Easter Puja, Saflık, Varoluşunuzun Temelidir

Istanbul (Turkey)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Easter puja. İstanbul (Türkiye), 23 Nisan 2000.

Bu gün İsa’nın yeniden dirilişinin büyük olayını kutluyoruz. Tanrısal sevginin yeni yaşamına yükseldiğiniz bu aynı şablon sizin yeniden dirilişinizdir. Yeniden doğmanızın gerektiği hakkında, daha yüksek bir şeyin var olduğunu hepiniz biliyordunuz ama bunun nasıl çalıştığını hiç kimse bilmiyordu? Varlığınızın süptil tarafı da, bunu size hiç bir zaman söylemedi. Azizler sadece, nasıl davranmanız gerektiğinden bahsettiler. Onlar sadece nasıl çok saf bir yaşam sürmeniz gerektiğini, sizin dürüst bir yaşam sürdürmeniz gerektiğini söylediler ama bunun nasıl çalıştığını size söylemediler. Hindistan’daki insanlar tabii ki bunun hakkında bir şeyler biliyorlardı, çok azı, çok çok az sayıda insan ama şimdi sizin sayenizde, dünya çapında bir bilgi bu.

Kundalininiz yükseldiği zaman, Kundalini sizin Annenizdir, o sizin şahsi Annenizdir ve o size ikinci doğumunuzu verir. İşte bu şekilde siz Tanrısal cennete bağlanırsınız. Tüm bunlar size eğer aydınlanma olmadan anlatıldıysa, bir anlamı yoktur ama insanlar bunun hakkında büyük fikirler ortaya attılar ve yeniden doğuşunuzun bir gün gerçekleşeceği size söz verilmişti. Sizin için en büyük şey, budur. Hayatınızdaki en büyük olay budur ve buna ulaşabildiğiniz için, kişi kendisini çok şanslı addetmelidir. Tüm bunlar siz onu arzuladığınız için gerçekleşmiştir. Pek çok yaşamınız boyunca, siz Tanrısal cenneti arzuluyordunuz. İnsanlar tepelerden, vadilerden inip, arayarak, her tür şeyi yapıyorlardı. Siz bunu zaten yaptınız. Hiç bir şeyi bırakmanıza gerek yoktur, hiç bir şeyden vazgeçmeye gerek yoktur. Bu yanlış bir fikirdir, bu yersiz bir fikirdir.

Bu sizin Sahaja dirilişinizi almanız gereken zamandır, kendiliğinden gerçekleşen diriliş. Bu konuda hiç bir şey yapmanız gerekmez, bu sadece bu kadar basittir ve bu çok iyi çalıştı. Ben çok sayıda insan görmekten dolayı, gerçekten de çok aşırı bir şekilde sevinçliydim, özellikle de Müslümanları, bu insanları nasıl kurtarırsınız diye endişe ettiklerimi, onlar için çok endişe ettiklerimi. Kişi şunu anlamalıdır ki, “Kuran”, Muhammed Sahib öldükten kırk yıl sonra yazılmıştır. Bu nedenle, belki de, kelimeler değiştirilmiş olabilir, belki de ve anlam birazcık belirsiz hale gelmiş olabilir. “Sunna” (Peygamberin sünnetleri) adı verilen başka bir kitap daha vardı, (Kütüb-i Sitte – Altı kitap demektir, sünnet malzemesini meydana getiren ve en güvenilir sayılan hadislerden oluşturulmuştur) aynı zamanda ortaya çıktı ve bu kitap, öyle pek de büyük bir ruh olmayan birisi tarafından meydana getirildi demeliyim çünkü o kişi aydınlanmış bir ruh değildi. Şiiri, dini şekilde nasıl anlarsınız, Ben bunu anlayamıyorum ve şiirde her ne yazıldıysa, siz bunu doğru şekilde nasıl yorumlayabilirsiniz? Ben de bir şairim, bu yüzden Bende şiir yazabilirdim ama Ben buna “hayır” dedim. Şiir çarpıtılabilir, bu çarpıtılabilir ve insanlar bunu yanlış da kullanabilirler, işte şiirdeki problem budur.

Hindistan’da aynı problemimiz oldu. Örneğin, Kabira öyle güzel bir şiir yazdı ki, ama onların bunu yorumlama şekli o kadar saçma sapan ve Kabira’nın şarkılarının ruhundan o kadar farklıydı ki. Eğer Ben Tanrısallık hakkında şiir yazarsam, onların kendi ihtiyaçlarına göre kelimeleri çarpıtabileceklerini fark ettim,. İşte olan şey tam olarak buydu. Bütün dinlerde bunu gördüm, iş şiire gelince insanlar onu çarpıtabilirler. Aynı şekilde, İncil’de de olduğu gibi, İsa hakkındaki duyuruyu yapacak kişinin Paul olduğu çokça kabul görmüştü ve o yeniden diriliş hakkında da yazmak istemedi, Günahsız Gebe Kalmak hakkında da yazmak istemedi. Tüm bu şeyler onun aklındaydı ve bu nedenle Thomas Hindistan’a kaçmak zorunda kaldı ve John ise herhangi bir şey yazmayı reddetti. Çünkü böyle olan insanlar idareyi ele aldılar. İdarede onlar oldular ve onlar hiç bir şekilde bunun için yetenekli, kendilerinin bundan sorumlu olduğunu düşündüler, onların bunu yapmaya hakları yoktu. Bunun bir sonucu olarak, Hıristiyanlık insanların içsel büyümelerine karşı çok yanlış bir tutum benimsedi. Katolik kilisesinde ne olduğuna baktığınız zaman, bunun bugünkü sonucunu görüyorsunuz, hayret edersiniz. Her tür saçmalığın sürüp gittiği böyle bir organizasyon, nasıl olup dini bir organizasyon olabilir?

