Easter Puja, Meditasyonumuzu oturtmalıyız

Istanbul (Turkey)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Easter puja. İstanbul (Türkiye), 25 Nisan 1999.

Bugün hepimiz burada İsa’nın dirilişini ve bunun yanı sıra da sizin dirilişinizi kutlamak için Türkiye’de, İstanbul’da toplandık. İsa’nın dirilişi bizim için harika bir mesajdı. Ölüme karşı kazandı ve ölü bedenden, yaşayan bir beden olan, başka bedenle çıktı. Beden aynıydı, ama biri ölü bir bedendi ve diğeri ise yaşayan bir bedendi. Bu sadece sembolik değildir, aslında bu Onun içinde gerçekleşti. Sonuçta, O Tanrısal bir çocuktu, O Tanrısal bir insandı. Aslında bu Onun içinde oldu. Onun  ölümü sadece sembolik bir şey değildir ve O başka bir kişide yeniden diriltilmişti ya da, yaşayan bir kişide diyebilirsiniz. Ona göre ölüm nedir? Ezeli varlıklar için ölüm yoktur. Ezeli olan birisi için ölüm yoktur. Bir süre için O sanki ölmüş gibi görünebilir, ama asla ölemez. İsa böyleydi, O bu dünyaya ölümden yeniden doğmak için gelmiş olan çok, çok özel bir enkarnasyondu. Şimdi bizler de, henüz aydınlanmış bir ruh olmadığımızda, henüz aydınlanmadığımız zaman, bizler de bu anlamda ölüyüz, farkındalığımız çok, çok… söylemeliyim ki, kesinlikle donuk ve ölü. Çiçekleri görebiliriz, yüzleri görebiliriz, binaları görebiliriz, şehirleri görebiliriz, bütün bunları görebiliriz. Tüm bu şeyleri görüyoruz ve farkında değilken, kesinlikle farkında olduğumuzu hissediyoruz. Gerçek farkındalık, aklımızın sınırlarını aştığımız zaman, aklın ötesine geçtiğimiz zaman bize ulaşır ve bu, ancak İsa’nın dirilişi sayesinde mümkün oldu. Tanrısal bir insan olduğu için Kendisini yeniden diriltti ama aynı zamanda bizlerde dirildik çünkü Tanrısallık tarafından kutsandık.

Şimdi, aradaki aklımız, Shri Jesus Christ tarafından kontrol edildi. O her iki tarafta Agnyanızı kontrol eder. Şartlanmalarınızı kontrol eder ve egonuzu kontrol eder ve size bir denge getirir. Ama Agnya Çakra dağılmaya başladığında, her tür fikri, bazen tepki veren, bazen koşullamaları kabul eden … yani o bir köledir, özgür bir şey değildir, çünkü aklınız egonuzun veya süper egonuzun etkisi altında çalışıyor. Bu farkındalığımızın ölümüdür, yapamayız, ötesinde olan bir şeyi anlayamayız. Bunun ötesinde bir yaşam olduğunu kabul edemeyiz. Bu… Şimdi gördük ki, hepimiz kişinin donuklaştığı bir durumdayız. Kendimizi kötü hissediyorduk, endişeliydik, kavga ediyorduk ve “bu günlerde hayatımda bir sorun var”, diye düşünüyorduk. Kesinlikle bizi köle yapan, köleleştiğimiz bir şey var. Kuşkusuz farkına vardık ve Gerçeği aramaya başladık. Pek çok şekilde Gerçeği aramaya başladık, biliyorum, onların birçoğu da yoldan çıktı … ve dengelerini kaybettiler ve tam bir vefat durumuna düştüler. Ama birçoğunuz kurtarıldınız, İsa’nın yeniden dirilişinin büyük örneği sayesinde kurtarıldınız. O buna cüret etmeliydi, bunu yapmalıydı ve O bunu halletti. O olmasaydı, Agnyamız bu kadar esnek olmazdı. O zamanlar olduğu gibi, eski çağlarda insanlar çok şartlanmışlardı. Ve modern oldukları zaman ise, onlar egoyla doludurlar, ikisinin arası bir şey yoktur. Bizler bu iki etki arasında hapsolduk, kesinlikle ölü insanlarız. Hiçbir şey için duyarlılığımız yok.

