Sahaja Yogilerle Konuşma: Dharma

London (England)

Feedback
Share
Upload transcript or translation for this talk

Dharma, Sahaja Yogilerle Konuşma, Londra (İngiltere), 5 Ekim 1978

Bu, ortada duran, sürdüren/destekleyen güçtür, bu sayesinde evrimleştiğimiz güçtür, bu da biz besinimizi olduğu gibi buradan alırız anlamına gelir.  İnsan olarak sahip olduğumuz bu besinin, içimizde bulunan beş element üzerinden tezahür etmesi gerektiği zaman, kaynak oradadır ama bizim ona, onun kendi farklı elementleri üzerinden ulaşmamız gerekir. Bu değişim gerçekleştiğinde veya buna şöyle diyebiliriz, bu gücü dışarıya çıkarmak zorunda kaldığımızda, bu şey Dharma’nın bunlar üzerinde oturtulması yoluyla yapılmalıdır. Buna, bir üst üste binme veya bağlantı diyebilirsiniz. Güneş var diyebilmeniz gibi.  Güneş ışığın kaynağıdır ve ışığın kaynağı, beş elementten yaratılan bu dünyaya gelmelidir. Yani güneş ışınlarının gelmesi gerekiyor ama içeri girince, bu hareket içinde onlar ne yapıyorlar? Bu dünyayı aydınlatıyorlar ama bu ancak Dharma varsa mümkündür, yani ışık oradadır, ışınlar oradadır. Işınlar birçok şey tarafından engellenebilirler. Eğer ışınlar engellenirse, o zaman a-dharma vardır. Yani Dharma’nın kaynağı, Dharma’nın yayılması ve sonuçta onun beş element üzerindeki tezahürü, Void olan  -eksiksiz/tam bir şeydir. Bu oyun içimizde sürüyor. Madde halinden itibaren işleyen evrimsel gücümüz, madde düzenli hale gelince, biz o zaman dört değerlikli karbona sahip olduk, sonra karbondan hayat başladı, bütün bunlar destekleyen gücün işidir ve sonrasında da  biz insan olduk.

Artık içimizde iyi bir halde tutmamız gereken on tane dharma var. Bunlar esas olan on tane emirdir.  Bu on emre dikkat etmemiz gerekiyor. Ve bunlarla, sizin “enkarnasyonlar” dediğiniz, Ezeli üstat  olan insanlar ilgileniyorlar…

(bir gürültü sesi kaplıyor)

Raja Janaka gibi, Musa gibi, Sokrates gibi, Nanaka gibi, sonuncusu ise Shirdi Sai Nath’ti. Oradaki prensip şudur, Ezeli Üstad. Şimdi, onu almanızı sağlayan başka bir prensip daha var. Buna, Buddha ve Mahavira’nın başkanlık ettiği, ay ve güneş tarafından temsil edilen, Ezeli müritlik ilkesidir, buna müritlik ilkesi denir. Yani bu müritlik prensibi içinizde değilse, eğer onu alamazsınız ama onu almaya başladığınız zaman, bu Dharma içinize girer ve sonrasında da siz bir guru olursunuz. Bu içinizde tamamen sürdürüldüğü zaman, siz guru olursunuz. Bu bir mürit olarak başlar ve sonra bir Guru olarak sona erer. Öncelikle bizler, insanoğulları olarak, bu ilk on temel ilkeye uymuyoruz. Bu içimizdeki Void kısmıdır. Mesela bu ülkede (yani İngiltere’de) ya da Batı’da kanunlar gereği beşine de uyuyoruz. Hindistan gibi ülkelerde ise, geri kalan beş taneyi kendi toplumlarının yapısından dolayı gözetiyorlar. Yani bizler öyle veya böyle, bir şekilde bunların bazılarından mahrumuz. Burada beş tanesi eksik ya da orada, diğer beşi eksik. Dharma’nın bugünkü durumu budur. Gurular ve müritleri bu bağlantıyı kurarlar ve ardından beş elementten oluşan madde vibre olur. Maddeyi aydınlatabilirsiniz. Dharma tamamlandığında maddeyi aydınlatabilirsiniz.

Gördüğünüz gibi bu insanların kullandığı ritüeller, “Dharmik olanı yap” denilmiş olan şey, onlar, bunlara dharmik olanı yap diyorlar, bunlar Dharma’nın eylemleridir, ibadet etmek, Puja yapmak ve Tanrı’ya dua etmek ve tüm bunları yapmak, dua etmek. Bir süre sonra tüm bu şeyler tamamen ölü bir hale geldiler çünkü bir Guru olarak ortada aydınlanmış bir ruh ve bir mürit olarakda, aydınlanmış bir ruh yoktu. Yani bu sadece sürüp giden bir şakaydı anlayacağınız. Hiçbir anlamı yok. Farz edelim ki Ben aydınlanma almamış birisine kendisine bandhan vermesini söylüyorum, o kişi bunu yapamaz.

[Kenara doğru: “O geri geliyor, endişelenme! İkisi de kaçtılar. O zaman bu adam, bir şekilde kabul edecektir. Kız kardeş aydınlanmış, eş aydınlanmış. Doğmuş. Ama koca böyle, ne yapmalı?

Yogi: O geldi.

Shri Mataji: Ha? İçeri girdi.

(Yogiler: “Geldi”.)

 Geldi, yarı yola kadar kaçtı, hala hangi yöne gideceğine karar veremiyor.

(Bir yogi bir şeyler söyler)

Shri Mataji: O iyi. İyi olmalı.

Yogi: Nereye gittiğini merak ediyorum.

Shri Mataji: Özür dilerim?

Yogi: Gelip gelmeyeceğini bilmek istiyorum. (Belirsiz kelimeler)

Shri Mataji (gülüyor): Yavaş yavaş bunun nasıl çalıştığını göreceksiniz.

Yani bu Void çok önemlidir çünkü siz işte bu şekilde oturtursunuz, varlığınızdaki alma hali biter, içinizdeki beş element.  Yani (içinizde) var olan beş element, Sahaja Yoga’da biz bunun tersini deneriz. Evet, Ben bunu bu şekilde denedim. Şimdi, ne yapmalı? Dharma tamamen mahvoldu. Bu böyle. Başka bir yol var: tüm bu elementler çakralarınızda, farklı çakralarınızda temsil edilirler. Öyleyse neden Kundalini’yi bu çakralar aracılığıyla alıp elementlerin kendisini aydınlatmıyorsunuz? Bir insanda Dharma olmasa bile, siz bunu yapabilirsiniz. Ama sonra Kundalini geri döner. Kaçırdığınız tüm bu yerlere ama eğer bir guruya gittiyseniz ve başınızı onun önünde eğdiyseniz, o zaman Kundalini  Void ’da durur, hareket etmez, oraya, buraya ve şuraya gider. Sadece durur, daha ileri gitmez, bu çok zordur. Void’in bir nabız atışı gibi ne kadar kötü bir şekilde attığını gördünüz. O sadece yükselmez, sizin deyiminizle her zaman o dipsiz çukura geri döner. Her zaman tekrar ve tekrar onun içine doğru çekilir, eğer bir gurunuz varsa, Bu yüzden pek çok yolla guruyu sizin aklınızdan çıkarmaya çalışıyoruz. Onları tamamen, kesinlikle inkâr edin ki, onlar aklınızdan çıksınlar. Ve yine Kundalini’yi ve en içteki Nadi’yi, onların deyişiyle Brahma Nadi’yi, en içteki Nadi’yi, Sukshma Nadi’yi yükseltin. Aksi takdirde oraya ulaşamazsınız. Dışarıdan oraya ulaşana kadar arınmaya, arınmaya ve arınmaya devam edersiniz, onu içinden delip geçemeyeceğinizi görürsünüz.