Bende Hıristiyan bir ailede doğdum ve onların İsa’nın yaşamını yorumlama şekillerine ve bu konuda büyük bir otorite şeklinde konuşmaları karşısında şok olmuştum. Kitaplar ve kitaplar yazılmıştı, onlar büyük büyük vaazlar verirler! Her ne konuşuyorlarsa bunun içinde gerçek yok diye düşünmüştüm. Babam bile aynı şekilde hissetti çünkü bu kitaplar çok sonraları geldi, bu kitapların yazarları çok daha sonraları geldiler. İkinci olarak ise, bunu yazmaya çalışanlar, bu konuda yetkili değildiler. Onlar spritüel insanlar değildiler. Hepsi güç sahibi olmak istediler, din üzerinde güç sahibi olmak istediler. Dindeki güç, sizin içinizdedir ve bu uyandırılmalıdır. Söylemek zorundayım ki, bu ülkenin ve başka ülkelerin sufileri sayesinde, insanlar hala tüm bu kitapların, konuşmaların ve kelimelerin ötesinde bir şeyler olduğunu düşünüyorlar.

Bu sahip olduğumuz öyle bir kutsama ki, onlar mahkûm edilseler de, işkence edilseler de ve pek çoğu öldürülse de, her ülkede gerçekten, hakikatten bahseden birilerine sahip olduk. Bu, bu gün bile oluyor. İnsanların hakikati, gerçeği dinlemek istemediklerini görüyorum ama dün çok mutluydum, Müslüman olan, İslam dininden olan insanları gördüğüm için, gerçekten de çok sevinçliydim, onlar her gün yaptıkları ritüellerinden daha yüksek bir yaşama sahip olduklarını anlayarak, şimdi bir araya geliyorlar. Sürdürdükleri bu tamamen ayinlere dayalı yaşam, onların çok fazla çalışmaları, bu kırk günlük açlık, Hacca gitmek, her tür şeyi yapmak ama aralarında bir birlik yok. Birbirleri arasında birlik yok ve kimi yerlerde,buna hayret ettim, birbirlerini öldürüyorlar! Bu nasıl olabilir? Çünkü bu sözüm ona pratikleri, onları kolektif hale getirmedi. Kolektif değiller. Hepsinin farklı kimlikleri var, tamamen cahil insanların önderlik ettiği mezhepleri var.

Yani biz, gerçeği kaybetmiş olan bu insanların bütünlüklerini, bu insanların kolektif tabiatını gerçekten de kutlamalıyız. Gerçeğin ne olduğu konusunda bir fikirleri yok ama yine de arayış içindeki bir kişi, var olanla hiçbir zaman teselli bulamaz. Arıyor, arıyor, arıyor ve gerçeği bulana dek arıyor. Ama yollarını kaybeden pek çok arayıcı da var. Onlar arayışta kayboldular. Onları, yollarını kaybetmiş olduklarına ikna etmek çok zordur. Bu kendi yaşamlarında kendileri görmeliler. Kendi kazanımlarından dolayı görmeliler. Neye ulaştılar? Herhangi bir deneyimleri oldu mu? Sahip olduklarınıza ikna olmak için, bunu doğrulamayı denemelisiniz. İnsanlar üzerinde doğrulayabilirsiniz, kendiniz üzerinde doğrulayabilirsiniz. Her ne olursanız olun, siz parmak uçlarınızda böyle olduğunu biliyorsunuz.

İki şey var, Kıyamet (dünyanın sonu ve bütün ölülerin dirilip mahşerde toplanacağı zaman) ve Kıyam (ayağa kalkmak). İki şey. Pek çok kişi aradaki farkı anlamaz. Birisi yeniden diriliş zamanının gelmesidir ve diğeri ise yok oluşunuzun meydana geleceği zamandır. İnsanoğlunun yeniden dirilişi, parmak uçlarınızda vibrasyonları hissetmeniz demek olan ve elleriniz konuşacak denilen, Kıyam’dır. Gerçekten Müslüman olanların, teslim olanların ve Tanrı’nın dünyasına ait olmak için, daha yüksek insanlar olmak üzere seçilenlerin, konuşabilen ellere sahip olmak zorunda olduğunu söyleyebilirim.

Aksi takdirde onlar Müslüman değildirler, Ben onlara Müslüman demezdim. Onlar belki de insan ama Müslüman değiller. Yani bu, kendisinin Müslüman olduğunu düşünen her Müslüman için bir mecburiyettir, onun ellerinde vibrasyonları olmalıdır. Kıyamet değil, Kıyam olan – yeniden dirilme zamanında, onun elleri konuşmak zorundadır. Bu iki kelime insanların akıllarında karışır. Bu nedenle kendilerinin ve aynı zamanda başkalarının ulaştıkları şeyi, ellerindeki vibrasyonlar vasıtası ile kendi kendilerine doğrulayabilen insanlar, Kuran’a göre Müslüman’dırlar. Ama hiç kimse bunu onlara söylemedi, onlar bilmiyorlar. Onlara göre eğer Mekke’ye gider ve buraya geri dönerseniz, tamamdır. Siz bir Hacı olursunuz ve bitti.

