Yaratılış, İnsan ve Onun Arzusunun Gerçekleşmesi (Evren, güzel bir kozmostur)

Gandhi Bhawan, New Delhi (India)

1979-03-10 This universe is a beautiful cosmos Delhi, 35' Download subtitles: EN,TR (2)View subtitles:
Download video - mkv format (standard quality): Watch on Youtube: Watch and download video - mp4 format on Vimeo: Transcribe/Translate oTranscribeUpload subtitles

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Gandhi Bhawan’da yapılan Konuşma, Delhi Üniversitesi (Hindistan), 1 Şubat 1979.

Ben, bizim sadece amip olduğumuz zamanlardan itibaren devreye girdim. Ondan önce ne oldu, biz nasıl yaratıldık, bu evren nasıl yaratıldı, bunu size yarın sabah anlatırım. Bu evrenin nasıl organize edildiğini bulmak zor değildir. Açık fikirli her bilim adamı, bu evrenin güzel bir kozmos olduğunu, çok iyi organize edilmiş olduğunu, çok düzgün çalıştığını görebilir ve ayrıca bu evrenin, bu özel evrenin yaratılmasının, Toprak Ana’nın yaratılmasına yol açtığı sonucunu  çıkarabilir. Yaklaşık beş milyon yıl önce, bu Toprak Ana gaz halinden ayrıldı ve soğudu. Nasıl soğudu, bunu kimse bilmiyor. Ama eğer soğuduysa, neden Güneş kadar soğuk değil? Çünkü bilimde kimse ‘Nasıl?’ diye düşünmez, onu olduğu gibi kabul eder. Bilmemeleri gerekiyor ya da sınırlamaları olduğu için bulamıyorlar. Bu olay neden oldu? Nasıl yapıldı? Tanrı yok demek kolaydır ama Tanrı var demeden birçok şeyi açıklamak çok zordur. Mesela bu evrenin insanı yaratması için geçen süre o kadar kısa, o kadar kısa ki hiçbir şey bunu açıklayamaz. Olasılık  yasasını kullanırsanız -belki bazı matematikçiler, eğer onlar buradaysalar, bunu biliyor olabilirler- bu sayede, yaşayan tek bir hücre  yaratmak için bile permütasyonların ve kombinasyonların kaç kez çalışması gerektiğini öğrenebiliriz. Örneğin, diyelim bir test tüpü içinde, 50 kırmızı hapınız ve 50 tanede beyaz hapınız var ve hepsi, kırmızı olanlar altta ve beyazlarda üstte olacak şekilde düzenlenmişse, onları sallamaya devam etmelisiniz ve onları sallamaya devam ettiğiniz zaman, hepsi dağılır.

O zaman onu tam olarak organize etmek için kaç kez sallamak gerekir? Onlar bunun için bir şeyin N’ninci kuvveti şeklinde bir formül keşfettiler. Bu formüle göre, eğer insan tesadüfen yaratılmışsa, ki bu imkansız görünmektedir; çünkü şimdiye kadar geçen süre o kadar kısa ki, ancak olsa olsa bir tane canlı hücre yaratılabilirdi. Neden karmaşık bir insan yaratılmış ve bu bizim içimizde o kadar güzel organize edilmiş ki, gösterinin arkasında bir hokkabaz olmadığına inanmak zor. Bu sonuçlara ulaşan bazı bilim adamları olmalı. Bazı özel ellerle bunları yapmak mümkün olamazdı; yani bunun arkasında organizasyon, düşünce, planlama, arkasında güçlü bir şahsiyet olmasaydı, Cenâb-ı Hak olmasaydı, bu mümkün olamazdı. Bilimin sınırları olduğu için elbette bunun nasıl hızlandığını, nasıl meydana geldiğini bulamıyoruz? Ancak bilim alanında tek bir yöntemle bir şeyler başardığımızı görebiliyoruz – belki de bunu bu kadar hızlı bir şekilde tetiklemek için kullanılan yöntem buydu. Ben gençken, sizin gibi, o zamanlar Kendimi incelerken, aya ulaşabileceğimize asla inanamazdım; kimse buna inanmazdı. Biri bunu söyleseydi, insanlar böyle bir varsayım karşısında gülerlerdi. Bugün bile anneanneme bunu söylerseniz, o buna inanmıyor. Ona anlattığınız şeyin sadece bir hikaye olduğunu düşünüyor ama şüphesiz ki, bizler aya ulaştık. Bu sistemde, beş kapsülü birbirinin içine koyan çok harika bir sistem kullandık ve bir kapsül, en altta olan kapsül patlıyor ve kalan dördünün hareket etmesini tetikliyor.