Ancak dış temizlik size bir şekilde yardımcı olur; Brahma Nadi, yani Sushumna’nın merkezinde olan Nadi genişler. Eğer daha az baskı varsa o zaman bu daha geniştir, dolayısıyla Kundalini’nin yükselmesi için daha iyi bir şans vardır. Ama Sahaja Yoga’da, en süptil olanın en süptili  olanı Kundalini’de biz catch ederiz ve onu mikroskobik olarak içeriye bağlar ve dışarı çıkarırız ve dışarı çıkardığınızda bu çakralar mutlaka aydınlanırlar, onlar genişlerler. İşte Sushumna’yı biz bu şekilde genişletiyoruz. Brahma nadi’yi genişleterek. Bu, Sahaja Yoga’nın numarasıdır çünkü bu temizlik sizin de söylediğiniz gibi çok zaman alır. Her şey temizlenmeli, sonra serbest bırakılmalıdır ve sonra onu alması gereken bir guruyla tanışmalısınız. Yani Sadhachar (erdem, doğru eylem), Buddha her ne söylemiş olursa olsun, onlar doğrudur, doğru eylem, söylediği doğru, bunlardan bir Dharma olandır. Tarif edilen budur ama bu insanlarda işe yaramaz, bu aydınlanmış ruhlara yöneliktir. Bu dinlerin çoğunun aydınlanmış ruhlar için olduğunu, fark edebilirsiniz. Aslında önceleri sadece aydınlanmış ruhlar dini kabul etmişlerdi. Yeniden doğanlar, Dwijah’lar (iki kez doğanlar), Brahminler, dini kabul edenler. Ancak aydınlanma almamış insanların da dine yönelmelerinin ve O’nun (Tanrının) kutsamalarını almalarının zamanı gelmiştir. Sahaja Yoga, kişinin bunu yapabilmesinin tek yoludur – onu en süptil olan – en içteki Nadi’ye almak, her çakrayı aydınlatmaktır, çakranın boyutunu arttırmak, burayı biraz delmek, sonra tekrar başka bir ipliği yükseltmek ve sonra tekrardan bir üçüncü iplik, bu şekilde bu genişlemeye devam eder.

[Kenara: “İşte bu, sen iyisin. Bu şekilde oluyor. O kadının durumunda ben de aynısını yaptım, sadece seninle konuşuyordum. ]

Şimdi Void’le ilgili kişinin hatırlaması gereken en önemli şey şudur: rasyonellik (akli açıklama) diye bir şey yok. Bu, midedeki açlıktır ve açlığın hiçbir mantığı yoktur: Eğer açsa yer. Yemek yemek zorundadır, hiçbir mantık bunu tatmin edemez: eğer açsan sen bir bhakta’sın (arayan). Ve siz manevi açlığa sahip olduğunuzda, aynı açlık giderek daha süptil ve daha da süptil bir hale gelir, en sonunda bu, manevi bir açlığa dönüşür. İlk önce, açlık başlar, örneğin yiyeceklere, ilkel şeylere karşı açlık başlar. Sonra cinsel hayata açlık, kadına açlık, erkeğe açlık, sonra güce, sonra paraya karşı duyulan açlık. Daha sonra maneviyat açlığı başlar. Bu açlık yoğunlaştığında ve hiçbir rasyonellik olmadan artmaya başladığında: siz neden aradığınızı bilmiyorsunuzdur. Buddha gibi: O her şeye sahipti, bir karısı vardı ve babası ona her şeyi sağlamıştı. Yine de kalbi arıyordu. Neden arıyordu? Bu rasyonalitesi olmayan, açıklanamayan bir açlıktır. Ve sonra bu açlık başlar ve bu açlığı gidermemizin yolu Dharma’dır. Onu sağlam tutmamızın yolu Dharma’dır. Diyelim ki açsınız: gidip biraz zehir yersiniz: o zaman bu a-dharmadır. Sizin aç olduğunu biliyorum ama doğru düzgün bir yemeği yemelisiniz. Bununla ilgili bilgi Dharma’dır: hangi yemeği yemelisiniz, hangi kitapları okumalısınız, hangi insanlarla tanışmalısınız, nasıl yaşamalısınız, başkalarına, başkalarının eşyalarına, başkalarının eşlerine, çocuklarına, kızlarına karşı tavrınız ne olmalıdır. Diğeriyle ilgili her şey, tüm bu bilgiler Dharma’dır ama bunun hiçbir rasyonelliği yoktur. Mesela bir adam, birinin kızıyla birlikte kaçtı ve o kişi şöyle der: “Bunda yanlış olan ne var ki?” Ben bunu cevaplayamam.