Kişinin sorması gereken çok önemli başka bir soru vardır, Muhammed Sahip neden taş tapımına bu kadar çok karşıydı? Neden o siyah dört köşeli taşın (Mekke’deki Hacer el Esved – anlamı Siyah taş demektir) etrafında dönmelerini istedi? Bunun amacı neydi? Bu taş neden bu kadar önemliydi? Sözüm ona Müslüman olanların herhangi birine bu soruyu sorarsanız, emredilen şey budur, diyecektir size. Ama sonuçta bu soruyu sorabilirsiniz, neden? Bu da sonuçta sadece bir taştı. O zaman, Muhammed Sahip neden bu taşın etrafında dönmenizi istedi? Orada taştan yapılmış çok sayıda heykel vardı ve Hindistan’da da yaptıkları gibi, insanlar her türden heykelde ibadet etmeye başladılar.

Ama bu taş bir swayambhu idi ve Hint kutsal yazılarında ondan “Meccashwar Shiva var”, diye bahsedilmişti. Hindistan’da her yerde Shiva’larımız var. On iki tane Jyotirlinga (Shiva’nın parlak ışığı demektir. Jyothirlinga tapınakları, efsane gerçekleştiği sırada Shiva’nın ateşten bir ışık sütunu gibi göründüğü 12 farklı yerde bulunan tapınaklardır) var. Şimdi, eğer bunu size anlatırsam, Bana inanmanıza gerek yok ama siz gidip vibrasyonlarınızla onun Shiva olup olmadığını doğrulayabilirsiniz. Bu siyah taşla, bu aynıdır. Bu nedenle, Muhammed Sahip bunun bir Meccashwar Shiva olduğunu fark etti ve bu yüzden de insanlar Shiva’nın kutsamalarına erişmek için onun etrafında dönmelidir ama bu bir ritüel oldu. Her şey bir ritüel oldu ve hiç kimse bu ritüelden ötesine gidemedi.

Hıristiyanlıkta da aynı şey. Bugün, onların tövbe etmek ve yaptıkları şeyler için kendilerini suçlu hissetmek hakkında, çok büyük bir şekilde konuştukları bir gündür. Ama neden bunu yaptılar? Onların iyilikten, erdemlerden sorumlu olmaları gerekiyordu. Peki ama bunu neden yaptılar? Neden yanlış şeyler yaptılar? Ve şimdi de Tanrı’dan bağışlanma diliyorlar! Çünkü onlar aydınlanmış ruhlar değildiler, onlar Sahaja Yogi değillerdi.

Sahaja Yogiler yanlış bir şey yapmaya çalışırlarsa, o zaman parmak uçlarında kendilerinin yanlış yaptığını bilirler veya biz onlardan Sahaja Yoga’dan ayrılmalarını isteyebiliriz. Ancak bu, Sahaja Yogiler için en fena ceza gibi duruyor. Eğer onlara Sahaja Yoga’dan çıkmalarını söylersem, bundan hoşlanmazlar. Neden? Çünkü onlar bizim gerçeklikten ayrıldığımızı düşünüyorlar. Gerçekliğin tüm nimetleri onlar için kayıptır, onlar böyle düşünürler.

Cezalandırmak hiçbir şeydir çünkü biz onlardan sadece Sahaja Yoga’dan çıkmalarını istiyoruz. Bakarsanız, bu hiçbir şeydir. Fakat Sahaja Yoga tam özgürdür, Sahaja Yoga tam kutsanmadır, Sahaja Yoga tamamen huzur ve neşedir. Şaşırtıcı bir şekilde, eğer Kuran’ı okursanız, Muhammed Sahib’in barış getirmek istediğine hayret edeceksiniz, ama bu böyle değildir.

Keşmir’den bir adamla tanıştım. Şunu söylemişti, barış nerede? Hepsi savaşıyorlar. Biz barış istiyoruz. Ancak, şaşırtıcı bir şekilde, kendisinin sadece Hindistan’da huzur bulduğunu söyledi. Ancak bu Keşmir, herkesin her zaman meydan okuduğu ve her şeyin İslam’ın adı altında saldırıya uğradığı, çılgın bir yer! Ben de dedim ki, bu İslam değil. İslam teslim olmak demektir. Ve o Bana dedi ki, eğer teslim olursanız onlar sizi öldürürüler. Korunmamız yok.

Müslümanların kendilerinin bunun İlahi yaşam olamayacağının farkına varmaları çok şaşırtıcı, çok, çok şaşırtıcıdır. Çünkü Tanrısal yaşamda insanlar birbirleri ile aynıdırlar. Görüyorsunuz, dünyanın her yanında Sufilerimiz var. Onları okudum. Türkiye’nin Sufilerini ve başka yerlerdekileri de okudum.

Onlar kendilerine sufi demeseler de, Hindistan’da bile sufilerimiz var. Ne düşünürsünüz bilmiyorum ama Hint anlayışına göre, Sufi “saaf” anlamına gelir ve ‘saaf’ temiz demektir, saf demektir. Bu saf olan insanlar Sufilerdir. Saflık içinde onlar, Tanrısal lütuf, Tanrısal sevgi, Tanrısal barıştan başka bir şey görmezler. Onlar sadece barıştan bahsederler, savaştan bahsedemezlerdi. Savaştan bahseden herhangi bir kimsenin, bunu yapmaya bir şekilde hakkı olan birisi olması mümkün değildir.

