Public Program, Istanbul 2002 Istanbul, Lütfi Kirdar Congress Palace (Turkey)

Public Program,  Lütfi Kırdar Kongre Sarayı,  İstanbul Türkiye,  23. 04. 2002 Gerçeğin arayanların önünde eğiliyorum. Hepinizin gerçeği bilmek için burada olmanızdan dolayı çok mutluyum. Süptil varlığınız hakkında her ne söylendiyse,  bu henüz tam değil çünkü şimdilik farkındalığınızda o derecede bir süptilliğe sahip değilsiniz. Kolektif farkındalığınızın içine atlamak,  son adımdır. Size söylemeliyim ki, Size söylemeliyim ki,  bu ülkede, yani Türkiye’de çok fazla Sufiniz var. Temizlendikleri ve ruhen güçlenmiş oldukları için kendilerine Sufi diyorlardı. Onlar Ruh‘tan  bahsettiler ama hiç kimse Ruh’u bilmiyordu ve Sufiler bunu insanlara nasıl açıklayacaklarını bilmiyorlardı. Ruhani hayatından söz ediyorlardı  ama  ne olduğunu açıklayamıyorlardı. Ruhani hayat,  Tanrısal sevginin Her Yeri kaplayan gücüyle bağlantı içinde olduğunuz hayattır. Bu  içine girdiğiniz farklı bir alandır. Açıklayamadıkları için onlar her şeyi güzelce yazdılar, tarif ettiler ama  sizin artık kendi Ruhani hayatınıza kavuşmanızın zamanı geldi. Bu çok önemli çünkü eğer siz ilahi güce bağlı değilseniz, her ne denerseniz deneyin,  ne kadar dua ederseniz edin, Kuran’ı ne kadar okursanız okuyun,   bir faydası olmaz. İnsan yaşamı kıskançlıkla, öfkeyle ve her türlü kötü şeyle bağlantılıdır. Ve bütün dünyada sadece sorunların yayılmakta olduğunu görebiliyoruz. Ruhani yaşamın içine bir kez girdiklerinde, tüm dünyanın bir olduğunu, küresel bir varoluşun varlığını anlayacaklar. Olan şey şu ki,  saf Sevginin okyanusu içine atlarsınız, şehvet yoktur,  açgözlülük yoktur,  böylesi hiçbir şey yoktur. Bu gerçekleşmelidir çünkü eğer insan olarak doğduysak, Ruhani bir hayata sahip olmalıyız, onun için siz para ödeyemezsiniz, insan farkındalığınız içinde onu okuyamazsınız,  anlayamazsınız. Bu yüzdende, farkındalığınızın yeni bir boyutu içine  girmelisiniz. Sufileri kimse anlamadı ve onlara sadece işkence ettiler, çünkü onlar çok Read More …

Kundalini: Kadir-i Mutlak Tanrının Arzusu Istanbul, Lütfi Kirdar Congress Palace (Turkey)