Bir erkeğin, örneğin kendi annesiyle kötü ilişkileri varsa. Şöyle diyor: “Bunda yanlış olan ne?”. Buna cevap veremezsin, bunda mantık yok. Bu böyledir, bu bir gerçektir: “Zina yapmayacaksın.” İsa zina yapan gözlere bile sahip olmanın yanlış olduğunu söylemiştir ama o sırada içeri giren İsa Mesih’ti. Musa’nın zamanında insanlar bu göz işini bilmiyorlardı ama İsa Mesih bunu görebiliyordu ve şunu söylemişti: “Zina eden gözlere sahip olanlar bile,  günah işliyorlar. » Peki diğerleriyle nasıl başa çıkılır? Diyelim ki materyalizm, biz artık maddeye o kadar bağlıyız ki, aynı zamanda bu Nabhi’nin de sorunudur. Materyalizm maddeyle yanlış bir şekilde özdeşleşmektir; maddeyle, insanlarla, kitaplarla, yaratılan her şeyle ilgili tüm bu yalanlar Nabhi’nin sorunudur, dolayısıyla buradan Nabhi’nin ne kadar önemli olduğunu anlayabilirsiniz. Ve bunu emreden Dharma’dır, Guru’dur. Onlar gibi sizi Benim yaptığım  ikna etmeye ve sizinle tartışmaya gelmediler. Onlar: “Yapmayacaksın…” dediler. Bu bir emirdir. Emir, bu da bunun bir nedeninin olmadığı anlamına gelir. Bu bir emirdir. Dharma’da hiçbir rasyonellik yoktur. Artık dharmik olan bir kişi günahı hiç düşünmez. Şimdi size Kendimden bahsedeceğim. Diyelim ki Ben bir partiye gidiyorum ve onlar orada kabare dansı yapmaya başlıyorlar. Bunun yasadışı olup olmadığı ya da bu adharma’da yanlış olup olmadığı hakkında düşünmüyorum, hiçbir şey. Ben düşünmüyorum ama hemen kusuyorum. Torunlarım bir gün televizyon izliyorlardı ve üçü de kusarak geldiler. Gidip televizyona baktım ve korkunç bir şey oluyordu. Onlar gelip kusmaya başladılar. Bunda hiçbir mantık yoktur: Bu insanın beslendiği şeye aykırıdır. İnsanlık dışıdır. Nasıl ki hayvanlar kiri veya pisliği hissedemiyorlarsa, biz ise hissedebiliriz. Korkunç kokuların geldiğini hissederiz ancak diyelim ki, pislik içinde çalışanlar, onlar herhangi bir koku hissedemezler. Şeker üretilen bir fabrikanın yakınına gittiğinizde kendinizi çok kötü hissedersiniz, küspenin kokusunu duyar ve buna dayanamazsınız ama orada çalışanlar buna o kadar alışmışlar ki hissedemiyorlar. Günahı yaşayan insan bir süre sonra günahı hissedemez, buna duyarsızlaşır ama günah günahtır. Yani duyarsızlık kendi içimizde geliştiğinde biz adharmik bir hale geliriz. Bu konuda duyarlı olduğumuz zaman ise, dharmik oluruz. Sol tarafta, onunla ilgili sezgi olması, onun hayırlı olduğu, kişinin öğrenmesi gereken bir şeydir, hayırlılık. Bir ev hanımına saygı duyulmalı, o onurlandırılmalı ve saygı görmelidir çünkü bu hayırlıdır. Bir eşinde, kendisinin saygın olması gerekir. Bir ev hanımı bunu yapmaz – Görüyorsunuz, bir ev hanımının garip bir şekilde giyinmesi hoş görünmez. Bir zamanlar Hindistan’dan buraya Kabine baş sekreteri olan bir beyin karısı gelmişti ve bu kadın kendisinin çok genç ve çok akıllı falan olduğunu düşünüyordu. Kadın dar kot pantolonlar ve buna benzer şeyler giyiyordu, anlıyor musunuz? Ve zavallı koca, gördüğünüz gibi, bir o tarafa, bir şu tarafa baktı. Ne yapacağını bilemiyordu. Ve o – yani, çok büyük bir adam. Peki. Ve kadın Londra’ya geldiğinde şöyle düşünüyordu: “Ah, ben harika, akıllı bir şeyim.” Ve onlar bir akşam yemeğine davet edildiler; bu gerçek bir olay, gerçek bir olaydır. Ve bu adam bir yerden oraya gidecekken, kadın ise başka bir yerden gelerek oraya gitmek zorunda kaldı. Adam oraya gittiğinde şöyle dedi: “Karım nerede?” Onlarda, “henüz gelmedi” dediler. Adam, «hayır, gelecekti, o öyle biri değildir, benden çok daha akıllıdır, buraya gelmiş olmalı», dedi.  Etrafına bakındı, karısını bulamadı. Ayakta dikilen bir bayan vardı ve onlar, “işte sekreteriniz geldi, orada duruyor”, dediler.  Ve adam ne diyeceğini bilemiyordu çünkü kadın gerçekten de, onun karısına değil de, bir sekretere benziyordu. Bu nedenle ev hanımının onurlu, saygın olması ve ona saygı duyulması gerekir. Bu, bu hayırlılığın bir parçasıdır. Ve eş, bir eşin özü, durumu yönetmektir… Yani eskiden özgürlüğü falan savunan kadınları ve bir anlamda şöyle demeye çalışanları hayal edebilirsiniz: “Eğer koca saygın biri değilse, o zaman biz neden saygın olalım ki?” Adam diğer kadınlarla düşüp kalkıyor, ben de diğer erkeklerle düşüp kalkmalıyım.» Her insanın sol tarafında olan, midede bulunan, o büyük konumu, koruduğunuzu siz bilmelisiniz. İşte bu yüzden sol Nabhi İngiltere’de bu kadar çok catch ediyor ve Amerika’da bunun zaten kaybedildiğini düşünüyorum (kahkahalar). Yani gördüğünüz gibi, bu kadar gelişmiş, kendisinin başkaca hiçbir amacı olmadığını düşünen bir adamdan bir şey beklemek ve çalışmanın bu kadar önemli olduğu ve paranın ise ondan bile çok daha önemli olduğu bir medeniyetten bir şey beklemektir bu. Bu kişiye göre, bir ev kadınının saygınlığının evrenin oyununda bu kadar önemli olduğunu düşünmek aptallıktır. Evet, bu böyledir. Kadınların bütünüyle saygısız hale geldiği yer, görüyorsunuz ki, toplumun kırılma noktası burasıdır. Orada insanlar yok olmaya başlayacaklar.

Sahip olduğunuz gerçek atom bombası budur ama bu böyledir, mantık yürütemiyorum, bu böyle yapıldı. Bütün Gurular şöyle demiştir: “İçmemelisiniz.” Musa bile, onların her biri şunu söyledi: “İçemezsiniz”, bu, her türlü alkolü veya farkındalığınızı ortadan kaldıracak herhangi bir şeyi almamak/kullanmamak anlamına gelir, çünkü orası sizin farkındalığınızın yeridir. Yani burada ters giden her ne varsa, bu dikkatinizi bozar, dikkatiniz bozulursa, farkındalığınız da bozulur. Dikkat burada. Dikkat midede, Void’dadır. Peki, dikkatiniz ne kadar önemli. Dikkatinizi nereye verirseniz, o orada çalışır. Aydınlandığınızda, dikkatiniz aydınlanır. Dikkatinizi nereye verirseniz orada kürek gibi çalışır, kılıç gibi çalışır, sevgi dolu bir el gibi çalışır, öpücük gibi çalışır, teselli eden bir kalp gibi çalışır. Midenizde olan aydınlanmış bir dikkattir. Bakın anne, çocuğu karnında, rahminde ve bu çocuğa nasıl bakılıyor, küçük bir bebeğe nasıl bakılıyor, o nasıl korunuyor. Orada olan her şey bize Gurularımız, yani bizim üstatlarımız olan ve bize öğreten kendi varlıklarımız aracılığıyla verilmektedir. Mideniz size öğretir, mideniz sizin Gurunuzdur. Amip, ancak midesi sayesinde, yaşadığı açlık sayesinde insan oldu. Açlık olmasaydı evrimleşmezdi. Ve açlık size öğretir. Ve bunu doğru bir şekilde öğrendiğinizde, tüm dünyanın ve evrenin Gurusu olursunuz.

İşte bu yüzden Void çok önemlidir ve kötü gurularınız olduğunda, korkunç kitaplar okuduğunuzda, siz onları birer  gerçek ve hakikatler olarak kabul ettiğinizde, o zaman Void ’unuz bozulur, dikkatiniz bozulur. Bu yanlış şeylere gider. Dikkat, gözleriniz aracılığıyla çalıştığında da, yanlış şeylere yönelebilir. Eğer bu şey adharmik ise, dikkatin hareket ettiği her yerde, o yanlış şeyler yapabilir ama dediğim gibi bunun hiçbir mantığı yok. Dharma kabul edilmelidir. Bunu aklınıza uyduramazsınız. Bir noktaya kadar bunu deneyebilirsiniz, ancak bunun size ne kadar zarar verdiğini aklınızla kavrayamazsınız ve sonrasında Tanrısal olanın lanetleri üzerinize gelir. Her tür fanatizm ya da tek bir idealle özdeşleşme, tıpkı Müslümanların kendilerini Müslüman zannetmeleri gibi. Onlar adharmiktirler. Onlar dharmik değiller. Dharma, sizin tüm dinlere saygı duymanızı gerektirir. Herhangi bir enkarnasyona saygı duymamak günahtır. Hiçbir dine saygı duymamak günahtır. Ve sadece biriyle özdeşleşip diğerini kınamak. O halde, tüm bu sahte dharmalardan vazgeçin ve sizi geliştiren, size tüm bu dinler arasındaki birliği görebilmeniz için ışık veren tek Dharma’ya gelin. Daha önce de söylediğim gibi, onlar tek bir ağaçtaki, tek bir özsuyuyla beslenen, bir ağacı süsleyen  güzel çiçekler gibidirler; ama bu aptallar, çiçekleri koparıp alır ve “bunlar bizim çiçeklerimiz” der ve onları öldürürler. Ve bu çiçekler öldüğünde ise, çirkinlik bu sözde ona dinlere dönüşür.