Savaş kesinlikle delilik gibidir. Hayvanlar bile böyle kavga etmezler. Savaşı ve birbirimizi öldürmeyi düşündüğümüz için, bizler hayvanlardan bile daha kötüyüz. Bu yapılmamalıdır ve tamamen durdurulmalıdır. Kendisine saldırılmadığı sürece hiç kimsenin birisini öldürmeye hakkı yoktur. Dolayısıyla, dirilişimiz hakkında duyduğumuz şey, pek çok şeyin üzerinde olduğumuzdur. Bütün bu yıkıcı özellikleri kaybettik. Sanskritçede buna “shudripu” (altı düşman) diyorlar, altı tane düşmanımız var – kaam, krodh, mada, matsar, lobh, moha. Kaam cinsel sapkınlıktır, krodh öfke, moha cazibe, mada gurur, matsar kıskançlık, altıncısı ise hırs, açgözlülüktür. Aklımızdaki bu altı şeyin hepsi, cehaletimizden, yetiştirilmemizden, bizim okuduklarımızdan, bu her ne ise, geliştirdiğimiz şey her ne ise, Kundalini’niz yükseldiğinde ve İlahi olanla bir olduğunda bunlar sadece akıp giderler. O zaman sağlam bir zemindesiniz. Gerçeği bulduğunuzu ve artık bu yıkıcı alışkanlıklardan keyif alamayacağınızı fark ediyorsunuz. Onlar sadece akıp giderler.

Yani siz içinizde, Tanrısal yeniden dirilişin yeni bir krallığına girersiniz. Bu, insanoğullarının gerçek dirilişidir. Şimdi, bazı süptil şeylerin, insanların kitapları yok etmeye, bir şeylerin anlamını mahvetmeye çalışmasına rağmen hala devam ettiğini biliyorsunuz. Buna rağmen süptil şeyler orada kalırlar. Mesela Easter -Paskalya döneminde (birbirimize) yumurtalar veriyoruz. Yumurta sunmanın anlamı nedir? Neden bir yumurta verelim ki? Öncelikle yumurta sunuyoruz çünkü bir yumurta dönüşüm geçirebilir. O küçük bir civciv olabilir, yeniden doğabilir. Yumurta, yeniden doğma kapasitesine sahiptir.
Yani, siz bu yumurtayı Paskalya’nın bir sembolü olarak aldığınızda, bu sizin farklı bir kişi, ıslah olmuş bir kişi ve büyük bir spritüel kişi olabileceğiniz anlamına gelir. Siz olabilirsiniz, bunun anlamı budur. Neden yumurta veriyoruz? İnsanlar bilmiyorlar. Ben pek çok kişiye sordum. Kendilerinin Hıristiyanlığın büyük otoriteleri olduklarını düşünen bazı rahiplere bile sordum. Onlar neden yumurta verdiklerini bilmiyorlardı! İkincisi, eğer Shri Ganesha’nın doğumuyla ilgili hikâyeyi okuyorsanız ve okumaya devam ederseniz, şaşıracaksınız, orada bunun Brahmand olarak adlandırıldığı ve bunun Brahma’nın yumurtası anlamına geldiği yazılıdır. Bu yumurta ortaya çıktı ve yumurtanın yarısı Mahavishnu oldu ve bu İsa anlamına gelir ve diğer yarısı ise Shri Ganesha olarak kaldı.
Sonra Mahavishnu’nun dışarıya çıktığı zaman, Onun babası için ağlamaya başladığı söylenir. Sadece bir düşün, O Babasını istiyordu. Şimdi, eğer İsa’ya bakarsanız, O her zaman iki parmağını kullanır. Başka hiçbir enkarnasyon bu iki parmağı kullanmamıştır. Bunun anlamı, sizler bunun Vishuddhi ve bunun da Nabhi olduğunu biliyorsunuz. Bu, Onun Nabhi’nin kralı olan babasıyla konuştuğu anlamına gelir. Kim bu? Bunu çok iyi biliyorsunuz. O Vishnu’dur ve Shri Krishna olarak enkarne olmuştur.

Yani, Onun işaret ettiği şey şudur, onlar Benim Babam. O bunu ne kadar net bir şekilde yaptı. Neden başka bazı Mudra’larınız olmasın, başka bir parmak tutma şekline sahip değilsiniz? Ancak, O her zaman bu iki parmağımı tutardı, yani bunun anlamı Benim babamın Vishnu ve Shri Krishna olandır, demektir. O zamanlar, Shri Krishna’nın yaşamı sırasında kendisine, Mahavishnu senin oğlun olacak dediler. Size dediğim gibi bütün bunlar bir araya getirilmiyor, ayrı ayrı, siz ancak doğru bir anlayışa sahipseniz, aralarındaki bu bağlantıyı anlayabilirsiniz. İsa’nın Shri Vishnu ve Shri Krishna’nın oğlu olduğu ve Onun kendisine, “sen tüm evrenin desteği olacaksın” denilerek kutsandığını. Açıkça Ona, “Sen tüm evrenin desteği olacaksın”, denilmiştir.

Şimdi, bir yarısı, bir şekilde destek olan Shri Ganesha, Kundalini’yi destekler. Kundalini’ye bakar, Annenin iffeti ile ilgilenir. Ve ifade edilen diğeri ise, tüm evrenin desteği olan İsa Mesih’tir. Doğal olarak, Shri Ganesha’nın bir parçası olduğu için, ahlaki bir temel olmalıdır, bu insanın ahlaki temelidir. Ahlaki temelde, sizler onların sahip oldukları diğer bu saçmalıklardan değil, Hıristiyanların yaşamlarında eksik olan ahlaki bir temel tarafından destekleneceksiniz. Her şeye izin verilir, çok şaşırtıcı! Katolik Kilisesi’nde ve ayrıca Katolik olmayan kiliseler dediğiniz diğer kilisede de, boşanmadığınız sürece ne isterseniz yapabilirsiniz. Evli olsan bile, ne istersen yapabilirsin. Bana söylendiğine göre, Vatikan bile tüm bu sorunları yaşıyor.