Ben şimdi gördüm ki… bugün bile, karşılaştığımız olayları görebilirsiniz, insanlar birbirlerini öldürmeye çok hevesliler. İnsanlar, insanları öldürmek istiyor, hayal edebiliyor musunuz? Eşimizi, dostumuzu ve soydaşlarımızı öldürmemizin gerekmesi, öyle aptalca bir şey ki. Sonra öldüren çocuklar da var, öldüren ebeveynler var, akrabalık kabul edilmiyor. Bu, farkındalığı tamamen ölü olan bir kişinin işaretidir. Farkındalığımızda, en azından şefkat ve sevgi duygularımız olmalıdır. Ama bu kayıp, orada yok bu, bizde yok bu. Devam etmekte olan bütün bu savaşları, onların çocukları öldürme şeklini, insanları yok etme şeklini okuduğunuzda bütün dünya alev alev. İnsanların aklıselim sayesinde bir şeylerin düzeleceği yanlış bir düşünce tarzıdır. İnsanları yok ederek, bir şeylerin başarabileceği çok ama çok yanlış bir görüştür. Sahaja Yoga’daki çalışmalarımız iyi gidiyor, söylemek zorundayım ki, insanların bu yok etme yönündeki korkunç tavrı durmak zorunda. O zaman şu soruyu sorabilirsiniz: “Ne yapmalıyız, Anne? Bu yıkımı durdurmak için ne yapılmalı?” Cevap İsa’nın yaşamındadır. Siz insanları yeniden diriltiyorsunuz, onları yeniden diriliyorsunuz, onları aydınlatıyorsunuz, siz onları neyin doğru neyin yanlış olduğunu anladıkları bir duruma getirin, hissetmelerine izin verin, içinizdeki şefkat ve sevgiyi hissetmelerine izin verin. Bu başladığı zaman, içimizdeki bu üçüncü güç harekete geçmeye başlar, egomuz da düşer, koşullanmalarımızda azalır. Örneğin, eğer siz “Biz Müslüman’ız, başkalarını öldürme hakkımız var” diye düşünürseniz, “Biz Yahudi’yiz, başkalarını öldürme hakkımız var”, diye düşünürseniz, tüm bu farklılıklar ve sahip olduğumuz bu tür ayrımcılık fikri çok aptalcadır, çünkü siz insansınız, onlar da insan.

İnsanları öldürüyorsunuz, yanlış bir şey yaptıkları ya da herhangi bir günah işlemiş olmalarından dolayı değil, bunların dışında, ahmaklıklarından dolayı, onlar bu olduklarına, şu olduklarına inanıyorlar. Siz öyle değilsiniz, siz sadece insansınız. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, her insanda Kundalini var, ayrımcılık yoktur, herkes, bir Müslüman, bir Yahudi, bir Hindu, Hıristiyan, Sih, Zerdüşt olsanız da, herkes, herhangi bir isim verebilirsiniz. Şimdi kendimiz için sadece belli bir mezhebi nasıl kabul ettiğimize bakalım! Diyelim ki, siz bir Hıristiyan ailede doğdunuz veya bir Hindu ailede doğuyorsunuz: derhal içine doğduğunuz dinin bayraklarını etrafa dikmek için orada olduğunuzu düşünmeye başlarsınız. Siz o dinde, kendi bilginiz olmadan, kendi izniniz olmadan, hiçbir anlayışınız olmadan doğdunuz. Öyleyse o dine siz nasıl mensup olabilirsiniz? Sizin Kundalininiz var, diğer herkesinde Kundalinisi var. Yani siz her insanın Kundaliniye sahip olduğu insanlık dinine mensupsunuz, yani siz insandan başka bir şey değilsiniz. Tüm bu yanlış fikirler: “Biz Hindu’yuz, biz Müslüman’ız, biz Hıristiyan’ız”, bunların hepsi insanlar tarafından yaratılmıştır. Demek istediğim, insan her şeyi yaratabilir ve insanların, insanın yarattığı bütün bu şeyleri anlayacak bir beyni yoktur. Örneğin, Amerika da gördüğünüz gibi, onlar dernekler ve büyük organizasyonlar meydana getirirler ve her şey, mutlak yanlışlığa, mutlak yanlış fikirlere, mutlak yıkıcılığa dayanır ama onlar bunları oluşturuyorlar, gruplar meydana getiriyorlar, onlar buna sahipler, şuna sahipler… ve başarılı oluyorlar.