Yani özünde siz tüm dinlere ve bütün enkarnasyonlara saygı gösterin. Fanatizm kesinlikle Nabhi’ye ve Void’a karşıdır çünkü Void’unuzun tüm dengesi korunmalıdır. Çok süptil ve daha da süptil olan bir formda, siz buna yapışacaksınız. Diyelim ki Hristiyan olarak doğdunuz, ne yaparsanız yapın bu,  “biz Hristiyan’ız” duygusundan kurtulamıyorsunuz. Kalbinizde Meryem’e karşı, örneğin Lakshmi’ye olduğundan çok daha fazla saygı duyacaksınız. Hindu olduğunuz sürece ise, Radha’ya, Meryem’den çok daha fazla saygı duyacaksınız. Bu böyle devam edecek ve sürüp gidecektir. Bu dengeyi geliştirdiğiniz zaman, dharmik olursunuz. Bu dengelemenin yapılması gerekiyor. Yani içinizde böyle bir farkındalık var. Ve aranızda olan farkındalık, bu şekildedir ve bu da Dharma’dır. Hepinizin arasında başka tür bir bütünleşme olmalı, anlayışın tam bir bütünleşmesi. İster beyaz ister siyah ister kırmızı olun, ister Hindu, ister Hıristiyan, ister başka bir şey olun, canlı/yaşayan evrimin tek bir yolu olduğunu ve tek bir Tanrı olduğunu bilmelisiniz. Ve onların hepsi aynı Tanrının (farklı) görünümleridir ve onların aralarında hiçbir çekişme yoktur. Neden tartışıyorsunuz ki? Bu Void’a aykırıdır. Tam entegrasyon midede gerçekleşir. Ve tamamen bütünleştiğiniz zaman, akılcılığın akıp gittiğini görünce şaşıracaksınız.

Bu otomatik olarak akıp gider. Akılcılık parçalanmaya devam eder çünkü eğer kalbin bir şey derse, akılcılık şöyle der: “Hayır, bu doğru değil.” Ama eğer siz orada, akılcılığınız devreden çıkarır ve sadece kendi gözünüzle görürseniz, o zaman bilgelik gelir ve siz onu maneviyatınız için akıllıca kullanır ve iyi olan ne varsa, onu yaparsınız.

[Kenara: “Şimdi nasılsın? Daha iyi, işe yarıyor”.]

Yani, Sahaja Yoga’da Void’u biz birçok şekilde kullanırız. Öncelikle bir kişinin Void ’unu, onun Void’u nasıl elde ettiğini görmemiz gerekiyor. O nabız gibi atıyor olabileceği için, bunu çok kolayca görebilirsiniz. Belki sizin huzurunda bu olmayabilir, bunu bilemiyorum ama Benim huzurumda bu olur ama siz Void’u derhal hissedebilirsiniz. Burada veya burada hissettiğiniz Void. Şimdi bakın, bunlar tüm çakraların temelleridir. Void’u burada veya burada hissedersiniz. Tüm çakraların temelini hissedebilir, böylece Void ’un ne kadar önemli olduğunu anlayabilirsiniz.

Şimdi, eğer bu burada, herhangi bir yerde catch ediyorsa ya da burada catch ediyorsa, o zaman şu çeşitli noktalara dair sorular sormanız gerekir: bu kişi materyalist mi yoksa fanatik mi? Ama bu soruları siz doğrudan doğruya soramazsınız, çünkü eğer ben “sen fanatik misiniz?” dersem, bu kişi Bana sert bir şekilde vurur. [Gülüşmeler] Bu konuda çok ama çok akıllı olmalısınız. Şimdi bir insana, kendisinin fanatik olup olmadığınızı nasıl sorabilirsiniz? Çok kolay.  Deyin ki bu kişi Müslüman, yani ondan sadece şunu isteyin, elinizi ona uzatın ve “başına biraz Kumkum süreyim mi?” deyin. Yani onun fanatizmi hemen ortaya çıkacak ve “ben bunu yapamam!” diyecektir. Eğer kişi bir Hristiyan’sa, ona şunu sorabilirsiniz: “eline bir Swastika çizebilir misin?” deyin. Haç çizmeyi kabul edecek ama Swastika için, “hayır, ben Hitler değilim!” diyecektir. (Gülüşmeler) Onun açık fikirli olup olmadığını bu şekilde önerilerde bulunarak anlayabilirsiniz. Yani o zaman kişi fanatizmiyle ortaya çıkar.  O zaman ne yaparsın? Onu fanatik olmakla suçlamazsınız, hayır. Bu Sahaj tarz olmayacaktır. Siz şöyle dersiniz: “Tamam, tamam anladım. Haç, sorun olur mu? Tamam, haç yap. Şimdi, eğer Ben size bu haçın önceleri Swastika olduğunu, daha sonra bunun haç haline geldiğini söylesem kızar mısınız?» Bu yavaş yavaş işe yarayacaktır. Ama eğer bu kişi fanatikse siz dışarı çıkıp, Muhammed Sahib’e bu kişiyi  bir güzel dövmesini söyleyin. Yani O, bu işi yapacaktır. Shoe beat tüm fanatikler için çok gereklidir. Güzel bir shoe beat ama fanatikler en zor olanlarından birisidir. Daha sonra ise, diğer gurulara gitmiş olanlar ortaya çıkacaktır.

Bu günlerde Sahaja Yoga’ya gelen fanatiklerin sayısı çok fazla değil. Çoğunlukla onlar guru tarafından ısırılırlar (Shri Mataji gülüyor). Görüyorsunuz, soğuk ısırığı olmuş (yani soğuktan cildi yanmış) insanlar var, guru tarafından ısırılanlar da var (Gülüyor). Yani, onlar çoğunlukla guru tarafından ısırılıyorlar. Sonra onlara şunu sorarsınız: «Bir guruya gittiniz mi? Gurunuz ne yaptı? Budur, şudur.” Bazen onlara söylerseniz, onlar gidip fanatik bir şekilde gurularına bağlanabilirler. O zaman kızabilirler. Bunu yapıyorlar ama ne yapmalı? Bazen onlara söylemeniz gerektiğini görüyorsunuz.

Bir zil sesi – :

Shri Mataji: Yemek mi?

Yogi: Evet.

Yogi: Evet, Shri Mataji.

Shri Mataji: Yiyeceklerle çok güzel şekilde ilgilenmeleri iyi bir şey. (Gülüşmeler) Aksi takdirde, eğer yemek pişirmeniz de gerekiyorsa, o zaman tüm dikkatiniz oradadır. Yani bu sizin ashramınızdan çok daha iyi. (Gülüşmeler)

Yogi: Aynı fikirdeyim!

Shri Mataji: Başınız ağrımıyor, hiçbir şey yok, burada güzel vakit geçiriyorsunuz ve onların yemekleri hazır, şimdi servis yapın, gelin, yemeğinizi yiyin. Busizin ashramınızdan çok daha iyi. Yani doğru zamanda Void’den bahsediyoruz. (Gülüşmeler) Tamam. Ben burada oturacağım –

Yogi konuşuyor: “Bugün tüm açlığımız giderildi.” (Shri Mataji gülüyor)

Shri Mataji: Evet, yemeği de dharmik yapın ve sonra yiyin. İyi. Şimdi nasılsınız? Daha iyi mi?

Yogini: Evet!

Shri Mataji: Evet! Bu birçok kişiye iyi gelecektir çünkü pek çok kişi guru meselesiyle ilgili olarak bu sorunu yaşamıştır. Şimdi nasılsınız? Güzel…]

[Kasette kesinti var]