Bir şekilde destek olan yarımlardan birisi Shri Ganesha’dır. O Kundaliniyi destekler. O Kundalini ile ilgilenir, O Annesinin iffeti ile ilgilenir. Ve diğer yarı ise Jesus Christ olarak ifade edilir ve bütün evrenin desteğidir. Yani doğal olarak Shri Ganesha’nın bir parçası olduğu için, bunun ahlaki temel olması gerekir. Sadece ahlaki temelde destekleneceksiniz, sahip oldukları diğer bütün bu saçmalıklarda değil ama ahlaki bir temel Hıristiyanların yaşamlarında kayboluyor. Her şeye izin verilir, çok şaşırtıcı! Katolik Kilisesinde boşanmadığınız sürece ne istersen yapabilirsiniz ve Katolik olmayan kiliseler diyebileceğiniz diğer kiliselerde de. Evli olsan bile, ne isterseniz yapabilirsiniz. Bana söylendiğine göre Vatikan bile, tüm bu sorunları yaşıyor.

Eğer sizler vaftiz olduğunu düşünen insanlar iseniz, nasıl olabilir bu? Yani, bu rahipler tarafından gerçekleştirilen büyük bir vaftiz kutlaması var. Sahasrara nerede ve Kundalini nerede ve ikinci doğumunuzu nasıl alırsınız? İkinci doğum yok, sadece bazı rahipler elini başınıza koyuyorlar. Aslında bu aydınlanmış ruhlar için sorun yaratır, çocuklar için sorun yaratan, aydınlanmış ruh olmayan rahiplerin elini koymasıdır. Pek çok çocuk gördüm, bu rahipler tarafından kutsandıkları zaman, yüksek sesle ağlamaya başlıyorlar çünkü onlar aydınlanmış ruhlar ama rahipler aydınlanmış değiller. Bu çok ilginçtir. Fakat derler ki, nihayetinden İsa değil, rahipler kötüdür. Fakat onlar birbirleriyle nasıl ilişki içindeler? İsa ahlak için direndi. Ve bu modern zamanlarda, O’nun hakkında da her tür pis şeyi söylüyorlar. Onlar ahlaklı bir karakteri anlayamazlar. Bu dereceye kadar vardık. Ahlak söz konusu değil. Kiliseye gidip itiraf ettiğin sürece ne isterseniz yaparsınız, sorun değil.

Bunlar modern dinlerin saçmalıklarıdır. Her dinin sorunları var ve Benim hissettiğim en kötüsü ise, lideriniz olarak dünyanın desteğini aldığınız zamandır. İnsanların böyle ahlaksız bir yaşam sürmelerine siz nasıl izin verebilirsiniz? İsa’nın örneğini takip ederken, ahlaksızlığı siz nasıl tolere edebilirsiniz? Bu söz konusu bile olamaz! O ahlakın bedenlenmesidir. O Shri Ganesha’dır ve insanların kiliselere, tapınaklara gelmesine ve ahlaksız bir hayat sürmelerine nasıl izin verirsiniz? Bu insanlar için kefaret nedir? İsa’nın yaşamının temeli, İsa’nın bütün varlığı, ahlaktır, saflığı sağlamaktır.

Şimdi, Adi Shakti tarafından ilk yaratılmış olan Shri Ganesha idi, çünkü Adi Shakti etrafında saflık istiyordu. İnsanların, başkalarına ışık yayan kendi saflıklarından ve kendi kişiliklerinden keyif almalarını istedi. Eğer kirlilik varsa, örneğin bir camın üzerinde ve eğer siz bu camı ışık üzerinde kullanıyorsanız, ışık bundan nasıl geçebilir? Saf olmayan yaşam, başkalarına ışık veremez ve sizin iç ışığınızı da gösteremez. Kirlilik hususunda, her ikisi de kesinlikle doğrudur.

Ancak insanlar kabul etmemiz gerektiğini söylüyorlar çünkü eğer dininiz için daha fazla insanınız olması gerekiyorsa, birçok şeyi kabul etmelisiniz. Bunlardan birisi de kirliliktir. Sadece bunu bir düşünün! Şimdi, İsa’nın bulunduğu Agnya’da, eğer gözleriniz saf değilse, şehvet ve açgözlülükle doluysanız, o zaman İsa’ya karşısınız, siz bir deccalsınız. Gözlerin temiz ve safsa, sadece ancak o zaman Tanrı sevgisinin tadını çıkarabilirsiniz aksi takdirde bunu yapamazsınız. Ayrıca, ancak gözleriniz temizse bir diğer Sahaja Yogi veya Yogini’nin sevgisinin tadını tam olarak çıkarabilirsiniz. Sadece hayal edin! Ancak sizin her yerde dolanan gözleriniz ve her türlü şeyiniz varsa, kendinizi nasıl Hıristiyan olarak adlandırabilirsiniz bilmiyorum. Yapamazsınız.

Hangi sertifikayı taşırsanız taşıyın, değilsinizdir. Çünkü İsa’yı takip edenler kesinlikle ahlaklı bir hayata sahip olmalılar. Ahlakınızdan neşe duymanız ve yukarıdakilerin hepsinden, temiz gözlerinizden neşe duymanız, sizin içsel varlığınızın bir mecburiyetidir.
Batı hayatı hakkında bildiğim şey şu, gözler temiz değil. Kiliseye gidecekler ve sonra gözleri orada burada dolaşacaktır. Bu nasıl olabilir? Bunu nasıl yaparsınız? Eğer İsa’nın yeniden dirilmiş birisi olduğunu ve sizinde yeniden dirileceğinizi düşünüyorsanız, her şeyden önce, gözlerinizde saf sevgi olduğunu görün. Şimdi, saf sevgi göreceli değildir, kirletilemez, onun içinde şehvet ve hırs olamaz. Bu iki şeyin, aklınızdan tamamen çıkması gerekiyor.