Public Program. Lütfi Kırdar Kongre Sarayı, İstanbul (Türkiye), 25 Nisan 2001. Gerçeği arayanların önünde eğiliyorum. Son on yıldır Türkiye’ye geliyorum. Ve burası nasıl da bu kadar maneviyat dolu. Belki de burada o kadar çok Sufimiz oldu ki, bu kadar çok sufinin burada ortaya çıkmasından dolayı bu ülkede bir şeyler olmalı. Ve Ben onlar hakkında okudum, Mevlana ve diğerleri hakkında okudum. Ve onların bir Sufinin niteliğini, onun zihin durumunu anlattıklarını gördüm, çok güzel ama onlar nasıl sufi olunacağını söylemediler. Neye ulaştıklarını çok doğru ve kesinlikle çok iyi bir şekilde anlattılar ama hiç kimse bunu nasıl başardıklarını söyleyemedi. Kuran’da bile, Muhammed Sahab’ın, beyaz bir atla yedinci cennete nasıl gittiğini anlattığını görüyorsunuz. O bir şairdi ve her şey çok şiirseldi. Beyaz at  Kundaliniydi. Kundalini hakkında ne kadar çok şey bilirseniz, Hz. Muhammedin bu yedi cenneti ne kadar şiirsel bir şekilde tarif ettiğini göreceksiniz…. Bu yüzden, siz kendiniz aydınlanmış bir ruh olmadıkça, Onun “kendini bil” demesindeki gibi … siz kendinizi bilmedikçe, bu kutsal yazılardan hiçbirini anlayamazsınız. Hepsi aynı şeyi, farklı tarzlarda anlatırlar. Ve sıradan insanların bunu anlaması zordur. Tüm bu kutsal yazıların açıklamalarında, hiçbir şekilde aralarında bir fark yoktur, hepsi aynıdır. O zamanda, ortada kavga edecek bir şey de yok, çünkü onların (peygamberlerin) anlatmaya çalıştıkları şey arasında, bir fark yoktur. Ancak sorun, tek bir kişinin aydınlanma alması ve diğerlerininse bunu  anlamaması ve o kişilere  işkence etmeleriydi. Bildiğiniz gibi, İsa çarmıha gerildi ve bütün  azizlere, tüm bilgelere, işkence edildi. Çin’de bile, Tao vardı. Sahaja Yoga ile aynı şeydi ama o öyle bir şekilde yazılmıştır ki, Read More …

Biz kendimiz değiliz. Istanbul (Turkey)

Public Program, Levent Kırca ve Oya Başar Tiyatrosu, Maçka, İstanbul, Türkiye 25.04.2000 Gerçeği arayanların önünde eğiliyorum. Bu günlerimiz, en büyük kargaşanın yaşandığı günler. Her tür felaketin geldiğini kendi çevremizde görebiliriz. Ayrıca anladığımız şey, insanların hem kendilerinden hemde başkalarından memnun olmadığıdır. Yani, hepimizin barış içinde beraber yaşayamayacağımız hususunda da, temelde yanlış olan bir şeyler var. Sevinç duymuyoruz, hayatımızdan keyif alamıyoruz. Gereksiz yere çok perişan bir haldeyiz.  Zengin de olsalar ya da fakir, şartları her ne olursa olsun, insanlar pek mutlu değiller. Bunun sebebi ne? Biz sefalet çekelim ve sıkıntı içinde olalım diye mi yaratıldık? Her tür hastalıktan ve her türlü enfeksiyondan muzdarip olmak. Doğa da, Toprak Ana hiç bir şey bizimle uyum içinde değil. Bunun nedeni, bizim kendimiz olmamızdır. Herkesin söylediği gibi, kişinin kendisini tanımasının gerekiyor oluşu çok önemlidir ama kendimizi nasıl bileceğiz? Şimdi bunun zamanı geldi. Kuran’da biri Kıyam (ayağa kalkma, namazın ayakta kılınan kısmı) diğeri ise, Kıyamet olmak üzere, iki adet konum tarif etmiştir. Bizler kurtarılabilir ve kıyamın tadını çıkarabilir ya da yok edilebilir ve Kıyamette acı çekebiliriz. Öyleyse bu zaman, yargı zamanıdır. Tüm kutsal kitaplarda bu anlatılmıştır. Her neye inanırsanız inanın, her ne düşünürseniz düşünün, bu hiç fark etmez. Nerede yaşarsanız yaşayın, hangi ülkeye mensup olursanız olun, bunun sizinle bir ilgisi yoktur. Şimdi, bu yargılama nasıl gerçekleşecek. İçimizde, sakrum adı verilen üçgen bir kemiğin içine Yaratıcımızın koyduğu bir güç yatıyor. Kendimizi tanıdığımız zaman, varoluşun en yüksek konumunu bizlere verecek olan, bu güçtür. Aksi takdirde, bu dünyevi illüzyonların karmaşasında  kayboluruz. Sanskrit dilinde, ona Kundalini adını verdiğimiz güç budur. Yılan Read More …

