacaklar. Kundalini’den bahsetmeyen aziz yoktu. Buradaki bütün azizler Kundalini’den bahsettiler. Bu topraklarda, her biri bir diğerinden daha büyük olan azizler yaşıyordu. Bu ülkede çok çalışmış ve maneviyatı uyandırmaya çalışmış olan azizleri düşünüyorum. Ben bile burada başarılı olamadım. Ama buraya geldiğiniz için sizi tebrik ederim. Buraya gelmeniz bu insanlara kesinlikle mantıklı gelecektir. Sahte guruların peşinden koştuklarını anlayacaklar. Bunların hepsini size anlatıyorum çünkü birçok insan, “Anne,Ganapatiphule yerine, programınızı bizim yerimize yapmalısınız” dedi. Ama Ben “Hayır! Siz buraya gelin!” dedim. Çünkü herkesin içinde bu uyanışı sağlamak sizin görevinizdir.

Maharashtra’da ruhsal uyanış zorunludur. Bu yüzden buraya gelmeniz gerekiyor. Ve bu da, burada (Ganapatipule) – Shri İsa Mesih’in yerinde – gelişimizle biz onu onurlandırıyoruz. O, burada çok önemli. Size söylüyorum, O bütün bu sahte guruları kırbaçlamak için eline bir kırbaç alacak ve onların işlerini bitirecek. Ama bugün O’nun yüce Tanrısallığına ibadet etmek ve uyandırmak için buradayız. Ve O’nun gücüyle Maharashtra arınacak ve kutsal olacaktır. Ganesha’ya çok ibadet ediyorlar, Ganesha’ya çok tapıyorlar ama Shri Ganesha kimdir, O neyi temsil etmektedir – bunların hepsini bilmiyorlar. Ben bunu anlamıyorum. Bu karmaşaya o kadar bulaşmış durumdalar ki; onları serbest bırakmak için sizin buraya gelmeniz gerekiyor. Her yıl gelmek ve İsa’nın doğum gününü kutlamak ve Ona ibadet etmek büyük bir girişimdir.

Sonsuz kutsamalarım hepinize.