Bunlar insanların açgözlü oldukları, çok fazla açgözlü oldukları günler. Ne tür bir şeyleri olduğunu bilmiyorum, çünkü insanların ahlaksızlığını çok fazla incelemedim. Gördüğüm şey sizin gibi güzel insanlar.

Ancak Batı kültürünü anlamaya çalıştığım zaman, eğer sizi Shakspeare’in hayatı gibi, böyle birisinin hayatını bir film yapmak isteseniz, Ben bunu gördüm, Bana göre o kişi Avadhuta (Avadhuta, başkalarına içgörü kazandıran ve onlara nihai gerçekliğin (Brahman) ve benliğin (Atman) gerçek doğasını nasıl anlayacaklarını öğreten ve Moksha’nın , yani kurtuluşun yolunu göstermek için guru rolünü üstlenendir) idi, yani o tüm yıkıcı insan alışkanlıklarının ötesine geçen bir insandı, Avadhut çok yüksek kalitede bir Yogidir. Ve onlar onu, bir kadının peşinde koşan aptal birisi olarak gösteriyorlar. Onlar ahlaki açıdan mükemmel olabilecek, ahlak algısı sahibi olabilecek insanları “kavrayamazlar” – tasavvur edemezler. Çünkü bu tür şeyler yapanlar, aydınlanmış ruhlar değildir, onlar Sahaja Yogi değildirler. Yani ahlak fikri onların kafasına girmiyor. Şöyle düşünüyorlar: “Biz böyle olduğumuza göre, diğerleri de böyledir.” Aslında, çoğunlukla bunu kendilerini haklı çıkarmak için yapıyorlar.

Çok çirkin ve çok dehşet verici olan ise, bu kadar harika şeylerden bahseden bu kadar harika insanların karakterlerinin tasviridir, buda insanların değer sistemlerinde gerçekten bir bozulma olduğunu gösterir. İdeal bir kişilik olan birisini kavrayamazlar. Bunu söyleyerek, gerçekliğin ötesinde bir şeyden bahsettiklerini düşünüyorlar. Gerçeği bilmiyorlar.

Dün Sufi şeyinde, sizin sahip olduğunuz dört aşama hakkında (Dört Kapı, şeriat, tarikat, hakikat, marifet) onların söylediklerinden çok etkilenmiştim. Bunlar içinde “Hakikat”, bu kelime gerçek anlamına gelir, siz gerçeğin içine girmelisiniz. Gerçek, algı olmayan bir şeydir. Bu bir şeyi görmek değil ama bir şey olmaktır. Eğer görmeye başlarsanız, beyaz, kırmızı, sarı bir şey görebilirsiniz ama siz o değilsiniz. Siz o olduğunuz zaman, siz gerçeksiniz. Sonra da gerçeği yayarsınız, gerçeği görürsünüz, gerçekten neşe duyar, gerçeğin içinde yaşarsınız. Bu gerçek yaşamdır ve gerçek olmayan, hayali olan veya Tanrısallılığın altında olan bir şeyden haz almazsınız. Şimdi, sizi bunu yapmazsınız. Dedikleri gibi, siz gerçeksinizdir ve bu Hakikat’tir. Gerçek sizsiniz ve davranışlarınızda, konuşmalarınızda, yaşamlarınızda, her şeyinizde gerçeği yayıyorsunuz. Tüm bunlar spiritüelliğin en büyük gücünü ortaya çıkarır. Sahte olan her ne olursa olsun, yanlış olan her ne ise, yıkıcı olan her ne ise, gerçekğin üzerinde duran bir adamdan uzağa kaçacaktır. Bu otomatiktir. Bu aydınlanmış bir ruh olması beklenen aynı kişiliğin, kesinlikle bir parçasıdır. .
Yani, yeniden diriliş gerçekleşti, hiç şüphesiz. Elleriniz konuşuyor, tamam. Size izlemeniz gereken herhangi bir komut ya da herhangi bir sabit yol vermek istemiyorum. Şimdi, özgürsünüz, çünkü siz ışıksınız. Işık olduğunuz zaman, size neden Ben hangi yoldan gideceğinizi söylemeliyim ki. Kendiniz ışığa sahip olduğunuzu biliyorsunuz. Yani kendiniz, kendi ışığınızla aydınlanmış bir yolu takip ediyorsunuz, birisinin size bunu yapma, şunu yapma demesinin gerektiği bir yolu değil, bu tür bir şey değil bu. Sadece tartacaksınız, eğer bir şey yanlışsa, onu yapmayacaksınız! Eğer bunu yapıyorsanız da, o zaman hala tüm bunların üzerinde yükselmeniz gerektiğini bilin.

“Kuran” da tarif edilen Nebiler sizsiniz. (Nebi- Tanrı’nın buyruklarını insanlara ileterek onları aydınlatan, onları iyi ve doğru davranmaya yönelten kimse, peygamber.) Sizler tüm dünyayı yeniden diriltecek olanlarınızsınız, ahlaksızlığın pisliğinde ezilen insanlara yardım edecek olan sizsiniz. Çok temiz insanlar olan bu Sufilerin bazılarına bakın, nasıl diğer insanları daha iyi bir yaşama doğru döndürdüler? İşte sizin olduğunuz şey budur. Siz onların hayatlarını değiştirmek zorundasınız, sizin işiniz budur. İnsanların nasıl aptal, ahlaksız olduklarını, ne olduklarını düşünmeyin, unutun gitsin. Sizin bilmeniz gereken şey, kendinizin ne olduğunuzdur.