Ama bunun bir neticesi var, onlar bilmiyorlar. Eğer siz Tanrı tarafından yaratılmış olan insanlara karşı böyle yanlış şeyler yapmaya başlarsanız, hiç kimse onları yok edemez, o zamanda bunun sonuçları vardır. Bir sürü, birçok ülke de, bir zamanlar, hükümdarlar, yüce kişiler şeyler olarak biliniyorlardı, onlar alaşağı oldular. Şimdi çok zengin yerler olduğunu düşünen bütün bu ülkeler alaşağı olmak zorunda kalacaklar, hepsi aşağı düşmek zorundadır, bu sizin başkalarını öldürebileceğiniz, sizin başkalarından daha yüksek olduğunuza inanma saçmalığınızın nihai bir sonucudur sadece. Yani, başka bir saçmalık olan şiddet içermeyen bir yöntem başladı, bence, çünkü onlar sivrisinekleri ve böcekleri de kurtarmaya başlarlar, bilmelisiniz ki sivrisinekler ve böcekler en büyük kan emicilerdir. Onlar sadece insan kanı ile yaşarlar. Onlar gidip bu tür şeyler yaparlar, onları kurtarmanın ne yararı var? Yani, insanlar saçma, aptalca, salakça olan bir şeyi benimser. Bunun sebebinin ne olduğunu bilmiyorum. Onların bir şeyleri kabul etme şekillerinin kesinlikle inanılmaz olduğunu düşünüyorum. Sanıyorum ki bu onlara neyin doğru, neyin yanlış olduğunu düşünme özgürlüğü vermeyen kölevari bir zihniyet. Bunun için bizde İsa var. Tamamen özgür olan, her türlü önyargıdan, her türlü baştan çıkarıcı şeyden, insanların takip ettiği her türlü saçmalıktan özgür olan bir İsa’mız var, ama biri çıkıp şöyle diyebilir: “Anne, sonuçta, O Tanrısaldı!” O Tanrısaldı ve şimdi bizlerde Tanrısalız. İnsanlara “Ne yapıyorsun? Neden böyle yapıyorsun? Bu tür şeyleri yapmaya ne gerek var?” demek için tam bir çaba, tam bir gayret sarf etmek için, bizler nasıl bir araya gelebiliriz.  Bir tarafta, aptallık yoluyla kitlesel imha, diğer tarafta ise kendi kendini imha etme, diyebiliriz. İçki içmeye gidin, sizi tahrip eden diğer şeylere gidin, ahlaksız şeylere, yok oluşa çok kolay ulaşılabilir ve insanlar bundan çok hoşlanıyorlar.

“Bu yıkıcıdır”, diye konuştuğunuz zaman bundan hoşlanmıyorlar: Yani, başkalarını yok etseniz ya da kendimizi yok etsek de. İsa başkaları tarafından yok edildi ve O, Kendisi yeniden dirildi, şimdi de bizde aynı pozisyondayız. Birçok kez Sahaja Yoga’ya meydan okunduğunu biliyorum. Şimdi çok daha iyi, çok kötü değil… ona meydan okundu ve çok fazla sorun vardı. Ama şimdi yumuşuyor, çünkü Gerçek budur, bu hakikattir, Tanrısallık işte budur. Sahaja Yoga ile ilgili tüm bu garip fikirler de ölecektir, bu sadece sizin değil, aynı zamanda ideolojilerinizin de bir yeniden dirilişidir. Şimdi ideolojiler değişti, farkındalığımızın aydınlatılması gerekiyor. Farkındalığımızda ışık olmalıdır. Bu, Sahaja Yoga aracılığıyla insanlara aniden geldi: “eğer ışığınız yoksa, doğru yolda nasıl ileri gidebilirsiniz?” İsa’nın yaşamını, bunları nasıl atlattığını anlatmak kolay değildir. Çok genç öldü ve vahşice öldürüldü, ama yine de bunların hepsi, O kendisini diriltti. Tüm bunları aştı, bu zorlu sınavdan geçti. Yani, bizim için de, bizler Sahaja’nın Yoga sorunları içindeyken, kendimizi yeniden diriltme gücümüz olduğunu bilmeliyiz. Hiç kimse bizi yok edemez, çünkü bizim kendimizi yeniden diriltmek için bir gücümüz var. Bu sahip olduğumuz özel yeniden dirilme gücünü, her zaman anlamalı, hissetmeli ve üzerinde meditasyon yapmalısınız.

Her ülkeden insanlardan duyuyorum: “Hükümet şöyle yapıyor, hükümet böyle yapıyor!” Ya da onlar biraz sorun yaşıyorlar, onlar size tarikat diyorlar, size şöyle diyorlar, size böyle diyorlar ve… tamam, bu önemli değil! Sizin göreviniz İsa’nın ayak izlerini takip ettiğinize inanmaktır. Ve hiç kimse onu yok edemez! Tanrısal yaşam yok edilemez, bu İsa’nın yaşamının verdiği mesajdır. Bu beden yok edilemediğinde, siz O’nun içindeki Tanrısal ışığı nasıl yok edebilirsiniz? Uzun zamandır Sahaja Yoga’da olan pek çok Sahaja Yogi var burada, onların problemleri vardı ve birçok sıkıntı yaşadılar, bunda hemfikirim! Ama bütün bunlar azaldı. Ve şimdi öyle bir yeniden diriliş noktasındasınız ki, bir süre sonra -şaşıracaksınız- Sahaja Yoga tüm dünyada yönetimi ele alacaktır. Dünyanın her yerinde insanlar Sahaja Yoga’yı kabul edecekler ve kimi aptal insanların oluşturduğu bu azınlığının ortadan kalkacağı tüm dünyada o kadar çok Sahaja Yogimiz olacak ki. Bunun için ne yapmalısınız? Bazen insanlar Bana şunu soruyor: “Ne yapmamız gerekiyor?” İsa’nın dua ettiği İncil’i okumuş olmalısınız ve O dua ediyordu. Aynı şekilde, bizim de meditasyon yapmamız gerektiğini söyleyebiliriz. Meditasyon sayesinde farkındalığımızda, yeni kişiliğimizde, kuvvetlenmiş kişiliğimizde büyüyeceğiz. Meditasyon büyüyebilmemizin tek yoludur ve o zaman hiç kimse sizi yok edemez, çünkü hepiniz Tanrısal Sevgi tarafından korunursunuz. Sizi kimin mahvedeceğine, size ne olacağına dair endişelenmenize gerek yok. Tabii ki, başlangıçta küçük bir kışkırtma var, insanlar bu konuda biraz kötü hissediyorlar, bunda sorun yok!