Sonra ikincisi patlar ve kendiside zaten hareket ettiği için, bu çok daha büyük bir  hızlanma sağlar; hız o kadar muazzam bir şekilde artar ki birdenbire ivmenin birincinin ivmesinin pek çok katı olduğunu görüyoruz, ikincisi patladığında, bu kapsüle başka bir itme veriyor. Sonra bir noktada üçüncüsü patlıyor. Sonra dördüncüsü ve içinde uzay aracının bulunduğu beşincisi. Birinden diğerine geçen bu tür bir patlama, bu oluşturulmuş mekanizma aracılığıyla, bu muazzam hıza ve ivmeye ulaşmayı başardık. Evrimimiz de aynı şekilde gerçekleşti. Bu fikri, daha evrimimizi bile bilmeden, bilinçdışından aldık. Bunun nasıl olduğunu öğrendik, ancak bu iki şeyi birbiriyle ilişkilendiremiyoruz. Yani aynı şekilde amipten bir insan nasıl yaratıldıysa,  amip de aynı şekilde tüm bu elementlerden yaratıldı. Yine biz beş kapsülden yapıldık diyebiliriz. Birincisi fizikseldir, fiziksel varlığımızdır. Fiziksel varlığın içinde zihinsel varlığımız tutuldu. Zihinsel varlığın içinde duygusal varlığımız tutuldu. Duygusal varlığın içinde ruhsal varlık tutuldu ve ruhsal varlığın içinde ruh tutuldu, ya da buna dikkatimiz diyebilirsiniz. Tetikleyen, patlatan şey Kundalini’dir. Yani Kundalini her şeydedir: Kundalini gücü her şeydedir ama en iyisi, en yükseği, en etkilisi insanda olandır.

Çünkü karbondan amip konumuna, amipten hayvan konumuna ve hayvan konumundan  insan aşamasına evrilecek güç herkeste vardır. Elementlerde bile bu var çünkü elementler de evrim geçiriyorlar. Nasıl evrimleştiklerini bilmiyoruz ama bu Doğada oluyor, elementler formlarını değiştirmeye başlıyor ve [ANLAŞILMIYOR] ve onlar farklı elementler oluyorlar. Kütle değişiyor ama hiçbir fikrimiz yok çünkü meydana gelen bu değişimin miktarını ölçmenin bir yolu yok. Sonra hayvanlar da değişir. Hayvanlar değişir,… birçok balık sürüngen olur. Sürüngenlerden çoğu memeli olur. Memelilerden pek çoğu insan olur; ya da maymunlar ya da dört ayaklılar ve sonrada onlara insanlar diyebilirsiniz. Bütün bunlar oluyor. Kaç tanesi yok edildi, kaç tanesi oldu, kaç tanesi dönüştü, kimse bunu ölçmedi ve kimse bunun hesabını tutmadı. Bugün bir nüfus sorunundan bahsediyoruz. Belki de birçok hayvan insan olarak doğmuştur. Bunun etkisini, insanların davranış biçimlerinde görebilirsiniz; Birçok hayvan şimdi yaşadığı için ve henüz evrimde çok ileri gitmedikleri için, insan hayatının değerini anlamak için onlar bir insan olarak eğitim görüyorlar ama bir kez onun içinde bir insan oğlu gelişmeye başlayınca.

Şimdi, dedikleri gibi, 14,000 yıldır insanız – Bence bu bundan daha fazla. Yani biz deyin ki 14,000 yıldır insanız. Özgürlüğümüz sayesinde içerden büyüyorduk, insanlar kendilerini geliştirme, neyin yanlış ve neyin kötü olduğunu anlama özgürlüğüne sahip olan yegane varlıklardır. Bu özgürlük onlara verilmiştir çünkü özgürlük olmadan daha ileri gidemezsiniz.