Bu o kadar geniş bir konu ki, tek bir konuşmada anlatamam, çok daha fazlasına ihtiyacınız olacak; ama Void ile ilgili en önemli şey, siz bir kez aydınlandığınızda, kendinizin de dharmik olmanızdır. Dharma elinizden akmaya başlar. Bu vibrasyonların Dharma’yı oluşturma kapasitesi vardır. Yani, şimdi ellerinizi beş elemente doğru uzattığınızda, diyelim ki ellerinizi suya doğru uzattığınızda veya elinizi suyun içine koyduğunuzda, su aydınlanır, vibre olur. O zaman eğer biri o suyu alırsa, bu o kişinin içinde Dharma’yı oluşturacaktır. Diyelim ki bir kişi sarhoş ve siz şimdi ona bu vibrasyonlu suyu veriyor, ona bunu içiriyorsunuz. İçtikten sonra onun midesi bulanacaktır. İçkileri çöpe atacak, sonra duracaktır. Bazılarınız Bana ilk geldiğinizde içinizde korkunç bir mide bulantısı hissettiğinizi ve kusmak istediğinizi, bazen kendinizi huzursuz hissettiğinizi fark ettiniz. Yani sudaki bu vibrasyonlar şimdi midenize geçiyor ve orada Dharma’yı, doğru ilişkiyi oturtuyorlar. Bu öyle bir olur ki, eğer siz bu suyu içmeye devam ederseniz, sağ tarafta fiziksel olarak kendini iyi hissedersiniz ve su, size öyle bir güç verir ki asla mide kanserine yakalanmazsınız, asla midenizde herhangi bir sorun yaşamazsın. Ama sol tarafta bu su, daha büyük bir güce sahiptir, sizi -günahlarınızı- temizler ve dikkatinizi Dharma’ya odaklar.  Yani dikkatiniz şunu yapmaz – siz ayartılmazsınız, işte bu şekilde Sahaja Yoga’ya gelen insanların içkiyi kolayca bırakabildiklerini gördünüz. Çünkü bu sizin dikkatinizi Dharma’ya çevirir. O zaman eğer içki içmek isterseniz, bir süre sonra böyle hissetmezsiniz, kusacakmış gibi hissedersiniz, başınız ağrıyormuş gibi hissedersiniz ve bütün bu şeyleri hissedersiniz ve bu çok kolay bir şekilde olur.

Artık birisinin tepkisini biliyoruz;  bu adam çok geçmeden içkiyi bıraktı. Aksi takdirde bunu yapmak mümkün değildir ancak midede meydana gelen bu olay nedeniyle, siz artık içemezsiniz. Sadece bunu gözünüzde bir canlandırın. Void’un en güzel yanı, siz bir kez aydınlanma aldığınız zaman, doğaya bir şeyler verebilirsiniz. Şu ana kadar her şeyi doğadan çekiyordunuz. İlk kez artık doğaya bir şeyler vermeye başlıyorsunuz. Ve doğaya verdiğiniz şey, doğa içinde besleyicidir.  Diyelim ki meyvelere, ağaçlara ya da çiçeklere siz vibrasyon verdiniz. On kat daha fazla büyüyeceklerini, çok daha fazla büyüyeceklerini, daha parlak olacaklarını göreceksiniz. Ve çok sulu, çok lezzetli olacaklardır ve tüm atmosfer farklı olacaktır. Belki bir süre sonra bu ağaçlar, eğer orada dururlarsa, oradan geçen herhangi biri olacak, eğer bu kişi ağaca dokunursa vibrasyonları da oradan alacaklar. Yani belki de bir ağaç şifaya dönüşebilir, buna benzer bir şey olur. Bütün bu sular ve “şifalı su” dediğimiz bütün bu şeyler, vibrasyonlu sulardan başka bir şey değildir. Onlar vibre edildiler. Yani vibrasyonlu su içinize girerse, şifalanırsınız. Yani bu sol tarafta çalışıyor, dininizi içinizde yerleştirir. Yaşadığınız tüm problemler bununla birlikte tamamen temizlendi. Aynı şekilde, eğer siz bir ışığı aydınlatırsanız – şimdi burada [Anne mumun alevine döner] burada bunu pek çok kez gördünüz, sizin aydınlatabileceğiniz şey bir ışıktır.

Yani o gitmeye başlar, bakın, ikisi de orada ama bu sanki çalışıyor… bu aslında dikey olarak da gidiyor, ama bu ve bu, siyahı çıkarıyorsunuz, bu çünkü bu aydınlanmıştır. Bu da aydınlanmış, hayır? Yani bu dışarı da çıkabilir ama aslında bu, eldeki bu şeyi alıp götürüyor… Eğer bu ışıkları görürseniz, onların bu şekilde çekildiğini hissedebilirsiniz. Sanki, bakın, aydınlanan ışıklar bu şekilde, düz bir şekilde dışarı çekiliyor. Ve bu ışıkların olduğu bazı kiliselere gittim ve içeriye girdiğimde hepsi “kakakakak” diye sesleniyor. (Shri Mataji gülüyor) Onların nasıl da aniden bu şekilde parlamaya başladıklarını görmek ilginç ama insanlar bunun nasıl olduğunu, neden bunun olduğunu anlamadıkları için, bunu fark etmiyorlar ama siz bunu anlayabilirsiniz. Yani, eğer ışığı koyarsanız, aydınlanmış ışık – diyelim ki dün – geçen gün Havan yaptık, bu aydınlanmış ışıktı. Havanı biz aydınlatmıştık, Jagrut (uyanmış/aydınlanmış). Sonra onun içine ne koyarsak koyalım, badhalarımız ve her şey, yakmak istediğimiz her ne varsa, o yaktı. Ateşin güzelliği şudur ki, diyelim ki, elinizde biraz karışık bir altın varsa ve onu ateşe verirseniz, altının ayrılacağını ve içindeki pislik, kir veya içinde her ne varsa, ondan ayrıldığını göreceksiniz. Yani, ateşin sağ taraftaki niteliği olan bu nitelik, sol tarafta olur; böyle bir ateşin yanına gittiğinizde ya da böyle bir ateş ya da ışık kullandığınızda, o zaman ne olur? Sizdeki istenmeyen şeyler yakılır ve siz saf olanı elde edersiniz. Yani o arındırır.

Ateş bir arındırıcıdır, o bir eriticidir, o kalbinizi eritir. Bu ateş yüreğinizi eritir ve siz şefkati hissedersiniz. İşte böyle, her element bu şekilde aydınlanabilir ve Kundalininiz tarafından Void içinde yapılan çalışma budur. Kundalini çeşitli yerlere gider ve O midenizdeki tüm bu unsurları aydınlatır. Midede temel prensip sudur. Void / Boşluk suyla kaplıdır ve suda tuz vardır ve tuz ise, Dharma’dan başka bir şey değildir. Dharma, tuzdur. Bu yüzden size tuz verdiğimizde  ne olur; vibrasyonlanmış tuz mideye gider ve bu size faydalı olur.  Ve tuz, içinizdeki, yani orada hareketli olan her şeyi emerek kendi doğasını orada gösterir. Bir kişinin kanser hastası olduğunu varsayalım, onun tuz alması gerekir. Eğer sağ kanalında sorun varsa almamalı, sadece şeker almalıdır. Yani bunlar iki kalitedir, dharmaların beşi tuzla, beşi de şekerle yapılır. Ve bunlar bildiğiniz gibi suda en iyi çözünenlerdir. Yani tüm bu üç şey bir araya getirildiğinde: su, sonra tuz, sonra şeker, onlar Void sorununu çözerler. İşte bu yüzden, biz bu iki şeyi kullanıyoruz. Hatırlarsanız İsa “siz tuzsunuz” demişti. Bu sizin Guru olduğunuz anlamına gelir. Tuz, Gurudur. Bu yüzden O şöyle dedi: “Siz tuzsunuz.” Çünkü siz Gurusunuz. Ve tuz suda çözünür. Su Dharma’dır. Bunlar soğuruculardır – (bazı kelimeleri gürültüden duyulmuyor… muhtemelen “tuz”) her zaman bir kristalleşmeden gelen su bulunur. Onlar, bu o olmadan var olamaz, tuz su olmadan var olamaz. Yani su ve tuzun bir araya gelmesi okyanus anlamına gelir. Yani Void içimizdeki okyanustur. Bu yüzden ona Sagara adı verilmiştir.