Ama aslında, sizi hiç kimse yok edemez. Bu inanca sahip olun! İsa’nın organizasyonu yoktu; hiçbir şekilde O’nu destekleyecek Adi Shakti yoktu ama sadece Tanrısal kişiliği sayesinde, Ona yönelen tüm problemlerden, tüm işkencelerden, tüm gaddarlıklardan kurtulmayı başardı. Yani şimdi, siz daha iyi bir avantaja sahipsiniz, çünkü aydınlandınız. İlk olarak, O Tanrısal bir kişiydi ve bunları aşabildi. Sizin bunu yapmanıza gerek yok! Kimse size işkence etmeyecek, kimse sizi hapse atmayacak, kimse sizi çarmıha germeyecek, kimse bunu yapmayacak, bu mümkün değil. Ama zihinsel olarak, eğer üzülürseniz, biliyorum bazen üzülüyorsunuz, bazı ülkelerde insanlar üzülürler, çünkü Sahaja Yoga’da oldukları için baskı altında olduklarını düşünüyorlar. Sizi temin ederim, kimse bunu yapamaz. Her zaman koruma altında olduğunuzu bilmelisiniz. İsa ağabeyiniz olarak oradadır, bunu hep söyledim. Ama aynı zamanda Anneniz var ve bütün Ganalar ve Melekler çevrenizde. Bunu gördüğümde şöyle düşündüm: “Şuna bakın, her ülkede Melekler ve Ganalar orada olduklarını gösterdiler! “Korumanın öyle saf formlarına sahipsiniz ki. Yani öldürülmeniz ya da engelleriniz ya da onlara siz her ne derseniz, size etki eden yıkıcı güçler için endişelenecek bir şey yok. İsa’nın yaşamından, bu modern zamanlarda hiç kimsenin aydınlanmış bir ruhu yok edemeyeceğini bilmelisiniz. Olduğu şekli ile onlar asla yok edilmediler. Öldürülen, işkence gören pek çok azizimiz vardı, ama bakın, onlar hala her yerde şiir, manzume, aynı zamanda kutsama olarak varlar, onlar bitirilmediler.

Onlar ölü değiller, öyle görünse de artık değiller ama isimlerini anmakla ve hatta onları çağırmakla bile, çalışıyorlar. Onlar orada kendi ruhlarındalar ve yardım ediyorlar. İsa tarafından garanti edildi ki, Onun yeniden dirilişi ile bizler yeniden dirilmiş insanlarız. Tabii ki, bedenimiz de değişti. Yeniden dirilişten sonra, çakralarınızın, iyileştirme ve kutsamalar için çalıştığını biliyorsunuz. Davranışımız, zihinsel tutumumuz da değişir ve egonuz da azalır. Sadece buda değil, şartlanmalarımız da ortadan kalkar. Özellikle Ben o kadar mutluydum ki, diyelim ki, belli bir dinde doğmuş olan insanlar var, onlar o dinde neyin yanlış olduğunu derhal görürler, sanki dönüp bakıp toplumlarının resmini görür ve neyin yanlış olduğunu bilirler. Ve bu düzeltmeler üzerinde meditasyon yapmaya başladıklarında, bu işe yarar, toplumlar düzeliyor. Bakın, bu sözde dini fikirler kendi tuzaklarına düşüyor ve hepsi sahte oldukları için hepsi düşecektir. Bu gerçek din değildir. Din bizim içimizdedir ve bu saf din, küresel bir dindir. Çözüm şu şekilde geliyor: varsayalım savaşlarınız var… din adına yapılan savaşlar, özellikle de Tanrı adına. Ve din adına onların savaşları var. Peki, şimdi ne oluyor? Gerçekleşen bütün bu savaşlar, Gerçeği yok edemez, Gerçeği yok edemez. Bu, İsa’nın yeniden dirilişinin başka bir mesajıdır. Yapamazsınız! Bugün bu insanları yok ettiğinizi düşünebilirsiniz, ama onlar oradalar. Tüm azizler, yaşamda yeniden dirilen bütün büyük insanlar her zaman oradadırlar.