Örneğin okullarda okurken, size 2 artı 2, 4 eder deniyor. Sonra size 2 li çarpım tabloları veriliyor ve size çarpım tablolarının şöyle olduğu söyleniyor – siz bunları ezbere hatırlıyorsunuz ve bu böyledir. 2 kere 10’u sorgulamıyoruz, neden böyle olduğunu? 2 kere 10 neden 20 eder? Sorgulamıyoruz, sadece devam ediyor, ediyor ve ediyoruz. Ama belli bir eğitim standardına ulaştığınızda, diyelim bir mezuniyet ya da mezuniyet sonrası bir standarta, o zaman size bu konuda tez yazma özgürlüğü verilir – neden bunu bununla çarptığınızda ilgili? Çünkü siz belli bir gelişim aşamasına ulaştınız. Bu aşamada size kendiniz için keşfetme özgürlüğü verilir. Bu şekilde geliştirilirsiniz ve bu gelişmeyle sizde sadece gelmekte olan diğer insanlara öğretebilirsiniz. Evrim bu şekilde olmuştur. Şimdiye kadar evriminizi hissetmediniz: amipten bu aşamaya kadar olanı hissetmediniz. Nasıl insan olduğunuzu bilmiyorsunuz, bunu sadece kabul ediyorsunuz. Gözlerinize baksanız bile, onlar çok karmaşıklar. Göz o kadar karmaşık bir organ ki, onları incelemeye başlarsanız, bu işlerin nasıl yapıldığına şaşıracaksınız. Parmağıma bir iğne batırırsanız, hemen bir refleks hareket olur. Bu o kadar güzel inşa edilmiş ki, o kadar güzel düzenlenmiş ki; o kadar hızlı, o kadar verimli ki, insan bu tür bir organizasyona, yani insan vücudunun bu harikalarına şaşırıyor ve hayret ediyor. Ama insanların ne olduğunu görüyorsunuz, onlar verimsizliğin kişileştirilmiş halidir. Kızıma dört tane telgraf gönderdim ve bir ay sonra bugün bir tane telgraf aldığını söylüyor. İnsanlara, bu yaratılışın Yaratıcısının nihai bilgisini, bu Yaratıcının güçlerini anlama ve kendi verimliliklerini geliştirme özgürlüğü verildi.

İşte bu yüzden bir Kundalini yalnızca insanın içine yerleştirildi. Kundalini kuvvetinin var olmasına ve var olan her şeyde başka bir formda bir Kundalini olmasına rağmen, sadece insanda, o özgürlüğüne kavuştuğunda, bu kuvvet bilinmeyene doğru yapılan son sıçramayı tetiklemek üzere, üçgen kemiğin içinde, uyur bir halde tutuldu. Şimdi bu orada, bu Kundalini var. Ama tüm bu yaratım başlamadan önce, ilk kimin yaratıldığını söylemem gerekirse, bu çok ilginçtir ve bir bilim adamının aklına pek uygun gelmeyebilir. Şu anda konuştuğum şey bilimin çok ötesinde, bu Dünyada herhangi bir şey yaratılmadan çok önce, Kutsallık yaratıldı – biz buna Parviti diyoruz. Shri Ganesha, bu Kutsallığın Deitysidir. Tanrı, yarattıklarını korumak için bu Kutsallığı yaratmıştır. Bu Kutsallık atmosferini, tüm insanları, orada olan, O’nun yarattığı tüm yaratıcı şeyleri korumak için yarattı, yoksa hiçbir şey yürümezdi. Bir düşünün, okyanuslardan biri 3 metre kadar daha derin olsaydı, Dünya’nın dengesi alt üst olurdu; Bu Toprak Ana’nın nasıl bir hıza sahip olduğunu hayal edin, o kadar muazzam bir hızla dönüyor ki, Güneş’in etrafında da düzenli bir şekilde dönüyor, yuvarlak değil, bildiğiniz gibi özel bir tarzda (elips şeklinde)dönüyor. O geceyi ve gündüzü sizin için yaratır: Dinlenmek için gece ve çalışmak için gündüz. Bu güzel ortamı sizin için kendisi nasıl yaratmış ve O’na verilen dengeyi ve sıcaklığı nasıl korumuştur, ancak bunu Onun etrafında yaratılan Kutsallığın gücü ile yapar.