Kundalini – Azizlerin Gücü her insanın içindedir. Istanbul (Turkey)

Public Program. Levent Kırca ve Oya Başar Tiyatrosu, Maçka, İstanbul (Türkiye), 26 Nisan 1999. Gerçeği arayanların önünde eğiliyorum. Sınırlı bir zamandayız, bu çok önemli. Şu anda, o kadar çok kargaşa, o kadar çok sorun, o kadar çok savaş var ki, her türlü sorgulama, değerler sistemimiz içinde gerçekleşti. Ve  bu konuda kesinlikle şok olduk, çok sarsıldık. Sorun ne? Bu neden oluyor? Bunu bulmaya çalışmalıyız. Ve eğer bir çözüm varsa, ona ulaşmaya çalışmalıyız. Sorunlar var çünkü insanlar kendilerini tanımıyorlar ya kendilerini çok fazla düşünüyorlar, çok fazla Egoları var ya da çok fazla şartlanmaları var. Sıkıntılı olmadığını söyleyebileceğimiz hiçbir koşul yok, çünkü onlar tüm saçmalıkları körü körüne kabul ediyorlar. Şimdi sorunu görüyoruz, diyelim ki  belli bir dinin içine doğduk ve sadece bize söylenen her şeyi takip edip, yapmaya başlıyoruz. İnsanlara Kuran-ı Şerifi okuyup okumadıklarını soruyorum. Çok azı gerçekten okumuş ve tamamen, bazen bunun temsili olduğunu düşünüyorum. Bu, İslam’a ve Muhammed Sahibe de kötü bir şöhret getiriyor. Bize göre, Muhammed Peygamber çok, ama çok büyük bir Ruhtu. Biz ona “Adi Guru” diyoruz, yani bu Dünya’da doğmuş olan ezeli üstatlardan birisi. Şimdi,  Onun gibi büyük bir ruh, kendisinin Tanrısal olduğunu söylemez. Ben buna inanamam ama sanırım O kendisinin Tanrısal olduğunu söylemedi. Belki de, eğer birisi onun Tanrısal olduğunu söylerse, o zaman insanlar bu Tanrısal şahsiyetin hayatına kast edebilecekleri içindir. Ve Ona ne kadar işkence ettiler, Ona ne kadar çok sıkıntılılar yaşattılar, sonsuz. Birisi kalkıp, böylesine Tanrısal bir kişi, neden acı çekti ki diyebilir, O acı çekmedi ama cahil insanlar yüzünden ıstırap çekmiştir, çünkü onlar kesinlikle Read More …

Tanrıdan bir hediye Istanbul, Istanbul Military Museum (Turkey)

Harbiye Askeri Müzesi , Şişli-Istanbul (Türkiye) 20.04.1998 Gerçeği arayanların önünde eğiliyorum.  Öncelikle bizler gerçeğin ne olduğunu bilmeliyiz. Gerçek şudur , siz bu beden, bu akıl, bu duygular, şartlanmalar değil, saf ruhtunuz. Ruh, Yüce Tanrı’nın kalbinizdeki yansımasıdır. Bu yüzden  siz, kalbinizde bulunan bu ruhu aramalısınız. Ruh, huzurun, neşenin kaynağıdır, bunu başardığınız zaman ancak tüm bu fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal sorunlarınızdan kurtulursunuz. Özellikle de ülkeniz, sahip olduğunuz pek çok Sufi tarafından çok kutsanmıştır. Sufi kelimesinin kendisi saffadan, temizlikten, arınmadan gelir. Peki bu saffa nasıl ifade edecek?, Muhammed Peygamber, önce dua etmeniz ve kendinizi Tanrı’ya teslim etmek zorunda olduğunuzu söyledi. Dua ederek dikkatinizi Tanrıyı aramak üzerinde tutacaksınız ama bu, bu şekilde yürümez. İnsanoğlunun bir sürü zayıflığı vardı. Doğru yolu bilmiyorlar ve yoldan çıkıyorlar. İşte bu yüzdende Ruh konumuna ulaşmak için,  kendi yükselişinizi elde etmelisiniz.   Ruh konumuna ulaşmak için, size o büyük spiritüel konumu verebilecek bir güç içimizde vardır, bu zaten hepiniz içinde vardır. Hangi dini takip ederseniz edin, o oradadır. Kuran’da miraç olarak adlandırılan bu yükselişinizi elde edebilmeniz, Tanrı’nın size bir armağanıdır. Bu miraç, ancak eğer siz isterseniz, eğer siz bunu talep ederseniz mümkündür. Bu zorlanamaz. Bu onun içinize itilemez. Bu öz varlığınızın, doğal bir filizlenmesidir. Sanki bir tohum gibi,  onu kıramazsınız. Onu Toprak Ana’nın bağrına bırakmalısınız. Bu doğal bir evrimsel süreçtir. Ruh olmayı bilmeliyiz ve modern zamanlar için vaat edilen şey budur. Şu anda da olduğu gibi, bu modern zamanlar,  içte ve dışta her tür negatif güçle doludur. Ve insanoğlu huzursuz. O halde, insanoğlu dönüştürülmelidir. Sahip olduğumuz bu insan tipiyle, Read More …