Onların korumaları oradadır, rehberlikleri oradadır, onların orada olduklarını bir şekilde görebilirsiniz. Yani kişinin ölüm korkusu olmamalıdır. Ölüm korkusu ortadan kalkmalıdır. Birçoğu aynı şeyi söyledi, “Sonuçta ölüm nedir ki?” Ölümün kendisi ölür. Bu yüzden kişi ölümden korkmamalıdır. Şimdi kaçınız yeniden dirilişinizden önce ölümden korktunuz, ama şimdi korkmuyorsunuz değil mi? Ölümün ne zaman geldiğine, ne olduğuna, sözüm ona ne şekilde yok edileceğinize aldırmazsınız. Siz yok edilemeyeceğinizi biliyorsunuz. Kalbinizin kalbinde, hepiniz yok edilemeyeceğinizi çok iyi biliyorsunuz. Yok edilme korkusu ortadan kalkıyor, buna şüphe yok ama tek bir şey var, oda şefkat. Tüm bu kötü şeylerin gerçekleştiğini ve insanlara işkence edildiğini gördüğünüzde, zihniniz… görüyorsunuz… bunu kabul edemez. Buna tepki vermeye başlar ve başkalarının acısını hisseder, bu muazzamdır! Fakat bunun bir sonucu olarak, irade gücünüz, bunlar üzerindeki düşünceniz, gözyaşlarınız bile güçlüdür ve gereksiz yere acı çeken insanlara teselli getirebilir. Bunu denemelisiniz. Sadece şefkat ve sevgi hissi ile işler düzelecektir. Şimdi, yaptığımız gibi, meditasyon yapıyoruz. Ama öyle bir şefkat ve öyle bir sevgiyle meditasyon yapabiliriz ki, gözyaşlarınızın dahi bu derece zalim,  aptal olan ve birbirini öldüren bu insanlar üzerinde bir etkisi olabilir. Ancak, şimdi sizin tek bir birey olmadığınızı bilmeniz önemlidir, siz global bir kişilik, küresel bir şahsiyet haline geldiniz.

Siz bir birey değilsiniz, küresel bir şahsiyetsiniz ve burada otururken bütün küresel sorunlar üzerinde çalışıyorsunuz. Artık siz sadece kendi çocukları, ailesi, şu, bu için endişelenen küçük bir insan değilsiniz, hayır! Sizin zihniniz, dünyanın bütün sorunları için otomatik olarak çalışacak şekilde genişledi. Ne zaman ki bir kadın için, gazeteleri okuyorum, özellikle kadınlar nadiren gazete okurlar, onlar bu kâğıtları okumanın aptallık olduğunu düşünüyorlar. Ama ben okudum, okudum ve dikkatimin üzerinde olduğu şeyleri okudum. Bunun işe yaradığını gördüm! Fakat hepiniz bir araya gelin, eğer bütün yıkıcı güçleri düzeltmenin sizin sorumluluğunuz olduğunu anlarsanız, onları düzeltmek için, büyük bir sorun olduğunu düşündüğünüz noktalarda toplu olarak meditasyon yapmamız gerekir. Şimdi sorun esas olarak dinlerden kaynaklanıyor, esasen. Şimdi, eğer hepsi yeni dine, küresel dinin içine atlayabilirlerse, onların hepsi birdir. O zaman savaşamazlar çünkü tek bir din var. Fakat onlar tek bir dine sahip olmak istemiyorlar çünkü savaşmak istiyorlar. Onlar kavga eden horozlar. Ama eğer Sahaja gelirlerse, eğer aydınlanırlarsa, o zaman birbirlerini öldürmekten değil, başkalarını yok etmekten değil, sadece birbirlerini sevmekten neşe duyarlar. Ve yalnız olan, bir başına olan İsa’nın yaşamından öğrenmek zorunda olduğumuz şey budur. Onun arkasında böyle bir kolektivite yoktu. Ama O nasıl da güçlüydü, ölümle savaştı ve Agnya’nın seviyesinde onun içinden çıktı! O olmadan, Sahaja Yoga’yı çalıştıramazdık. O hayatını feda etmediği sürece, Kundalini Agnyanın içinden geçemezdi. Ve kolayca kurban etti, hayatını feda etme görevini kabul etti ve sonra da yeniden dirildi.