Şimdi, insan aptallığı içinde bu Kutsallığa meydan okuyor. O Tanrı’ya meydan okuyabileceğini düşünüyor. Bu onun cüceliğinin işaretidir. Tanrının nabız atışını her şeyde hissedebildiği yere kadar yükselmiş olsaydı, bunu asla yapmazdı ama daha bu mükemmelliğe ulaşamadan, Tanrı hakkında konuşmaya başladı. Mükemmelliğine ulaşmak istemeyen ve büyük konuşmak isteyen bu aptal adamın otoritesine kim meydan okuyacak? İçinizde bu uyanışı elde etmeniz için düzelten, yönlendiren, koordine eden, seven ve sizin için her şeyi organize eden bu Kutsallığın Her yeri saran gücü oradadır. Bu yüzden kişi Kundalini uyanışının neden, hayata geçmesi gereken en önemli şey olduğunu anlamalıdır. Kundalini uyanışı, ruhunuzu, Atma’nızı tanımanın tek yoludur. Bu yaratılış tarihindeki en önemli olaydır. Bu sizin yayıldığınız bahçe gibidir; bahçeyi düzenlersiniz, her şeyi bırakırsınız, ağaçları dikersiniz, ağaçların çiçekleri olur ve şimdi zamanı geldi, meyveler ortaya çıkmalı. Bu en önemli şeydir ve gerçeği arayan her bir bireyin başına gelmesi gerekir. Gerçekle ilgili sorun şu, bunu da sizler kendi özgürlüğünüz içinde alçakgönüllülükle görmek zorundasınız. Gerçeği aramak için hiç kimse insanları hipnotize edemez; hipnotize edilenler anlayamazlar. Tüm farkındalığınızla, tüm özgürlüğünüzle, tüm anlayışınızla, tüm saygınlığınızla gerçeğin bilgisini almalısınız. Ama bu size sadece anlayacağınız bir konuşma yapmak değildir. Bu, baştan beri tüm bu saçma sapan insanlar tarafından yapılan bir beyin yıkama değildir.

Kolektif bilincin dinamiklerini geliştirdiğiniz bu farkındalık durumuna ulaştığınız şey, bir gerçekleşmedir. Kolektif bilinç. Kolektif şekilde  bilinçli hale geldiğiniz şey: bu içinizde gelişen bir farkındalıktır – hakiki  bir gerçekleşmedir. Siz bir insan olarak, bilirsiniz ki, bu insan kapsülü tetiklendiğinde, farkındalığınız içinde hayvanlardan çok daha fazla şeye sahip oldunuz. Üniversitenin kendisi; hayvanların üniversitesi yoktur. Hayvanlar bahçeden anlamazlar, kirden – pislikten anlamazlar, güzellikten anlamazlar. Tüm bunlar size geldi, içinizde bina edildi, siz insan olur olmaz bu tezahür etti. Böylece, siz süper insan olur olmaz, kendi içinizdekinin farkına varırsınız ve diğerlerinin içinizdekinin de farkına varırsınız. Kollektif bilinç budur, Sahaja Yoga’nın olduğu şey budur. Sahaja Yoga doğanın sistemidir. Bu sistemdir; Bu yaratılışın gerçekleşme şekli de, Sahaj’dır: içinizde yerleşik olan – Sahaja. ‘Sah’ ile ve ‘ja’ ise doğmak anlamına gelir. Eğer görüyorsanız her şey bir tohum gibi sizin içinizdedir. Tohumun içinde filizlenecek bir piramula vardır. Tohum, olacağı ağacın ve olacağı ağaçların tam [yolu?]na sahiptir. Her şey tohumdadır, aynı şekilde insan tohumunda da onun ne olacağına dair bütün resim inşa edilmiştir. Bütün mekanizma onun içine yerleştirilmiştir. Şimdi, bu akşam size tarif ettiğim varlığının alt akıntıları var. İnsanı oluşturan, onun içinde bulunan güçler nelerdir? Söylemek istediğim tek şey, sizler  meydana getirilmiş bir bilgisayar gibisiniz; siz zaten bir bilgisayar gibi yapıldınız, tek şey sizin ana şebekeye bağlanmanızdır.