Bu, dünyadaki tüm okyanusların midemizde olduğu anlamına gelir. Ve eğer bazen onları duymak istersen, baş parmağınızı Benim kulaklarıma koyabilir ve onun geldiğini duyabilirsiniz (bir ses olarak mı? Belirsiz), bunu duyabilirsiniz. Yani bu her zaman, bu okyanus her zaman çalkalanıyor ve iyi olan her şey ortaya çıkıyor ve kötü olan her şey yakılıyor, ya da yıkanıp gidiyor ya da – hava ile – öyle hale getiriliyor ki, yani hava elementi de orada, her yerde gördüğümüz şey hava elementidir. O süpürmesi için meydana getirildi [Kayıtta kesinti] … yani vibrasyonlu hava çok önemli bir şey ve çok faydası oluyor.

[Kayıtta kesinti]

Size dördünden de bahsettim ama beşincisi Akasha, buna ether diyebilirsiniz.

Siz aydınlanmış bir ruh olduğunuzda bu çalışır. O zaman siz de Ether’i vibre edersiniz. Gördüğünüz gibi, Ether sayesinde bizim ana kolektif çalışmamız bu şekilde yapılıyor. Şimdi, diyelim ki,

sizden uygun bir koltuğa oturmanızı istiyorum – “Gidiyor musun falan, tamam, otur, tamam”

– materyalist olan herhangi bir şey, diyebilirsiniz ki, ya da Benim Sandalyem, –  sen orada nasılsın, bu nasıl…  bunun için endişe etmem gerekiyor, hemen [Shri Mataji parmaklarını şıklatıyor] emirler gönderildi, tamam mı? Yani Aziz Mikail ve Aziz Cebrail, her ikisi de şöyle diyorlar: «Şimdi ne yapmalıyız? Uygun bir yer bulmak zorundayız.” Yani onlar Don’u dikkate alıyorlar, sonra onu buraya getiriyorlar ve ona güzel bir yer buluyorlar. Her şey Ether aracılığıyla yapılıyor. Ether, bu olur; bu aydınlandığında, görüyorsunuz, o zaman o  fikirleri, Tanrısal olan şeyleri veya arzuları iletir,  Tanrısal arzuların yerine getirilmesini sağlar. Ve sonra siz onun eline veriliyorsunuz, bazen şaşırıyorsunuz: «Nasıl oldu da buradayım? Burada nasıl oldum? Seninle nasıl tanıştım? Yani ben bu tarafa gelmeyecektim, peki şimdi nasıl buraya geldim?» Bütün bunlar Ether aracılığıyla yapılabilir ki… Biz bile televizyonumuzu ve her şeyi Ether aracılığıyla alıyoruz. Ama televizyonda, eğer siz Ether’i aydınlatırsanız, o zaman öyle olacak ki, kötü bir [yayın?] programı gerçekleşmeyecek.

Bu gerçekleşmeyecektir. Bu çok dinamik çalışabilir. Bu mucizelerin nasıl gerçekleştiğini hayal bile edemezsiniz. Ve gerçek mucizeler hissediliyor, biliyorsunuz elbette tüm diğer elementlerin mucizelerini hissediyoruz, ama bu Ether’inki kadar açık değil çünkü birdenbire buna şaşırıyorsunuz: “Bu nasıl olur? Neden?” Ve bu – herkes buna şaşırıyor, tüm bunları burada, tabakta görüyorsunuz. Yani bu Ether tarafından yapılıyor ve bu çok mucizevi. O kadar mucizevi ki bunun mümkün olduğuna inanmak çok zor. Şimdi bu Ether gündüz ve gece çalışıyor. Onun hiçbir yerde dinlenmesine gerek yoktur. O bizim için her zaman hazırdır, bu onun Tanrısal  işi yapmaya her zaman hazır olduğu anlamına gelir. Her zaman Tanrısal işi yapmaya hazırdır. O beklemez. O kimsenin emir vermesini falan beklemez; sadece orada bekler. Bunun istendiğini anladığı anda, tamam, söylenecek bir şey yok, sadece arzu edin “Ah, falanca kişiye ne olacak?” ve bunu diyorsunuz ve bitti. Bu iletildi. Bunu ileten aynı Ether – buna ne diyorsunuz? – radyolardan aldığınız hava yayınları, radyo yayınları. Aydınlandığında, tüm bu işi aynı kişi yapar. O her şeyi halleder. İstediğiniz her şeyde bu çalışır ve melekler onların…  [Shri Mataji kelimeyi Marathi dilinde arar] mucizevi başarılarını böyle gösteriyorlar. Ama tüm bunları fark etmeye, izlemeye, tanık olmaya ve not etmeye değer: “Ah, bu ne kadarda yardımcı oldu ve nasılda işe yaradı!” Ve aynı zamanda Ether aydınlandığında, insanları Tanrısal güce yaklaştırır.

O düzenler ve organize eder ama şimdi kişi, Tanrı’nın “maddeyi aydınlatmak” için neden bu kadar karmaşık yöntemlere sahip olmak zorunda olduğunu sorabilir. Neden bu halihazırda aydınlanmış bir madde değil? İnsanın sorması gereken soru budur, yani sizler oradayken Ben de soruyorum, o yüzden size soruyorum. Haydi cevaba bakalım. Bu sizin probleminiz. Dün size, “ben suçlu değilim” deyin dedim. Bu sadece sizin keyif aldığınız bir şaka, bunu söylerken sadece kendi kendinizle bir oyun oynuyorsunuz çünkü kendinize çok kötü şakalar yapmayı seviyorsunuz. Suçlu olduğunuzu söylemeyin. Kesinlikle. Görüyorsunuz bunu söyleyerek kendinize karşı bir nevi sadizmden keyif almaya çalışıyorsunuz. Siz kendinize karşısınız. Benlik, yani bu sizin Ruhunuzdur.

Yogi: Öyle hissettiriyor, öyle hissettiriyor ki… (Belirsiz kelimeler)

Shri Mataji: Bu iyi bir şey değil. İstenen bu değil, arzu edilen bu değil, bu yüzden onlarla oynamayın. Ruh haliniz nasıl olursa olsun, bu doğru değil. Onlar orada olmamalılar. Ruh halinize göre kaybolursunuz. Bazen bu ruh haline kapılıyorsunuz, bazen başka bir saldırgan ruh haline kapılıyorsunuz. Öfke mi yoksa buna benzer bir şey mi? Ve bazen böyle bir özür dileme moduna giriyorsunuz. Her ikisi de işe yaramaz, kesinlikle işe yaramaz. Sadece onları atın gitsin.

Bunu neden yapmalıyız? Her ikisi de sadece bir hikaye/efsane  –

(Yogi konuşuyor) – Evet, bu pozitiflik de – bu sözde pozitiflik başkalarına karşı saldırganlık anlamına gelir, saldırganlığınızı başkalarına göstermeye başlarsınız. Başkalarına da saldırabilirsiniz. Bu daha da kötü. –

(Yogi konuşuyor) – İşte ben de bunu söylüyordum. Neşeli olun, Tanrı’nın size verdikleriyle mutlu olun. Sabah saatlerinde kuşları izleyin. Sabah saatlerinde çiçeklere bakın. Neleri var? Güneşte, yağmurda duruyorlar, sürekli olarak doğayla karşı karşıyalar. Çiçeklerin narin yapraklarını hayal edin. Herhangi bir olumsuzluk veya saldırganlık belirtisi gösteriyorlar mı? Sadece koku yayarlar. Yaşadıkları sürece koku yayarlar. Ölecekleri zaman umurlarında değildir. Agresif kişi Sahaja Yoga’ya gelemez, çok ileri gidemez. Ne negatif bir insan ne de saldırgan birisi, Sahaja olamaz. Onlar bırakacaklardır. Sahaja Yoga bu tür insanlardan uzaklaşır. Alçakgönüllü olmalısınız ama köle olmamalısınız. Aşırı durumlarda, kişinin en azından bu ikisi arasındaki farkı bilmesi gerekir. Görüyorsunuz, aşırılıklar var, bir şeyin çok siyah olduğunu söyleyin, o zaman onun karşısındaki beyazı çok net görebilirsiniz, değil mi? Ve bir aşırı uçtan diğerine nasıl geçeceğinizi bildiğiniz zaman, her ikisini de çok net bir şekilde görebilmelisiniz. Ve işte bu şekilde merkeze gelirsiniz.