Söylemeliyim ki, insanları düzeltmek için, “Herkesi affedin. “Affetmek o kadar güçlü bir şeydir ki, ölümle bile savaşabilirsiniz, o zaman neden affetmiyorsunuz?”  diyerek çok sıkışmış olan Agnya kanalının içinden geçti. Pek çok insan şöyle diyor: “Anne, biz affedemeyiz!” Ve Ben yüz kere söyledim:“ Affetmiyorsanız ne yapıyorsunuz?” İsa’nın yaşamının mesajı, O’nu rahatsız eden tüm insanları unutması, onları affetmesidir. Hatta dedi ki: “Ey Tanrım, lütfen onları affedin, çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar!“ Çarmıhta, işkence gördüğünde, hakaret edildiğinde bunları söyledi, ne diyordu? “Onları affet, onlara acı, onlara sempati duy çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar!“ Tanrı’nın Oğlu’nu öldürüyorlar ve onlara ne olacak? Nereye gidecekler? Onların durumu ne olacak? Bu bizim için büyük bir mesajdır, çarmıhta bile: “Affet, ey Tanrım, ey Baba, onları affet!“ dedi. Aynı şekilde bizde insanları affetmeliyiz. Bizim affetmemizin gerekli olması İsa’nın yaşamından dolayı çok önemlidir. Onun affedişi en büyük öneme sahip olan şeydi. Tüm dünyanın anlayabilmesi için affetmek zorundasınız. Nasıl affedeceğinizi öğrenirseniz, şaşıracaksınız, bu dünyadaki savaşların yarısı bitecektir! Şimdi, binlerce yıl önce bir şey oldu. İnsanlar hala savaşıyorlar, hala savaşıyorlar, düşünün bu şeyler yıllar önce oldu, bu yüzdende onlar bizim düşmanlarımız. Eğer İsa insanları gerçekten affedebiliyorsa, biz daha doğmadan bile önce, her ne olduysa, neden böyle bir grup kurmalıyız ki, neden?

Çünkü insanlarda nefret denilen bir şey var, onlarda nefret var, bunun için nefret, şunun için nefret, hatta küçük şeyler için bile: “Ben sevmem, ben severim!“ derler. Bu çok yaygın, özellikle de bu günlerde. Gençken “Ben sevmem, ben severim!“ diye böyle bir şey söylemememiz gerekmiyordu. Söylememiz gerekmiyordu ama şimdi özgürlükleri onların bu şekilde konuşmalarına imkân verdi: “Onu sevmem, bunu sevmem, şunu sevmedim, ben o kişiden hoşlanmıyorum!“ Siz kimsiniz ki? Başkalarını yargılarken kendiniz için ne düşünüyorsunuz? Nasıl takdir edeceğinizi bilmiyorsunuz, nasıl neşe duyacağınızı bilmiyorsunuz,  sadece “ben sevmem!“ demeye devam ediyorsunuz. Diyelim ki hoşlandınız, ne yapacaksınız? Sevseniz de sevmeseniz de aynı şey! Ama sadece egolarını göstermek için, “bu şekilde olmasını sevmem, severim!“ diyorlar. Çünkü sevgi yok! Eğer sevgi varsa, o zaman her şeyin tadını çıkarabilirsiniz. Biz asla “onu sevmem, bunu severim” demeyeceğiz. Eğer gerçekten “ben keyif alıyorum, ben her şeyden neşe duyuyorum” derseniz, kesinlikle neşe duyacaksınız.  “Onu sevmem, sevmiyorum, sevmiyorum!“ diyerek kendinizi kapatıyorsunuz, sanki bunu söylemek için büyük bir uzman ya da bir kişi, bir yargıçmışsınız gibi! Batı’da şunu söylemeleri çok daha belirgindir: “Ben onu sevmem, bunu sevmem!“, bu çok dikkate değerdir. Tabii ki, Doğu’da, diyebilirim ki Hindistan’da, eğer biri çıkıp böyle derse, insanlar o kişinin sadece gösteriş yapmaya çalıştığını söyleyecektir. Yüzüne karşı! Ama gösteriş yapmak kötü bir davranış olarak kabul edilmez.

Bu Batı’da terbiyesizlik olarak görülmüyor. Bir şeyden utanmak kötü bir davranış olarak kabul edilir, ama hiç kimse bir şeyle övünmenin edepsizlik olduğunu düşünmez. İsa bir şeyle övündü mü? Asla! Hiçbir şeyle övünmedi, ama insanların kutsal yerlerde bir şeyler sattıklarını görünce, ne yaptı? Onları bir sopayla dövmeye başladı, çünkü bu yanlıştı, kesinlikle hatalıydı, o yerin kutsallığına aykırıydı. Ama O “ben bunu sevmem!” demedi. Hayır! O sadece tapınağın içinde veya kutsal bir yerde bir şeyler satma sistemini onaylamadı, tamamen. İnsanlar oraya ibadet etmek için gidiyorlar. Para odaklı olmayan bir zihne ihtiyaçları var. Siz meditasyon yaparken paraya yönelim olmamalıdır. Bugünün en büyük sorunu budur. Her şey para odaklı. Çok pahalı bir arabayı beğenir ve bu yüzden sahip olmak istersiniz. Allem edip kellem edip o arabayı alıp içinde oturacaksınız. Bir hırsız olabilirsiniz ama gösteriş yapmak için pahalı bir araba satın alırsınız, belki de bir hırsız olduğunuz için, bu sebeple  kişiliğinizi saklamak istiyorsunuz. Yani gerçeğe uygun bir hayat yok, bunların hepsi gösteriş yapmak ve kendi hadsizliklerini düşünmek. Ama ölüm kapınıza geldiği zaman, ne yapacaksınız? O zaman, tüm bu sözde başarılarınızla ve sözde gösterişinizle titreyeceksiniz. Ölüm karşısında sadece titreyeceksiniz ama bir Sahaja Yogi bunu yapamaz! O şöyledir, eğer ölümün gelmesi gerekiyorsa, gelmesi gerekir! Ölüm tehlikeli bir şey diye, o titremeyecektir, ölüm onun gidip dinlenebileceği bir yerdir.