Eğer ana şebekeye bağlanırsanız, bilgisayar kendi kendine çalışmaya başlar, ancak bu sizin bir makineyi anlamanız gibi değildir. Siz bir insansınız ve sevginin ne olduğunu biliyorsunuz. Ben bir bilim adamına sevgiden söz edemem. Ben Tanrısal Kutsallıktan, sizi yaratan Tanrının sevgisinden, O’nu tanımanızı isteyenden bahsediyorum. Bilim yoluyla sevemezsiniz. Her bilim adamı birisini seviyor olmalı – sevmiyorsa da en azından kendi çocuklarını, köpeğini, çiçekleri seviyor olmalı: eğer çiçekler değilse atlarını seviyor olabilir ama sevginin ne olduğunu bilir. Ve eğer o sevgi kıvılcımının nereden geldiğini anlayabiliyorsa, Benim sizse bahsettiğim sevgi, tüm bu güçlerin bir sentezidir. Bilim bunun yalnızca çok azıyla ilgilenir. Ayrıca size bu gücün hangi bölümünün fiziksel varlığımızla ilgilendiğini ve bir bilim adamının ne kadarını bildiğini söyleyeceğim. Şaşıracaksınız – eğer bilgi bir okyanus ise, bilim adamı sadece bir damlayı bilir. Ve okyanusu bilmek için, damlanın okyanusta çözünmesi gerekir ama damla kendi çabasıyla okyanus olamaz – Okyanus damlayı kendi içinde çözeltmek zorundadır. Ve eğer O’nun yaratılışının gerçekleşmesi gerekiyorsa ve O’nun güzel yaratımı insanda tezahür ediyorsa, okyanusun yapması gereken şey budur. İnsan, Onun sözünün yerine geldiğini görmelidir. Eğer yerine getirildiğini göremezse, çabalarının hiçbirinde mükemmelliğe ulaşamaz ve bunu yapana kadar Tanrı’nın Kendisi de rahat etmeyecektir.

Çünkü kim binlerce ve binlerce yıl öncesinden bu yana planlanmış olduğu ve kendi yarattığı bir şeyi yok etmek ister ki. Bunun gerçekleşmesi gerekiyor ve eğer bu Benim tarafımdan yapılacaksa, Kundalininizi tetiklemesi gereken kişi Bensem, neden buna bir itirazınız olsun ki? Tanrıya şükür, Ben bir bilim adamı değildim; yoksa atom bombası yaparak hayatımı bitirirdim. Tanrıya şükür, Ben bir psikolog değilim; yoksa delirmiş insanları dinleyerek delirirdim. Tanrıya şükür, Ben politikacı değilim, onların nasıl olduklarını biliyorsunuz. Tanrıya şükür, bunlardan hiçbiri değilim, ben sadece sizin Anneninizim; yüzeysel şeylerle değil, nihai refahınızla ilgiliyim, kesinlikle bunun için endişeliyim. Şimdi meditasyon yapacağız – bu, bu konuşmaların herhangi birinden çok daha önemli. Londralılara zaten kasetler verdim – Ben konuşuyor ve konuşuyorum, her gün iki ya da üç konuşma. En iyi şey ise, buna sahip olmaktır. Şimdi, içinizden bunu alamayanlardan bazıları Bana kızmasınlar. Alamadıysanız, endişelenecek bir şey yok. Eğer alırsanız, bu iyi ve güzel. Eğer alamadıysanız yarın olmasa da bu akşam alacaksınız. Bu çok süptil bir oluştur: sizinde başınıza gelmeli. Eğer bu olursa, rahatlamanın hemen geleceğini göreceksiniz. Ama başınıza gelen en iyi şey, her şeyden önce fiziksel varlığınızın kesinlikle farklı  olmasıdır. Şimdi bu hanımefendi buraya çok ciddi bir hastalıkla geldi. Bana daha önce gelseydi – [Shri Mataji biriyle Hintçe konuşur]… Yani bu hanım Bana sonunda geldi, asla [ANLAŞILMIYOR] olmazdı. Bana gelseydi ve aydınlanmasını alsaydı, bugün iyi olacaktı ama kendisi bu konuda bilgisi olmadığını söyledi.