En saf olanın en saf olanı olarak, kendinizin ve sorumluluğunuzun farkında olmalısınız. Benim adımın da işaret ettiği gibi, sizler benim çocuklarımsınız ve bu da Nirmal’ın çocuklarını ifade eder, bu saflık demektir. Saflık, varlığınızın temelidir. Şunu çok açık şekilde görmeye çalışmalısınız ki, sanatı takdir etmenin hatalı bir tarafı yoktur, güzel olan her şeyi takdir etmenin, güzel zihinlerin yarattığı her şeyi takdir etmekte yanlış olan bir şey yoktur ama bu takdir içerisinde şehvet ve açgözlülük olmamalıdır.

Saf bir takdir, saflık mesajdır ve bir kez kendi içinizde saflığa sahip olduğunuz zaman, siz kendinizi seveceksiniz. Benim sizi sevdiğim için, sizde onların hepsini seveceksiniz. Ve sonra saflıktan gelen bu “sevgi” kelimesini anlayacaksınız. Saflığınızın çiçek açması, saflığınızın kokusu, bundan her zaman zevk alırsınız ve içinde aktığınız bu sevgiden zevk alırsınız, bu sevgi sevilmesi gerekenlere, ilgilenilmesi gerekenlere doğru akar.

Yıkıcı olan insanlar için endişelenmeyin. Kullanabileceğim tek kelime bu, çünkü söylenebilecek çok şey var. Bırakın yıkıcı olsunlar çünkü onlar kendi kendilerini yok ediyorlar. Neden onlar için endişelenelim ki? Başkalarını yok ettiklerini düşünüyorlar ama durum böyle değil, onlar kendilerini yok ediyorlar. Onları unutun, unutun gitsin. Kendinizin tüm dünyanın inşasından sorumlu olduğunuzu düşünüyorsunuz, sadece birkaç kişiden değil. Siz çok zekisiniz, bilgili ve anlayışlısınız. Sizler İsa’nın eğitilmemiş, çok fazla şey anlamayan, aydınlanma alan fakat, sizin seviyenizde olmayan müritleri gibi değilsiniz. Ne yapabilirlerse yapsınlar, Hıristiyanlığın bu türden bir kargaşasının geldiği bir noktaya ulaşırsınız, ama siz, bu türden bir şey meydana getiremezsiniz. Küresel olan, canlı bir yeni din yaratacaksınız.

Şimdi, dünyanın her yerinden gelen insanlara sahip olduğumuzu gördüğüm için çok mutlu oldum. Bu her yerde olan küresel bir harekettir. Bunun, sözde dinlerin sınırlı fikirleriyle hiçbir işi yoktur. Bu durum her dini mahvetti, İslam mahvoldu, Hıristiyanlık mahvoldu ve Hinduizm mahvoldu ve Budizm ise en kötüsü. Budizm’de her şeyden vazgeçersin, tüm eşyalarını, tüm mallarını, onları guruya verirsin, düşünün! Ve guru, görüyorsunuz, çok açgözlü, korkunç adam. O yeniden dirilişi size nasıl verebilir? Kendisi açgözlü olan bir adam, her şeyi onların ellerinden almak için başkalarını yanlış yönlendiriyor! Sonra, Hıristiyanlıkta da aynı şey, hepiniz Rahibeler olursunuz, Babalar olursunuz (Rahiplere baba diye hitap edilmesi), Kardeşler olursunuz (Rahipler birbirine Kardeş diye hitap ettiği için) ve bütün bu saçmalıklar! Ama içte hiçbir değişiklik yok.

Birisi yanıma geldi ve Ben de ona “neden rahip oldun?” dedim. Bana, çünkü işsizdim, işim yoktu, dedi ve papazlık işini kabul ettiğini söyledi, düşünebiliyor musunuz? Hiçbir işe giremedi, bu yüzden de minimumun minimumu olarak bu işi kabul etti. O zaman siz ne yapardınız? Bana nasıl vaaz vermem gerektiğini söylediler ve ilk önce pratik yapmam gerekti ve sonra ezberledim ve sonra da bilmiyorum, bunu konuşmaya, şunu konuşmaya başladım. Ben bu adam, posses edilmiş büyük bir adam olmalı dedim. Kendi fikri yoktu, ne dediğini bilmiyordu. İncil’den bir cümle alır, konuşmaya devam eder ve herkesi sıkardı! İnsanların on beş dakika içinde kiliseden çıkmak istemelerine şaşırmıştım. Vaaz biter bitmez, dışarıya koşup, nefes alırlardı, Tanrı’ya şükür! Dinin sana verdiği şey bu mu? Sana olması gereken şey bu mu? Hayır! Bu değil. Size olması gereken şey, kendinizden keyif almanız, kolektiviteden keyif almanız, ahlaktan iyilikten keyif almanızdır. Bu sayede, bu durum tüm varlığı değiştirir.

Ritüalizm çok fazla. Hindu dininde çok fazla ritüelizm var. Sağa oturursun ya da sola oturursun ya da şu anda bunu yaparsın ve bir sürü şey. Kız kardeşin öldüğü zaman kaç gün aç kalmalısın, eğer kocan ölürse o zaman kaç gün aç kalmalısın? Ölen öldü, bitti, beden bitti şimdi. Öyleyse, günlerce oruç tutman çok yanlış çünkü oruçla birlikte size bhoot girebilir. Ama yine de, bütün bu ritüelizm, bütün bunlar, kendilerinin harika birisi olduğunu iddia eden insanlar tarafından yaratılan bir şey. Onlar, hiçbir şekilde ahlaktan, daha yüksek yaşamdan sorumlu insanlar değiller. Onlar böylesine sıradan, işe yaramaz bir hayat sürüyorlar! Sekiz tapınaktan birisi olan ve swayambhu olduğu varsayılan Shri Ganesha tapınağına gittim, bu onlardan birisiydi.