Aldırmayacaktır, hiçbir şeye aldırmayacaktır çünkü o bunun üstündedir, o yok oluşun üstündedir. Yani, o hiçbir şeyi umursamaz, onun wayand’ının (çeltik tarlası) başına ne gelirse gelsin, o kolayca teslim edecektir. Bizim Kabir’imiz var. Kabir, birçok şiir yazdı, çoğunlukla da ölüm hakkında. “Ölüm geldiğinde, tek bir kelime etmedim, kavga etmedim, yaptığım şey ne oldu, üstüme bir çarşaf attım ve uyudum!“ dedi. Bazen ölümü ne kadar da hoş bir şekilde tarif etti ve o zaman Kabir, Bana İsa’yı hatırlatıyor. İsa tüm bu şeyleri nasılda yumuşak bir şekilde atlattı ve sonra öldüğü zaman, bütün elementler titrediler. O elementlerin üstadıydı. Sallandılar, deprem oldu ve her tür şey oldu. Elementler, O’nu değil, O’nun ölümünü hissettiler! Var oluşun özü olan böylesine büyük bir Tanrısallığın böyle öldürüldüğünü hissettiler. Onlar O’nun yaşama geri döneceğini de bilmiyorlardı. Onlar da bunun farkında değildiler, ama İsa biliyordu. Herkesin bu kadar şok olduğu, bu insanları duygusuzlaştıran şeyden çıktı. Onun ölümünün kendisi bizlere güç veriyor, bizim ölümümüz yoktur, bizler yeniden dirildik ve yeniden diriliş bizimle. Bizler oturtmalıyız, Sahaja Yogamızı, meditasyonumuzu oturtmalıyız. Bu çok önemlidir. Geçen gün bir bayanla tanıştım. Hayatındaki bir mucizeden, nasıl kurtulduğundan bahsetti. Ölmek üzereydi, bir kaza geçirdi… Ama kocası kazayı atlatamamasına rağmen, bu bayan nasıl kurtarıldı.Ben de, “Ne demek istiyorsunuz, nasıl oldu bu?” dedim. “Anne, bu Shraddha’dan başka bir şey değil!“ dedi. Shraddha adanmadır, teslimiyettir. “Teslimiyet, çünkü ben teslim oldum!“ dedi. Ama Ben,“Nasıl?” dedim. “Bunu, bilmiyorum, ben sadece teslim oldum. Çok rahat hissediyorum, çok canlı hissediyorum ve teslim olduğumu bildiğim zaman korkudan kurtuldum, ruhuma tamamen teslim oldum!“ Ve meditasyon yaptığımız zaman öğrenmemiz gereken şey budur, teslim olmamız gerektiğidir. Muhammed buna “İslam” dedi. Onlar herne kadar teslim etmeseler de İslam, teslim olmak anlamına gelir – aksi takdirde bakın, bu sizin kendi global tabiatınıza, daha yüksek olan tabiatınıza teslim olmak zorunda olmanızdır. Tükenip gitmemelisiniz, bu dünyevi kargaşa ve dünyevi şeyler içinde kaybolup gitmemelisiniz. Bu, İsa’nın bize güç veren bir timsalidir. Ve o bizimledir, O her zaman bize rehberlik edecek, O bizimle ilgilenecektir sadece bu da değil, bize güç verecektir. Sonsuz yaşama karşı olacak olan herkesi yok edecektir. Saçma sapan şeyleri yok edecektir. Ve şimdi görüyorsunuz Kali Yuga’da din ve kavgalardan bahseden tüm bu kurumlar nasıl yok ediliyor. Otomatik olarak, biz hiçbir şey yapmadık. Kendi kendilerine, yaparken bitiyorlar, çünkü Gerçek yok, içinde Ruh yok ve Ruh olmadan geriye kalan ise, ölü bedenden başka bir şey değildir. Sahaja Yogiler için anlayış, bizlerin para odaklı, beden odaklı, duygu odaklı değil, ruh odaklı olmamızdır ki bu neşe veren bir şeydir.