Tanrının varlığını kanıtlamanın zamanı geldi Istanbul, Mövenpick Hotel Istanbul (Turkey)

Üçüncü Public Program, İstanbul, Türkiye, 1995-07-29 Tercüman: Shri Mataji’nin konuşmasını işitebiliyor musunuz? Seyirci:  Evet, Evet Shri Mataji: Beni duyabiliyor musunuz?Sahaja Yogiler: Evet. Shri Mataji: Gerçeği arayanların önünde eğiliyorum. Bilmeliyiz ki, gerçek her neyse odur.  Siz onu değiştiremezsiniz, dönüştüremezsiniz, onu tarif edemez ve onun için ödeme yapamazsınız.  Bütün dinlerde, kendinizi bulmalısınız denilmiştir, Bilhassa Kuran’da, eğer kendinizi bilmiyorsanız,  insan değilsiniz denilmiştir. Bütün bu namaz ve tüm bu dualar, sadece yükselmek için, kişinin kendisini bilmesi içindir. Bütün dinlerde bu böyle söylenmiştir ama bildiğiniz üzere bütün dinler güç odaklı, para odaklı oldular ve onlar Tanrı adına (birbirleriyle) savaşıyorlar. Bu yüzden insanlar Tanrıda gerçeklik yok diyorlar ama artık Tanrının varlığını ve birliğini, bütün dinlerin birliğini kanıtlamanın zamanı geldi. Tanrı adına savaşacak bir şey yok. Aslında onlar gerçek için savaşmıyorlar, para için, toprak için veya biraz güç (kazanmak) için savaşıyorlar.   Dr. Han zaten size, bizim içimizde neye sahip olduğumuzu anlattı veya Kuran’da Kundalini, Assas (Kaynak) olarak tarif edilmiştir ve Tanrının Sevgisinin her yeri kaplayan gücü ise  “Ruh” olarak tanımlanmıştır. İsimler değişik olabilir ama hepsi aynı şeyden bahsettiler. Hiç bir dini ayrıcalıklı din olarak adlandıramazsınız. Muhammed Sahib İbrahim’den, Musa’dan, İsa’dan ve Onun Annesinden bahsetmiş birisidir.  Özellikle de İsa’nın Annesi için, sizler asla Onun iffetine karşı çıkmamalısınız, dedi. İncil’de bile,  Muhammed Peygamberin Ona gösterdiği saygı, Meryem’e gösterilmemiştir. Bu bizim kadınlarımıza karşı saygılı olmak  zorunda olduğumuzu gösterir. Rahiplerin ve her şeyin olduğu veya seçkinlerin olduğu her din,  bir şekilde bozulma gösterdi ve tutucu bir hale geldi ve onlar birbirlerinden nefret ettiler.  Eğer Tanrı Rahim (Merhamet eden) ve Rahman (acıyan, Read More …