Ben şaşırdım, orada ibadet eden ve papaz olması gereken adam felç yüzünden sıkıntı çekiyordu, kardeşi felç yüzünden ölmüştü ve oğlu da felçti. Anne, Ganesha’nın bize yaptığı şey işte bu, dedi. Ben de dedim ki, sen Ganesha’ya ne yapıyorsun? Bundan ne kadar para kazanıyorsun? Oda, çok fazla dedi. Peki, bu parayla ne yapıyorsun? Toplum için hiç bir şey yapar mısın? Onların hayatlarını iyileştirmeye çalışıyor musun? Topluma dikkat ediyor musun yoksa sadece kendinle mi ilgileniyorsun? Sonuç olarak, o felç oldu. Kardeşi felç oldu, oğlu felç oldu.

Ve bunun için Ganesha’yı suçluyordu! Bu gerçek bir Ganesha mı dedi? Bende, “evet öyle, ama sen değilsin. Onun nimetlerini hak etmiyorsun” dedim. Tamam, ne istersen söyleyebilirsin ama beni iyileştir, dedi. İlk önce, bu tapınaktan ne kadar kazanıyorsan, bunu insanların iyiliği için harcayacağınıza söz ver, dedim. Ama nasıl yapabilirler ki? Onlar aydınlanmış ruhlar değiller. Etrafta bu komik kıyafetlerle yürüyen o kadar çok rahip gördüm ki. Bunlar, her türlü kötü vibrasyonla etrafta dolaşan ölü bedenler gibiler. Anlayamıyorum! Ve diğer insanlar çok basitler, derler ki: “Aman Tanrım! Bakın, o bir rahip. Bu yüzden de, ona saygı göstermek zorundalar”.
Fakat görmüyorlar, kendisini rahip olarak nitelendiren o kişinin, spritüel değerinin ne olduğunu bilmiyorlar! Bu sizin işiniz. Onlarla kavga etmek zorunda değilsiniz, onlardan vazgeçmek zorunda değilsiniz, onları tanımlamak zorunda değilsiniz, buna gerek yok ama kendinizin farklı olduğunu anlayın. Sizin hakkınız var, yetkiniz var. Yani bu otorite ve güven ile devam etmeli ve insanları kurtarmalısınız. Sizler aydınlanmış ruhlarsınız, sizler yeniden dirilişinizi elde ettiniz, sizler Yogilersiniz, buna katılıyorum ama sizin işiniz nedir? Neden, bu neden oldu? Bu ışığın size gelme nedeni, körlüğü ellerinize almanız ve onları ışığa doğru götürmenizdir. İşte sizin yeniden dirilişinizin olduğu şey budur. Bu sadece kendi arayışınız için değildir, bu aynı zamanda tüm dünyayı mümkün olabildiğince Tanrısal kılmak için, Divine’in bir lütfüdür.

Kaç kişiye aydınlanma verdiniz? Kaç kişiyle konuştunuz? Size şaşırdığımı söyleyeyim, bir keresinde uçakla seyahat ediyordum ve yanımda seyahat eden bir bayan vardı ve Benimle kendisinin devam ettiği tarikat hakkında, saçma sapan gurusu hakkında konuşmaya başladı. Utanmadan konuşuyordu! Onu dinliyordum, dedim ki, Sahaja Yogiler böyle yapmayacaklardır, onlar Sahaja Yoga hakkında konuşmayacaklardır.

Sahaja Yogi olan herkes Sahaja Yoga hakkında konuşmalıdır, belki de yanlış tipte olanlarla değil ama doğru tipte olanlarla. Bu sizin yapmanız gereken bir şeydir. İşte bu yüzden aydınlanma aldınız. Ormanın içinde bir yere konmanız veya dünyada kaybolmak için aydınlanma almadınız. Siz aydınlandınız, başkalarını aydınlatmak için yeniden dirildiniz. İşte bunun için oradasınız ve bunu yapabilirsiniz. Pek çoğu bunu yaptı. Birçoğunuz bunu yaptınız ve hepinize şunu söyleyeyim, ister erkek ister kadın olun, sizler bunu yapmalısınız ve aydınlanmanızı kullanmanız, Annenizin ricasıdır.

Ve dikkat yalnızca aydınlanma üzerinde olmalıdır. Siz kaç kişiye aydınlanma vereceksiniz? Kaç kişiyi kurtaracaksınız? Bu sizin için çok basit bir iştir. Siz sadece Kundalini’yi yükseltmelisiniz, bunu yapabilirsiniz, sadece elinizle başkalarının Kundalini’sini nasıl yükseltebileceğinizi ve onlara yeniden dirilişlerini nasıl verebileceğinizi görmelisiniz.

Hiçbir şey yapmak zorunda değilsiniz ve hayat sizin için zor değil. Sizin işiniz en kolay olan şeydir. Sadece elinizi yükseltmelisiniz, elinizde güç var, sadece elinizi yükseltin ve kendini farklı hissetmek yerine, onlara aydınlanma verin. İşte bu yüzden hepinizin yeniden dirildiğinizi, hepinizin aydınlanmış ruhlar olduğunuzu ve bu dünyadaki Tanrısal cenneti yaratmanız gerektiğini söyleyeceğim.

Tanrı sizi kutsasın.

H.H. Shri Mataji Nirmala Devi