Ve bu yönelimle en mutlu, en sevgi dolu, en güzel insan olmanıza şaşıracaksınız.  Etraftaki insanlar hemen, bu adamda bir şeyler var, bu hanımda bir kıvılcım var, bu hanımda veya beyde bir tür bir kıvılcım var, o bizden çok farklı diye anlayacaklardır. Bu kısa sürede fark edilebilir. Şimdi, İsa’nın zamanında, çok az insan fark edebiliyordu, çünkü onlar aydınlanmış değildiler çünkü onlar insan seviyesinin çok altındaydılar, bunu söylemeliyim. Ama sizler değilsiniz! Sizler kesinlikle farkındasınız, modern zamanlarda doğdunuz ve şu anda İsa’yı düşündüğümüzde, bir yaşamın ne olduğunu, Onun ne kadar büyük bir kişiliği olduğunu, bu tür bir işkenceye maruz kaldığını bilmeliyiz. Onların hepsini İsa kısa sürede yok edebilirdi. O çok güçlüydü, çok güçlü bir kişilikti ama bunu yapmadı! Onları affetti. Size affedilebilirlik mesajı verdi, bu çalışabilecek en büyük güçtür. Şimdi de, siz kendinizi bu affetme fikrine teslim etmeli ve gerçekten affetmeye çalışmalısınız. Şaşıracaksınız, çok huzurlu, çok mutlu hissedeceksiniz ve size işkence eden kişi de bunun farkına varacaktır. Şimdi yapmamız gereken şey, insanları dönüştürmektir. Bizim işimiz budur. Onları dönüştürmeliyiz. Bizler dönüştük. Bir noktadayız, yeniden dirildik diyebiliriz. Tüm dünyayı yeniden diriltmeliyiz, bu bizim işimiz, böylece tüm bu kavgalar, tüm bu tartışmalar, tüm bu sahtelikler bitmiş olacaktır. Bizler için, bizim için bunu yapan İsa liderimizdir. Sıradan bir insan olarak geldi, sıradan bir insan gibi yaşadı, tüm bu güçler O’nun içindeydi. Onları asla yok etmek için kullanmadı.

Aynı şekilde, biz de sevgi ve şefkatle yapabiliriz, ölümlerimizden gerçekten çıkabilir, kuşkularımızdan, yıkıcı doğamızdan çıkabiliriz. Bu yıkıcı tabiat Yogiler için en tehlikeli şeydir. Sahip olduğumuz tek umut budur, Sahaja Yogiler yeniden dirildiler. Bildiğim tek şey şudur, eğer çok fazla Sahaja Yogimiz olursa, bu dünya değişecektir. Bu dünya değişmelidir. Ama sizin ilerlemeniz devam etmelidir, siz daha ve daha fazla ilerlemelisiniz, geri gitmemelisiniz. Orada buradaki küçük şeyler için endişelenmeyin! Çok büyük bir sorumluluğunuz var ve bu sorumluluk insanları dönüştürmektir. Bu sizin hakkınız. Kaç kişiyi dönüştürdünüz, kaç kişiyi değiştirdiniz? Erkekler ya da kadınlar için her şey yolunda. Sizler insanları değiştirmelisiniz, bu sizin işiniz ve sizin İsa’dan aldığınız güçtür, onları değiştirmelisiniz, onları Sahaj Nirmal Dharma olarak adlandırdığımız bu yeni mutluluk ve sevinç dünyasına dönüştürmek zorundasınız. Eğer bu işe yararsa, eğer gerçekten işe yararsa, dünyayı düşünün, bizim için ne kadar da güzel olacaktır! Bu tür yeni bir girişime kalkışmak ve kaç kişiyi getirebileceğini bulmaya çalışmak her Sahaja Yogi’nin görevidir. Umarım bir dahaki sefere, şu anda ev sahipliği yapan bu sekiz ülkeden gelen insanların sayısını ikiye katlayacağız.

Hepinize bütün sevgimi sunuyorum. Harika günler bizi bekliyor. Şimdi bizler sadece sorumluluğumuzu anlamalıyız. Esas şey, bizim kaç kişiyi dönüştürdüğümüz, kaç kişiyi yeniden dirilttiğimizdir. Rekor budur, o ne değildir, sizin kaç Puja katıldığınız ve bütün bu şeyler değildir. Bu o kadar da önemli değildir. Pujalar sadece size güç vermek, size kuvvet vermek içindir, ama sizin işiniz bunlar değildir. Bu sizin işiniz değildir. İşiniz için ihtiyacınız olan gücü Pujalardan elde edebilirsiniz ama eğer bu gücü kullanmazsanız, o zaman bu ne işe yarar ki? Şimdi, yeniden dirildiğinizi ve başkalarını yeniden diriltmeniz gerektiğini hatırlamayı size bırakıyorum. Bu tam bir kargaşa ve yıkım zamanı, bu çok, çok önemli bir mücadeledir.

Tanrı sizleri kutsasın!