Aydınlanmanızı almak veya önce sağlığınızı korumak yerine, hastalanıp sonra Bana gelmenizin, Benim kutsamamı ve her türlü şeyi istemenizin ne faydası var? Bu size bir yan ürün olarak geliyor. Bu size yan ürün olarak geliyor. Benim aracılığımla bu yapılmadı. Çünkü, şimdi siz söyleyin, Ben buraya geldiğim  zaman nasıl süslendiniz – aynı şekilde, eğer ışık gelmek zorundaysa, Tanrının parlaması gerekir, kendi bedeniniz temizlenir. Güzelleştirilir ve sağlıklı hale getirilir; bu bir yan ürün olarak olur ama nihai olan bu değildir. Işık içinize gelmeli, gerçeklik içinizde nabız gibi atmalıdır; bu olmadığı sürece, başka hiç bir şeyin bir anlamı yoktur. Olabilecek diğer şeyler, eğer siz zihinsel olarak… aynı zamanda üzgünseniz – ya da dediğim gibi, fiziksel, zihinsel, duygusal, sonra ruhsal – ve sonra bunun ötesinde tam bir mutluluk hali olur, kollektif bilinç oturtulur. Fırlatıldığınız boşlukta. Aynı şekilde bu sizin içinizde de olur yani doğal olarak tüm bunlar [ANLAŞILMIYOR –patlar?] ve normalleşir ve nihai olan boşlukta oturtulur. Yararsız veya hasta olan her şey akıp gider. Güzel olan ne varsa ortaya çıkar. Ağaçta olduğu gibi, meyve çıktığı zaman birçok şeyin düşmesi gerektiğini gördünüz. Aynı şekilde, istenilmeyen her şey düşer ve gerekli olan her şey kendini gösterir ve tezahür eder. Bu çok güzel bir olaydır – hepinizin başına gelmeli – ama yine size söylemek istiyorum, bu çok süptil bir olay. Bu asla bu şekilde değildi. Sadece ilk defa bu şekilde çalışmaya başladı; [Sanskritçe … olan sade insanlar, sıradan insanlar, çok basit bir hayat süren insanlara bu verildi.

Çünkü böyle olmak zorunda, çünkü varsayalım ki, elektriğin tek bir kişi tarafından keşfedilmesinin arkasında büyük bir geçmiş var. Ve o kişi bir şey keşfeder ve bunu sıradan insanlar için faydalı kılmaz. Sıradan insanlar bundan yararlanamıyorsa, sıradan insanlar bunu anlayamıyorsa bunun bir anlamı yoktur. Aynı şekilde, Sahaja Yoga da sıradan insanlara ulaşmalıdır; herkes bunu anlamalı. Aksi takdirde, İsa gibi insanlar çarmıha gerildiler – kimse O’nu anlamadı. Kabira gibi insanları, kimse anlamadı. Nanaka gibi insanlar işkence gördü. Muhammed-Sahib gibi insanlara zehir verildi ve onların her biri sıradan insanların cehaleti yüzünden acı çekmek zorunda kaldı. Bugün, sıradan insanların aydınlanma almasının zamanı geldi. Bakalım deneyelim kaçınız alıyor. Eğer onu alırsanız, o zaman bu süptil bir şeydir, ancak Sahaja Yoga’yı oturtmak  için pratik yapmalısınız. Bu kolektif bir program olduğu için en az ayda bir kez – en az, asgaride – genel bir programa gelmelisiniz. Bu herkes için düzenlenen bir programdır ve bu nedenle kolektivitede çalışacak, bireysel olarak işe yaramayacaktır. Bireysel olarak bu çok zordur. Hatha yogiler için bildiğiniz gibi – onların nasıl ormanda kalmaları gerekiyor. Onlar yirmi beş yaşından önce, Hatha Yoga [ANLAŞILMIYOR Ashtang?] ile çalışacaktı. Modern hatha yoga tamamen yanlıştır: Kesinlikle yanlıştır. Böyle olmamalı – bu yanlış bir tarz.