Tüm Hakiki Dinler Ruh Odaklıdır Istanbul, Mövenpick Hotel Istanbul (Turkey)

Public Program, Istanbul, Türkiye, 1994-07-01 Gerçeği arayanları selamlıyorum, …. da bizler  her şeyden önce gerçeğin ne olduğunu bilmeliyiz.  Bizler onu değiştiremeyiz. Onu tarif edemeyiz. Bu böyledir, böyle oldu ve böyle olacaktır. Tek şey şu ki, ruh olduğunuz zaman biz bunu merkezi sinir sistemimizde hissedebiliriz. Tüm kutsal kitaplarda yeniden doğacağınız, Veli olmanız gerektiği  söylenmiştir ve Kuran’da söylenmiştir, Kundalini, Tanrı’nın yükselişidir. Babam Kuran’ı Hintçe’ye tercüme etti ve bazen her dinde birçok yanlış anlamalar var. Çünkü herhangi bir din  eğer para odaklı veya güç odaklı bir hale gelirse gücünü kaybeder ancak tüm dinler ruh odaklıdır. Büyük bir önderiniz Atatürk vardı, aydınlanmış bir ruh olan Mustafa Kemal Paşa. Ve Ben 12 yaşındayken onun hayatını okudum, çok etkilendim ama insanlar bazen onu anlamıyorlar. Gerçek Sufiler olan tüm evliyalar ve Sufiler için nelerden neşe duyduklarını açıklamak çok zordur. Hindistan’da bir azizimiz vardı Kabir, o Müslümandı ve o ben herkese kör olduklarını nasıl açıklayayım dedi. Ve bu körlük var çünkü genel bir cehalet var. Bu cehalet, bu Kundalini uyanışı ile ortadan kaldırılabilir. Şimdi gerçek şu ki siz bu beden, bu zihin, bu akıl, bu ego, bu şartlanmalar değilsiniz, sizler saf ruhsunuz. Ve ikinci gerçek de, Tanrısal sevginin her yeri kaplayan bir gücü olduğudur. Bu ruh olarak adlandırılıyor. Yani sizin bununla yeniden bağlantı kurmanız gerekiyor. Bu bağlantıya sahip olmadıkça kendinizi anlayamazsınız. Sizdeki  bu merkezler, onlar evrim sürecinde içimizde nerede yaratıldıklarını size anlattılar. Yüce Allah en büyük yaratıcıdır. Ve Onun bizi hassas bir şekilde yaratmasından anlamamız gereken tek şey, son aşamaya geçmemiz gerektiğidir. Şaşırtıcı bir şekilde Türkiye’de o kadar Read More …

Public Program Istanbul (Turkey)