Yani böyle olmanız, kendi iyiliğiniz içindir. “Evet anlıyoruz Anne ama yapamıyoruz” diyebilirsiniz. Deneyebilirim. Siz sadece kendinizi izleyin ve bunun nasıl çalıştığını, zihninizin nasıl çalıştığını görün: Bu sizin atınız ve ona sizin hâkim olmanız gerekiyor. Sizin bir binici olmanız gerekiyor ve at, sizi istediği yere götürüyor ya negativiteye ya da sözüm ona pozitiviteye, bu da saldırganlık anlamına geliyor. Sizi yönlendiren at, ata siz liderlik etmiyorsunuz. Nasıl bir binicilik bu? Ve at bir sarkaç gibidir ve siz onun tarafından yönlendirilirsiniz. Ve kendinizi o atla özdeşleştirdiğinizde şöyle düşünüyorsunuz: “Ne yapmalı? Bu oluyor.” Bunu siz kontrol edebilirsiniz. Kendinize söylemelisiniz, yani bu sizin zihninize kendisi gibi davranmasını söylemenizdir. Aksi takdirde siz Sahaja Yoga’nın çok derinlerine inemezsiniz. Çok daha derinlere inmelisiniz. Eğer yüzeysel olan şeyler için endişe ederseniz, daha derine inemezsiniz. Derinlerde Hakikat vardır. Bütün neşe oradadır. Bütün ağaçların, bütün büyük ağaçların kökleri derinlerdedir. Köklerinizi bulun: onlar neredeler? Hepsi kalbinizin içinde ve içinizde gömülü. Ruhunuzun, zihninizin rüzgârla birlikte, tıpkı ölü bir yaprak gibi oraya buraya hareket ettiği bu yüzeysel şeylerde değil. Eğer büyük bir tren gelirse ve tren, diyelim ki, o bir tür engelle karşı karşıya kalırsa, tren duramaz ama eğer küçük bir solucan varsa ve kendisini trenden kurtarmak isterse, o bunu yapabilir. Bir yerlerde saklanabilir. Siz solucan değilsiniz, siz bir insansınız.

Küçük bir canlı bu kadarını yapabilir. Siz bir insansınız ve eğer siz kendinizi yok olmaktan alıkoyamıyorsanız, sizi kim durdurabilir ki? Doğayı görüyorsunuz: insanlar bir arada yaşıyor. Kaplan bir ormanda yaşar ve orada birçok canlı da var ama insanoğlu sahip olduğu bu kadar beyinle, gördüğünüz dinamik tarzlarla, sahip olduğu bu kadar enerjiyle, yaptığı bunca keşifle kendini kurtaramıyorsa o zaman insanlığı kim kurtaracak? Siz ya başkalarına saldırırsınız ya da kendinizi öldürürsünüz; peki o zaman Mataji ne yapmalı? Veya bu koşullar altında birinin sizi bununla yüzleştirmekten başka ne yapması gerekir? Sahaja Yoga’da bununla çok net bir şekilde yüzleşebilirsiniz. Başkalarının da bunu yaptığını görebilirsiniz, ancak önce bunu kendinizde görmelisiniz. Kendinize ne yaptığınızı kendinizde görmediğiniz sürece, başkalarında göremezsiniz. “Bunu kendinizde görün” dediğimde, benmerkezci oluyorsunuz. Demek istediğim, söylediğiniz her şey çarpıtılabilir. “Bunu kendinizde görün” dediğimde bu, sizin kendinizi kendinizde ayırıp, bunu kendinizde görmeniz anlamına geliyor: Zihniniz ne yapıyor? Onlar da aynısını yaptığı için, işte sizler başkalarını bu şekilde sevebilirsiniz. Deyin ki, kişi her zaman iyi yemeğe düşkün birisi, eğer bu kişi kendisinin sürekli  olarak iyi yemek istediğini görebiliyorsa, bu kişi o iyi yemeği düşünüyorsa, zihni bu şekilde çalışıyorsa, bunu düzeltebileceğini de  görebilirse.

Eğer bunu görebilirse, bundan ayrı olarak, birisinin bunu yaptığını gördüğü zaman, o kişiden nefret etmez, onun iyileşmesine yardımcı olur. Tam tersine böyle davranan, karşısındakinden nefret eden, karşısındakiyle dalga geçen, ama aynı zaafı taşıyanları gördüm. Neden, bu neden oluyor? Psikolojik bir nedeni var. Çünkü böyle yapan bu nokta o kişide yanlıştır; bilinçaltınızda siz kendiniz o noktadan nefret edersiniz ve sizin başkalarında da nefret ettiğiniz şey işte budur; ama bu bilinçlidir. İçinizdeki o kısımdan bilinçli olarak nefret ederseniz, sorun olmaz.

O negatif kısım, size tüm bunları anlatan kısım, sizi yanıltan kısım, sizi şımartan kısım, Öz’ü kaplayan kısım – görüyorsunuz: – sizde, eğer bunu görmeyi başarabilseydiniz, “hayır, o kısım değil, hayır” deyin ama o zaman siz,  sonra ….  kuralı küçümsemeye başlıyorsunuz (anlaşılmaz bir kelime). Bu çok süptil bir şey: ya bu taraftan şu tarafa hareket edersiniz. Eğer Ben sizi itmeye çalışırsam, siz de bir yay gibi diğer uca gidersiniz, Ben o tarafı bir yay gibi itmeye çalışırsam siz diğer uca gidersiniz. Mesele şu ki, aşırılıklardan kaçınılmalıdır.  Temel nokta şudur: aşırılıklardan kaçınılması gerekir. Negatifleştiğinizi hissediyorsanız, ayakkabınızı alın ve kendinizi güzelce shoe beatleyin. Dışarı çıkın bağırın veya bir yastık alıp sert bir şekilde ona vurun, olur mu? Ama eğer siz içinizde negatifseniz, ne yapacaksanız, ya gidip karınızı dövecek ya da kocanızı döveceksiniz, artık durum ne ise. Bir Sahaja Yoginin yapması gereken şey çok basittir, bu da sizin kendinizle eğlenmenizdir. Sadece bununla eğlenin: ” Bay Falanca’ya, hele şuna bir bakın, şöyledir böyledir, şimdi bu benim.” Kendinizi böyle görmeye başladığınızda, kendi kendinizle eğlendiğinizi görüyorsunuz. “Ah, işte şimdi Bay Falanca, bu böyle geliyor! Ah, hadi, hadi, şimdi gösteriş yap bakalım, hadi! Ne kadar kibirli olduğumu görmek isterim. Bay Ego’nun geldiğini görün. Şimdi Bay Ego burada duruyor.” (Kahkahalar) Sonra (Shri Mataji gülüyor) bunu görmeye başlayacaksınız. Gerçek anlamda bundan keyif alın ve bu şeylerin ortadan kaybolacağına şaşıracaksınız.

Yogi (net bir şekilde duyulmuyor) : Bunu biliyorsunuz, yani bir şeyi gözlemlediğinde ve gözlemlediğini söylediğinde… (gerisi anlaşılmıyor).

Shri Mataji: Evet, evet, elbette, fazlasıyla böyle. Evet.

Yogi:  şöyle diyeceksin…

Shri Mataji: Evet.

Yogi: Ama biz – ama yine de düzeltmeyeceğiz. Sorun nedir?