Çünkü bu tür Hatha yoga dikkatinizi sadece fiziksel varlığınıza çeker ve size bir dengesizlik verir. Geçen gün harika bir Hatha yogi olan birisi vardı ve o kalp krizi geçirdi. Yani o, Bana bu kişinin Hatha Yogadan sonra kalp krizi geçirdiğini söyledi. O zaman, bu kişi ne yaptı dedim. ‘Bu kalp krizini gidermek için bana başka bir yoga daha verdiler’ dedi. Ve Benim için buraya geldiği zaman, aynen böyle titriyordu. Ben de ona dedim ki, git şu titreyen adama bir sor, o adam akıl hastanesinden gelen posses olmuş bir adamdı. Ona dedim ki, ‘işte senin sinirlerine olan şey bu. Durduk yere boynunu kırmanı senden kim istiyor? Bu kadar uç noktalara gitmene gerek yoktu. Sadece beklemeliydin; aydınlanmanı alırdın’.’ Elbetteki asanalarında bir yeri var, ama siz tüm shastrayı anlamalısınız: Bütün bunlardaki ilim tam olarak anlaşılmalıdır ama bu aydınlanma sonrasıdır, öncesinde değil. Örneğin, mide rahatsızlığınız var ve boynunuz için olan bir asanayı kullanmaya başlarsanız, siz bunu yaşadınız: boynunuz gidecek ve ardından sıradaki mideniz olacaktır. Yani bunun arkasında büyük bir bilim var ve bilimden anlayanlar bunu bu kadar uzun bir süre, her gün, dindar şekilde kullanmayacaklardır – buna gerek yok. Ne zaman ihtiyaç olursa, o zaman sadece ilacı alın. Sırf sağlığınızı korumak için tüm hayatınız boyunca bir eczanede mi kalıyorsunuz?

Aynı şey Mantra için de geçerli. Mantra da ayrıca çok büyük bir bilime sahiptir; bu bilimi bir kere anlarsanız, bu bilim [ANLAŞILMIYOR]. Aydınlanma  olmadan mantranın da bir anlamı yoktur. Size mantra verenler [ANLAŞILMIYOR] insanlardır, onlar mantranın herhangi bir anlamını anlamıyorlar, bunu size  söyleyebilirim. Çünkü onların çakraları ve diğer şeyleri nasıl bildiklerini gördüm ve Kundalini yükselmez. Temel şey, Kundalininizin yükselmesi gerektiğidir. Kundalininizi bozan bu insanları hiç sevmiyorum. Bazıları naif oldukları için bozuyor; onlar Kundalini için ne yapacaklarını bilmiyorlar çünkü bir yetkileri yok. Onlar kutsal insanlar değiller, aydınlanmış ruhlar değiller. Bunu yapmaları gerekmiyor, yani onlar sizin Kundalininizi mahvediyorlar. Bundan para kazanıyorlar çünkü herkes her şeyi satabilir. Herhangi biri çıkıp, ‘Ben bir Kundalini uyandırıcıyım’ diyebilir. Bu yaygara için ne yapabilirsiniz? Tanrı bunun için gelip sizi tutuklamayacaktır. Bir şekilde tutuklusunuz ama bu çok süptil bir [ANLAŞILMIYOR] ki, kimsenin anlamadığı. Bunlar bizim yanlışımızın cezaları. Bunu naif bir şekilde yapmaya çalışanlar affedilebilir. Para kazananları bile affedebilirim çünkü bu her yerde olan aptalca bir şey. Ama bunu kasten yapanlar kesinlikle şeytanlardır – Ben onlara Danava’lar (Bir grup Asura), Rakshasa’lar diyorum. Çünkü birinin Kundalinisini kasten bozmak, sadece onları kandırmak ve kendi amacınız için kullanmak üzere onları hipnotize etmek, bu kesinlikle Şeytanidir: Bu Tanrı’nın amacına aykırıdır ve bu yüzden Ben onlara Şeytan diyeceğim. Öyleyse, deneyimi yaşayalım – ellerinizi Bana doğru uzatın ve… [banttaki konuşma duyulmuyor]