Public Program Hilton Hotel, İstanbul, Türkiye.  27.05.1989 Bu sabah İstanbul’u, bu güzel yeri çevreleyen güzel denizi ve her yerde  çok güzel olan bu tabiatı gördüm ama sorun sadece insanlarda. Eğer ormana giderseniz ormanın çok, çok temiz bir yer olduğunu göreceksiniz. Kaplanlar var. Başka hayvanlar da var ama kesinlikle temizdir ve hiçbir yerde kötü koku ya da herhangi bir şey yoktur ama eğer bir kaç insan gider ve orada yaşarsa, bunu hemen anlarsınız. Bu kadar yüce ve bu kadar güzel olan mutlak varlığımıza henüz kavuşamamış olmamızın sebebi biziz. Bildiğiniz üzere, bizler hayvanlardan çok daha çok evrimleştik. Bir köpekten herhangi bir pis patikadan yürüyüp  geçmesini isterseniz, bunu çok kolay bir şekilde yapabileceğini görebilirsiniz, sorun değildir. Ve bilirsiniz, bir at bile aynı şeyi yapar ama insanoğulları yapamaz. Onlar pisliğe ve çamura tahammül edemezler. Yani bizler geliştik. İnsan olduğumuz bir konuma evrimleştik. Ama yine de her neye inanırsak inanalım, hangi inanca sahip olursak olalım, yine de güçlü insanlar olmadığımızı çünkü yanlış şeylere çok kolayca geçit verdiğimizi söyleyebilirim. Şimdi, bu söylendi, Muhammed Sahib, kişinin içki içmemesi gerektiğini söyledi. Bu bizim iyiliğimiz içindi çünkü bu insan farkındalığımıza aykırıdır ama Ben içki içen insanları suçlamıyorum çünkü onlar aziz değiller. Diyelim ki eğer ortalıktaysalar hiç içmezler, onları gördüm ama Londra’ya gelirlerse herhangi bir İskoç’tan çok daha fazla içerler çünkü bizler mutlak doğamıza henüz ulaşamadık. Herhangi bir şeyin kölesi olabiliriz. Köleliğe inanmayabiliriz. Örneğin Batı’da görüyorum, insanlar artık özgür yaşadıklarını düşünüyorlar ama değiller. Şimdi, uyuşturucu tuzağına düşüyorlar ve on iki yaşında bir çocuğun bile uyuşturucu kullandığını göreceksiniz. İngiltere’deki en kötüsü, Read More …

Türkiye’deki İlk Public Program – Birinci Gün Istanbul, Emirgan Korusu (Turkey)

Türkiye’deki İlk Public Program (İstanbul) Emirgan Korusu, 25.06.1989 Gerçeği arayanların önünde eğiliyorum. Birisi konuşmamı tercüme edebilir mi? Gregoire: Onların zaten meditasyonda olduklarını görebiliyorum. Gerçeği arayanların önünde eğiliyorum, dedim. Şimdi, gerçeğin kavramsallaştırılamayacağını anlamalıyız. Gerçek oradadır ve  her zaman (anlaşılmıyor) ..dır. Bizler onu düzenleyemeyiz ve gerçeği arayanlar, bunu bildikten sonra, bir bilim adamı gibi zihinlerini açık tutmalılar. Ve bizim size söylediğimiz şey, bu her ne ise, bir hipotez olarak değerlendirilmelidir. Ve eğer doğruluğu kanıtlarsa, söylenen doğruysa, dürüst insanlar olarak onu kabul etmelisiniz. Gerçek hakkında uzun zamandır konuşulmaktadır. Sokrat bundan bahsetti ve öldürüldü. Sonra İsa geldi, bundan bahsetti, öldürüldü. Sonra Peygamber Muhammet Sahip geldi ve O da bir şekilde öldürüldü ama insan bilinci bugün çok daha iyi. Ve bizler gerçeğin, akli projeksiyonlarımızın ötesinde olması gerektiğini anlıyoruz. Barıştan bahseden ve herhangi bir demokrasi, kapitalizm veya komünizm teorilerinden söz eden veya İslam, Hinduizm, Hristiyanlık gibi herhangi bir dinden söz eden insanları gördüğümüzde, hepsi aynı. Onları bağlayan bir güç yok, herhangi bir kişi günah işleyebilir. Öyleyse nerede yanıldık? Tüm bu peygamberler, azizler ve enkarnasyonlar kesinlikle gerçeği söylediler ama biz nerede yanlış yaptık? Hepsinde ortak olan bir şey var, onlar dediler ki, sizler sonsuz olanı görmek zorundasınız. Ve göz önüne alınan şeyler de, kendi ölçüleri ve kendi sınırlamaları içinde kullanılmalıdır. Bütün dinlerin özü budur ama daha sonraları, bunu görmediğimiz için yanlış yaptık ve geçici olan şeyler içinde kaybolduk. Bu büyük dinleri ve büyük felsefeleri başlatanlarda, yanlış olan hiçbir şey yoktu ama bizler esas meseleyi kaçırdık. Ancak, insan bilinci bugün artık bunu bu kadar net görebildiği konuma ulaştı, Read More …