Shri Mataji: Hayır, şöyle demelisiniz: “Uzaklaş, iki kez koşarak atla ve uzaklaş”. Bunun Bana faydası olacaktır. Eğer deyimlere sahip olmak istiyorsanız, bunu size söyleyebilirim, ama bence sahip olduğunuz tüm o güzel mizah anlayışıyla İngilizce konusunda sizler çok daha donanımlısınız. Bunu kendi üzerinizde oynayın, görüyorsun. Mizah, bu melankolik şarkıları çalmak (kahkahalar) ve tüm bu romantik saçmalıklara aptalca kapılmak yerine, bu gerçekten kendi kendinizle oynayabileceğiniz güzel bir şeydir. (Gülüşmeler) Kendinize karşı biraz mizah yapsanız iyi olur, oturun (derin bir mizah anlayışıyla mı? – Açık değil) ve kendi kendinize mizahın tadını çıkarın. Harikalar yaratıyor, görüyorsunuz. Ve kendine gülmeyi bilenler en iyi insanlardır.

[Bantta kesinti]

Aptalca olan her şey kesilip atıldı ve sevinç veren güzel Ruh’un, yalnızca içinizde kendini güzel bir şekilde tezahür ettirdiğini görüyorsunuz. Ve tüm endişeleriniz, tüm sorunlarınız ve tüm olumsuzluklarınız ve sözde saldırganlıklarınız ve her şey ortadan kayboluyor ve siz onunla bir oluyorsunuz.

Ve siz bunun (hepsini?) onun verdiği parlaklığı görüyorsunuz. Bunun içini görüyorsunuz ve bunun saygınlığını, neşesini, onun verdiği parlaklığı hissediyorsunuz. Bir düşünün, eğer güneşseniz ve gelirseniz ve güneşin geldiğini, ışınların geldiğini, onları iyileştirdiğini, renkleri iyileştirdiğini, değiştirdiğini ve hayat verdiğini görüyorsunuz. Kendinizi ne kadar onurlu, ne kadar güzel hissettiğinizi hayal edin ama bu konuda kendinizi,  kendini beğenmiş biri gibi hissetmeyin. Eğer böyleyseniz, sizde özel bir şey olduğunu hissetmezsiniz. Siz sadece bunu görün. Bir şeye sahip olmadığınız zaman, kibir gelir. Onu aldığınızda, “Sorun değil, bu benim” diyorsunuz. Bu sadece akıyor. Siz sadece ne kadar güzel aktığını izliyorsunuz. Psikolojik alandaki bilimsel araştırmalar nedeniyle, eğer böyle bir şeyin tadını çıkarmaya çalışırsak, o zaman gurur duyacağınıza dair bir efsane bize ulaştı. Yani siz hiç keyif almıyorsunuz. Demek istediğim, bütün bunların alt toplamı – psikologlar – şu ki, siz hayatta hiçbir şeyden keyif alamıyorsunuz. Bu da, bu alt toplamın geldiği nokta (Gülüyor). Eğer Aydınlanmış bir ruhla, şefkatle, sevgiyle ve doğru anlayışla bu çalışılmazsa, bu şu anlama gelir, demek ki siz hayatta hiçbir şeyden keyif alamıyorsundur. Her şeyi analiz edersiniz: bu şekilde kötüsün bu şekilde kötüsün. Bu şekilde yanılıyorsun, şu şekilde yanılıyorsun. Yani sen tamamen yanılıyorsun, senin işin bitirilmeli: sen hiçbir işe yaramazsın, faydasızsın, bir kenara atılmışsın.

Kendinizi tımarhanelerde ya da insanların yaşaması için hiç uygun olmayan başka sefil bir yerde bulursunuz. Bunun aptalca olduğunu söylemeliyim. Aptalca! Bu sanki – Marathi dilinde buna biz Dhoopatne’de diyoruz, bu tütsü yakmak için kullandığımız şey, görüyorsunuz. Bu tarafı oyuk, diğer tarafı da oyuktur çünkü bir tarafı altta durur, diğer tarafı ise tütsüyü koyduğunuz yerdir. Yani o Dhoopatna’yı alıyorsunuz ve bir şey istiyorsunuz, bakın. Yani bu bardağa bir şey konuluyor, siz onu diğer tarafa çeviriyorsunuz. Yani diğer tarafı görebiliyorsunuz, ama bu dolu olan taraf gitmiş, o yüzden  görüyorsunuz, diğer tarafı görmek istiyorsunuz, diğer tarafta ne kaldı, tamamen hiçbir şey kalmadı, bitti.

Yani şöyle denir: ‘Hati Dhoopatne dene’, bu dhupatne’nin sizin elinize verilen şey olduğu anlamına gelir. O halde önce bu tarafı görün, neşeyi bardağa doldurmaya çalışın, olur mu? Daha sonra diğer tarafını dolduracak şekilde çevirin. Ama siz bu taraftan alıyorsunuz, diğer taraftan ise destek. Yani sağa gitmenize gerek yok, sonrada sola. Zamanla sola gittiğinizde sağ biter, sağ tarafa koştuğunuzda sol biter. Sadece merkezde olun! Kendinizi merkeze itin. Sadece orada olun. Sessizliği görün. Sevincin sessizliği içeri giriyor.

[Uzun sessizlik] Nedir o? Ne oluyor?

[Bir yogi uyuyordu, bunun üzerine şöyle konuşuyor: “Uyuyor!” insanlar gülüyor] En iyisi bu!

(Bir Yogini şöyle der: “Hala çok güzel uyuyorum!”.)

Ha? (Yoğun kahkahalar ve konuşmalar)

Bu en iyisi, bu… (belirsiz kelimeler). Şimdi, herhangi bir sorunuz var mı?

Yogi: Diğer insanlarla ne kadar ilgilenmeliyiz, Shri Mataji…

Shri Mataji: Nedir bu?

Yogi: (Açıkça duyulmuyor) Ne kadar… diğer insanlarla ilgilenmeliyiz, yani, şimdi daha iyi anlaması gereken diğer insanların olduğu bir durumda…

Shri Mataji: Evet.

Yogi: … (Anlaşılmaz ses) Ve yine de biliyorsun ki, onlar için aptal olanlara bağımlısın. (Shri Mataji gülüyor. Yogi konuşmaya devam ediyor ama net bir şekilde duyulmuyor)

Shri Mataji: Evet. Gördüğün gibi, Regis, senin bilgeliğe sahip olduğunu söyleyebilirim. Hepinizin bilgeliği var. Ve sen de onlara, dedikleri gibi, [tekneyi?] taşıdığını söylüyorsun. Çünkü eğer birine “sen aptalsın” dersen, o senin için cehennem yaratır. Bunu yapmasan iyi olur (Gülüyor). Tamam. Şimdi birine aptal olduğu zaman şunu söylersen: “Sen çok akıllısın” (kahkahalar) eğer o gerçekten de…

Yogi (net bir şekilde duyulmuyor): Düşündüklerinde bunu biliyorlar ve o zaman bu aptalca değil.

Shri Mataji: Evet, onlar da bunu bilecekler. Çünkü buradaki insanlar çok zeki, görüyorsunuz. Onlar bilgelik bakımından aptaldırlar. Ama bunu anlayarak, başkalarının ne konuştuğunu ve tüm bunları çok iyi biliyorlar. Bu yüzden en iyisi, onlar üzerinde çalışmanız gerektiğinde, gizlice onların üzerlerinde çalışmaktır. Onlara bandhan verin, shoe beat yapın ama siz onlara açıkça çay veriyorsunuz.

[Gülüşmeler. Yogi konuşuyor… Vibrasyonlu…]

Vibrasyonlu, elbette, elbette, elbette, elbette. Mataji’nin fotoğrafını ve mumu orada bulundurun ve onları davet edin. Onlara çay verin. Onlara biraz chana (leblebi) verin. Görüyorsunuz, bu insanlarla böyle çalışmanız gerekiyor. Bunu anlamadıkları için akıllı olabilirler. O halde onlara biraz chana verin. Biraz su istediklerinde onlara vibrasyonlu su verin.